A Haber Ortak Yayını “Başkan Erdoğan ile Gündem Özel”

15.12.2019

CEM ÖĞRETİR- İyi Akşamlar, Başkan Erdoğan ile Gündem Özel programında İstanbul’da Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde karşınızdayız efendim.

ATV, A Haber, A2, A Para, A News, A Haber Radyo’dan bizleri takip edebilirsiniz bu akşam. Ağırlıklı olarak dış politikayı konuşacağız, çünkü malumuz çevremiz bir ateş çemberi ve dünyada da rüzgârlar sert esiyor. Türkiye tüm bu gelişmelerin ortasında hem masadaki girişimleriyle, hem sahadaki girişimleriyle tam da odak noktasında. Ve elbette iç gelişmelere de değineceğiz bu akşam ve bütün soruların cevaplarını ilk ağızdan alacağız.

Efendim, hoş geldiniz yayınımıza.

Ve tabii bu akşamki yayını meslektaşlarımla birlikte gerçekleştireceğim, sevgili Nihan Günay ve Salih Nayman’la birlikte. İlk soruyu da Hanımefendiye bırakmak gerektiğini düşünüyorum, buyurunuz efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hoş bulduk.

NİHAN GÜNAY- Libya meselesiyle başlamak istiyorum ben, çünkü çok sıcak bir gelişme ve son zamanların en önemli konularımızdan biri, Libya Ulusal Mutabakat Hükümet Bakanlık Konseyi Başkanı Fayiz Sarraj’la görüştünüz, hem de birkaç saat önce burada Çalışma Ofisinizde. Şimdi görüşmenin içeriğine dair bilgi alabilir miyiz, hem de tabii çokça merak edilen bir de asker gönderme meselesi var?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öncelikle, sizin de ifade ettiğiniz gibi gerçekten birkaç saat önce Sayın Sarraj, misafirimdi ve Savunma Bakanımız, üçlü olarak bir görüşme yaptık. Her ikisi de zaten Doha’dan Türkiye’ye gelmişlerdi. Ve bu görüşmelerde son durumu şöyle bir değerlendirelim istedik, Libya’daki mevcut gelişmeler nedir, ne değildir diye. Tabii bildiğiniz gibi Sarraj oranın meşru bir Başbakanı, ama onun karşısındaki Hafter denilen zat kesinlikle böyle meşru bir başkan veya başbakan filan değil, sadece illegal bir yapısı, görüntüsü olan bir kişi. Ve uluslararası zaten üzerinde mutabakatın olduğu bir isim de değil. Uluslararası bu noktada karşılığı olan kişi Sarraj’ın kendisidir.

Ve yaptığımız çalışmalarda özellikle Libya’ya yönelik uluslararası hukuktan kaynaklanan hakların kullanılması noktasında kısa bir süre önce bir mutabakat muhtırası malum yine bizim buradaki ofisimizde imzalamıştık. Bunlardan biri deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, diğeri de güvenlik ve askeri iş birliğiyle ilgiliydi.

Deniz yetki alanlarıyla ilgili imzaladığımız mutabakat muhtırası Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylandı ve Birleşmiş Milletler’e de tescil edilmesi için bildirimde bulunduk, süreç şu anda hızla işliyor. Şimdi de güvenlik ve askeri iş birliği anlaşması ayrıca Meclisimize sunuldu, o da Meclisimiz onayladıktan yürürlüğe girecektir. Bu anlaşmalarla Akdeniz’de hem Libya’nın, hem de Türkiye’nin hakkı korunmuş olacak. Türkiye aleyhine tek taraflı adımlar atılmasına izin vermeyeceğimizi açıkça ortaya koyduk. Ve bunu son NATO Zirvesi’nde de Miçotakis’le heyetiyle şahsım ve heyetim olmak üzere yaptığımız görüşmede kendilerine de söyledik, onlar hâlâ belli beklentiler içerisinde. Dedik ki, burada biz her şeyi uluslararası hukuka dayalı olarak yapıyoruz ve bundan sonra da uluslararası hukuka göre buradaki attığımız adımları atmaya devam edeceğiz. Doğu Akdeniz’i uluslararası hukuku ve Türkiye’nin haklarını hiçe sayarak paylaşıma gidenler, attığımız adımdan tabii ki rahatsızlık duyuyorlar. Dayatılmaya çalışılan planlar var, burada. Haklı bir adımla biz bunu boşa çıkarttık. Ve daha da ileri gideceğim, burada Sevr’in aslında ters düz edilmesi var, böyle bir adım atılmış durumda.

Libya’ya asker gönderimi konusunda ise böyle bir davet, böyle bir talep Libya tarafından Türkiye’ye gelecek olursa nasıl bir inisiyatif üstleneceğimize dair ülkemiz bunun kararını verecektir. Libya’ya her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu daha da önce de söyledim. Uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli adımları da yine atarız.

Bakın, şu anda Libya’da orayla hiç ilgisi, alakası olmayan, resmi bir davetin olmadığı ülkeler buralara kendilerindeki bazı özel güvenlik güçlerini buralara göndermişlerdir, şu anda onlar Libya’da bu tür illegal faaliyetler gösteriyorlar ve tabii bunların da aşılması lazım.

Yalnız ben burada tabii özellikle bir şeyi anlatmak istiyorum. O da şudur: Şimdi şu gördüğünüz yer Libya’yla Türkiye arasındaki bağlantı ve Girit’in doğusundan bu gördüğünüz bant geçiyor. Tabii bu bant birilerini ciddi manada rahatsız ediyor. Şimdi bu bandın içerisinde şu kısım, yani G-F-E noktaları bu kısım özellikle birleşme ve Libya’yla Türkiye arasında bir sınır. Şimdi bu sınırın kuzeyi Türkiye, güneyi Libya. Peki nedir bunlar? Bunlar kıta sahanlığı. Şimdi bizler burada diyelim ki sismik araştırmamızı rahatlık ne yaparız? Yaparız. Sismik araştırmalarımızı yaptıktan sonra da biz yine buralarda sondaj çalışmalarımızı da yaparız.

Geçmişte bizim tabii böyle sismik araştırma gemilerimiz filan yoktu, sondaj gemilerimiz filan yoktu, şimdi hamdolsun iki tane sismik araştırma gemimiz var, iki de sondaj çalışması yapacak ileri teknolojiye sahip gemilerimiz var. Bunları işte Hazine ve Maliye Bakanımızın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olduğu zamanda Berat Beyin bunları almıştık. Şimdi de sondajda bir üçüncü geminin pazarlığını yapıyoruz, onu da alacağız. Çünkü bizim için artık çalışma alanı sadece buralar değil, bizim Karadeniz’de de yapmamız gereken çalışmalar var. Geçelim onu, uluslararası farklı ülkelerde de aynen bu çalışmaları yapma durumumuz söz konusu, çünkü artık dünyada biliyorsunuz petrolün konumu çok çok farklı, bu adımları atacağız.

Tabii burada biz bu çalışmayı yaparken, buradan hem Türkiye kazanacak, hem de Libya kazanacak, böyle bir çalışmanın içerisinde olacağız, kazan-kazan esasına göre bu adımı atacağız.

Şimdi Türkiye’yle Libya’nın bu sınırı özellikle tabii kimi rahatsız ediyor? Yunanistan’ı rahatsız ediyor. Şimdi biz onlar rahatsız olsun diye bir çalışma yapmıyoruz. Sadece bu sularda Libya ve Türkiye’nin hakları var, bu hakkın korunması gerekir diyoruz. Fakat şu talihsizliğe bakın ki, maalesef ülkemizin içinden ve dışından birileri bu konuda çok rahatsız oluyor ve bu rahatsızlık sebebiyle de işte bu ileride çok farklı bazı sıkıntılara neden olabilir gibi laflar ediyorlar. Ya siz kimden yanasınız ya? Siz Türkiye’den, Türk milletinden yana mısınız, yoksa değil misiniz? Bunu çıkın açıkça söyleyin. Öyle de olsa, böyle de olsa biz şu anda buralarda bu çalışmalarımızı milletimizin ve ülkemizin ali menfaatleri için sürdüreceğiz. Ve şu anda çok kısa bir zaman içerisinde de inşallah burada hem sismik araştırma, hem sondaj çalışmalarına inşallah gireceğiz ve buralardan tabii beklentilerimiz çok çok yüksek. Bugün Sarraj’la bunları tabii önemine binaen farklı ele aldık.

Doğu Akdeniz havzası önemli tabii hidrokarbon rezervlerine sahip, özellikle son dönemde bazı şirketlerin tabii keşif haberlerini de duyuyoruz. Hani olur ki belki yanımıza uluslararası camiada güçlü olan bazı şirketleri de alma durumu söz konusu olabilir. Bu da yine tabii özellikle Sarraj’la yapacağımız görüşmelerle tabii ortaya çıkacaktır. Çünkü bu ne kadar güçlü olursa bu çıkış, bu yatırım, işimizi de tabii o kadar rahatlatacaktır. Tabii doğal gaz ticaretinin petrol veya diğer emtialardan farklı olarak öncelikle ihraç güzergâhı ve satış anlaşmaları yapıldıktan sonra üretim safhasına geçebilen projeler olduğu da unutulmamalıdır, onun için işi geniş tutmak gerekiyor. Bu açıdan da tabii işin dayandığı tabanı sıkı tutmakta önem var. Türkiye bunun için bölgeye olan yakınlığı, büyük bir pazar olma özelliği ve mevcut boru hatları kapasiteleri itibarıyla gazın ticarileşmesi noktasında kilit role ve öneme sahiptir. Son yaptığımız Libya anlaşması bu konuda hukuken de ülkemizin elini güçlendirmiş ve bu bölgede Türkiye’siz bir çözümün olmadığını da tüm dünyaya göstermiştir.

SALİH NAYMAN- Efendim, şimdi en az bu konu kadar sıcak Amerika’da uzun zamandır zaten söylenen, bir şekilde lobilerin çalıştığı 1915 olaylarına sadece Ermeni bakış açısını taşıyan ve sonrasında da bununla ilgili Senatodan çıkan karar var. Ama öncesinde kısa bir bant hazırladı arkadaşlarım, dilerseniz onu izleyelim, üstüne de soruyu sormuş olalım.

SALİH NAYMAN- Ermeni mezaliminin bir yandan şahitleri konuşanlar, bunun gibi çok fazla şahit var, ama tabii biz burada tamamını ona ayırabilecek durumda değildik, süre anlamında. Bir yandan tarihçiler konuşuyor. Zaten siz Başbakanlığınızda tarihi tarihçilere bırakalım, biz arşivlerimizi açıyoruz dediniz ama, dünyanın hiçbir yerinden, Ermenistan dahil buna karşı bir yanıt gelmedi, böyle bir girişim olmadı. Şimdi Trump Senato’nun kararına bundan sonrasında ne der, ne yapar? Özel ilişkinize de dayanarak belki yine konuşmuş olduğunuz konuların içindedir diye bunu soruyorum.

Bir yandan da, Dışişleri Bakanı da dile getirdi, biz de İncirlik ve Kürecik’i düşünebiliriz, diye. Bu konuda da söyleyecekleriniz merak edilir efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri iç siyasetindeki kamplaşmanın aleyhimize sonuçlar doğurduğunu, bazı çevrelerin Trump’ı zayıflatmak amacıyla ülkemizle ilgili gelişmeleri kendi çıkarları için suiistimal ettiklerini üzüntüyle görmekteyiz. Yani benim şahsen Trump’la olan özel hukukum birçok şeyi değiştiremiyor, çünkü karar verici bir tek başına bir yerde de Sayın Trump değil. Yani bu eylemler müttefiklik ilişkilerimizin ruhuyla bağdaşmadığı gibi, Amerika Birleşik Devletleri yönetimiyle 17 Ekim tarihinde Suriye konusunda varılan mutabakata da aykırıdır.

Sayın Trump’a Washington ziyaretimizde de aktardığım gibi, Türkiye-ABD ilişkilerinin ABD’nin kendi iç siyasi dinamikleri için harcanamayacak ölçüde değerli olduğunu düşündüğümü söyledim, böyle düşünüyoruz. Bu çerçevede ABD Kongresinin ilişkilerimizin özüyle ilgili olmayan meseleleri iç siyaset malzemesi yapmaya son vermeye, müttefiklik ve ortaklık ilişkilerimize yakışır şekilde hareket etmeye davet ediyoruz. Yönetimden beklentimiz ise, ilişkilerimize daha fazla zarar verebilecek adımların önlenmesi için gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasıdır.

Türkiye, meşru güvenlik kaygılarıyla bu harekâtı gerçekleştirdi. Ulusal güvenliğimize doğrudan tehdit oluşturan terör örgütleriyle mücadele kararlılığımız tamdır. Yaptırım tehditlerinin ve baskı araçlarının bu kararlılığı değiştirmeyeceği ABD’li muhataplarımıza her fırsatta aktarılıyor.

Bakınız, Ermeni meselesiyle alakalı sözde Ermeni soykırımı konusunda bunları bütün oradaki yetkililere anlattığım zaman, bazıları bakıyorum ki konuya hakim değiller. Şimdi biz 1 milyonun üzerindeki belgeyi, şu anda Silahlı Kuvvetlerimizin elinde olan belgeyi, orada arşivlerimizdeki belgeyi açıyoruz, buyurun diyoruz, gelsin tarihçiler, hukukçular bunları incelesin. Peki, Amerika’da var mı? Amerika’da sadece Harvard’da bir miktar bu tür belgeler olduğu söyleniyor, onlar da açsın. Bir miktar Fransa’da olduğu söyleniyor, onlar da açsın. Ermenistan’da var mı? Yok. Bütün herkes bu tür arşivlerini açsınlar ve bu arşivler kurulacak olan tarihçilerden oluşan heyetler tarafından incelensin, hukukçular tarafından incelensin, arkeologlar tarafından incelensin, ondan sonra gerekirse biz siyasetçiler devreye girelim, çünkü bu karar siyasetçilerin vereceği bir karar değildir. Öncelikle bu karar her şeyden önce tarihçilerin yapacağı inceleme-araştırma neticesinde, hukukçuların yapacağı inceleme-araştırma neticesinde, arkeologların; işte az önce orada kemikleri gördük değil mi, kafataslarını gördük bütün bunlar işte belgeler, bunlar bizde var, bak biz bunları gösteriyoruz, onlar da göstersin. Bütün bunlarla beraber yapılacak bu çalışma neticesinde siyasiler bunun kararını ondan sonra versinler. Ama burada hiçbir belge ortaya koyamayanların söyleyecek bir sözü yoktur, ama biz belgeyle konuşuyoruz.

Ve çıkıp karar almışlar. Alsanız ne yazar? Yani bu aldığınız kararların bir kıymeti harbiyesi yok, çünkü bu kararlarınız sizin tamamen siyasidir. Bu kararlarınızın hukuka uygun hiçbir yanı yok. Hukuka uygun olmayan yanı olmadığına göre, bunları bizim zaten kabul etmemiz de mümkün değil. Ve şu anda kendileri de zaten bize söylüyorlar aslıda, diyorlar ki, bu alınan kararın kıymeti harbiyesi yok, bizzat kendileri söylüyor, isimlerini vermeme gerek yok. Şimdi biz burada kararlı bir şekilde yürüyoruz. Onlar böyle bir hava oluşturmak suretiyle birilerini tatmine çalışıyorlar.

İşte 1915 olaylarının üzerinden 100 yıldan fazla bir süre geçmişken, bugün neden Amerika Temsilciler Meclisinde ve Senatosunda bu tür kararlar alındığının cevabı açıktır. Yani yıllar yılı bu sürekli her Nisan ayında gündeme gelir, tartışılır, konuşulur, ondan sonra da bir karar açıklanır, son anda bakarsanız işte böyle sözde soykırım değil, ama şöyle kenarından köşesinden geçerek bir açıklama yaparlar. Şimdi bu defa işi daha sert bir tonda açıklayarak bunu kabul ettiklerini ifade ediyorlar. Sizin kabul etmeniz, bizim de sizin karşınızda çok daha farklı bazı Parlamento kararlarıyla çıkmamızı getirir.

CEM ÖĞRETİR- Öyle bir hazırlık var mı efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Niye olmasın? Yani bunlar bu tür şeyleri yapar da herhalde biz de elimiz boş duracak değiliz.

SALİH NAYMAN- Şimdi herkes örnek merak eder eğer açıklayabileceğiniz varsa efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi söyleyeyim, ben çok açık, net, rahatlıkla söyleyeyim, yani Amerika’da Kızılderililerle ilgili olarak bunu söylememek, konuşmamak mümkün mü? Kızılderililerin tarihi Amerika’nın yüzkarasıdır. Buna benzer Afrika’da yaşanan birçok şeyler var. Şimdi 60 kadar ülke buna benzer karalar almışlar. Şimdi Ruanda’da Fransızların yaptığı katliamları bir kenara koymak mümkün mü? Cezayir’de Fransızların yaptığı katliamları bir kenara koymak mümkün mü? Senegal’de adadan köle ticareti yaparak ta Amerika’ya kadar hücrelerde günlerce beklettikten sonra köle ticareti yaptılar bunlar, aynı insanlar. Biz de ne yapacağız? Bütün bunların hepsini dünya kamuoyuna açıklayacağız, çünkü bunların elimizde belgeleri var, arşivlerde belgeleri var. Bunlarla beraber biz savunmada değil taarruzda olacağız ve Batının o tarihi ırkçılık ve sömürgecilik tarihi olduğunu ortaya koyacağız. Bunca katliam ve soykırım ortada duruyorken, bizim gibi övünülesi bir tarihi olan millete bunlar ses çıkaramazlar ve biz de bunları çok, açık net…

CEM ÖĞRETİR- Aslında yakın tarihte de Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu coğrafyasında yaptıkları ortada, girdikleri ülkelerde gerçekten kan oluk oluk akıyor. Önümüzdeki meselelerden biri mesela Suriye hemen yakın zamanda, yakın tarihte. Mesela diğer meselelere bağlı olarak, Salih’in sorusunu tekrar etmiş olacağım ama, Kürecik ve İncirlik kapatılabilir mi efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi bunların hepsi bizim tasarrufumuzda olan kararlardır, yani böyle bir kararı vermemiz gerektiği anda bu kararı alma yetkisi bize aittir. Yeri geldiği zaman otururuz bütün heyetlerimizle beraber, kapatılması gerekiyorsa İncirlik’i de kapatırız, kapatılması gerekiyorsa Kürecik’i de kapatırız. Bütün mesele, eğer karşımıza bizim yaptırımlar gibi tedbirlerin hayata geçirilmesi durumunda biz de bunlara mütekabiliyet çerçevesinde gereken cevabı veririz. ABD’nin ilişkilerimizde tamiri mümkün olmayan adımlar atmaması her iki taraf için de çok önemlidir.

Şunu her zaman söylüyorum biliyorsunuz: Türkiye bir kabile devleti değildir. 780 bin kilometrekarelik ve 2 bin yılı aşkın bir tarihe sahip olan Türkiye’ye bu tür bir yaklaşımları reva görmek karşılıksız kalacak bir şey değildir. Ve bunun için de ne gerekiyorsa mütekabiliyet esasına dayalı olarak biz bu adımları atarız. Kaldı ki biz sizinle stratejik ortağız ya, biz senle NATO’da beraber değil miyiz? Beraberiz. NATO’da beraber olduğumuza göre yok model ortak, yok stratejik ortak ee yapılanlar ney? Bu stratejik ortaklığa yakışıyor mu, nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz? Bunların oturup düşünmesi lazım. Ha bunlar farklı hareket etmeye devam ederlerse bizim de tabii ki buna karşı vereceğimiz cevaplarımız var.

