TRT “Cumhurbaşkanı ile Özel Yayın”

08.06.2020

SERMİN BAYSAL ATA- Mutlu akşamlar diliyoruz, hepinize. TRT ekranlarından, TRT’nin tüm televizyon kanallarından ortak yayındayız, çok özel bir yayınla karşınızdayız. Beştepe’deyiz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeyiz ve merak edilen birçok soru var tabii ki, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la birlikteyiz.

Efendim, merhabalar, hoş geldiniz yayınımıza.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Merhabalar, hayırlı akşamlar.

SERMİN BAYSAL ATA- Tabii merak edilen çok soru var, hepsini yönelteceğiz programda, özel yayınımızda. SETA Genel Koordinatörü Sayın Burhanettin Duran da sorularıyla bizlere katkı sunacak ve Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müdderrisoğlu da bizlerle, tekrar merhaba size de.

Sayın Cumhurbaşkanı, tabii halkımızın da, izleyicilerimizin de merak ettiği çok soru var, bizlerin de merak ettiği sorular var. Çok kısa bir süre önce Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’la bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiniz. Aslında bu başlığı merak ediyoruz, neler konuştunuz? Tabii biz haberci olarak manşetler de çıkarmaya çalışıyoruz, ama ilerleyen dakikalarda bu soruyu yönelteceğiz size.

Ama özellikle tabii ki tüm dünyanın ortak gündemi, ortak sorunu koronavirüs, bu konu başlığıyla başlamak istiyoruz. Çünkü gerçekten tüm dünya mücadele etmeye çalışıyor, ama Türkiye başından beri aldığı tedbirlerle aslında bu süreci diğer ülkelerle kıyaslandığında pozitif bir şekilde ayrışarak çok başarılı bir şekilde yürütüyor ve ekonomi ve sosyal hayatı da tamamen kapatmadan Türkiye bunu başardı.

Öncelikle Türkiye’nin bu salgınla mücadeledeki en başat, kritik adımı neydi? Bu soruyla başlamak istiyorum ve tabii ki bunun ardından, bundan sonra alınacak tedbirler neler? Çünkü özellikle 65 yaş üstü vatandaşlarımız da bizleri merakla izliyorlar, 18 yaş altında olduğu gibi, önümüzdeki günlerde neler bekleyebilir onları da?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok teşekkür ediyorum. Her şeyden önce gerçekten bu koronavirüs musibeti diyelim, böyle bir salgın hakikaten sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı etkiledi. Bunun tabii birçok yönlü dünya ülkeleri arasında meydana getirdiği zararlar var. Ve bunun altında başta Amerika olmak üzere, Rusya, Çin, hepsi çok büyük zararlar gördüler. Bakıyorsunuz işsizlikte Amerika gibi bir ülkede şu anda 45 milyon civarında işsizden bahsediliyor, bunlar sıradan bir olay değil. Yani Türkiye’de hamdolsun şu anda biz kendi durumumuza baktığımızda ilk çeyrekte Türkiye dünyada bir numara, büyümede 4,5 gibi bir oranı yakalamak suretiyle. O da bütün yaptığımız yatırımlara rağmen, terörle mücadele gibi bir mücadeleyi, bir süreci biz kesmedik, aynen buna devam ediyoruz. Aynı şekilde salgınla mücadelede de biz şu ana kadar biliyorsunuz 102 ülkeye bunların büyük bir kısmı hibe olmak üzere yardımlar gönderdik. Bunun içinde maske var, tulum var, ilaçlar var, vesaire. Bütün bunları yaparken de kendimize çok farklı hedefler de koyduk. Kendi ülkemizde de baştan itibaren, yani benim hep aşkım dediğim bir adımım vardı, o da şehir hastaneleri. Ve en son işte biliyorsunuz Çam ve Sakura Şehir Hastanesi olmak üzere hakikaten Türkiye’nin en büyük hastanesi oldu bu hastane. Muhteşem mi muhteşem her yönüyle. Bunun yanında da 45 gün…

SERMİN BAYSAL ATA- Görüntüler bu arada Cumhurbaşkanım, ekranlara geliyor bir yandan da.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi. Bu hastaneyi hamdolsun yap-işlet-devret ile bitirdik ve şu anda da içindeki bütün donanımıyla en ileri teknolojiyi bu hastanede görebilirsiniz. Yani tomografisinden MR’ına varıncaya kadar, ultrasonografisine varıncaya kadar, bütün bunlarla ve bir de tabii yani triyaj. Bunun yanında yine bütün bunlarla beraber refakatçilerin geldiği zaman rahatlıkla orada istirahat edebilecekleri, hastasını takip edebileceği alanlara varıncaya kadar çok çok güzel. Şimdi bazı eksiklikler var, nedir o? O eksikler de, inşallah bütün çevredeki şu anda peyzaj alanlarıyla ilgili çalışmalar devam ediyor ve ağaçlandırma çalışmaları devam ediyor. Mesela şimdi sakura ağacı 15 günlük ömrü olan bir ağaç, ama rengi var, 15 gün yeşilini hiç atmıyor; böyle bir durum. Onu da biz çam ile telafi ediyoruz, çam ise dört mevsim malum diri. Böyle bir çevrede yapmış olduğumuz peyzaj çalışmasıyla bu hastanemizi çok farklı bir hale getirdik. Tabii Sağlık Bakanlığımız da buradaki özellikle doktor, hemşire, sağlık memurları, bu konuda da çok güçlü bir ekiple burayı donanım altına aldı.

Ama biz dedik ki; ya bu bitti de, biz şimdi bir yeni adım daha atmamız lazım ve sağlık turizmi diyoruz, sağlık turizmine de girelim. O zaman bir şey yapmamız lazım. Nedir? Bizim Yeşilköy’de bir havalimanımız var. Bu havalimanımızı biz millet bahçesi yapma sözü verdik. Ama bunun bir bölümünü de biz kalkalım acil durum hastanesi yapalım, neyle mücadelede? Salgınla mücadelede. Belli bir bölümünü kalktık 45 günde yapma sözü verdik, 45 günde biz burayı hastane olarak tek katlı 1008 oda, yatak değil, yapalım dedik. Ve sağ olsun yüklenici firma sözü verdi ve sözü vermekle kalmadı, dedi ki; iki hastanede bir tanesini ben üstleneceğim dedi. Sağ olsun Rönesans Firması bir tanesini de o üstlendi. Diğerini de, Sancaktepe’de yaptık, Sancaktepe de, orası da askeri havaalanıydı. Yine orada da askeri havalananının yanına yapalım dedik. 1008 odalı, oraya da onu yaptık. Fakat bizim orada bir başka sözümüz vardı, o da biz burada bir şehir hastanesi yapacaktık. Şimdi burada biz o 1008 odalı acil durum hastanesini Pakize Öz olarak yaptık, o da gerçekten, yani aile efradı hepsi de çocukları, damadı, hepsi onlar da profesör. Geldiler, gördüler, onlar da tabii hayran kaldılar. Ve burada da yine en ileri teknolojiyi sağlıkta burada da kullandık. Ve bunlarda 16’şar ameliyathane var, diyalizler vesaire falan hepsi. Ve istenildiğinde bu odalar yoğun bakıma dönüştürülebiliyor. Mesela Murat Dilmener, hakikaten Çapa’da duayen bir hoca ve bu hocamızın tabii bu koronada bunların ölmesi buna bir farklılık arz ediyor. Ve bu adımı atmak suretiyle de gönlümüz çok çok huzurlu. Ve bütün talebeleri vesaire bize telefon üstüne telefonlar, telefon üstüne telefonlar; bu gösterdiğiniz kadirşinaslıktan dolayı çok teşekkür ediyoruz, dediler. Aynı şekilde tabii biz Okmeydanı’ndaki yapmış olduğumuz şehir hastanesini de yine, orayı da yine Cemil Hoca’nın adını oraya verdik, o da çok farklı bir ses getirdi gerçekten. Cemil Taşçıoğlu aynı zamanda benim hemşerim. Babalar baba dostu, öyle de bir özelliği var. Ben bilmiyordum, sonradan öğrendim. Tabii bu da yine özellikle Çapa’dan filan çok olumlu sesler getirdi. Ve Arnavutköy’de de, Hadımköy’de daha doğrusu oraya da İsmail Niyazi Kurtulmuş ağabeyimizin, amcamızın adını verdik. Üzerimizde çok çok emeği olan ve aynı zamanda benim Genel Başkanvekilim Numan Bey’in de babası olur. Oraya da onun adını verdik. Ve aynı şekilde şu anda bu şehir hastanelerimizi genişleterek devam ettiriyoruz ve bu son yaptığımız açılışlarla 11 şehir hastanemiz oldu. Şimdi bütün bunların hava ulaşımıyla entegre oluşu sağlık turizminde bir patlama meydana getirecek. İşte Yeşilköy’de düşün, yaya yürüyüşü, hemen uçak iniyor, ambulans oradan alıyor hemen oraya, beş dakika. Aynı şekilde Sancaktepe, uçak iniyor, hemen 5 dakika. Ve tedavisi bitti, ayrılacak, ayrılacağı zaman da yine oradan aynı şekilde bütün ailesiyle beraber, eğer hava ambulansıyla gelmişse o şekilde ayrılıyor. Yok tarifeliyle geldiyse, zaten her iki tarafta da hava alanları yakın, bir tarafta Sabiha Gökçen var, öbür tarafta malum İstanbul Havalimanı var. Bu bizim sağlık turizmini tetikleyecek. Sağlık turizmiyle bizim şu anda mevsimlik turizmdeki açığımızı da kapayacağız. Şu anda böyle de bir işin güzel yanı var. Mesela bize şu anda yurt dışından hastalar gelmeye başladı. Daha başladı yeni, hemen. Şimdi bu çok kısa bir zamanda hızlandıracak bu işi.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Bu, riski fırsata çevirmek anlamında.  Şimdi 18 yılda sağlık altyapısına yapılan yatırımlar ve özellikle de oldukça önemsediğiniz şehir hastanelerinin korona virüsle mücadelede ciddi bir avantaj sağladığını bu şekilde bir özetlemiş oldunuz. Ben de Çam ve Sakura Hastanesi’ne giden yolların da sizin talimatınızla Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapıldığını hatırlatayım izleyenlere, belki faydası olur.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi orada tabii şöyle önemli bir şey de var: Maalesef bunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi bizde olduğu zaman o yolları belediyemiz yapacaktı, aramızdaki mutabakat buydu. Fakat tabii belediye maalesef şu andaki malum zihniyete kaptırılınca, bunlar dedi ki; bizim paramız yok, biz bu yolu yapamayız. Allah’tan ki biz iş başındayız. Ve hemen Ulaştırma Bakanımıza talimatı verdim. Sağ olsun, Ulaştırma Bakanımız çok kısa sürede hemen yol olayını bir defa anında bitirdi, yani bir ayı bile bulmadı, hemen yollar yapıldı. Şimdi bir de oraya metroyu yapıyoruz, metro da başlamıştı zaten. Şimdi metroyu da yine Ulaştırma Bakanlığımız yapacak, Bakanlığımız onu da bitirecek inşallah. O da bittiği zaman zaten hastaneye geliş-gidişler her yönüyle çok daha rahat olacak. Her yönüyle bir huzur iklimini inşallah bulmuş olacak, çünkü İstanbul’a bu yakışır. İstanbul’a da bunu yapmamız gerekiyor. Onun için de durmak yok, yola devam.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Şimdi bu bağlamda efendim, siz ısrarla maske, mesafe ve temizlik; bu çerçeveyi hatırlatıyorsunuz. Bir yandan 65 yaş üstü vatandaşlarımızın bir beklentisi var. O noktada bir mesajınız olur mu? İkincisi; bütün…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ama unutturma bize, dur şunların cevabını verelim yani. Şimdi tabii bu özellikle üç kavram burada önem arz ediyor; maske, mesafe, temizlik.

