TRT “Cumhurbaşkanı Özel Yayını”

18.04.2023

PELİN ÇİFT- İyi geceler sevgili seyirciler. Cumhurbaşkanımızla özel bir yayında birlikteyiz TRT ekranlarından ve TRT radyolarından sizlere sesleniyoruz. TRT 1, TRT Haber, TRT Avaz, TRT Türk, TRT Kürdi, TRT World, TRT Arapça, TRT Radyo 1 ve TRT Radyo Haber’den yayındayız şu anda ve sevgili Cumhurbaşkanımıza sorular yönelteceğiz.

Bu gece yayınımızda kimler Cumhurbaşkanımıza soru soracak, hemen kendilerini takdim etmek istiyorum; Hakan Çelik, Hale Kaplan, Hasan Basri Yalçın ve Mahmut Övür bu gece soruları yöneltecek olan gazeteciler.

Sayın Cumhurbaşkanım, yine yoğun bir programdan sonra buraya geldiniz. Hoş geldiniz, nasılsınız?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de çok çok teşekkür ediyorum. Bugün önce Afyonkarahisar’daydık. Afyonkarahisar’da, biz oradan yola çıkmıştık ve oradan yola çıktığımız için şu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de dedik ki yine Afyonkarahisar’dan çıkışımızı yapalım ve muhteşem bir katılım vardı. Ardından da Afyonkarahisar’da güzel bir müze açılışı yaptık, o müze de uzun zamandır maalesef ertelenmiş olan, şimdi de bizim Kültür Turizm Bakanlığımızın ele almasıyla birlikte yapıldığı bütün objeleriyle, her şeyiyle zenginleştirilerek onun açılışını da bugün yapmış olduk. Afyonkarahisar böylece bölgeye, Ege’ye ayrı bir zenginlik inşallah katmış olacak. Ve ardından da Eskişehir’e geçtik. Eskişehir’de bugün gerçekten bugüne kadar yapılmış olan miting ve açılış törenlerimizin en güçlüsünü yaptık diyebiliriz. Tabii bunları yaparken aynı zamanda aday tanıtımını da yapıyorum. Ardından da üniversitede gençlerle bir iftar yaptık. O iftarımız da gençlerle gerçekten çok çok diriydi, güçlüydü ve ardından da bu programa yetişmek üzere Eskişehir’den yola çıktık, şimdi sizlerle beraberiz.

PELİN ÇİFT- Çok teşekkür ederiz, sağ olun efendim. Müsaadenizle sorulara geçiyoruz. Öncelikle tabi zor bir süreçten geçiyoruz ve arka arkaya asrın felaketi olarak adlandırdığımız arka arkaya depremler ve büyük acılar. Siz zaten bu süreçte her zaman depremzedeleri ön planda tuttunuz, bütün gündemin önünde. Önce yayınımıza o bantla başlayalım isterseniz, hem yaşananlar ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili ve sorularımızı yönelteceğiz.

PELİN ÇİFT- Sayın Cumhurbaşkanım, bayramda ilk köy evlerinin teslimi olacak, bunu zaten siz ifade ettiniz. Bu kalıcı konutlarda da planlanandan önce acaba inşaatların tamamlanması söz konusu olabilir mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O tabii çok çok iddialı bir ifade veya yaklaşım olur. Şu anda Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığımız bu konuda bütün imkânlarını seferber etmiş durumda. Tabi biz burada 1 yılı daha önceki deneyimlerimizden hareketle söyledik ve bunu Van’da uyguladık, aynı şekilde Bingöl’de uyguladık, aynı şekilde Antalya’da, Manavgat’ta, oralardaki yangın, ötesi sel, bunlarda uyguladık, Karadeniz’de uyguladık, Kastamonu’da uyguladık. Edindiğimiz bu tecrübeleri aynen buraya da aktaralım istiyoruz ve inşallah ortalama olarak bu zamanlamayı yaptık. Ve bununla birlikte de şu anda birçok tabi burada firma çalışıyor, böyle bir firmayla filan yapılacak iş değil bunlar, bütün firmaları seferber ettik. Bu noktada Murat Bey bütün ekipleriyle çalışmasını oralarda sürdürüyor.

Tabii bir taraftan enkaz kaldırma çalışmaları, bir taraftan zemin etüt çalışmaları, yani bu enkazı kaldırdığımız yere bu inşaatları yapmak gibi belki bir yanlışa da girilmemesi gerekir. Çünkü zeminlerin buralardaki etüdünün raporları çok önemli, bu raporlar gelecek ki ona göre adımları atalım. Yani bunların içinde ağır hasar var, orta hasar var, bir de tabii hafif olanı var. Fakat biz tabii diyoruz ki, yani hafiflerde bile, yani az hasarlarda olanlarda dahi biz tereddüt göstermeyelim, yok güçlendirme vesaire falan buna da girmeyelim, biz bunları da sıfırdan yıkalım ve buralarda da yine zemin sağlıklı olan yerlerde bunları yapalım. Zemin artı 3, zemin artı bilemediniz 4-5. Ve bir de bunları tabii hafif elemanlarla yapmak önemli. Ve şu an itibariyle gördüğünüz gibi bu hassasiyetler içerisinde tünel kalıp sistemleriyle, radye kalıp sistemleriyle falan adımları atıyoruz. İnşallah, bunları da yetiştirmenin gayreti içerisinde olacağız.

PELİN ÇİFT- Hasan Basri Yalçın, buyurun.

HASAN BASRİ YALÇIN- Efendim, çok kısa bir süre içerisinde bu konutların yapılacağına dair genel bir inanış bölgede depremzedeler nezdinde kabul görmüş gibi gözüküyor zaten. Ama bir tartışmalı konu var etrafta dolanan, depremzedelerin de merak ettiği bir konu; özellikle o teslim esnasında gayrimenkullerinde hak kaybı olup-olmayacaklarıyla ilgili bir tartışma var, onunla ilgili bir şey söylemek ister misiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani gayrimenkullerde hak kaybı olmaması için titiz bir çalışma ekiplerimiz yürütüyor. İzmir’de, Elazığ’da, Giresun’da, Manavgat’ta, daha önceki afetlerde biz bunu hep yaşadık ve vatandaşımız kaybettiği ev, işyeri-dükkân, ne varsa devletimiz hepsini kendisi için yeniden yaptı, bir hak kaybı söz konusu olmadı. Bu deprem sonrasında da aynı hassasiyet içerisindeyiz, kesinlikle depremzedelerimizin, yani iki dairesi vardı, ikisi de yıkıldı, bir tanesi için AFAD’dan hak sahibi olarak yenisi tekrar yapılıyor. Diğerleri içinse ya rezerv alanlardan ya da kendi kentsel dönüşüm onlara teklif ediliyor, konutların dağılımı da kurayla belirleniyor.

Şehirlerimizde inşa edilen yeni yerleşim alanlarıyla yeni cazibe merkezleri ortaya çıktığı için ev sahibi olmak da, kiralık ev bulmak da daha kolay hale geliyor. Ve tabii bu ara bir de maalesef üzülüyoruz, inşallah seçimden sonra bu konuda işin üzerine gideceğiz; yani kiraların büyükşehirlerde ciddi manada yükseltildiğini görüyoruz. Bu tabii vicdani değil, ahlaki değil, insani değil, yani bu bir fırsatçılıktır, bu fırsatçılığa da yasal düzenlemelerle kesinlikle izin vermeyeceğiz.

PELİN ÇİFT- Hale Kaplan, buyurun.

HALE KAPLAN- Sayın Cumhurbaşkanım, ben kentsel dönüşümle ilgili bir soru sormak istiyorum, çünkü yüzyılın felaketi önümüze bir gerçeği daha koydu; biz deprem ülkesiyiz, unutmak asıl felaket ve her zaman gündemimizde olmak zorunda. 99 depremini yaşadık, son 20 yıldır orta ölçekli depremler yaşadıkça tekrar-tekrar gündemimize geldi ve yüzyılın felaketi yaşandıktan sonra artık bu tartışmalar en üst düzeyde. 16 milyon yaşıyor İstanbul’da, tartışmaların en yoğun yaşandığı yer İstanbul. Yani hemen-hemen her gün televizyonda bir uzman çıkıp işte güçlendirme mi yapılsın, fiber karbon yöntemi mi olsun, izolasyon mu olsun, çeşitli tartışmalar var. Fakat bunların arasında bize en çok heyecan veren, riskli alanlardan yapıların taşınması haberi oldu. Bu alanda çalışmalar ne düzeyde, yakın dönemde bununla ilgili haber alacak mıyız?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Hale Hanım, İstanbul’un 39 ilçesini kapsayan bir risk haritasını Bakanlığımız çıkarttı. Buna göre İstanbul’da 220 bin bina ve yaklaşık 1,5 milyon bağımsız bölüm risk altında. Bugüne kadar acil dönüşmesi gereken toplam 695 bin konutun dönüşümünü tamamladık. Bugün 39 ilçede 412 milyon metrekare büyüklüğe sahip 188 ayrı alanda kentsel dönüşüm projelerini sürdürüyoruz. Bu kapsamda halen 93 bin konutun inşası devam ediyor.

