AHMED ARPAT- Merhaba, Ankara’dan, Çankaya Köşkü’nden iyi akşamlar.
Türkiye Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimlerinden birine gidiyor. Önemli, çünkü Cumhuriyetin 100. Yılı’nda ikinci 100 yılı şekillendirecek kadrolar oylanacak. Adaylar belirlendi, milletvekili aday adaylığı için başvurular sürüyor, ittifaklar destek arayışında, yani çok heyecanlı bir seçim sürecine tanıklık ediyoruz. Heyecanlı ve bir o kadar da buruk.
Buruk dedik, çünkü iki ayrı gün sayıyoruz. Biri seçime kalan gün ki bugün itibariyle 52 gün kaldı. Diğeri ise, depremin üzerinden geçen gün sayısı. Kahramanmaraş merkezli iki yıkıcı depremin üzerinden 45 gün geçti, deprem bölgesinde yaralar sarılmaya çalışılıyor. Depremzedeler çadır kentlere ve konteyner kentlere yerleştirildi. Enkaz kaldırma çalışmaları sürerken, diğer yandan o yıkıma uğrayan 11 ilde yeniden inşa çalışmaları hummalı bir şekilde sürmekte.
Seçim ve deprem ve ekonomi ve dış politika ve tabi gündemdeki diğer başlıklar; tüm bunları devletin en tepesindeki isimle, Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la konuşacağız. Sayın Cumhurbaşkanı, hoş geldiniz yayınımıza.
Şimdi bugünün yayının ev sahibi olarak ben burada tek başıma değilim 4 kişi olarak buradayız. Nazlı Çelik, Star Haber Genel Yayın Yönetmeni bizimle birlikte. Profesör Doktor Burhanettin Duran, SETA Genel Koordinatörü ki Siyasi İşler Programı’ndan bizim program ortağımız. Ve NTV’den meslektaşım Seda Öğretir, hep birlikte soracağız Sayın Cumhurbaşkanımıza sorularımızı.
İzin verirseniz ben başlamak isterim. Şimdi depremle başlayalım, çünkü önemli, gündemin en önemli başlığı. 6 Şubat günü iki yıkıcı deprem dedik, 11 ilde yıkım oldu, can kaybı 50 bini aşmış durumda. Elbette yapılanlar var, yapılması gerekenler mutlaka var. Sizden o ilk 48 saati tam anlamıyla dinlememiştik, şöyle bir 45 günün de değerlendirmesini isteyerek başlamak isterim programa.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle tabii tüm yayın grubuna çok çok teşekkür ediyorum. Bu geceyle birlikte tabii mübarek Ramazan ayını idrak etmeye başlıyoruz. Bu gece sahura kalkacağız ve Ramazan’ın o manevi havasını inşallah teneffüs etmeye başlayacağız. Tüm İslam âlemi için bu manevi huzurun, özellikle depremde ebediyete uğurladığımız şehitlerimize inşallah rahmete vesile olsun, onların şehadet makamının yücelmesine vesile olsun diyorum. Bu arada tabii 100 bini aşkın yaralımız oldu, bütün bu yaralılarımızın şifa bulmasına vesile olsun diyorum.
Tabii bu arada özellikle de enkazların süratle kaldırılması ve bu enkazların kaldırılmasıyla birlikte de bir diğer taraftan şu anda malum bir taraftan çadır kentler, öbür taraftan konteyner kentler, bir diğer taraftan prefabrikler ve şimdi de yarın inşallah temel atmaya başlıyoruz ve bu kalıcı konutların da süratle söz verdiğimiz gibi inşallah 1 yıl içerisinde kalıcı konutları bitirmeye Rabbim bizleri muvaffak kılsın diyorum.
Tabii bu ölçüde büyük bir yıkımın karşısında Türkiye’den daha hızlı refleks gösterecek, harekete geçecek başka bir ülke yok. Biz çünkü geçmişte de bunun imtihanlarını başarıyla verdik. Depremin ilk dakikalarından itibaren çok hızlı şekilde bir durum tespiti yaptık ve Türkiye’nin dört bir yanından ekipleri, araç-gereçleri bölgeye sevk ettik ve Kabinemizin tüm üyelerini deprem bölgesine göndererek her birini bir ilin koordinatörü olarak oralarda görevlendirdik. Ve sağ olsun bakan arkadaşlarım o günden bugüne bölgeden hiç ayrılmadan orada bu koordinatörlük görevlerini yaptılar. Ve her ilin milletvekilleri oralarda görev yaptı. Ve milletvekili arkadaşlarımın orada görev yapmalarıyla yetinmedik ve tüm farklı iller de dahil olmak üzere başta o il, oranın valisi, yine orada bakan arkadaşlarıma onlar da yardımcı oldular ve diğer illerden tüm belediyelerimizi, belediye başkanlarımızı başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere buraya sevk ettik. Ve tabii asker, polis, jandarma, sağlıkçı, madenci, itfaiyeci, aklınıza kim gelirse bölgeye gönderdik. Biliyorsunuz özellikle madencilerden bu yer altı maden çalışmalarında büyük kabiliyetleri var, burada da kendilerinden çok istifade ettik, onları da buraya sevk ettik. Ve binlerce iş makinesini, uçağından helikopterine, gemisinden İHA’sına kadar tüm imkanlarımızı depremzedelerimiz için bu süreçte harekete geçirdik. Depremin ardından ilk birkaç saatte çalışmaların düzene girmesiyle de arama-kurtarma ardından enkaz kaldırma çalışmalarını profesyonelce yerine getirmeye başladık.
Tabii ki o günlerde bir de ağır kış şartları var ve bu ağır kış şartlarına rağmen burada gerek dahili, gerekse harici tüm arama-kurtarma ekiplerinin başarılı çalışmalarını gördük. Yılmadılar, usanmadılar ve bu çalışmaları yerine getirdiler.
Deprem felaketinin ardından ne kadar büyük bir millet olduğumuzu bir kez daha idrak ettik. Milletimiz sağ olsun, asrın felaketi karşısında asrın dayanışmasını gösterdiler. Çok hızlı bir şekilde 3 milyonu aşkın insanımızı bölge dışına tahliye ettik ve vatandaşlarımızın hiçbiri ne deprem bölgesinde, ne de gittikleri yerde yalnız, çaresiz kalmadı. Bundan sonra da en önemli gündemimiz deprem olacak, tek derdimiz yaraları sarmak olacak.
NAZLI ÇELİK- Sayın Cumhurbaşkanı, cenazeler defnedildi, hâlâ defnediliyor, çünkü enkazlar kaldırılıyor. Şehirler yeniden kurulacak, bölge yeniden ayağa kalkacak. Peki, bu işin sorumluları ne olacak? Çünkü siz, “bu işin sonuna kadar gideceğiz” demiştiniz. Bir yandan yargı cephesi işliyor, ilk bakıldığında da yıkılan binaların müteahhitleri akla geliyor, ama müteahhitlerle de sınırlı kalmayacağı çok açık. Bu noktada, gelinen noktada kaç kişi yakalandı soruşturmalar kapsamında, kaç kişi aranıyor ve kaç kişi hakkında iddianame hazırlandı diyelim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Nazlı Hanım, depremde yıkılan binalarda sorumlulukları bulunanlarla ilgili yürütülen soruşturmalarda savcılarımız devrede, 1.364 şüpheli hakkında şu ana kadar işlem başlatıldı. Fakat bu arada 302 şüpheli tutuklandı ve 466 şüpheli adli kontrol altına alındı, 312 şüpheli hakkında da yakalama kararı çıkarıldı. Şüphelilerden 4’ünün yurt dışında olduğu, bunun yanında 64’ünün de öldüğü tespit edildi. Tutuklanan 302 kişiden 106’sı müteahhit, 163 kişi yapı sorumlusu, 15 şüpheli yapı sahibi ve 18 şüpheli de binada değişiklik yapan kişi. Adli kontrol altındaki 466 şüphelinin de 85’i müteahhit, 294’ü yapı sorumlusu, 56’sı yapı sahibi ve 31’i de binada değişiklik yapan kişiler. Adli süreçler devam ediyor, iddianameler de soruşturmaların bitimiyle mahkemelere gönderilecek. Sürecin her aşamasının, yani Adalet Bakanlığı başta olmak üzere yakın takipçisi olacağız. Milletime bu acıları yaşatan, sorumluluklarını yerine getirmeyen adalet önünde bunun hesabını verecek, buradan kaçış yok.
SEDA ÖĞRETİR- Sayın Cumhurbaşkanı, bu yıkım sorumlularının evet yargı süreci takip ediliyor, bir yandan da bunun gibi merakla takip edilen bir konu da, binaların yapımı. Siz 1 yıl süre istediniz oradaki vatandaşlardan…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Kalıcı konutların yapımı.
SEDA ÖĞRETİR- Kalıcı konutlar için. Planlama ne aşamada bu konuda?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda yani bizim biliyorsunuz Çevre Şehircilik İklim Bakanlığımızın özellikle hem geçmiş deneyimleri, hem de elinde tabii tip projeleri var. Şehirlerimizin yeniden inşa ve ihya dönemi resmen ve fiilen şu anda başlamış durumda. Geçmişte tabii attığımız adımlar var, hep söylüyorum; yani Van’da biz bu işi yaşadık, Bingöl’de bu işi yaşadık, İzmir’de bu işi yaşadık, Antalya’da, Muğla’da, Manavgat’ta bu işleri yaşadık. Yani biz sadece şehirlerde o devasa dikey mimari tarzı değil, yani bir taraftan zemin artı 3, bilemedin 4, bu tür binalar yaparken, bir taraftan da biz köy evlerini yapmak suretiyle de bunları ispatladık. Yani biz bu işte çırak değiliz, biz kalfalığı da geçtik, ustalığı yakaladık. Yani gerek binlerce mimarımız, mühendisimiz, yüzlerce akademisyen hocamız, on binlerce işçi kardeşimiz yeni yerleşim yerlerimize ilişkin sahada şu anda kapsamlı bir çalışma yürütüyor. Yani bir taraftan zemin etütleri hızla devam ediyor ve bu zemin etütleriyle birlikte de artık öyle yani sulak-yumuşak zeminler değil sert zeminlerde bu kalıcı konutların yapılması çalışmalarını sürdürüyoruz. Ve 21 Şubat’tan bugüne kadar Gaziantep’te 13 bin 629, Adıyaman’da 2 bin 280, Kilis’te 645, Hatay’da 2 bin 928, Kahramanmaraş’ta 8 bin 773, Şanlıurfa’da 897, Malatya’da 6 bin 644, Elazığ’da 505, Adana’da 1171, Osmaniye’de 1657 ve Diyarbakır’da 1122 olmak üzere toplam 40 bin 104 afet konutunun ihalesi yapıldı. Yine Osmaniye’de 600, Kahramanmaraş’ta 620, Malatya’da 2 bin 800, Adıyaman’da 1500, Şanlıurfa’da 300, Gaziantep’te 310 ve Kilis’te 93 olmak üzere 6 bin 223 köy evinin de ihalesi yapıldı. Böylelikle afet bölgelerinde toplamda 46 bin 327 afet konutu ve köy evinin yapım süreci başladı ve inşallah 1 yıl içerisinde 11 ilimizde 319 bin, toplamda 650 bin konut inşa ederek bunu hak sahiplerine teslim edeceğiz.
Yarın ziyaret edeceğimiz Kahramanmaraş’ta 8 bin 773 konutumuzun temelini Devlet Bey ile birlikte atacağız.
AHMED ARPAT- Sayın Cumhurbaşkanı, şimdi sayıları verdiniz, 46 bin konut diyorsunuz, 1 yıl içerisinde tamamlayacağınızı söylüyorsunuz. Bu önemli bir iddia, ortaya koyduğunuz. Şimdi bazı bilim insanlarından da itiraz geliyor, biraz aceleye mi geliyor acaba diyorlar, bu artçı sarsıntılar sürerken temel atmak ne kadar sağlıklı, diye soranlar var, itiraz edenler var. Sonra Adıyaman’dan birtakım fotoğraflar ortaya çıktı, tarım arazilerinde inşaat yapıldığı yönünde, o iddialara ne diyeceksiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii müddei, iddiasını ispatla mükelleftir. Yani bu konularda özellikle tabii biz ilk defa bu adımları atmıyoruz, bunu söyleyenlerin tabii geçmişinde bu tür adımlar yok. Yani sen 1 seneyi hedef olarak koyarsın da bu 13 ay olur, 14 ay olur, 15 ay olur. Ama biz bunu Van gibi o devasa depremde biz bunu ispat ettik. Van’ın merkezinden ta Erciş’ine kadar, şu anda bu işi yaşamak-görmek isteyenler Van’a giderler, şöyle Edremit ilçesinden bir Van denizini seyrederler. Yani Van denizine nazır böyle bir yeri o depremde, depremin ardından gerçekleştirmiş olan bu iktidar, biz onları orada yaptık. Aynı şekilde Erciş’i baştan aşağı biz yaptık, gerçekleştirdik. Şimdi buralarda da, mesela İzmir’de aynı şekilde, dikey mimariye girmiyoruz ve dikkat edin ilk yaptığımız iş hemen süratle zemin kontrollerini yapmak oldu. Yani o sulak zeminlerde bölgelerde değil, tabii Hatay’da düşünün yani Amik Ovası’nın uzantılarında maalesef bu konutlar, bu inşaatlar yapıldı. Tabii bunlar yapılınca da ne oldu? Şimdi hep aldığımız bilgiler, ne deniyor; işte böyle-böyle, buralar tamamen fay hattı. Düşünün yani, fay hattının üzerinde konutlar yapılmış. Şimdi fay hattının üzerinde bu konutlar yapılırken incelemelere de bakıldığı zaman, hepsi de bakıyorsunuz 2019’dan önceki dönemlere ait olan konutlar. Şimdi tabii bütün bunlarla beraber diyorsunuz ki, şu konutlar işte az zarar-orta zarar veyahut da ağır hasar, ya buralara girmeyin, ama buna rağmen vatandaşımız giriyor. Şimdi bundan sonraki süreçte temennimiz odur ki, bu uyarılara uyarlar ve biz de tabii hedefimizi zemin artı 3, bilemedin zemin artı 4 şeklinde, elimizdeki tip projelerle hareket ederek bu adımları atacağız. Hatta hatta devletin konutlarında veya devletin kendine ait olan inşaatlarda da çünkü çok fark-maliyet de yok. Düşüncemiz şu: Sismik izolatör kullanmak suretiyle oralardaki inşaatları yapacağız, maliyeti her ne kadar biraz artsa da bunların talimatını da Murat Bakanıma verdim, dedim o maliyetlerden de kaçınmayalım. Yani devletin hastaneler gibi, buralarda bu sismik izolatörleri de kullanarak inşaatlarımızı böyle yapalım.
Sonra bir şeyi daha tespit edelim, işte ben kısa bir süre önce biliyorsunuz İstanbul’da devlet yetkilileri ve akademisyenlerle şöyle 110 kişilik bir toplantı yaptık, o toplantının ikincisi Gaziantep’te Murat Bakanımın riyasetinde yapıldı. Yani öğrendiğimiz bizim Van depreminden sonraki dönemde, Kütahya depreminden sonraki dönemde zemin etüdü doğru yapıldığı, zemin dayanıklılığı iyi tespit edildiği, zemin yeterli güçlendirme olduğu takdirde ve en önemlisi fay hatlarından uzak bölgeler seçildiği takdirde o bölgede inşaatlar yapılabilir. Biz zaten Elazığ depreminin üzerinden 15-20 gün geçtikten hemen sonra artçılar da devam ederken temellerimizi attık. Bugün hamdolsun, yaşadığımız şu son depremde özellikle o gün inşa ettiğimiz konutlarımızın hiçbirinde en küçük hasar dahi meydana gelmedi. Şayet artçı depremler nedeniyle döktüğümüz beton ve kalıplarda herhangi bir hasar veya çatlak meydana gelirse, çok hızlı bir şekilde çeşitli bazı tekniklerle onarımı yapılır. Şu an bölgede inşaatları tamamen bu kriterler üzerine planlıyor ve başlatıyoruz. Beton prizlenme, çatlak ve tahribat oluşumuna dair hassasiyetlerimiz var. Bu noktada beton döküm süreçlerini mühendislerimiz çok titiz ve dikkatli bir şekilde yapıyorlar. Tabii beton dökmede de özellikle geçmişte kalan türde değil artık mikserlerle beton dökme işlemlerini yapıyoruz. Tabii mikserlerle yapılan bu işlemlerde de özellikle yani kullandığınız çakıldan, yani deniz kumu falan değil, çimentosuna varıncaya kadar oradaki hassasiyetlerimiz çok-çok önemli ve buradan hassasiyetle de bu adımları başarılı şekilde atmış oluyoruz.
BURHANETTİN DURAN- Sayın Cumhurbaşkanı, bu asrın felaketi tabii 11 şehrimizi vurdu ve bu şehirlerimizde hummalı bir faaliyet var bu depremin yaralarını sarmak için, bunları bize anlattınız. Ancak, aynı zamanda şöyle bir gerçekliği de tekrar hatırladık: Türkiye’de başka şehirlerimiz de, başta İstanbul olmak üzere deprem riski altında. İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehri ve insanımız artık bu riski yakından hissediyor. Acaba İstanbul’umuz depreme hazır mı, bu konularla ilgili ne gibi hazırlıklar var, neler söylemek istersiniz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Burhanettin Bey, Ben tabii İstanbul çocuğuyum, orada doğdum, orada büyüdüm ve yaklaşık 5 yıl İstanbul Büyükşehir’in Belediye Başkanlığını yaptım ve İstanbul’u tabii iyi tanıyorum. Yani aşırı derecede olmak yalan yanlış olur, yani depremin tehdit etmeyeceği diyebilirim ki hiçbir şehir olamaz, yani buna Ankara da dahil. Ama bence bir de deprem felaket tellallığı yapmayı da doğru bulmuyorum. Bu da neyi getirir? Bu da o şehirlerimizde yaşayan insanların bir defa o şehirlerde yaşama noktasında onları adeta tehdit altına almayı getirir.
Fakat ben şunu söyleyeyim: İstanbul’un Belediye Başkanıyken benim İstanbul’a girişi vizeye tabi tutma diye bir tezim vardı, yani İstanbul’a böyle her gelen rahatlıkla girsin, bu olamaz, yani İstanbul’a girmenin bir bedelinin olması lazım. Bakın Londra’ya giremezsiniz, Londra’da belli kuralları var, bu işin, eğer bu varsa sizde o zaman size müsaade ederler girerseniz. Bunun sebebi nedir? Yani deprem olarak kastetmiyorum. Nedir? Trafiktir, oralarda araç, otoparklar, şunlar-bunlar, bütün bunlarla ilgili olarak bunlara belli yasaklar koymuştur. İstanbul’da da Belediye Başkanlığımda benim 8 milyondu İstanbul’un nüfusu, ama şu anda İstanbul’un nüfusu 15 milyonu geçti, böyle bir durumda.
Ve bir de tabii planlama noktasında İstanbul maalesef zannedildiği gibi planlanmadı, zannedildiği gibi planlar uygulamaya konulmadı, çünkü kimse o planlara ne yapmıyor? Uymuyor. Şimdi burada biz bu zamana kadar, mesela bizim bir iddiamız vardı ta Belediye Başkanlığından beri, kentsel dönüşüm projeleri dedik ve bunları da büyük ölçüde hayata geçirdik. Ama bu projelere biz şimdi devlet olarak devam ediyoruz, fakat muhalefet bunun karşılığında çıktı sağda-solda kentsel dönüşümü rantsal dönüşüm diye tanımlamaya başladı, çünkü işlerine gelmiyor. Rant toplama işi maalesef muhalefete ait, bu işi onlar iyi beceriyorlar, iyi başarıyorlar.
Bakın, İstanbul’un meşhur yerlerinden bir tanesi vardır Fikirtepe. Fikirtepe iki ilçeye hitap eder, Kadıköy, Üsküdar. Ve biz Fikirtepe’de bu kentsel dönüşüm için adeta, affınızı sığınıyorum, yırtındık ve buradaki bu kentsel dönüşümü yeni yeni hayata geçirdik, o kadar sıkıntılar yaşadık.
Mesela aynı şekilde Üsküdar’ın Küplüce’sinde, Ferah Mahallesi’nde, Yavuz Türk’te, oralarda yine şu anda muhteşem konutlar yaptık bu kentsel dönüşümle. Ama benim vatandaşım oranın belli bir kısmında çok direndi, yaptırtmadı. Hatta benim kendi oturduğum yeri de ben o yıkıma tabi tutturdum ki bizi görsünler, onlar da buna uysunlar diye Burhaniye’de. Ve şu anda mesela oraları gidip bir görseniz, bir gezseniz oralardaki kentsel dönüşümün ne kadar güzel, ne kadar hakikaten insanlara gurur, onur verici olduğunu görürsünüz. Ve şimdi benim mesela bundan işte bir ay kadar önce yolumu kestiler, dediler ki, Başkanım, ne olur gel bizimkileri de yık. Ya dedim bak ben size bir sene önce söyledim ya, bir sene önce bunları yapsaydık bak şimdi sizin konutlar da aynen bu duruma gelecekti. Ya bir hata yaptık, şimdi başlayın bu işe, biz kefiliz. Tamam dedim, ben o zaman Belediye Başkanımıza da söyleyeceğim, buralara da hemen inşallah başlatalım dedik.
Ama inanın mesela Star Grubu orada gidip bir çekim yapsa, oraları bir görse, o güzellikleri bir görse, hâlâ devam ediyor, bitenler var çok yoğun bir şekilde, ama bitenlerin dışında hala devam eden inşaatlar var. Tam Çamlıca Camii’nin alt kısmını filan kapsayan bir yer, artık manzarasıyla, her şeyiyle çok çok güzel bir yer. Şunda bazen takılıyorlar bana rakamlarla, ya diyor şimdi yıkılan binanın bedeli, rakamı diyor olsa olsa şuydu, ama şimdi diyor en az 1’e 5, 1’e 10 katladı, bu hale geldi. Şimdi tabii giriş katların da artık dükkânlar, mağazalar, bunlar açılmaya başladı. Yapıldıktan sonra herkes, tamam, Allah razı olsun diyor da, işte oraya kadar hakikaten çok çok çileden çıkarıyorlar.
Hatta ben bir gün, mahalle camimizin önünde Cuma Namazından sonra toplandılar, onlara hitap ettim, dedim ki, ya ne olur gelin şu binalarınızı bize müsaade edin yıkalım. Bak kiranızı veriyoruz, sizleri nereyi ister, beğenirseniz bulun, kirasını biz ödeyeceğiz, hemen biz süratle de buralarda bu yıkımları yapalım. Korkuyorum dedim, yarın-bir gün buralarda deprem olur, bir şey olur, yıkılır, ondan sonra bunun hesabını kime soracaksınız? Gelip Erdoğan’a soracaksınız, beni bu durumda bırakmayın. Hatta onların çekimleri var, bazı televizyonlar onları yayınlamıştı. Bu tür şeyleri de hep halkımla yaşadım, çünkü yaşayarak geliyoruz.
Peki, böyle bir şey burada olmaz mı? Burada da olur, ama maksat şimdiden tedbirlerimizi alalım. İşte malum Elazığ depremini yaşadık, Malatya depremini yaşadık, oralarda bütün yaşadıklarımız ortada, Van ortada, Kütahya ortada, bütün buralarda bunları yaşadık. Türkiye bir deprem ülkesi, onun için bütün tedbirlerimizi alıyoruz, alacağız, başta büyük şehirler olmak üzere inşallah bunlardan hummalı çalışmalarla en az hasarla bunları atlatmaya gayret edeceğiz. Tabii hiçbir vatandaşımızı çürük bir yapıda, evde yaşatmayacağız inşallah. İnşallah CHP ve ortakları bu depremden ders çıkarmış olurlar da kentsel dönüşüm projelerinin karşısında durmaktan vazgeçerler diyorum.
SEDA ÖĞRETİR- Depremden sonra depremzedelerin yurtlara yerleştirilmesi amacıyla üniversiteler uzaktan eğitime geçirildi. Şimdi siz de anlattınız, işte çadırların, konteyner kentlerin kurulması ve yaygınlaşmasıyla birlikte artık hem öğrenciler, hem hocalar bir an önce okullarına, birbirlerine kavuşmak istiyorlar. Yüz yüze eğitime üniversitelerde ne zaman geçilecek?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bu konuyla ilgili YÖK’e gerekli talimatları zaten verdik ve YÖK de bu süreç içerisinde yüz yüze eğitimle alakalı nasıl kovid döneminde belli bir süre ki yaklaşık 2 sene sürdü, ne yaptık? Online sistemle işi götürdük. Tabii burada inşallah böyle uzun bir süre olmayacak, ama şu anda diyoruz ki; online sistemle biraz devam edelim, çünkü şu anda bizim yurtlarımız, KYK çok işimizi görüyor, çünkü yurtlarda bir güven var. Ben çünkü Osmaniye’deki yurda gittim, 2 bin 500 kişilik bir yurt, orada baktım vatandaşlarım oraya yerleşmişler, yemek, her şey orada çıkıyor, çocuklar için abur cubur da var, çocuklar da gelip o abur cuburlardan onlardan alıyorlar, herhangi bir ücret, şu-bu, filan-falan yok. Onlarla beraber oturduk yemeğimizi yedik. Bir defa, yurt binası güven veriyor, tabii vatandaşla sohbetimde baktım onlarda da bir güven var.
Tabii şartlar yeniden süratle elverişli olursa uzaktan eğitim ile yüz yüze eğitim harmanlandığı hibrit öğretim seçeneği tabii ki değerlendirilecektir. Bunun için öncelikle depremzede vatandaşlarımızın güvenle ve huzurla barınacakları kapasitenin tabii oluşturulması gerekiyor. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz, devamlı YÖK Başkanımızla bu konuda da irtibat halindeyiz ve gereken adımların atılmasını da sağlayacağız. Çünkü yüz yüze eğitimle tabii ki online mukayese edilemez, bunun adımını da inşallah atmak suretiyle yeniden hayatımıza dönmüş olacağız.
BURHANETTİN DURAN- Sayın Cumhurbaşkanım, bu deprem olduktan sonra dünyadan birçok ülke Türkiye’ye yardım gönderdi Türkiye insani yardım konusunda öncü bir ülke olduğu için. Fakat özellikle bu Türk Devletleri Teşkilatı’nın önemli bir inisiyatif aldığını gördük ve Ankara’da bir Olağanüstü Liderler Zirvesi toplandı. Bu zirvedeki mesajları nasıl değerlendirdiniz, nasıl gördünüz?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Burhanettin Bey, tabii bu Türk Devletleri Teşkilatı’yla biz artık yekvücut olduk. Onların herhangi bir sıkıntısında biz yanlarında olduk, bizde herhangi bir sıkıntı olduğunda onlar bizim yanımızda oldu. Arama-kurtarma çalışmalarından deprem yaralarının sarılmasına varıncaya kadar kardeş ülkelerin desteklerini gördük.
Ayrıca, ülkemizde dayanışma gösteren Türk Devletleri Teşkilatı’nın Olağanüstü Zirvesi’ni de Ankara’da düzenledik ve burada önemli bir adım atarak Türk Devletleri Teşkilatı sivil koruma mekanizmasının tesisini kararlaştırdık, bu önemli bir adımdı. Temennimiz, bu mekanizmaya hiç ihtiyaç duymamak, ancak her türlü afete de hazırlıklı olmalıyız ve buna dayalı olarak bu adımı attık.
Başta Azerbaycan olmak üzere gerek Kırgızistan, gerek Kazakistan, Türkmenistan sağ olsun hepsi de buna geldiler ve buradaki çalışmaları onlar da aynı heyecanla takip ettiler.
AHMED ARPAT- Seçime geçelim.
NAZLI ÇELİK- Evet, deprem bloğundan seçime geçelim. Türkiye önemli bir seçime hazırlanıyor, Türkiye Cumhuriyeti’ni artık ikinci yüzyıla taşıyacak kadrolar belirlenecek, elbette kampanya süreci önemli. Yayına girmeden evvel sormuştum size, yarın da bölgeye gideceğinizi tekrar söylediniz Sayın Devlet Bahçeli’yle birlikte.
Bu seçimde AK Parti’nin motivasyonu ne olacak, sloganı ne olacak, nasıl bir kampanya süreci yönetecek Sayın Cumhurbaşkanı? Tabii ki acının gölgesinde depremin burukluğunda gerçekleşecek bir süreçten bahsediyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu konuyla ilgili biliyorsunuz daha önce de açıkladım, yani alışılmış bir seçim kampanyası düşünmüyoruz, çünkü ortada bir hüzün var. Yani bu hüznün olduğu bir dönemde bizim şeyimiz, dedik ki biz müziksiz bir kampanya süreci yaşayacağız. Şehirlerimizin tamamında her bir vatandaşımızın kapısını çalacak, neler yaptık, neler yapacağız, tek tek bunu anlatacağız, çünkü bizim bagajımız elhamdülillah dolu. Türkiye yüzyılı vizyonumuza vatandaşlarımızı ortak edecek, büyük ve güçlü Türkiye’nin imarında her bir insanımıza ihtiyacımız olduğunu anlatacağız. Tabii milletim 20 yılda samimiyetimizi gördü, bize inandı. Samimiyet üzerine, güven üzerine inşa edilen her birliktelik ebedidir.
Şunu bir defa çok açık, net ortaya koymam lazım: Bizim bu 20 yılda ürettiklerimiz, yaptıklarımız, ülkemize eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, tarımda, dış politikada neler yaptık ve bundan sonrada bizler neler yapacağız, bütün bunları istiyoruz ki vatandaşlarımıza anlatalım. Ve biz dikkat ederseniz bir hayali konuşmuyoruz, biz gerçekleştirdiklerimizi konuşuyoruz ve bu gerçekleştirdiklerimizin üzerinde benim halkım yaşıyor. Yani örneğin, biz göreve geldiğimizde 6 bin 100 kilometre yol vardı, ama biz bu yolu 29 bin kilometreye çıkardık, bu şu anda yaşanan bir şey, yaptıklarımız ve bunların üzerinde, yani otoyollardan tutun da otobanlara varıncaya kadar hepsi. En basitinden, yani sadece İstanbul’dan İzmir’e biz eskiden 6,5-7 saatte giderdik, ama şimdi bu 3 saate, 3,5 saate indi, bu yaptığımız yolla.
Bütün bunların yanında, biz göreve geldiğimizde Türkiye’de 26 tane havalimanı vardı, ama şimdi bu havalimanı sayısı 58. Ve Türkiye’nin dört bir yanına artık bu havalimanlarıyla ne yapıyorsun? Ulaşabiliyorsun. Yani biz batıda ne varsa doğuda o olacak dedik. Yani batıda var, Doğu, Güneydoğu’yu bırak demedik. Niye? Türkiye 780 bin kilometrekaresiyle bizim vatanımız. Vatanımızın dört bir yanını bizim inşa ve ihya etmemiz gerekir dedik, onun için de biz eğitimde attığımız adımlarla 78 üniversitemiz varken şimdi 208 üniversitemiz var. Batıda üniversite var, bırak Doğu’yu, Güneydoğu’yu demedik, şu anda Iğdır’da da, Ağrı’da da, Muş’ta da, hepsinde, Hakkari’ye varıncaya kadar üniversitemiz var mı? Var. Yani artık Güneydoğu, Doğu’daki benim bir vatandaşım çocuğum benim üniversiteye girdiği zaman hali ne olacak demiyor. Ya?.. Nasıl olsa benim şehrimde üniversite var, bu üniversiteye gider diyor, gidebiliyor; işi buraya kadar taşıdık eğitimde.
Bakın, ilkokullarda çocuklar kitap bulamıyordu, kitap. Bunu biz kendimizden örnek verelim, belki sizler de yaşamışsınızdır, yani biz mesela kitabımızı bulamazdık, kırtasiyeci dükkânına gittiğimiz zaman bize 1 hafta sonraya, 10 gün sonraya gün verirlerde, 1 hafta, 10 gün sonra gider oradan kitabımızı, defterimizi alırdık, bugünleri yaşadık. Bugünler kimin günleriydi? CHP’nin günleriydi, onlar bize bunları yaşattı. Ama şimdi biz okullar açılırken sıraların üzerine bütün kuşe kağıtla bu kitapları koyuyoruz ve çocuklarımız okul başlarken kitaplarını önlerinde buluyor ve böylece huzurla eğitim-öğretim yılına başlıyorlar, bunları yaşadık.
Gelelim hastanelere, hastaneler noktasında sağlıkta bizler Sayın Kılıçdaroğlu’nun, bay bay Kemal’in SSK’nın Genel Müdürü olduğu dönemleri biliyoruz. Rahmetli Savaş Ay bir program yapmıştı, Savaş Ay’ın programında Beyefendiyi gayet iyi anlatıyordu orada. Okmeydanı SSK, benim de semtimin olduğu yerdi, Okmeydanı SSK’da, af edersiniz, ölüp de rehine alınanları anlatıyordu, bunları yaşadık. Şimdi orası Profesör Doktor Cemil Taşçı Şehir Hastanesi oldu, biz yaptık, nereden nereye. Şimdi biz şehir hastanelerinden bahsediyoruz, çıkıyor bay bay Kemal diyor ki, biz diyor şehir hastanesi filan yapmayacağız, diyor. Ya eğer şu şehir hastaneleri olmasaydı, Ankara’da şu iki tane şehir hastanemiz olmasaydı, İstanbul’da olmasaydı biz kovidde filan ne yapardık ya? Eğer biz kovidi falan başarılı bir şekilde atlattıysak işte bu şehir hastaneleri vasıtasıyla atlattık. İşte Isparta’daki şehir hastanesini düşünün, Mersin’i düşünün, Adana’yı düşünün, yani oralardaki şehir hastaneleri bizim bu süreci başarıyla atlatmamıza vesile oldu. Ve bundan sonraki süreçte de bizim bu şehir hastaneleri sayısını 19-20 ki büyük şehirlerin tamamına bu şehir hastanelerini de yapacağız, çünkü sağlıkta başarılı olmaya mecburuz. Ha bunun yanında eğitim-araştırma hastanelerimiz her ilde var, yine bunlara da devam edeceğiz. Çünkü sağlıklı bir ülke olmadıktan sonra bir yere varmanız mümkün değil. Ulaşımda aynı başarı, tarımda aynı başarı devam ediyor ve diplomaside aynı başarı. Diplomasinin zaten başarılı olan en büyük örneği de Rusya-Ukrayna, diğerlerine gitmeye gerek yok. Rusya-Ukrayna Savaşında arabulucu ülke olarak şu anda parmakla gösterilen tek ülke Türkiye. Ha muhalefet bunu kabul eder-etmez, o ayrı mesele, ama biz zaten dünyada kabul görmüşüz bu konuda. Yani bir Karadeniz tahıl koridoru olayında Türkiye’nin başarısı hepsinin dilinde dünyada. Hatta Sayın Putin’le aramızda yaptığımız görüşmelerde çok açık, net. O da sağ olsun, ben diyor tahıl koridorundan tahılı göndereyim, ama Avrupa’ya buradan yüzde 44 gidiyor gitmesin, az gelişmiş Afrika ülkelerine bunu gönderelim. Ben de kendisine dedim ki; o zaman siz tahılı gönderin, biz de burada onu una çevirelim, değirmenlerimizden geçirelim, değirmenlerimizden geçirdikten sonra biz de bunu az gelişmiş ülkelere buradan gönderelim, böyle bir mutabakatımız var. Şimdi şurada iki-üç gün içerisinde Sayın Putin’le tekrar bir telefon görüşmemiz olacak ve adımlarımızı bu alanda da atacağız. Tabii aynı şekilde gübrede tabi ihtiyaçlar var, bunları yine temin edeceğiz, tedarik edeceğiz ve yine bunları da dünya piyasalarına, az gelişmiş ülkelere göndererek, onları rahatlatmanın gayreti içerisinde olacağız. Örneğin bugün Gambiya Büyükelçisi’nin agremanını aldım ve onunla da bunları konuşurken ondan da aynı teşekkürü aldım.
Şimdi bizim bundan sonraki sürece yönelik atacağımız çok adımlar var. Ve özellikle de Türkiye eğer dünyada birçok alanda ki bunlardan bir tanesi de, şu anda ekranları başında bizi dinleyenler bunu duyacak; sıfır atık konusunda Türkiye’nin örnek uygulamaları var. İşte bizim Hanım bu ay sonu itibariyle Birleşmiş Milletler’de bir sunum yapacak. Bütün bunlar hepsi Türkiye’nin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok çok önemli. Bir şey yapıldığı için bu davetleri alıyorsunuz, bir şeyler yapıldığı için özellikle de Türkiye’yle bu tür adımlar paylaşılıyor. Ve Türkiye’ye yaşattığımız her biri sessiz devrim niteliğindeki yapısal reformları dile getirsem günler sürer. Ama özetlenmeyecek, anlatmakla bitmeyecek işler yaptık, olmaz denilenleri başardık. Hep diyorum ya nereden nereye diye, işte o kelime arası öyle uzun ki anlata anlata bitiremeyiz. Ben kimine Ayasofya derim, nereden nereye geldiğimizi anlar. Ama Ayasofya dediğim zaman bunu anlamayanlar var. Kimine Karabağ derim, bunu anlayan olur, ama hâlâ anlamakta zorlananlar olur. İşte biz Ayasofya dediğim zaman anlayanlarla beraber yol yürüyoruz, Karabağ dediğim zaman anlayanlarla beraber yol yürüyoruz. Mesela kimine TOGG derim, anlayanı var, anlamayanı var, ama kat ettiğimiz mesafeyi anlar. Bazısına Karadeniz’de doğal gazı keşfettik derim, geldiğimiz yeri kavrar. Kimine İHA’larımız, SİHA’larımız, Akıncılarımız, hatta hatta daha da ileri gitmek suretiyle bu noktada insansız hava araçlarında geldiğimiz noktayı anlattığımda bunu anlayanlar, ama dünya anlıyor da bizde hâlâ anlamayanlar var. İşte Kızıl Elma diyorsun adam anlamıyor. Kızıl Elma bir ufuktur, dolayısıyla o ufku yakalamak herkesin kârı değildir. Tabii kimine de yani yılda 1 milyona varan istihdam oluşturduk deriz, emeğin, alın terinin, evine ekmek götürmenin anlamını bilen ne manaya geldiğini bilir, ama bilmeyen de var.
AHMED ARPAT- Efendim, şimdi Millet İttifakı’nı sormak isterim, zira orada 6 siyasi parti bir araya geldiler, uzun müzakereler sonucunda bir politika ortaya konuldu. Nihayetinde aday belirleme süreci yaşandı, orada da bir kriz söz konusuydu ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın adayı olarak duyuruldu, yanında da 7 cumhurbaşkanı yardımcısı var. Siz bu, 1 cumhurbaşkanı ve 7 cumhurbaşkanı yardımcısı modelini nasıl yorumluyorsunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve oturduğunuz yerden karşıya baktığınızda yeni kriz potansiyeli görüyor musunuz rakibinizde?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Ahmet Bey, öyle bir soru sordun ki bunun cevabı verilmez ki, bu çok tehlikeli bir soru. Zira şu anda o masanın ortaya çıkardığı aday, biz Cumhurbaşkanı olduğumuz zaman bizim bir Başkan Yardımcısıyla çıktığımız yolda bizimle istihza ediyordu, alay ediyordu, kaç tane cumhurbaşkanı yardımcısı yanına alacak, diyordu. Şimdi bana sorduğu bu soruyu şu anda bay bay Kemal, 1 tane değil, 5 tane değil, 15 tane değil, cumhurbaşkanına kimse diyor böyle bir soru soramaz ki, bu 15 de olur, 150 de olur, 1500 de olur; ben söylemiyorum, o söylüyor. Ya böyle bir devlet yönetimi olabilir mi? Kaldı ki daha ileri gitti, şu anda Ankara ve İstanbul belediye başkanlarını da ne yaptı, onları da cumhurbaşkanı yardımcısı olarak taltif ettiğini söylüyor. Öbür tarafta, terör örgütünün Parlamentodaki uzantısını da ne yaptı, onu da masaya ortak etti, beraber yürüyorlar.
Arkadaşlar; devlet yönetiyoruz devlet, yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir kabile devleti değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetecek olanların her şeyden önce buradan nasibini alması gerekir. Öyle lafla, sadece ben buradan bir cumhurbaşkanlığı kaparsam veya herkese şuradan sandalyeler dağıtırsam, bu cumhurbaşkanlığını alırım anlamıyla bir ülke yönetilemez. Tam anlamıyla bir eski Türkiye fotoğrafı olan koalisyon mantığıyla çalışıyorlar. Dile getirdiğiniz tablo bile, bunların dertlerinin millete hizmet olmadığını gösteriyor. Aç tavuk kendini darı ambarında zanneder. Dağıt sandalyeleri, al cumhurbaşkanlığını; havaları bu, bu kadar basit.
NAZLI ÇELİK- Efendim, muhalefet cephesinde sonucu en merak edilen soruydu aslında HDP’nin tutumu. Kılıçdaroğlu, Pazartesi günü HDP yöneticileriyle bir araya geldi. Bugün yaptığı açıklamada da aday çıkarmayacağını söyledi. Net olarak doğrudan Kılıçdaroğlu’na bir destekleme mesajı söylemese de beklenti o yönde, siz nasıl değerlendiriyorsunuz hem bu görüşmeyi, hem de tutumu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- HDP zaten en başından beri bu masanın yedinci ortağıydı. Biz ne dedik? Bir gizli ortak var, nerede? Masanın altında demiştik hatırlarsanız. Şimdi masanın altından üstüne çıktı böylece. CHP ile HDP’nin azami müşterekleri olduğunu biliyoruz, ama bunu tabii milletimize anlatmamız gerekiyordu. Düşünün, HDP eşittir PKK’dır, HDP eşittir YPG-PYD’dir; bunu her zaman söyledik. Bu denklemde CHP’nin yeri nerede kalıyor, bunu benim milletim düşünsün. Yedili masadaki diğer partilerin yerini vatandaşım benim bir daha düşünsün. Benim vatandaşım millidir, benim vatandaşım yerlidir, benim vatandaşım özellikle dışarlardan yönetilen emperyal kafaların mahkûmu değildir. Emperyal kafaların tamamen dışında, milli ve yerli olan bir yönetime benim vatandaşım layıktır. Ve özellikle de Diyarbakır’da Yasin Börü’leri öldüren… Yasin Börü, Kürt bir evladımızdı, kim öldürdü? İşte şu anda içeride olan kişiler, onlar istikamet verdi ve onlarla beraber 51 evladımız Diyarbakır’da öldürüldü. Benim şimdi Kürt kardeşlerim bunun hesabını bunlara sormayacak mı? Hâlâ özgürlük-özgürlük, neyin özgürlüğü? Eğer benim vatandaşlarımı Kürt de olsa, Zaza da olsa, ne olursa olsun, eğer bunların ölümüne neden olmuş olanları biz dışarı çıkartmak için gayret sarf edenlere yol açıyorsak, bunun hesabını ne bu dünyada, ne de ebedi alemde veremeyiz. HDP eş başkanlarından biri, Bay Kemal’in ziyaretinden sonra “gelecek dönem yapılacakları istişare ettik” dedi. HDP’lilerin planları arasında neler var? PKK’lı teröristlere yönelik operasyonlarımızın durması var, Öcalan için, Demirtaş için oy vermek var, Kandil’dekilerin talimatlarını uygulamak var; HDP’nin bunlardan başka gündemi yok, altılı masanın görüştüğü HDP işte budur. Kandil’deki terörist elebaşıları da zaten altılı masanın kendileri için umut oluşturduğunu söylüyorlar. HDP’nin destek verdiği bay bay Kemal’i, Kandil’e umut veren bir aday olarak görüyorlar. Meral Hanım, “HDP de, HDP’nin talepleri de masaya gelemez” demişti. Ama şimdi HDP, aday çıkarmayarak, bütün varlığıyla bu kumar masasına oturmuş durumda. HDP’liler verecekleri destek karşılığında elbette taleplerinin karşılanmasını isteyeceklerini açıkça belirtiyorlar. Bu taleplerin ne olduğunu da elbette neresi belirliyor? Kandil. Milletim bunların oynadığı oyunu görüyor, 14 Mayıs’ta inşallah hepsine gereken dersi benim aziz milletim verecek.
SEDA ÖĞRETİR- HDP demişken, İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu’nun bugünkü çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz bu konuda?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii ben tamamını izleyemedim, ama arkadaşlarımdan aldığım bilgi, yani bu masanın ilkesizlik üzerine kurulu olduğunu biz zaten hep söyledik. Masadakilerin birbirine güvenmediğini, birbirlerine pusu kurduğunu her zaman dile getirdik. Ve tabii Meral Hanım, bu masayı biliyorsunuz kumar masası olarak zaten anlattı. “Biz noterden gelecek talimatlarla hareket etmeyiz” dedi. Ve hile-hurda, hainlik, bu masada her şey var, herkes birbirine çalım atıyor. Kimin hesabı diğerine uyacak-uymayacak, bunu tabii önümüzdeki günler çok daha iyi gösterecek. İçlerinden bazılarının gerçekleri görmesi, hakikati dile getirmesi tabii ki önemli, ama yapılan açıklamalara baktığınız zaman, isim vermeyeceğim uygulamalara bakalım; uygulamalara baktığımız zaman, bunların bu durumları iyi değerlemesi de maalesef işlemlerle uyumlu değil ve buradan başarı beklemek de mümkün değil.
BURHANETTİN DURAN- Sayın Cumhurbaşkanım, bu 14 Mayıs seçimlerinde siz de, zatıâliniz de Cumhur İttifakı’nın adayısınız. Bu seçimlerde ne bekliyorsunuz, HÜDA PAR’ın desteği biraz konuşuldu, medyada tartışıldı, yeni Cumhur İttifakı’na destekler olur mu? Bu konudaki değerlendirmenizi merak ediyoruz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Cumhur İttifakı’nın 14 Mayıs seçiminden de zaferle çıkacağında bizim ittifak olarak hiçbir kuşkumuz yok. Cumhur İttifakı, siyasette birlik ve beraberliğin, samimiyetin adresi. Yerli ve milli siyaset yapan, milletin değerleriyle barışık siyasi partilere kapımız açık, az önce de ifade ettiğim gibi. Yani şu anda Cumhur İttifakı’nın içerisinde yer alan gerek Büyük Birlik, gerek HÜDA PAR’la ilgili bazı uydurma yaklaşımlar falan var. Biz burada bir defa ittifakımızın ilkelerinde zaten uyumlu olmuşuz, eğer bu uyum olmasa zaten beraberce Cumhur İttifakı’nın içerisinde bu yolda yürüyemeyiz. Yani şu anda HÜDA PAR’a yakıştırılmak istenen bazı çirkinlikler var, bunların hepsini zaten HÜDA PAR yetkilileri kabul etmiyorlar, böyle bir şey yok. Bizim diyorlar, yani terör örgütleriyle yakından-uzaktan hiçbir ilgimiz olmamıştır, hiçbir ilgimiz de olmaz, diyorlar. Ve tamamıyla yerli ve milli bir yapı ve bu yapıyla ilgili zaten yerli ve milli olmayan bir yapıyla bizim yol yürümemiz de mümkün değil. HÜDA PAR da Cumhur İttifakı’na desteğini bundan dolayı açıkladı. Bu desteği çok önemli ve kıymetli buluyorum.
Yeni gelişmeler, Cumhur İttifakı’na katılımlar olursa da bunu biz olumlu karşılarız. İttifakımızdaki birliktelikleri yedili masa gibi koltuk pazarlığı üzerinden değil ilkeler üzerinden yürütüyoruz. İlkesel olarak aynı noktada buluştuğumuz tüm siyasi partilere özellikle kapımız açık. Az önce de ifade ettiğim gibi, eğer Karabağ’da buluşabiliyorsak, Kızıl Elma’da buluşabiliyorsak, aynı şekilde eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette aynı istikamet üzere buluşabiliyorsak bizim zaten ayrı kalmamız diye bir şey yok. Yani Libya’da eğer biz buluşabiliyorsak, Akdeniz’de aynı şekilde buluşabiliyorsak, ne bileyim Karadeniz doğal gazında aynı şekilde buluşabiliyorsak, bizim istikametimiz aynı demektir.
NAZLI ÇELİK- Yeni katılımlarla genişleyebilir mi efendim Cumhur İttifakı, söz konusu mu?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Eyvallah eyvallah. Süreç içerisinde takvimi eğer aynen uygulayabiliyorsak seve-seve, kapımızı kapatmamız mümkün değil, ama zaten şurada fazla da bir zaman kalmadı.
AHMED ARPAT- Efendim, tabii her seçim dönemi siyasi partiler için de bir yenilenme fırsatı yaratıyor. Şimdi parti genel merkezlerinde ciddi bir yoğunluk var, milletvekilliği aday adaylığı için başvurular sürüyor. Mevcut milletvekili listelerinden kaçta kaçı değişecek? Bununla birlikte Kabineden bazı isimlerin bu afet bölgesinde şehirlerden milletvekili adayı olarak tasarrufu söz konusu sanırım, bu yönde haberler çıkıyor, doğru mudur efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Ahmet Bey, her şeyden önce tabii yenilenmeye, tazelenmeye, yeni başlangıçlar yapmaya her zaman ihtiyaç var. Kongre süreçlerimizde parti kadrolarını yeniliyor, tabii ki gençleştiriyoruz. Çok dinamik ve Türkiye’nin en büyük gençlik kollarına sahip partisiyiz. Beşeri sermayemiz bizim çok zengin. Kabinede görev alabilecek yetkinlikle çok sayıda arkadaşımız mevcut.
Burada tabii bir şey söyleyeyim, şu anda şahsımdan bahsettiğim için bu biraz zor olabilir, ama şunu bilmenizi istiyorum ki; dünyadaki siyasi liderler içerisinde baktığınızda kıdem konusunda en büyük kıdeme, en ileri kıdeme bu kardeşiniz sahip. 20 yıldır, yani Başkanlıktan Cumhurbaşkanlığına kadar bütün bu görevleri gerek ulusal, gerek uluslararası alanda gerçekleştirdik yaptık, hala da devam ediyoruz yapıyoruz. Ve bütün bu hizmetlerimizde uluslararası kuruluşların, kurumların bütün organizasyonlarını yaşamış birisi olarak, uluslararası anlaşmalara imzaları atan birisi olarak bu işin içerisinde bulundum.
Tabii her bir çalışma arkadaşım daha iyi hizmet edebilmek düşüncesiyle hareket ediyor. Değerlendirmelerimiz neticesinde tabi ki nihai kararımızı vereceğiz. Burada belli bir tecrübe var. Yani tecrübe, siyasi iradede başarının en önemli kilit noktasıdır. İki kavramı ben çok benimserim; bunun birisi inançtır, birisi güvendir. Bir diğer ifadeyle de; istikrar ve güvendir. Yani bu iki kavramı eğer başarıyla siz uyguluyorsanız, ortaya koyabiliyorsanız, orada neticeyi yakalarsınız, alırsınız. Ve bugüne kadar bu tür neticeleri eğer Türkiye başardıysa böyle başardı, böyle aldık bunları. Ve bundan sonraki süreçte de gerek kabine oluşumunda, gerek şu anda partimizin yeni aday listelerinin hazırlanmasında arkadaşlarımla beraber geniş bir istişare zeminimiz var. Benim 2 Başkanvekilim, bunun yanında seçim işleriyle ilgili Başkanım, Teşkilat Başkanım, Gençlik Kolları Başkanım, bunun yanında Kadın Kolları Başkanım, bu komisyonun içerisinde onlar da varlar, beraberce onlarla istişarelerimizi yapıyoruz, ondan sonra da nihai kararı verip adımlarımızı atıyoruz.
AHMED ARPAT- Şeyi soracaktım, Kabineden isimler efendim aday listesinde.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Kabineden olan arkadaşlarımın hemen hemen her birisini şu anda belli illere adaylar olarak görevlendirdik. Yani hem deprem kuşağında çalışacaklar, hem de verdiğimiz illere gidecekler, ama ağırlıklı olarak deprem illerindeki görevlerini daha çok önemsiyorum.
NAZLI ÇELİK- Karşınızdaki rakiplerden biri Kılıçdaroğlu, kendisi bu kampanyayı 7 yardımcıyla birlikte yürütecek. Siz cumhurbaşkanı yardımcısı sayısını yükseltmeniz söz konusu olabilir mi? Çünkü yine Kabineden ve size yakın isimlerden cumhurbaşkanı yardımcılığı için geçen açıklanacağı, bu şekilde açıklamalar yapıldı, var mı böyle bir planlama efendim?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani şu anda tabii seçim öncesi durumla seçim sonrasını birbirine karıştırmamak lazım. Şu anda, burada rahat olabilirim, yani benim Cumhurbaşkanı Yardımcım o da şu anda bir ilde şu anda aday olarak bulunacak, koşturacak. Yani örneğin Fuat Bey Ankara’dan bir bölgeye onu da aday yapıyoruz. Tabii bu adaylıkları da belirlerken Fuat Bey örneğin nereli? Yozgatlı, dolayısıyla Yozgat nüfusunun, -bak şimdi size ben tabii bir de burada pozisyon belirliyorum- Ankara’da Yozgat nüfusu nerede yoğun, diyelim ki ikinci bölgede, Fuat Bey’i de orada görevlendirip, tabi Fuat Bey siyasete bizimle teknokrat, bürokrat olarak girdi ama şimdi tamamen siyasi formayı da giyerek bu yolda koşturacak, böyle bir durum var. Aynı şekilde tabi 17 tane Kabine üyemin hemen hemen her birine değişik illerde bu tür görevler vereceğiz.
Ağırlıklı olarak belirlediğiniz neredir derseniz, tabii büyük şehirler bakan arkadaşlarım için en uygun olan yerlerdir ve onları daha çok bu büyük şehirlerden aday yapmayı belirledik ve bunlarla ilgili çalışmalarımızı da sürdürüyoruz.
BURHANETTİN DURAN- Efendim, cumhurbaşkanı adaylığını açıklayan isimlerden bir tanesi de Memleket Partisi Genel Bakanı Muharrem İnce, kendisi 2018 seçimlerinde de CHP’nin adayı olarak size rakip olmuştu. Kendisinin altılı masaya ve sizin siyasetinize yönelik eleştirileri var. Bilmem hiç fırsatınız oldu mu bunları takip etmeye? Nasıl değerlendirirsiniz bu eleştirileri?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani ben Muharrem Bey’le böyle bir ağız dalaşına veyahut da bir zihinsel repliğe girmeyi doğru bulmam. Yani kendisinin biliyorsunuz bir ifadesi var, bunu bir replik olarak da değerlendirebilirsiniz. Ne diyordu? Yenmiş de yenmiş yenmiş de yenmiş diye. Bunu kim için söylemişti? Bay bay Kemal için söylemişti. O da payına düşeni aldı, ne oldu sonunda? Mağlup oldu.
Biz arkadaşlar, ekranları başında bizi izleyen milletime de sesleniyorum, biz eserlerimizle konuşuyoruz ve milletimizin karşısına biz eserlerimizle çıktık. Biz ne yaptık, bunlarla milletimizin karşısındayız. Demin de söyledim ya, eğitimde ne yaptık, sağlıkta neler yaptık, ulaşımda neler yaptık, adalette, emniyette neler yaptık, biz dış politikada neler yaptık, biz bunlarla konuştuk.
Yani bugün Amerika’nın göbeğinde Birleşmiş Milletler’in tam karşısında biz Türkevi’ni inşa ettik, bakınız nerelerden nerelere geldik. Ya biz buralarda kiralık yer bulamazdık. Sağ olsun daha önce İhsan Sabri Çağlayangil Demirel ile birlikte orada bir Türkevi yapmışlardı, tabii o ufaktı, biz şimdi orayı da tamamen yıkıp, yan tarafını da satın aldık ve şimdi orada muhteşem bir Türkevi’ni yaparak Birleşmiş Milletler binasından daha yüksek 32 katlı bir binayı biz New York’ta Birleşmiş Milletler’in tam karşısına yaptık. Bu nedir? Bu bir hedeftir, yani o da bizim bir Kızılelma’mızdı, biz o Kızılelma’yı da New York’ta gerçekleştirdik. Ve tabii oraya dünyanın değişik ülkelerinden liderler geliyor, onları orada ağırlama imkânı bulduk, buluyoruz vesaire. Ama işte bunları yaparak büyük bir devlet olduğunu ispatlarsın, bunlar olmadan büyük devlet olunmuyor.
Ve Türkiye’ye de cüce kalmak yakışmaz, işte biz New York’ta Birleşmiş Milletler’in hemen karşısında burayı yapmak suretiyle de Türkiye’nin böyle bir Türkevi’yle nereden nereye geldiğini ispatlayarak güzel bir örnek oluşturmuş olduk.
SEDA ÖĞRETİR- Deprem bölgesinde hayatını kaybedenler var, kimliği belirlenemeden defnedilenler oldu yine, kimliği enkazda kalanlar var, deprem bölgesinden göç edip başka bir yerde hayat kuranlar var. Deprem bölgesinin seçim güvenliğiyle ilgili neler söyleyeceksiniz? Orada seçimle ilgili süreç nasıl işleyecek?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi arkadaşlar, bunlarla ilgili tabi partilerin yaptığı, yapacağı çalışmalar var, ama bir de Yüksek Seçim Kurulu’nun yaptığı çalışmalar var.
