Değerli Hanımefendiler, beyefendiler;
Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Bu önemli toplantının hayırlara vesile olmasını diliyorum. Çocuklarımızı, yani geleceğimizi ilgilendiren bir mesele için buradayız.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın koordinasyonunda gerçekleşen bu buluşma, hükümetimizin çocuk işçiliği ile mücadele kararlılığının bir ürünüdür. 2018 yılı, ülkemizde çocuk işçiliği ile mücadele yılı ilan edilmiştir. Bu hedefin başarısı, bir dileğin, temenninin ötesinde, hepimiz için bir sorumluluğun konusudur.
Allah’ın bize emanet olarak verdiği çocuklar, bir işgücü değildir. Beşeri sermaye hiç değildir. Çocuk, işlenmeyi bekleyen bir cevherdir. Tertemiz, bembeyaz bir sayfadır. Çocuğun yeri ne sokak, ne tarla, ne fabrikadır! Çocuğun yeri, okuldur! Çocuğun eline ne boya sandığı, ne kağıt mendil, ne tartı yakışır. Çocuğun eline, en çok kalem, defter, kitap yakışır!
Çocukluğunda iyi eğitim almayan, şefkatten, sevgiden uzak kalan bireyler, gelecekte çeşitli sorunların kaynağıdır. Küçücük yaşta tarlada, sokakta çalışmak zorunda kalan çocuklar, tüm toplumu ilgilendiren bir ayıptır.
Çocuklarla ilgili sorunları eğitimle çözebileceğimizi düşünüyorum. 2003 yılında bu nedenle, ‘Haydi kızlar okula’ dedik. Çünkü erken yaşta evliliğin, çocuk işçiliğinin panzehri okuldu, eğitimdi. Çok şükür ki, güzel sonuçlar elde ettik. Binlerce kızımız eğitim aldı, meslek sahibi oldu.
Çocuk mücevherini nasıl işlersek, ona göre bir mücevher çıkar ortaya. O tertemiz kağıda ne yazarsak, ona göre bir eser çıkar. Necip Fazıl diyor ya:
“Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk.
Fatihlik nimetinden yüzü nurlu bir mühür;
Biz, akıl tutsağıyız; çocuklar ki asıl hür.
Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın!
Şimdi anladığını, sonra anlayamazsın!
İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;
Çocukların kalbinde işler, zaman rakkası!”
Gül kokan çocuklarımızı ne olur, diken bürümüş ellere bırakmayalım. Onları açmadan solmuş güller haline getirmeyelim.
Değerli katılımcılar;
Bu noktada, hepimizin içini kanatan bir başka konuya da değinmek istiyorum. Çocuk istismarı, insanlığın yüzkarası, toplumların en büyük ayıbı, dehşetli felaketlerin davetçisi bir konudur.
Çocuk tacizine tevessül eden her mahlûk, en lanetli kelimelerle lanetlenmeli, en ağır hukuki cezaları almalıdır. Böylesine aşağılık bir mevzuyu konuşmak, ülkemiz, dünyamız adına utancın en büyüğüdür.
Nazım Hikmet ne kadar öz biçimde ifade etmiş; “Çınarı yıkmak için baltayı köküne vururlar” diye! Onlar umudun temeli, Onlar hürriyetin kanadı, Onlar köküdür memleketin! “Dallara yürüyen su, bu kökte saklıdır.” Çocuklarını koruyamayan, tacizin konusu haline getiren toplumlar, insanlığı yaşatacak damarları tıkar, kurutur! İnsanlık onurunu yerle yeksan eder!
Bugün gerek dünyada, gerekse ülkemizde bu sorunları temelinden çözecek etkin politikalar üretmeliyiz. Hükümetimiz bu konuda kararlı bir adım atarak, bir komisyon kurdu ve inşallah aktif çalışmalara başladı. Fakat şunu unutmayalım; bu konu tüm toplumun ortak çabasıyla çözülebilir.
Toplumu çözüme dâhil etmeden politika üretilemez. Çocukları, istismarın konusu haline getiren tüm sebepler iyi tespit edilmeli, çözüme hepimiz ortak olmalıyız. Çözümün parçası olmayanlar, sorunun tarafı olurlar! Bu mesele, aklı ve vicdanı olan her ferdin meselesidir. Çocukların güvende olmadığı bir toplum, güvende değildir. Güvenin çatısı ise, aile ve okuldur.
Hanımefendiler, beyefendiler;
Tüm sorunlarımızda, sivrisinekleri öldürmekten çok bataklığı kurutmak için çabalamalıyız. Mevsimlik tarım işçiliği, mültecilik gibi, çocukları eğitimden mahrum bırakan sorunları temelinden çözmek durumundayız.
Suriye Savaşı’nın tetiklediği insani kriz, ne yazık ki çocuk işçiliği oranını artırmıştır. Sosyo-ekonomik sorunlar, çarpık kentleşme, kayıt dışılık gibi sorunlar çocuk işçiliğini beslemektedir.
Tekraren söylüyorum, önce bataklığı kurutmalı, eğitim imkânları ve kalitesini artırmalıyız. Mevsimlik tarım işlerinde çocukların çalışmasının çözümü, aileleri bilinçlendirmek ve eğitime ulaşım imkânını artırmaktır.
İnşallah bakanlıklarımızın bu ortak işbirliği, ülkemizdeki çocuk işçilik oranını %2’nin altına düşürmek amaçlıdır. 1994 yılındaki %15’lik oranı, 2000’li yıllarda %5’lere düşüren bir siyasi irade, inanıyorum ki bunu da başaracak, hatta sıfırlayacaktır.
Kıymetli bakanlar,
Değerli katılımcılar;
Hepinizin bildiği, çok anlamlı bir söz var, “Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık.” Bu bilinçle, çocuklarımızı ilgilendiren tüm sorunları çözmek, boynumuzun borcudur.
2018 yılının çocuk işçiliği ile mücadele yılı ilan edilmesi noktasında gösterdikleri duyarlılık nedeniyle, başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız olmak üzere, tüm bakanlıklarımıza teşekkür ediyorum. Gayretlerinin daim olmasını diliyorum. Seferberlik sonucunun parlaklığı, geleceğimizin de parlaklığıdır.
Bir çınarın kökü, bir evin temeli, hürriyetin kanadı, nur yüzlü mühürlerimizi bir emanet bilinciyle koruyalım inşallah! Bu duygularla, hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla!