24 TV- 360 TV “Cumhurbaşkanı Özel” Ortak Yayını

05.04.2023

HELİN ASLAN- İyi akşamlar, seçime 38 gün kaldı, zaman hızla akıyor ve bizler bugün Külliye’nin konuğuyuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan da 24, 360 ve TV4 ortak yayınıyla evlerinize konuk oluyor. Gazeteciler Murat Çiçek, Mustafa Kartoğlu, Belkıs Kılıçkaya ve Melik Yiğitel soracak, Sayın Cumhurbaşkanı da sorularımızı yanıtlayacak.

Merhabalar Sayın Cumhurbaşkanım, hoş geldiniz ekranlarımıza.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Merhabalar, hoş bulduk, iyi akşamlar.

HELİN ASLAN- - İzninizle ilk soruyla ben başlangıcı yapayım, ondan sonra zaten sözü sizlere vereceğim. Sayın Cumhurbaşkanı, büyük bir felaket yaşadık, herkesi derinden etkileyen, şimdi beklenti, herkesin beklentisi ki öyle de oluyor yaraların sarılması. Ama bu yaraların sarılmasında hangi aşamadayız, hem bölgedeki konut yapımında alınan mesafe, hem de normalleşmeye dönük son durumu paylaşır mısınız, neler yapıldı, neler yapılıyor, neler yapılacak?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle tabii bu mübarek Ramazan gecesinde sizlerle böyle bir programı, üstelik de deprem bölgesine giderek başlatmak hakikaten bizi duygusallıktan öte bir sorumluluk altına da götürüyor. Ve çok ciddi tabi ölüm vakaları oldu, 50 bini aşkın bir vefat var. Bunun yanında çok ciddi yaralılarımız var. Öncelikle vefatlara malum bizim dinimizde şehadet var, şehadet makamında Sevgililer Sevgilisi Peygamberimizin şefaati var.

Bütün bunlarla beraber özellikle de attığımız bir adım, verdiğimiz sözler var. Süratle enkazların kaldırılması dedik ve bunu büyük oranda başardık, başarıyoruz. Gerçekten bütün bakan arkadaşlarım, valilerimiz, belediye başkanlarımız, tüm kamu kurumları bu 11 vilayette çok yoğun bir çalışmanın içerisindeler; yani 7/24 diyebilirim, böyle bir çalışma. Bu çalışmayla birlikte de enkazlar kaldırılıyor. Ortalama diyebilirim yüzde 50’nin üzerinde enkazlar kaldırıldı ve bu enkazların kaldırılmasıyla birlikte zemin etütleri bir taraftan yapılıyor ve bu zemin etütlerinin yapıldığı yerlerin ötesinde yeni bir adım atıldı. İnşallah Bakanımın da verdiği sözü dayanarak söylüyorum, bu köy evleri dediğimiz evlerin bir kısmını inşallah bayrama yetiştirmenin gayreti içerisindeyiz. Tabii bu köy evlerinin özelliği, tek kat. Tek kat olmanın dışında bazı yerlerde tek katın altında ahırı ki buradan sütünü, peynirini vesairesini yapsın, kendilerine verilen hayvanlarla küçükbaş-büyükbaş, bunlarla geçimini temin etsin diye böyle bir adım atıldı ve bunlar süratle devam ediyor. Ama bunun dışında da hani bir yıl bana müsaade edin, dediğim kalıcı konutlar var. Tabii biz burada çok ilginç bir plan yaptık, bu planda bir defa ilk etapta neydi adımımız, çadırlardı, çadırlarla işe girdik ve burada tabii AFAD başta olmak üzere Kızılay’ımız, hep birlikte bazı STK’larla bu çadırlarla buradaki bütün depremzedelere ulaştık. Dedik ki; bu yetmez, bunun ikinci etabı ne olmalı? İkinci etabında da adımı biliyorsunuz burada gerek Katar’dan gelen konteynerler, gerek Türkiye’de inşa edilen konteynerlerle konteyner kentler kurduk. Konteyner kentlerle de yetinmedik, dedik ki biz bir adım daha atalım, bu adımla da prefabrik konutlar yaptık. Özellikle İslahiye, Nurdağı, buralarda bu prefabrik konutları yaptık ki gerçekten prefabrik konutlara ben de attıkları adımlar sebebiyle tebrik ediyorum. Oradaki müteahhit firmalar bu prefabrik konutları da çok güzel yaptılar, çünkü oralarda prefabrik konutlarla adeta yeni yeni bazı şehirler oluşturuldu. Bakıyorsunuz orada kuaföründen tutunuz da alışveriş yapılan yerlere varıncaya kadar hepsi var. Ve bunlar da tabii orada ferah bir hava oluşturuyorlar, bunlarla bu adım atıldı. Ama dediğim gibi, bu köy evleriyle de diğer adımlar atıldı. İşte geçen hafta biz bu İslahiye, Nurdağı, buraları bir tekrar dolaştık ve buradaki bu çalışmaları da görünce tabi bize ancak Allah’a hamd etmek düşer. İmkânlarımızı seferber ediyoruz ve bütün bunlarla beraber NATO’nun gönderdiği çadırlar çok çok farklılık arz ediyor ve bunlar hakikaten alışılmış çadırlardan değil. İçindeki bütün klimatik sistemlere varıncaya kadar var. Bunlardan 5 adet bize gönderin ki 400-400 20 bin kişilik bir potansiyel olsun. Benzer bir çadır sistemi de İsveç’in var, onlar da öyle bir bize yapıyı gönderdiler, onlarla da bu görüşmeleri sürdürüyoruz. İnşallah bundan sonraki dönemde, seçimden sonra özellikle, yani gerek Kızılay, gerek AFAD, bunların bu modellerini, projelerini alıp bunları inşallah ülkemizde üretelim istiyorum. Nasıl ki prefabriklerde bunu başardık, konteynerlerde nasıl başardıysak, çadır sistemlerinde de inşallah buna girelim istiyorum. Çünkü hayatı süratle normalleştirmek için insanlarımızın temel ihtiyaçlarını eksiksiz şekilde karşılamamız gerekiyor. Tabii bunların içerisinde barınma önemli bir yer temin ediyor, beslenme önemli bir yer burada teşkil ediyor. Bunları zaten hallettiğinizde bizim attığımız en önemli adımlardan bir tanesi de ne? Eğer kabulleniyorsanız sizleri komşu illere bırakın Ankara, İstanbul, ta buralara gönderelim ve biz buralarda da şu anda Gençlik Spor Bakanlığının yurtlarında sizleri misafir edebiliriz ve bu yurtlarımızda da rahatlıkla yeme-içme, beslenme, bütün banyo vesaire her şeyimiz çok lüks çünkü, bizim yurtlar gerçekten böyle. Onun için de ne yaptık? Bir ara karar aldık, bu ara kararla da dedik ki online sisteme geçelim ve online sisteme geçmek suretiyle de yurtlarımızı şöyle ferahlatalım, boşaltalım ve depremzedelerimizi bu yurtlarımızda misafir edelim istedik. Şimdi gittiğim iftarlarda da, bu yurtlarda yaptığımız iftarlarda bakıyorum depremzedelerimiz, bazılarının tabii gözleri yaşlı, ama diyorlar ki; biz yine memleketimize gidelim, Kahramanmaraş’a gidelim, Hatay’ımıza gidelim. Bazı şikâyetleri de yok değil var, nedir o? Kiralar oralarda çok yüksek olduğundan şikâyet ediyorlar. Biz de diyoruz ki; bunların üzerine üzerine gideceğiz, bu yüksek kira uygulamasını yapanlara da bunun hesabını yargı vasıtasıyla soracağız diyoruz. Ve şu an itibariyle bu yurtlarda kalanlar yurtlardaki durumlardan çok çok memnunlar ve devletimiz bizi diyorlar açıkta bırakmadı.

MURAT ÇİÇEK- Şimdi efendim, tabii bu kentsel dönüşüm meselesiyle ilgili sizin 2000’li yıllardan, iktidara geldiğiniz günden ta bugüne kadar yapmış olduğunuz açıklamaları biz de yayınladık 24 ekranlarında. “Yarın bir gün başınıza bir şey gelse bana ah edersiniz” cümlenizi de bu millet çok iyi bir şekilde hatırlıyor. Bu kentsel dönüşümle ilgili yeni bir mekanizma, bu işi hızlandıracak bir şey elbette düşünüyorsunuz, bunun detayları varsa almak isterim.

Bir ikincisi, şöyle bir sorum var: Şimdi evi hasarlı çıkar ve boşaltmak zorunda kalır, yerine de az önce bahsetmiş olduğunuz yüksek kira vesaire nedenlerden dolayı ev bulamama endişesiyle evini kontrol ettirmeyen, hasar tespiti yaptırmayan ya da buna yanaşmayan konut sahipleri de var. Bununla ilgili bir mekanizma geliştirilecek mi ya da bununla ilgili Türkiye genelinde bir…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Mekanizmamız Çevre Şehircilik Bakanlığımız. Çevre Şehircilik Bakanlığımız diyor ki, bu binaya girilmez. Ben de vatandaşıma diyorum ki; bak, eğer benim Bakanlığım böyle dediyse, bu binaya girilmez dediyse, sakın ha buralara girmeyin. Hatta, eşyalarımı alacağım, sakın ha, çünkü burası şu anda orta hasar veya az hasar, buraya girilmez. Allah göstermesin, girdin, çöktü; biz bunun hesabını nasıl veririz, veremeyiz. Yani orada senin 3-5 parça şeyin kalmış olabilir, bunları size biz taahhüt ediyoruz. Bizim için şu anda önemli olan can ve bu konuyla ilgili olarak da bak ne diyoruz? Hangi ili istersen o ildeki yurtlarımız sizler için misafirhanedir ve bu yurtlarımız gayet lüks, kalite, yeme-içme, her şey orada var. Giyecek vesaire, bunlar evinde mi kaldı, biz sizin giyeceklerinizi, her şeyinizi temin ederiz. Yeter ki bizi bu noktada bir düşünce riskine sokmayın.

Kentsel dönüşümle ilgili de sözümüz var ve bu sözümüzü yerine getirdiğimizde zaten sizi tekrar biz bu yerlerinize alacağız. Ama bizi ne olur böyle bir riskin içine atmayın.

Daha önceki programlarda da anlattım, özellikle de kendi oturduğum bölgede de, Üsküdar’da işte bir Cuma namazından çıktıktan sonra vatandaşlar toplandı. Vatandaşlara dedim ki; benim sizden bir ricam var, gelin bu kentsel dönüşümde bize yardımcı olun. Bakın evlerinizi boşaltın, kiraya çıkın, kiranızı biz ödeyeceğiz ve bu binaları biz bir an önce yıkalım ve yerine çok daha güzel binalar yapmak suretiyle sizi bu binalara yerleştirelim. Kabul edenler oldu, etmeyenler oldu. Kabul edenlerin o binalarını biz yıktık, yaptık, hatta Çamlıca Camii’nin hemen alt kesimindeki bölgede, Küplüce, Ferah Mahallesi, oralarda başladık. Geçenlerde önümü kestiler, dediler ki; Başkanım, biz yanlış yaptık, evimizin yıkılmasına fırsat vermedik, ama şimdi gördük ki buralar bambaşka oldu. Çünkü fiyatlar 1’e 5, 1’e 10, böyle arttı. Ne olur bizimkileri de yıkın. Dedim, ben talimatı vereceğim, ama tekrar yanlış yapmayalım. Yok, biz bu işin önüne geçeceğiz ve size her türlü bu konuda desteği vereceğiz, söz. Şimdi baktım ki vinçler gelmiş, orada da bu işe başlamışlar. Fakat gerçekten o Küplüce, o Ferah Mahallesi, Çamlıca’nın altı şu anda yoğun inşaat çalışmaları var, ama yepyeni çok farklı bir semt meydana geldi. Yani bize devlet-millet kaynaşması olduktan sonra buralar kentsel dönüşümde gerçekten farklı bir dönüşüm yapıyorlar. Hani muhalefet, CHP olsun, diğer yandaşları olsun, onlar da buna rantsal dönüşüm diyorlar. Doğru, biz yapıyoruz, yaptıktan sonra benim vatandaşım buradan rant elde edecekse buyursun etsin.

MURAT ÇİÇEK- Kâr onların olsun.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Onun. Devlet olarak bizim buradaki şeyimiz sosyal menfaattir, bu sosyal menfaate de biz eyvallah deriz.

MURAT ÇİÇEK- Teşekkür ederim Sayın Cumhurbaşkanım.

MUSTAFA KARTOĞLU- Bu soruyu tamamlama babından bir şey sorayım, hep o konuşuldu, yani deprem yıkmaz bina yıkar, bina öldürür falan. Bir de, İstanbul’da da görüyoruz, belli semtlerde oradan çıkışlar başladı artık, kiralar düşüyor, ev fiyatları düşmeye başladı eski konutlardan dolayı falan, yeni yerleşim yerlerine doğru geçiyorlar. Burada da TOKİ markasının çok önemli bir etkisi var, güvenli bina eşittir TOKİ, benzer biçimde Emlak Konut’u da belki ona katmak lazım. Şimdi o zaman insanların aklına şu geliyor: Bu TOKİ standartlarına, TOKİ’nin hem yapı standardı, hem denetim standardı, bütün binalara neden aynı şartları koymuyoruz, neden yapmıyoruz diyor, böyle bir şey mümkün mü?

MELİK YİĞİTEL- Bir TOKİ standardı yani.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii bu o bölgelerdeki belediyelerin birinci derecede sorumluluğu. Ama şimdi buna Allah nasip eder de şu seçimi hayırlısıyla bir atlatalım, bundan sonraki dönemde Çevre Şehircilik Bakanlığımızda burada yeni yasal düzenlemeler yapmak suretiyle bu yeni yasal düzenlemelerle burada yerel yönetimlerle merkezi yönetimin bir görev dağılımına gitmesi şart.

MUSTAFA KARTOĞLU- Nasıl efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çünkü bu görev dağılımına gitmedikten sonra yerel yönetimlerde bakıyorsunuz, farklı yaklaşımlar meydana geliyor. Bir de, bu Mimar ve Mühendisler Odası’yla ilgili bizim bir atacağımız adım vardı, çünkü bunlardaki bu ellerinde bulunan yetkiler maalesef birçok yerde olumsuz şekilde kullanılıyor, ona da fırsat vermek istemiyoruz. İstiyoruz ki yani belediye, Çevre Şehircilik burada yük paylaşımı yapsın ve bu tür yanlışlıklara fırsat vermesin.

MUSTAFA KARTOĞLU- Daha koordineli çalışacaklar diye anlıyorum.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu yani: Özellikle TOKİ’nin inşaatlarında dikkat çeken nedir, özellikle zemin etütleri, bu çalışmalar bitmeden hiçbir proje ne yapmaz, başlayamaz. Yani burada şimdi mesela öyle şeyler var ki sulak zeminlerde inşaata müsaade ediyor belediye; olmaz böyle bir şey ya. İşte Hatay’a baktığımız zaman, Hatay’da bunu görüyoruz. İşte o meşhur Amik Ovası, Amik Ovası’nın o yumuşak zemini, sulak zemin ne yapıyor? Fay hattıyla da bütünleşiyorsa, işte oralarda bütün evler ne oldu, yıkıldı. Ama şimdi burada özellikle birinci derecede sağlam zeminler, fay hattına uzaklık ve uygun kat yüksekliğiyle birlikte –her zaman söylüyorum- yani zemin artı 3, bilemedin 4, bilemedin 5, ama öyle dikey mimariyle, yani böyle 20 kat, 25 kat, bu tür binalara artık fırsat veremeyiz, vermemeliyiz, olmamalı. Eğer bunu başarabilirsek inanıyorum ki biz hem hafif malzemelerle birlikte bu inşaatlarda, yani TOKİ projelerinde uyguladığımızı uygular ve çok daha rahat bir şekilde hem hızla netice almak, hem de bu hafif malzemelerle birlikte bu inşaatlarımızı bitirmek bizi çok daha rahatlatacaktır.

HELİN ASLAN- - Depreme ilişkin sorularımızı zannediyorum ki tamamladık, siyaset başlığımızı açalım. İlk soruyu Melik Yiğitel sormak istiyordu. Bu noktada izleyicilerimize de bilgi vermek isterim; kimi sorularımızı gazetecilerimizin istedikleri kimi görüntülerle destekliyoruz. Melik Yiğitel, sizin sorunuza geçmeden önce hazırladığımız bir video var, hem Cumhurbaşkanımıza, hem izleyicilerimize izletelim. Ardından soruya geçelim, buyurun.

HELİN ASLAN- - Melik Yiğitel, siz sorunuzu isterseniz sorun. Arkadaşlar, Kılıçdaroğlu’nun bu seccade başlığı üzerinden Melik Yiğitel’in istediği bir video vardı, lütfen onu hazırlayın, ilk videomuz olarak kaydetmiştiniz. Tamam, hazırmış Melik Yiğitel, çok özür diliyorum, verelim.

HELİN ASLAN- - Buyurun, Melik Yiğitel.

MELİK YİĞİTEL- Şimdi efendim, bu görüntüleri vermemizin nedeni; hem izleyiciler tam olarak anlasın bu yakın tarihte, çünkü sıklıkla Kemal Bey, işte Hazreti Peygamber’in soyundan geliyor, Kur’an-ı Kerim’i ezbere biliyor, dini bütündür falan diye sürekli bu söyleniyor. Ve siz de ısrarla diyorsunuz ki; biz dini yaşıyoruz, birileri ticaretini yapıyor. Fakat en son bir hamle-hareket çok tartışıldı, yani seccadeye ayakkabıyla bastı. Farkında olmadan olduğunu söyledi, ama peş peşe başka fotoğraflar çıktı, orada da seccadeye basılmış, yani futbol tabiriyle 9 kusurlu hareketten bir tanesi…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Penaltı.

