Yabancı Misyon Şeflerinin Eşleri ile Buluşmasında Yaptıkları Konuşma

21.05.2018

Değerli Hanımefendiler,

Kıymetli Misafirler,

Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Sizlerle birkez daha birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Hoşgeldiniz, safalar getirdiniz.

Büyükelçi eşleri, ülkelerinin gönül elçileridir. Gittiğiniz her ülkede eminim ki, bir yandan eşlerinizin yüküne omuz veriyorsunuz. Bir yandan da oranın adet, gelenek ve göreneklerini yakından tanıma imkanı buluyorsunuz. İnsanlarıyla tanışıp kaynaşıyorsunuz.

Ülkemizin de, bu bağlamda sizlere zengin bir kültür sunduğunu düşünüyorum. Türkiye gerçekten gerek coğrafi özellikleri, gerekse tarihi zenginlikleriyle eşsiz güzellikler barındırmaktadır.

Bu ülkede mavi ile yeşili, Akdeniz iklimi ile karasal iklimi birlikte görebilirsiniz. Ege mutfağı, Güneydoğu'nunki ile yarışırken, Efes’in mimari güzellikleri, Mardin’in kendine has dokusu ile rekabet eder. Türk, Kürt, Ermeni, Süryani aynı havayı teneffüs eder.

Tarihimiz boyunca, farklı dinler ve etnik gruplar barış içinde birlikte yaşamıştır. Bütün bu çeşitlilik, en değerli zenginliğimizdir.

İstanbul’da, sinagog ve kiliselerin camilerle yanyana olduğunu görürsünüz. Ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı mahallelerde, çocuklar huzur içinde birlikte oynar. Farklı olana saygıyı, doğal ortamında öğrenirler.

Kültürlerarası diyalog, çatışmaların önleyicisi, küresel barışın teminatıdır. Tanımadan, tanışmadan birbirimizi sevemeyiz. Üzüntülerimizi, sevinçlerimizi paylaşamayız.

Ne yazık ki artık böylesi bir dünyayı muhafaza etmek için çok büyük gayretler sarfetmemiz gerekiyor. Tüm dünyada savaşlar, çatışmalar yaşanıyor. Ve ne yazık ki, her ikisinin de mimarı insanlar. İyiliğin de, kötülüğün de yapıcısı, bizleriz.

Hangi siyasi fayda, bir insanın gözyaşına değer? Hangi ekonomik kazanç, bir çocuğun annesiz kalmasının gerekçesi olabilir?

Büyük bir üzüntüyle ifade ediyorum; Suriye’de yüzbinlerce çocuk yetim kaldı, binlerce kadın evlatsız kaldı. Yedinci yılına giren iç savaş, milyonlarca kişiyi yerinden yurdundan etti. Neye değdi? Koskoca bir hiç!

Ne yazık ki, medeniyetin zirvesi diye adlandırılan 21. yy’da insanlık öldü. Vicdan yok oldu!

Aynı şekilde geçtiğimiz hafta, Gazze’de, barışçıl gösterilere karşı yapılan saldırı sonucunda 62 Filistinli hayatını kaybetti. 2 bin 700’ün üzerinde sivil yaralandı. Bu acılara değecek bir gerekçeden söz edilebilir mi?!

İnsanlığın ortak mirası Kudüs, böylesi katliamları, işgalleri, zorbalıkları taşıyamayacak kadar barışla özdeş bir şehirdir. Üç dinin ortak değeridir. Bu katliamın sorumluluları, insanlığın vicdanında meşruiyetlerini kaybetmiştir.

Kudüs’ün, Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler için ortak değeri böylesine aşikârken, işgalci politikalar hiçbir şekilde savunulamaz. Gerek uluslararası hukuk, gerekse vicdani planda bu işgal, artık tüm insanlığın ortak meselesidir.

Kudüs, Müslümanlar tarafından fethedildiğinde, Halife Ömer, bir emanname yayınlamıştı. Ve Kudüs şehri sakinlerine, ‘canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına dokunulmayacağı, kiliselerin yıkılmayacağı, kısmen dahi işgal edilmeyeceği’ konusunda teminat vermişti. İşte bu tavır, İslam’ın diğer inançlara ve mabetlere olan saygısını ifade eder.

Bugün de, benzeri şekilde başkalarının inançlarına saygı duyan çok sayıda samimi Hristiyan ve Musevi olduğunu biliyorum.

Dünyanın geleceğini de, zaten birbirine saygı duyan, insanlık ortak paydasında sevgiyi ve barışı büyütmek için çabalayan insanlar inşa edecektir. Buna gönülden inanıyorum.

Dinleri, etnik farklılıkları bir çatışma konusu olmaktan çıkarıp, sevginin ve saygının hakim olacağı bir düzen kurmalıyız.

Değerli Hanımefendiler,

İnsanlık adına içimiz acıdığı, ruhumuz mazlumların acılarıyla kuşandığı için dertleşme ihtiyacı duyuyoruz. Gönül isterdi ki, bugün burada kadınların sorunlarını konuşalım, gençlerimizin geleceğini tartışalım.

Dünyayı kuşatan çevre sorunlarına karşı ortak çözümler arayalım. Fakat ne yazık ki, tüm bunların üzerinde, insani ve vicdani sorunlarla karşı karşıyayız.

Bu sorunların çözümünde kadınların çok önemli bir misyonu olduğunu düşünüyorum. Kadınlar, doğaları itibarıyla, çatışmaların önlenmesi, arabuluculuk ve barış süreçlerinde son derece etkin olabilirler.

Siyaset ve politika merkezli yaklaşımlardan ziyade insan merkezli bir yaklaşım, sorunların çözümünü kolaylaştırabilir. İşte bu nedenle kadınların her alanda güçlendirilmesi, önceliğimiz olmalıdır.

Biz Türkiye’de bunun yoğun gayreti içindeyiz. Gerek siyasette, gerek iş dünyasında, gerekse akademide kadın varlığını teşvik ediyoruz. Devletimiz, kadınların toplumsal hayatta varlık göstermesi adına çalışma şartlarını iyileştiriyor. Teşvikler veriyor.

Bu konularda birbirimizin tecrübesinden faydalanarak yeni bir dünyanın temellerini atabiliriz. Bizler bu çabamızı tüm dünya kadınları için de yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.

Afrika el sanatları pazarı ve kültür evi, bunlardan biridir. 2016 yılında açılışını yaptığımız merkez, Afrikalı kadınların kalkınmasına verdiğimiz mütevazi bir destektir. Afrika’daki kardeşlerimizin el emeği, göz nuru eserler burada satılmakta, geliri kendilerine dönmektedir.

Aynı şekilde ziyaret ettiğimiz ülkelerde, TİKA, Kızılay gibi kurumlarımız aracılığı ile kadınları ilgilendiren merkezlere katkı sağlamaya devam ediyoruz.

İnsani yardım alanında dünyanın en cömert ülkesi olan Türkiye, kadınların, çocukların geleceğine de dolaylı yoldan en büyük katkıyı sağlayan ülkedir. Din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın insana dokunan her sorunun bizim ruhumuzda karşılığı vardır.

Değerli Hanımefendiler,

Kutsal ay Ramazanda bir iftar sofrasını sizlerle paylaşmanın mutluluğu içindeyiz. Bu değerli zaman dilimi içinde insanlık adına iyilikler, barış ve huzur diliyorum. Daha güzel uluslararası gündemlerle tekrar buluşmayı temenni ediyorum. Davetime icabet ettiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, sizleri en kalbi duygularla selamlıyorum.