Şimdi yeni bir hazırlığın içindeyiz, İstanbul’da toplam 1 milyon nüfuslu iki diyoruz ki ayrı şehir kuralım, yani bu Kanal İstanbul’un bir tarafında 500 bin, bir diğer tarafında 500 bin olmak üzere böyle bir rezerv alan oluşturalım. Bu şu demektir: Yani Avrupa ve Asya Yakasında 500-500, 1 milyonluk bir rezerv alan. Şehrin iki yakasının çeperlerinde yapacağımız bu yerleşimler, adeta uydu kent modeli olacak. Bunun için de Anadolu ve Avrupa Yakasında 130 milyon metrekare yere ihtiyacımız var. Şimdi Bakanlığımız yerleri büyük ölçüde belirledi. Bu alanlarda yapılacak konutlar sadece riskli binasını dönüştürmek isteyen vatandaşlarımız için kullanılacak. Örneğin, mesela Avcılar’da bu tür sıkıntıları çok yaşadık, tabii bunu yaşadığımız zaman Avcılar’daki vatandaşlarımıza biz yeri gösterdiğimizde tabii o endişeyle buralara taşınmadılar, ama şimdi bu tür olaylar onların bu tür yaklaşımlarını da teşvik ediyor. Ama bunu söylerken bir şeyi ihmal etmeyelim; İstanbul’a ilave nüfus gelmeyecek ve yeni bir nüfus da gelmesine müsaade etmeyeceğiz. İstanbul’un merkezindeki riskli bölgelerde yoğunlaşan nüfusu deprem riski az olan çeperlere doğru dağıtacağız. Ayrıca, 500 bin konutu da bir kısmını yerinde dönüştüreceğiz, bir kısmını da zemin etütleri uygun olan-müsait olan yerlerde yapacağız. Çünkü sağlıksız konutları dönüştürürken boşalan alanları yeşil alanlarla, sosyal donatı alanlarıyla değerlendireceğiz. Böylece şehre yeni toplanma alanları kazandırmış olacağız, İstanbul’un trafiğini de bu arada rahatlatacağız. Şehrin havasını, suyunu, derelerini temizlemek zorundayız. Bu benim tabi ta Belediye Başkanlığından gelen aynı zamanda tecrübem. Bakın şu anda siz Londra’da kalkıp Londra merkeze giremezsiniz, hepsi belli bir izne tabi, belli bir bedeli var, bu bedeli ödersiniz bu şekilde girersiniz. Bunun için de tabii biz şimdi 5 yıllık bir takvim çıkardık. Projemiz sadece İstanbul’u tek başına değil tüm Marmara’yı, Trakya’yı içeriyor. Bölgenin tamamını, konutları, sanayisi, kültürü, ticaretiyle geliştireceğiz. Gelecekteki depremlere karşı hazırlıklı hale getireceğiz. Bu kapsamda afetlere karşı İstanbul Mekânsal Strateji Planı’nı hayata geçiriyoruz. İşte bakın kültürel noktada bir adım attık, ne yaptık? Rami’deki kışlayı getirdik Milli Kütüphane haline dönüştürdük. Şu anda tıklım tıklım her gün orası doluyor taşıyor, aynen Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi gibi; 24 saat açık, ikramlar vesaire hepsiyle birlikte.

Aynı şey Ege Bölgemiz için de benzer bir çalışma hazırlığımız var. Rezerv şehir projemizi deprem tehlikesinin yüksek olduğu tüm bölgelerde yaygınlaştıracağız. Depremi yaşayan yerlerden başlayarak 7 coğrafi bölgede 7 rezerv şehir projesi için çalışmalara başladık.

Tabii milletimiz depremde gerçekten takdire şayan bir dayanışma seferberliği gösterdi. Asrın felaketine karşı asrın dayanışması sergilendi. Aynı seferberliği ve dayanışmayı depreme ve diğer afetlere hazırlık için de sergilememiz gerekiyor. Vatandaşlarımdan ben bir kez daha rica ediyorum; kentsel dönüşüm konusunda ne olur bize yardımcı olun. Yani muhalefetin kentsel dönüşümle alakalı bunu rantsal dönüşüm olarak ifade etmesi, hele hele bay bay Kemal’in kalkıp da bunu Boğazı izlemek, seyretmek, görmek için bu kentsel dönüşüm yapılıyor ifadeleri; bu acemiliğin ta kendisidir. Çünkü ben basit bir şey söyleyeceğim; Çamlıca Camii’nin hemen altında oralarda Küplüce vesaire ki buralar bana da komşu olan yerler, biz şimdi oralarda mesela kentsel dönüşüm yaptık. Şimdi bizim o kentsel dönüşümümüzü ilk zamanlar karşı çıkanlar şimdi yolumu kesiyorlar, ne olur aynı uygulamayı bize de yapın. Çünkü oradaki zemin artı üç, zemin artı dört, o binalar o kadar güzel, o kadar güzel oldu ki şu anda fiyatlar orada 1’e 5, 1’e 10 arttı. Ve bir kısım oradaki hak sahipleri yerleşmeye başladılar, gerçekten ben de mutlu oluyorum, çünkü çok oradan geçtiğim bir yer ve vatandaşın o memnuniyeti tabi ki beni de çok memnun ediyor. Zira insanımızın can ve mal güvenliğinden başka biz bir şey düşünemeyiz. Orada benim vatandaşım can güvenliği içerisinde işte şu anda mesela ekranda onlar gösteriliyor, o memnuniyetini Allah sizden razı olsun demesi bizi çok mutlu ediyor. Şimdi ben diyorum ki; gelin elbirliğiyle şehirlerimizi, köylerimizi yeni planlamalarla, yeni projelendirmelerle daha güvenilir hale getirelim.

Dün akşam işte Üsküdar Belediye Başkanımız Harem’de 50 bin kişilik bir iftar verdi, orada beraberdik. İftardan sonra da Nevmekan diye onun gayet güzel bir yeri var. O Nevmekan’da üniversiteli gençlerle beraber olduk, onlar da orada iftarlarını yaptılar. Ağırlıklı olarak da tıp fakültesi mensubu çocuklardı, o gençlerimizle beraber oldum, onlarla beraber orada biraz dertleştik falan. Ve onların da bu tür mekânları görmeleri, onları buraların çok çok mutlu ettiğini hissetmek bir Cumhurbaşkanı olarak bizi de hakikaten çok mutlu ediyor. Ve artık bu milletin tek bir ferdi bile yıkıntılar altında can vermesin istiyoruz.

İftarı bu depremden gelen birçok vatandaşlarımla beraber yaptık. Onlar da Kredi Yurtlar Kurumumuzun Üsküdar’daki binalarında bir kısmı kalıyordu, tabi onlar da bize çok dua ediyorlar. Yani eğer bu tür yerler olmasaydı, biz şimdi oradan enkazların altından kalktık, bizi buraya getirdiniz, burada da burada şimdi herhangi bir sıkıntımız yok, ama biz bir an önce dönelim. Yok dönmeyeceksiniz, biz oraya halledelim, oradaki binaları bitirelim, o zamana kadar siz burada huzur içinde bir defa kalın. Çocuklarınızla beraber yeme, içme, giyme, herhangi bir sıkıntınız yok zaten. Ama bittiği zaman, diyelim Maraş’tan geldin, Adıyaman’dan geldik, bütün oralar hallolduktan sonra sizleri tekrar geldiğiniz yere uğurlayalım.

PELİN ÇİFT- Evet, Hakan Çelik’in sorusuyla devam ediyoruz.

HAKAN ÇELİK- Evet, çok teşekkür ederim, tekrar iyi akşamlar. Efendim, ben bir siyaset sorusu soracağım, ama kuşkusuz deprem gündemi bizim ülkemiz açısından en önemli gündem olmaya devam edecek, yani bu siyaset ve kampanyalar devam ederken de. Ben kısa bir süre önce tekrar bölgeye gittim…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Belki de yani kampanyanın özünü teşkil edecek.

HAKAN ÇELİK- Evet efendim. Şimdi ben Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da, Hatay’da Sayın Hulusi Akar’la, Sayın Adil Karaismailoğlu’yla, Sayın Süleyman Soylu’yla yayınlar yaptım ve o yani çadırlardan konteyner kentlere, konteyner evlere, altyapıların iyileştirilmekte olduğunu…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ondan sonra prefabriklere…

HAKAN ÇELİK- Evet, prefabriklere ve kalıcı konutlara. Birçok noktada kalıcı konutların temellerinin atıldığını ve hızlı bir çalışma yapıldığını gördüm. Önemli, çünkü gerçekten çok muazzam bir yıkımla karşılaştı Türkiye. Fakat bir taraftan da seçime de çok az bir zaman kaldı Sayın Cumhurbaşkanı, yani 1 aydan az bir zaman var. Bu süreçte adaylar tanıtıldı, seçim beyannameleri açıklandı. Bir taraftan da AK Parti mensuplarının Ramazan süresince, bayram süresince de bu çalışmaların devam edeceği-ettireceği bilgisi paylaşıldı.

Bu süreçte sizin programlarınız nasıl olacak, biraz yol haritanızdan da bahseder misiniz? Hangi adımları atacaksınız, hangi şehirlerde miting çalışmaları gerçekleştirilecek?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hakan Bey, bizim için siyasette bugüne kadar hiç durmak, duraksamak zaten olmadı. Yani 40 yıllık siyasi hayatım benim her zaman bu yoğunlukta geçmiştir. Eşim, çocuklarım hep bu yoğunluğu benimle yaşamışlardır. Bazı programlarda da hep açıklamışımdır, yani bir gece geç saatte eve geldim, baktım ki odamın kapısına şöyle bir ufak pusula yapıştırılmış: “Babacığım, bir geceni de bize ayır.” Kızımın şeyi, çünkü o beni göremiyor, sabah erkenden okula gidecek, ben de o saatte gelmişim, 1, 1:30, 2, neyse, ondan sonra tabii duygulandım. Sabah onu yolcu ederken de tabii dertleniyorsunuz, gözleriniz yaşlı hale geliyorsunuz. Bütün bu duygular içerisinde bir siyasi hayat. Ama onlar da hiçbir zaman bunun dışında hayatları boyunca üniversiteyi bitirdiler, şu oldu-bu oldu, filan falan, yurt dışında okudular, ama hiçbir zaman bunu hissettirmediler, anneleri de hissettirmedi, böyle bir hayat yaşadık. Şimdi burada da aynı hayatı yaşıyoruz. Aynı şekilde burada zaman zaman eşim de deprem bölgelerine ya benle, ya kendisi arkadaşlarıyla gidiyor. Şimdi burada da mesela ben bayramın diyelim ki inşallah ikinci-üçüncü gününe deprem bölgesinde programlar yaptım, konut teslimine gideceğim. Ve şu ana kadar zaten depremzedelerimizle iftar sofralarında hep bir araya geldik. Ve yeni konutların bazı yerlerde temellerini attık. Ama şimdi bayramda da teslim törenine gideceğiz, bu köy evleri var ya, köy evlerinin teslimine gideceğiz. Yanılmıyorsam 17 tane köy evi var. Fakat projeler çok güzel, şimdi o projelerin teslim töreninde bulunmamak hakikaten hasılayı millet adına toplamamak olur.