Şimdi ben sevgili halkıma hitap ediyorum; aman ne olur, bu üç kavrama çok dikkat edin. Bir defa maskeyi ihmal etmeyin. Yani nerede olursanız olun, hele hele kapalı mekânda kesinlikle maskeyi takın. İki, mesafe; 1,5 metre, kesinlikle bu mesafeyi koruyalım. Üç; temizlik, elimizi bir yere sürdük, ondan sonra hemen elimizi ne yapalım yapalım yıkayalım. Veya kolonya, dezenfekte olabilir, yani bunu muhakkak yapalım. Yapalım ki başımıza iş almayalım. Yani eğer buradaki tedbirlerimiz yerli yerince hakikaten ele alınırsa, ben inanıyorum ki çok kısa zamanda benim 65 yaşındaki kardeşlerim, ağabeylerim, bunlar bu işten zarar görmeyecektir. Ama iniyorum aşağıya, tabii 20 yaş altı, sonra biz bunu biliyorsunuz 18’e indirdik. 18 yaş altı, onları da birleştirdik, daha önce iki bölümde onu değerlendiriyorduk. Dedik ki, bunu da artık birleştirelim. Ve şimdi de orada da gençlerimiz de ben gencim, nasıl olsa bana bir şey olmaz demesin. Şimdi biliyorsunuz, bu hafta sonu maalesef yani piknik alanlarında, yol kenarlarında, her yerde…

SERMİN BAYSAL ATA- Halaylar, danslar Sayın Cumhurbaşkanım, askeri uğurlama törenleri…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Askere gidenler filan yaptıkları işler, bunlar doğru şeyler değil. Sonra sen yani meydana gelen bir olayda bu işi telafi edemezsin, yani bu işin telafisi zor. Bu virüs farklı bir virüs, anlatıldığı gibi. Ve buna karşı tek çare, Bilim Kurulu üyesi hocalarımızın söyledikleri hep nedir? Diyorlar ki; yani burada maske, mesafe, temizlik, buna dikkat edeceksiniz.

SERMİN BAYSAL ATA- Efendim, siz daha önce de; eğer bunlara uyulmazsa çok daha sert tedbirler gelebilir dediniz, defaatle vurguladınız bunu, bu da çok önemli bir nokta.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu şu anda da böyle, yani her şeyi serbest bıraktık diye, bu iş bitti anlamına gelmez. Yani Allah göstermesin, şu anda işte ben bugünün rakamlarını da buraya gelirken aldım, şimdi bugünün rakamlarına baktığımız zaman; şimdi vaka düştü, tamam. Nereye? 989’a vaka şu anda düşmüş vaziyette. Vefat 18’e kadar inmişti biliyorsunuz, bu defa 19, fena sayılmaz. Yoğun bakımda 625, tabii biz artık yoğun bakımda da 625’i görmek istemiyoruz, yani burası da artık daha da aşağı insin istiyoruz. Ama entübe 261, burayı da daha da aşağıda görmek istiyoruz; temennimiz, arzumuz bu. Bugün iyileşenlerin sayısı güzel, 3411, yani bu olumlu bir sinyal. Tabii test bayağı yüksek, 39.361 test var. Bütün bunlarla beraber tabii ben daha çok vefata da bakıyorum. Yani vefatın ne kadar sıfırlamaya doğru gidersek, sıfırlarsak, o zaman çok daha tabii mutlu olacağız. Ama gelişmeler bu noktada fena değil.

SERMİN BAYSAL ATA- Sayın Cumhurbaşkanım, diğer ülkelerle kıyaslandığında aslında baştan beri işte yüzde 15’leri filan gördük, Türkiye’de hep 2,7 vefat oranı, hep çok düşük.  

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Biz şu anda dünyada 11. sıradayız,  iyiyiz yani, fena değil.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Hastaların yüzde 80’i iyileşiyor.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hatta ben Sayın Trump’a bu akşam bu rakamları verince, ooo dedi filan, bayağı şey yaptı.

