Küresel Donörler Forumu (Global Donors Forum) Ödül Töreninde Yaptıkları Konuşma

11.09.2018

Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler,

Hayırseverlik gibi yüce bir ahlak etrafında buluşan bu asil topluluğu, en içten duygularla selamlıyorum. Esselamu aleykum!

Böylesine anlamlı bir toplantı vesilesiyle burada olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Dünya Müslüman Hayırseverler Kongresi tarafından düzenlenen bu güzel buluşmaya davetiniz için kalbi şükranlarımı sunuyorum.

Bu gecenin ev sahipliğini yapan Londra Belediyesi’ne ve etkinliğe emeği geçen tüm paydaşlara çok teşekkür ediyorum.

“Sizi, birbirinizle tanışmanız için, kabile ve milletlere ayırdık” buyuran bir Rabbin kulları olarak, dünyanın farklı köşelerinden gelerek burada buluştuk.

Sizlerin şahsında, Pakistan’da, Malezya’da, Bosna’da, Sudan’da yaşayan, kalbimizin diğer yarısı kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyorum.

Yemen’de, Suriye’de, Bangladeş’te, Gazze’de zulüm gören bütün mazlumlara ve hassaten gözbebeğimiz Kudüs’e selam olsun!

Değerli Katılımcılar,

Farklı olanı, ötekileştiren değil, zenginlik kabul eden büyük bir medeniyetin mensuplarıyız. Sevinçlerimiz kadar acılarımız da ortak. Birimizin canı yandığında diğerimiz de bunu hissediyor. Bir vücudun azaları gibiyiz. Dünyanın bir köşesinde acı varsa, bu yüreğimize dokunuyor, içimizi sızlatıyor.

Sizler, kapitalizmin insan ruhunu duyarsızlaştırdığı bir dünyada, merhametin, vicdanın sesi olmaya çalışıyorsunuz. İnsanlığın yüklerini omuzlama derdinde olan asil ruhlarınız, biliyorum ki, hayırseverlik duygularıyla mayalandı. Dünyanın son yıllarda bu çabaya gerçekten çok ihtiyacı var.  

Bugün yıldönümünü yaşadığımız 11 Eylül, ne yazık ki, medeniyetler çatışması tezinin zeminini oluşturmuştur. 2001 yılından bu yana, özellikle Ortadoğu, acının, gözyaşının vatanı haline geldi. Afganistan, Irak, Suriye, kadim dünyanın medeniyet merkezleri olmaktan çıkıp, masum çocukların, silahların gölgesinde yaşam mücadelesi verdiği bir coğrafya olmuştur.

Bizzat gidip gördüğüm Myanmar’da yaşanan insanlık trajedisi ise, 21.yy’ın en büyük ayıplarındandır. Orada şahit olduklarımı sanırım hayatım boyunca unutamayacağım. Büyük acılara maruz kalan kadınların anlattığı hikâyeler vicdanımda hala büyük bir yaradır.

Keza, Filistinli, Yemenli kadınların feryatları, modern dünya tarafından ne yazık ki duyulmamaktadır. Benzer şekilde, Afrika’da sömürgeciliğin izleri, hala tazedir.

Böyle bir vasatta, soykırımlar, tecavüzler, ayrımcılıklar cüretkârca işlenirken, onurlu duruşların sesi ne yazık ki yeterince güçlü çıkmıyor.

Sekizinci yılına giren Suriye iç savaşında binlerce insan hayatını kaybetti. Milyonlarcası yerinden yurdundan edildi. Maalesef savaşı sona erdirecek bir ortak irade çıkmıyor.

Bütün dünyanın üstlenmesi gereken sorumluluk, birkaç ülkenin omuzlarına bırakıldı. Türkiye de bunlardan biridir. 3.5 milyon mülteciyi topraklarımızda misafir ediyoruz. Ülkeleri mamur hale gelinceye kadar hepsi gönül soframızın paydaşlarıdır.

Türk milleti, çok güçlü vakıf geleneği olan, hayırsever bir toplumdur. Sadece mültecilere değil, Afrika’ya, Gazze’ye ve bir feryadın duyulduğu her yere elini uzatan yüce gönüllü bir millettir. Türkiye, milli gelire oranla dünyada en çok insani yardımı yapan ülkedir.

Bu akşam burada şahsıma tevdi edilen “İnsanlığa Hizmetin Takdir Edilmesi Ödülü’nü” insanlığın vicdanı olan işte bu aziz millet adına alıyorum.

Bana hayatım boyunca onur verecek olan bu anlamlı ödülün gerçek sahibi, din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın, nerede bir çığlık varsa yüzünü oraya çeviren ülkemdir, devletimdir, milletimdir!

Takdir edenlere şükranlarımı arz ediyorum.

Dünya Müslüman Hayırseverler Kongresi olarak sizler, iki yılda bir toplanarak Afrika’nın kadınlarına, Ortadoğu’nun çocuklarına ve tüm mazlumlara umut oluyorsunuz. Herkesin sessizliğe gömüldüğü bir dünyada, suskun yürekleri, paslı vicdanları sarsıyorsunuz. Bu çabanın tanklardan ve füzelerden daha etkili olduğunu düşünüyorum.

Hayırseverlik sadece merhamet etmek, maddi yardımda bulunmak demek değildir. Hak ve adalet düzeninin tesisi için çalışmak, merhamet politikaları üretmek için çabalamaktır. Toplumsal adalete, fırsat eşitliğine alan açmaktır. Çocukların yaşam hakkını korumaktır. Onlara eğitim imkânları hazırlamaktır.

Hayırseverlik, insanlığın meseleleri ile ilgilenmek kadar çevre sorunlarını ve hayvan haklarını da gözetmektir. Hulâsa, eşref-i mahlûkata yakışanı yapmak, yani insan kalabilmektir!

Bu duygu ve düşüncelerle, böylesine ulvi bir tema etrafında yapılan bu toplantının hayırlara vesile olmasını diliyorum. Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir dünya düzenine hizmet edecek daha nice verimli toplantıda bir araya gelmeyi umut ediyorum.

Bu ödül töreninde ayrıca, ülkemizin medar-ı iftiharı iki kurumun da ödül alacak olması gururumuzu artırıyor. Türk Hava Yolları ve Kızılay’ımızı da tebrik ediyorum.

Toplantının ev sahibi Londra Belediyesi’ne ve Dünya Müslüman Hayırseverler Kongresi başkan ve yönetimine tekrar teşekkür ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.