KADEM’in çok değerli başkanı,
Kıymetli yönetim kurulu üyeleri ve KADEM mensupları,
Sevgili Kardeşlerim,
Sizleri en kalbî muhabbetlerimle selamlıyor; Kadın ve Demokrasi Derneği, KADEM tarafından düzenlenen bu iftar buluşmasının, güzelliklere ve hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ramazan-ı Şerif'in, ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini, yakın coğrafyamızda ve tüm dünyada barışa vesile olmasını temenni ediyorum.
KADEM kurulduğundan bu yana, 3 senedir, her Ramazan bizleri buluşturuyor. İbadet sevincimizi, bir araya gelmenin mutluluğu ile taçlandırıyor. Henüz çok genç bir dernek olmasına rağmen yaptıklarıyla, açtığı ufukla, geleceğe dair umudumuzu artırıyor. KADEM’e emek veren herkesi yürekten kutluyorum.
Çok yönlü çalışmaları içinde, bir yandan kadim ve güncel sorunlarla ilgilenirken, bir yandan da kadınlarımızın bilinçlenmesine, genç kızlarımızın yetişip, meslek sahibi olmasına, uzun soluklu katkılar sağlıyor. İşte devletimizin yurtlarında kalan evlatlarımız, ‘Deniz Yıldızı’ kızlarımız burada. İnşallah KADEM dayanışması içinde hayata tutunup, meslek sahibi olacaklar. Kızlarımızı en içten muhabbetle selamlıyor, aramızda olmalarından duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyorum.
Aynı şekilde, bu gönül sofrasının çok özel başka konukları da var. Yavrumuz Özgecan’ımızın çok kıymetli anne ve babası, ailesi burada. Özgecan’a ‘yavrumuz’ diyorum çünkü o artık hepimizin ebedî evladı. Biz onu çok talihsiz bir olayla tanıdık. Güzel yüzünü belki bu dünyada göremedik. Ama inanıyorum ki, rabbimizin nice güzelliklerle ziynetlendireceği parlak yüzünü, ahiret yurdunda görecek kucaklaşmamızı orada yapacağız. O vakte kadar onu rabbimizin engin rahmetine havale ediyoruz. Burada aramızda olan anne-babasını da, metanet içinde görmek, içimize biraz olsun su serpiyor. Kızlarıyla buluşacakları güne kadar, bu dünya imtihanını en güzel şekilde geçireceklerine inanıyoruz. Onlar en acılı zamanlarında zerafetleriyle, bilgece duruşlarıyla, Türkiye için adeta bir okul oldular. Acı karşısında sabrı ve metaneti, biz onlardan öğrendik. Songül Hanım’a, Mehmet Bey’e de hoş geldiniz diyor, kalbi muhabbetlerimi sunuyorum.
Değerli KADEM Dostları,
Görüyoruz işte; bu dünya bir imtihan yeri. Burada yol ehli olmak ve yolda yürürken hâlimize odaklanmak, geçtiğimiz yerlerde güzel izler bırakmak, dünya imtihanımızın özünü oluşturuyor. Tasavvuf ehlinin dediği gibi, ‘sabit kadem’ olmak, hayatımıza mana katıyor. Biliyorsunuz kadem; ‘adım’ demek, ‘ayak’ demek. Sabit kadem ise sözüne sadık, işinde sağlam yürüdüğü yoldan emin olmak demek.
İşte KADEM de, ismiyle müsemma bir dernek olarak hak bildiğimiz bu yolun, en sağlam adımlarından birisi olarak kuruldu. Ve kurulduğu günden bu yana da, cesurca adımlar attı.
Her şeyden önce biliyorum ki KADEM, din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın kadını önce insan olarak görüp, ona göre duruş belirliyor. Kadını ve erkeği, birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları olarak görüyor. Bu nedenle her zaman, adalet ilkesini hatırlatıyor. Toplumsal cinsiyet adaleti, KADEM’in gündemimize taşıdığı bir söylemdi mesela. Bu konuda yaptığı çalışmalar sayesinde toplumumuz, kadın ve erkek ilişkilerinde, adalet ölçüsünü hatırlama imkânı buldu. KADEM bu yönüyle, gündem yaratan bir dernek oldu hep. Tek tip kadın modeli öne sürmek yerine, farklılıkları içine alıp, buradan bir dayanışma kültürü inşa etti. KADEM’i oluşturan kadın gücünün niteliği, Türkiye için bir şanstır.
