‘Mazlum Coğrafyalara Umut Olmak’ Temalı Hayır Yemeği Konuşması

20.01.2018

Değerli hanımefendiler, beyefendiler,
Kıymetli kardeşlerim;
Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Böyle bir dost meclisinde buluşmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Hayırda yarışan, insanlığın kanayan yaralarına pansuman yapan böyle bir topluluk, insanlığımız için umuttur.

Gözyaşının, acının, zulmün kol gezdiği bir dünyada, her biriniz göz aydınlığısınız. Bizleri buluşturan MÜSİAD’a, özellikle Kadın Çalışma Grubu’na tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum. Arakan, Etiyopya ve Suriye’deki ihtiyaç sahibi kardeşlerimiz için bir fitili ateşlediniz. Bize düşen, bu aydınlığı büyütmektir.

Dinimiz bize hayırda yarışmayı ve aynı zamanda hayrı da geciktirmemeyi öğütler. Bu tavsiye, bize hayrın nerede olduğunu bilme sorumluluğu yükler. Bilmenin sorumluluğu ise, kalbimizi mazlumlara açmaktır. Afrika’daki açlıktan, Suriye’deki zulümden, Arakan’daki gelişmelerden haberdarsak, yapmamız gereken, elimizdekini paylaşmaktır.

Ne mutlu ki, bu konuda duyarlı, cömert bir milletimiz var. Önemli olan bu hasbî ruhları örgütleyebilmektir. Yardım bekleyen eli, bizim müsait olduğumuzda değil, muhatabımızın ihtiyaç duyduğu anda tutmak, son derece değerlidir.

İşte sivil toplum kuruluşlarımız bu nedenle var. Yüce gönüllü milletimizin hayırlarını doğru planlayarak, ihtiyaç sahiplerine zamanında ulaştırmak için var. Kızılay’ımız başta olmak üzere, MÜSİAD gibi hayra koşan, hayırda yarışan kuruluşlarımız, mazlumlara uzanan kolumuzdur. MÜSİAD ve Kızılay işbirliği ile gerçekleşen bu hayır yemeği, tanıyıp bilmesek de, dinimizin bize kardeş kıldığı insanlara uzatılan dostluk eli olacaktır.

Müminler birbirinin velisidir. Bir vücudun uzvu, bir binanın tuğlaları gibidir. Bir uzuv rahatsız olduğunda, bütün vücut bundan etkilenir. Ne yazık ki, bugün insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse, diğerine sağır haldeler. Önemli olan hepsini aynı anda görebilme farkındalığıdır. Etiyopya’daki kıtlığı görüp duyarken, Arakan’dan bigane kalamayız. Suriye’deki acıyı hissederken Somali’yi göz ardı edemeyiz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, adeta bir pergel gibi yerküreyi dolaşarak, tüm dünyayı farkındalık alanı haline getirdi. Elimiz, 15 yıldır Afrika’nın üzerinde. Somali’yi, birçok güvenlik tehdidine rağmen defalarca ziyaret ettik. Keza daha önce hiçbir Cumhurbaşkanı’nın, Devlet Başkanı’nın gitmediği ülkelere gittik.

Çok şükür ki, Afrika halklarının kalbini, güvenini kazandık. Sömürgecilik emellerinden uzak, tamamen insani amaçlar için orada olduğumuzu hepsi biliyor. İşadamlarımız, kazan-kazan ilkesi ile yatırım yaparak, Afrika halklarına umut veriyorlar. Bu ziyaretler, Afrika’nın hiç yazılmayan tarihini gün yüzüne çıkarıyor. Batı’nın istilasına uğramış coğrafyalar, kendi zenginliklerinin, güçlerinin farkına varıyorlar.

Sizlerin yardımları da aynı nehre akıyor. Devletimizin çabasını besleyip büyütüyor. İnsanlık deryasına bıraktığımız her damla, geniş alanlara titreşimler yayıyor. Kuraklık, Afrika’nın kaderi olabilir ama açlıktan ölüm kader değil! Kitlesel ölümler kader değil! Afrika’nın siyasi istikrarı için uluslararası kurumları harekete geçirmek kadar Afrika halklarına özgüven aşılamak durumundayız. Ellerinden tutup kaldırmalıyız. Bu nedenle, balık vermekten çok balık tutmayı öğretme çabasındayız.

İnsani yardım alanında Türkiye’nin öncü bir rolü var. Biliyorsunuz, milli gelire oranla Türkiye, dünyada en çok insani yardım yapan ülke. Aslında bu şaşırtıcı değil. Leyleklerin beslenmesi için vakıf kuran, yoksul genç kızlara çeyiz hazırlamayı sorumluluk olarak gören bir kültürün mirasçıları için bu hiç sürpriz değil! Bu tarihi refleksle duyuyoruz işte Arakan’ın sesini, Suriye’nin yankısını!

2012 yılında Myanmar’a yaptığım ziyaretin ikincisini geçtiğimiz Eylül ayında gerçekleştirdim. Evi yakılmış, tecavüze uğramış, eşi ve çocuğu gözünün önünde öldürülmüş kadınların hikayesini dinledim. Duymak ve bilmek, heyetimize yeni sorumluluklar yükledi. Çok şükür devlet kurumlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın omuz vermesiyle, Arakan konusunda uluslararası toplumu hareketlendirdik.

Mehmet Akif’in dediği gibi;
“Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,
Adam, aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!”
Allah bizleri mazlumun yanında kaim eylesin!

Hepinizin bildiği gibi 3 milyon mülteciyi misafir ediyoruz. 1 milyon 300 bini kadınlardan oluşan Suriyeli mülteci kardeşlerimiz, artık bir parçamız oldu. 150 binin üzerinde çocuk doğdu ülkemizde. Bu kadınların, bu çocukların ihtiyaçlarını düşünebiliyor musunuz? Biraz empati yapabilirsek, bizden bekleneni daha iyi görürüz. Sahip olduğumuz her şeyin bize emanet olduğunu daha iyi idrak ederiz.

Değerli kardeşlerim;
Efendimiz, ‘İnsanlardan öyleleri var ki, hayrın önünü açan anahtarlar gibidir ve şerre mani olan sürgüler gibidir. Kimisi de şerrin anahtarı ve hayrın sürgüsü gibidir.’ diyor. Ne mutlu ki, hayrın anahtarını elinde tutanlara… Rabbim hepimizi onlardan eylesin.

Bu duygularla hayırlarınızın makbul olmasını diliyorum. Allah hepinizden razı olsun. İnanıyorum ki, kalbinizle yaptığınız herşey size geri dönecektir. Rabbim, bizi devlet ve millet olarak mazlumun yanında, zalimin karşısında olmaya daim eylesin. Tarihin bize yüklediği sorumluluk budur.

Hepinizi sevgiyle selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla!