Değerli Hanımefendiler,
Kıymetli Dostlar,
“Yaşamak! Bir ağaç gibi tek ve hür! Ve bir orman gibi kardeşcesine” diyor ya Nazım, tıpkı onun dediği gibi;
Tek tek her biriniz, başarıları ve cesaretleriyle temayüz etmiş güçlü kadınlarsınız. Fakat hep birlikte; bu ülkenin umudu, vicdanı, geleceğisiniz!
Bu seçkin topluluğu, Milletin Evi’nde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyor, hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum! Hoş geldiniz, safalar getirdiniz!
Değerli Misafirler,
Geçtiğimiz hafta, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle çok sayıda toplantıya katıldık, konuşmalar yaptık, temennilerde bulunduk. Kadınlarımızın sorunlarını ele aldık.
Dünyanın hiçbir yerinde kadınlar, ne merhamet, ne lütuf bekliyor. Kadınlar, en temel insanî haklarını, eğitim ve çalışma haklarını istiyorlar. Şiddetten, istismardan uzak bir yaşam hakkı talep ediyorlar. Hayatın her alanında söz sahibi olmak istiyorlar.
Yani insan olmanın gereğine talipler!
Kadın sorunları başta olmak üzere hemen her konuda temel meselemizin, insanlık meselesi olduğunu düşünüyorum. 21. yüzyılda yaşadığımız tüm krizler, ahlak temelli krizlerdir. Kadına kötü yaklaşımdan tabiata hor muameleye kadar her biri, ahlaki bir zafiyetin neticesidir.
Bu nedenle önce insana bakışımızı değiştirmek durumundayız.
Mevlana, “Her insan hayra açılan bir sonsuzluk kapısıdır.” diyor. Bu hakikati içselleştirebilirsek, insanlığın çözülmemiş meselesi kalmaz.
Çünkü bu kapıdan geçen, insana zulmetmez. Başkalarının hukukunu çiğnemez.
Bize düşen, insanlığın faziletine, erdemine uygun hareket etmektir. İnsanın özündeki temizliği muhafaza etmenin de, büyük ölçüde kadınlar eliyle mümkün olacağına inanıyorum.
Neşet Ertaş’ı yine anmadan geçemeyeceğim; diyor ya; “Kadın insandır, biz insanoğlu” diye.
Kadınlar, insanlığın muallimidir. Ademoğlunun içindeki cevherin muhafızıdır.
Kıymetli Hanımefendiler,
Kadınların dünyayı değiştirme gücüne tüm benliğimle inanıyorum. Aklı, sezgisi, şefkati ve zerafetiyle kadın, insanlığın inşasında başroldedir.
Tarih yazımında yeterince yer almasa da, tarih boyunca kadınlar, gönüllerin imarından şehirlerin imarına her alanda var olmuştur.
Bugün de, Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde, kalkınma yarışında kadının eli, yine her yere değmektedir.
Kadınlarımız artık, her zamankinden daha çok eğitim alıyor, daha çok kendini geliştiriyor, daha çok ‘biz varız’ diyor. Çözüm süreçlerinde aktif biçimde yer alıyor.
Ben de bugün, bu kadar seçkin kadını bir arada bulmuşken, sizleri dünyanın geleceğini tehdit eden sorunlar karşısında, bir çözüm sürecine davet edeceğim.
Hepinizin bildiği üzere, Birleşmiş Milletler’den Davos Zirvesi’ne, hemen her büyük buluşma, artık çevre sorunları gündemiyle toplanıyor. Çevre, çağımızın alarm veren konularının başında geliyor.
Teknoloji, insanın tabiatla kurduğu ilişkide köklü değişikliklere sebep oldu. Tabiatın dengesi bozuldu. Elbette bütün suçu teknolojiye atıp, biz aradan sıyrılamayız. Çünkü çevre sorunlarının altında, insanın bencilliği ve hırsı yatıyor. Tabiatı, hep hükmedilecek bir nesne olarak görüyoruz. Ona sınırsız bir kaynak olarak bakıyoruz.
Ne yazık ki, insan yalnızca çıkarları ile ilgileniyor. Sonu gelmeyen istekler uğruna, türleri yok ediyoruz.
Ben merkezli anlayıştan, insan merkezli anlayışa geçmezsek, her şey için çok geç olacak. İşte bu nedenle, sizleri çevre sorunlarının çözümünde rol almaya davet ediyorum.
Biz küçük bir adım attık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın koordinasyonunda “Sıfır Atık” kampanyası başlattık. Kaynakları daha verimli kullanıp, geri dönüşümle israfı azaltmayı hedefliyoruz.
Kişisel yaşamımızda yapacağımız basit değişikliklerle büyük etkiler yaratabiliriz. Nihayetinde çevre sorunları, insan davranışlarının sonucudur.