BURHANETTİN DURAN- Sayın Cumhurbaşkanım, aslında koronavirüsle mücadele başladığında Türkiye’de de bazı insanlar; Türkiye İtalya gibi olacak, İspanya gibi olacak, İngiltere gibi olacak korkusunu yaşadılar, korkusunu yaşatmaya çalıştılar. Siz az önce açıkladınız, bu sağlık altyapısını oluştururken aslında çok uzun vadeli bir vizyona dayanıyordu bakışınız, sağlık turizmiyle de taçlandıracak bir bakış açısı, elbette öncelikle kendi vatandaşlarımıza yönelik. Bu süreci yönetirken Türkiye en başta gelen ülke konumuna geldi. Siz bu korkutmayı yapanları, İtalya olacak, İspanya olacak denilirken kendi içinizde ne düşünüyordunuz? Yani bu tartışmaları birileri yürütürken siz kendi içinizde ne düşünüyordunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi Burhanettin Hocam, hatırlarsanız biz siyasette yola çıktığımızda bir şey söylemiştik; biz Türkiye’yi dört temel taş üzerinde yükselteceğiz demiştik. Bunun birincisi eğitimdir, sağlıktır, adalettir, emniyettir, demiştik. Ondan sonra bu dört temel taşın üzerine tabii ki ulaşımı ilave ettik. Bunun üzerine tarımı ilave ettik, dış politikayı ilave ettik vesaire. Ve biz bu dört temel taşa gerçekten çok önem verdik. Ve yoğun bir şekilde bir defa gerek ortaöğretim, gerek üniversitelere ağırlık vererek, Türkiye’de üniversite olmayan ilimiz kalmadı. Yani 75-76 üniversiteden 206 üniversiteye çıktık. Ama 81 ilin 81’inde de üniversitemiz var, bu hale getirdik. Diğer yönden de hastanelerde gerçekten çok lüks hastaneler yaptık. Mesela ilacı ücretsiz olarak, acaba İtalya’da ücretsiz ilaç alabilir misiniz, Almanya’da ücretsiz ilaç alabilir misiniz? Ama biz vatandaşımıza daha işte Bay Kemal zamanında, SSK’nın başında olduğu zamanda biliyorsunuz SSK hastanelerinde ilacı bırakın ücretsiz almak, doktorun yazmış olduğu ilacı iniyorsunuz SSK’nın aşağısında eczanesi var, orada size yazılan ilaçların tamamını alamıyorsunuz. Zaten dışarıdaki eczanelerden alma şansınız yok. Ama biz bunların hepsini kaldırdık, dedik ki; istediğin eczaneden gidersin ilacını alırsın. Bunları biz getirdik. İşte bunların hepsi Burhanettin Hoca, o ufkun gereğidir. Hani halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Yani eğer siz bu noktada halkının feda-i can etmesi uğruna bunları yapamıyorsanız, işte çok enteresandır, yine bugünlerde ülkelerden bir tanesinde, şimdi aklıma gelmedi, insanları ölüyor, hepsini torbalar içerisinde bir kenara koydular. Ülkenin adını vermeyelim, doğru olmaz. Ama biz böyle bir zamanda, yani vaka, ölüm oranına filan bakıyorsunuz, hamdolsun yüzde 2 civarında, Fransa’da bu yüzde 18. Fransa’nın şöyle dinlediğiniz zaman kendisini; aman ya Rabbim, havasından geçilmiyor. İşte tablo ortada; virüsün bulaştığı 100 kişiden 18’i Fransa’da şu anda hayatını kaybetmiştir, böyle bir durumda. Durum hamdolsun bizde çok farklı seyretti, hâlâ da böyle seyrediyor. Ve biz vatandaşlarımıza ilacında, şunda-busunda herhangi bir ayrım yapmıyoruz, yine ücretsiz olarak vermeye devam ediyoruz. Niye? Çünkü bizim üzerimizdeki sorumluluk bunu gerektiriyor da onun için ve bundan sonra da böyle yapmaya devam edeceğiz. Ama o sizin söylediğiniz husus çok önemli. Yani eğer bu ülkenin başbakanıysam, bu ülkenin Cumhurbaşkanıysam, sorumluluğumun altında bu yatıyor. Yani biz kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir de Adl-i İlahi sorar Ömer’den onu; bu anlayışla yetiştik. Dolayısıyla da kalkıp da yani kenarda-köşede bir garip var, bir hasta var, ya bırak ne olursa olsun diyemeyiz. Bakın bir şey söyleyeceğim; bu yakın bir zamanda inşallah Türkiye’ye dönmüş olacak, iki tane başı yapışık yavru, tersten yapışık, yaşları da 2,5. Tabii Türkiye’de bunu kimlere gösterdiysek bir netice alamadık. Dediler ki; bu ameliyatı İngiltere’de bir Keşmirli doktor yaptı. O ana kadar iki tane başarmış. Biz de bütün resimleri filan doktor arkadaşlarım hepsini çektiler, oraya gönderdiler filan ve onlar da getirin bakalım dediler. Ve biz bu iki yavrumuzu, Antalyalı, bunları biz İngiltere’ye gönderdik. Doktor Keşmirli, fakat bizden de iki doktor gönderdik, Doktor Celani adı da ve bizden giden iki doktor, onlar da ameliyata girdiler. 42 kişilik bir ekiple bu ameliyat gerçekleşti. Ve hamdolsun bu yavrularımız şu anda başarılı geçen ameliyattan sonra hani oradaki süreyi, belli bir süreyi doldurdular, öyle zannediyorum ki belki bir ay, belki 15 gün içinde inşallah Türkiye’ye dönmüş olacaklar. Ve ben tabii kendi şeylerini görüyorum, şimdi yani telefonda Instagram’da o hareketlerini filan görüyorum, oynaşıyorlar vesaire. Babasının-annesinin onlara gösterdiği şeye karşı tavırları filan çok değişik. Fakat bakın biz o niyetimizle adımı attık, şimdi buradan bir yere geleceğim. Orada da bir Türk armatör, bir de Keşmirli, bu ikisi de dediler ki; bedeli neyse bedelini biz ödeyeceğiz, onlar da bu bedeli üstlendiler. Bakın şimdi, yani niyet hayrolunca, akıbet de hayroluyor. Ama biz öyle de olsa, öyle olmasa da biz bu işi zaten üstlenmiştik, yapacaktık ve bu yavruların ameliyatı böylece gerçekleşmiş oldu. Fakat şunu demek istiyorum: Ya Türkiye bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin Devleti bu. Yani bütün vatandaşlarına, genç-yaşlı sahip çıkmak için elinden geleni yapıyor. Bazılarının neticesinde farklılıklar da olabiliyor, ama bazen de böyle hayırlı, güzel neticeler de alıyoruz.

SERMİN BAYSAL ATA- Sayın Cumhurbaşkanı, şimdi az önce tabii Avrupa’yla da kıyaslama yaptınız, gerçekten çok vahim örnekler gördük, yani yaşlı insanların ölüme terk edildiğini huzurevlerinde ya da doktorların hasta seçmek durumunda olduklarını gördük. Az önce de siz yine konuşmamızın başında röportajımızın bahsettiniz, şimdi şehir hastanelerinin ne kadar önemli olduğunu koronavirüs konusunda. Bizim hazırladığımız bir video var, isterseniz hep birlikte izleyelim, onun üzerine konuşalım.

SERMİN BAYSAL ATA- Efendim, işte çaresizlikten ağlayan hemşireler gördük, çöp torbalarından koruma kıyafeti yapan sağlık çalışanları gördük. Az önce de şehir hastanelerinden bahsettik. Son sözünüz bununla ilgili ne olur bu başlıkta efendim, değerlendirmeniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi orada gördüğünüz gibi, şu Elazığ depreminde, yani Fethi Sekin Hastanesi olmamış olsaydı, o şehir hastanesi, biz orada adeta depremin altında kalırdık. Ama o gün en ufak bir sıkıntı yaşamadan bütün o yaralıları bu hastanemize taşıdık ve bu hastanede de en ufak bir sıkıntı yaşanmadan ameliyatsa ameliyat, ayakta tedaviyse ayakta tedavi, hepsini halletmek suretiyle evlerine gönderdik, yatırdık. Ben kendilerini ziyaret ettiğim zaman nasıl dualar, nasıl dualar, nasıl dualar hepsi, refakatçileri vesaire. Yani bütün mesele, bunları zaten yaşanır bu, yani bu konuşulmaz ve yaşadığınızda da bunları zaten görüyorsunuz. Şimdi şurada Manisa’sı, Kayseri’si, Eskişehir’i, bütün bunların hepsi şehir hastaneleriyle donatılmış olan yerler ve bu daha yılsonuna kadar beş tane şehir hastanesi yapacağız, bunlar devam edecek. Burada da bizim hedefimiz; yani 30 büyük şehrin 30’una da biz bu şehir hastanesini inşallah yapacağız. Ama Ana Muhalefetin başındaki zat diyor ki; bunun hesabını ver diyor. Ya bunun hesabını vermekten anlamazsın. Yapılan şey ortada. Burada devletin cebinden bir kuruş çıkmadan bu hastaneler yapılıyor. Biz buradaki tek şey, işleticiyle arasında devletin buradaki protokolüdür, sözleşmesidir. Ve şu ana kadar da biz bunu en ideal şekilde, en güzel şekilde işletmesini de yapıyoruz ve herhangi bir sıkıntıya da mahal kalmadan bu yürüyor. Yani siz bunu devletin bütçesinden yapmış olsa, sadece faizine yetiştiremezsiniz. Bu kadar önemli yatırım bunlar. Ama bunlar yatırım deyince akılları başka yerde. Fakat biz bu hastanelerle gerçekten, çoğu da bunların hep dış kredidir, kredisini bulur getirir ve hastaneyi de kendisi yapar. Bazıları da yabancı ortakla yapıyor, mesela şimdi en son bizim bulduğumuz bu Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, bunun finansörü Japonya, JBIC kredisiyle, hatta o gün açılışını da Japon Başbakanı Abe ile beraber yaptık. Ve o da çok mutlu oldu görünce, video konferansla yaptık. Yani bundan sonraki süreçte de buna benzer örnekleri inşallah Türkiye’de çok yaşayacağız.

Şimdi onun sinyalleri geldi, o iki yavrunun ismini aldım da; Derman ve Yiğit. İnşallah Çarşamba günü geliyorlar.

SERMİN BAYSAL ATA- İnşallah, Allah sağlık versin gerçekten.