Tabii ölümlerle ilgili, Allah rahmet etsin, tabi DNA testlerine varıncaya kadar bütün bu testler yapılmak suretiyle bu ölümleri bulunmayanları arayıp çıkartıp, ondan sonra da bunlarla ilgili defin işlemlerinin yapılması gerçekleştirildi. Ve bir diğer tabii adım da özellikle yine bu konuda, diyelim ki Kahramanmaraş’tan çıktı Ankara’ya geldi veya İstanbul’a geldi, bütün oralarda bu açıklanan süreler içerisinde müracaatlarını yapmak suretiyle oralarda oy kullanma şansını yakalayanlar var, bir mani yok. Örneğin işte ben bu hafta başı biliyorsunuz bizim Pazar günü bor karbür tesislerinin açılışını yaptık, bu bor karbür tesislerinin açılışını yaptığımız yerde de orada yine bu depremzedelerin kaldığı bir yer vardı, o yurtta onlarla bir yemek yedim ve masada sağımda-solumda depremzede vatandaşlarım vardı. Maşallah baktım, dedim yaptırdın mı sen kaydını filan. Dedi biz kayıtlarımızı filan her şeyimizi yaptırdık. Yani o afete rağmen maşallah kaydını filan yaptırmış, eşi yanında, onun da kaydını yaptırmışlar. Yani benim vatandaşım öyle zannedildiği gibi bu demokratik haklarından da vazgeçmiyor, yani bu demokratik haklarını da en güzel şekilde kullanmanın gayreti içerisinde.
Ha siyasi partilere düşen nedir? Siyasi partilere düşen de, vatandaşlarının önünü bu noktada açmaktır. Lazım olan nedir? Kimlik kartı, sürücü belgesi, pasaportu, enkaz altında kalan vatandaşlarımız nüfus müdürlüklerimize müracaat ederek belgelerini ne yapabiliyor, alabiliyor. Elektronik devlet sistemi üzerinden de geçici kimlik belgesi temin edebiliyorlar. Yerleşim yeri adres değişikliği işlemleri de nüfus müdürlüklerinden, elektronik devlet sisteminden ve nüfusmatiklerden yapılıyor. Afetzede vatandaşlarımız deprem bölgesi dışındaki diğer illerde özellikle oralara taşınmaları halinde bulundukları ildeki yerleşim yeri adresini beyan edebiliyorlar. Ayrıca, afetzede vatandaşlarımız için çadır kent, konteyner, prefabrik ev, yurt, huzurevi veya başka bir konut ve benzeri yerleri yerleşim yeri adresi olarak beyan edebilme imkanı da sağlandı.
AHMED ARPAT- Efendim, yılın başında aslında en çok konuştuğumuz başlıklardan biriydi, başörtüsüne anayasal güvence getiren ve ailenin korunmasına yönelik anayasa değişiklik teklifi Meclis’e gelmişti, komisyondan geçti, Genel Kurula gelmesi beklenirken deprem felaketini yaşadık ve sonrasında bir ara ister istemez girmiş oldu. Şimdi süreç ne aşamada? Tam da seçime giderken Genel Kurul gündemine gelir mi?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok, şimdi bu süreçte artık o, yani bizim biliyorsunuz ailenin korunması noktasında esas aldığımız başlık odur. Toplumumuz sapkın akımlar nedeniyle tabi kaygılı, bu kaygıları görmezden gelemeyiz. İnsan hakları konusundaki hassasiyetimizden taviz vermeden, sapkın akımların toplum içinde aile yapımızı tehdit edecek şekilde yaygınlaştırılması girişimlerine asla müsaade etmeyeceğiz. Biz sapkın akımları değerlerimize, kültürümüze tehdit olarak görüyoruz ve bunlarla mücadelede de kararlıyız. Yani bunu ben özellikle milletimle paylaşıyorum ve bu konuda milletimle ele el vererek yani böyle bu sapkın akımlara bu toplumu biz yedirtmeyeceğiz.
NAZLI ÇELİK- Sayın Cumhurbaşkanı, deprem bölgesinden farklı şehirlere göç edenler büyük bir acımasızlıkla yüzleşti, çünkü birileri insafsızca konut ve kira fiyatlarını arttırdı. Zaten depremzedelerin bir barınma sorunu var, nasıl önüne geçilecek, nasıl kontrol edilecek bu artış?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu konuda yargı, Adalet Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız yakın takipteler. Tabii kira konusunda sıkıntı oluşturulmasına izin veremeyiz. Elimizden gelen nedir? Onlara bu konularda da ekonomik bir destek oluşturmaktır. İşte bu bazı yerlerde 3 bin, bazı yerlerde 5 bin lira gibi destekle onların bu geçim sorunu halledelim diyoruz. Tabii bunun dışında böyle bir durum tespit edilmesi halinde gerekli adımları kesinlikle atarız, atacağız.
BURHANETTİN DURAN- Efendim, benzer bir soru aslında gıda fiyatlarıyla ilgili de var, et fiyatlarında ciddi bir artış söz konusu. Buna dair önlemler alındı, ancak hala tam istenilen sonuca ulaşılmış değil. Yeni bir düzenleme olur mu bu konuyla ilgili?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani bu artışlar Burhanettin Bey, tamamen spekülatif. Tabii bunu maliyetle açıklayamazsınız. Spekülatif artışların önüne kesinlikle geçeceğiz. Bu konuda da yine Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığımız açıklamalarını yaptı, Et ve Süt Kurumu satış noktalarında ve Tarım Kredi marketlerinde makul fiyatlı ürünleri vatandaşlarımıza sunacağız. Et ve Süt Kurumu satış noktalarında sunulan kıyma ve kuşbaşı miktarını iki katına çıkaracak ve fiyat ise Et ve Süt Kurumu satış noktalarında kıyma için 119 lira, kuşbaşı et için 129 lira olarak belirlendi.
NAZLI ÇELİK- Geçtiğimiz günlerde Sayın Mehmet Şimşek’le bir araya geldiniz, öncelikle görüşme nasıl geçti? Kendisine herhangi bir teklifiniz oldu mu, çünkü üzerine hayli yorumlar yapıldı. Bir de sizden dinlemek isteriz.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Mehmet Bey benim geçmişte Bakanım olmuş, mesai arkadaşım olmuş yol arkadaşım ve kendisiyle ilgili de, yani özellikle insanımızın refahı, huzuru noktasında bundan sonraki süreçte de nasıl bazı değerlendirmeleri yapabiliriz, kendisiyle ekonomik gelişmeler konusunda şöyle bir fikir alışverişinde bulunalım istedim, böyle bir değerlendirme yapalım istedim. Sağ olsun o da yurtdışından dönüşte yanıma geldi. Kendisinin fikirlerine çok çok önem veririm. Ve biz kendisiyle bu görüşmeleri tabi ilk defa yapmıyoruz, bundan önce de buna benzer görüşmeler yaptık. Tabii hem benimle, hem arkadaşlarımla bu zamana kadar hep istişare halindeyiz, bize desteği hep devam etti, şu anda da devam ediyor. Tabii altılı koalisyon pazarlık görüntüleriyle siyasetimizi kirlettiği için bu tür bir araya gelmelere de farklı anlamlar yüklüyor. Bizi kendileriyle bir defa karıştırmasınlar, bizim konumumuz farklı, bizde pazarlık olmaz, o kumar masalarında olur. AK Parti Genel Merkezi Mehmet Beyin evidir. Tabii kendisinin gerek yurt içinde, gerek yurt dışında üstlendiği çok sayıda görevi ve bozamayacağı taahhütleri var, danışmanlıkları var, onları hâlihazırda devam ettiriyor. Ama kendisiyle seçim çalışmalarımız kapsamında bir görüşmemiz oldu, bundan sonraki süreçte de bu görüşmelerimiz kendisiyle olabilir. Ve Mehmet Beye özellikle görevler düştüğünü de söyledim, o da seve seve üstüne düşeni yapacağını bana söyledi. Ve davetime icabeti sebebiyle kendisine çok teşekkür ediyorum.
SEDA ÖĞRETİR- Tabi Mehmet Beyle bu görüşmenizden yola çıkarak, seçmen, seçime doğru giderken ekonomi politikaları, ekonomi kurmayları konusunu merak ediyor. Sizin yeni dönemde ekonomi politikanız ne yönde olacak, nasıl o yönde vaatleriniz var, ekonomik gidişata dair öngörünüz nedir?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Seda Hanım, benim biliyorsunuz zaten Ekonomi Politikaları Kurulum var Cumhurbaşkanlığı’nda ve bu kurul şöyle 12-13 kişiden oluşan bir kuruldur. Bunlar kendileri çalışmalarını zaten sürekli yürütürler, bana da raporlarını verirler. Ekonomik atılımlarımızın özellikle altında bu arkadaşlarımızın payları var. Mali disiplinden taviz vermeden, ekonomik büyüklüğümüzü 900 milyar doların üzerine çıkardık. Kişi başına geliri, şu anda ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum, kişi başına geliri 10 bin 650 doların üzerine taşıyarak vatandaşlarımızın refahını artırdık. Özellikle son yıllarda salgın, Rusya-Ukrayna savaşı ve deprem, sel gibi birçok doğal afetler yaşamamıza rağmen 10 bin 650 dolara çıkardık. Bunlara rağmen makroekonomide ulaştığımız bu başarıların temelinde yatırım var, istihdam var, üretim var, ihracat var ve cari fazla yoluyla büyümeyi merkeze alan bir Türkiye var, bu bir ekonomik modeldir.
Yeni dönem, büyüme ve nitelikli istihdam artışında bir atılım dönemi olacaktır. Yüksek, sürdürülebilir, kapsayıcı bir büyüme anlayışını tüm politikalarımızla inşallah hayata geçireceğiz. Potansiyel büyümemizi yukarıya çekecek şekilde beşeri sermayemizin, teknolojik yetkinliklerimizin ve kurumsal kapasitemizin geliştirilmesiyle öncelikli stratejimiz olarak yola devam edeceğiz. Ekonomi politikalarımızda, ama mali disiplinden taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz.
AHMED ARPAT- Sayın Cumhurbaşkanı, Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’in bugün emeklilere yönelik bir müjdesi vardı, en düşük emekli aylığı ve emekli bayram ikramiyesinin yükseltilmesi için bir çalışma yürüttüklerini söyledi. Nasıl bir çalışma söz konusu ve asgari ücret için de benzer bir yeni düzenleme, bir artış söz konusu olur mu bu ara dönemde?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben bu ekrandan o zaman bunu açıklayayım. Emeklilerle ilgili çalışmamızı yaptık ve bu rakamı da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Hazine ve Maliye Bakanlığımızla bu çalışmayı yaptık, demek ki açıklamak gene bana kaldı, şimdi çalışma tamamlanınca ayrıca sunacaklar ama, ben bu akşam buradan güzel bir müjdeyi vermiş olayım. O da, bunu 7 bin 500 lira olarak inşallah bu akşam buradan açıklamış oluyoruz; hayırlı olsun.
BURHANETTİN DURAN- Hayırlı olsun efendim.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İyi mi?
AHMED ARPAT- 5.500 civarıydı sanırım, 7 bin 500’e çıktı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi 7 bin 500.
AHMED ARPAT- Peki, şimdi Burhanettin Duran…
BURHANETTİN DURAN- Ben savunma konusunda bir soru sormak istiyorum.
AHMED ARPAT- Şöyle yapalım mı: Şimdi tabii tüm Türkiye’yi heyecanlandıran milli muharip uçak yeni görüntüleri var, biliyorum soru biraz da oradan gelecek yayın öncesi konuşmuştuk Burhanettin Duran’la, bir o yeni görüntüleri izleyelim, sonrasında Sayın Duran soruyu alalım.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nasıl?
BURHANETTİN DURAN- Çok güzel. Başka birbiriyle çok bağlantılı gelişmeler oluyor savunma sanayinde, öncelikle milli muharip uçağı…
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Kızılelma’ya da benziyor değil mi?
BURHANETTİN DURAN- Evet. Hürkuş var, Akıncı var, Anka-3 var, bütün bu gelişmeler, bir de en son Bandırma’da bor karbür üretim tesisini açtınız, o da savunma sanayi için çok önemli. Türkiye savunma sanayi alanında önemli bir atılım yaptı, fakat ben asıl sizin bundan sonraki hayallerinizi merak ediyorum. Yani bunu tabi bir başlangıç olarak görüyorsunuz muhakkak, ileriye yönelik olarak hayalleriniz nedir bu savunma sanayi alanında? Ve muhalefetten de bazı gelen eleştiriler var, bunları da nasıl görüyorsunuz? Özellikle bazı şirketleri hedef alan, onların geleceğine dair olumsuz sözler söyleyenler oldu.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Burhanettin Bey, devletlerde devamlılık esastır. Yani devletin yönetimine talip olan bir siyasetçi dışarıdan gelen kredi veya sermaye için, gelmeyin, gelirseniz sizi ben şöyle yok ederim, böyle yok ederim demez, diyemez. Bu bir defa ne ahlakidir, ne de bir ülkenin yönetimine talip olmanın özellikle şiarıdır, böyle şey olmaz. Bu bir defa daha gelmeden gideceğini gösterir. Ve size yurt dışından gelecek olan bir sermaye bu nasıl bir anlayıştır der ve kapından içeri de girmez.
Biz mesela şimdi savunma sanayinde İHA’ları yaptık, SİHA’ları yaptık, Akıncı’yı yaptık, Kızılelma’yı yaptık filan, ama bunun dışında bir de devletin kendi kontrollü yaptıklarımız var. Biliyorsunuz bunlar Sakarya Arifiye’de -aman ya Rabbi- biz Katar’la ortak adımlar atıyoruz, Katar’la ortak olarak attığımız adımlara Arifiye’deki bu tesisleri sattılar diye yalan-yanlış şeylerle anlatmaya çalıştılar; böyle bir şey yok. Buyurun, işte o Arifiye’deki tesisleri Katar’a sattılar dedikleri Katar, 10 bin konteyneri nereye gönderdi? Şu anda bizim deprem bölgelerine gönderdi. Eğer bizim aramızda bu tür ilişkiler olmamış olsa Katar kalkıp hem ayni, hem nakdi olarak bu tür destekleri buraya verir mi? Ve Arifiye’ye gelirken bunlar kalkıp da bize bunu bedava, ücretsiz verin, diye böyle bir şeyleri yok ki. Burada yüzde 51-yüzde 49 ortaklıkla ne yaptılar, geldiler BMC’ye ortak oldular. Ama bunlar hiçbir şeyi araştırmıyorlar, öğrenmiyorlar ve yalan-yanlış yaklaşımlarla milleti aldatmaya çalışıyorlar. Keşke bizim Katar gibi ülkemizde yatırımlara giren ortaklarımız olsa. Çünkü bizim küresel sermayeye her zaman ihtiyacımız var. İşte 2002’de savunma sanayi sektöründe sadece 56 firma faaliyet gösteriyordu, ama bugün bu sayı 2 bin 700’e ulaştı. Burada çeşitliliğin, rekabeti ve sektörün önünü açan biz olduk. Bugün savunma sanayinin hiçbir alanında tek bir firmanın faaliyet göstermesi söz konusu değildir.
Burada ilginç olan bir şeyi daha anlatmak isterim. Bunlar tabii sadece diyelim ki Altay Tankı veya diğer Leopard Tankı falan değil, yani tankların dışında bir de bunların nesi var, mühimmatları var. Bütün bu mühimmatları şu anda Türkiye kendi bünyesinde üretiyor mu, üretiyor. Ama geçmişte biz bu mühimmatları alabilmek için çalmadık kapı bırakmazdık, ama şimdi bunları biz Türkiye’de üretiyoruz. Dolayısıyla da Allah göstermesin, herhangi bir savaşta kimseye muhtaç olmadan bunları yürüteceksin.
Ben buradan milletime bir şeyi daha duyurmak istiyorum; Türkiye, Türkiye olarak kolay-kolay herhangi bir savaşın tarafı olmayacaktır. Türkiye, Türkiye olarak hep barıştan yana olacaktır ve barışın savunucusu olacaktır, dünya barışına da her türlü katkıyı nasıl sağlayacak, bunun adımlarını atacaktır, nitekim Rusya’da, Ukrayna’da yaptığımız görev de budur.
AHMED ARPAT- Sayın Cumhurbaşkanı, süremin sonuna geliyorum, son soru olarak TOGG’u da sormak isterim size. Zira sürecin en başında çok konuşuldu-tartışıldı, olur-olmaz dendi, sonrasında lansmanı yapıldı, fiyat da belirlendi ve ön sipariş almaya başladı TOGG. Ciddi bir ilgi de var, onu görüyoruz. O ilgiyi siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve siz en başından beri çok ilgilisiniz, elinizi hiç üzerinden çekmediniz TOGG’un. Yollara çıkacak olması sizde ne tür duygular uyandırıyor?
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Heyecandan başka ne uyandırır? Burası atölye değil ha, fabrikadır fabrika. Görüyorsun değil mi? Karadenizli öyle diyor. Şimdi bu fabrikadan inşallah şu ana kadar talep 80 bin ve 85 milyon nüfusumuzun da burası ortak gururu. Siparişler yoğun. Ve 60 yıllık hayal gerçek oldu, söz verdik ve bu hayali de gerçeğe dönüştürdük. Yedi ayrı biliyorsunuz renkte TOGG’larımız var, inşallah bu ay sonundan itibaren caddelerimizi onlar da zenginleştirecekler. Türkiye yüzyılının gerçek bir nişanesi olacak. Geldiğimiz noktada ülke olarak, millet olarak büyük bir gururu yaşıyoruz ve TOGG için ön siparişler 16 Mart akşamı alınmaya başlandı ve ilk 24 saat dolmadan 22 bin 150 sipariş verildi. Ne diyorlardı, bu arabanın fabrikası nerede? Fabrikayı açtık mı? Açtık. Sonra ne dediler, üretemezsiniz. 29 Ekim’de TOGG’u banttan indirdik mi? İndirdik.
Seda Hanım, siz de oradaydınız. Fabrikayı da gezdin mi o fırsatta?
SEDA ÖĞRETİR- Fabrikayı gezme fırsatım olmadı.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- İşte sizin şimdi bir oraya gidip gezmeniz lazım. Peki, sonra ne dediler, üretirsiniz, ama satamazsınız. Şimdi ne oldu? 75 binden fazla sipariş aldık. Bay Kemal, altılı koalisyon; bak nasıl satılıyormuş. 27 Mart’a kadar ben inanıyorum ki sipariş sayısı 100 bini geçer. Bunlar, piyasaya yeni giren bir araç için gerçekten muazzam sayılar. Bu neyi gösteriyor? Milletimizin TOGG’a olan güvenini, teveccühünü gösteriyor. Milletimiz bu projenin, bu heyecanın ortağı, asıl sahibi. Hani biz hep diyoruz ya; babayiğitler, asıl babayiğitler işte milletimiz bu teveccühüyle gösteriyor.
Bakın şu nokta da çok önemli: 2012’den beri ülkemizde satılan elektrikli otomobil sayısı kaç biliyor musunuz? 14 bin 780. Yani TOGG ülkemizde 10 yılda satılan elektrikli otomobil sayısının 5 katı kadar siparişi sadece 6 günde aldı. Bu da şunu gösteriyor: TOGG’un oluşturduğu hava sayesinde ülkemiz elektrikli araçlara geçişte dünyanın en hızlı mesafe kat eden ülkelerinden biri olacak. Tabii biz otomobil diyoruz, ama üreticileri ne diyor, akıllı cihaz diyor. TOGG akıllı cihazımızın üretim hedefi bu yıl 20 bin, ama inşallah 2030’a kadar 1 milyon TOGG üretmiş olacağız. Hayırlı olsun.
AHMED ARPAT- Peki, yayınımızın sonuna geldik Sayın Cumhurbaşkanım, çok teşekkür ediyoruz bize vakit ayırdığınız için bu yoğun gündemde.
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben özellikle teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun.
14 Mayıs’a kadar meydanlardan çok herhalde ekranlarda daha fazla gözükeceğiz, öyle gözüküyor. Ramazan-ı Şerifinizi tekrar tebrik ediyorum. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerifin milletimiz ve tüm İslam dünyası için hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Sağ olun.
AHMED ARPAT- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı konuğumuz, noktalıyoruz programı.