Bazen, iklim değişikliği, küresel ısınma gibi bu büyük sorunların bizi aştığını düşünür, hükümetler, büyük şirketler yapsın deriz. Ama aslında hükümetler, büyük şirketler biziz, hepimiziz!
Aramızda on binlerin hayatını etkileyecek güçte iş kadınları var. Toplumun ruhuna dokunan sanatçılarımız var. Aklımızı terbiye eden öğretmenlerimiz, akademisyenlerimiz var. Yeter ki, sorunların çözümünde rol almaya niyet edelim.
Ben, bir kişinin gücüne inananlardanım. Küçük çabaların bir kartopuna dönüşeceğine, bir kelebeğin kanat çırpmasının, dünyanın diğer ucunda fırtınalara sebep olacağına gönülden inanıyorum.
Sürdürülebilir kalkınma, ancak tasarruf kültürü ve atıkların kontrolü ile mümkündür. Kaynağında ayrıştırılmış atıklar, geri dönüşüme imkan sağlayacak, böylece tükettiklerimizin çevreye verdiği zararı minimize etmiş olacağız.
Bu kapsamda biz önce evimizden başladık. Cumhurbaşkanlığı Külliyesine, atıkların ayrıştırılabileceği kumbaralar yerleştirdik, personelimizi eğittik. Ve sadece bir ay içinde kayda değer kazanımlar elde ettik. Bu verileri sizlerle paylaşmak istiyorum;
2920 kg kağıt ve kartonu geri dönüştürerek, 51 ağacın korunmasını sağladık.
420 kg camı dönüştürerek, 50 litre petrol tasarruf ettik.
1660 kg metali dönüştürerek, 100 wattlık bir ampülü 2.5 milyon saat çalıştıracak enerji sağladık.
Organik atıklardan elde edilen kompost gübre, şu anda bahçelerimizde kullanılıyor.
Bu ve benzeri kazanımlar, küçük davranış değişikliklerinin, büyük sonuçlar doğurduğuna dair umudumuzu artırdı.
İnşallah 2018 yılında tüm kamu kurumlarında “Sıfır Atık” kültürünü yerleştirme hedefindeyiz. Elbette nihai amacımız, bu bilinci tüm Türkiye’ye yaymak.
Okullarımızda ve kışlalarımızda bu projenin altyapı çalışmaları sürüyor. Yakın bir gelecekte birçok belediye, üniversite, restoran zinciri de bu sürece katılacak.
Dünya bankası raporlarına göre, yılda 1.3 milyar ton evsel atık miktarının, 2025 yılında 2.2 milyar tona ulaşması bekleniyor. Bu noktada, ‘kullan-at’ esasına dayalı ekonomi modelinden, geri dönüşüm ekonomisine geçmemiz zaruri görünüyor. Dünyada dev şirketlerin döngüsel ekonomiye geçme yolunda önemli adımlar attığını biliyoruz. Nitekim Davos Zirvesi’nde 30 büyük şirket, sıfır atık ekonomisini benimsediğini açıkladı.
Türkiye’de de güncel sorunlara güncel çözümler üretme konusunda işbirlikleri yapmalıyız. Bu noktada, kadın farkındalığının son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Nitekim bunun güzel bir örneği, teknolojiyi moda ile buluşturan Ezra-Tuba kardeşlerin çabaları. Salonumuzda sergilenen kıyafetler, onların geri dönüşümden elde ettikleri kumaşlardan oluşuyor. Bu bilinçli girişimleri nedeniyle kendilerini kutluyor, tüm sektörlerde benzeri çabaların artmasını temenni ediyorum.
Değerli Misafirler,
Dünyada ilgimizi bekleyen bu tür sorunlarla mücadele konusunda gücümüzü birleştirelim. Toplumun örnek aldığı, rol model kadınlar olarak “Sıfır Atık” seferberliğine vereceğiniz her destek, kampanyanın başarısını artıracaktır. Çevre Bakanlığımızın ilgili birimleri bu konuya alakanızı ve somut bir adım atmanızı bekliyor. Sonunda ülkemizin, milletimizin kazançlı çıkacağı bu seferberlik, çocuklarımıza bırakacağımız en güzel mirastır.
Bu aynı zamanda, varlık ağacının merkezinde olan insan olarak, yaşadığımız ekosisteme borcumuzdur.
Sözlerime son vermeden önce, Zeytindalı Harekatı kapsamında vatanımızın bekası, milletimizin selameti için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.
Masalarınızdaki Zeytindalı mendillerinin, dokusunda bulunan zeytin tohumlarıyla barış ağacına dönüşme sürecinde, inşallah coğrafyamızdaki barış umudunun da güçlenerek artmasını temenni ediyorum.
Davetime icabetiniz nedeniyle hepinize teşekkür ediyor, en kalbi muhabbetlerimi sunuyorum.