Şimdi efendim, devletin zirvesi, bireyler, tek-tek el birliğiyle gerçekten koronavirüs salgınıyla ancak mücadele edilebilirse başarıya ulaşabiliriz. Ben de şimdi bir TRT çalışanı olarak söylemeden geçemeyeceğim, biz de TRT olarak gerçekten bu süreçte çok önemli adımlar attık. Ev hayat dolu, yayın kuşağı oluşturduk, işte nostaljik diziler Perihan Abla gibi ya da Yedi Numara gibi. Bilmiyorum izleme imkânımız oldu mu, eskilerden diziler de vardı. 23 Nisan’da mesela efendim, işte çocuklar kutlayamadılar tabii doğal olarak, ama TRT ekranlarından kutlama imkânı sağladık, 171 bin video geldi mesela. Uzaktan eğitimi biliyorsunuz EBA TV’yi Milli Eğitim Bakanlığı’yla birlikte yaptık. Ve az önce tabii izlediğiniz o önemli belgeseller, sağlık çalışanlarının meşakkatli çabalarını, kahramanlıklarını yansıttık belgesellerle; Hastane İstanbul Korana, Acil Durum Hastanesi belgeselleri gibi.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu arada kaybettiklerimiz oldu, sağlık çalışanlarımızdan kaybettiklerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.  Rabbim mekânlarını Cennet eylesin. Hele hele bir de malum bir hemşiremiz malum yavrusunu yani çok kısa bir süre görebildi, ama o da ebediyete…

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Maalesef vefat etti.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, vefat etti, Allah rahmet etsin, mekânı Cennet olsun inşallah. Yani bunlar tabii işte onların da mükâfatı, ecri bu; doktorların olsun, hemşirelerin olsun, bu.

İşte 23 Nisan’da dediğiniz gibi kimse dışarı çıkamazken halkımıza çağrı yaptık; kimi vatandaş balkonlarına çıktı, ben de eşimle beraber balkondan biliyorsunuz İstiklal Marşı’nı okuduk, biz de o şekilde katıldık. Bu defa bu işin heyecanı böyle oldu, inşallah kısa zaman içerisinde bunu telafi ederiz, ondan sonra tekrar aslımıza döner ve artık caddelerde, meydanlarda çalışmalarımızı sürdürürüz.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Efendim, ben bir ekonomi başlığı açacağım, ama Sermin Hanım’ın bıraktığı yerden devam edeyim. Bu süreç içinde 128 ülkeden 80 bin vatandaşı Türkiye’ye getirmeyi gerçekten başardınız, büyük bir organizasyondu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Özür dilerim, burada şimdi şöyle bir parantez açayım; ölümlerden bahsettik de burada biliyorsunuz Kuzey Kıbrıs’ın hakikaten isimsiz kahramanlarından Doktor Fazıl Küçük’ün 85 yaşındaki eşi bu arada rahmetli oldu. Yaş 95 ona da Allah’tan rahmet dileyelim. Buradan da bütün ailesine ve Kuzey Kıbrıs’a da şahsım ve milletim adına selamlarımızı, baş sağlığı dileklerimizi iletelim.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- 128 ülkeden 80 bin vatandaşı Türkiye’ye getirdiniz. Az önce Canip Karakuş Ankaralı sanayici bana bir not atmış, eşim Odesa’dan geldi Gölbaşı’ndaki yurtta kaldılar üç öğün 5 çeşitte yemek yemişler böyle bir servisi bulamazdık diye. Şimdi hani hakkı teslim etmemiz lazım, yani eleştiri tamam ama bir hakkı teslim edelim. Türk Hava Yolları, Dışişleri Bakanlığı sizin direktifinizle gerçekten olağanüstü bir iş çıkarttı. Biz yine İsveç’ten getirdiğimiz ve burada tedavisi sağlanan hasta ve yakınlarıyla konuştuktan sonra ambulans uçak ekibiyle konuştuk. Eskiden biz işte Almanya’daki işçilerimizden veya Almanya’dan Türkiye’ye tatile gelenlerin özel sigortasıyla ambulans uçakla ülkesine tedaviye gittiğini bir hikâye olarak anlatırdık, çok etkilenirdik. Şimdi İsveç’ten hastayı almaya gittiğimizde bu çok ünlü birisi mi, çok zengin birisi mi?, diye bize sordular, yok hani normal bir vatandaş, üstelik bu ücretsiz bir hizmet, dediğimizde çok şaşırdılar şeklinde. Yeni hani izleyenlerin hafızasını tazeleyelim Türkiye’deki değişimi belki anlamak bakımından. Şimdi bu salgın küresel düzeyde birçok ülkeyi çok derinden sarstı bir tsunami dalgası gibi vurdu. Öte yandan sadece Amerika örneği verdiniz 45 milyon işsizlik başvurusu var Amerika’daki gerçekten ciddi bir problem. Türkiye şimdi bu süreçte bir yandan ki ben bizzat tanık oldum Çanakkale 1915 Köprüsünün ayaklarının son bloğunun konulması aşamasını tamamladı. Ilısu Barajı yılların öyküsüdür, Yusufeli Barajı dünyanın en yüksek üçüncü barajı Türkiye’nin bu anlamdaki en büyük barajı büyük ve ciddi bir proje. Demokrasi ve Özgürlükler Adası, Çam ve Sakura Hastanesi hani çok sayıda projeyi, millet bahçeleri aynı anda hayata geçirdi. Şimdi 2008 şartlarında bir küresel kriz vardı ve siz bu bizi teğet geçecek dediğinizde o zaman tebessümle karşılayanlar olduğunu hatırlıyorum, sonra onlarla gerçekten yüzleştiniz. Şimdi 2020 şartlarında bu anlamda ekonomi bu büyük sınamaya şu ana kadar çok iyi mukabele etti, Hazine Maliye Bakanın da yine emeğini ve çabasını burada not edelim. Bundan sonrasına ilişkin projeksiyon nedir? 2008 teğet geçmişti, 2020 ve sonrasına ilişkin öngörünüz nedir ekonomiyle ilgili?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her şeyden önce bir defa yatırımların durması diye bir şey bizim kitabımızda yazmıyor, yazmayacak ve yatırımlara aynı kararlıkta devam ettireceğiz. Sizin az önce saydığınız bu yatırımların dışında inşallah bu yılsonuna kadar biz 15 kadar daha baraj açılışı yapacağız, bunlar açılışı yapılacak olanlar.

Bu arada tabii bir de temelini atacağımız barajlar filan var. Mesela Ilısu dediniz şu Ilısu’dan bizim yıllık inşallah gelirimiz 1,5 milyar olacak. Ve gerek tabii burada sulama, gerekse enerji bu noktada özellikleri olan bir yer. Ve malum bu ülkemizde bir numara, dünyada iki numara, yani gövde büyüklüğü itibariyle böyle bir özelliğe sahip. Aynı şekilde tabii Ilısu çok çok önemli, Ilısu’nun da hakkını teslim edelim. Onun temelini Veysel Eroğlu Hocamızla beraber atmıştık ve arkadaşlarımızın da teklifi üzere Ilısu Barajının adını da Veysel Eroğlu adını oraya vermek suretiyle marifet iltifata tabidir, dedik. Onun adını da oraya verdik ve bunun dışında tabii attığımız adımlara baktığımız zaman tabii her şeyden önce hizmet siyasetine öncelik veren bir ülkeyiz ve bunu da böyle sürdüreceğiz. Çünkü halk sizden siyasetçiden ne bekler? Siyasetten hizmeti bekler. Yani bu hizmet gelirse onlar da dua eder, yani buna biz mecburuz. Tabii bir diğer özellikle şey en önemli adımlardan bir tanesi savunma sektörü. Yani savunma sanayinde şu an da Türkiye çok ciddi bir sıçramanın içerisinde. Bunun içerisinde de yani en önemli mesela SİHA’lar, İHA’lar, şimdi Akıncı geliyor. Bakın bunlar olmamış olsaydı biz terörle mücadelede beklenen başarıyı kesinlikle elde edemezdik. Ama SİHA’larla biz o başarıyı elde ettik, İHA’larla koordinatların belirlenmesi vesaire onları tespit ettik, ondan sonra F-16’lar indi vurdu. Yani şimdi bu süreci biz bu şekilde devam ettireceğiz. Sağlık sanayinde bir defa durmayacağız, işte sağlık turizmi dedik, bununla beraber yola devam edeceğiz. Ve mesela şimdi bu arada biliyorsunuz yerli ve milli solunum cihazını ne yaptık? Ürettik ve şimdi siparişler yoğun bir şekilde gelmeye başladı. Ve şu an itibariyle 60 bin civarında sadece solunum cihazı siparişi var, yani bu kadar yoğun bir hareketlilik getirdi bu işe. Tabii bir de şimdi aşı çalışması yapıyoruz, ilaç çalışmasında yoğun bir adım var. Ve birde inşallah burada bir sağlık vadisi inşallah kuruyoruz, Sağlık Bakanlığımız şu an da onun da çalışmasını yapıyor.

SERMİN BAYSAL ATA- Nerede efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu vadide ODTÜ’nün çevresinde.

SERMİN BAYSAL ATA- Teknokentin etrafında mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani o civarda ama özel onun ki. Şimdi bununla beraber orada da ciddi bir sıçrama istiyoruz yapalım. Tabii bilindiği gibi aşı, ilaç ve tıbbi cihazda dışa bağımlılığı bitirmemiz gerekiyor. Milli üretim hamlelerimiz bu noktada çok önemli. Tabii bu konuda da özellikle şu an da çalışmalar daha çok kök hücre, gen tedavisi, ilaç araştırmaları, uzaktan teşhise ilişkin altyapı gelişimi gibi alanlarda araştırma, geliştirme yatırımlarımıza çok büyük önem veriyoruz. İnşallah Türkiye’yi en modern ve nitelikli sağlık hizmeti imkânlarına sahip ülke haline getireceğiz. Bunun yanı sıra ülkemizi bilgi üreten ve ihraç eden küresel güce ve parlak bir gelece de taşıyacağız.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Ekonominin makro dengeleri bazında hani en alt gelir gruplarına ücretsiz kaynak aktardınız, esnafı, sanayiciyi desteklediniz, şimdi stratejik yatırımlar için çok özel bir fonlama var, yine ekonominin canlanması için açılan kaynak paketleri var, istihdamla ilgili tedbirler, yani bundan sonra ekonominin genel istikrarı ve gidişatına ilişkin bir tespitiniz var mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Mesela en basitinden yani biz 5 milyon 500 bin kişiye bin’er lira o sıkıntılı dönemde destek verdik. Vefa Destek Gruplarıyla bunları kendilerine ulaştırdık vesaire. Ama buna bile bakıyorsun muhalefet ne verdiniz ki diyor. Ya düşünün yani 5,5 milyon dar gelirliye biz kalkıyoruz 1000’er lira bu ödemeyi yapıyoruz.

Karşılıksız, ya buna kalkıp ne verdiniz ki, diyor. Yani bunun dışında ayrıca bizim bir çalışmamız daha var biliyorsunuz bizim Sosyal Dayanışma Vakfı bu tür garip gurebaya, fakir fukaraya yani Aile ve Sosyal Dayanışma Bakanlığımıza bağlı kalkıyor o zaten kaymakamlıklar vasıtasıyla oradaki bu tür dar gelirlilere maaş veriyor. O ayrı bir konu biz onu buna karıştırmıyoruz. Ama biz sadece bu süreç içerisinde bin’er lira 5,5 milyona verdik. Ayrıca biliyorsunuz o Vefa Sosyal Destek Grubu o ev ev dolaşıp ellerinde kolilerle fakir fukaraya gittiler gıda dağıtımı yaptılar, bütün bu çalışmalar o dönem içerisinde yapıldı. Ve bütün bunların yanında biz yani önümüzdeki döneme yönelik de ekonomide bu yatırımlarımızı artırarak bir defa girdiyi aktif-pasif dengesinde çok daha iyi bir noktaya inşallah taşıyıp bir defa belki ikinci çeyrekte biraz sıkıntılı olacak, ama Allah’ın izniyle 3-4’te bu işi toparlayacağız. Faize gelince, zaten görüyorsunuz faiz aşağıya doğru çekildi ve şu an da enflasyonda inşallah tekrar düşüşte. Bütün bunların hepsi bizim ekonomimizi olumlu istikamette etkilerken, şimdi ben yatırımcımıza diyorum ki, bak şu an da faiz aşağıya çekildi, kamu bankaları her türlü desteği veriyor hadi bakalım buyurun yatırıma. Yatırım noktasında atacakları adımlarla biz çok daha iyi bir konuma inşallah geleceğiz.

SERMİN BAYSAL ATA- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi Okan Bey’in bıraktığı yerden devam edelim. Tabii tüm dünya ekonomik anlamda bu salgından etkilendi, Türkiye’de minimize etmek için bu etkileri birçok paket anlattığınız gibi açıkladı. Bu küresel salgının Türkiye ekonomisine etkisi ne oldu? Ve tabi birçok paketten bahsetmişken daha çok tabii ekonomi yönetimi vatandaşa destek için kredi paketleri açıkladı özellikle konut ve araba konusunda, ama açıklanır açıklanmaz fırsatçılar da türedi. Ve işte 10 liralık 15 liraya, 20 liraya bir gecede çıkarılıverdi. Bu anlamda sizin değerlendirmeleriniz, uyarılarınız ne olur acaba?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani şimdi bir defa tabii bu sahtekârlara, bu adeta soygunculara karşı şu an da başta İçişleri Bakanlığımız olmak üzere, Maliye Bakanlığımızın kendi özel ekipleri olmak üzere hepsi bunların üzerine üzerine gidiyorlar ve gitmeye de devam edecekler. Nerede bu tür şeyler, şebekeler yakalanırsa bu şebekelere de gerekli hesap bunlara… Ve tabii bu önlemleri aldığımız gibi denetimler gerçekleştiriliyor, haksız fiyat artışı yaparak vatandaşlarımızın mağduriyetine neden olanlarla ilgili yasal işlemlerde başlatılıyor. Tabii burada en önemli şeylerden bir tanesi de piyasa bozucu faaliyetlerle mücadeleye de sonuna kadar devam edeceğiz. Haksız fiyat artışlarının yapılması durumunda Mali Suçları Araştırma yani MASAK bunlarla ilgili incelemelerini başlatacak. Ve her konuda olduğu gibi ülkenin ekonomik güvenliği konusunda da gerekli mücadeleyi vereceğiz, çünkü bu da bir terördür, yani buna da biz fırsat vermeyeceğiz. Ayrıca Ticaret Bakanlığı bünyesinde Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu oluşturuldu. Bu kurul üretici, tedarikçi ve perakende işletmelerin fahiş fiyat artışı ve stokçuluk uygulamalarını da denetleyecek. Tabii kurul olağanüstü fiyat artışı gerçekleştirdiği tespit edilen üretici, tedarikçi ve işletmeler hakkında da idari para cezası kararı da alabilecek. Ayrıca kamu bankaları ve kamu katılım finans kuruluşları kredi paketleri hatırlarsanız açıklamıştı, onlar da söz konusu finansal imkânlarını ürün veya hizmetlerde fiyat artışı olarak yansıtan firmalara sunmayacaklarını duyurdu. Dolayısıyla, bu konuda fırsatçılık yapılmasına da geçit vermeyeceğiz.

BURHANETTİN DURAN- Sayın Cumhurbaşkanım, izniniz olursa, ben biraz dünya siyasetine doğru sohbetimizi çevirmek istiyorum. Şimdi bu korona salgını dünyada çok çeşitli etkilerde bulundu ekonomiden, insanların özel yaşamlarına kadar. Hatta dünya düzeninin değişeceği üzerine yazıldı, çizildi. Sizin de çok önemli bir tespitiniz oldu şöyle söylüyorsunuz: Küresel sistemde Türkiye’nin çok iyi bir yere geleceğinin işaretlerini almaya başladık. 2. Dünya Savaşı ve soğuk savaşı sonrası yapılan hatalar tekrarlanmayacak, bu defa önümüze gelen fırsatları değerlendireceğiz. Efendim, ne gibi fırsatlar bekliyorsunuz? Türkiye neler yapacak, daha iddialı adımlar mı atacak?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi az önce de ifade ettiğim gibi yani biz tespit edilmiş veya üzerinde birçok çalışmaların yapıldığı alanların dışında birçok alanları farklı bir şekilde değerlendirerek, bunları fırsata dönüştürmeyi hedefliyoruz. İşte az önce ifade ettiğim gibi yani sağlık turizminde Türkiye artık bir çekim alanı haline inşallah gelecek. Ben geçenlerde Sayın Putin’le bir görüşme yaptım. Putin’e dedim ki, yani vatandaşlarınız artık Türkiye’yi özlediler gelmek istiyorlar, artık önlerini açın onlar Türkiye’ye gelsin. Ve dün haber geldi Türkiye’yi de gidilebilecek destinasyonlar içerisine koymuşlar. Şimdi bugün Turizm Bakanım dedi ki, böyle böyle teşekkür ediyorum, dedi görüşmeden sonra bu haber geldi. Ondan sonra dün evvelsi gün Sayın Johnson’la bir görüşme yapmıştım ona da aynı şeyi söyledim, dedim ya böyle böyle, bak sen hem Türk’üm diyorsun hem de İngiltere’den Türkiye’ye gelecek olan turistler var, önünü açın da bunlar da gelsin, filan dedim. Ondan sonra orası da Türkiye’yi aynı şekilde destinasyonların içine koymuş. Şimdi Almanya direniyor, Almanya’da da koalisyon hükümeti malum. Bu koalisyon hükümetinde Türkiye’ye karşı nedense garip bir tavır var. Şimdi önümüzdeki günlerde Merkel’le bir görüşmemiz olacak, onunla da bunları konuşacağız. Ama ben inanıyorum ki, Almanya’da özellikle Türkiye’ye gelmek isteyen turistlerin önünü kesemeyecek, çünkü bir defa bu Schengen’e ters. Schengen’e ters olduğu için yani ben Schengen’in üyesi bir ülkenin vatandaşıyım, sen benim seyahat hürriyetimi kısıtlıyorsun, diyecek, yüklenecekler. Ama ben buna rağmen tabii Merkel’le yapacağımız görüşmenin bu noktalarda hayırlı olacağına inanıyorum. Şimdi dünyada da özellikle bu turizm çok çok önemli bir görev ve önemli bir çekim alanı oluşturuyor.

Şimdi bizim bir başka özelliğimiz daha var, tabii Türkiye olarak halkının yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkeyiz, ama biz dünyadan kopuk değiliz. Bir başka özelliğimiz var, biz tabii dünya beşten büyüktür, diyerek yola çıktık ve bunu söyleyerek de biz dünyada dengeler üzerinde bir plan yapıyoruz. Nedir bu plan? Bu plan, bir defa kimse ben varsam başka kimse yok, deme hakkına sahip değil. Şunu bileceksin: Sen varsan, ama senin dışında da 195 tane ülke var veya 196 ülke var. İşte bakın bir koronavirüs olayı yaşıyoruz buyur ne oluyor? Güçmüş, herhangi bir şey kalıyor mu? Kalmıyor. Bunu görmemiz lazım. Ve bunu görerek de dayanışmayı, dayanışma kültürünü kavramamız lazım. Ve bu dayanışma kültürünü kavrayamadığımız sürece kayıptayız. Şimdi biz Türkiye olarak bu milletin tarihinden gelen, genlerinde olan o dayanışma kültürünü dünyaya biz korona olayında anlattık. 102 ülkeye bizim yardım elimiz uzandı, acaba onların böyle bir şeyi oldu mu? Onların böyle bir şeyi olmadı.

SERMİN BAYSAL ATA- Birbirlerinin gemilerine el koydular, maskelerine el koydular.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet evet maskelerine, tulumlarına, her şeylerine el koydular. Şimdi bunu anlatarak biz diyoruz ki, bizim kadim tarihimizde böyle bir özellik var, işte bu özellikten hareketle de biz tüm dünyayı kucaklıyoruz ve tüm dünyayı kucaklamanın yanında da elimizi tüm insanlığa uzatıyoruz. İstiyoruz ki tüm insanlık aynı ruhla çalışmaya devam etsin ve dünyada barış, özgürlük hakim olsun.

BURHANETTİN DURAN- Yani Sayın Cumhurbaşkanım, daha içe kapanan bir dünyayı değil, daha paylaşım, daha adaletin…

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Paylaşımcı, adil bir dünya.

SERMİN BAYSAL ATA- Efendim, şimdi söyleşimizin başında da tabii sıcak bir gelişmeydi, sıcak bir haberdi biz de merakla soracağımızı beklediğimiz söylemiştik. Amerika Birleşik Devleti Başkanı Donald Trump’la yaptığınız telefon görüşmesi. Şimdi bu konuya gelmek istiyorum, hangi konu başlıkları masaya yatırıldı, neler konuştunuz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii bu akşam ki görüşmemiz hakikaten bölgedeki gelişmelerle bağlantılı olarak bir özellik arz ediyor o da şu: Akşam saatlerinde bu görüşmeyi yaptık. Birinci derecede tabii Libya konusu önem arz ediyordu, tabii onlar da Libya’daki gelişmeleri merak ediyorlar. Biz de tabii Libya’daki gelişmeleri ve bizim Libya’da şu anda başarılı bir durumda olduğumuzu tespit etti, teyit etti. Tabii aramızda latifeler oluyor tabii onlara girmeyelim. Ve dedi ki, yani bu son durum nedir? Biz de tabii bütün gelişmeleri anlattık. Ve son durum da bildiğiniz gibi şu an da Türkiye burada Birleşmiş Milletler’in tanımış olduğu Serrac’ın destekçisi, ama karşıda darbeci bir Hafter var. Biz bu desteğimizi sürdürüyoruz ve darbeci Hafter’e karşı da Hafter’in yanında kim yer alıyorsa yer alsın onların karşısında duruyoruz. Ve şu an itibariyle de birçok yer geri alındı, en hayati olan yerler ki Misrata, Sirte, Cufra buralar hayati yerlerdir ve buralarda her an ilerliyor. Tabii Tarhuna bölgesi önemliydi, aynı şekilde Tarhuna’nın yine biraz kuzeyinde havalimanı var.

BURHANETTİN DURAN- Fatiye.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, Fatiye çok çok önemliydi orası yine aynı şekilde alındı. Ve şöyle söyleyeyim: Adeta Tunus’a dayanan, kuzeydeki bir koridor Misrata dahil olmak üzere burası tamamen Serrac’ın kontrolü altına girmiş oldu. Şimdi tabii Serrac’ın kontrolü altına girmesi Hafter’i bunlar hep adeta çılgına döndürdü. Şimdi daha da bu genişleyerek onlar kaçıyor, şu anda Serrac ve ekipleri kovalıyor böyle bir durumda. Bu arada Misrata tabii alınmış oldu, şimdi Sirte’yi alma çalışmaları var. Ve şurada gördüğünüz gibi bu önceki durum, ama şimdi durum böyle değil. Bakın bu Misrata, Sirte’nin belli bir bölümü filan buralar şu an da alındı, Trablus daha rahat bir noktada. Şimdi burada Cufra Havaalanı’nın alınması meselesi var ve bununla ilgili çalışmalar yine aynı gayretle devam ediyor. Ve şimdi hedef, Sirte’nin çevresini tamamen alarak Sirte’yi halletmek. Şimdi buralar tabii petrol kuyularının olduğu bölgeler, bunlar tabii büyük önem arz ediyor. Bunlar hallolduğu anda işleri çok daha rahat olacak. Ama burada da bu deniz tarafında da doğal gaz kuyuları söz konusu, bu da tabi çok büyük önem arz ediyor. Ve şimdi aşağıda bu petrol kuyularının olduğu bölgeler burada aynı şekilde burası bunlar da önem arz ediyor, tabii bu Rusya’yı rahatsız ediyor. Hafter’in böyle bir derdi yok, çünkü Hafter sadece darbeci, onun bütün gücü Rusya’dan geliyor.

SERMİN BAYSAL ATA- Efendim, Libya’yla ilgili gerçekten merak ettiğimiz çok soru var, ama dediğiniz gibi şimdi çok fazla aktör burada yer almaya çalışıyor, ama son dönemde gerçekten denge tersine döndü, darbeci Hafter giderek mevzi kaybediyor. Az önce siz de zikrettiniz şimdi çok kritik yerleşti Vatiyye Üssü, Trablus Havalimanı, şimdi Sirte’ye doğru ilerleniyor, ondan önce Tarhuna. İsterseniz bir bu kronolojik olarak Libya’da nereden nereye gelindiğiyle ilgili bir bant hazırladık video bunu izleyelim isterseniz ondan sonra devam edelim.

SERMİN BAYSAL ATA- Evet, Sayın Cumhurbaşkanım şimdi özellikle son süreçte nereden nereye gelindiğine ilişkin sizde özetlediniz, ama biz de görsel materyallerle biraz daha destekleyelim istedik. Şimdi Ulusal Mutabakat Hükümeti var Birleşmiş Milletlerin tanıdığı, bir yandan da darbeci Hafter var, ama Hafter’e destek veren çok ülke var, çok odak var işte Fransa, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır başta olmak üzere. Fakat hatta paralı askerlerle Libya’da Hafter’e destek veren ülkeler de var. Son süreçte çekmeye başladılar, ama şimdi bundan sonra Türkiye’nin inisiyatifiyle dengeler değişti bundan sonra ne bekliyorsunuz? Yani az önce biraz Trump’la konuşmanızı da değindiniz, diğer mevzulara da değindiniz Hafter’e destek büyük aktörler tarafından da giderek azalacak mı acaba, dengeler nasıl değişir?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi doğrusu bu akşam yaptığımız görüşmeden sonra Amerika-Türkiye arasında süreçle ilgili yeni bir dönem başlayabilir. Ve yaptığımız görüşmede bazı mutabakatlarımız oldu, böyle bir adım belki olabilir. Tabii bu arada Sayın Putin’le de görüşmem gerekecek, onunla da konuşacağım ayrıca. Ve bu görüşmelerde özellikle bu Kahire Zirvesi’ne Rusya’nın farklı bir şekilde katılması. Orada Suudi Arabistan’ın, Abu Dabi yönetiminin, Fransa’nın orada yer alıyor olması, Ürdün’ün orada yer alıyor olması, bunlar gerçekten bizi üzen süreç oldu, üzen görüşmeler oldu. Ama hepsinden öte Rusya’nın orada bu şekilde yer alıyor olması hepsinin ötesindeydi, çünkü benim orada askerim yok, türünde açıklamaları vardı. Ama bu arada tabii orada 19 kadar uçağı var ve Pantsirlar var ve onlarla beraber de orada şu anda bulunuyor, böyle bir durum söz konusu, yani bunları bir kendileriyle konuşalım istiyorum. Kendileriyle bunları konuştuktan sonra ne gibi adımlar atarız, bunun da planlamasını inşallah yaparız, diye bir düşüncem var.

