ATV Avrupa, Euro D, Euro Star, Kanal 7 Avrupa, TRT Türk Ortak Yayını “Avrupa Cumhurbaşkanı Özel”

30.04.2023

CEM ÖĞRETİR - İyi akşamlar, ATV Avrupa, Euro D, Euro Star, Kanal 7 Avrupa ekranlarında ortak yayınla karşınızdayız efendim Cumhurbaşkanı Özel Yayınıyla. Bu akşamki yayının iki önemli yanı var.

Birincisi; elbette yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza hitap ediyor olmamız, onlarla buluşmamız. Ve diğeri de, ufak rahatsızlığından sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın ilk canlı televizyon programına konuk olması elbette. Efendim, hoş geldiniz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hoş bulduk, sağ olun.

CEM ÖĞRETİR - Size sıhhatinizi sormak isterim, çünkü pek çok kişi ilk kez sizin ağzınızdan duymak istiyor. Elbette meydanlarda gördük, ama hem arkadaşlarım adına da geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim, sizden duyalım efendim, nasılsınız?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok teşekkür ediyorum, gayet iyi. Zaten o günden sonra biliyorsunuz ben yine meydanlarda önemli programlar yaptım. Bunların en önemlisi de, final diyebileceğimiz Ankara oldu, Ankara programını yaptık. Ara vermedik, yine bu arada tabii bir Manisa programı oldu. Manisa programı da gayet diri bir programdı, iyi bir programdı ve durmadan, ara vermeden yola devam ettik. Çünkü oralar bizim bir yerde enerji kaynağımız oluyor. Bu arada dediğiniz gibi televizyon programı yapamadık, bu akşam bu aradan sonra ilk televizyon programını aynı koltukta tekrar yapıyoruz.

CEM ÖĞRETİR- Tekrar geçmiş olsun efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sağ olun.

CEM ÖĞRETİR- Bugün Aslı Cankat, Deniz Bayramoğlu, Burcu Kaya ve Mehmet Acet’le birlikte sevgili meslektaşlarımla sorularımızı yönelteceğiz size. Tabii 27 Nisan itibariyle aslında Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekilliği Seçimi aslında başladı yurt dışında. Dolayısıyla sizin de pek çok kez dillendirdiğiniz gibi bu kritik bir seçim, hatta siz onu en kritik seçim olarak değerlendiriyorsunuz pek çok konuşmanızda. Neden en kritik seçim? Ve bununla bağlantılı olarak elbette yurt dışındaki oy veren vatandaşlarımıza neler söylersiniz bu bağlamda o süreçle ilgili?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi öncelikle tabii ekranları başında bizi izleyen dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerime, vatandaşlarıma Başkentimizden en kalbi duygularla selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

Dünyanın dört bir yanında yaşayan 7 milyon civarında malum insanımız var. Bunların da yaklaşık 3 milyon 300 bini yurt dışı seçmen statüsüne sahip. Vatandaşlarımız 73 ülkede bulunan toplam 176 oy kullanma merkezi ile 46 gümrük kapısında oylarını kullanabilecek. Yurt dışında toplamda 4 bin 969 sandık kurulacak. Yurt dışı temsilciliklerimizde oy kullanma süreci –ifade ettiniz- 27 Nisan’da başladı, bu işlem 9 Mayıs tarihinde son bulacak. Gümrük kapılarında ise 27 Nisan-14 Mayıs Pazar gününe kadar 18 gün boyunca oylarını kullanabilecekler. İnanıyorum ki vatandaşlarımız demokratik haklarını kullanma noktasında büyük bir gayret gösterecek ve sandıklara akın edeceklerdir. Ve bizimle yaptıkları bütün görüşmelerde, Parti Teşkilatımızla yaptıkları bütün görüşmelerde işte şuralarda sandıklar yok, durum ne olacak vesaire gibi. Biz diyoruz ki; hiç endişe etmeyin, Dışişleri Bakanlığımız bütün buralardaki eksikleri de gidermek suretiyle inşallah sizin oy kullanma hakkınızı, demokratik hakkınızı süratle giderecekler ve sizler de sandıklarda oylarınızı kullanabileceksiniz.

CEM ÖĞRETİR- İkinci sorumuzla devam edelim Aslı Hanım, buyurun.

ASLI CANKAT- Merhabalar Sayın Cumhurbaşkanım, Aslı Cankat ben.

Bildiğiniz gibi yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde oy verme hakları AK Parti döneminde verildi, ben de doğma büyüme Almanya’dayım, yani Almanya’da doğdum büyüdüm, dolayısıyla o süreçleri çok iyi biliyorum yakinen. Şunu sormak istiyorum size: Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ana vatanlarıyla olan bağlarını güçlendirmek adına ne gibi çalışmalar yapıldı sizin döneminizde özellikle?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sizler zaten ifade ettiniz. Gerçekten iktidara geldiğimizde yurt dışı seyahatlerimde oralardaki bütün vatandaşlarımızın bize ilk sordukları, ilk yönelttikleri soru, o zaman Başbakanım; “Başbakanım, biz oy kullanma hakkımızı ne zaman kullanacağız?” Endişe etmeyin, biz sizin oy kullanma hakkınızı ne yapıp yapıp halledeceğiz. Tabii bunu biz hallederken, ben tabii gençlik yıllarımdan itibaren Avrupa’yı gezen, Avrupa’da partim adına –o zaman AK Parti değil tabii- gidip çeşitli yerlerde konferanslar veren birisiyim. Türkiye’deki iktidar sahipleri yıllarca bu insanlarımızı umursamadı, adeta kaderlerine terk etti. Sadece döviz ihtiyacı olduğunu veyahut da döviz ihtiyacı olduğunda bunları hatırladılar. Biz ise 2012 yılında vatandaşlarımızın tam 50 senedir bekledikleri, yaşadıkları ülkelerde oy kullanma imkânını biz getirdik. Gümrük kapıları yanında yurt dış temsilciliklerimizde de bizler sandıklar kurduk. 2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanı seçiminde gurbetçilerimiz bu haklarını ilk kez kullandılar. 2014 yılında sadece randevu sistemiyle oy kullanılabiliyordu, bir sonraki seçimlerde biz randevu zorunluluğunu da kaldırdık. Seçimlere katılım oranı 1 yılda yüzde 19’lardan yüzde 36’lara, ardından da yüzde 45’e yükseldi. Vatandaşımızı bağlı olduğu başkonsolosluklarda oy kullanma mecburiyetinde bırakan uygulamaya da biz son verdik. Böylece, oy kullanma oranı 2018 yılında yapılan seçimlerde yüzde 50’yi aştı. Yani sandığı artık vatandaşımızın ayağına götürüyoruz. 14 Mayıs’ta inşallah yeni bir rekor kıracağımıza inanıyorum.

Seçimlere katılım, yurt dışındaki vatandaşlarımızla ilgili reformlarımızdan sadece biridir. Bunun cevabını da en güzel şekilde yurt dışındaki vatandaşlarım sandıklarda verecektir. Son 21 yılda oy kullanma yanında daha önce hayal dahi edilemeyen pek çok adım attık, yeni kurumlar ve yatırımlarla devletimizin hizmet kapısını yurt dışındaki vatandaşlarımız için artırdık. Teknolojinin imkânlarını kullanarak, vatandaşlarımızın işlemlerini mümkün olduğunca elektronik ortamda yürütebilmesini de temin ettik. Tapudan nüfus işlemlerine, pasaport harcından diplomaya kadar pek çok işlemi kolaylaştırdık, basitleştirdik. Pasaport harçlarını yurt dışında yerleşik vatandaşlar için yarı yarıya düşürdük. Yurt dışındaki evlatlarımızdan binlercesini ülkemize getirerek tarihlerini, kültürlerini, medeniyetlerini yakından görmelerini temin ettik. Türkiye’ye gelen vatandaşlarımızın araçlarını sınırlarımız içinde kullanabilme sürelerini biliyorsunuz 2 yıla çıkarttık. Böylece vatandaşlarımızın pek çok sorununu çözdük, hakkını verdik, işlerini kolaylaştırdık. Tabi siz bunları yaparsanız, yurt dışındaki vatandaşlarım da bunları karşılıksız bırakmaz ve bırakmadı.

DENİZ BAYRAMOĞLU- Efendim, yüzde 65-70 gibi bir şey bekleniyor bu sene de, bu 14 Mayıs seçimlerinde de, yani tahmin ettiğiniz şey artacak gibi görünüyor, yurt dışındaki vatandaşlarımızın bu seçime iştirakleri-katılımlarının daha da yüksek noktalara geleceği görünüyor.

Yine bu süreçte gerekli bilgilerin tamamını ifade ettiniz oy kullanmaya gidene kadar yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız neler yapacak ama, bir de yurt dışındaki o oy kullanma süreçlerinin ardından sandık güvenliğiyle ilgili bir mesele de var vatandaşlarımızın kapısında. Kullandıkları oyların istedikleri biçimde yansıması konusunda kafalarında soru işaretleri var, muhalefet de bu konuda birtakım şeyler söylüyor. Bu konuyla ilgili ne söyleyeceksiniz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi şunu bir defa çok açık, net kullanmam lazım: Deniz Bey, muhalefet yurt dışıyla ilgili acaba bugüne kadar ne yaptı, yaptığı bir şey var mı? Yok. Biz yurt dışındaki vatandaşlarımızla ilgili az önce ifade ettiğim gibi birçok adımları attık. Vatandaşlarımız 74 ülkede bulunan toplam 177 merkez ile 46 gümrük kapısından herhangi birinde oylarını güvenli bir şekilde kullanabilecek, her türlü tedbiri almışız. Yüksek Seçim Kurulu ve Dışişleri Bakanlığımız bu konuda gerekli altyapı çalışmalarını en iyi şekilde tamamladı. Oy kullanma süreci sıkıntısız bir şekilde şu anda devam ediyor. Türkiye’de oy ve sandık güvenliği noktasında ne yapılıyorsa, yurt dışındaki seçimlerde de bunun aynısını, hatta çok daha fazlasıyla yapıyoruz. Her sandıkta kullanılan oylar, her gün sandık kurulu üyeleri, müşahitleri ve vatandaşların gözetiminde çuvallara konulup mühürleniyor, sonra konsolosluklarımıza getiriliyor, burada özel güvenlikli bölmelerde muhafaza ediliyor. Bu odaların kapılarında 6 ayrı kilit bulunuyor. Bu kilitlerin her biri kamu kurumlarının ve siyasi partilerin temsilcilerine ait. Hepsi aynı anda orada olmadan kapılar açılmıyor. Oy verme süresi bittikten sonra ağzı mühürlü olarak gelen oy torbaları Ankara’da seçim kurulunun denetimi altında sandık kurullarında açılacak. Türkiye’de yapılan seçimlerde olduğu gibi sayım ve dökümü yapılacak, ardından sonuçlar tutanak altına alınacak. Yurt dışı oylar Cumhurbaşkanı seçimi için genel oylara, milletvekili seçimi için ise oranına göre il seçim çevrelerinin oylarına ne yapılacak, eklenecek; olay bu. Ama muhalefet şimdiden işi garantiye almak için hep sandık güvenliği, sandık güvenliği ya zaten siz bu sandık güvenliği meselesini Türkiye içinde devamlı kullanıyorsunuz. Türkiye’de her sandıkta sizin de temsilcileriniz var. Eşeği sağlam kazığa bağlayın, bunları da bu kadar konuşmayın.

CEM ÖĞRETİR- Efendim, biz öyle bir milletiz ki büyük sıkıntılar karşısında hemen bir araya gelebiliyoruz, hemen birbirimizin elini tutuyoruz, birbirimizle hemhal olabiliyoruz. Şimdi ona dair bir görüntümüz var, daha sonra sorularımıza devam edeceğiz.

BURCU KAYA- Sayın Cumhurbaşkanım, 6 Şubat’ta büyük bir afet yaşadık, tabii acımız ortaktı, fakat baktığımızda dünyanın dört bir yanından da vatandaşlarımız afet bölgesine destek yağdırdılar. Bu yardımlaşma, bu birlik beraberlik için neler söylersiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Burcu Hanım, her şey bir şey karşılığında olur. Bakın, kovid döneminde iki yıl bunu yaşadık biliyorsunuz, ama bu dönemde Türkiye olarak biz dünyanın 165 ülke ve noktasına yardımda bulunduk. Yani bu kimdir, Müslüman mıdır, Hristiyan mıdır, şu mudur-bu mudur demedik, hepsine elimizi uzattık. Aşı gönderdik, gıda, ilaç, vesaire-vesaire. Ve deprem olayında da bizi dünya yalnız bırakmadı, sağ olsunlar hepsi tüm imkânlarını seferber ederek, bizim yanımızda ilk andan itibaren yer aldılar. Arama-kurtarma ekiplerini gönderdiler. Arama-kurtarma ekiplerinin yanında ilk etapta malum çadırlar geldi. Çadırların dışında zaman içerisinde süratle konteyner göndermeye başladılar, konteynerler geldi ve bütün bunlarla beraber şimdi de yeni-yeni, en son Azerbaycan dedi ki; ben 1000 kalıcı konut yapmak istiyorum, dün de onun temellerini attık. Okul yapacağım dedi, cami yapacağım dedi ve yine bölgede acil olarak gereken bazı önemli projeleri de hayata geçirmek istiyorum dedi ve dün onun temelini attık İlham Beyle beraber.