MELİK YİĞİTEL- Penaltı. Şimdi hem buna dair ne düşünüyorsunuz, hem de sizin bir çarpıcı açıklamanız oldu, siz Pensilvanya’ya atıfta bulundunuz, FETÖ elebaşının da çünkü 15 Temmuz sonrası benzer bir fotoğrafı var. Arada bir bağlantı var mı; bir. İkincisi; bu özellikle seccadeye ayak basması, ayakkabıyla basması, ama bir yandan da aslında ben çok dindarım demesi, bu tezatlığa dair ne dersiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her şeyden önce, bunların hepsi tabii aynı yerden besleniyor. Yani seccadenin üzerine ayakkabıyla basılır mı-basılmaz mı? Tabii bu bir bilgi işi, bir ilim işi, irfan işi, hikmet işi, bu bir adap meselesidir, edep meselesidir. Buna tabii farkında olmuş-olmamış, bu bizi çok da ilgilendirmiyor, o kendi edebi-adabıdır, bana göre çok da önem vermem, ama benim halkım bunlara çok önem verir, çok değer verir. Ama bizim medeniyetimizde, kültürümüzde seccade bir halı parçası, başörtüsüne ne diyor? Bez parçası. Bu bir değerdir, sen kalkıp da eğer başörtüsüne bir bez parçası yaklaşırsan; diyen bunu kim? Bay bay Kemal. Ve bizim değerler silsilesi içerisinde başörtüsünün yeri bir değer ifadesiyle nedir? Bir kutsalımızdır, mahremiyetin ifadesidir. Bu mahremiyetin ifadesini sen kalkıp da bir bez parçası diye kullanamazsın.

Aynı şekilde bakıyorsunuz ki, yani bu şekilde diyen Kur'an-ı Kerim için de ne der? Kâğıt parçası der. Bunlar bunu der mi? Der, çünkü yaklaşım tarzları bu.

Aynı şekilde yine cami bir taş ve tuğla parçası, ekmek hamur parçası değildir. Her şeyin ötesinde bizim için bunların ayrı yarı anlamının, değerinin olmasına baktığımız zaman, en önemli değer burada nedir? İnsandır.

Şimdi biz bunların hepsini aşarak şuraya geliyoruz: Mesela diyor ki, cennet kadınların ayakları altındadır. Bay bay Kemal, bak hadisi bile yanlış söylüyorsun. Bunları sana kim öğrettiyse doğru öğretsin. Bu hadisin aslı, “elcennetu tahte akdâmil ummuhât”, yani cennet annelerin ayakları altındadır, burada böyle bir fark var.

Ondan sonra bir de bakıyorsunuz Erbakan Hocamızın özellikle ayetle ilgili yaptığı açıklamaları filan, onları da kalkıyor o iftar sofrasında o akşam yine değişik bir şekilde anlatıyor. İşte diyor ki, Erbakan Hocamız devamlı şunu söylerdi. Bu Erbakan Hocamıza ait bir söz değil, bu bir ayet. Ayet mi, hadis mi, bunları da sana kim akıl hocalığı yapıyorsa yanlış yapmışlar, bunu da bilmiyorlar. Bunların hepsini yerli yerine oturtmak gerekiyor. Eğer yerli yerine oturtmaksak Erbakan Hocamıza da saygısızlık yapmış olursun, ayete de saygısızlık yapmış olursun. Bunlar tabii büyük önem arz ediyor. Onun için manevi değerlere hassasiyeti olmayanın seccade de gözü olmaz.

Üstat Necip Fazıl ne kadar zarif anlatır seccadeyi: “Yalnız seccademin yününde şefkat, beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan, sen öp seccadem.” Yani bu özellikle Zindandan Mehmet’e mektubun içerisindeki o mısralardı, bizi tabii en çok duygulandıran mısralardı. İşte bunun içindir ben diyorum ki, vatandaşlarım bu fotoğrafları iyice belleğine kazasın, çünkü bu CHP zihniyetinin ne olduğunu gayet net ortaya koyan bir fotoğraf bu. İnanıyorum ki, bu fotoğrafların yayınlanmasından sonra seccadenin de kıymeti artmaya başlayacaktır.

HELİN ASLAN- - Şimdi Belkıs Hanım, sizin sorunuza da geçmeden önce iki tane video daha var haber merkezimizin hazırladığı, onları da bir ekrana getirelim. Arkadaşlar, birinci videomuz beklentiler üzerine, HDP’nin beklentilerini ifade ettiği bir video hazırlamıştı haber merkezimiz, rejimizden hemen onu rica edeyim önce, önce onu bir izleyelim.

HELİN ASLAN- - Belkıs Hanımın sorusuyla ilişkili olarak bir videomuz daha var, onu da hemen bir getirelim, hem izleyicilerimize, hem Sayın Cumhurbaşkanı izlesin. Buyurun arkadaşlar, getirelim o videoyu da.

HELİN ASLAN- - Buyurun Belkıs Hanım.

BELKIS KILIÇKAYA- Pek bana söz kalmadı dinlediklerimizden sonra ama. Sadece PKK değil, FETÖ’nün de hedefindesiniz, öteden beri. Ama şimdi seçim sathına girdiğimiz andan beri burada örneklerini de gördük, PKK’lı Hanım demokratik güç birliği, diyerek Millet İttifakı’nın desteklenmesi gerektiğini söyledi, bu yönde pek çok mesaj var, Avrupa’da basılan gazetelerde de her gün tekrarlanıyor. Sizce ne umuyorlar, ne bekliyorlar, nasıl değerlendiriyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda tabii ki bu kadar cesurca bu ifadeleri kullananların bekledikleri şey, yani bu seçimi kazanacağız ve bu seçim kazandıktan sonra da işte yargıda kendilerine göre reformlar yapacaklarını, bu ülkenin bir hukuk devleti olduğunu hiç kabullenmiyorlar. Ama biz diyorlar öyle bir güçle geleceğiz ki bu Anayasayı da rahatlıkla değiştirebilecek bir güce sahip olacağız ve Anayasayı da değiştirebilecek bir güce sahip olacağımıza göre biz daha önce Öcalan’la ilgili verilmiş olan kararları da bir kenara koyarız. Öbür tarafta Edirne’dekinin aldığı cezayı da bir kenara koyarız ve bunun dışında ne kadar terörist varsa bu teröristlerin de hepsini rahatlıkla cezaevlerinden çıkartır ve ondan sonra da biz size verdiğimiz o yalan yanlış sözleri de yerine getirmiş oluruz, çünkü bu ülke bir hukuk devleti değil.

Şimdi Selo’nun Diyarbakır’da attığı adımla oradaki 51 Kürt vatandaşımızın ölümüne neden olması, şu andaki benim Kürt kardeşlerimin gözünden kaçıyor. Oradaki öldürülenler Kürt’tü ve onların içerisinde Yasın Börü yavrumuz Kürt’tü ve bunları sürükleyerek öldürdüler. Daha sonra da ne oldu? Selo içeri girdi, aldığı ceza ortada. Şu anda tabii bir tutukluluk sürecini belki yaşıyor, o ayrı mesele. Ama nereden bakarsan bak yaklaşık 5 yıla ne oldu? Mahkûm oldu. Ama bakın ne kadar cesurane bay bay Kemal bunları çıkartacağız diyor. Ne yaptı diyor? Daha ne yapacak ya? Bu ülkenin yargısı onunla ilgili böyle bir cezayı verdi. Apo’yla ilgili verilmiş olan ceza var. Bu cezaları biz vermedik, yargı verdi, bizim öyle bir yetkimiz de yok zaten. Verilmiş olan bu cezaya rağmen Sayın Kılıçdaroğlu nasıl, hangi cesaretle bunları konuşabiliyor? Sen nasıl olur da bir yargı devletinde bu şekilde konuşabilirsin?

Bütün bunlar ortadayken, şimdi bizim kalkıp bu tartışmaları yapmamıza aslında hiç gerek var mıydı? Yoktu. Ama işte şimdi yargıyı hiçe sayıp verilmiş olan buradaki cezalarla ilgili bunları konuşuyor. Ama 14 Mayıs’ta bunlar tabii beklediklerini bulamayacaklar. 14 Mayıs’ta benim milletim gerçek yargıdır ve gerçek yargı olarak milletim, hani kararlar yazılırken hep yargıda ne denir? Son söz milletindir ve benim milletim son sözü söyleyecek ve gerekli olan kararı verecek ve ondan sonraki süreçte de inşallah adalet tecelli ederek yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bugüne kadar herhangi bir CHP yöneticisinin çıkıp da PKK’yı, YPG’yi, HDP’yi eleştirdiğini gördünüz mü? Hayır. Ya da bunların bölücü emelleri ve insanımızın arasına düşmanlık sokmaya çalışan zehirli dili konusunda eleştirdiklerini gördünüz mü? Hayır. HDP’liler çıkıp bunlara ağır hakaretler ettiklerinde, bu koltuklarda bizim sayemizde oturuyorsunuz diyerek aşağıladıkları, bunlara karşı da herhangi bir seslerinin çıktığını duydunuz mu? Hayır.

Aynı durum FETÖ için de geçerli. Niye? Çünkü bunların hepsinin de ipi aynı elde. Hadi FETÖ’yle PKK’nın aynı projenin farklı yüzleri olduğunu biliyoruz, CHP’nin de bir süredir yaşadığı dönüşümle bu projeye gönüllü yazıldığını da anlıyoruz. Peki, o masanın etrafında oturan diğerleri nasıl böyle bir tabloyu içlerine sindirebiliyor, işte onu anlamakta zorlanıyoruz, daha doğrusu ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz. Dolayısıyla sorunuzun cevabı da zaten açıkça ortada; bay bay Kemal’in HDP’den alacağı destek karşılığında yapacağı iş, bu ülkeyi ve milleti terör örgütünün ve onun siyasi uzantılarının ajandasının rotasına sokmaktır.