BURHANETTİN DURAN- Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin inisiyatifi Libya’da çok önemli bir denge değişimi getirdi. 2019 mutabakatlarıyla iki mutabakatla beraber iç savaşın dengesi değişti ve Birleşmiş Milletler’in meşru hükümet olarak tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti sizin anlatmış olduğunuz kazanımları ele geçirdi. Peki, tabii sizin bahsettiğiniz Amerika ve Rusya’yla olan müzakerelerin gittiği yolda darbeci Hafter denklemde kalabilecek mi? Bir siyasi geçiş sürecinde Hafter’e yer var mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu an da bana göre gelişmeler onu gösteriyor ki, Hafter her an sürecin dışına atılabilir gelişmeler onu gösteriyor.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Efendim, Başkan Trump’la yaptığınız görüşmeye ilişkin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın açıklamasında Suriye’nin kuzeyinde PKK-YPG terör örgütüyle kol kola giren bir yapılanmanın Amerika’daki yağma olaylarının arkasındaki örgütleyici güç olduğuna ilişkin Amerikan Başkanı da terör örgütü ilan edeceğim, dedi. ANTİFA diye ifade ediliyor, Antifaşist ama işte PKK-YPG, marjinal sol örgütlerle iç içe geçebilen çok karmaşık bir yapı. Bu konu o görüşmede hangi bağlamda ve nasıl gelişti acaba?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani o konuda kendisi de yani bu konunun farkında olduğunu ve bu konuyla ilgili bizim onlara aktardığımız bilgileri tüm kendi arkadaşlarından alacağını, aldıktan sonra tekrar bir görüşme yapabiliriz, dedi ve bu şekilde işi bağladık. Yani ANTİFA konusunu hakim olduğunu söyledi.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Türkiye’nin bu konudaki uyarı ve katkılarının farkında mıydı efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet evet, yok kendisine bunlar henüz ulaştırılmamış.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Evet, işte o önemli.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Onları aldıracağını söyledi ve bu arada da tabii malum orada bu FETÖ’nün mensubu olan bazı isimler var, o isimleri kendilerine aktardık ve bu konularla ilgili de bu gönderdiğiniz bilgileri de alacağım. Onlarla ilgili de gerekli çalışmayı da yapacağım dedi.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Türkiye’yle Libya bu bağlamda arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin o mutabakat metinleri imzalandığında bir blok çıktı, Türkiye’nin karşısına, Doğu Akdeniz’de aslında enerji kaynakları üzerinden. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Fransa’nın olduğu bir blok. Aslında bu deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin o hamle Türkiye’yi sizin de ifadenizle Antalya Körfezi’ne sıkıştıracak bir planın bozulmasına da yol açtı. Özellikle Yunanistan’dan neredeyse savaş diline varan söylemler duymaya başladık, biz. Ve eski Yunanistan Başbakanı da ben üç kez Türkiye’ye gittim, kendisini de davet ettim Sayın Erdoğan’la konuşarak bu işi halledebilirsiniz, başka türlü hallolmaz şeklinde de bir beyanda bulunmuş. Türkiye bu hamleyle jeopolitik konumunu ne ölçüde ve nasıl tahkim etti?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii burada malum, tablo ortada ve bu tabloda Türkiye’nin, Libya’nın deniz yetki alanlarındaki konumu da ortada. Yani buradan bir defa Türkiye’nin en ufak bir taviz vermeyeceğini şöyle akıllı olan adam bilir. Hele hele biz geçmişte bizim ne sismik araştırma gemimiz vardı, ne sondaj gemimiz vardı. Hamdolsun şimdi bizim 3 tane sondaj gemimiz var, 2 sismik araştırma gemimiz var ve bunlar şimdi buralarda çalışmalarını sürdürüyorlar. Ve bir tanesini de, Fatih’i biliyorsunuz Karadeniz’e gönderdik, o da Karadeniz’de bu tür çalışmaları yapacak. Şimdi bunlar tabii bunları çok çok rahatsız ediyor. Şimdi bizim sondaj gemilerimiz buraya geldiği zaman, tabii elini kolunu sallayarak gelmiyor. Yanlarında firkateynleri ile beraber, her türlü hazırlık içerisinde buraya geliyorlar. Bak kendinize çeki düzen verin, burada en ufak bir yanlışa girerseniz gereken yapılır.

Şimdi Yunanistan boş durmuyor, çıkmış kuru-sıkı atıyor. Yani bu kurusıkı attığın ülke hangi ülke? Türkiye’ye bu tür laf atılır mı? Sen kiminle dalga geçiyorsun? Biraz kendine çeki düzen ver, haddini bil, yani sen eğer haddini bilmezsen Türkiye’nin yapacağı şey bellidir. Mesela bir taraftan kalkıyorlar Güney Kıbrıs’ta iki tane camimizi işte sabote edip molotof kokteyliyle yakmaya vesaire falan, bir taraftan geliyorlar Yunan bayrağını, öbür tarafta geliyor bir tane paçavra oraya asıyorlar falan filan, bu tür şeyler yapıyorlar. Şimdi siz bunları yaptığınız zaman, ya bunlar karşılıksız kalır mı? Gerekli uyarılar yapılıyor, siz bu uyarılara bile kulak asmıyorsunuz. Ondan sonra yeni bir şey daha başladı, şimdi bu sefer de kalkıyorlar; sakın ha Ayasofya’yla ilgili orayı camiye çevirmeyin; ya Türkiye’yi siz mi idare ediyorsunuz, biz mi idare ediyoruz? Kaldı ki Türkiye’nin kurumları var, böyle bir adım atılacaksa, bunun yetki sahipleri bellidir; Parlamentosu var, bunun Danıştay’ı var. Dolayısıyla buralar kararını verir, bu karar verildikten sonra da icra makamı gerekli olan adımı atar. Bunun için de sizden izin almaya, müsaade almaya asla tevessül etmez. Nitekim şu anda icra makamına bile gerek yok. Bakın bugün işte Sayın Bahçeli açıklama yaptı, şimdi bu bir şeyi gösteriyor; demek ki bu ülkenin dinamiklerinde tutuşan, yanan bir şey var. Öyleyse şu anda biz bir hukuk devleti olarak Danıştay’ın vereceği kararı bekliyoruz. Danıştay kararını verir, Danıştay kararını verdikten sonra da atılması gereken adım neyse bu adımlar da ona göre atılır.

Ayrıca da, tabii burada özellikle bizim şu anda yeni deniz yetki alanları ve bunun dışında şimdi bir de kara var. Karada da atılan ve atılmakta olan adımlar var. Biz şimdi bu konuyla ilgili Dışişleri Bakanlığımızın Enerji ve  i Kaynaklar Bakanlığıyla birlikte yaptığı çalışma ve bunların filan biz kendilerine bildirdik, onlar da çalışmalarını yapıyorlar...

BURHANETTİN DURAN- Libya’da değil mi efendim? 

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Libya’da.

BURHANETTİN DURAN- Evet.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Gönderdik, onlar da çalışmalarını yapacaklar. O çalışmalar üzerinden de yine bir adım inşallah atılacak.

SERMİN BAYSAL ATA- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi az önce bahsettiniz, tabii Libya’yla imzalanan bu mutabakat muhtırası işte Akdeniz’de petrol ve doğalgaz yataklarında gözü ve hesabı olan başka ülkeleri ya da güçleri de rahatsız etti, tepki gösterdiler. Şimdi Türkiye, Libya’da enerji arayacak, siz de bahsettiniz. 7 ruhsat alanı belirlendi, bu konudaki çalışmalar ne zaman başlayacak, takvimle ilgili biraz daha detaylı bilgi alabilir miyiz acaba? 

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Onlar şimdi tabii son gelişmelere göre onun yani zamanlaması biraz farklı gelişecektir. Şu anda bu gelişmeler bir defa belli bir yere vardıktan sonra tabii adımlar gerekli şekilde atılır.

SERMİN BAYSAL ATA- Kanuni de Libya’ya gönderiliyor, Kanuni Gemisi Libya’ya gidiyor değil mi? 

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Devam ediyor.

BURHANETTİN DURAN- Efendim, bu Libya’da, aslına bakarsanız İdlib’de Türk SİHA’ları çok önemli bir performans gösterdi. Siz az önce de söylediniz, terörle mücadelede de diğer bu işte gerek Esed rejimiyle, gerek darbeci Hafter’le ilgili olarak Türk SİHA’ları, Bayraktarlar çok büyük bir performans gösterdi. Hatta dünya basınında da çok yer aldı. Yani karşılaştırmalar yapılarak Türk SİHA’larının nasıl daha avantajlı olduğuna dair.  Bu SİHA’larla ilgili bir atılım bekliyor musunuz? Dünyadan bir talep var mı Türk savunma sanayine bu yönde?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Vallahi şimdi tabii SİHA’lara yönelik çok ciddi siparişler var ve yetiştiremiyorlar bildiğim kadarıyla da. Temennim odur ki, yani hem o yetiştirmede başarı sağlansın İHA’lar, SİHA’lar ve bir de şimdi tabii bu Akıncı, onlar. Bunlar tabii gerek özel sektörde olan bu firmamıza çok çok büyük şeyler var, öbür tarafta tabii yine devletin attığı adımlar var. Ve bunlarla birlikte inşallah bu gelişmeler çok daha farklı bir zemine doğru kayarak, üretimde çok sıkı bir inşallah adım atılmış olacak.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Efendim, az önceki bu deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin haritada Doğu Akdeniz’de bulunan enerji kaynaklarının Türkiye bypass edilerek, Avrupa’ya ulaştırılması gibi bir plan vardı. Ama buradaki münhasır ekonomik bölgeden geçmeden, yani Türkiye’nin onayını almadan da Doğu Akdeniz’de oyun kurulamayacağı da aslında tescil edilmiş oldu.