Tabii bunların yanında yurt dışında yaşayan kardeşlerimizin Türkiye’ye olan vefası, cömertliği bizleri hep duygulandırmıştır, gururlandırmıştır. En son 6 Şubat’ta ülkemizde yaşanan deprem felaketinde biz bunu bir kez daha çok açık-net müşahede ettik. Dünyanın dört bir yanındaki vatandaşlarımız ellerinde avuçlarında ne varsa hepsini seferber etmek suretiyle yardıma koştular. Yüzbinlerce euro nakdi yardım, binlerce tır gemi dolusu yardım ulaştı ülkemize. Biz bu yapılanları asla unutamayız, unutmayacağız. İnşallah, yaralarımızı da kısa sürede beraberce saracağız.

Tabii bütün bunları yaparken bir şeyi daha asla unutamayız, o da şu: Yani gerçekten AFAD’ımız, Kızılay’ımız, bunlar bu süre içerisinde çok yoğun bir çalışmasının içerisinde oldular. Bütün bunlarla beraber tabii arama-kurtarma ekiplerimiz, dünyanın dört bir yanından gelen bu arama-kurtarma ekipleriyle çok iyi bir diyalogun içerisinde oldular ve başarılı bir dayanışmayla da bu süreci hamdolsun lehe çevirdik.

Tabii ölenlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza şifalar diliyorum. Ama bütün bunlarla beraber enkazların süratle kaldırılması noktasında atılan adımlarla da bütün bu enkaz kurtarma ekiplerimize tekrar çok çok teşekkür ediyorum.

Şimdi tabii ben vatandaşlarımdan özellikle bir temennide bulundum; bize 1 yıl süre dedim ki bu 1 yıl süreyle de biz süratle inşallah bu bütün zemin etütlerini de yapmak suretiyle, bu zemin etütlerinin yapıldığı yerlerde süratle malum inşaatları başlattık. Hatta-hatta köy evlerinden sembolik de olsa 14 tane köy evini sahiplerine teslim ettik. Şimdi bunu yaygınlaştırarak devam ettiriyoruz. Çünkü bizim için önemli olan, buralardaki süratle bu kalıcı konutların yapımı. Tabii burada Hatay’da özellikle şu anda demir-çelikten bir hastane yapımı var, yine ikinci hastaneyi aynı şekilde bölgede yapıyoruz, onun çalışmaları da hızla devam ediyor. Yani bunları da öyle zannediyorum ki 3 ay ile 6 ay arasında inşallah bu hastaneleri de bitirerek bunları insanımıza kazandıracağız.

MEHMET ACET- Efendim, gördüğümüz kadarıyla yurt dışındaki vatandaşlarımızın iştiraki iyi seviyede gidiyor, yüksek bir katılım olduğu anlaşılıyor ki bu Avrupa ülkelerinin pek çoğunda kendi ülkelerinde yaptıkları seçimlerde bile yüzde 40’lar-50’leri geçmiyor bazen katılım oranları. Burada hâlbuki yüzde 60’ın üzerinde şu anda bir katılım olduğu yönünde birtakım işaretler söz konusu. Şöyle bir soru sormak isterim: Yurt dışında dünyanın dört bir tarafındaki vatandaşlarımıza, sadece Avrupa’da değil bu seçimlere katılması, Türkiye’deki bu seçimlerle alakadar olması, oy kullanması hangi bakımlardan önemsersiniz, hangi bakımlardan önemli-mühim bulursunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Mehmet Bey, demokrasi, seçimlerde özellikle bu hakkını kullanma talebi, bu öyle sıradan vur-geç bir şey değil, bu bir demokrasi terbiyesidir. Bu terbiyeyi benim insanım çok iyi aldı, bu demokrasi bilinci bizim insanımızda ileri derecede var. Ve bizim yani bu ülkede sürekli birinci parti olduğumuz dönemlere baktığımız zaman yüzde 60’lardan aşağı düşmedik ve o seçimlerde de bunları hep yakaladığımız gibi, yüzde 85’lere, hatta yüzde 90’lara dayandığımız zamanlar oldu. Şimdi böyle bir anlayışla, böyle bir yaklaşım içerisinde milletimizin oy kullandığı bir ülkede şimdi tabii bir sıkıntı var, nedir o? Deprem sıkıntısı. Tabii bu depremle benim vatandaşım kendi evinden-barkından bir yerde koptu, ne oldu onlar? Tabii belli bölgelere göç etti. Şimdi tabii böyle bir dağınıklık var, ama bütün bunlara rağmen ben yine de şuna inanıyorum: Öyle de olsa, yani Ankara’ya, İstanbul’a, Kayseri’ye, şuraya-buraya benim depremzede kardeşlerim gittiler, ama orada bütün işlemleri yaptırdılar ve oylarını da orada kullanacaklar. Ama bunun yanında yine kendi yerlerine dönmek suretiyle oralarda da oylarını kullanacak olanlar var. Ve bütün bunlara rağmen inşallah 14 Mayıs seçimlerindeki bu oy kullanma olayının bir ibadet aşkıyla yapılacağına ben inanıyorum. Şuna da inanıyoruz tabii, biz şunu söylüyoruz: Hani kökene, meşrebe, mezhebe mensup olursa olsun, gurbetçilerimiz özellikle Türk milletinin temsilcisidir.

Yedili masa, tabii onu artık şimdi yedili masa diye kullanmamak lazım, yanlış olur, dokuzlu masa oldu; malum yanlarına işte Ankara, İstanbul belediye başkanlarını da taktılar, masadaki sayı arttı. Bütün bunlarla beraber hatta iş biraz daha ilerledi, şimdi bir de Kandil’deki malum tipler, onlar da şimdi bu masaya ortak oldular ve oradan ne yapıyorlar, mesajlar veriyorlar. Bilmiyorum bunlarla ilgili sizde de şu anda çekimler vesaire var mı? Çünkü benim yurt dışındaki vatandaşım, Kandil’deki bu terör örgütlerinin başlarının verdiği mesajları onlara iletmesi lazım, ulaştırması lazım ki bunlar bedelini ağır ödesinler. Yani bu masaya biz artık bir cümbüş masası diyebiliriz, böyle bir masa var şimdi, buna da benim milletim artık cumhurun masası diyemez, demez. Güya yurt dışı seçim bölgesi oluşturacağız diyorlar, ama milletvekili listelerinde yurt dışından bir tane adayları yok, her işleri gibi yurt dışı vaatleri de yalan-dolan ve palavradan ibaret. Şunu biliyoruz ki, arada mesafeler olsa da biriz, beraberiz. Bu yüzden sen varsan Türkiye var diyoruz, bu yüzden vatandaşımızı Türkiye için oy vermeye çağırıyoruz.