Bakın, partisine gidip, ziyaret edemedi bay bay Kemal. Nereye gitti? Meclis’teki odalarında ziyaret etti. Ve burada kapalı kapılar arkasında ne konuşulduğu çok önemli.

MURAT ÇİÇEK- Onu soruyor, aynen öyle. Bir de az önce söylediğiniz için müsaadenizle araya gireyim, Selahattin Demirtaş terör hükümlüsü. Burada bir kere daha rahmetle anmakta fayda var, bir Ramazan günü Yasin Börü kardeşimizin kanı elinde olan bir terör hükümlüsüdür. Ben kendi yayınlarımda da söylüyorum, bunları da ifade ediyorum, ifade etmekten de geri durmayacağım, çünkü annesi bu kadar işkence edilen, yakılan, üzerinden araçla geçilen, damdan atılan evladını vücudundaki bir benden tanıdı Sayın Cumhurbaşkanım, bunu hatırlatmakta fayda var. Şimdi terör hükümlüsü Selahattin Demirtaş cezaevinden altı masaya ayar veriyor, CHP’ye şöyle yapın diyor, şunu diyor, bunu diyor, sağa-sola tehditler savuruyor cezaevinden. En son tehdidi de İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun’a yönelikti. Bu kadar çok ileri gidiyorsun, ileri gitme, bir döner arkana bakarsın ki arkanda kimse yok, sonra pişman olursun anlamına gelecek bir şeyler söyledi. Hoş Sayın Altun gerekli cevabı verdi zaten onunla ilgili ama, bu tehdit dilini bir terör hükümlüsünün, terörden ceza almış birinin bu tehdit dilini nasıl yorumlarsınız efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii burada bir şeyi ıskalamayalım. Maalesef tabii Demirtaş aslında hüküm giymesi gerekenden daha henüz hükmü almadı, sadece şu anda tutuklu olarak, buna ağır tutuklu diyebiliriz, işte 4 yıl 8 ay gibi bir süreci yaşıyor. Şimdi asıl hüküm giydiğinde o zaman bunları konuşamayacaklar. Şu anda o süreç de bir taraftan çalışıyor, o çalıştığı anda o Yasin’imizle alakalı o hükmü giydiğinde bunlar bu kadar rahat hareket edemeyecekler. Şu anda bunun da tabii biz ayrıca takipçisiyiz.

MURAT ÇİÇEK- Çünkü yani tweet atıyor, köşe yazısı yazıyor, bunlarla ilgili açıklamalar yapıyor.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii tabii.

MURAT ÇİÇEK- Şimdi ben hesabı şöyle yapıyorum: Terör örgütü olarak tanınan bir oluşumun siyasi kanadı olan…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Az önce söylediğim şey, bunların bu kadar rahat konuşmasının sebebi buradan kaynaklanıyor.

İşte düşünün, şimdi dağdakiler en yapıyor? Bakın açıklamalar yapıyor. Dağdakiler bu açıklamaları hangi rehavet içerisinde yapıyorlar? Bu da düşündürücü. Bakın bütün televizyon kanallarında, kendi özel zaten kanalları var, buralardan devamlı toplumu bu şekilde bilgilendiriyorlar. Bunlar dağdaki teröristler ve bu dağdaki teröristlerin beyanlarıyla toplum adeta bilgilendiriliyor, toplum adeta farklı bir şekilde bilgilendirmek suretiyle yanlış istikamette yönlendiriliyor.

MURAT ÇİÇEK- Hüküm aldıkları zaman bunlar engellenecek, bunların bu kadar rahat etmeleri mümkün olmayacak.

MUSTAFA KARTOĞLU- Ben bir başka bağlantıyla müsaadenizle devam edeyim buradan. Benim daha çok hani aslında bakarsanız Cumhuriyet Halk Partisi’nin 6 oktan bir tanesi milliyetçilik, devletçilik, bir tarafta da bir terör örgütü ve devlete ihanet projesi var, bölücülük projesi var. CHP’yi konuştuk, CHP kanadını da, İYİ Parti’de de her yere gidip milliyetçilikten bahseden bir parti İYİ Parti. İYİ Parti’de de hem ortak adayları HDP’yle görüştüğünde HDP; biz CHP Genel Başkanıyla değil İYİ Parti’nin de başat aktörü olduğu altılı masanın ortak cumhurbaşkanı adayıyla görüşüyoruz dedi. PKK’lılar ve HDP’liler PKK’lıların ve Öcalan’ın serbest bırakılacağı bir dönem geliyor ifadesi kullanıyorlar.

HELİN ASLAN- - Mustafa Bey, hemen araya gireyim. Bir reklama gidelim ki hem sizin sorunuz, hem Cumhurbaşkanı’nın cevabı yarım kalmasın istiyorum.

Bir ara verelim kısa bir ara ardından devam.

HELİN ASLAN- - Evet, Cumhurbaşkanı Özel Yayınımıza kısa bir aranın ardından devam ediyoruz. Mustafa Kartoğlu’ndaydı soru sırası, ben hemen kendisine bir kez daha söz vereyim. Buyurun, Mustafa Bey.

MUSTAFA KARTOĞLU- Hemen kısaca hatırlatayım; Cumhuriyet Halk Partisi’nin PKK-HDP ilişkisi ve PKK’lıların Cumhuriyet Halk Partili bir başkanın, yani Kemal Kılıçdaroğlu’nun olası başkanlığı döneminde beklentilerinin anlatılmasına CHP’den bir tepki gelmediğini gördük videolardan. Benzer bir durum İYİ Parti için de geçerli ki o daha fazla işte milliyetçi olarak kendini ifade ediyor, o benim çok ilgimi çekiyor.

Bir başkası daha var, o da yine politika setlerinde Millet İttifakı’nın birinci aktörü Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve onu destekleyen HDP’nin LGBT politikası var. Saadet Partisi de o politikanın, o şeyin bir parçası ve onun da ona yönelik bir tepkisi yok. Şimdi varlığını borçlu oldukları ya da temel noktalarında, temel direklerinde bir uyumsuzluk varken ve bunlara dair bir tepki göstermezken bugün bu bir politika olarak nasıl değerlendirilir sizin deneyiminiz açısından soruyorum?

İki; böyle bir vaziyet yönetime nasıl yansır?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her şeyden önce yani burada bu işin artık politik izahı söz konusu değil. Çünkü bunun akılla, mantıkla hiçbir izahı yok ve yedili masayı bu noktada tarif etmekte zorlanıyoruz. Başında biz biliyorsunuz buranın yedinci ortağı masanın altında gizleniyor diyorduk ve birileri de anlamakta zorlanıyordu. Nitekim sonunda masanın altında bunu buldular. Nerede? Parlamento’nun içinde.

Şimdi milliyetçiyim diyenler PKK ile HDP’yi özellikle bununla birlikte anılıyorlar ve rahatsız da olmuyorlar. Muhafazakârım diyenler sapkın akımlarla anılıyor, sesleri çıkmıyor. Resmen teröristi, sapığı bir olmuş parmaklarının ucunda oynattıkları bir masada devleti, milleti dinamitlemeye çalışıyorlar. Geçmişte bir arada bulunduğumuz kişileri bu tablo içinde görmek bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Ki bunların tabii o zamanlar, yani pazara kadar değil, mezara kadar gibi ifadeleri vardır. Ve bunun için de diğerleri gibi elbette Saadet Partisi’ne gönül veren vatandaşlarımı da parti yöneticilerinden ayrı değerlendiriyorum ve nasıl rahatsızlıklar çektiklerini yakından biliyorum. Milletim bir defa ne PKK’nın peşine düşenlere, ne sapkın akımların hamiliğine soyunanlara bu ülkeyi emanet etmez. Yani bizim önceliğimiz; aile kurumunu, kadınlarımızın ve erkeklerimizin onurunu, çocuklarımızın geleceğini korumaktır. Ve burada ben rahmetle anacağım, özellikle Oğuzhan Bey’in sağlığında kendisiyle yaptığım görüşmelerde paylaştığımız birçok şeyler vardı ki açık net konuşayım; yani şu sapkın akımlar dediğimiz, yani bu LGBT filan bunlara Oğuzhan Bey’in asla gözünü yumması zaten mümkün değildi. Fakat şu andaki Sayın Genel Başkanın bunlarla beraber aynı masanın etrafında oturuyor olmasını hiçbir şeyle izah etmek mümkün değil. Burada ne CHP’nin bu konudan rahatsızlığı var, ne HDP’nin bu konudan rahatsızlığı var, ne İP’in bundan rahatsızlığı var. Öbür tarafta ne Gelecek’in, ne DEVA’sının, hiç birisinin de bunlardan rahatsızlığı yok. Rahatsızlıkları olsa çıkar konuşurlar, böyle bir şeyi de ifade ettikleri maalesef söz konusu değil.