CEM ÖĞRETİR- Efendim, o zaman Suriye başlığıyla devam edelim, çünkü sonuç olarak aynı tavrı yani Trump ve başka bir diğer Amerika diyelim ona belki derin Amerika da olarak nitelendirilebilir, Trump’ın karşısındaki Amerika belki de aynı tavrı orada da görüyoruz, çünkü özellikle Barış Pınarı Harekâtı sırasında ve sonrasında. Öncesinde yapılan teröristlere tırlarca yardımı biliyoruz ve hatta o yardımların bugünlerde yeniden yapıldığı konusunda bazı duyumlarda var ve hatta görüntüler var. Barış Pınarı Harekâtı devam eder mi efendim? Mutabakat konusunda evet bir mutabakata vardık, Rusya’yla da aynı şekilde ama hâlâ o mutabakatın zaman zaman delindiği haberleri geliyor, ne dersiniz efendim bu konuda?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her şeyden önce çok açık, net bir şeyi söylememiz lazım. Yani gerçekten Barış Pınarı Harekâtında şimdi şurada gördüğünüz Barış Pınarı Harekâtının özellikle bizi çok çok ilgilendiren yeri şurasıdır: Şu anda Tel Abyad ve Rasulayn şu kısım 120 kilometredir, derinlik 32 kilometredir ve bu alanda şu anda bizim kontrolümüz var. Fakat Irak sınırı şu Malikiye denilen buradan batı ucuna kadar 444 kilometre. Bütün bu alanda bir kısmında Rusya ile bir kısmında Amerika ile yaptığımız anlaşmalar var biliyorsunuz ve bunlar 150 saat, 120 saat şeklinde anlaşmayı yaptık. Ama maalesef ne Amerika, ne de Rusya buradaki terör örgütü YPG, PYD’yi buralardan çıkartamadılar halbuki bize verdikleri söz öyleydi. Tabii şimdi çıkartamayınca da bizim iş başa düşüyor yapmamız gerekenler var. O zaman ne yapıyoruz? Göbeğimizi biz kendimiz keseceğiz dedik. Mesela bize kalktılar dediler ki, Münbiç’ten şuradan 90 günde biz bütün teröristleri çıkaracağız, çıkartamadılar ve hâlâ orada bu terör örgütleri var. Ve oradaki aşiretler bizden sürekli yardım istiyorlar, şu anda bunlar orada. Ve çok daha tehlikelisi bakın şu Deyrizor var ya şurası ve bu Deyrizor’da petrol kuyuları var, ama bu Deyrizor’un petrol kuyularını buraları PYD, YPG terör örgütleri buranın petrolünü alıp çok ilginç bir şey söyleyeceğim size rejime sattılar ya ve bunların petrolünün kalitesi de yok. Çok daha ilginci şimdi, o da şurada Kamışlı bakın, Kamışlı’da da petrol var oranın petrolünü de Rusya ile rejim. Deyrizor’u Amerika ile az önce ifade ettiğim YPG, PYD onlar beraber şu anda. Hani Sayın Trump’ın petrolü çok severim dediği olay var ya yani bu şekilde devam ediyor. Şimdi bu durum karşısında tabii Türkiye olarak biz derdimiz bizim petrol filan değil, derdimiz burada yaşayan insanların biz huzurunu nasıl sağlayacağız? Mesela ben teklifte bulundum dedim ki, gelin Deyrizor’dan ve Kamışlı’dan çıkan petrol bunların satışını yapalım, ama buradan biz bir şey yapalım, ne yapalım? Hep güvenli bölge güvenli bölge diyorsunuz, buyurun güvenli bölgeyi buradan elde edeceğimiz gelirle güvenli bölgeyi inşa edelim. Biz bu işin müteahhitliğini yaparız, parasal kaynağını da buralardan elde ediyorsak bakın biz plan çalışmalarını yaptık, proje çalışmalarını yaptık hepsi hazır. Biz bu plan, proje çalışmaları üzerinden buraları sıfırdan inşa edelim ve şu anda mültecileri bu güvenli bölgeye yerleştirelim. Buranın tabii güvenlik noktasında da daha önce Sayın Trump, ondan önce Sayın Obama biz işte bunların güvenliğini sağlarız filan diyorlardı. Şu anda aynı görevi biz de kısmen üstleniriz. Özellikle batı tarafında Rusya’yla böyle bir iş birliğine girebiliriz. Ve bu güvenliği hallettikten sonra bizde şimdi toplamda 4 milyon insan var. Bu 4 milyon insanın 350 bini Kürt, bunun dışında yaklaşık 3,5 milyonu Arap, arada bir 150 civarında da Arami, Keldani, Ezidi bunlar var. Bunların hepsini ne yapalım? Kendi topraklarına, kendi evlerine yerleştirelim, buralara gelsinler, inanın hiçbir ses çıkmıyor. Petrolü çok severim, ee tamam da bu insanları niye sevmiyorsunuz? Gelin buraların gelirini alalım şu bölgede inşa edeceğimiz yeni şehirlerde kullanalım. Ve bunu ben yani 30’a yakın lidere anlattım, kendilerine kitapçıklarımızı verdim, hazırladığımız kitapları verdim, hepsinde bu güvenli bölge haritalarıyla var, orada yapacağımız konutlar, valilik binaları, kaymakamlık binaları, ibadethaneler vesaire alt yapısı, üst yapısı hepsini kapsayan şekilde verdik, ama bir cevap yok çünkü dert başka.

SALİH NAYMAN-  Peki, yakın zamanda ya da bundan sonra ünlü sözünüzü bir daha duyma ihtimalimiz var mı bir gece ansızın?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nasıl? Bunu her zaman duyacaksınız, her zaman duyacaksın. Çünkü açık söylüyorum, Türkiye’nin Suriye’den kaynaklanan terörle mücadeledeki kararlılığı tamdır. Onun için de biz burada kolay değil ya 4 milyon insanı şu anda besliyorsunuz, bakıyorsunuz, okutuyorsunuz, sağlığıydı vesaire tüm bunları yapıyorsunuz, adı üzerinde Barış Pınarı. Niye Barış Pınarı denmiş buna? Biliyorsunuz oralarda aslında gözeler varmış o sınırlarda o sınır bölgelerinde.

SALİH NAYMAN- Tel Abyad’la Rasulayn’ın arası değil mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- O Ayn-el Arap, Rasulayn falan ismi üzerinde bunlar bundan dolayı da biz adını bunun Barış Pınarı koyalım dedik o gözeler sebebiyle adını Barış Pınarı koyduk. İnşallah bu Barış Pınarı noktasında kararlılıkla mücadelemizi sürdürürüz. Ve çok uzun bir süre olmasa dahi burada eninde, sonunda bir neticeye varırız.

SALİH NAYMAN- İnşallah efendim.

NİHAN GÜNAY- Efendim, Batılı liderler dedik, Amerika dedik, onların hep söylediği bir durum da YPG ve PYD için onlar Kürt diyorlar, oysa biz biliyoruz ki PKK gibi onlarda bebek katili. Siz her zaman gittiğiniz uluslararası tabii platformlarda da bunu söylüyorsunuz onlar Kürtler için uyarılarda bulunmuşsunuz öyle söyledikleri için. Şimdi bunu tabii kapalı toplantılarda da söylediğinizi tahmin ediyorsunuz, mutlaka söylemişsinizdir, söylüyorsunuzdur. Bunu anlattığınızda ikna oluyorlar mı, ne söylüyorlar? Yoksa hâlâ söylediklerinin arkasında mı duruyorlar?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayır, benim bunların ikna olduğu kanaatinde değilim. Bir defa kendileri ne söylediklerinin farkında değil. Bunlar özellikle Kürt kardeşlerimize saygısızlık yapıyorlar, çünkü yani YPG, PYD, bunların Kürt olarak ifade edilmesi bana göre Kürtlere saygısızlıktır. Bu ne demek? Kürtler teröristtir. Biz gerek vatandaşlarımız olan Kürt kardeşlerimizi, gerekse Suriye’nin kuzeyinde olan Kürt kardeşlerimizi terörist olarak kabul etmiyoruz ki. Onların içerisinden terörist çıkabilir, onların içinden terörist çıktığı gibi, daha farklı etnik unsurların içerisinden de teröristler çıkıyor, dini gruplar içerisinden de teröristler çıkıyor bunları da görmemiz lazım. Ama bunlar ne dense yatıyorlar, kalkıyorlar PYD, YPG diyemiyor bunu söylüyor. En sonunda bunu da kamufle etmek için ne yaptılar? SDG dediler, yani Suriye Demokratik Güçleri adını da böyle demokratik güçleri olarak kamufle ettiler, ya kalkın da açık samimi söyleyin. Bugüne kadar neredeydi SDG var mıydı SDG diye bir şey? Yok. Ama son zamanlarda bir kamuflaj SDG bunu uydurdular. Bütün işleri maalesef alavere dalavere yaptıkları iş bu. Biz de tabii bunlar karşısında diyoruz ki, bakın PKK’nın bunlar yan kuruluşlarıdır. Belge mi? Buyurun size belge, hepsini gösteriyoruz. Çünkü bu YPG, PYD bunlar PKK’nın yan kuruluşlarıdır. Abdi Şahin denilen kişi adeta bölücü başının biliyorsunuz.

SALİH NAYMAN-  Manevi oğlu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Beni geçtin. Yani manevi oğlu diyebilirsin, beslemesi diyebilirsin ne dersen de böyle bir konumda. Ee bununla Amerika’nın en üst kademesi görüşme yapıyor, aynı şekilde Rusya görüşme yapıyor. Şimdi böyle olduğu zaman bir netice alınamaz ki. Kaldı ki, bu biri de kırmızı bültenle aranıyor. Böyle olduğuna göre biz eğer ortaksak, bir dayanışma içinde olacaksak, NATO’da berabersek, terörizme karşı bir mücadele vereceksek ki bu NATO toplantısında bunların hepsini konuştum. O zaman siz nasıl oluyor da bu tür terörist başlarıyla bir terör sevici konumuna düşüyorsunuz? Bunları bir düzeltmemiz lazım. İnanın hiç umurlarında değil.

SALİH NAYMAN-  Evet, efendim aslında benim yaşımla aynı olan bir terörden bahsediyoruz. İlk başta da zaten Kürt bebekleri yataklarında katleden bir örgütten bahsediyoruz. Şekil değiştirerek farklı coğrafyalara da yayılıyor, ama 104 gündür Diyarbakır’da anneler çocuklarımızı aldı kaçırdılar ve onları geri istiyoruz diye de çok önemli bir direnişin içindeler. Onlar çok ufak bir bölüm annelerin feryadını, büyük bir ihtimalle bunları da zaten anlatıyorsunuz biz de anlatmaktan yılmamalıyız. Bir onları dinleyelim hep beraber, ardından da sorumuzu soralım isterseniz.