Şimdi bunu yaparken ben bir şeyi hedefliyorum. Nedir o? Acaba bazı iş adamlarımızı bunu yapmak suretiyle teşvik eder miyiz? Şimdi mesela şunlar o köy evlerinden, şimdi gördüğünüz gibi, yani buradan görüldüğü zaman basit, ama bunun yanında ahırı var. Demin söylediğim gibi şimdi bunlara büyükbaş hayvan, küçükbaş hayvan da verilecek ve oraya yerleşecek olan benim vatandaşım o hayvanlardan sütünü işte peynire vesaireye çevirecek -şu güzelliğe bak- ve bunu da paraya çevirmek suretiyle benim vatandaşım Allah devletimden razı olsun diyecek. Çünkü devletin varlığı niçin? Bunun için, devlet bunun için var, yani vatandaşı için, halkı için şu güzellikleri ortaya koymak.

Bunun benzerlerini biz Manavgat’ta da yaptık. Manavgat’ta önce inanmıyorlardı, yok canım diyorlardı. Yapınca teslim törenine gittim, dedi ki, benim eve gelecek misin dedi. Dedim ya senin eve değil de yandaki eve gidelim, ona söz verdim dedim. Sonra yandaki eve gidince eşiyle yanıma geldi, Başkanım dedi, bir şey söyleyeyim mi dedi. Söyle dedim. İnan dedi sen bu konutları bize bu kadar kısa zamanda yapıp teslim edeceğini söylediğinde ben sana inanmamıştım dedi, hakkını bana helal et dedi.

Ama aynı şekilde traktörü yanan bir vatandaş da, benim dedi traktörüm yandı, ben şimdi ne yapacağım dedi. Dedim bir hafta içinde traktörün sana gelecek dedim. Yok dedi. Bir hafta dedim ve biz bir hafta içinde ona traktörü de teslim edince o da çok çok duygulandı.

Mesele, siyasetin yalan üzerine değil, doğrular üzerine bina edilmiş olmasıdır. Eğer doğrular üzerine siyaseti bina ederseniz, o güveni halkınıza verirseniz, ha bu halk sizinle ölüme gider.

Şimdi bakın burada ufak bir kitapçık var, bu kimin olabilir Pelin Hanım?

PELİN ÇİFT- SSK yazıyor, Kemal Kılıçdaroğlu mu?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hakan Bey.

HAKAN ÇELİK- Tanıdığım kitapçığı efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hale Hanım.

HALE KAPLAN- Ben tanımadım, gözlerim de seçmedi.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hoca.

HASAN BASRİ YALÇIN- Galiba 90’lı yıllara ait.

MAHMUT ÖVÜR- SSK yazıyor gördüğüm kadarıyla değil mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu, bay bay Kemal’in SSK’nın başında olduğu dönem hazırladığı bir kitapçık, ama bunun içinde neler var neler var, o kadar çok şey yok ha, Yani burada o aczinin, o çöküşünün burada kendi ağzından, kendi dilinden beyanları var. Hani o Savaş Ay’ın programında o sefaleti vardı ya, burada da işte onları kendi dilinden anlatıyor. Yani bana diyor, tamam, yanlışlarımız oldu, eksiklerimiz var, şu var-bu var vesaire ama, biraz da bizi dinleyin. Bu, aczin bir ifadesi. Tabii herkes başına geçtiği kurumun başarısını ne yapar? Kitaplaştırır. Bay bay Kemal ise SSK’yı nasıl batırdığını, yani başarısızlığının kitabını yazmış. Şaka değil ha, gerçek. Kendisinin yönetimindeki SSK hastanelerinin o dönemdeki rezil haline uydurma bahaneleri içeren, “Vur, Ama Dinle” başlıklı bu kitabı hazırlamış. Kitap denmez buna zaten de, broşür. Ve bu kitapta bay bay Kemal’in bizzat kendi ağzından başarısızlığının itirafı var, ama öyle pişkin ki başarısızlığın sorumluluğunu kabul edemiyor.

Hatta rahmetli Savaş Ay’ın programında gösterdiği rezillikler gerçek değil diye gidip Avusturyalılara rapor hazırlattırıyor. Bay bay Kemal, dünyanın bir ucundaki Avusturyalılara sormana gerek yok, hastane kuyruklarında inleyen vatandaşımıza sorsaydın.

Ve ben Kasımpaşa’da doğdum-büyüdüm, şimdi Cemil Taşçıoğlu rahmetlinin adını verdiğimiz o hastane eski Okmeydanı SSK Hastanesiydi; Samatya’da bir programı vardı Savaş Ay’ın, bir de orada bir programı vardı.

PELİN ÇİFT- Sayın Cumhurbaşkanım, rejiden beri uyardılar, dediler ki, Cumhurbaşkanımızın bahsettiği rahmetli Savaş Ay’ın o programının görüntüleri ellerindeymiş, şimdi hatırlatma babında isterseniz ekrana taşıyalım.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Süper.

PELİN ÇİFT- Hadi bakalım o halde.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii rahmetli Savaş Ay hayatta olsaydı bugünün şehir hastanelerini görseydi, bugünün eğitim araştırma hastanelerini görseydi, o zaman o özlemini duyduğu hastaneleri yakalamış olacaktı.

Tabii şurada öyle haller var ki, yani ben siyasette İl Başkanı olduğum dönemde teşkilatlarımdan bir tanesinde çalışan bir kardeşimizin eşi doğum esnasında Okmeydanı SSK’da rahmetli olmuştu. Ve maalesef tabi kadıncağız orada rahmetli oldu, ama çocuğunu neredeyse rehin alacaklardı, öyle bir durum. Ya böyle bir sosyal devlet olur mu? Bay bay Kemal, sen bize neyi anlatıyorsun ya? Senin devlet diye bir derdin var mı? Senin halk diye bir derdin var mı?

Biz şu terbiyeyle büyüdük: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”, biz bu terbiyeyle büyüdük. Ondan sonra kalkarsın böyle bir tane saçma broşür hazırlarsın, bu seni kurtarmaz. İşte 14 Mayıs bunun hesabının verileceği gün olacak.

Bakın şimdi şu hastanenin haline bakın, şu güzelliğe bakın. İşte biz bu hafta Kocaeli’nde yine bir şehir hastanesi açılışı yaptık. Allah’ıma hamdolsun, ebedi alemde işte biz de bunların hesabını vereceğiz, bu güzelliklerin hesabını vereceğiz. Bunları yaptık ve önümüzü çeviren bütün o hasta yakınları vesaire bize diyorlar ki, Allah sizden razı olsun, biz böyle pırıl pırıl yerlerde tedavi ediyorsunuz, ameliyatlarımız yapılıyor filan.

Şimdi şu hastaneye baktığımız zaman, bakıyorum eski o hastanenin durumu, şimdi o hastaneyi biz malum Cemil Taşçıoğlu’na çevirdik, bunun hali; nereden nereye.

Ben şimdi vatandaşıma sesleniyorum; ey benim sevgili vatandaşım, işte bir tarafta bu hastaneleri hayata geçirmiş olan Tayyip Erdoğan ve ekibi var, Cumhur İttifakı var, işte bir tarafta da bay bay Kemal’in o SSK’nın başında olduğu dönemlerde yapmış olduğu hastanelerin durumu var. Bir tarafta şu anda terör örgütünün Parlamentodaki uzantısıyla iş birliği yapan ve dağdan, Kandil’den biz bay bay Kemal’in yanındayız diye haberler gönderen teröristlerin savunduğu bir maalesef yedili masa var, ama bir tarafta da hamdolsun milletinin bütün her şeyine sahip çıkmanın ahdi içerisinde olan bir Cumhur İttifakı var.

Şimdi biz bir taratan TOGG’u sürüyoruz piyasaya, bütün millet iftihar içerisinde, bize ne zaman gelecek diye hepsi bunun beklentisi içerisinde. Bir taraftan Sarayburnu’nda TCG Anadolu’yu milletimiz tanıtıyoruz, TCG Anadolu’yu milletimize tanıtırken bakıyorsunuz orada gemiyi gezip çıkanlar, hepsi bize dua ediyorlar; ama bunlar da diyorlar ki, bu maket. TOGG için maket, TCG Anadolu için maket. TCG Anadolu’nun güvertesindeki bakıyorsunuz İHA, SİHA, Akıncı, öbür tarafta Kızılelma, bütün bunları orada görüyor, helikopterler vesaire, bütün bunları görüyorlar, ya bir de teşekkür edin be. Yok, maket. Ama gezip çıkanlar, tabii size de tavsiye ederim, belki siz de gezmediniz, yani burayı muhakkak gezmeniz lazım, basın mensubu olarak gezmezseniz bu da inanın hayatınızı eksik tamamladığınız anlamına gelir. Ben iftihar ettim, yani bizim artık savunma sanayimizde, bu Sedef Tersanesi’nde yapıldı ve bu kadar hijyen koşula dikkat edilen bir gemi olamaz, pırıl pırıl. Ve 1300’ün üzerinde şu anda personeli var ve bu personelle bu mavi denizlere, inşallah Akdeniz’e açılacak ve oradan özellikle Türk’ün gücünü, her şeyini dünyaya haykıracak.

Tabii biz şimdi bununla yetinmiyoruz, inşallah görüşmelerim var İspanya’yla, bunu biliyorsunuz İspanyollarla beraber yaptık, İngilizlerle görüşmelerim var vesaire, bütün bunlarla yaptığımız bu görüşmelerle bunun şimdi 2 misli büyüklüğündekini inşallah yapacağız. Uçak gemimizi daha da büyüteceğiz ve böylece denizlerdeki gücümüzü bizim çok daha artırmamız gerekiyor. İnşallah Barbaros’un torunları Barbaros’a layık olduğunu göstereceğiz, ama 14 Mayıs’ta ben de vatandaşımdan gerekli destekleri bekliyorum.

HAKAN ÇELİK- Bu kapasiteye sahip dünyada çok az ülke var efendim. Yani hakikaten kazandırdığı askeri kapasitenin yanı sıra, bir taraftan da afet dönemlerinde böyle bir geminin bir hastane olarak kullanılması…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii tabii, iki ameliyathanesi var.

HAKAN ÇELİK- Evet, o anlamda da çok önemli bir kapasite sunuyor.