İşte bu nedenle de hep hedefte oldu. Bu vesileyle, KADEM’in geçtiğimiz haftalarda Tarsus’ta, Özgecan’ın davasını takip ederken uğradığı saldırıyı, tekrar şiddetle kınıyorum. Şiddete karşı mücadele verirken, şiddete uğramak, şeddeli bir şiddete maruz kalmaktır. Üstelik kadın hakları savunucusu olduğunu iddia edenlerin, saldırılarına muhatap olmak, ortada açık bir samimiyetsizliğin, suistimalin olduğunu gösterir. Özgecan’ın masumiyeti üzerinden, kendi nefret dillerini hakim kılmak isteyen kişiler ve onların zihniyeti, karanlıkta kaybolmaya mahkumdur.
Böyle bir ortamda, KADEM’in, kadın sorunlarıyla ilgili, her alanda varlık göstermesi, bu topluma bir borçtur. Zira sadece karanlıkla mücadele etmek yetmez. Aydınlığın yayılmasına da, çaba sarf etmek gerekir. Ahlaklı, namuslu insanların cesaretine ihtiyacımız var. Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir.
Mağduriyetleri araçsallaştırmadan, cesaret, adalet ve hakkaniyet içinde, genelde insana, özelde kadına dair meselelerin takipçisi olmak, sizin varlık nedeninizdir. Bu anlamda Özgecan davasına sahip çıktığınız için, sizleri tebrik ediyorum. Masum bir genç kızın, bir ailenin haklı mücadelesinde yer alacaksınız. Aynı zamanda, kadın konusundaki tekelci yapıya engel olarak, bu dava süresince yeni bir mücadele dili üreteceksiniz. ‘Özgecan Yasası’ olarak, sizin ortaya koyduğunuz irade hayata geçtiğinde, kadına yönelik şiddet konusunda da, inşallah büyük bir yol almış olacağız.
Değerli Dostlar,
İlk gençlik yıllarından beri, sivil toplum faaliyetlerinin içinde olan biri olarak söylüyorum; hiç bir çaba boşa gitmiyor. Her devrin bir mücadele alanı var. Bizler gençlik yıllarımızda, tek tip bir kadın dayatması karşısında, mücadelemizi sadece kendi dar çevremizde verebiliyorduk. Toplantı düzenleyebilecek salon dahi bulamadığımız günler oldu. Fakat yıllar içinde kabukları kırdık ve bugün bambaşka bir noktadayız. Mecliste artık bizim davamızı temsil eden, bizim içimizden kadınlar var. Bu nimetin hakkını vermeli ve bugün çok daha fazla çaba sarf etmeliyiz.
Şule Yüksel Şenler başta olmak üzere, kendi hayatının öznesi nice kadın, bu yolda çok büyük emekler sarf etti. Bugün bizler, bu çabaya yeni nesli de ortak etmeliyiz. Çocuklarımızı, gençlerimizi, bu yolun şuurlu neferleri olarak görmek istiyoruz. Bizim çabamız sadece siyasi bir çaba değildir. Aynı zamanda, bir medeniyet çabasıdır. Dünyadaki adaletsizliklere karşı, ahlakî bir direniştir. Mısır’daki idam kararları neden bizi bu kadar ilgilendiriyor? Gazze neden derdimiz? Suriye’de, Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dramları, neden iftar sofralarında boğazımızdaki düğüm oluyor?... Bosna ile, Myanmar ile neden bu kadar hemhaliz?
Elbette ahlakî, vicdanî ve insanî duruşumuz, bunu gerektiriyor. Elbette medeniyet iddiamız bunu gerekli kılıyor. İslam aleminin Türkiye’den, sizlerden, bizlerden beklentileri var. Her seçim sonrasında Bosna’dan, Ortadoğu’dan telefonlar alıyoruz. Çünkü, Türkiye’deki her gelişme, oradaki halkların geleceğini ilgilendiriyor.
Kıymetli Kardeşlerim,
Muhammed İkbal’i biliyorsunuz; Pakistan’ın yüce ruhlu şairi! Bir gün Türkiye’ye gelirken, pilotun ‘Türk hava sahasına girmiş bulunuyoruz’ anonsu ile kemerini çözüp ayağa kalkıyor. Neden böyle yaptığını soranlara ‘bu topraklar Mevlana’nın kabrinin bulunduğu mübarek topraklar. Bu mukaddes coğrafyada yaşayan millet de öyle bir millet ki, asırlarca İslam’ın muhafızlığını yaptı. Bu necip millete karşı içimde sonsuz bir ihtiram var. Hürmeten ayağa kalktım’ diyor. Hava sahasında dahi, bu ümmetin hürmetine layık olan bir millet olmuşuz.
Bugün hemen karşı kıyımızda kabri bulunan, Ebu Eyyub-El Ensari’yi, tâ Arabistan topraklarından buraya getiren ruh ne ise, bugün bizim mücadelemizi şekillendiren ruh da odur. İkbal’i havada ayağa kaldıran ne ise, bizi İslam coğrafyasıyla, dünyanın tüm mazlumlarıyla alakadar kılan misyon da odur.
Ben, KADEM’in kuruluş felsefesinin de, bundan bağımsız olmadığını görüyorum. Halihazırda, Türkiye’ye yayılmış 9 temsilciliği ile, bu ruhu yaşatma çabanızı, takdirle izliyorum.
Kadınlarımıza bu ruh çerçevesinde gerek Türkiye’de, gerekse uluslararası alanda ufuk açıyorsunuz. TÜBİTAK’la başlattığınız ‘Kadın Girişimcilik Kampı’ projesi, tohumlarını 70’li yıllarda attığımız, kadın hareketinin ekonomik ve teknolojik alanda, güzel bir meyvesidir. Tek bir alana sıkışmadan, kadınları tüm iş alanlarına dahil edecek bu projenin sonuçlarını görmeyi, merakla bekliyoruz.
Öte yandan KADEM, bu yıl Türkiye’nin dönem başkanlığını yaptığı G20’nin, alt kolu olan Women 20’de, Türkiye’yi temsil edecek üç kadın derneğinden birisi. Dünyanın, büyük ekonomik gücüne sahip ülkelerin bir araya geldiği G20 çatısı altında, kadın varlığını tahkim etmek üzere çalışacak. Kendine has üslubu, kendi özgün duruşu ile, kadınların iş dünyasına katılımını artıracak adımlar atacak. Bu çalışmalar süresince, KADEM’in kendi farkını ortaya koyacağına inanıyorum.
Bu inancımı güçlendiren şey; üç yıldır katıldığım her iftarda, KADEM’in hayli mesafe almış olarak, yeni bir ajandayla karşımıza çıkması. KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi de, bu yılın müjdesi. Bu dergi bize şunu gösteriyor; KADEM yalnızca gündelik sorunlarla ilgilenmiyor. Kadın sorunlarının daha derin, akademik boyutlarını da ihmal etmiyor ve asıl kalıcı sözünü, burada söylüyor tarihe yazılı bir kayıt bırakıyor.
Kıymetli Katılımcılar,
Doğrusu geçmiş yıllardan beri, Türkiye’deki kadın hareketinin içinde biri olarak, gelinen bu nokta bana mutluluk ve umut veriyor. Bizlere bu güzel duyguları yaşattığınız için, hepinize teşekkür ediyorum. Gayretinizin daim olmasını diliyorum. Ve en önemlisi adınızın hakkını vererek dengeli, sebatkâr ve sağlam bir duruş içinde, ‘sabit kadem’ olmanızı, yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Tekrar Ramazan’ınızı tebrik ediyor, gelecek Ramazan’da yeniden buluşmak dileğiyle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Allah’a emanet olun!