SALİH NAYMAN- Annelerin söylediğinin tabii ki çok küçük bir kısmı, yine burada sığdırabildiğimiz kadarı, bir yandan işaret ettikleri noktalar için siyasi bölümü, bir yandan da Kandil’e hep işaret ediyor. Biz de hep konuşuyoruz ve bir yandan da Pençe Harekâtı yeni boyutlarıyla devam ediyor. En çok merak ettiğimiz Kandil’e yönelik bir harekât hazırlığının her zaman olduğunu biliyoruz. Yakın zamanda bekleyelim mi, özellikle bir kara harekâtını Irak tarafı için de, özelinde de Kandil için, onu da merak ederiz efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Her şeyden önce bir defa Kandil’e sürekli harekâtlar yapılıyor, yani Kandil’e harekât yapılmıyor diye bir şey yok. Çok çok kararlı hava harekâtları falan yapılıyor. Tabii son dönemde gerek yurt içi, gerek yurt dışındaki operasyonlarımızla PKK’ya biliyorsunuz ağır darbeler indirdik. Yani Gabar’da, Cudi’de, Tendürek’te, Beslerderesi’nde, buralarda özellikle. Ülkemizde uzun süredir eylem yapamaz hale gelen örgüt, eleman devşirme ve ülkemize sızma noktasında da artık tıkanma noktasındadır. Tabii bunların ahlaki noktada tükendiğini de görüyoruz. Yani kaçırılan genç kızların orada nasıl muamele gördüğünü televizyon ekranlarında herhalde sizler de izlediniz, bizler de oradan izledik. Yani bakıyorsunuz, ismini vermeme gerek yok, ahlaksız adam, 60, 65, belki de 70 yaşında, genç kızlara nasıl bir muamelede bulunduğunu, nasıl bir tacizde bulunduğunu ekranlarda izledik. Ama ne yazık ki, tabii bu kızların onların elinden kurtulması çok çok zor. Ve benim dikkatimi çeken bir şey; genç çocuklara veya delikanlılara aynı muameleyi yapmıyorlar, kızlara yapıyorlar, bunlar çok manidardır. Ve bu terör örgütü ve terör örgütünün şu anda dışarıdaki sevicileri bu tabloları değerlendirmeye almıyor. Parlamentoda bunların temsilcileri yok mu? Var. Peki, Parlamentodaki temsilcileri bu tablolar karşısında ya bunlar ne yapıyor, dediklerini hiç duyduk mu? Hayır, duymadık. Ve hâlâ utanmadan sıkılmadan bunları savunmaya kalkıyorlar. Neyi savunuyorsunuz ya? Binlerce genç bugüne kadar bunların tehditleri karşısında maalesef aldatıldılar ve öldürüldüler. O bebeler, o yavrular bunlar tarafından öldürüldü. Ve bu hâlâ devam ediyordu eğer biz şu son birkaç yılda ciddi ataklarımızı yapmamış olsaydık terör örgütünün özellikle bölgedeki ağırlığı daha farklı olacaktı.

Tabii çok kararlı bir gidişimiz var ve bu kararlı gidişimizi de devam ettireceğiz. Sadece tabii yurt içinde değil, yani biz şimdi Kuzey Irak’ta bile bunları adım atamaz hale getirdik, böyle bir durumumuz var. Irak’ın diğer bölgelerindeki faaliyet arayışlarını tabii bunlar şimdi artırıyor, biz de artırıyoruz. Irak tarafının zamanında gerekli önlemleri almamış olması maalesef, özellikle de Kuzey Irak’ta, Sincar’da, Mahmur’da, Kerkük’te yuvalanan örgüt faaliyetlerini bir süredir bu bölgede yoğunlaştırdı, ama başarılı olamayacak.

Bugün Sincar adeta ikinci Kandil olma yolundadır. Yıllarca DEAŞ’ın zulmüne uğrayan Ezidiler, bugün Sincar’da PKK nedeniyle evlerine dönememektedir. Mahmur Kampı zaten uzun süredir bir terörist kampı niteliğindedir. Erbil Şehri’nin ortasında diplomatımızı şehit eden teröristlerin Mahmur’la bağlantıları tespit edildi. Biz PKK ile mücadelenin DEAŞ ile olduğu gibi kararlı ve ortak şekilde yapılması gerektiği görüşündeyiz. Bugün terör örgütleri arasında ayrım yapanlar, gelecekteki felaketlerin de tohumlarını ekmektedirler. Bu nedenle Irak Hükümeti’ne çağrıda bulunuyorum gerek Merkezi, gerek Kuzey Irak; komşuluk hukukumuzun gereği olarak kendi topraklarından bize yönelik saldırılarda bulunan terör örgütlerini tasfiye etmelerini beklediğimizi söyledim. Mahmur’la ilgili de Birleşmiş Milletler’le çalışmalarımızı sürdürüyoruz, çünkü biliyorsunuz oranın Birleşmiş Milletler koordinesinde bir önemi var. Kendilerine bizim ulusal güvenliğimizi, sizin de egemenliğinizi tehdit eden bu terör örgütüne karşı gerekli önlemleri almanız gerekir, dedik. Kendilerine bu konuda askeri ve güvenlik işbirliği anlaşması imzalamayı önerdim. Arkadaşlarım taslağımızı kendilerine ilettiler. Şimdi Irak tarafının yanıtını bekliyoruz. Ve bu arada Silahlı Kuvvetlerimiz ve İstihbarat Teşkilatımız bir köşede terör odaklarına karşı tabii ki sessizce bekleyecek değildir. Biz Sincar’da olsun, diğer yerlerde olsun, isterse Mahmur olsun, bu teröristleri nerede tespit edersek tepelerine bineceğiz ve PKK tamamen tasfiye edilene kadar bu mücadelemizi de sürdüreceğiz.

CEM ÖĞRETİR- Peki efendim, Suriye’de Amerika’nın desteğiyle gelen silahların Irak’a geçtiği düşünülebilir mi bu noktada? Mesela Mahmur’daki veya Kandil’deki destek şu ülkedir diyebiliyor muyuz, bir ülkeyi işaret edebiliyor muyuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi böyle bir şey yok, diyemeyiz, çünkü 32-33 bin tır buraya silah, mühimmat, araç-gereç geldi, bunların hepsi tespitli. Kargo uçaklarıyla gelen silah, mühimmat vesaire bunlar var. Bunun dışında tabii ayrıca kamyonlarca, yüzlerce gelen araç-gereç vesaire bunlar var. Bütün bunlardan tabii bir kısmı hani bir çekilme talimatı geldiğinde bununla beraber ne yaptı, Irak tarafına gitti. Zaten giriş güzergahı neresi? Irak. Giriş güzergahı Irak olduğu için, çıkışta da yine o taraftan çıkıyorlar. Söyledikleri neydi, hep dikkat edin; DEAŞ’ı yok ettik. Bir taraftan DEAŞ’ı yok ettik diyorsunuz, öbür taraftan hâlâ bölgede PYD, YPG’ye bu imkânları veriyorsunuz; hepsi yalan. Bunları Sayın Trump’a da söylediğim için, diğerlerine de söylediğim için belgelerle rahat rahat açıkça konuşabiliyorum, söylüyorum. Tabii biz hep şunu söylüyoruz: İnlerine gireceğiz, diyoruz. Girdik, giriyoruz diyoruz. Onlar kaçacak, biz kovalayacağız diyoruz ve Allah’ın izniyle biz sonunda muzaffer olacağız.

Onlar diyorlar ki, tabii dedikleri şey şu: Yani doğru bunlar geldi, işte bunlar bizim DEAŞ’a karşı yanımızda mücadele veren dostlarımızdır. Ben de kendilerine diyorum ki; biz sizin neyiniziz? Biz sizinle stratejik ortak değil miyiz? DEAŞ’a karşı bu mücadeleyi niye bizimle vermediniz? Bak biz El Bab’da üç bini aşkın DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdik. Sizin verdiğiniz silahlarla yapmadık bunu. Ya biz sizden parayla silah istiyoruz bize vermiyorsunuz, ama bu terör örgütlerine siz ücretsiz olarak bila-bedel bu silahları veriyorsunuz. Biz sizin samimiyetinize nasıl inanacağız? Bunları hep tartıştık bunlarla, hep konuştuk, arkadaşlarım konuşuyor, ben konuşuyorum. Ama gel gör ki maalesef samimi değiller, dürüst davranmıyorlar. Ve bir terör örgütünü bir başka terör örgütüyle yok etmenin planlarını yapıyorlar, ya yok edemezsiniz, yanlış yol seçtiniz. Onun için biz kendimize güveneceğiz, dik duracağız ve yolumuza da aynı kararlılıkla devam edeceğiz. Mesela her zaman, her vesileyle söylediğim şey; PKK-YPG’nin Kürtleri temsil etmediğini, bu eli kanlı terör örgütünden en fazla zarar görenlerin de bizatihi Suriye’deki Kürtler ve Hristiyanlar başta olmak üzere diğer azınlıklar olduğunu hep kendilerine söyledik. Kimdir bunlar, hepsini açıkladık. Ve yaklaşık 250 bin Suriyeli Kürt kardeşimiz Irak’ta toplamda yarım milyonu aşkın bu kardeşlerimiz herhalde gezmek için evlerini terk etmedi. Bunlar varil bombalarından kaçarak bizim ülkemize sığındılar. Ve şu anda da yine bu ürkekliği üzerlerinden atmış değiller.

CEM ÖĞRETİR- - Efendim, tabii terör deyince yine Amerika Birleşik Devletleri ve Batıyla, Almanya’yla özellikle aramızda sorun olan FETÖ meselesi var ki 17 Aralık da geldi, iki gün sonra. Bu aramızda mesele olmaya devam edecek, öyle anlıyoruz. Biz istiyoruz, onlar vermiyorlar. Yine orada Trump ve derin Amerika arasındaki ilişkiden bahsedebiliriz. Hem o konuda hangi noktadayız efendim, onu sormak isterim?

Bir de, tabii elbette bizim içeride mücadelemiz de devam ediyor, zaman zaman haberlerini ekranlara getiriyoruz, gözaltına alınanlar, sorgulananlar, mahkemesi devam edenler var, o noktada hangi aşamadayız efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda tabii sayısal olarak az bir yekûn değil bunlar, çok çok sayısal olarak fazla bir rakam. Fakat yurt dışında tabii kaçtıkları yerler başta Amerika olmak üzere Almanya, Fransa, Belçika, bütün bu ülkelerde bunlara çok ciddi barınma imkânı verdiler, veriyorlar, Yunanistan ve bunlara bir de iltica hakkı da vermeye başladılar. Ama lafa gelip de herhangi bir sıkıntıları olunca bu defa bizden aksini istiyorlar. Diyoruz ki; bakın böyle giderseniz bizden hiçbir şey beklemeyin. Eğer siz bu adamları bize teslim ederseniz karşılığını görürsünüz, ama etmezseniz bundan sonra bunun karşılığını da bulamazsınız.

Yarın benim mesela saat 16:00 gibi Şansölye Merkel’le bir telefon görüşmem olacak, tabii yurt dışında olacağız, ama oradan görüşeceğiz, tabii bu konuları tekrar kendisiyle görüşeceğiz. NATO’da görüştük, ama yarın da görüşeceğiz. Yarınki görüşmenin zannediyorum önemli ağırlık noktasını Libya’yla ilgili şu anda Berlin Zirvesi oluşturacak diye düşünüyorum, ama ben tabii bu konuyu da gündeme getireceğim.