PELİN ÇİFT- Sayın Cumhurbaşkanımız hatırlattı, “Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur” Barbaros Hayreddin Paşa’nın sözüydü o. Sorularımıza devam edeceğiz…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bir şey daha söyleyeceğim. Pelin Hanım, sen şimdi bir ziyaretten bahsettin ya…

PELİN ÇİFT- Evet.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi o ziyaretle bana bir şeyi şimdi hatırlattın. Biz şimdi Levent’te Barbaros Hayrettin Paşa Camii’ni inşa ettik. Oraya niye Levent denirmiş? Barbaros Hayrettin Paşa’nın leventleri oradan sahile indikleri için oranın adı Levent, semtin adı Levent, oradan ta geliyor ve biz de caminin adını Barbaros Hayrettin Paşa Camii koyduk. Fakat muhteşem bir eser ortaya çıktı, çünkü o bölgede böyle bu büyüklükte bir cami yoktu. Dedik ki Barbaros Hayrettin’in torunlarına bu yakışır ve onu da her şeyiyle, bütün süslemeleri vesaireler, yani özellikle tezhip, ebru, buradaki şeylerde denizin dalgalarını cama işlemişler.

MAHMUT ÖVÜR- Dışarıdan çok güzel görünüyor Sayın Cumhurbaşkanım, ben görüyorum arada bir. Daha bitmedi herhalde?

HAKAN ÇELİK- O plazaların karşısındaki yer, değil mi efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bütün mimarlarımıza bundan dolayı teşekkür ediyoruz.

PELİN ÇİFT- Buyurunuz.

MAHMUT ÖVÜR- Sayın Cumhurbaşkanım, biraz benim sorumun altyapısını anlattınız, niye, şöyle bir şey sormak istiyordum ben: Bir seçim süreci başladı, siz de stratejiyi açıkladınız, orada da önemli açılımlar da yaptınız, bazı kararsız seçmeni ikna etmeye yönelik açılımlar da vardı. Sizin 40 yıllık bir tecrübeniz var, sahayı iyi biliyorsunuz ve şu anda da sahadasınız. Çizdiğiniz bir tablo, bir tarafta karşınıza çıkan bir ekip var, hem geçmişinde başarı yok, hem bugün çok farklı yapıları bir araya getirmişlerdir. Bir tarafta da hem siz varsınız, tecrübesi, sahayı bilen, hem de Cumhur İttifakı gibi milli-yerli bir aks oluşmuş. Sahada durum nedir Sayın Cumhurbaşkanım, yani bu kadar içindesiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Mahmut Bey, ben bugüne kadar tabii muhalefette bay bay Kemal’in dışında diğerlerinin ismini pek anmadım. Fakat son zamanlarda onlar da şirazesinden çıktığı için, bazen onları da şöyle masaya yatırmak gerekiyor. Çünkü 14 Mayıs da tarihi bir seçim ve şu gördüğünüz “Türkiye Yüzyılı İçin Doğru Adımlar” dediğimiz bizim strateji belgemiz, bunun bir de özeti var. Özetini de bütün teşkilat mensuplarımıza özellikle verdik ve bunu da medya mensuplarımıza filan-falan da veriyoruz.

Tabii bu ekibin içerisinde çok yakın çalıştığım kişiler var malum. İşte bunlardan bir tanesi Başbakanlık Makamına getirip öyle bir yanlış yaptığım kişi, bir diğerini genç yaşta bakanlıklara getirdiğim bir kişi, ki bunların ekonomiyle falan yakından-uzaktan alakası yok. Ekonomiden zerre kadar ilgisi-alakası olmayan bu kişilerle, mesela bir tanesi bunların Bebecan’dır. Davos’ta biz Strauss-Kahn’la, IMF’nin başındaydı o zaman, bir görüşme yaptık ve o görüşmede kendisine dedim ki; bak sen bize elemanlarını gönderiyorsun, bu elemanların bize siyasi akıl vermeye gelmesin. Onlar para taksitini alırlar dönerler, ama kalkıp da Türkiye’yi yönetemezler. Türkiye’nin Başbakanı benim, Türkiye’yi ben yönetirim. Tabii biraz adamın rengi attı ve sene tabii o zaman 2013 falan, o sıralar, 2013’te biz IMF’nin ipini kestik. 2003, bizim iktidara gelişimiz. Ve onlarla bu görüşmeyi yaptıktan sonra 2013’e kadar devam ettik, 2013’te parayı tamamen bitirdik, ödemeler bitti, ondan sonra da IMF ile bizim ilişkilerimiz tamamen bitti. O zaman bizim Merkez Bankamızın döviz rezervi de 27,5 milyar dolar civarındaydı. Başbakanlığımda Merkez Bankası’nın döviz rezervi o dönem içerisinde 135 milyar dolara kadar çıktı. Şimdi hava atıyor zaman-zaman, o getirmiş oraya. Yahu son imzayı koyan kim, son imzayı koyan Başbakan, sen kimsin? Her şeyden önce haddini bileceksin. Yani son imzayı koyan Başbakan olmadıktan sonra, senin yapacağın ne olabilir? Bunlar var ya bunlar, ben 6 sıfırı atacağız dediğim zaman, olmaz Başbakanım diyenler. Hatta o zaman medyadan “Taksim Meydanına çıkıp anırırım” diyen köşe yazarları vardı, bugün hâlâ yazıyorlar, şimdi o duymuştur. Aynı şekilde zaten Başbakanlık görevine gelenin de malum durumu.

Ve bütün bunlarla beraber 2013’ten sonra IMF’yle işi bitirdik. Peki, daha sonra ne oldu? CHP’nin çok övdüğü malum bir zat var, otel kapılarının arkasında kendisi ve bir de İP’in Hazinecisi, bunlar birbirlerine yakın oldukları için, IMF’yle bunlar görüşmeler yaptılar. IMF’yle görüşmeleri yaptıkları zaman ne tavsiyesinde bulundular? Dediler ki; şu anda AK Parti, IMF’den mali destek almalı, yani borçlanmalı. Biz ne dedik? Hayır, biz kendimize yetiyoruz, borçlanmamız gerek yok. Ne oldu, borçlanmadık da battık mı? Bu işi çok iyi biliyordun Ana Muhalefet, yavru muhalefet, ne oldu, batırabildiler mi bizi, battık mı? Yok, biz yolumuza devam ediyoruz. İşte faizi yükseltin; hayır, yükseltmeyeceğiz, faizi düşüreceğiz. Düşürdük, ne oldu, battık mı? Dünyada hâlâ herkes faizi yükseltiyor, biz faizi düşürdük, düşürüyoruz ve bu arada da enflasyon yavaş-yavaş düşüyor. Şu anda enflasyonun durumu iyi değil^, biraz yüksek, ama çok daha yüksekti, bak buralara kadar indi ve daha da inecek. Çünkü bizim için önemli olan; düşük faiz-yüksek enflasyon değil, düşük faizle evet yüksek yatırım, bunu başarmamız lazım. Burada bizim bir beşli mantığımız var; yatırım, istihdam, üretim, cari fazlaya dayalı büyüme. Öyle mi Hoca? Yani biz şu anda bu beşli başlıkla bunu başarıyoruz ve bunun üzerine de yürüyoruz ve bunu da inşallah 14 Mayıs’tan sonraki süreçte başarılı bir şekilde sürdüreceğiz ve haklılığımız zaten dünyada takdir ediliyor. Yüksek faizle bizler doğru yapmadık diyorlar, bunu yaptığımız ikili görüşmelerde de bize kendileri ifade ediyorlar. İnşallah, 14 Mayıs bunun en güzel habercisi olacak, milletimiz tarihi gelişmeler karşısında nihai noktada asla kararsızlık göstermez ve asla da yanlış yapmaz.

MAHMUT ÖVÜR- Türkiye modeli ekonomiden geri dönüş yok diyorsunuz, değil mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, yani bizim de dünyada, herkesin kendine göre bir modelinden bahsediyor, biz de Türkiye modeli diyoruz, Türkiye modeliyle biz de dünyada örnek olacağız, bunu görecekler.

PELİN ÇİFT- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi müsaadenizle kısa bir ara verelim, ardından sorularımızı yöneltmeyi sürdüreceğiz.

PELİN ÇİFT- Cumhurbaşkanı Özel Yayını devam ediyor.

Sayın Cumhurbaşkanımıza bu kez Hale Kaplan sorusunu yöneltecek.

HALE KAPLAN- AK Parti geçen hafta Seçim Beyannamesini açıkladı. Bazı notlar aldım; Aile Koruma Kalkanı. Önemli başlıklar var, gerçekten çok değerli. Gençlere aile kurarken teşvik. Doğal gaz ve petrol gelirlerinden aile gençlik bankası ki en çok bu merak ediliyor. Gençlere cep telefonu ve bilgisayarlarda vergi muafiyeti. Ve mülakatın kaldırılması.

Bunlar beyannamenin en öne çıkan başlıkları. Detaylar gerçekten çok merak ediliyor vatandaşlar tarafından, ama aile gençlik bankası nasıl çalışacak, onu biraz anlatabilir misiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Türkiye’ye geçtiğimiz tabi 21 yılda asırlara bedel eser ve hizmet kazandırdık. Bu sayede bugün Türkiye yüzyılı vizyonunu ne yapıyoruz? Konuşabiliyoruz. Tabi dünya değişirken önümüze sürekli yeni fırsatlarla beraber yeni tehditler de çıkıyor. Son dönemde dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de aile kurumunu, çocuklarımızı, gençlerimizi hedef alan sinsi bir saldırı var. Bunun için önümüzdeki dönemde önceliklerimizin başına aileyi ve gençleri alıyoruz. Artık AK Parti’nin klasiği haline gelen eser ve hizmet projelerimizin bunların yanında ailenin güçlendirilmesine, gençlerimizin desteklenmesine özel önem vereceğiz. Bu çalışmaları kaynağını kendi doğal gaz ve petrol gelirlerimizden sağlayacağımız aile ve gençlik bankasıyla destekleyeceğiz.

Peki, bu kaynakta neler yapacağız? Peki, bunun örnekleri dünyada var mı? Bunun en güzel örneği dünyada; Norveç biliyorsunuz doğal gazıyla, petrolüyle güçlü bir ülke ve orada gençlere ait bir fon vardır, yani kendi gençliğine, gençlerine belli bir yüzde, belli bir oranı onlara ayırıyor ve ona hiç dokunulmuyor. Gençler evleneceği zaman vesaire filan falan oradan çekmek suretiyle onlar bunu kullanıyor. Şimdi biz bunun benzerini inşallah Karadeniz doğal gazından biz aile ve gençliğe buradan tahsisi yapacağız ve ifade ettiğimiz gibi aile ve gençlik bankasında bunu rezerv edeceğiz.