Bu imkânlar neden bizden önce yoktu? Geçmişte sadece gümrükte oy kullanılıyordu, insanlarımız oy kullanmak için işlerinden izin alıp otobüslerle, arabalarla, uçaklarla sınır kapılarına, havalimanlarına geliyordu. Biz geldik, sorunu çözdük. Düşünün, acaba o oy kullanmanın bedeli –o zamanki parayla söylüyorum- kaç marktı, şimdi kaç euro oldu? Benim oradaki vatandaşım, garibim, zaten kazandığı para ortada, tabii bunu herkes kalkıp da bir oya acaba verebilir mi?

Vatandaşlarımızdan da sahip oldukları oya bu anlayışla yaklaşmalarını istiyorum, çünkü onlar gerçekten millidir, gerçekten yerlidir ve gerçekten de vatanını bu masanın etrafındaki cümbüşten çok daha önemseyenlerdir. Menfi-müspet ülkemizdeki her gelişme, Avrupa’daki kardeşlerimizi de yakından ilgilendiriyor. Türkiye’nin gücü arttıkça Avrupa’da ve dünyanın her köşesinde yaşayan vatandaşımızın itibarı da Allah’ın izniyle artıyor. Vatandaşlarımızın seslerini en iyi şekilde duyurabilecekleri, güçlerini en etkin şekilde gösterebilecekleri yer, sandıktır. Vatandaşlarımdan ellerindeki gücü en iyi şekilde kullanmalarını özellikle istirham ediyorum, eğer siz bu gücü kullanmazsanız, bugüne kadar sizi görmezden gelenler aynı tavırlarını sürdürürler. Ama siz bu imkânı en etkili şekilde değerlendirirseniz, hiçbir siyasetçi, hiçbir yönetici sizin sesinize kulak tıkama cesareti gösteremez ve 14 Mayıs bu bakımdan büyük önem arz ediyor. Ben şimdi şöyle bakıyorum ekrana, işte bütün Avrupa’daki benim kardeşlerim, hepsi sandık yollarına dökülmüş ve oy kullanmaya gidiyorlar, Allah onlardan razı olsun; mesele bu.

DENİZ BAYRAMOĞLU- Şöyle bir şey söylüyorlar ya Cumhurbaşkanım: Ya yurt dışında yaşıyorsunuz, geliriniz yerinde, ama gelip burada oy kullanıyorsunuz, yani sanki bir hakkı yokmuş gibi bir yaklaşım da var gurbetçi vatandaşlarımıza, bu oy kullanmaları hakkında, bu konuda ne dersiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nasıl nasıl?

DENİZ BAYRAMOĞLU- Hem yurt dışında yaşıyorsunuz, orada refah içindesiniz, sonra burada gelip oy verip, belirliyorsunuz diye bir yaklaşım söz konusu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu çok çirkin.

DENİZ BAYRAMOĞLU- Çok duyuyoruz bunu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu çok çirkin bir yaklaşım.

DENİZ BAYRAMOĞLU- Onun altını çizmeye çalışıyorum.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu bir defa benim yurt dışındaki vatandaşlarıma da çok büyük bir hakarettir, böyle saçmalık olur mu? Refah içinde yaşıyorlar diye böyle bir yaklaşım bir defa çok çirkin. Onların orada ne çileler çektiğini ben iyi bilirim. Ben onların evlerinde kalmış birisiyim. Konferansa gittiğim zaman bu beyler gibi –o zamanları söylüyorum tabii- otellerde kalan birisi değildim. Onlar bir defa zaten eğer otelde filan kalmaya kalkarsan bunu kendilerine hakaret telakki ederlerdi ve illa evlerinde misafir etmenin hep gayreti içerisinde olurlardı.

DENİZ BAYRAMOĞLU- Sene kaç Sayın Cumhurbaşkanım, 80’ler falan herhalde değil mi, yoksa daha erken mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayır canım, yani 70 filan, o civarlar. Tabii bizim biliyorsunuz göç hareketi 60’lı yıllarda başlardı. Bizler de o zamanlar işte 70’li yıllarda devamlı oralarda konferanslarımız, oralarda teşkilat kurma çalışmaları filan, bütün bunlara gider ve onlar da katiyen –konferansı verirdik- illa benim evde kalacaksın. Bir başkası gelir, illa benim evde kalacaksın, böyle bir hayat. Ve onların orada o yaşam koşullarını bilirdik. Ama bizim de tabii bir özelliğimiz vardı, biz umduğumuzu değil bulduğumuzu yerdik, umduğumuzda değil, bulduğumuz yerde yatardık, böyle bir çileyi onlarla beraber oralarda yaşadık. Ama muhalefet bizim insanımızı tanımıyor. Bizim insanımız dünyanın neresinde olursa olsun ana vatanının kaderiyle ne yapar, ilgilenir. Muhalefet, Hükümetin başarılarını gören ve bunu açıkça dile getiren hiç kimseden haz etmiyor. Ülkeye yatırım gelmemesi, yatırımcı gelmemesi, turist gelmemesi için uğraşan bir muhalefet pratiğiyle karşı karşıyayız. Bu zihniyeti milletimizin vicdanına havale ediyoruz. Biz dünyanın dört bir yanındaki 7 milyon vatandaşımızın varlığından gurur duyuyoruz: Onların siyaset, ticaret, eğitim, bilim, sosyal hayat ve sivil toplumdaki başarılarıyla da iftihar ediyoruz. Ve şunu çok açık net söyleyeyim; Benim bütün yurt dışındaki vatandaşlarımla olan bu ilişiğim, Cumhurbaşkanıyım, şu anda da halen devam etmektedir, devam ediyor. Sağ olsun Türkiye’ye gelirler, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne muhakkak ziyarete gelirler. Tabii onlarla bir de bütün burada üniversitelerin kapılarını biz açtık ve ben şu anda ekranda onları gördüğümde iftihar ediyorum. Belki de ekranda şu anda evlerinde kaldığım benim yurt dışındaki vatandaşlarım, ya bizim evde kalmıştı be, onu da hemen komşularına anlatıyordur, bu tür şeyleri onlarla hep yaşadım.

CEM ÖĞRETİR- Peki, efendim 4 genel seçim, 1 referandumda, tam bu bıraktığınız noktadan aslında devam edelim, vatandaşlarımız bulundukları ülkelerde oy kullandılar. Ve mutlaka ki seçimle ilgili anketler sizin önünüze geliyordur öyle tahmin ediyoruz, size ve AK Parti’ye her zaman Türkiye ortalamasının üzerinde bir oy verdiler. Bunu hem biraz önceki sebebe bağlayabiliriz belki de, onlarla olan ilişkinize. Şu anda ki durum nedir, karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor? Ne umuyorsunuz, ne bekliyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Yani şu anda meydanların diliyle konuşursak farklı bir tablo var, bir diğer taraftan tabi aldığımız anketlere baktığımızda farklı bir tablo var. Yani meydanların dili derseniz, bir gerçek var ki hamdolsun 14 Mayıs önümüzde gümbür-gümbür milletçe inşallah zafere doğru gidiyoruz.

DENİZ BAYRAMOĞLU- Meydanları böyle mi okuyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanım?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Tabi tabi.

DENİZ BAYRAMOĞLU- İyi okuyorum demiştiniz daha evvel çünkü.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet. Yani hep söyleriz, önemlidir bu söz, sefer bizden, zafer Allah’tan. Bir de tabii şu var: Yapılan anketler, fakat bu dönem anketleri çok karmaşık bir tabloda yapıyoruz. Nedir o? Şu deprem felaketi aslında anket tekniğini ortadan kaldırdı, ama buna rağmen anketörler yine bir şeyler yapıyorlar.

MEHMET ACET- Zorlaştı sağlıklı anket yapmak.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İşte buna rağmen yine yapıyorlar. Bunlara da baktığımız zaman, yine hamdolsun kamuoyu ölçmek için değil, kamuoyu oluşturmak için şu anda yapılıyor, fakat lehte bir havayı anketlerde de görüyoruz, gerek cumhurbaşkanlığında, gerek Cumhur İttifakı olarak güzel bir tablo şu anda önümüzde.

MEHMET ACET- Ama saha anketlerden daha iyi diyorsunuz anladığım kadarıyla.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Tabii tabii, saha şu anda, yani diğerlerinde böyle bir saha yok, çünkü bütün arkadaşlarımdan aldığım tablolarda, yani biz onları diyor meydanlarda görmüyoruz, sahada görmüyoruz, sahada biz varız diyor ve iyi de çalışıyor arkadaşlarımız.

Biliyorsunuz bu seçime biz bir de farklı bir atak yaptık, Kabine üyesi arkadaşlarımızın hepsini sahaya sürdük ve onlar da şu anda bu seçimlerin nesi oldu? Adayları oldu. Tabii onların da şu anda aday olarak alanda olması vatandaşa ayrı bir güven veriyor. Yani tanımadığı, bilmediği insanları değil, 17-18 tane bakan şu anda arazide ve bunların hepsi kalkıp da affedersiniz bay bay Kemal gibi palavra atmıyorlar, onlar referanslarıyla konuşuyorlar. Bay bay Kemal ne diyor Giresun‘la ilgili? Fındık fiyatlarını 4 dolar artıracakmış. Ya dürüst ol, dürüst, yani yapmayacağın şeyi söyleme, hayatın zaten hep yalan. Şimdi de kalkıyorsun Giresun’da fındığa 4 dolar zam verecekmiş.

Şimdi bakıyorsun bugün yine, aman Yarabbi, ne yalanlar ne yalanlar, İzmir’de esiyor gürlüyor. Yani bugüne kadar bu tür yalanlarını biliyoruz biliyoruz da, şimdi İzmir’de diyor ki, daha iyi bir İzmir, daha iyi bir Ankara, daha iyi bir İstanbul.

Ben şimdi buradan tüm yurt dışındaki kardeşlerime sesleniyorum, sadece bir soru sorun, 4 yıl İstanbul’u siz yönetmediniz mi? Ankara’yı siz yönetmediniz mi? İzmir’i siz yönetmediniz mi? Peki, bu süre içerisinde daha iyi bir İstanbul meydana getirebildiniz mi? Daha iyi bir İzmir meydana getirebildiniz mi? Daha iyi bir Ankara meydana getirebildiniz mi?

Ben tüm Avrupa’daki kardeşlerime şunu söylüyorum: CHP demek, çöp-çukur-çamur demektir. Bunu neye dayanarak söylüyorsun Sayın Cumhurbaşkanım derseniz, ben İstanbul’u onlardan devraldım, İstanbul’u devraldığım zaman Belediye Başkanı olarak İstanbul çöp-çukur-çamurdan, susuzluktan adeta inim inim inliyordu. Ve ben doğma-büyüme Kasımpaşalıyım, Haliç Kasımpaşa’nın hemen kıyısındaydı ve Haliç’in kokusundan geçilmezdi. Haliç’te balık-malık filan falan göremezsin, böyle bir durumdaydı. Görevi devraldık, önce Haliç’i bir defa bu pislikten temizledik. İSKİ’nin başına Veysel Bey’i getirdim, Veysel Eroğlu Bey’le bir adım attık, Oradan Alibeyköy’de -yaklaşık 9,5 kilometre- öyle bir yerde bir taşocağını depolama alanı yaptık, oradan oraya bütün Haliç’in dibindeki dip çamurunu biz petrol boru hatları döşer gibi döşedik ve o çamuru biz oraya naklettik, onun da dip suyunu tekrar Haliç’e naklettik ve biz orada yaklaşık bir 550-560 dönüm alan kazandık. Şu anda orada çocuk parkı var, orayı o hale getirdik, ama Haliç’i o pislikten kurtardık.

Onunla kalmadık, hemen Haliç’in kıyısında Haliç Kongre Merkezi’nin de temellerini attık. Orada eskiden mezbahaneler vardı, onların da kokusundan geçilmezdi. Ve şimdi o Haliç Kongre Merkezi de, hani bunlar kültür sanattan bahsediyor ya; ne kültür sanatı ya, işte kültür sanatı biz yaptık nereye? Hem de Haliç’in kıyısında o modern tarihi eseri aslına döndürdük ve şimdi oradan kendileri de istifade ediyorlar. Ve biz o eseri İstanbul’umuza kazandırdık.

Ve şu anda Haliç’te balık olduğu gibi, artık yüzmeye girenler bile var. Aynı şey şu anda İzmir’de var, İzmir’in durumu çok kötü, İzmir’de Körfez kokudan geçilmiyor. Şimdi sorun, Ankara’da ne yaptın? Bakın, Ankara’da havalimanı sağ olsun biz Melih Bey’in döneminde yaptık ve havalimanına böyle kavuştuk. Yolu sağ olsun Ankara Büyükşehir yaptı ve böylece Ankara havalimanına kavuştu. İstanbul’da da durum aynıydı. İzmir’de arkadaşlar, havalimanı yoktu ya, yani garip, acayip bir basit bir havalimanı, ona havalimanı denmez zaten, havaalanı. Ama biz orada ne yaptık? Adnan Menderes Havalimanı’nı yaptık, bunu yapan biziz. Yani iyi bir İzmir diyorsan, bu iyi İzmir’i biz yaptık.

Onu da geçelim, çok daha önemlisi, yine İstanbul-İzmir arası arkadaşlar, 7,5 saat idi. İstanbul-İzmir arasını 3 saat 15 dakikaya bay bay Kemal kim çekti, çevirdi; sen mi? Biz yaptık ya. Manisa-İzmir arasında Sabuncubeli Tüneli’ni kim yaptı? Biz yaptık, böyle bir tünel yoktu. Bu bir gönül işi, aşk işi, sende böyle bir aşk yok. İyi bir İzmir diyorsan, iyi İzmir’i biz yaptık.

Ve sağ olsun burada Binali Bey’in de çok büyük emekleri oldu, hem oranın milletvekili olması ve Ulaştırma Bakanlığı dönemi vesaire hepsi dahil, yani orada o İZBAN vesaire, bütün onların yapımında ciddi manada emeği var ve bunları bu şekilde biz yaptık. Sen İzmir’in milletvekili olarak, belediyesi de siz de, ne yaptın ya söyle, şunu da biz yaptık de. Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri, bir eser de sen söyle ya; yok, ama bunları biz yaptık. Benim yurt dışındaki vatandaşlarımın bunları bilmesi lazım.

CHP zihniyetinin sonuçlarını biz en son nerede gördük biliyor musunuz? Az kalsın denizlerimiz müsilaja teslim olacaktı, neyse ki Çevre Şehircilik Bakanlığımız müdahale etti, bir bilim kuruluyla çalıştık ve müsilaj sorununu biz çözdük. Bunların belediyeleri de ne yaptı biliyor musunuz? Bunu sadece izlediler. Bunlar tribünde seyirci, icraatçı değil.

CEM ÖĞRETİR- Aslı Hanım, buyurun.

ASLI CANKAT- Sağ olun. Sayın Cumhurbaşkanım, isterseniz biraz da ırkçılıktan bahsedelim. Ayrımcılık, insan hakları ihlalleri ve ırkçılık ne yazık ki dünyanın dört bir yanında var. Örnek verecek olursak, Almanya’da bir parti var ki AFD meclise kadar girdi. Ve bu partinin tek bir amacı var, Almanya’da yaşayan yabancıları ve tabii ki Türkleri de defetmek. Ne düşünüyorsunuz bununla ilgili, neler yapıyorsunuz çalışmalar olarak?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani maalesef Almanya’daki bu ırkçı akım sadece Almanya’da değil, ırkçılık, İslam düşmanlığı ve ayrımcılık Batı’da artık bir kanser hücresi gibi hızla yayılıyor. Batı ülkeleri ise bu tehditle yüzleşme sürecini henüz gösteremiyor. Örneğin, Almanya’da 8 vatandaşımızı kaybettiğimiz NSU davasında biliyorsunuz kamuoyunun vicdanını bu rahatlatmadı, çünkü kamuoyunun vicdanını rahatlatacak bir karar çıkmadı. NSU’yla ilgili binlerce dosya ve delil imha edildi, bunu Alman makamları yaptı. Azmettiriciler, iş birlikçiler ve devlet içindeki uzantıları ortaya çıkarılmadı. Tabi bunun takipçisi olacağız, bunlara gerekirse uluslararası mahkemelerde üst düzeyde davalara açmak suretiyle maddi-manevi tazminattan tutun da her türlü davayı açıp bunun neticesini almamız lazım.

2020 yılında Hanau saldırısında hayatını kaybeden 4 vatandaşımızın yakınları da saldırının tüm yönleriyle tabi aydınlatılmasını istiyor.

Yurt dışında Müslümanları ve camileri hedef alan nefret söylemleri ve saldırılar da çoğalıyor. Irkçı gruplar tarafından camilere yönelik kundaklama, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yırtma gibi alçak eylemler arttı. Bunları takip ediyoruz, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini garanti edecek her türlü adımı atıyoruz. Kısaltılması ne olursa olsun nefret suçlarıyla mücadele platformu oluşturduk. Diyanet İşleri Başkanlığımızın da bu yönde çalışmaları var.

Tabii burada bir şeyi söylemem lazım; o da şu: İşte geçenlerde şu anda masanın etrafına gelip giren yine bu HDP’den birilerinin bir temsilcisi bir konuşma yapıyor, ne diyor? Diyor ki, biz Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kapatacağız. Neymiş, yeni bir başkanlık kuracaklarmış. Bir defa, AK Parti’nin iktidar olduğu, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede kesinlikle böyle bir şeyi yapmaları mümkün değil. Bunların biz evvel Allah gereken cevabı kendilerine verir, bunların da canına okuruz. Bu ülke öyle her gelenin rahatlıkla geçtiği bir yer değil. Bu ülke, tamamıyla yüzde 99’u Müslüman olan bir ülke ve devletimiz vatandaşımızın her yerde arkasındadır. Yurt dışındaki insanımızı tehdit edenler önceden bir kez düşünürdü, şimdi 40 kez düşünmek zorunda kalıyorlar. Nerede yaşarsa yaşasın vatandaşlarımızın hak ve hukukunu korumakta kararlıyız, bundan kimsenin endişesi olmasın, Avrupa’daki kardeşlerimin de hiç mi hiç endişesi olmasın.

CEM ÖĞRETİR- Efendim, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza arkadaşlarımız mikrofon da uzattılar, onların ülkemizle ilgili, Türkiye’yle ilgili görüşlerini bir izleyelim, sonra kaldığımız yerden sorularımıza devam edeceğiz.