Şu anda Almanya tabii bir başka sıkıntıyı yaşıyor, daha henüz Hükümet noktasında ciddi sıkıntılar var, her an gitti-gidiyor, böyle bir hava var. Fakat ne yazık ki Almanya’yla farklı bizim ekonomik, ticari, sınai, bu ilişkilerde sıkıntımız var. Hep bunları da kalkıyorlar işte koalisyondaki sıkıntıya havale ediyorlar. Öyle de olsa, böyle de olsa, biz de ne yapacağız? Yani bu noktada oralardan bize yasal olarak sözleşmemiz olduğu halde verilmesi gereken birçok araç-gereci veya diyelim ki makine, motor, şimdi bunlardan çıkıyor birisi parlamentoda konuşma yapıyor, Türkiye’ye silah vermeyelim. Ya bunlar yaptığımız anlaşmalar, vermeniz gereken makineler. Vermiyorsunuz da ne oluyor? Kötü komşu bizi ev sahibi yapıyor. Onları şimdi biz ne yaptık, üretmeye başladık. Bugün değilse yarın üreteceğiz, onları da üreteceğiz. İnsansız hava aracını ürettiğimiz gibi, SİHA’yı ürettiğimiz gibi, Akıncı’yı ürettiğimiz gibi onu da üreteceğiz. Bakın şu anda biz Leopar tanklarının devamlı Kemal Efendi’nin konuşup durduğu, aslına vukuf olmadığı Arifiye’deki Tank Palet Fabrikası olayında, orası bir tamir-bakım atölyesiydi, ama bitmiş tükenmiş bir konumda. Üç firma ihalesine girdi ve BMC bu ihaleyi aldı. Sözleşmesinde bir de ne var? Oraya 50 milyon dolar yatırım yapılacak, harcama yapılacak. Ortak kim? BMC’nin yüzde 50 ortağı olan Katar’la. Sattınız diyor, ne satması ya, yalan söyleme, dürüst ol, doğru konuş. Buranın sadece işletme noktasında 25 yıllığına burası BMC’ye ne yapıldı, kiralandı. Satış yok, ama adamda yalan bol. Ve şu anda orada işte Leopar tanklarının, malum Alman, bunların hepsinin tamir, bakım vesaireleri yapıldığı gibi, kendimize ait yine aynı şeyler var. Bunların hepsinin burada tamir-bakımları yapılacak. Mesela Fırtına obüsleri burada üretiliyor; yine yalan, yok böyle bir şey.

SALİH NAYMAN- Bir yandan da 20 milyar dolar da diyor Sayın Kılıçdaroğlu, ama herhalde o boyutta bizim şirketimiz yok, bu anlamda?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yok, şimdi o daha başka bir şey söyledi, oranın alan olarak yani şu anda satılmaya kalksa, diyor ki; 20 milyar dolar değeri var, diyor. Öyle bir müşteri bulsun da gereğini yapalım yani. Yani bu herhalde hiç emlakçılar filan buna yardımcılık yapmadılar, böyle bir şeyi de konuşuyor. Kaldı ki zaten buradaki bu alan sadece kiralamadır ve bu kiralamayla burasını BMC üç firma içinden birisi olarak çıkmıştır kiralamıştır.

NİHAN GÜNAY- Efendim, muhalefetle devam edelim, ama arkadaşlarımız bir VTR hazırladılar, bir kulak verelim, izleyelim, sonrasında sorularımız olacak.

NİHAN GÜNAY- Efendim, geçen hafta gençlerle biraraya geldiniz ve 2023 hedeflerini de sordular, siz de tekrar yinelediniz hedeflerle ilgili beklentiler nelerdi diye. Ve aynı zamanda tabii en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girecek Türkiye, bu en büyük hedeflerden biri. Bir şey kalmadı, üç sene kaldı. O noktada ilerlememiz ne yönde 2023 hedefleriyle ilgili. Bir de 2071 hedefi var tabii ki. Bununla ilgili de 2071 hedefini düşündüğümüzde nasıl bir yönetim, nasıl bir hedeften söz ediyoruz. 

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii arada 2053 var.

NİHAN GÜNAY- Bir de 2053 var, evet.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- 2071 var, tabii bunların hepsi hedeftir. Yani bu matematik bir olay değildir, bu tür hedefler. Yani siz iki kere iki dört dersiniz, ama orada iki kere iki dört olmaz, hedef koyarsınız ve burada sapmalar olur. Tüm mesele bu sapmayı asgari orana, asgari miktara indirmektir. İşte az önce Kılıçdaroğlu’nu dinliyorsunuz, adam bizim yaptığımız barajları inkâr ediyor. Bunlar yapılmış barajlar, bunlar hayal değil. Biraz vicdanın olsa, ya bu barajların adı-madı hepsi burada var, şunları bir gideyim göreyim dersin. Şimdi bu var ya, yani denizin altında olduğu için Avrasya tüneliyle ilgili bir şey konuşamıyor, geç oradan bir, hadi onunla ilgili de söyle. Marmaray’la ilgili Boğazın altında, onunla ilgili de pek bir şey söylemedi dikkat edersiniz. Niye? Çünkü milyonlarca insan Marmaray’dan geçiyor ve belli bir parti mensubuna bunlar yapılmadı, bunlar tüm vatandaşlarımıza yapılmış olan eserler, Yavuz Sultan Selim Köprüsü aynen o şekilde.

Ve Filistinlilerle ilgili benim Birlemiş Milletler’de hiçbir kelam etmediğimden bahsediyor. İşte nitekim ayrı bir kare de oradaki konuşmamdan görüntüler var. Türkiye’de Filistin meselesini bizim kadar savunan, bizim kadar bunun mücadelesini, kavgasını veren bir başka siyasi parti yoktur, bunu bu kadar açık ve net olarak söylüyorum. Ve biz sadece işin söz boyutunda değil, her türlü biz Filistin meselesinde bu kardeşlerimizin yanında yerimizi aldık ve almaya devam edeceğiz. Ben mesela dün İsmail Haniye’yle ziyaretimize geldi, kendilerini kabul ettik, oturduk, konuştuk, dertleştik. Ondan 15 gün önce Halit Meşal’le yine aynı şekilde kabul ettik, oturduk, konuştuk. Acaba kendilerinin böyle bir şey söz konusu oldu mu bugüne kadar? Acaba Filistin’le ilgili Kılıçdaroğlu’nun söylediği bir laf var mı? Yok. Ne diyordu? Suriye’den buraya gelenleri biz ne yapacağız dedi? Tekrar Suriye’ye geri göndereceğiz diyen adam bu değil mi? Bu adam. Sen hiçbir zaman bir defa mülteciler noktasında bu tür gerçekten topraklarından ötelenen, itilen, kakılan bu insanlar noktasında kapıları açmadın, tam aksine kapıların kapatılmasından yana oldun.

SALİH NAYMAN-  Peki, Sayın Cumhurbaşkanı bir yandan yanıltılıyor mu Sayın Kılıçdaroğlu? Çünkü alenen hani hep beraber izlediğimiz şeyler hakkında da tam tersine cümleler sarf edebiliyor zaman zaman, yoksa başka bir durum mu söz konusu?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Salih Bey, bir defa lider kendi ufkunu, kendi projesini kendisi belirler. Yanında danışmanları varsa danışmanlarını dinler ve danışmanlarını dinledikten sonra da onların doğru, dürüst olanlarını adeta imbikten suyu sızdırır gibi sızdırır. Ama Kılıçdaroğlu siyasetini yalan üzerine bina eden bir insandır, hakikat düşmanlığı yapan bir insandır ve bunu da bilerek yapıyor. Yani burada asla ya bunun farkında değildi, şöyleydi, böyleydi yok, bütün bu yalanları bilerek yapıyor. Yani şimdi Yavuz Sultan Selim Köprüsü ortada, Marmaray ortada, Avrasya Tüneli ortada, Osman Gazi Köprüsü ortada, İstanbul-İzmir Yolu ortada, İzmir Milletvekili bu adam ya. Şu anda sorun İzmir’e kaç saatte gidilir diye, inanın bilmez, çünkü o yolu belki de hiç kullanmadı veyahut da kullananlara da sormadı. Ama böyle bir eseri meydana getiren bu iktidara bu adamın ağzından siz hiçbir teşekkür duydunuz mu? Vereceği cevap nedir biliyor musun? Görevini yaptı. Biz görevimizi yaptığımızın farkındayız da senin bütün belediyelerin her şeyinle yaptıklarını bir ortaya koysana ya. Bizim yaptıklarımızın açılış törenlerini yapıyorsunuz, böyle bir yapı var. Ve sadece tabii bu değil, Türkiye’nin dört bir yanında biz işte 6 bin kilometreden aldık bölünmüş yolları şu anda 26 bin kilometre bölünmüş yol var, otoyollar, otobanlar vesaire hepsi ortada. Ama siyaset şunu bilelim ki: Doğrularla yapıldığı sürece size güç katar. Yalan siyaseti her şeyden önce demokrasimiz için de bir tehdittir. Siyaset itibarlı bir iştir, ama Sayın Kılıçdaroğlu böyle bir şeyin hiçbir zaman içinde olmadı, bunu öğrenmesi lazım.

NİHAN GÜNAY- Efendim, siz aslında Başbakanlığınız döneminden beri aynı şeyi yinelersiniz, yani Türkiye’de bir muhalefet eksikliği var diye.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Eyvallah.

NİHAN GÜNAY-  Nasıl bir muhalefet olmasını isterdiniz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN-  Şöyle: Yani bu yapılan muhalefetin tam aksinin yapılması lazım. Nedir o? Doğru muhalefet. Yani muhalefet iktidara aslında istikamet vermeli, ne yapması gerekiyor bunu anlatmalı. Yani buna şunu söyleyebilirim: Yani muhalefetin yapıcılığı belki olmayabilir, istikamet ver ya. De ki, şu şöyle yapılırsa daha iyi olurdu, ama niye böyle yapmıyorsunuz olmaz. Şunu şöyle yaparsanız çok daha güzel olurdu.

NİHAN GÜNAY-  Yani vizyon aslında ortaya koymasını beklerdiniz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ne yazık ki bunu yapmıyorlar. Hakaret mi? Hakaret, hakaret üstüne hakaret. Ve tabii mesela bir cumhurbaşkanının kendisinden başlıyor ailesine varıncaya kadar her şeyinde ve açtığım davaların hepsini de kazanıyorum. Niye? Yalan siyaseti yapıyor, hakaretler yapıyor eleştiri başka bir şey, hakaret bambaşka bir şey. Ve ailenize varıncaya kadar buna girebiliyor, böyle birisi. Bununla tabii Türkiye’de muhalefette gerçekten çok ciddi yaralar alıyor. Bakın şimdi İngiltere’de seçim oldu değil mi? İngiltere’deki seçimi işte görüldü; Boris açık ara kazandı. Ve Muhafazakâr Demokrat Boris seçimi kazandı, ama muhalefetteki Sosyal Demokrat olan Zat’ta kaybetti. Ne yaptı? Ben dedi, çekiliyorum. Peki, bizde ki bu Sosyal Demokrat Beyefendi girdiğinden bu yana Genel Başkan olduğundan bu yana girdiği her seçimi kaybeden kişi değil mi? Girdiği her seçimi kaybettiği halde bir gün kalkıp da insafa gelmedi ya. İşte kendi arkadaşları diyor girdin kaybettin, girdin kaybettin, girdin kaybettin diyor hâlâ diyor yola gelmiyorsun. Ama öbür tarafta Corbyn adam seçimi kaybedince hemen istifasını açıkladı. Bunlar tabii yıllar yılı siyaset yapmadılar, tam aksine millet düşmanlığı yaptılar. Siyaset dışı vesayet unsurlarından medet umdular ve biz milletimizle el ele verip bu vesayet sistemini alt ettik, böyle olunca bunlar da şimdi yalan siyasetine başvuruyorlar, yani bununla acaba bir şeyler elde edebilir miyiz diye. Edemeyeceksiniz, bununla bir yere varılmaz. Ve bu millet hizmet bekliyor ve bu millet kendisine efendilik yapanlardan hoşlanmıyor, yalancıdan da hoşlanmıyor. Onun için biz dürüst olarak milletimize efendilik değil, hizmetkar olmaya devam edeceğiz. Ve inanıyorum ki, milletimiz de kendisine hizmetkar olanlara gerekli desteği vermeye devam edecektir.

CEM ÖĞRETİR- Efendim, geçtiğimiz günlerde çok önemli bir tartışma da vardı yine CHP’yle AK Parti’nin karşı karşıya ve dahi sizin karşı karşıya geldiğiniz Külliye’ye giden CHP’li meselesi. O konuyla ilgili bir bandımız var izleyelim, üzerine konuşalım arzu ederseniz.

CEM ÖĞRETİR- - Şimdi efendim aslında bu mesele biraz havada kaldı son zamanlarda küllendiği gibi görünmekle birlikte zaman zaman açıklamalar geliyor, ama asıl açıklamayı yapması gerekenler o açıklamaları yapmıyorlar, biraz üstü örtüldü gibi. Rahmi Turan’dan bu konuyla ilgili bir özür geldi. Hem bu konudaki fikrinizi merak ediyorum hem de bununla bağlantılı olarak zaman zaman kullanılan bir argüman var aynen bunun gibi, erken seçim argümanı özellikle HDP ve CHP’den gelen zaman zaman yapılan çağrılar var. Siz her seferinde bunun olmayacağını zamanında olacağınızı söylemenize rağmen, ama yine de dillendiriliyor bir şekilde. Bunun amacı sizce ne?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi arkadaşlar, öncelikle bir defa şunu bilmemiz lazım: Sayın Kılıçdaroğlu, ben bu saraya gitmem, dedi ve bir kere Sayın Bahçeli, Kılıçdaroğlu böyle bir grup olarak ikili üçlü gelme durumu olmuştu, geldiler ve bazı meseleleri orada görüşme fırsatımız olmuştu. Tabii onun dışında kendisi sürekli zaten kimsenin saraya, Külliye diyemiyor saraya gitmemesi gerekir diyor. Ve hiçbir CHP’li kalkıp da Külliye’ye gelmiş değil. Sadece Sayın İnce, partimizin Genel Merkezi’ne Cumhurbaşkanı adayı olduğu zaman oraya geldi. Benim yanımda arkadaşlarım, onun yanında da yine arkadaşları vardı bir nezaket ziyaretinde bulundu görüşmemiz odur ve nezaket çerçevesinde bu görüşmemizi yaptık. O da yine saraya gelmiş değil, onların diliyle konuşuyorum, Külliye’ye gelmiş değil böyle bir durum söz konusu. Bunun zaten gizli saklısı yok, çünkü Külliye’ye gelen bir CHP’li milletvekili olursa, benim bunu gizlemekten kaçmak gibi bir derdim olmaz ki rahat rahat söylerim. Kaldı ki, benim karakterimde Kılıçdaroğlu karakteri yok, cibilliyetim ona zaten müsaade etmez. Ama kendisinin hayatı bir defa tamamen yalan üzerine bina edildiği için işte Rahmi Turan’la ilgili söylenen şeylerdeki ifadelerde kendini çok açık net gösteriyor. Dolayısıyla, böyle bir şey zaten mümkün değil. Kaldı ki, Külliye’yle ilgili kaçak saray, ifadesini defaatle kullandı ve buna yönelik olarak da biliyorsunuz Danıştay’ın açık kararlarını defaatle biz ortaya koyduk, açıkladık, böyle bir şeyin söz konusu olmadığı da ortaya koyduk. Ya ben burada kendime mi bir yer yaptım? Bu Külliye kimin? Ya bu Külliye bu milletin ya, burası bizim şanımız, şerefimiz. Milletimizin şu anda gücünü gösteren bir yer. Burada Külliye’nin kendisi var, bunun yanında gayet güzel bir ibadethanesi var, bunun yanında bir tamamıyla bizim çok amaçlı bir salonumuz, yani 2000-2500 kişilik bu var. Bir de orada çok amaçlı ayrı bir salonumuz var, şimdi bir de kütüphanemizi yaptık ki inşallah mimari olarak dünyada müstesna bir mimari eser. İnşallah şurada çok fazla artık vakit kalmadı.

CEM ÖĞRETİR- Açılışı ne zaman olacak onu soracaktım efendim, açılışını ne zaman yapacaksınız?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yakın yakın. Şu anda müteahhit firma artık son çalışmalarını yapıyor. Ama gençlerimizin inanıyorum ki hakikaten hayatına orası ayrı bir renk katacak, onlara ayrı bir performans getirecek. 24 saat açık olacak, 24 saat açık olmanın yanında orada gençlerimiz işte gelecek kek, simit, çay vesaire bunları içerken hem kitaplarını okuyacak, hem dersini çalışacak. Ve şu anda da hedefimiz inşallah 5 milyon kitabı oraya sığdırmak ve tabii elektronik ortamda da bütün bu eserler oraya kaydedilecek, böyle bir durumumuz var. Ve şimdiden davet ediyorum tabii açılışta muhakkak oraya gelmeniz lazım böyle bir eser. İnşallah benzerini de İstanbul’da yapacağız, İstanbul’da da çalışmalarımız şu anda devam ediyor. Kültür Turizm Bakanlığımız inşallah onu da gerçekleştirecek.

Seçime gelince, bunu defaatle söyledim, Cumhur İttifakımızda Sayın Bahçeli aynı şekilde kendileri de söylediler. Arkadaşlar, bizim seçimimiz 2023 Haziran’dır, yani buradan bizim bir sapmamız söz konusu değildir. Şimdi bu tür bazı yalan yanlış tarih açıklayanlar kendilerini buğday ambarında sananlardır. Varsın onlar kendilerini buğday ambarından sansınlar, ama biz bu ülkede açıklanan tarihlerde seçim yapmasını birilerine öğreteceğiz, bunu öğrenecekler. Ve şu anda biz bütün hazırlıklarımızı 2023 Haziran’ına yapıyoruz. Ve bütün kongrelerimiz vesaire buna yönelik şu anda yürüyor.

SALİH NAYMAN- Evet, şimdi bir yandan da efendim son günlerde aslında ilk projesini açıkladığınız günden beri ki hayalim dediğiniz, sevdam dediğiniz konulardan biriydi şehir hastaneleri ve onunla ilgili eleştirileri de açılmaya başladıktan sonra bir şekilde duyduk, gördük. Ama bir yandan da Avrupa’nın bu sarmaldan çıkamadığını, hatta sağlık sisteminin giderek çok daha kötü olduğunu. Amerika’da zaten hep öyleydi, eğer paranız yoksa sokakta ölüme terk edildiğiniz bir yer. Ufak bir bant hazırladı arkadaşlarımız bir yandan şehir hastaneler, biraz da İngiltere, Fransa, Amerika’nın durumu gibi. Ona bakalım, üstüne yeni bir sorumuz olacak efendim.

SALİH NAYMAN- Evet, bir yandan bizdeki şehir hastaneleri ki, en başta uzak denildi bir eleştirildi, ardından çok büyük, diye buna yönelik eleştiriler geldi, sonra Kılıçdaroğlu oraya gidecek hasta mı var dedi. Bir yandan Amerika’da yaşayan Türkler buradaki sağlık hizmeti çok kötü, bunu söylemem lazım, dediler, tefe konuldular. Bir yandan zaten hep biliyoruz ki, Amerika’da ufak bir diş tedavisi bile 10 bin dolar, 20 bin dolar civarında bir yekun tutuyor. Yani bizim sağlık sistemimiz, bir yandan Avrupa’nın, Amerika’nın sağlık sistemi. Evet, milli gelirimize bakarsak, gelişmişlik düzeyine bakarsak bazılarıyla farklı durumlar düşünülebilir ama, sağlık sistemiyle ilgili hem gelişme yeterli mi ya da buna getirilen eleştirilerle bundan sonraki hedefler ne bir yandan?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii çok teşekkür ediyorum. Aslında bizim için şu anda en önemli adımlardan bir tanesi, sevdam dediğim bu şehir hastaneleri meselesidir. Tabii bu da yine yurt dışı seyahatlerimde belediye başkanlığım döneminde bazı gördüğüm örneklerden kaynaklanıyordu. Fakat onlar geri gitti, biz tabii sıçramayı yaptık, öne gittik. Öne çıkışımızda da tabii özellikle ilham kaynağımız nedir? diye sorarsanız, tabii Kanuni Sultan Süleyman’ın hani halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi diyor ya, o. Yani bir Devlet-i Aliyeyi Osmaniye’yi bir sağlıklı nefese feda edebilecek kadar bu işe önem vermiş.