HASAN BASRİ YALÇIN- Bunun kaynağı Karadeniz doğal gazı mı olacak efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Karadeniz doğal gazı. Ve bununla birlikte de, buna tabii dokunulmayacak, orada rezerv edilecek ve biz bununla verdiğimiz destek ailelerimizi ve gençlerimizi belli bir oranda buraya verdiğimiz destekle gençler evleneceği zaman belli bir süre bir defa ödeme yapmadan, ödemesiz, faizsiz vesaire benim gencim buradan kredi kullanabilecek. Ve uzun süre de bununla ilgili kendilerine herhangi bir bu noktada ödeme sıkıntısı yaşatmayacağız. Ev hanımlarının emekliliğine, sigorta primlerinin bir kısmını ödeyerek destek vereceğiz. Her ailede gençler başta olmak üzere en az bir çalışan olmasını sağlayacağız. Gençlerimizi evlendirerek kendi yuvalarını kurmaya da teşvik edeceğiz. Bunun için yeni evlenen çiftlere 2 yılı geri ödemesiz, 48 ay vadeli 150 bin lira faizsiz evlilik kredisi vereceğiz.

Bir yandan da, aile yapımızı tehdit eden LGBT gibi sapkın eğilimlere karşı etkin mücadele edeceğiz. Şimdi CHP, LGBT’yi savunuyor mu? Savunuyor. PKK denen terör örgütünün Parlamentodaki uzantısı, onlar LGBT’yi savunuyor mu? Savunuyor. Peki, bu yedili masanın etrafındaki diğerleri buna karşı biz karşıyız diyebiliyorlar mı? Ne İYİ Parti diyebiliyor, ne diğer yavru ortaklar diyebiliyor. Hiçbirisi kalkıp da biz LGBT’ye karşıyız bugüne kadar diyemediler. Bu ne demektir? Kişi arkadaşının dinindendir. Ben bunlara ne diyorum? LGBT masası.

Kadın hakları ile ailenin korunmasını birbirinin tamamlayıcısı, bir bütün olarak biz ele alıyoruz. Dolayısıyla, kadınlarımızı şiddetten ve diğer türlü ayrımcılık ve mağduriyetten korumayı sürdüreceğiz. Bir defa kadına şiddette özellikle Cumhur İttifakı çok kararlı, AK Parti çok kararlı, yani burada tavizimiz yok. 21 yılda her zaman gençlerimizin, kadınlarımızın desteğini hissettik ve kadınlarımızın bu kadar desteğine karşı kadınımıza olan şiddete de asla biz taviz veremeyiz, bunların karşısında yasal bütün mevzuatlarımızı çok daha kararlı bir şekilde işleteceğiz. Dolayısıyla Türkiye yüzyılı ailenin yüzyılı, kadının yüzyılı, inşallah gençlerin yüzyılı olacak.

PELİN ÇİFT- Hakan Çelik, buyurunuz.

HAKAN ÇELİK- Şimdi efendim, HDP Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek verme kararı aldı.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Kim aldı?

HAKAN ÇELİK- HDP efendim, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verme kararı almış oldu bu hareketle, yaklaşımla. Burada yapılan pazarlık ve görüşmelere dair farklı açıklama ve değerlendirmeler geliyor. Siz özellikle altılı masayla, CHP’yle bu yapı arasında, ittifakla HDP arasında nasıl bir iş birliği olduğunu değerlendiriyorsunuz, düşünüyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii bu altılı masa olmaktan çıktı, ta bizim başta söylediğimiz gibi bu artık masanın altıdaki de artık üstüne çıktı ve yedili masa oldu. Şimdi bu yedili masa özellikle bizim Kürt vatandaşlarımızı da biliyorsunuz istismar ediyor. Yaptığı zulümlerle bir defa burada bir CHP’nin ittifakı var. CHP’nin benim Kürt vatandaşlarımı, Kürt kardeşlerimi sevmek diye bir derdi yok, bunların hepsi yalan. Ve Güneydoğu’da, Doğu’da CHP’nin esamesi bile okunmuyor. O şimdi kalkıp işte terör örgütünün Güneydoğu, Doğu’daki uzantılarıyla Parlamentoya girişinden bir şeyler elde etmeye çalışıyor. Bizim şu an itibariyle özellikle Güneydoğu, Doğu’daki benim Kürt kardeşlerimle, vatandaşlarımla da bir problemim yok. İşte son yaptığımız gerek Diyarbakır mitingimiz olsun, açılışlarımız olsun, gerek Malatya olsun, Erzurum olsun, bütün buralarda bizim Kürt vatandaşlarımızla, kardeşlerimizle dayanışmamız çok çok iyi bir konumda.

CHP ve HDP bir araya gelip kapalı kapılar arkasında pazarlıklar yapmışlar, anlaşmışlar. Bunların içinde en çok dikkat çeken ne? Neymiş, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldıracaklarmış. Eee? Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldıracaksın da ne yapacaksınız? Neymiş, yok inanç bilmem nesi diye kendilerine göre yeni bir kurumdan bahsediyorlar. Arkadaşlar, bunların din düşmanlığı yeni değil. CHP’nin geçmişinde bu yok mu? Var. CHP’nin geçmişinde, tarihinde zaten din düşmanlığı var, CHP hep bununla anılmış. Ve CHP’yle HDP bir araya gelip kapalı kapılar arkasında yaptıkları bu pazarlıklarla bir mesaj veriyorlar. O da nedir? Benim Kürt kardeşimi nasıl aldatacaklar; bu. Şimdi bizim iktidara gelişimize kadar Güneydoğu’da, Doğu’da buralara yapılmış herhangi bir yatırım var mıydı? Yoktu. Biz iktidar olduk ve sözüm benim şuydu: Batı’da ne varsa Doğu’da, Güneydoğu’da da o olacak. Peki, oldu mu? Ben şimdi iddiayla söylüyorum; evet, oldu. Bakın, bütün havalimanlarına bakın, şu anda Ağrı’da havalimanı var, Iğdır’da havalimanı var, Muş’ta havalimanı var, Hakkari-Yüksekova’da havalimanı var, yani biz bunları hiçbir zaman mahrum etmedik.

Peki, üniversitelere bakınca; 76 üniversite vardı Türkiye genelinde, 81’e çıkardık, 208 üniversite yaptık, bu 208 üniversiteden üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Iğdır’ında, Hakkari’sinde, Muş’unda, Ağrı’sında, hepsinde artık üniversitelerimiz var. Niye? Ben oradaki kardeşlerimi Kürt’tür diye üniversitesi olmadan bırakamazdım. Onların da üniversitesini yaptık ve onlar da orada okuyup icabında oradaki üniversiteye de ne yapıyor? Gidebiliyor. Şimdi ne diyoruz biz? Onlar ne kadar Kürt’se, biz o kadar Kürt’üz. Biz, Türk-Kürt bu ülkenin asli unsurlarıyız. Bu noktada…

MAHMUT ÖVÜR- Yasaklar kalktı bir defa Sayın Cumhurbaşkanım.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, yani şimdi Mahmut Bey, yasaklar öyle kalktı ki Kürtçe bunlar billboardlara artık sloganlarını, her şeylerini yazabiliyor, konuşabiliyor, bunların hepsi aykırıydı. Kendilerine göre televizyon yayını yapabiliyorlar. Devlet, aynı şekilde bir kanalında Kürtçe yayına müsaade etti, bu yapılabiliyor, daha önce bunlar yoktu. Ve birçok Kürt ulemasının içerisinden biz Mem û Zin’i falan biliyorsunuz yayınladık, niye? Kültürel noktada da önlerini açalım istedik.

Bakın bu arada Kandil, HDP üzerinden kendisine sinsi ve kanlı bir alan açma hesabı yapıyor. Peki, bay bay Kemal de onların desteğiyle makam kapma derdinde değil mi? Selo’yla ilgili olumsuz bir yaklaşımı var mı bay bay Kemal’in? Ya bu 51 Kürt vatandaşımızın Diyarbakır’da ölümüne neden olmadı mı? Cezaevine niye girdi? Bunlardan dolayı girdi ve şu anda bunlardan dolayı da içeride yatıyor. Aynı şekilde bütün İmralı’daki niye yatıyor? Şimdi bunlar ne sözü veriyor? Selo’yu da çıkaracağız, ondan sonra evlat katili malum İmralı’dakini de çıkaracağız; bunun sözünü veriyorlar. Bununla da kalmıyorlar, bütün FETÖ’den-metöden içeride kimler varsa bunları çıkaracağız. Söylediği şu: Siz beni destekleyin, koltuğu kapalım, sonra da istediğinizi vereyim. Böyle bir fotoğraftan ne çıkar? Öncelikle bu ülkede artık terörle mücadele diye bir şey kalmaz. Terörün kendini o mücadeleyi yapacak mekanizmanın başına getirirseniz başka ne olur?

Ekranları başında izleyen milletime sesleniyorum; bu ülke terör devleti değildir ve bu ülkeden teröristlere ekmek çıkmaz. PKK’nın İmralı’daki elebaşını bırakmak istiyor ya. Aynı şekilde elinde onlarca Kürt’ün ve Türk’ün kanı olan Selo’yu bırakmak istiyor. Belli ki HDP, Kandil’den aldığı talimatları Ankara’da bay bay Kemal’e aktaracak, o ve 7 yardımcısı da bunları yerine getirecek.

MAHMUT ÖVÜR- Efendim, bugün Duran Kalkan’ın terörist başlarından…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayır, bir tanesi çok enteresan, isim vermeme gerek yok, yine o masanın etrafında olanlardan, ya diyor siz LGBT için ne yapacaksınız? Verdiği cevap ne biliyor musunuz; ya gelelim de ondan sonra konuşuruz. Onun için ben milletime sesleniyorum; burada benim milletim millidir, yerlidir, dik duracak ve inşallah 14 Mayıs’ta da bunlara gerekli cevabı verecek.

HASAN BASRİ YALÇIN- Efendim, Kandil’deki terörist elebaşlarından bir tanesi bugün bir video yayınladı ve her hal ve şartta Millet İttifakı’na destek verip, Cumhur İttifakı’ndan kurtulmalıyız diye, aslında o anlamda söylediğiniz şeylere tam karşılık geliyor sanırım.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Aynen.

PELİN ÇİFT- Bu başlık altında bir hatırlatma videomuz var, onu izleyelim, ondan sonra size sözü vereceğim.

…                               

MAHMUT ÖVÜR- Efendim, bunları dinledik, Türkiye’de böyle konuşuluyor, dışarıda da çok pervasız açıklamalar yapılıyor bir tarafta PKK, bir tarafta FETÖ. Belki de ilk defa bu seçimde çok net bir şekilde geleceğiz-geliyoruz diyorlar. Nereden cesaret alıyor bunlar, böyle konuşmayı ne onlara sağlıyor?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok kısa bir ifadeyle söyleyeyim; tabii Batı bunlara şu anda ciddi manada gazı veriyor. Batıda şu anda özellikle Amerika’da Biden’ın o yapmış olduğu açıklama…

MAHMUT ÖVÜR- Açıklama, adaylığa…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii, bu işe ilk gazı veren olmuştur.

Avrupa’ya gelince; Avrupa’da Almanya bu işin başını çekiyor, Fransa aynı şekilde bu işin başını çekiyor. Tabii bizim gözümüzde PKK ayrıdır, Kürt kardeşlerimiz ayrıdır. Yani Kürt kardeşlerimle PKK’yı biz bir arada tasavvur edemeyiz. Eğer Kürt düşmanı arıyorsan, özellikle HDP’ye bakacaksın. Kürt düşmanı arıyorsan, CHP’ye bakacaksın. Bunlar Kürt kardeşlerimize düşmanlar. Kürtlere yıllarca zulmeden, bugün bay bay Kemal’in temsil ettiği CHP-HDP zihniyetidir. Kürt kardeşlerimin yaşadığı bütün mağduriyetleri gideren, hak ve özgürlük taleplerini karşılayan ise AK Parti’dir. Az önce ifade ettiğim gibi kendi dilini özgürce konuşmasından tutun billboardlara varıncaya kadar her yerde artık Kürtçeyi serbestçe konuşur hale geldiler bizimle. Onun için de Kürt kardeşlerim en çok oyu AK Parti’ye vermiştir, veriyor. Ve bay bay Kemal, PKK-HDP şantajına o kadar boyun eğmiş durumdaki terör örgütü PKK bile diyemiyor, diyemez. Ne diyor? 100 yıllık bir dönemi değiştireceğiz diyor. Öbürü ne diyor? Bakıyorsunuz, kesinlikle artık bu dönem sona erecek, diyor. Nedir bu dönem? İşte AK Parti’nin, Cumhur İttifakı’nın olduğu dönem. Ve çok daha enteresan, işte Apo’nun heykelini dikeceğiz. Öbürü çıkıyor, kesinlikle bunları çıkaracağız. Diyen kim? Bay bay Kemal ve bunu söylerken de yani hiç bu milletin değerlerine saygı da göstermiyor. Şu anda da tam manasıyla tornistan yapıp tamamen yalan üzerine bina edilmiş bir konuşma serisini devam ettiriyor. Sanki 3-5 hafta önce söyledikleri bir kenara konmuş, şimdi yeni bir tez ileri sürüyor. Teröristlerle öyle bir pazarlık yapmış ki, HDP’lilerin CHP’ye yaptığı hakaretlere bile ağzını açıp tek kelime edemiyor. Değmez bay bay Kemal, değmez, gidicisin gidici. Benim milletim, teröristlerle el ele, kol kola olanlara bu ülkeyi teslim etmez; ben buna inanıyorum.

PELİN ÇİFT- Sayın Cumhurbaşkanım, ben şimdi yeniden seçim meydanlarına dönelim istiyorum. Aslında başta da söyledim, sizin bugün yine programınız yoğundu, ama zaman ayırdığınız için teşekkür ederim dedim. Siz de dediniz ki; benim zaten senelerdir böyle, hep bir mücadele ve hep yoğun bir çalışma temposu. Şimdi bu bandımızda ta 2002’lerden bu yana seçim kampanyalarını kısaca hatırlayalım, olur mu?

…                      

PELİN ÇİFT- Sayın Cumhurbaşkanım, tabii seneleri bir videoya, bir haber bandına sığdırmak kolay iş değil. Hani siz de böyle baktığınızda, izlediğinizde kim bilir ne anılar, ne hatıralar. Ne hissetiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani her şeyden önce Allah’ıma hamd ediyorum, 2002’den ta bugüne kadar sürekli bir tırmanış ve bu tırmanışta milletle bir bütünleşme var. Tabii bu arada bize ihanet edenler olmadı mı? Bize ihanet edenler de oldu, onlar kendilerine göre yeni bir yol çizdiler. Fakat onlar bir şey kazanmadılar, onlar aslında değerlerinden çok şey kaybettiler ve çok nadim olacaklar. Ve Rabbim inşallah lütfeder de şu 14 Mayıs’tan büyük bir zaferle çıkmamız halinde, bunlar siyasi mevta olacaklar.

Tabii şimdi ne diyoruz? Şimdi şahlanış diyoruz. Evvel Allah 14 Mayıs sonrası Türkiye için bir şahlanış dönemi olacak ve bu şahlanış dönemiyle birlikte de Türkiye yeni bir sürecin içerisine girecek. Ve şu masanın etrafındakiler, bunlar gidecek ve Cumhur İttifakı çok daha farklı bir heyecanla, çok daha farklı bir direniş, kadroyla birlikte işbaşına inşallah gelecek.

Ve edinilen tecrübeler var. Bunlarda devlet yönetme tecrübesi diye bir şey yok, koy bir kenara, ama Cumhur İttifakı’nda böyle bir tecrübe var, bu tecrübe bir zenginliktir ve biz bu tecrübeyle birlikte geleceğe yürüyeceğiz.

Benim milletimden özellikle istirhamım şu: Siz Türkiye’yi eğer emin ellere teslim edecekseniz, güvenilir ellere teslim edecekseniz, her şeyiyle hazır bir kadro var, işte bu da 20 senedir, 21 senedir Türkiye’yi yöneten, idare eden AK Parti iktidarıdır. Ve biz bu iktidarımızla beraber ülkemizi bu teröristlere, bunların kırpıntılarına falan asla teslim etmeden emin adımlarla yolumuza devam edeceğiz, yeter ki milletim bize yürü desin. Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan desin ve biz de Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne inşallah çıkartacağız.

Biz tabii güçlü, başarılı bir yönetim için 2 önemli şart olduğuna inanıyoruz. Bir, güçlü lider. İki, başarılı, tecrübeli bir kadro. 21 sene böyle bir kadro var işbaşında ve bu kadro dünyada örnek bir konuma artık yerleşti ve dünyanın saygı duyduğu bir ülke konumuna geldik.

İşte düşünün, eğitimde attığımız adımlar, sağlıkta attığımız adımlar, altyapıda, üstyapıda attığımız adımlar, tarımda attığımız adımlar. Yani sadece şu ulaşımda bakınız bir tarafta geliyorsunuz Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü inşa ediyorsunuz, bir tarafta Marmaray’ı inşa ediyorsunuz, bir tarafta Avrasya Tüneli’ni inşa ediyorsunuz, bir tarafta Osman Gazi’yi inşa ediyorsunuz, bir tarafta İstanbul-İzmir arasını, bay bay Kemal’in işte milletvekili seçildiği il ve burayı 7 saat 15 dakikadan 3 saat 15 dakikaya indiren bir altyapıyı yapıyorsunuz, bütün bunlarla beraber Osman Gazi Köprüsü’nü yapıyorsunuz. Ve hepsinden öte dev bir adım, o da 18 Mart Çanakkale Köprüsü ki bu da tabii dünyada örnek ve ilk 3 arasında gösterilen köprülerden bir tanesi oldu. Şimdi bunlar sıradan işler değil.

Ve 6 bin 100 kilometreden bölünmüş yol uzunluğunu alıyorsunuz ulaşımda ve bunu 28 bin 500 kilometreye çıkartıyorsunuz. Bunları AK Parti iktidarı yaptı, bunlar durup dururken olmadı. Bu, belli bir tecrübenin, belli bir deneyimin ve belli bir azmin, gayretin neticesi, böyle geldik buralara. Şu anda yollarımızdaki bu güzellikler ve vatandaşların hepsinin bizlere olan şükranları buradan kaynaklanıyor. Bugün otomobil satışlarına baktığınız zaman, ciddi manada otomobil satışları var. Niye? Bütün işte bu yolların güzelliği onlara bunu sağladı.

Bakıyorsunuz şimdi hızlı trende İstanbul-Ankara, nereden nereye, yüksek hızlı trende adımlar attı, nereden nereye. Şimdi bunu daha da ileri taşıyabilmek için kesinlikle AK Parti iktidarının devamı şart.

HAKAN ÇELİK- Ankara-Sivas hızlı treni çok yakında…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi onu da inşallah seçim öncesi açacağız.

HASAN BASRİ YALÇIN- Tam bununla görüntüler de izledik, birçok kampanya yürüttünüz, birçok seçim kazandınız, tarihi rekorlar kırdınız, yakalanması zor rekorlar kırdınız, birçok da hükümetler kurdunuz. Daha önceki konuşmalarınızda bu seçim sonrası yeni Kabineye işaret ettiniz, bu Kabine de merak konusu toplumumuzda. Daha yeni isimler mi görecek vatandaşlarımız bu Kabinede, daha önce milletvekilliği, bakanlık yapmış isimlerden faydalanacak mısınız? AK Parti kadrolarından bahsettiniz, nasıl bir Kabineyle karşılaşacağız seçim sonrası?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Hasan Bey, öncelikle tabi milletim 14 Mayıs’ta yetkiyi verdiği andan itibaren çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edecek idareye de, kadrolara da biz sahibiz. Yani bizim ciddi manada bir kadro zenginliğimiz var, diğerleri gibi acaba ne olacak filan-falan, böyle bir durumda değiliz. Milletimizin yetki vermesiyle cumhurbaşkanı olarak hemen biz Kabinemizi kurarız.

Sonra bizim öyle koalisyon diye bir derdimiz de yok. Ama şimdi bunlar ne yapıyor? Tutturdular bir koalisyon, işte sana şu, sana şu, sana şu. Bir defa altılı, yedili ganyan gibi bunlar bu koalisyonları oluşturmanın gayreti içindeler. Biz, siyasetçi olur, bürokrat olur, iş dünyasından olur, üniversiteden olur, kültür sanat dünyasından olur, spor dünyasından olur, sivil toplum kuruluşlarından olur, hepsi de mümkün, çünkü bu dönemde edinilen bir tecrübe var. Milletimizle birlikte seçim zaferimizin sevincini yaşadıktan sonra ülkemize en güzel hizmeti edecek Kabineyi biz oluşturabiliriz. Emin olun, en rahat olduğumuz konu budur. Biz hep ne diyoruz? Durmak yok, yola devam.