Biz şu anda bizim, yani milli, yerli, dini değerlerimiz ve özellikle de kutsalımız aile yapımız bu noktada bunlara müsaade etmez. Bizim aile yapımızda LGBT’ye yer olabilir mi ya, böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Ama hiçbirisinin sesi çıkmıyor. CHP’nin bu konuyla ilgili herhangi bir açıklamasını duydunuz mu? Öbür tarafta Saadet’in duydunuz mu? Öbür tarafta HDP’nin, İP’in bunlarla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu? Yok. Çünkü bu konuda dertleri yok. Ama biz LGBT konusunda, hatta ne yaptık biz? Biliyorsunuz Anayasa düzenlemesi içerisinde aileyi ön plana çıkardık. Şimdi bizim Allah nasip ederse şu seçimlerden sonra gündeme getireceğimiz en önemli maddelerden bir tanesi aile olacaktır. Çünkü biz aile değerlerimizi sağlama çıkarmadıktan sonra her an aile yapımız tehdit altındadır. Biz aile yapımızı asla tehdit altında bırakamayız. Nasıl terörle kararlı bir mücadele yürütüyorsak, sapkın akımların toplumumuza dayatılmasıyla da aynı şekilde mücadele edeceğiz ve bundan taviz veremeyiz.

MELİK YİĞİTEL- Efendim, yine bununla bağlantılı aslında Saadet Partisi’nin doğrudan tutumuyla ilişkili müsaade ederseniz benim bir sorum olacak. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu altılı masanın cumhurbaşkanı çatı adayı, Sayın Ahmet Necdet Sezer’e gitti.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Nasıl?

MELİK YİĞİTEL- Ahmet Necdet Sezer’i ziyaret etti Kemal Bey. Ahmet Necdet Sezer’i ziyaret ederken aslında Sayın Sezer aynı zamanda bir dönemin sembol ismi. Anayasa Mahkemesi Başkanıyken işte Refah Partisi’nin kapatılmasına öncülük eden, hararetle savunan, rahmetli Erbakan’ın siyasi yasak almasını direkt yine hararetle savunup, altında imzası olan bir isim. Ve Saadet Partisi de o ittifakın içinde, şu ana kadar da hâlâ bir ses çıkmadı. Ve Saadet Partisi diyor ki; biz Milli Görüş’ün devamı, Erbakan Hoca’nın da siyasi mirasını biz devam ettiriyoruz. Bu çelişkiye ve Saadet Partisi’nin buna sessiz kalmasına dair ne dersiniz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şimdi arkadaşlar, ben sizlerle açık net bu akşam bir şey söyleyeyim ve benim milletim de bazı gerçekleri bilsin. Yani Temel Bey’in nerede durduğunu, ne olduğunu herkes tam manasıyla bilmeyebilir. Erdoğan’ın da nerede durduğunu tam manasıyla bilmeyebilir. Tek başına bütün bunlar bile Saadet Partisi yöneticilerinin nerelere savrulduğunun birer resmidir. Şu anda Saadet Partisi içinde ciddi sıkıntılar var, huzurlu değiller, rahat değiller. Arkadaşlar, Temel Beyin Saadet Partisi’nin geçmişine yönelik olarak Saadet Partisi’nin içinde görev almadan önce ben Tayyip Erdoğan olarak geçmişteki ta Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, ondan sonraki dönemler dahil gençlik kollarından tutunuz il teşkilatlarına ve partinin merkez karar yönetim kurullarına varıncaya kadar buralarda görev almış birisiyim, buralardan geliyorum. O zaman Temel Bey bu işin içinde yoktu bile. O belediye başkanlığı görevlerine başladı vesaire vesaire. Hatta hatta daha ileri gideceğim, yani meşhur Madımak olaylarıyla alakalı bu masanın etrafındakiler onun idamını istemiyorlar mıydı?

MURAT ÇİÇEK- İstiyorlardı.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  İstiyorlardı. Peki, şimdi idamını isteyenler, acaba niçin bunların sesi çıkmıyor? Niçin bunlar bu kadar sessiz? Biz aynı yerimizdeyiz.

MURAT ÇİÇEK- Madımak kundakçısı, diyorlardı efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii. Yani biz aynı yerdeyiz. Biz şu anda özellikle de o zamanki ilkelerimiz nelerse, Allah rahmet etsin Erbakan Hocamızın hedefleri nelerse, biz bu hedefleri önce ahlak ve maneviyat bir numaraydı, oradan tutunuz ağır sanayi hamlesine varıncaya kadar. Hocamız bunları gerçekleştiremedi, ama ağır sanayi hamlesiyle ilgili hamdolsun bunu gerçekleştirmek bize nasip oldu. Savunma sanayine yönelik emelleri vardı gerçekleştiremedi, ama biz savunma sanayine yönelik geldiğimizde yüzde 20 yerli olan savunma sanayimizi biz şu anda yüzde 80’e çıkardık, bunu başardık. Yani kendi tankımızı üretmekten bahsederdi, işte buyurun şimdi biz tankımızı ürettik ve inşallah önümüzde şurada bir 2-3 hafta içerisinde biz o Altay Tankımızın devreye alınmasını ve orduya teslimatını yapacağız bu noktaya geldik. Aynı şekilde İHA’larımız, SİHA’larımız, Akıncı’mız ve hepsinden öte tabi bu noktada yani Kızıl’ımız çok büyük önem arz ediyor ve bunlar şu anda dünyada dikkat çekiyor. Hani neredesiniz? Bak bu adımları attık, bütün bu partinin yöneticileri, söylemleri ve tercihleriyle rahmetli Erbakan Hocamızın aziz hatırasını çiğniyor. Hocamızın manevi mirası tek bir partinin çatısı altına sığdırılamayacak kadar aslında büyüktür. Hâlbuki ortada çok açık bir gerçek var, HDP’nin de katılımıyla yedili hale gelen masanın adayı bay bay Kemal hedefine ulaşmak için kime ne demesi gerekiyorsa söylüyor, kime ne taahhütte bulunması gerekirse bulunuyor. Bir gün terör örgütünün partisini ziyaret edip özerklik edebiyatı yapıyor, ertesi gün milliyetçi rolüne bürünüyor. Bir gün muhafazakâr takılıyor, sonraki gün sapkınların temsilciliğine talip oluyor ve bunlar aynı zamanda Hocamızın bu noktadaki, yani mahkûmiyetiyle ilgili bazı adımların atılmasında da aktif rol oynadılar.

MURAT ÇİÇEK- Doğru.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi nereden nereye geldi. Ben inanıyorum ki aklıselim sahibi benim milletim bu terör örgütünün beslemelerine inşallah 14 Mayıs’ta gereken cevabı verecek ve milletimiz şöyle rahat, huzur içinde bir nefesi de alacaktır diye düşünüyorum.

HELİN ASLAN- - Evet, buyurun Belkıs Hanım.

BELKIS KILIÇKAYA- Millet İttifakı’nın partilerinin genel başkanlarının temel iddiası, hatta en önemli iddiası ve onları bir araya getiren mevzu cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş vaadiydi, böyle isimlendiriyorlar, güçlendirilmiş parlamenter sistem diye. Şunu sormak istiyorum: Parti genel başkanları cumhurbaşkanı adayının haricinde milletvekili olmaya talip olmadılar gözüküyor beyanlarına göre ve cumhurbaşkanı yardımcısı olacak gözüküyorlar, yedi cumhurbaşkanı yardımcısı. Diğer taraftan bir ek daha yapmak istiyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun da 2017’den bu yana pek çok kez en sert şekilde eleştirdiği şey partili cumhurbaşkanıydı, o da partili cumhurbaşkanı olarak yeni bir sisteme geçene kadar 6 Mart’taki yol haritasında devam edeceğini söyledi. Nasıl değerlendiriyorsunuz hem genel başkanların milletvekili olmaya talip olmamaları, bir taraftan da parlamenter sistem iddiası taşırken?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Belkıs Hanım, biliyorsunuz bu yedili masa adaylarını bile ortak kararla çıkaramadı, bir sürü kavga-gürültü yaşandı. Şurada 2-3 gün kaldı, zannediyor musunuz bundan sonra yaşanmayacak, daha yaşanacak.

MURAT ÇİÇEK- Milletvekili listelerinden dolayı mı diyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet evet.