Şimdi biz de dedik ki, biz bu adımı atalım ve şehir hastanelerini kuralım. Peki, bunu neyle, milli bütçeden mi bu işi, yoksa bu konuyla ilgili olarak bunu BOT, yap-işlet-devret anlayışıyla mı yapalım dedik. Önceleri biz bu işi yap-işlet-devret’le yapalım dedik ve adımı da bu şekilde attık. Tabii hedef önce büyükşehirler olsun dedik, büyükşehirlere yakın bazı nüfusu olan yerlerle de bu işi götürebiliriz dedik ve başlattık. Ve şu anda tabii bu inşaatlar bir kısmı bitti, hastaneler az önce de ekranda gördüğümüz gibi bitenler var, ama bir kısmının da şu anda inşaatları devam ediyor. Örneğin şimdi Ankara’da Bilkent mesela bitti, ama şimdi Etlik aynı şekilde o da inşallah bitmek üzere. Şimdi İstanbul’umuzda, en önemlisi tabii orası, çok da büyük bir inşallah hastane olarak bu İkitelli tarafında orası hızla devam ediyor. Ama şimdi orada bir tane de Samandıra’da yapılacak olan Anadolu Yakası’nın hastanesi var ki, o çok çok büyük bir hastane olacak, bunların çalışması. Çünkü derdimiz bizim şu: Hani müracaatını yapıyorsun, 7 ay, 8 ay sonra röntgen için gün alıyorsun, böyle zamanlar yaşadık. Artık bu millet durumları yaşamasın istiyoruz, böyle bir yere varalım. Çünkü vatandaş eğer şu hastanelerimizde, yani Allah devletimizden razı olsun, derse biz rahatlarız. Eksiklerimiz olabilir, o ayrı bir konu.

Ama buradaki o görünen, yani bakıyorsun işte, bir yerden bir yere, yani yürümek vesaire filan yok, hasta oraya oturuyor, yanında da işte sağlık memuru vesaire, alıyor onu götürüyor filan. Bunlar insana verilen değerin önemidir. Bu insanımıza bizim verdiğimiz değeri. Biz cebimizden parayı vermiyoruz ki, vatandaşımız bu parayı devletine ödüyor, devlet de en yapıyor? Aldığı bu parayı tekrar vatandaşına döndürüyor, işte vergiler-mergiler bunlar bunu getiriyor. Ve şu anda yapılacak olan hastanelerle filan beraber Türkiye çok daha farklı bir yere gidiyor. Amerika bu işi başaramadı, Avrupa başaramadı ve biz bugün birçok ilaçları ücretsiz verir noktaya geldik.

Mesela çok çok ilginç, geçenlerde bir durumla karşı karşıya kaldık, başları birbirine yapışık ve tabii anne-baba feryat ediyor. Belki yine bu kanalda olabilir, yani öyle bir durumumuz vardı. Sonra ben doktor arkadaşlarıma söyledim ve Bakan arkadaşıma söyledik. Öyle ilginç bir şey ki, İngiltere’de bir Hintli Müslüman doktor bu işlerde mahirmiş, biz tabii ona ulaştık, o böyle bir ameliyatı yapmış ve onun bedelini de bir armatör karşılamış, yani bir  milyon poundun üzerinde bir rakam. Sonra tabii bu olay, biz onu duyduk, bu olay başımıza gelince, yani böyle bir yardımda bulunacak kişi çıksa da, çıkmasa da ben tabii Bakan arkadaşıma, doktorlarımıza dedim ki, ya biz gerekirse buraya devlet olarak gireriz, yeter ki bu yavruları, 4-5 yaşında, yani anneleri-babaları da bu işe evet derse bu operasyonu yaptıralım. Sonra o armatörün ortağı, daha ben kendisiyle tanışmış değilim, ama bu fakiri de çok seviyormuş, dedi ki, onu da ben karşılayacağım dedi. Yani bir milyon poundun üzerinde, o da onu üstlendi. Ve şu anda ameliyatın ilk etabı yapıldı, inşallah Ocak’ın 14-15’inde ikinci etabı ve diğer serileri yapacak. Şu anda Bakanımız, doktor arkadaşlar devamlı İngiltere’yle irtibat halindeler.  Geçen ben de babasıyla görüştüm, baktım babası da mutlu, İngiltere’deyken aradım kendisini. Şimdi tabii bunlar bize ayrı bir heyecan, mutluluk veriyor.

Peki, biz niye varız? Ya biz bunun için varız. Mesela biliyorsunuz bu SMA hastalıkları filan vesaire, bunlarla ilgili ilaçlar parayla geliyordu, şuydu, buydu, biz bunların hepsini kaldırdık. Geçen bir hastane ziyaretinde öyle bir kızımızı gördüm, tabii dua ediyor, siz diyor eğer bunu kaldırmasaydınız Cumhurbaşkanım, benim kızımın hali ne olacaktı?

NİHAN GÜNAY- İlaçlar çok pahalı çünkü.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Pahalı. Ama sen de onun için varsın zaten, yani bu millet sana eğer Cumhurbaşkanı diyorsa bunun için diyor. Biz de elimizden geldiğince, mümkün olduğunca bu noktalarda da ilaç konusundaki vesairede her şeyi yapmaya gayret ediyoruz. Çünkü fakir-fukara, garip-gureba bu işlerde birçok sıkıntıyı inşallah aşsın istiyoruz.

CEM ÖĞRETİR- Şimdi en büyük projeler şehir hastaneleriyle geldi ama, yakında yeni bir proje daha var, ki onu sık sık zaten siz de konuşmalarınızda vurguluyorsunuz, Kanal İstanbul ve çok tartışılan bir proje. Şimdi iki yönle tartışılıyor aslında; bir, siyasi, ideolojik tarafı var meselenin, bir de bilimsel tarafı var. Kişisel olarak bilimsel tartışmanın en nihayetinde doğru bir platforma oturacağı kanaatindeyim, ama ideolojik olarak bakıldığında bambaşka kamplaşmalar görüyoruz, özellikle Montrö meselesi.

Şimdi net olarak sorayım, Kanal İstanbul kurulup faaliyete geçtiğinde Boğazlar kapatılacak mı efendim? Kanal İstanbul Montrö’yü aşma projesi midir?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi öncelikle Cem Bey, şurayı bir seyret bakalım.  Yani bu projeyi birileri yapmadı, bu projeyi biz yaptık, ta Belediye Başkanlığım zamanı.  Görüyorum ki bayağı hayran oldun yani.

CEM ÖĞRETİR - Gayet güzel efendim. Tabii onu sormak lazım, şimdi Batıdan genelde bu konuda bir ses yükseliyor, neden efendim? Özellikle Batı medyasında çok tartışılan bir konu. Neden Kanal İstanbul gerekli İstanbul’a ya da değil konusunda çok tartışma var, yani biz değil de daha çok Batı tartışıyor aslında bunu.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii Türkiye’de havalimanını yaptık biliyorsunuz, Berlin havalimanı 17 yıl olmuş, belki de 18, hâlâ bitirilemedi. Ve Berlin kendi içinde şu kavgayı yapıyor: Ya bunu Türk müteahhitlerine verin de onlar bitirsin. Bak, 5 senede-6 sene dünyanın ilk 3’ü içine giren bir havalimanını bitirdiler, siz hâlâ bitiremediniz. Şimdi Türkiye bu. Şimdi burası tabii çok farklı bir proje, bu projeyi başlattığımız zaman, tabii attığımız adımda dünyadaki bütün kanalları incelettik, Süveyş’ti, Cebelitarık’tı vesaire, hepsinin incelemelerini yaptırdık.

Şimdi Boğaz bizim için bir defa hukuki haklarımızı bile rahat kullanamadığımız nedir? Bir hattır. Ve Boğaz’da çevre noktasında her an her türlü bir sıkıntı yaşayabilir miyiz?

CEM ÖĞRETİR - Ki geçmişte yaşadığımız çok büyük felaketler, Independenta mesela.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Selimiye’nin önünde biliyorsunuz o Independenta olayını yaşadık ve 7 ay, 8 ay o orada ne yaptı? Tankerdi, yandı. Ve aynı şeyi zaman zaman yalılarımıza çarpan biliyorsunuz büyük tankerler, gemiler oluyor. Şimdi bir defa bizim Boğaz’ı bundan kurtarmamız lazım.

İki; öyle bir kanal yapalım ki, bu kanal bizi bir defa birçok sıkıntılardan kurtardığı gibi, İstanbul’umuza yeni bir güzellik katsın, farklı bir güzellik katsın, çevreci bir kanal olsun, çevreci bir kanal olmanın ötesinde de burası bizim kontrolümüz altında olan bir kanal olsun. Yani bizi bağlayıcı herhangi bir şey burada söz konusu olmasın. İşte şu güzellik İstanbul’umuza ayrı bir zenginliği ne yapacak? Katacaktır ve bunun için de bu adımı attık. Ve şu anda bu tabii birilerini ciddi manada rahatsız ediyor. Niye rahatsız ediyor? Çünkü bunların zaten bu ülkede bir dikili ağaçları bile yok. Böyle güzellikler olduğu zaman da dayanamıyorlar buna ve dayanamazlar. Dayansalar da, dayanmasalar da biz inşallah burayı yapacağız. Eğer yap-işlet-devret’le müşteri bulduk bulduk, aksi takdirde biz burayı milli bütçemizle yapacağız.

CEM ÖĞRETİR - İhale aşamasına gelindi herhalde efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şu anda hazırlıklar son safhada, hemen ihaleyi yapıp adımı atacağız. Görüşmeler var farklı ülkelerle, onları da yapıyoruz, ona göre de adımı atacağız. Ama şu güzelliğe bak. Hani Temel diyor ya, ha bu gördüklerim rüya değilse. İnşallah bu rüya olmadığını ortaya koyacağız.

CEM ÖĞRETİR - Tahmini bitiş süresi nedir efendim, bir öngörünüz var mı mesela? İlk kazma vurulduktan sonra ne kadar zamanda hayata geçer?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Nereden baksan tabii ki bu en az bu 6-7 yılı bulur. Ama her şeyiyle çok çok tabii farklı, müstesna güzelliklere sahip ve dünyada adından bahsettirecek olan bir proje. 42 kilometre Karadeniz’i Marmaray’a bağlayacak. Ve kısaltıyor tabii birçok şeyi de, o güzelliği de var.

NİHAN GÜNAY- Efendim, gündemi değiştiriyor gibi olacağım ama, bir kadın olarak sormam gerekiyor bu fırsatı yakalamışken. Kadın cinayetleriyle ilgili maalesef son zamanlarda bir artış var ve bununla ilgili de hep bir iyi hal indirimi meselesi var ve bu tırmanışla birlikte bu konular da eleştirilmeye başlandı. Acaba kadın cinayetlerinin önüne geçebilmek için sadece aslında kadın değil, şiddet olaylarının önüne geçebilmek için acaba yeni bir hukuk reformu yapılması öngörülüyor mu, bu konuyla ilgili bir çalışma var mı?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bu zaten bizim yargı reformu stratejimizi biliyorsunuz 30 Mayıs tarihinde kamuoyuna açıklamıştık, hızla da uygulamaya geçtik. Tabii bir yandan kanun değişiklikleri hazırlanıyor, diğer yandan idari faaliyetler tabii yürütülüyor. Tabii bu kapsamda biliyorsunuz birinci yargı paketi kanunlaştı, bunu takip edecek başka mevzuat değişiklikleri de gündeme gelecek. Bu konuların tümü çalışmalar kapsamında şu anda değerlendiriliyor, nerede eksik varsa tabii onun üzerine gidilecek.