PELİN ÇİFT- Aslında 21 yıllık bu siyasi serüvende biz nasıl geldik buralara, neler yaptık diye az önce ifade ettiğiniz hususları arkadaşlarım bir haber bandında derledi, onları hatırlayalım ve devam edelim.

PELİN ÇİFT- Evet, Hakan Çelik soracak.

HAKAN ÇELİK- Sayın Cumhurbaşkanı, sizin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminizden bu yana İstanbul için belli alanlarda dünyada öne çıkması, hikaye yaratabilmesi gibi projeleriniz vardı. Bunlardan biri de öteden beri İstanbul’un bir yönüyle de bir finans merkezi olmasıydı. Bu doğrultuda bir adım atıldı, geçtiğimiz günlerde İstanbul Finans Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdiniz. Şimdi piyasaların büyüklüğü ve yatırım portföylerinin çeşitliliği anlamında bakıldığı zaman bir değerlendirme yapmanızı rica edeceğim, yani nasıl bir öneme sahip olduğunu vurgulayalım lütfen.

Diğer taraftan, tabii dünyada artık öne çıkmış belli başlı birtakım noktalar var WallStreet gibi, Londra gibi. Bunlarla mukayese edildiğinde acaba İstanbul nasıl bir konuma yerleşebilir önümüzdeki süreçte?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hakan Bey, şu anda küresel finans alanında daha aktif olma ve etkin bir rol alma hedefimizi bundan yaklaşık 10-15 yıl önce belirlemiştim ve bunun açıklamalarını ta o zamandan yaptım İstanbul’u bir finans merkezi haline getireceğiz diye. Biliyorsunuz Osmanlı’da Galata bu işin merkeziydi ve o zamanki bu merkez tabii daha sonra kendini yitirdi. Ve dedik ki, bunu nerede yapabiliriz? Özellikle Avrupa Yakası’nın kendine ait bir zenginliği var, bir de Anadolu Yakası’nda da böyle bir zenginliği oluşturalım. Ve Anadolu Yakası’nda bütün etütlerimizi yaptık ve şu andaki yeri bu konuda en ideal yer olarak belirledik. Ve tabi bunu yaparken özellikle İstanbul’u dünyadaki finansı buraya çekecek bir donanıma sahip kılmamız gerekirdi. Şimdi mimarisiyle, her şeyiyle şu anda bu finans merkezimiz çok ciddi bir çekim alanı haline geldi. Ve şimdi artık talipler çoğalıyor bize de yer, bize de yer.

Ve ben gerek Merkez Bankamızı, gerek kamu bankalarını İstanbul’a taşımayı konuştuğum zaman, şu anda o masanın etrafında olanların bir kısmı bana kaşı çıktılar, olmaz dediler. Niye olmaz? Ya tarihi itibarıyla siyasi merkez Ankara, ama iktisadi merkez İstanbul’dur ve bunu yine İstanbul’a getirdiğimiz zaman bir defa Batılı bütün finans, finansörler İstanbul’a bu yakışır hep dediler. Nitekim de şu anda mimari olarak bu durumu gören Batılı dostlar, yani proje olarak da gerçekten bu işi çok iyi başardınız diyorlar.

Ve tabii şu anda ekipler süratle buradaki yeni konumlarına, yeni yerlerine yerleşmeye de başladılar. Ve burada şimdi huzur olacak, çekim alanı olarak da şu güzellik çok açık, net ortada. Gördüğünüz gibi burada gerek kamu bankalarımız, gerek Merkez Bankası, bütünüyle diğer bankalar hepsi yerini aldığı gibi, burada Türkiye’nin de gurur duyacağı bir merkez ortaya çıkmış oldu.

Hani o meşhur işte Galata bankerleri diyorlardı, şimdi öyle demeyecekler artık. Ya, şimdi Anadolu Yakasındaki İstanbul Finans Merkezi diyecekler ve buradaki çekim alanıyla birlikte de. Bunlar şimdi kalkıp ne diyorlar? Biz tekrar kamu bankalarını Ankara’ya taşıyacağız. Ya bunların işi gücü bu, bunlarda yapmak yok, bunlarda yıkmak var. Bunların yerini değiştiremezsiniz, geçti o iş, bitti. Bunun artık açılışı yapıldı, personel yerleşti, hepsi yerli yerinde. Ve benim milletim de zaten biz buraları değiştireceğiz, tekrar bunları Ankara’ya taşıyacağız diyenleri de gereken cevabı 14 Mayıs’ta ben inanıyorum ki sandıkta verecektir.

HAKAN ÇELİK- Efendim, bununla beraber yatırım ortamının da iyileştirilmesi için birtakım belki hukuki düzenlemeler, mevzuat, yani Türkiye’nin önümüzde süreçte daha fazla yatırım çekebilmesi için de bir dizi adım gelir mi? Bu tabi çok önemli ama, buna ilave olarak soruyorum.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii. Yani şu anda bu oluşum zaten birçok dünyadaki uluslararası yatırımı buraya çekecek, artık Londra piyasası falan çöktü, New York çöktü ve şimdi İstanbul bunu fırsata dönüştürecek, böyle bir dönemin içindeyiz. Ve bu dönem içerisinde de şu anda fırsata bunu dönüştürürken, artık uluslararası camia, uluslararası finans sektörü bakacaksınız ki artık İstanbul Finans Merkezi’ne yerleşecek, buradan yerler kiralamaya başladılar, buralara tamamıyla taşınacaklar. Ve kısa vadede bölgesel, orta vadede ise küresel bir merkez olarak önde gelen küresel finans merkezleri arasında İstanbul yerini alacak. 10 yılda İstanbul Finans Merkezi’ni dünyanın ilk 10 merkezi arasında konumlandırmayı hedefliyoruz. Ve bu merkez finansal hizmet ihracatımıza da önemli katkılar sağlayacak, Türkiye yüzyılının finans ayağının sembolü inşallah burası olacak.

PELİN ÇİFT- Bizim bu gece size sormak istediğimiz başlıklardan bir tanesi de enerji konusuyla ilgili, çünkü senelerdir sizin de yakından takip ettiğiniz bir husus ve önemli adımlar atılıyor. Hasan Basri Hocamız bu olanda bir soru soracak.

HASAN BASRİ YALÇIN- Sayın Cumhurbaşkanım, birleştirerek sorayım aslında iki tane başlık var. Bir tanesi, Karadeniz doğal gazıyla ilgili temas ettiniz, onun artık devreye girmesi için günler kaldı. Bunun özellikle vatandaşa gaz fiyatları üzerinden nasıl yansıyacağı gibi bir müjdeleriniz olacak mı?

Bir de ikincisi, hemen bağlayayım onu, Akkuyu Nükleer Santrali’ndeki gelişmeler ne durumda, onun yansımalarını ne zaman görebileceğiz? Onunla ilgili de verebileceğiniz müjdeler var mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şimdi müjdemizi inşallah 20 Nisan’da açıklayacağız arife günü, yani iki gün sonra.

HASAN BASRİ YALÇIN- Bir müjde var yani.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Tabii tabii. Karadeniz gazının ilk fazını Filyos’ta devreye alacağız ve iftarı da inşallah Filyos’ta açacağız. Sakarya gaz sahası, keşiften ilk üretime kadar dünyanın en hızlı yapılan deniz saha geliştirme projesidir. 16 Nisan itibariyle kuyulardaki vanalar açılarak, denizaltındaki ana iletim hattına gaz verilmeye başlandı. Bu sahadaki üretimi 3 yıl içinde 40 milyon metreküpe kadar çıkaracağız. İkinci faz bitince tüm konutların gaz ihtiyacını karşılayabilecek seviyeye ulaşacağız.

Ve burada inşallah bir yandan da yeni keşifler için hazırlıklar yapıyoruz. Orta Karadeniz’de sismik çalışmalar tamamlandı, değerlendirme aşamasına geçildi. Doğu Karadeniz’de sismik çalışmalar sürüyor. Tabii sismik çalışmaların ardından da ne başlayacak? Sondaj çalışmaları başlayacak. Batı Karadeniz’deki keşif bölgenin potansiyelinin yüksek olduğunu gösteriyor. İnşallah hem kendi gazımızı üretecek, hem de diğer ülkelere gaz satacak bir seviyeye geleceğimiz günleri de göreceğiz.

Tabii 27 Nisan’da özellikle özelikle Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin taze yakıt getirilmesi törenini yapacağız. Sahaya taze yakıt getirilmesiyle Akkuyu Nükleer Tesis statüsü kazanmış olacak. Törene Sayın Putin de video konferansla bağlanacak.

Bir yıl içerisinde yakıtın yüklenmesi, test, kalibrasyon ve geçici üretim hazırlıkları yapılacak ve ilk ünite elektrik üretimine inşallah başlayacak. Birer yıl arayla üç ünite de devreye alınacak. Ülkemizin elektriğinin yüzde 10’u bu santralden karşılanacak. Ekonomiye de 6,5 milyar dolar bir katkı sağlayacak. Akkuyu ayrıca 7 milyar metreküp doğal gaz ithalatını da ne yapacak, önleyecek.

İnşallah yeni dönem de ülkemizin ikinci nükleer güç santraliyle ilgili hazırlıkları da hızlandıracağız.

Ve bu arada önemli olan bir konu da şu: Biliyorsunuz Trakya aynı zamanda bir hub haline geliyor ve oradan Batı’ya da doğal gaz naklini, dağıtımını inşallah yapmış olacağız.

HASAN BASRİ YALÇIN- Efendim, çok kısa bir şey sorabilir miyim?..

HAKAN ÇELİK- Şu nükleerle ilgili bir şey ilave edebilir miyim?

HASAN BASRİ YALÇIN- Ben de onu soracaktım.

HAKAN ÇELİK- Öyle mi? Lütfen, peki.