BELKIS KILIÇKAYA- Siz, siyasi tecrübelerinize dayanarak neler görüyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi masanın aldığı tek ortak karar var, parlamenter sisteme, yani eskiye dönmek. Gelişmeler gösterdi ki, bu da suya yazılmış, yani gerisinde ciddi bir irade ve altyapı olmayan, öylesine söylenmiş bir karar. Aslında yedili masanın her şeyi yalan-dolan. Hatırlayın, Hanımefendi bir ara başbakan olacağım diye ortada gezinip durdu. Ne oldu, şimdi niye vazgeçti? Şimdi başbakan olamıyor, ama hiç olmazsa başkan yardımcısı olmaya aday oldu. Güçlendirilmiş parlamenter sistem deyip milleti kandırdılar,  hiçbiri Parlamento için aday değil. Türkiye’de zaten güçlü bir Parlamento ve güçlü bir demokrasi var. Bunların dertleri, ülkeyi gerçekten daha iyi bir yönetim sistemine kavuşturmak ise hiç olmadı. Siyasetçilik oynarken kendilerine makam, bakanlık dağıtıyorlar; o kadar. Bu oyunu oynarken herhalde bakanlık sayısı az geldi, güçlendirilmiş parlamenter sistem diye bir şey uyduralım, bakanlık sayısını da bu arada arttıralım dediler. Sonra dönüp-dolaşıp mevcut sistemin cumhurbaşkanı yardımcılığını artık 7 mi olur, 17 mi olur, 77 mi olur bilemiyoruz, oralara kadar çıkarma noktasına geldiler. Hatta bir keresinde de ne dedi? Bir cumhurbaşkanı olarak bu sistemde bu sayılar önemli değil, yani cumhurbaşkanı bu sayıyı isterse 5 olur, 15 olur, 150 olur, 1.500 olur; bunu hatırlayın, kendisi kullandı bu ifadeleri. Hâlbuki benim bir Cumhurbaşkanı Yardımcılığıma bile tahammül edememişti. Ben bugüne kadar bak bir Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla geldim, bu belki 2 olur, 3 olur, ama hiçbir zaman senin gibi böyle kurusıkı atmayız biz. Çünkü biz devlet adamıyız, devlet yönetiyoruz ve devleti yönetirken de bu işin tepesi-tabanı, nereye varır-nereye gider, bunları iyi biliriz. Ve elhamdülillah Belediye Başkanlığından tut, Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığı’na varıncaya kadar biz sınavlardan geçtik, imtihanlar verdik. Sadece ülkemizin sınırları içinde kalmadık, tüm dünyada hamdolsun kabul gördük. Söz verdikleri cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısı, bizim Kabinemizin yarısını zaten buldu.

Arkadaşlar, hatırlayın; ben bu görevi aldığım zaman, Cumhurbaşkanlığı’nı söylemiyorum, Başbakanlığı aldığım zaman Kabinedeki sayı, bizden öncekini söylüyorum, devraldığımız 35’ti. Arkadaşlara dedim ki; bu 35 sayısı fazla. Ve şu andaki bu masanın etrafında olanlardan o zaman yanımda olanlar vardı, onlar da bunu çok iyi bilirler. Ve dedik ki; arkadaşlar, bu fazla, biz bu sayıyı düşürelim ve o zaman bu sayıyı biz ta 15’e kadar düşürdük. Ve bununla beraber bunun nasıl yapılacağını, yönetileceğini gösterdik. Şimdi de 17-18 tane benim Kabinemde bakanım var, yürütüyoruz, gayet de güzel yürütüyoruz, herhangi bir sıkıntı yok. Daha ilk adımları bunların böyle olduğuna göre, Allah göstermesin ellerine fırsat geçerse neler yapabileceklerini varın siz düşünün.

BELKIS KILIÇKAYA- Siz siyasetçi olarak neden milletvekilliğine talip olmadıklarını düşünüyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nasıl?

BELKIS KILIÇKAYA- Neden cumhurbaşkanlığı yardımcılığını istiyorlar da milletvekilliğine talip değiller, nasıl değerlendiriyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi cumhurbaşkanı yardımcılığı olduğu zaman, bunları yanlarına çekmeleri daha kolay. Milletvekilliği olduğu zaman, milletvekilinin bir cumhurbaşkanı yardımcısı kadar neyi yok, inisiyatifi yok. Onun durumu farklı, ama bir cumhurbaşkanının durumu farklı, imkânlar farklı. Bütün bunları tabii değerlendirerek, ben bunları nasıl aldatırım, nasıl bunları kendi torbamın içine sokarım, dertleri bu ki böyle yaparsa ulufe dağıtıyor bu, bu dağıttığı ulufeyle de ne yapıyor? Şu anda kendi adaylığını güya güçlendirecek. Yalnız bu hafta sonuna kadar neler olur bilemem ha, onu söyleyeyim, her şey olabilir.

MELİK YİĞİTEL- Aday listelerini mi kast ediyorsunuz, sayıda anlaşamama gibi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her şey olabilir. Bazı şeyler geliyor bize, bunları aslında siz de biliyorsunuz da…

MELİK YİĞİTEL- Evet.

HELİN ASLAN- - Peki, şimdi muhalefete ilişkin eğer bu başlık üzerinden başka soru yoksa ben bir de AK Parti’ye dönmek istiyorum. Cumhurbaşkanı az önce Kabineden, bakanlardan, Fuat Oktay’dan da bahsetmişken Sayın Cumhurbaşkanı, bakanların da milletvekili listelerinde yer alacağını açıklamıştınız, hatta Yardımcınız Fuat Oktay’ın da listedeki yerini, daha doğrusu seçim bölgesini duyurmuştunuz. Ama diğer bakanların yerleri, onlar netleşti mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Helin Hanım, sen de her şeyi böyle bizden birden alma.

HELİN ASLAN- - Söyleseniz çok iyi olur.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Zaten fazla bir şey kalmadı, yani hafta sonuna kadar bunları zaten kesinleştireceğiz. Hafta sonuna kadar kesinleştirdikten sonra da bunların açıklamalarını da inşallah büyük ihtimalle önümüzdeki hafta içinde şöyle güzel bir törenle arkadaşlarımızın yerlerini, konumlarını, hatta hatta tabii listeyi malum vereceğiz ve bu liste de zaten Yüksek Seçim Kurulu’na verildikten sonra kim nerede, hepsi ortaya çıkmış olacak. Ve Kabinedeki arkadaşlarımızla ilgili çalışmalarımızı hâlâ devam ettiriyoruz, onları da netleştirdikten sonra açıklarsak daha isabetli olabilir, çünkü her an her şey değişebiliyor.

HELİN ASLAN- - Peki, hafta içi töreni bekliyoruz.

MELİK YİĞİTEL- Bakanlar büyükşehirlerde mi aday olacak efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani tezim benim, düşüncem, arkadaşlarımla paylaştığım da bu; daha çok bakan arkadaşlarımızı, yani istisnalar dışında büyükşehirlerde değerlendirmek.

MUSTAFA KARTOĞLU- Bir şey daha ben sorayım, madem öyle şimdi Helin oradan son dakikayı alamadı, ama ben şansımı deneyeyim. Yok, isim sormayacağım tabii, ama siz bu seçimde depremden dolayı müziği kaldırdınız. Türkiye yüzyılı lansmanında, tanıtımında çok güzel bir müzik dinletisi de olmuştu, hazırlanmıştı, Yücel Arzen’in müziği ve bunun devamı da bekleniyordu. Ama acımız var ve biz bu acı içerisinde müzikleri kaldırdık, dediniz. Eskisi gibi o büyük kampanyaları, coşkulu törenleri de görmeyeceğiz anladığımız kadarıyla. Ve dediniz ki; bire-bir temasla arkadaşlarımız vatandaşlarımızla görüşecekler. Şimdi bu, eskiden beri sizin yaptığınız bir şeyi bana hatırlatıyor; genelde 3’te 1, bazen 3’te 1’i de aşan değişiklik olur Parlamentoda, yani AK Parti Grubu’nda. Bu kongrelerde de olur, şeyde de olur. Burada şimdi hem müziği kaldırmak, insanları biraz daha bire-bir sahaya çekmek, sanki daha o şehirlerin doğrudan o insanların, sizin teşkilatınızın, yoklamalarınızdan gelenin tercih edileceği, onların daha fazla tercih edebileceği yönünde bir beklenti oluşturdu, yanılıyor muyum?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi şunu açık-net söylemem lazım: Partimize teveccühün yine çok yüksek olduğu bir aday adaylığı süreci yaşandı. Tabii aday adaylığı için şu ana kadar 6 binin üzerinde bir başvuru aldık. Ayrıca, bakanlarımız gibi başvuruya gerek olmaksızın tabii değerlendireceğimiz isimler var. Kadrolarımızda yer alması bizlere güç katacak birçok isim üzerinde de ayrıca çalışıyoruz. Sürpriz isimlerimiz de mutlaka olacak, var.

MELİK YİĞİTEL- Sürpriz isimler… O şeyden mi efendim sürpriz isimler, yani sanat, siyaset, futbol, hepsi mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani yazar-çizer, entelektüel, bütün bu kesimlerden isimler var. Ondan sonra parti kurullarımızdaki çalışmalar sonuçlanıp listemizi Yüksek Seçim Kurulu’na verdiğimizde bu isimler kamuoyuyla zaten paylaşılacak. Sadece milletvekili adaylarımızı değil, önümüzdeki dönemin Kabinesini ve üst yönetimini de şimdiden çalışmaya başladık. Bunların hepsini de vakti geldiğinde sizler vasıtasıyla milletimizin bilgisine sunacağız.

HELİN ASLAN- - Peki, şimdi Cumhurbaşkanım, bir süredir, normalde de sahadasınız, ama bu deprem vesilesiyle çok daha fazla sahada yer alıyorsunuz. Sahaya baktığınız zaman, seçime de şunun şurasında 38 gün kaldı, ne görüyorsunuz, saha ne anlatıyor, ne yansıtıyor?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Helin Hanım, şunu rahatlıkla huzur içinde söyleyebilirim: Meydanlarda vatandaşlarımla birlikte olmak tabii benim için bambaşka bir mutluluk. Vatandaşlarımızla bir araya geldiğimde hasbihal ettiğimde, onların gözlerindeki heyecanı da okuyorum. Depremzede vatandaşlarımızın kayıplarına ve acılarına olan saygımız sebebiyle, seçim mitinglerine başlamakta da tabii acele edemiyoruz. Seçim mitingleriyle ilgili programı inşallah bayram sonrasına planladık ve bayram sonrasında da seçim mitinglerine başlayacağız. Ancak, Ramazan ayı boyunca temel atma, açılış ve iftar programlarıyla vatandaşlarımızla bir araya geliyoruz.