Bir sıcak gündem bağlamında Başkan Trump’la görüşmenizde F-35 veya S-400 bağlamında herhangi bir ipucu, bir işaret aldınız mı ya da önümüzdeki dönemde bir şeyler bekleyebilir mi bu konuda?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani o şu anda gündeme gelmedi doğrusu, ama şu anda biz çalışma grupları oluşturduk, bu çalışma gruplarımız…

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Kuruldu mu o çalışma grupları, çağrınız vardı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii tabii, şu anda Sayın Trump’la bu akşam yaptığımız görüşmede de onları oluşturduk. Dışişleri Bakanımız, Savunma Bakanımız, istihbarat ve bunun yanında özel danışmanlarımız bu çalışmayı yapacaklar inşallah.

SERMİN BAYSAL ATA- Sayın Cumhurbaşkanım, şimdi bir diğer aslında Türkiye’nin uzun süre gündeminde olan tabii harekâtlarla, Bahar Kalkanı harekâtıyla İdlib konusuna biraz girmek istiyorum bu noktada. Şimdi Rusya’yla Mart ayında bir mutabakat imzalandı İdlib’le ilgili ateşkes mutabakatı. Özellikle tabii M4 Karayolu çok kritikti ve bu karayolun 6 kilometre kuzeyi ve güneyiyle ilgili bir güvenli koridor tesis edilmesi kararına varılmıştı. İdlib’le ilgili son gelişmeleri sormak istiyorum size. Şimdi ortak faaliyet alanı, devriye faaliyetleri beklenen sonucu veriyor mu acaba?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yani şu an itibariyle bu M4 Yolu dediğimiz bu güzergâhta yani zaman zaman bazı sıkıntılar olsa da iş fena gitmedi, şu an itibariyle de gidiyor. Ve yani 200 bin civarında İdlibli de geri döndü. Fakat hepsinden öte özellikle de kuzeyde şimdi bizim briket evler yapıyoruz, yani ev demeyeyim ona ben, briket konaklar diyeyim veya konutlar diyeyim. Yani dört tarafı briket, üstünde gayet güzel bir örtüsüyle, içinde tuvaleti, banyosu filan olan, yani bir aileyi barındırabilecek, 30-40 metrekare kadar. Şu anda bu konutlarda AFAD’ımız, Kızılay’ımız ve bunun yanında STK’larımız yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Tabii hedefimiz burada, yani ilk etapta 20 bin planlamıştık, fakat şimdi bunu daha da arttırıyoruz, yani belki 50 bine çıkartacağız. Yoğun bir şekilde ona devam ediyoruz ve bu konuda, yani 50 bini yakalarsak, bu İdlibliye bir rahatlama verecek. Ve Süleyman Bey de dün oralardaydı, bugün bir bilgi bize verdi. Ve bu konutlarla oradaki rahatlama inşallah özellikle İdlibliyi daha rahat hale getirecek. Ama Süleyman Bey’in de bugün anlattığı gibi, yani bu insanların Allah yardımcısı olsun, bu ne çiledir, diyor. Hakikaten Allah göstermesin, yani biz ne kadar hamd etsek, ne kadar şükretsek azdır. Bu insanlar kar-kış demeden çok daha zor şartlarda yaşadılar. Şimdi inşaatlarda bu briket konutları inşallah yerleştirmeye başlıyoruz, oralarda daha huzurlu bir ortam olacak. Ama ne kadar huzurlu olursa olsun...

SERMİN BAYSAL ATA- İnsani dramın da önüne geçmek için.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Bu tek vatan, tek devlet, tek millet, tek bayrak, hani bu söylem gibi duruyor, ama Allah devletsiz bırakmasın.

SERMİN BAYSAL ATA- Efendim, şimdi zamanı biraz daha iyi kullanmak adına bir başka önemli konu başlığımız da sizinle konuşmak istediğimiz, sormak istediğimiz; Amerika’daki olaylar, tüm dünya çalkalanıyor. Bir siyahi kişinin polis tarafından ırkçı saldırıya uğrayarak öldürülmesi ve eyaletlere yayıldı, eylemler hatta Amerika’yla kalmadı tüm eyaletler dışında tüm dünyaya yayıldı. Bununla ilgili görüntülerimiz var, sonra devam edelim.

SERMİN BAYSAL ATA- Efendim, işte 13 gün önce ne oldu, 13 günden bu yana neler yaşandı bunları izledik. Burhanettin Hocam, buyurun.

BURHANETTİN DURAN- Sayın Cumhurbaşkanım, tabii son iki haftada bu konuyu hep dünya konuştu, siz de mutlaka izlemişsinizdir. George Floyd adında bir siyahi polis şiddetiyle öldürüldü. Irkçı karşıtı protestolar yapıldı. Fakat kısa bir süre içerisinde bazı şiddet ve yağma hareketleri de görüldü Siz ne düşündünüz?  Bir de, Sayın Trump’la görüşmenizde bu konu gündeme geldi mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii George Floyd’un özellikle Amerika’da insanlık dışı bir müdahale sonucu hayatını kaybetmesi aslında üzüntü verici bir olaydı; bunları Sayın Trump’a söyledim. Bu elim olay aynı zamanda tabii ırkçı bir yaklaşımın tezahürü. Vicdan sahibi hiçbir insanın kabul edebileceği bir durum değil. Gerçekten orada yani polisin adeta gırtlağına basarak, yani ona nefes alamıyorum, çığlıklarını attırtan olay sıradan bir olay değil. Tabii maalesef günümüzde bu ırkçı yaklaşımın bazen siyahilere, bazen mültecilere yönelik olarak uygulandığını görüyoruz. Tabii biz Müslüman olarak, yani ırk, renk, din, dil ya da inanç ayrımı yapmaksızın tüm insanlığın haklarını korumak için mücadele vermeye devam ediyoruz, edeceğiz. Tabii özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde ve bazı Avrupa ülkelerinde siyahilere ve mültecilere karşı olan tavır herkesin malumudur. Mesela ben özellikle de şunu çok merak ettim: Sayın Obama’yla bizim çok çok iyi günlerimiz oldu, ama Sayın Obama bir siyahi olarak 8 yıllık Başkanlığı döneminde acaba Amerika’daki siyahilere yönelik ne gibi adımlar attı, bu önemli. Tabii bu kültürel birikim ve insana bakışla ilgili olan konudaki tavırlar çok çok önemli.

Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam; “Beyazın siyaha bir üstünlüğü yoktur, siyahın da beyaza bir üstünlüğü yoktur” diyor. Biz bu ilkeyi yüzlerce yıldır kendimize şiar edindik. Dolayısıyla bu gelişmeleri şöyle gördüğümüz zaman bunlarda vicdan yok, bu nasıl bir tavırdır, nasıl bu insanlara bu şekilde yaklaşılır? Tabii George Floyd’un öldürülmesi üzerine bu Amerika’daki protestoların büyümesi ve dalga dalga farklı ülkelere yayılması, bu ırkçılık karşıtı protestolarla meydana gelmişti ve bu şekilde de tabii devam ediyor. 

SERMİN BAYSAL ATA- Efendim, çok teşekkür ediyoruz. SETA Genel Koordinatörü Sayın Burhanettin Duran, sağ olunuz. Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Sayın Okan Müderrisoğlu’yla birlikte sorularımızı yanıtladınız. Gündemde çok önemli konu başlıkları vardı, merak edilen çok soru vardı.

Efendim, bu yayını aynı zamanda TRT Haber ve TRT 1’in yanı sıra İngilizce, Arapça, Rusça ve Almanca olarak da TRT mecralarında yayınlandı. Tekrar teşekkür ediyoruz sorularımızı yanıtladınız, uzun bir aranın ardından.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben de özellikle çok çok teşekkür ediyorum. Tabii özellikle de bunu anlatırken hakikaten bir de tabii bu PKK-YPG gibi ve bunların da ANTIFA denilen bu terör örgütüyle Amerika’daki bir araya gelişleri bu da manidar; bunu söyledim Sayın Trump’a. Dedim; bakın bunlara verilen destekler manidardır ve bu konularda da ben hassasiyetinizi özellikle rica ediyorum dedim. Çünkü bunların malum Suriye’de de çok ciddi operasyonları oldu.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Siz daha önce de uyarıyordunuz efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet evet.

OKAN MÜDERRİSOĞLU- Ve dönüp Amerika’yı vurdu işte. Sizin; “Terörü beslerseniz bir gün gelip sizi de bulur” dediğiniz husus bu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet, bir gün gelir sizi vurur.

Çok teşekkür ediyorum. Şu anda ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarıma en kalbi duygularla selam, sevgi saygılarımı gönderiyorum.