DENİZ BAYRAMOĞLU- Şimdi Sayın Cumhurbaşkanım, yurt dışında, özellikle Avrupa’da artan bir İslamofobi söz konusu çok net, yani siz az bile anlattınız, camilere domuz kanı atılıyor, kapılarına domuz kafaları bırakılıyor. Ve özellikle son bir-iki yıl içerisinde bu İslamofobik saldırılar Türklere yönelmeye başladı, Türkleri daha fazla o çerçeve rahatsız etmeye başladılar Türk vatandaşlarını. Şimdi bu çerçevede Türkiye’nin tabi ki yapmış olduğu atılım, ilerlemesi, işte orta konulan eserler, muhtemelen bunların iki taraflı bir etkisi var gibi geliyor bana. Hem bir taraftan oradaki vatandaşlarımızın üzerinde baskıyı artırıyor, ama öte taraftan da güçlü bir Türkiye galiba oradaki vatandaşlarımızın biraz daha rahat olmasını sağlıyor gibi bir görüntü var ortada, yani tüm bu yabancı düşmanlığının Türklere yönelmiş olmasıyla birlikte. Siz nasıl yorumluyorsunuz bunu?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi şunu çok açık, net söylemekte fayda var: Deniz Bey, bir defa büyük ve güçlü Türkiye vatandaşları için gurur ve övünç kaynağıdır. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız da Türkiye’nin önemli bir gücüdür. Ülkemizin güvenliği için sınırlarımız içinde ve dışında yürüttüğümüz terör mücadeleyle terör örgütlerini bir defa sindirdik, artık başlarını kaldıramıyorlar, bunlara nefes aldırmıyoruz. Bu mücadele aynı zamanda Avrupa’nın güvenliğine de ne yapıyor? Katkı sağlıyor, ama Avrupa bunun farkında değil veya olmak istemiyor, hatta hatta onların savunucusu konumunda.

DENİZ BAYRAMOĞLU- Sonu söyleyecektim, gösteriler devam ediyor Almanya’sında, Fransa’sında.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öyle. Terör örgütleri DEAŞ’la, PKK, YPG’yle, FETÖ’yle en sonuç alıcı, en etkili şekilde mücadele eden biz tek ülkeyiz NATO içinde. Son yıllarda PKK’nın Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren çeşitli düzeylerdeki pek çok yöneticisi İstihbarat Teşkilatımız tarafından etkisiz hale getirildi. Aynı şekilde FETÖ’nün yurt dışındaki elemanlarından bir kısmı da ülkemize getirildi.

Bugün de terör örgütüyle mücadelemizdeki kararlılığımızı gösteren bir gelişmeyi sizin aracılığınızla kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. Milli İstihbarat Teşkilatımız DEAŞ’ın sözde lideri Ebu Hüseyin el-Kureyşi kod adlı şahsı uzun süredir takip ediyordu. Şimdi bunu ilk defa buradan yayınlıyorum.

MEHMET ACET- Son dakika haber veriyorsunuz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, evet. Bu şahıs, Milli İstihbarat Teşkilatımızın dün Suriye’de gerçekleştirdiği bir operasyonla etkisiz hale getirildi. İnşallah bundan sonra da terör örgütüyle ayrım yapmadan mücadelemizi sürdüreceğiz.

Biliyorsunuz bu tür DEAŞ başındaki kişileri, şurada-buradaki terör örgütlerinim başlarını Amerika vesaire şöyle etkisiz hale getirdiği zaman dünyayı ayağa kaldırırlar. İşte buyurun, şu anda biz DEAŞ’la ilgili bir değil, iki değil, üç değil, kaç tanesini etkisiz hale getirdik, PKK’yla ilgili kaç tanesini etkisiz hale getirdik

Tabii MİT, bizim dönemimizde uluslararası operasyonlar yapan, teröre karşı uluslararası alanda mücadele veren etkin bir teşkilata dönüşmüştür. Gerek fiziki mekan olarak, gerek uluslararası iletişim açısından şu anda bizim Milli İstihbarat Örgütümüzün çok geniş bir yayılma ağı var. Teşkilatımız aynı zamanda örneğin Amerikan ve Rus istihbarat birimlerinin görüşmelerine de ev sahipliği yapacak kapasiteye ulaşmıştır. Bunları bay bay Kemal’in iradesi filan çözmez, yapamaz.

Ya bugün bizim Birleşmiş Milletler’in karşısında eskiden bir Türk Evimiz vardı ve biz o Türk Evini yeterli bulmadık, orayı yıktık ve onun yerine onu genişleterek orada Türkiye’nin şanına, şerefine yakışır devasa 32 katlı bir Türk Evi binasını inşa ettik. Şu anda şu görünen köşedeki bina bizim işte Birleşmiş Milletler’in tam karşısındaki Türk Evi.

CEM ÖĞRETİR- Eski binayı da hatırlıyoruz efendim. Ben de o dönemde…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hatırlıyorsunuz değil mi?

CEM ÖĞRETİR- Siz orada bir konuşma yapmıştınız Birleşmiş Milletler’de.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi şu gördüğünüz bina bütün bu haşmetiyle Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’in karşısındaki Türk Evi.

CEM ÖĞRETİR- Gerçekten aradaki mesafe 50 metre bile yok.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O kadar. Tabii bu arada yine esir mübadelesinde Rusya-Ukrayna arasında bunu yaptık. Ve gerek Ukrayna lider kadrosuyla, gerek Sayın Putin’le olan ilişkilerimizdeki olumlu hava bu adımların atılmasında bize yardımcı olduk. Bir taraftan tabi Karadeniz tahıl koridorunu iyi işlettik ve bu konuda da yine sağ olsunlar bize destek de verdiler ve böylece tahıl koridorunu da iyi çalıştırdık ve çalıştırmaya da şu anda devam ediyoruz ve bila bedel Afrika’nın az gelişmiş ülkelerine her türlü desteği verelim istiyoruz.

MEHMET ACET- Efendim, geniş bir seçim beyannamesi açıklamıştınız yanılmıyorsam 11 Nisan’da, aynı anda milletvekillerinin tanıtım toplantısı da yapılmıştı. Tabii seçim beyannamesi demek, bir nevi hükümet programı, hedefler, planlar, taahhütler, vaatler. Bunun yurt dışı ayağıyla ilgili, yani yurt dışındaki vatandaşlarımızı ilgilendiren boyutuyla ilgili seçim beyannamesi, onlara dönük vaatleriniz, taahhütleriniz, hedef, planlarınız vesaire, biraz bilgi verebilir misiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii bizim bu seçim beyannamesinin zaten muhtevasında da yurt içi-yurt dışı, uluslararası camia, hepsi bunun içinde mevcut ve biz bunu sürekli güncelledik ve sürekli güncellemek suretiyle de bu adımı attık. Mesela biz geldiğimizde bizim yurt dışındaki büyükelçilik sayımız 12 filan o civardaydı, ama şu anda bu sayı hamdolsun çok çok önemli rakamlara ulaştı, Afrika öyleydi.