Önceliğimiz elbette yine deprem bölgesi ve kalıcı deprem konutlarının temellerini atmak için deprem şehirlerimizin bir kısmını geçtiğimiz haftalarda Cumhur İttifakı olarak ziyaret ettik, kalanlarına da önümüzdeki hafta inşallah gideceğiz.

Ayrıca, İstanbul’da bulunduğumuz günlerde de ilçe programlarımıza katılıyoruz. Örneğin bu hafta sonu mesela Pendik’te olacağız.

Meydanın dili, meydanların dili bambaşka, buna adapte olmuş, bunu iyi okuyan, iyi bilen birisi olarak, özellikle işte geçen Pazar mesela İstanbul Bağcılar’da yaptığımız törende milletimizin teveccühünü, coşkusunu, muhabbetini gördüm. Aldığım resmi rakamlar 60 binin üzerindeydi, sadece bu bir ilçe. Siyasi hayatımda öğrendiğim bir şey varsa, o da meydanların dilinin yalan söylemeyeceğidir. Milletimden aldığım hissiyatla söylüyorum ki, 14 Mayıs Cumhur İttifakı’nın ve bizim zaferimizle inşallah sonuçlanacaktır. Birileri küresel sistemin en önemli operasyon aygıtı haline dönüşen sosyal medyada oluşturulan havaya bakarak başka hayaller koruyor olabilir, ama bizim gördüğümüz ve hissettiğimiz tablo budur.

BELKIS KILIÇKAYA- Pelin’in sorusuna tamamlayıcı olsun. Adetten, seçim sathındayız, kamuoyu yoklamaları, anketler size ne diyor?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Anketler de tıpkı sosyal medya mecraları gibi algı operasyonlarının aracı olarak kullanılabiliyor ve bunların içerisinde biz doğru teknikle ve doğru şekilde yapılmış anketlerin eğilimleri belirlemede önemli ipuçları verdiğini biliyoruz, siyasi hayatımız boyunca da bu yöntemi hep kullandık. Buna karşılık medyada dolaşıma sokulan rakamların, tabloların anketle ilgisi olmadığını herkes çok iyi bilsin. Yani bunu şu anda hem bir parti Genel Başkanı olarak, bir siyasetçi olarak konuşmuyorum, vaka bu. Şayet iş bu tür masa başı anketlere kalsa, 21 yılda yapılan 15 seçimin hepsini de CHP kazanırdı. Ama sandıkta kazanan hep biz olduk. İşini hakkıyla yapan anket şirketlerinin çalışmalarını ise yakından takip ediyoruz. Bize gelen raporlara göre, hem cumhurbaşkanlığında, hem Cumhur İttifakı olarak Meclis’te açık ara öndeyiz. Tabi bu durum bizi rehavete sürüklemiyor, tam tersi farkı açmak için daha çok çalışıyoruz, daha çok çalışacağız, daha çok çalışacağız ve inşallah zafer çalışanların olacaktır. Ben milletime güveniyorum, inanıyorum, Rabbim de bizleri inşallah mahcup etmeyecektir.

MURAT ÇİÇEK- Şimdi efendim, sadece 14 Mayıs’a odaklanmış değilsiniz, dünyadaki tüm gelişmeleri de yakinen takip ediyorsunuz. Beklenmedik bir şey oldu, yine bir Ramazan, yine İsrail, Mescid-i Aksa, yine orada yaralılar, gözaltı, saldırılar var. Görüntüler camiye baskın yapan İsrail askerleri, orada Kıble Mescidi’ne kaçanlar üzerine plastik mermiler başta olmak üzere, onları yere yatırıp plastik kelepçelerle bağlayan, zulüm eden bir zihniyet. Netanyahu’nun başa gelmesi ve biliyorsunuz İsrail’e de bayağı bir gösteriler var Netanyahu’nun almayı düşündüğü bazı kararlar nedeniyle. Bir taraf diyor ki, bunları bastırabilmek adına bu hamleyi yaptı, ama zulme yine aynı şekilde İsrail devam ediyor. Türkiye çok sert tepki gösterdi ama, bizatihi sizin de yorumunuzu duymak istiyorum bu konuyla ilgili efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İsrail güvenlik güçlerince Mescid-i Aksa’ya yapılan bu saldırıyı, Filistinlilere yapılan bu baskını ben de lanetledim, lanetliyorum, Üstelik mübarek Ramazan ayında yapılan bu saldırı asla kabul edilemez. Bunu Dışişleri Bakanlığı tarafıyla da telin ettik, lanetledik ve ben de konuşmalarımda aynı şekilde lanetliyorum. Hiçbir güvenlik kaygısı böylesi insanlık dışı bir müdahalenin gerekçisi olamaz.

Mescid-i Aksa’nın tarihi statüsüne ve maneviyatına, Filistinlilerin inanç ve yaşam özgürlüğüne yönelik müdahale ve tehditler kesinlikle son bulmalı. İşte şurada görüyorsunuz, çocuk ya çocuk, çocuklara yaptıkları zulme bakın. İsrail gerginliği tırmandıracak, tansiyonu artıracak adımlardan kesinlikle vazgeçmelidir. Yani bizim özellikle sinagoglara yönelik böyle bir saldırımız var mı? Musevilerin mabetlerine yönelik bir saldırımız var mı? Biz çünkü onların kutsalları olarak görüyoruz ve bunlara karşı da en ufak bu tür şeylere müsaade etmiyoruz, etmeyiz. Ama bunlar maalesef her hal ve şartta Filistinli kardeşlerimizin yanında yer almaya, kutsallarımıza sahip çıkmaya biz devam edeceğiz, bunu da İsrail’in böyle bilmesinin gerektiğini bu akşam bu programla birlikte ifade ediyorum.

HELİN ASLAN- - Peki, tamamladınız mı Murat Bey?

MURAT ÇİÇEK- Çok teşekkür ederim.

HELİN ASLAN- - Araya girip hemen bir soru sormak istiyorum. Bu arada yayınımızın artık son 10 dakikasına doğru yaklaşıyoruz, hızlı bir şekilde sorularımızı Sayın Cumhurbaşkanına yöneltelim. Sayın Cumhurbaşkanı, siz 29 Mart tarihinde Grup Toplantınızda dediniz ki, arife günü Karadeniz gazının Filyos işletme tesisine getirilmesi törenini yaparken milletimize çok güzel müjdelerimiz olacak. Buradan belki bir son dakika alabilirim umuduyla hemen size sormak isterim, ipucu bu konuda alabilir miyiz? Enerjide yeni bir müjde açıklayacağınızı anlıyoruz bu cümleden, ama doğru mudur?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Doğru söyledin zaten.

HELİN ASLAN- - Ama bir ipucu, devamına ilişkin bir bilgi.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İnşallah 20 Nisan’da Karadeniz gazımız devreye girecek. Karadeniz gazının ateşini 20 Nisan’da Filyos’ta yakacağız, sonra da Türkiye yerli gazını kullanmaya başlayacak. Uzun yıllardır ilmek ilmek işlediğimiz enerji bağımsızlığımızın ateşi o gün Karadeniz’den başlayarak dalga dalga tüm yurda yayılacak.

Biliyorsunuz Karadeniz gazı başta olmak üzere Türkiye’nin bütün büyük projeleri konusunda muhalefet ya istemezükçü bir tavır takındı, ya da yapamazsınız dediler. Muhalefetin yapamazsınız, yapsanız da açamazsınız dediği ne varsa hepsini biz hayata geçirdik. Böyle kısır bir vizyona, böyle dar bir düşünce yapısına sahip muhalefetin bu ülkede eser siyaseti üretmesi beklenemez. Bizim bütün hayallerimiz milletimizin refahı, milletimizin huzuru, milletimizin selameti adınadır. Birileri rüyada kendini darı ambarında görürken, bizim rüyalarımız büyük ve güçlü Türkiye için, Türkiye yüzyılı içindir, Karadeniz gazı da bu rüyalardan biridir. Bu proje bir günün, bir ayın, bir yılın işi değil, uzun yıllara dayanan bir planlama ve stratejiyle biz bu yolda yürüdük. Önce arama gemilerimizi aldık, ardından sondaj gemilerimizi getirdik, daha sonra bu gemilerde çalışacak insan kaynağımızı yetiştirdik. Tüm bunların ardından yerli ve milli bir enerji politikasıyla Karadeniz’de 710 milyar metreküplük gazı bulduk. Burada duracak değiliz, aramaya, sondaj yapmaya devam edeceğiz. Daha gidecek yolumuz var, daha milletimizle yürüyecek uzun bir yolumuz var, hayata getireceğimiz, Türkiye’ye sınıf atlatacak yeni yatırımlarımız, yeni projelerimiz var, inşallah hepsi olacak. 