Diğer yandan, iktidara geldiğimiz ilk günden bu yana geçen 17 yılda kadın haklarının güçlendirilmesi konusunda çok önemli mevzuat düzenlemeleri yaptık Başbakanlığım dönemi ve devamı. Örneğin 2010 yılında yaptığımız anayasa değişikliğiyle kadınlar için pozitif ayrımcılığı kabul ettik ve bunu uygulamaya koyduk. 2003 yılında Aile Mahkemelerini sistemimize dâhil ettik yine bizim dönemimizde. Türk Ceza Kanunu’nda kadına karşı şiddete ilişkin fiillerin yaptırımlarını artırdık. 2009 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nu kurduk. 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı kurduk, yoktu böyle bir bakanlık. 2012 yılında Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu biz çıkarttık. Bu kanun çerçevesinde Aile Bakanlığımız bünyesinde ülke genelinde 7 gün 24 saat esasında çalışacak şiddet önleme merkezleri kurduk. Sorunların sadece mevzuat değişikliğiyle çözülmesi de mümkün değil, yani bu da bir vaka. Kurumlarımızın ortak faaliyetlerle yürütecekleri çalışmalar da bulunmaktadır. Bu konuda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın koordinasyonunda önemli çalışmalar şu anda yapılmaktadır. Aile Bakanlığımız, Adalet, İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarını da biraraya getirerek 2020 ve 2021 yıllarında yürütülecek çalışmaları acil faaliyet planı adı altında belirlemiştir.

Burada bir hususun altını özellikle çizmek isterim: Elbette kadına şiddet olaylarında yargı ve adalet mekanizması hassasiyetle ve süratle harekete geçecektir. Bundan da önemlisi, bu olayların hiç vuku bulmadan önlenmesidir.

Tabii yargı nereye bakıyor? Olayın sonucuna bakıyor. Fakat kadına yönelik şiddetle mücadele önleyici politikalar üzerinde hassasiyetle durulması gerekiyor. Kadınların, eşlerin, annelerin, kızların zalimliğe maruz kalmadan birtakım önlemlerin alınması gerekir. Onların şiddete maruz kalmadıkları bir ortam sağlamak şart. Bu konuda bütün toplumun 7’den 70’e eğitilmesi ve bilinçlenmesi gerekiyor. Medyanın bu şiddet olaylarını ele alış tarzından örgün eğitime varıncaya kadar birçok alanda insanımızın da tabii bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bütün kurumlarımızın hep birlikte risk unsurunu tespit edip ortak çabayla hareket etmesi gerekiyor.

Burada tabii bir konu da büyük önem arz ediyor. O da şudur: Bakıyorsunuz bir kadın şiddete uğruyor, şiddete uğradıktan sonra yine bir karar veriliyor. Nedir? İşte sürekli gelecek adli kontrolle serbest bırakılacak. İşte böyle bir şeye, ben mesela tahammül edemiyorum, olmaz bir şey, bunun bedelini ödemesi lazım. Girsin cezasını çeksin, çünkü o adli kontrolle serbest bırakıldığı zaman o kadıncağıza tekrar aynı şeyi yapmayacağının garantisi var mı?

NİHAN GÜNAY- Ya da bir başkasına efendim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bir başkasını bırakalım, önce eşi, son günlerdeki yaşadığımız birçok şeyde bunu görüyoruz ve neler olduğunu gördük. Ben onlara girmiyorum, çünkü bunlar birer felaket. Tabii kadınlara yapılan şiddetin her türlüsünü bir defa şiddetle kınıyorum. Bu feryadın dinmesi için de ne gerekiyorsa ben Cumhurbaşkanı olarak elimden geleni sonuna kadar yapacağım ve arkadaşlarımla da bunların hep müzakerelerini yapıyoruz ve arkadaşlar buradan asla taviz veremeyiz diyorlar.

SALİH NAYMAN- Efendim, bir yandan da Karabük’ten Kardemir İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden size bir mesaj gelmiş kızınızın vasıtasıyla.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Hayırdır.

SALİH NAYMAN- Onun üzerine de bir söylenecekler, bir mesajlaşma da oluyor anladığım kadarıyla, bir izleyelim deriz, ardından üzerine yorumlarınızı bekleyelim efendim.

SALİH NAYMAN- Sanırım bunun gibi birçok mesaj ulaşıyordur. Bu kadar yoğunluk içinde yanıt vermiş olduğunuzu da görüyoruz. Neye bağlıyorsunuz sevgiyi efendim?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Ben seviyorum da onun için. Severseniz sevilirsiniz, ama sevmediğiniz takdirde böyle bir şey söz konusu olmaz. Bir aşk meselesidir Salih.

SALİH NAYMAN- Teşekkür ederim efendim. Aşkla yapınca da her şey güzel olur değil mi?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Öyle diyor ya, “Aşgınan koşan yorulmaz” diyor, kim?

SALİH NAYMAN- Neşet Ertaş.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Evet.

CEM ÖĞRETİR - Efendim, aşk ile dediniz, bir dönem aşk ile başka bir şey de vardı, spor. Dolayısıyla hani gelenek olduğu üzere benim katıldığım yayınlarda hep sporla ben veda etmeyi tercih ediyorum, biraz hayatın güzelliklerini de konuşalım diye. Bir-iki soru sormama müsaade ederseniz bu konuyla ilgili olarak. Mesela basketbol efendim. Shane Larkin’in Milli Takıma transferi gündemde, nasıl bakarsınız buna? Daha önce Fenerbahçeli Bobby Dixon, yani Ali Muhammet milli formayı giymişti.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Bobby Dixon deme ya, Ali Muhammet.

CEM ÖĞRETİR - Ali Muhammet. Yani eski adına da, hani Yusuf İslam’ın yanına genellikle Cat Stevens ismi de konur ya, o bakımdan söyledim.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Mesela Yusuf İslam üzülüyor ondan dolayı.

CEM ÖĞRETİR - Evet, Cat Stevens dendiğinde üzülüyor, biliyorum efendim. Ama seyircilerimizin de bilmesi açısından, en azından hatırlaması açısından hatırlatmış olalım. Shane Larkin de Milli Takıma alınmalı mı sizce?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi tabii vatandaşımız oldu mu bilmiyorum.

CEM ÖĞRETİR - Henüz değil efendim, ama bu konuda hazırlık var bildiğim kadarıyla.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi mesela vatandaşlık konusunda biz gereğini yaparız. Böyle başarılı bir basketçiyi gerçekten Milli Takımımızda da görmek isteriz.

SALİH NAYMAN - EuroLeague rekoru kırdı, 49 sayı attı çünkü Ufuk Sarıca da istiyor.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Çok büyük bir rekor. Bu demektir ki yani bu 49 sayısı ne kadar fire verse de her zaman Milli Takımı da gayet iyi bir yere taşır.

CEM ÖĞRETİR - Kesinlikle. UEFA’dan bir soru sormak isterim, Millilerimiz Fransa maçında verdikleri selamdan sonra bir uyarı mesajı geldi, bir kınama değil elbette, ceza gelmedi ama bir uyarı geldi, bu karar hakkında ne düşünüyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Tabii şimdi burada UEFA kınama verdi, selamı cezalandırmadı. Sadece kınamayla, bir de işte para cezası olarak 50 bin euro gibi bir para cezası verdi. Zaten hakikaten biz de beklemiyorduk, yani böyle bir selama, hatta ben Macron’un kendisine dedim ki; bak dedim, Griezmann sana benzer bir selam yaptı, size ceza-meza yok. Bizimkiler şu anda UEFA’da, bu iştir dedim filan, gülmeye başladı. Yani siyaseti her yere maalesef tabii bulaştırıyorlar. Şurada bizim bu gençlerimizin bu sevdasından daha doğal ne olabilir? Hem tribünleri selamlıyorlar, hem de tribünlerin şahsında kimi selamlıyor? Askerimizi selamlıyor. Yeri geldi, ben de selamladım, nasıl selamlamayayım? Bu Mehmetçiğimizi selamlamayacağız da nereyi selamlayacağız?

CEM ÖĞRETİR - Efendim, Avrupa Şampiyonasına da değineyim madem öyle, iki soru demiştim ama, Roma’ya gidecek misiniz? İtalya-Türkiye maçıyla başlıyor ve rakiplerimiz İtalya, Galler, İsviçre. Hem kurayı nasıl buldunuz, tribünde olacak mısınız, onu da sorayım?

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Şimdi orası da tabii çok enteresan. İtalya’da başlıyor ve İtalya malum maçını orada yapıyor, bu nasıl bir iş ya? Ben belki Bakü’deki, iki maç Bakü’de oynanacak bizim diğer iki maç, Bakü’deki maçlara gitme durumum olabilir, Roma’ya gidemeyebilirim. Ama diğer iki maç Bakü’de olacak. İlham Aliyev kardeşimizle de görüştük, o da bekliyor. Oraya inşallah gider iki maçı orada izleriz. İnşallah bir de tabii gruptan hayırlısıyla çıkarız.

NİHAN GÜNAY- İnşallah.

SALİH NAYMAN- Bir yandan da yarın da Cenevre’yle başlayıp devamında uzak diyarlara doğru da yolculuk devam edecek.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Yarın nasip olursa sabah itibariyle erkenden bir Cenevre seyahatimiz var, bu mültecilerle alakalı geniş bir toplantı, iki gün sürecek. Ve oradan da Malezya’ya geçeceğiz. Malezya’da Türkiye, Malezya, Endonezya, Pakistan ve Katar’ın liderlerinin katılacağı bir beşli zirve olacak ve haftaya Cuma da Allah nasip ederse Malezya’dan döneceğiz.

SALİH NAYMAN- Daha fazla o zaman biz kalmayalım, sabah erken gideceğinizi ekibinizden öğrendik çünkü.

CEM ÖĞRETİR - Evet, siz de yola gideceksiniz. Çok teşekkür ediyoruz efendim yayınımıza katıldığınız ve sorularımızı yanıtladığınız için.

NİHAN GÜNAY- Çok teşekkür ederiz.

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN- Biz çok çok teşekkür ediyoruz. Ekranları başında bizi izleyen milletimize de en kalbi duygularla selam ve sevgilerimi sunuyorum.