HASAN BASRİ YALÇIN- Mesela ikinci reaktörden bahsettiniz, Türkiye’nin önünde, Türkiye yüzyılı vizyonunda bir nükleer güç olan Türkiye gibi bir şeyden de bahsedebiliyor muyuz bir vizyon olarak?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şimdi biliyorsun burada tabii dört ünite var, şimdi bu dört ünitenin biz ilkini açıyoruz ve belli aralıklarla diğer üç üniteyi de ne yapacağız, açacağız. Ancak, burası tabii şimdi bir merkez, şimdi biz ikinci bir merkezi belirlediğimiz iki ayrı yer var, bunu Çin’le görüşme yaptık, bunun yanında Kore’yle görüşmelerimiz oldu, bunlarla yaptığımız görüşmeler neticesinde buralarda da yapacağımız anlaşmayla adımları inşallah atacağız. Ama bunu biz yaparız, yani bunu bunlar yapamaz. Yani adamlarını gezdirdik, geldiler gördüler, Ankara’ya döndüler, arkadaşların yanında muhteşem diyenler, Ankara’ya döndükten sonra aleyhte konuşmaya başladılar. Bunların bu ülkede yapmak diye bir derdi yok. Tek şeyleri var, yıkmak.

Türkiye dünyanın en önemli nükleer güçlerinden biri olacak. Hep ne diyoruz? Türkiye yüzyılı aynı zamanda enerjinin yüzyılı olacak.

HAKAN ÇELİK- Efendim, bir de Türkiye ilk defa aslında bir nükleer enerji ligine, bir kulübe adım atmış oluyor, yani doğal gazda, petrolde, Türkiye’nin diğer enerji alanlarında -ben Balıkesir’deki Bor Karbür Tesisini de gördüm bunların hepsi çok önemli, ama nükleer bir başka teknolojiyi ve bilgi birikimini gerektirdiği için Türkiye’nin böyle bir alana girmesi Türkiye’nin iddiaları bakımından da sanıyorum önemli.

Bir de siz yerli şirketlerimizin belli bir kapasite geliştirmeleri ve bu teknolojide becerilerini artırmalarına önem verdiğinizi ifade etmiştiniz. Bir Türk şirketi de orada yüklenicilerle beraber çalışıyor. Sanıyorum önümüzdeki süreçte eğer Sinop’ta, Trakya’da veya diğer noktalarda nükleer santral projeleri hayata geçirilebilirse Türkiye’nin kazanımı açısından da herhalde önemli olacak.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani geçirebilirse diye bir şey yok. Bizim şimdi bir defa bu nükleer enerji santralimizde yüzlerce gencimiz yetişti. Nerede yetişti bunlar? Rusya’da. Şimdi bu gençler artık işin başındalar. Dolayısıyla bu gençlerle beraber bu dediğiniz yerli firmalarımız belki de diyecekler ki, tamam, önce bir Çin gelsin ama veya Kore gelsin ama, artık bunu biz de yaparız, yani böyle bir adım da atabilirler veyahut da bunlar joint venture yapmak suretiyle de böyle bir adımı atabilirler. Bu tabii neyi getirecek? Maliyeti düşürecek. Maliyeti düşürmek suretiyle de bizim bu nükleer güç santralimiz daha ucuza mal olmuş olacak. Çünkü Türkiye artık eski Türkiye değil, Batı dünyasının bize emir verdiği, sadece tüketici olduğumuz günler geride kaldı. Biz yerli ve milli bir anlayışla küresel alanda varlık göstereceğiz ve bunu ispat yerimiz işte bunlar olacak. İşte şu hal ortada, dev yatırım, bunların devamı inşallah Türkiye’ye sınıf atlatacak. Bunlar sıradan işler değil, bunların bir defa enerji tüketiminde şu yatırım yüzde 10’unu karşılıyor.

HAKAN ÇELİK- Bir de, Rusya’nın dünyadaki en büyük, kendi sınırları dışında yaptığı en büyük yatırımlardan biri diye düşünüyorum, değil mi efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet.

MAHMUT ÖVÜR- Efendim, bu aynı zamanda Türkiye’nin 50 yıllık hayali aslında, 70’li yıllar, 68 kuşağından bir ağabeyim vardı, ODTÜ’de nükleer enerji okumuştu, o hep anlatırdı. Türkiye bu yola girmişti, hatta İsveçlilerle bir ortaklık yapıyorlar, ama başaramadılar, bu açıdan da bir dönüm noktasıdır. Tabii ben şimdi söyleyeceğim şey bununla kıyaslanmayabilir, ama bence bu da önemli. Mesela petrol karada, denizde doğal gazı buluyoruz, işte nükleer enerji yapıyoruz, ama aynı zamanda karada da bir petrol arayışı devam ediyor. Terörün arınmasından sonra Gabar’da mesela petrol bulundu. Zaman zaman da eleştiriliyor bu, seçim döneminde petrol buluyorlar diye. Orada araştırma devam diyor mu, ne bulduk, nasıl sonuca geldik?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ediyor, durmak yok, oralarda da yola devam. Bütün Gabar, bütün o bölgede arayışlar devam ediyor. Günlük yaklaşık 10 bin varillik şu anda üretim yapılıyor Gabar’da, burası Türkiye’nin en çok şimdilik üretim yapılan bölgesi. Bu yıl içerisinde hedef; 15 ilave kuyuyla, bunlarla birlikte günlük üretimi 20 bin varile çıkarmak. Diğer kuyularla birlikte yurt içi petrol üretiminde hedefimiz, günlük 100 bin varile çıkmak. Allah’ın izniyle petrolde de dışa bağımlılığımızı adım adım azaltacağız.

PELİN ÇİFT- Şimdi Sayın Cumhurbaşkanım, sizin ifade ettiğiniz gibi küresel manada varlık gösteren bir ülke Türkiye. Tabii iç gündem çok yoğun, seçimlere artık çok yaklaştık, ama bir taraftan da sizin dış politikayla da çok yakından ilgilendiğinizi biliyoruz. Sıcak bir gündem olduğu için Sudan’ı da sormadan geçmeyelim isterim. Orada geçici ateşkes ilan edildi, ama sular durulmuş değil, çatışmalar devam ediyor, ne söylemek istersiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii Sudan’da yaşanan gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz. Bugün Eskişehir’deyken Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun kardeşimizle bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Sudan’daki iki tarafla da telefonla ayrıca ben de görüşeceğim, Sayın Tebbun’un onlarla görüşmesini rica ettim, dedim birlikte bu çalışmayı yapmamızda fayda var. Çünkü Sudan’daki olay, tabii kardeşin kardeşi öldürmesi olayı, buna fırsat vermemek lazım. Türkiye olarak geçiş sürecini başından bu yana samimiyetle destekledik, Sudan Devleti’nin ve halkının yanında yer aldık. Anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak Sudanlıların ülkenin geleceğini birlikte inşa etmeyi sürdürmelerini temenni ediyoruz.

Tabii bu arada Tunus’ta da olumsuz bazı gelişmeler var. Orada da Gannuşi kardeşimizi, onu da ne yazık ki mevcut yönetim aldı ve bu konuyla ilgili de yine Tebbun ile bir müşterek çalışmanın içerisine girerek, onun da şu mübarek Ramazan ayında, bayramın arifesinde böyle bir irade ortaya konmasını doğru bulmadığımızı söyledik. Bugün telefon irtibatını gerek Cezayir, gerekse Tunus’taki yönetimlerle henüz kuramadık ve temennimiz odur ki aramaya devam edeceğiz. Biz de yarın kendileriyle irtibatımızı kurabilirsek onlara da bu düşüncelerimizi ileteceğiz.

Türkiye olarak Sudan’ın barış ve istikrarına her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz. Ama aynı şekilde Tunus’un da şöyle “haram aylar” diye ifade edilen bu Ramazan ayında böyle bir irade ortaya konmasını doğru bulmadığımızı yönetimle paylaşacağız.

PELİN ÇİFT- Aslında çok soru var, ama sevgili meslektaşlarım, süremizin sonuna geldik, o yüzden sizlere de kusura bakmayın, teşekkür ediyorum. Ama en büyük teşekkürüm Sayın Cumhurbaşkanımıza, Arife Günü bir müjde vereceğinizin de bilgisini paylaştınız, bu da sevindiriciydi. Bayram yaklaşıyor, artık Ramazan’ı uğurluyoruz. Bayram mesajınızla bitirelim isteriz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben her şeyden önce inşallah Bayram namazını düşüncem, fevkalade bir gelişme olmazsa Ayasofya’da icra etmek, Cuma namazını da Sultanahmet’te icra etmek, orası da restore edildi ve yeni restore edilmiş haliyle Sultanahmet’te de Cumayı kılalım diye düşünüyorum. Tabii dün Kadir Gecesi’ni malum idrak ettik ve ikinci-üçüncü günü deprem bölgesinde olacağım, oraları dolaşıp teslimatlar inşallah yapıp oradaki vatandaşlarımla da bayramlaşmayı yapacağız.

Rabbim tuttuğumuz oruçları, yaptığımız ibadetleri, ettiğimiz duaları kabul buyursun. Sağlıkla, afiyetle bayrama erişmeyi bizlere nasip etsin.

Ben şimdiden tüm milletimin ve İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum. Sevdikleriyle, büyükleriyle bayram geçirmek üzere yola çıkacak vatandaşlarımın özellikle trafik kurallarına çok dikkat etmelerini rica ediyorum. Tabii her bir vatandaşımızı çok-çok seviyoruz, her bir vatandaşımız bizim için çok-çok kıymetli. Dikkatli olalım ki hiç kimsenin canı yanmasın. Bayram sevincimiz kursağımızda kalmasın, bayramlar bayram olsun inşallah diyorum.

Tabii bu arada depremzede kardeşlerimden özellikle şu anda evlerinin dışında değişik şehirlerde bulunan kardeşlerimin de tekrar bayramlarını tebrik ediyorum. Rabbim yar, yardımcımız olsun diyorum. Allah’a emanet ediyorum.

PELİN ÇİFT- Çok teşekkür ediyoruz Sayın Cumhurbaşkanım. Sizlere de çok teşekkür ediyoruz. Biz de aynı duygularla seyircilerimizle vedalaşıyoruz. Ramazan Bayramınızı da tebrik ederek görüşünceye dek hoşça kalın diyoruz.

Cumhurbaşkanı Özel Yayınını böylelikle noktalıyoruz. Emeği geçen arkadaşlarıma da bir kez daha teşekkür ederim.