Nasıl ki bir zamanlar yerli gazdı, şimdi gerçek oldu, birilerinin hayallerinin bile ulaşamadığı daha nice şey gerçek olacak. Biz birileri gibi lafla peynir gemisi yürütüyoruz. Bizim gemilerimiz atamız Fatih gibi bir çağı açar, inşallah bir çağı kapatır. Bizim gemilerimiz büyük ve güçlü Türkiye’nin yolunu açar. Her şeyden önce bakın biz sismik araştırmayla ilgili gemilerimizi aldık, sondaj gemilerimizi aldık, eskiden bu tür imkânlar yoktu, ama şimdi bizim hem sismik araştırma gemilerimiz var, hem sondaj gemilerimiz var. Dolayısıyla eskiden mesela diyelim ki BP, Shell bunlar geliyor bizimle anlaşma yapıyorlardı biz burada araştırma yapabilir miyiz, arama yapabilir miyiz? Biz de buyurun yapın diyorduk. Ve kendilerine bu konuda yapın derken masaya da güçlü oturuyorduk yani, diyorduk ki, tamam yap, ama buradaki araştırmada eğer bulursan yüzde 50-yüzde 50 diyorduk. Bulamıyorlardı ve tabi gidiyorlardı. Ama şimdi biz kendimiz hem araştırmalarımızla, hem sondajımızla, yani düşünün 12 bin metreye biz sondaj gemimizle ne yapıyoruz? Sondaj yapabiliyoruz, bu duruma geldik. Ve bununla birlikte de tabii inşallah 20 Nisan’daki doğal gazımızı çıkarmak suretiyle müjdemizi tüm ülkemize, tüm milletimize vermiş olacağız. Rabbim hayreylesin, bereketini de artırsın diyorum.

MURAT ÇİÇEK- Cari açığın kapanması demek aynı zamanda, dışarıya ödediğimiz bu kadar enerji maliyetlerinin ödenmemesi içeriye yatırım olarak dönmesi anlamına da geliyor değil mi Sayın Cumhurbaşkanım?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Evet.

MUSTAFA KARTOĞLU-  Bu bağlamda bir şey daha, biraz ekonominin finans tarafı belki bu ağırlıkla. Siz tabii yatırıma ve üretime, istihdama ve ihracata çok önem veriyorsunuz, devlet destekleri bu alanda çok güçlü hem enerjide, hem de diğer makine ekipman kredilendirmesinde. Bu geçtiğimiz süre içerisinde bir Türkiye Ekonomi Modeli uygulandı, bu Türkiye Ekonomi Modeli tam bu bahsettiğim destekleri ya da hedeflere matuftu…

HELİN ASLAN- - Mustafa Bey, çok özür dileyerek hemen ekleyeceğim, son 4 dakikamız kaldı, süremizi çok değerli kullanalım. Sorunuza ilaveten bir de TOGG’u da soracağız.

MUSTAFA KARTOĞLU-  Bir deneyim oldu, ben bu modelin nasıl işlediğini ve seçimden sonra tekrar bir gözden geçirme durumu olup-olmayacağını, bir revizyon ihtiyacı olup-olmadığını merak ediyorum.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Tabii tüm dünya şu an klasik ekonomi politikalarının karşılaşılan sorunlara çözüm getiremediğini yaşayarak öğreniyor. Biz bu gerçeği çok önceden görerek kendimize yeni bir yol çizmiştik. Her yeni küresel kriz çok büyük eleştirileri göğüsleyerek hayata geçirdiğimiz Türkiye ekonomi modelinin doğruluğunu ne yapıyor? Teyit ediyor. Bu sayede riskleri başarıyla bertaraf ettiğimiz gibi, büyümede, istihdamda, ihracatta ve turizmde tarihi rekorlara imza atıyoruz. Geçtiğimiz yılı yüzde 5,6’lık büyümeyle kapattık, bu oranla G-20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkelerden biri olduk. Ekonomimiz son 10 çeyrektir kesintisiz büyüyor. Makine ve teçhizat yatırımlarımız son 13 çeyrek boyunca aralıksız büyümesine o da devam ediyor. Sanayi ve turizm gibi döviz getirici sektörlerimiz Cumhuriyet tarihimizde hiç olmadığı kadar güçlendi. İhracatımız da Cumhuriyet tarihimizin rekor seviyelerine çıktı, Mart ayı itibariyle yıllık yaklaşık 256 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik.

Rekorlar kırdığımız bir diğer alan elbette turizm sektörü oldu. Geçen yılı 51.4 milyon ziyaretçi ve 46,3 milyar dolar turizm geliriyle, yani sektörün altın yılı olan 2019 yılının üzerinde bir performansla bitirdik.

Enflasyondaki düşüşün insanlarımızın günlük hayatına daha belirgin şekilde yansımasını sağlamak için de gereken adımları atıyoruz. Önümüzdeki dönem ekonomi politikalarımızı daha da güçlendirmek için şimdiden ciddi hazırlıklar yürütüyoruz. Uzun yıllar ekonomi yönetimimizde yer alan Mehmet Şimşek kardeşimizin koordinasyonunda bir ekip bu doğrultuda hazırlıklar yapıyor. Ayrıca, Hazine ve Maliye Bakanlığımızda, Merkez Bankamızda, diğer birimlerimizde yürütülen çalışmalar var ve inşallah seçimden sonra bunların hepsini bir araya getirip ekonomi politikamızı daha güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz.

HELİN ASLAN- - Peki, artık son soruya geldik. Ama Melik Yiğitel, sormadan önce, dün Cumhurbaşkanı Emine Hanımla birlikte TOGG’u teslim aldıklarında içeriden çok keyifli bir sohbetleri var kendilerinin, o videoyu bir getirelim ekrana, tebessüm ettirdi izleyen herkese de. Onun üzerinden sorunuzu alayım.

Buyurun.

HELİN ASLAN- - Buyurun, Melik Yiğitel.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Helin, yanlış yaptın ya.

HELİN ASLAN- - Neden? Çok keyifliydi.

MELİK YİĞİTEL- Gerçekten çok sıcak ve çok keyifli diyaloglar. Bu TOGG deneyiminiz nasıl oldu, yani nasıl buldunuz; bir? İkincisi, araba artık Emine Hanımın mı, verdiniz mi arabayı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Onun onun tereddütsüz.

MELİK YİĞİTEL- Tamam.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Diğeri makam aracı, ama kırmızı olan eşimin, parasını da o verdi, tereddütsüz.

MELİK YİĞİTEL- Nasıldı kullandınız arabayı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Onu biliyorsun Gemlik’te de kullanmıştım, yani bu aracın kullanımındaki konfor bugüne kadar pek şahit olmadığım, ki buna şu andaki makam otomobilim de dahil, gerçekten çok çok konforu yüksek, yani virajlardan tutunuz da yoldaki gidişler. Tabii elektrikli oluşu filan, onlar da işi daha da huzurlu, rahat hale getiriyor. Ve yoğun bir şekilde de ülke genelinde istasyonlar kurulmaya devam ediyor. Eşim zaten bu araçtan çok çok memnun kaldı, o da çok huzurlu, rahat. Ayrıca, tabii bizim diğer makam otomobili o da gerçekten güzel, huzurlu. Ülkemize hayırlı olsun diyorum.

İlham Beye gönderdiğimizle ilgili olarak da İlham Bey memnuniyeti ifade etti, o da çok çok güzel bir araç, dedi. İnşallah Türkiye yüzyılını, teknolojisini sivil sanayi alanında TOGG ile başlattık diyebilirim. İnşallah hız kesmeden daha büyük yatırımlarla, hizmet ve eserlerle yolumuza devam edeceğiz.

Tabii direksiyona geçince bambaşka hisler, duygular yaşadık. Kolay değil ya, yani bu kadar kısa sürede 177 bin araç siparişi aldık. Bu büyük devletin, bu aziz milletin yerli ve milli bir otomobil markasının olmaması bugüne kadar bunun üzüntüsünü hep yaşadık ve sorumluluktu. Rahmetli Hoca biliyorsunuz Devrim otomobilini o üretimini yapmıştı, biz de devrin otomobilinin üretimini gerçekleştirdik ve şu anda devrin otomobili TOGG sürat, konfor, güvenlik, ne ararsanız var.

HELİN ASLAN- - Peki, o halde artık yavaş yavaş noktalayalım dilerseniz. Sayın Cumhurbaşkanı, yayınımıza katıldığınız için, sorularımızı yanıtladığınız için çok teşekkür ediyoruz.

38 günlük bir süreç var kolaylıklar diliyoruz size de.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Sağ ol.

HELİN ASLAN- - Murat Çiçek, Mustafa Kartoğlu, Belkıs Kılıçkaya, Melik Yiğitel, sizlere de teşekkür ediyoruz sorularınız için. Ve artık Cumhurbaşkanı Özel yayınını burada noktalıyoruz, iyi geceler, hoşça kalın.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Biz de ekranları başında bizi izleyenlere en kalbi duygularla selam, sevgi, saygılarımızı ifade ediyoruz.

MURAT ÇİÇEK- Çok teşekkür ediyoruz Sayın Cumhurbaşkanım, sağ olun.

HELİN ASLAN- - İyi geceler, hoşça kalın.