Mesela bundan sonra neler yapacağız diye sorarsak, her şeyden önce aile ataşeliklerimizin sayısını artıracağız. İhtiyaca göre dış temsilcililerimizin sayısın artıracağız. Gezici konsolosluk hizmeti sayısını artıracağız. Elektronik tebligat uygulamasını yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız için yaygınlaştıracağız. Konsolosluk işlemleri için internet ortamı üzerinden ön başvuru imkânı getireceğiz. Kamu kurumlarında yurt dışında doğup büyüyen gençlerimizin istihdam oranını artıracağız. Yurt dışında yetişmiş nitelikli beyinlerin ülkemizde istihdam edilmelerini sağlayacağız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yurt dışı vatandaşlarımızın temsilini güçlendireceğiz. Şu anda yurt dışından gelip Türkiye’de yüksek tahsilini yapan çok vasıflı, kaliteli gençlerimiz var, mesela biz bunları niçin tekrar Avrupa’da, oralardaki büyükelçiliklerimizde niçin istihdam etmeyelim? Yani biz Yurtdışı Türkler birimini boşuna kurmadık, onları buralarda değerlendireceğiz. Yabancı dilse zaten her birinde en az 2 tane, 3 tane yabancı dil var, üstelik Batı kültürünü yakalamışlar, bu özellikleri var, bunlarla beraber biz onlardan en güzel şekilde istihdam edeceğiz.

Tabii yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik başta İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir olmak üzere farklı illerimizde yeni TOKİ projeleri başlatacağız. Şirketlerimize gelince, KOSGEB aracılığıyla diasporadaki Türk firmalarıyla buradaki firmalarımızın ortak proje geliştirmelerini de ayrıca teşvik edeceğiz.

Vatandaşlarımızın çifte vatandaşlık hakkını destekleyeceğiz. Bazı ülkeler maalesef hala bu işte perde koyuyorlar, bunu da aşmaya çalışacağız.

BURCU KAYA- Sayın Cumhurbaşkanım, son olarak aslında hem bir değerlendirme alıp, yarın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü. Tabii baktığımız zaman yurt dışında da birçok emekçi vatandaşımız da var. Bir mesajınız olacak mıdır 1 Mayıs için?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Değerli arkadaşlar, 1 Mayıs’ı biliyorsunuz, yani adeta bayram olarak ilan eden biziz, bizden önce sadece bunun lafını yaptılar. Yani kendisi de işçi bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmiş, ilk gençlik yılları çalışmakla geçmiş bir kardeşinizim, bunun için 1 Mayıs’ı adeta kendi günüm olarak görüyorum. Yurt dışına giden vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde fabrikalardan altyapı işlerine kadar en ağır işlerde çalıştıklarını biliyorum. Bugün de yaşadıkları ülkelere diğer tüm alanlarla birlikte alın terleriyle katkılar yapan vatandaşlarımızın her birinin 1 Mayıs’ını tebrik ediyorum.

Bu vesileyle ülkemizdeki vatandaşlarıma da bir müjde özellikle vermek istiyorum. Biliyorsunuz geçtiğimiz yıllarda TTK’ya ait maden ocaklarında 2 bin yeni işçi alacağımızı açıklamıştık. Bu alımla ilgili süreçler devam ediyor, inşallah yaz aylarında kardeşlerimiz işlerine başlamış olacak. Bunu 1000 olarak söylemiştik, daha sonra bunu 2 bine çıkaralım dedik, 2 bin alımı inşallah yapacağız. Tabii şimdi de ülkemizin önde gelen demir-çelik tesislerinden Kardemir’e önümüzdeki aylarda 600 yeni işçi alacağımızın müjdesini veriyorum. Yönetim Kurulu Başkanımızla da görüştüm ve Kardemir’in gücüne güç katacağına, üretimini ve kazancını katlayacağına inandığım 600 yeni istihdamın şimdiden Kardemir’e ve Karabük’e hayırlı olmasını diliyorum.

CEM ÖĞRETİR- Efendim, çok teşekkür ediyoruz, sorularımızı yanıtladığınız için. Şimdiden sağlıklı, her manada sağlıklı bir seçim süreci diliyoruz hem size, hem ülkemize. Çok teşekkür ediyoruz yayınımıza katıldığınız için.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sağ olun, var olun. Ben de milletimizin özellikle 14 Mayıs’la ilgili hassasiyetlerine inanıyorum ve sakın bu işi hafife almasınlar ve işi sağlama alsınlar. Özellikle ben tabii TEKNOFEST’teki katılımı görünce coşkum, gençliğimize olan inancım çok çok daha artıyor. Mesela TEKNOFEST’te bugün 1,9 milyon katılım olmuş, bu ne demek? 2 milyon katılım. Şimdi beklenti, yarın 2,5 milyonu bulur diyorlar. Şimdi bu bir şeyi gösteriyor; TEKNOFEST gençliği gümbür gümbür geliyor. Ama şimdi ben diyorum ki; bu gençlik 14 Mayıs’ta sandıkları patlatsın. Çünkü maalesef muhalefet bu TEKNOFEST olayını hala anlayamadı, bunu kavrayamadı ve tutturmuşlar bir şey, yok Amerika’da Fatih diye birisiyle görüşmüşler, bilmem ne olmuş filan falan. Onunla ben 14-15 sene önce görüştüm, Amerika’ya gidişimde gelmişti görüştük. Hatta…

DENİZ BAYRAMOĞLU- Davet ettiniz Türkiye’ye.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii tabii, geldi konuştuk. Dedim ki; Türkiye’de yatırım mı yapmak istiyorsun, buyur kapımız açık, her türlü desteği vermeye hazırız. Bak o günden bugüne ortada bu adam yok, yapacaksan gel yap. Şimdi o tür ifadeleri kullanan bir kişinin ağzıyla bay bay Kemal diyor ki, böyle böyle ben diyor uçak fabrikasını kuracak adamı da buldum. Ya senin o bulduğun, görüştüğün adamla ben görüşeli oldu 15 sene, ortada herhangi bir şey yok. Ama şu anda Türkiye’de bir BAYKAR var, kaldı ki bizim zaten kendi TUSAŞ’ımız var, hepsi şu anda cayır cayır çalışıyor, üretiyor. O da zaten bunları gördüğü için böyle bir rekabete giremeyeceğini anladığından böyle bir şeye adım atmadı. Bizim HAVELSAN’ımız var. Biz artık uçaklarımızı yaptığımız gibi, bütün mühimmatımızı da ne yapıyoruz, üretiyoruz. Tabii ben, bu adamı kendisi mi buldu, yoksa diyet borcu olarak dışarıdan birileri mi dayattı, o da ayrı konu; bundan bir şey olmaz, bir yere de gidilmez. Çok teşekkür ediyorum.

CEM ÖĞRETİR- Biz teşekkür ediyoruz efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Sağ olun. 14 Mayıs, inşallah ülkemin, milletimin bir bayramı olsun.

CEM ÖĞRETİR- İnşallah. Efendim, ortak yayınımızın sonuna geliyoruz Cumhurbaşkanı Özel Yayınımızda.

İyi akşamlar.