Belediyeler Birliği Dergisine Verdikleri Röportaj

04.04.2019

Sayın Hanımefendi, zat-ı aliniz tarafından himaye edilen Sıfır Atık projesinin amacı nedir? Çevrenin korunmasında ve ekonomik olarak bu projenin nasıl bir etkisi olacaktır?

Her çağın kendine has sorunları var. Bugün de aşırı tüketim en ciddi sorunların başında geliyor. Ekonomi, gücünü sürekli devam eden tüketimden alıyor. Oysa dünyadaki sınırlı kaynakların artan nüfusa yetebilmesinin tek çaresi var; tasarruf ve döngüsel ekonomi. Nüfus artışını bir sorun olarak görüp çözümünü GDO gibi sağlıksız girişimlerde aramak yerine tasarruf kültürü ve geri dönüşümle tüm insanlığa yetecek gıdamız olduğunu yeniden hatırlayabiliriz.

Öte yandan çevre tüm dünyada alarm veren bir konu. Sanıyorum yaşadığımız dünyanın en trajik çevre görüntülerinden birisi, plastik torbaya dolanmış kaplumbağaların okyanus diplerinde yaşamlarını yitirmeleridir. Plastik, biyolojik çeşitliliğin baş düşmanı. Bu nedenle plastik kullanımını minimize etmek, çevreye yayılmasını önlemek gibi sorumluluklarımız var.

Bu çerçevede sıfır atık projesinin temel mantığı, tüketimi, israfı azaltmak. Çevreyi plastik başta olmak üzere atıklardan korumak. Geri dönüşüm ekonomisine geçerek atıkları yeniden hayata kazandırmak. Kompost bu anlamda çok kıymetli bir yöntem. Organik gıdaların gübreye dönüşmesi, aynı zamanda kimyasal gübre kullanımını da ortadan kaldıracak, toprağımız daha bereketli olacaktır. Böylece temiz toprak, temiz gıda zinciri soframıza kadar uzanacaktır.

Sıfır Atık projesinin israfın önlenmesiyle nasıl bir ilişkisi var?

Sıfır atık bilinci olan birisi, herşeyden önce satın aldığı herşeyi düşünerek alıyor. Atıklarla başetmek çabası, bizi herşeyin en başında, atığa dönüşecek malzemeyi kırk kere düşünmeye mecbur ediyor. Bu anlamda Japonya’daki sıfır atık köyünün çok çarpıcı bir örnek olduğunu gördüm. Kamikatsu isimli küçük bir köy, atıklarının %80’ini dönüştürüyor ve sadece %20’sini depolama alanlarına gönderiyor. Bu başarının ardında, köy halkının tümüyle bu seferberliğe katılması ve çöplerini 45 ayrı kategoriye ayıracak kadar meseleye sahip çıkması yatıyor. Bir pet şişedeki kağıt etiketi dahi ayırıyorlar. Vatandaşlar bu süreçte, herşeyin ne kadar gereksiz yere paketlendiğini farkediyorlar. Bu farkındalık, üreticiyi de tetikliyor ve herşey en başında düşünülerek üretiliyor. Gerekmiyorsa paket kullanılmıyor, gerekiyorsa da doğal, dönüşebilen malzemeler tercih ediliyor. Hulasa sıfır atık, bilinçli tüketici olmamız ve israf etmememiz gerekliliğini tetikliyor.

Sıfır Atık Kültürü’nün yaygınlaşması için neler yapılmalı? Topluma düşen görevler nelerdir?

Gelecek nesillere kaynakları tüketilmiş, yaşam şartları zorlaşmış bir dünya bırakmaya hakkımız yok. Misafiri olduğumuz yeryüzünde bu misafirliğe uygun davranmalıyız. İklim, çevre gibi sorunları konuşurken, bu meseleleri bizim adımıza birilerinin çözeceği tavrıyla konuşuyoruz. Oysa hükümetler kadar bireyler olarak, sivil toplum olarak da, bizim de bu sorunun çözümüne katkı sağlamamız gerektiğini düşünmemiz lazım. Şayet meseleyi toplumsal olarak sahiplenirsek, çözümünde de yer almayı kendimize ödev addederiz.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki uygulamalar bu süreçte öncü rol oynadı. Külliye’de nasıl bir sıfır atık yöntemi uygulanıyor?

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne çöp kamyonu girmiyor desek yeridir. Bütün binalarımıza ayrıştırmaya uygun atık kumbaraları yerleştirdik. Personelimizi eğittik. Gönüllü bir ekip kurup sistemin eksiklerini daima takip ediyoruz. Personelin işi sahiplenmesi çok önemli. Sadece gün içinde ofislerinde değil, evlerinde de bu sistemi sürdürmeleri duyarlılığın genişlemesi anlamında çok mühim. Bunun için de sıklıkla eğitim programları düzenliyor, konuyu hep gündemde tutuyoruz. Bu çabaların sonucunda 14 aylık uygulama ile çok güzel kazanımlar elde ettik. Sizinle bazı rakamları paylaşmak isterim; 42.390 kg kağıt atığın kaynağında ayrılmasıyla; 1441 kişinin oksijen ihtiyacını karşılayacak 720 yetişkin ağacın korunması sağlandı. Bu çok sevindirici bir kazanım. Aynı şekilde, 11.135 kg metal atığın kaynağında ayrıştırılması ile; 14,48 ton hammadde, 5.805 kg. cam atığın kaynağında ayrıştırılması ile 6,97 ton hammadde, 29.450 kg plastik atığın kaynağında ayrıştırılması ile, 480 varil petrol tasarrufu sağlandı. 6.150 kg atık bitkisel atık yağın kaynağında ayrıştırılması ile de, 6.150 litre biyodizel kazanımı elde edildi. Külliye’deki uygulama tüm kamu kurumlarında modellenerek daha geniş etki alanları oluşturuldu.

Belediyelerimize tavsiyeleriniz neler olur? Yerel yönetimlere düşen sorumluluklar nelerdir?

İbn Haldun; ‘şehirlerin ruhu vardır ve insanlar zamanla yaşadıkları şehrin ruhu ile özdeş hale gelirler.’ der. Bu yönüyle yerel yönetimler şehirlerin sadece fiziksel ihtiyaçlarını değil, ruhlarını da inşa ediyorlar. Fiziki, sosyal ve çevresel şartlarını oluşturuyorlar. Belediyelerimiz, bu anlamda kurdukları her sistem de insan merkezli bir bakış geliştirmeli.

Sıfır atık duyarlılığının yerleşmesinin temel şartı da, vatandaşlarımızın duyarlılığı kadar belediyelerimizin bütüncül bir sistem kurabilmesine bağlı. Mutfağında atıkları özenle ayrıştıran bir kadının çabası, ancak belediyelerin kurduğu doğru bir atık sistemi ile amacına ulaşabilir. Belediyelerimizin vahşi depolamadan vazgeçerek türlere göre ayrıştırmaya elverişli bir sistemi kurması gerekiyor. Öte yandan özellikle büyük şehirlerimizde belediyeler, site yönetimleri ile bu konuyu daha mikro boyutlara taşımalı, duyarlılıkları vatandaş düzlemine indirecek kampanyalar yapmalıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyemizin plastik şişe karşılığında akbile para yükleyen makinaları son derece güzel bir örnek. Bu çevreci otomatların etkili şekilde kullanıldığını görmekten büyük memnuniyet duyuyorum. Bu, bir belediyenin bireye uzanan iyi bir duyarlılık örneğidir.

Bu konuda vatandaşlarımız bireysel olarak ne yapabilirler?

Türkiye’de bir kişi günde ortalama 1 kg çöp üretiyor. Amerika’da bu oran kişi başı ortalama 3 kg. Dünyanın toplam çöp üretiminin %30’unu Amerika tek başına gerçekleştiriyor. Bunun temel sebebinin hızlı tüketim kültürü olduğu açık.

Bu nedenle önce davranışları değiştirmek durumundayız. Bu da ailede başlıyor. Vatandaşlarımız evlerinde sıfır atık bilincini yerleştirdiği takdirde, hem daha az atık üretecek, hem tasarruf edecek hem de tüm bu çabalara rağmen çıkan atığı doğru şekilde ayrıştırarak çevrenin korunmasına hizmet etmiş olacak. Plastik poşet ve ambalaj atığı konusunda gerçekten çok duyarlı olmak gerekiyor. Biz sefer tasından kurtulmayı ilerleme olarak değerlendirdik ne yazık ki toplum olarak. Oysa bugün tüm dünyada sıfır atık hareketinin öncüleri kullan-at mantığından vazgeçip işe sefer tası edinmekle başlıyor. ‘Basit yaşa ki başkaları da yaşasın’ düsturunu elden bırakmamamız gerekiyor. Ailelerin evde göstereceği duyarlılık, çocukların da bu bilinçle yetişmesini sağlayacak. Herşeyde olduğu gibi, bu iş de evde, ailede başlıyor.

Türkiye Belediyeler Birliği, Sıfır Atık Projesi kapsamında eğitim faaliyetleri düzenlemekte ve hibe programlarıyla belediyelere destek olmaktadır. Birliğimizin sunduğu katkıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye Belediyeler Birliği’ni bu duyarlılık nedeniyle tebrik ediyorum. Belediyelerimiz bu işi sahiplenirse sıfır atık hedeflerimize ulaşabiliriz. Dünyada bu meseleyi halletmiş ülkeler var. Biz de onlardan birisi neden olmayalım. Özellikle eğitim faaliyetleri son derece önemli. Atıkların bugün ve gelecekte dünyamıza ne tür zararlar verdiğini ancak eğitim yoluyla anlatabiliriz. Ancak bu şekilde bilinç inşa edebiliriz. Bu doğrultuda çalışmalarınızın artarak ve etkisini çoğaltarak sürmesini temenni ediyorum.