Anne Üniversitesi Programı

20.02.2015

Çok Değerli Misafirler,

Kıymetli Hanımefendiler,

Sevgili Kardeşlerim,

Öncelikle Elazığ’da bulunmaktan, sizlerle bir araya gelmekten duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyorum. Elazığ Belediyesi’nin Fırat Üniversitesi işbirliği ile gerçekleştirdiği Anne Üniversitesi Programı kapsamında sizlere seslenmek, benim için ayrı bir mutluluk.

Türkiye’nin 5. Anne Üniversitesi’ni sizlerin hizmetine sunarak sosyal belediyecilik anlayışını hayata geçiren Elazığ Belediyesi’ni yürekten tebrik ediyorum. Öte yandan Fırat Üniversitesi’ni ve bu projeye emek veren tüm akademisyenleri kutluyorum. Akademiyi fil dişi bir kule olarak görerek toplum sorunlarından uzaklaşmak yerine, kadınlarımızın, daha da önemlisi gelecek nesillerin istikbali adına böyle bir projeyi hayata geçirmenizi gerçekten çok önemli buluyorum. Üniversite belediye işbirliğinin bu güzel örneği, umuyorum ki, tüm şehirlerimize ilham kaynağı olur.

Değerli Hanımefendiler,

2013 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Gazi Üniversitesi’nin birlikte geliştirdiği Anne Üniversitesi’nin ilk açılış programında da, konuşmama ‘anneliğin okulu olur mu?’ sorusu ile başlamıştım. Evet, belki de anneliğin okulu olmaz. Çünkü annelik, Allah’ın kadınlara en güzel hediyesidir. Bütün kültürel, dini, etnik farklılıkların üstünde tüm kadınları kuşatan evrensel bir duygunun adıdır annelik. Biyolojik olarak ister tecrübe edilsin, ister edilmesin her kadının mayasında var olan bir özdür. Bu yönüyle annelik öğretilen bir şey değildir.

Fakat anne olmanın anlamını ancak eğitimle fark eder, güzel neticelerini eğitimin bize açtığı ufuklar sayesinde elde ederiz. Annelik cevherini en güzel biçimde eğitim ortaya çıkarır. Öte yandan zamanın değişen şartları, yeni ihtiyaçlar, bize yaşam boyu öğrenmeyi zorunlu kılar. Çocuklarımızın dünyasını bilmek, onların ilgi alanlarını takip edebilmek onlarla aynı dili konuşabilmek için bizler de kendimizi sürekli yenileme ihtiyacı duyarız.

Değerli Kardeşlerim,

Annelik dünyanın belki de en büyük sorumluluğu. Bir insanın dünyaya gelmesine vesile oluyor, onu topluma siz hazırlıyorsunuz. Böylelikle dünyayı siz şekillendiriyorsunuz.

Her hareketimiz, her sözümüz evlatlarımız için bir ayna oluyor. Biz nasılsak çocuklarımız da bizi yansıtıyor. Özgüveni olan, ne yaptığını bilen bilinçli annelerin çocukları da bir adım önde oluyor. O nedenle önce kendimizden başlamalıyız. Bizler çocuklarımız için bir okuluz. Her bakışımız, her davranışımız, her sözümüz onlar için bir ders niteliği taşıyor. Bizler kendimizi çok iyi donatmalıyız ki, bizden mezun olan çocuklar da iyi olsun.

Anne Üniversitesi’nde insan ilişkilerinden girişimciliğe, ev ekonomisinden çocuk gelişimine, dini bilgilerden medya okur-yazarlığına çok yönlü bir gelişim gayreti içinde olduğunuzu biliyorum. Çocuklarınızın eğitimini yalnızca okula havale etmediğiniz için de sizi ayrıca kutluyorum. Ne yazık ki, eğitimi bir öğretmene, bir okula havale etmek gibi yanlış algılarımız var. Oysa anne çocuğun ilk öğretmeni. Eğitim henüz anne karnındayken başlıyor ve hayat boyu devam ediyor. Bu noktada çok önemli bir hususun altını çizmek istiyorum; 0-6 yaş arası, insan hayatındaki belki de en önemli devre. Uzmanlar, beyin gelişiminin %70’inin bu devrede oluştuğunu ve zeka, kişilik ve sosyal davranışların bu süreçte biçimlendiğini ifade ediyorlar. İnsan hayata dair tecrübelerinin ilklerini bu yaş aralığında yaşıyor. Bu dönemde insana yapılan yatırım, ileride katlanarak topluma dönüyor. 0-6 yaş arası eğitimin önemine çok inanan biri olarak geçtiğimiz yıllarda bir sivil toplum kuruluşumuzun öncülüğünde ‘7 çok geç’ adlı bir kampanya yapmış, bu konuda bir toplumsal bilinç oluşturmaya çalışmıştık. Memnuniyetle görüyorum ki, toplum artık 0-6 yaş arası eğitimin öneminin daha çok farkında.

Tabii, bu arada bir başka önemli konunun da altını çizmek istiyorum. Çocuklardan sadece anneler sorumlu değil. Çocuklar anne ve babalarının ortak eseri. Bu nedenle çocuk eğitiminde babanın da sorumluluklarını yerine getirmesi çok önemli. İşte sizler bu hususların farkında olarak Anne Üniversitesi’nde insan yetiştirmek gibi ulvi bir amaca odaklanıp, gerektiğinde bu farkındalıkları yayarak toplumun da öğretmeni olacaksınız.

Sevgili Hanımefendiler,

Bizim din ve medeniyet anlayışımız içinde insan masum ve günahsız doğuyor. Zaman içinde aile ve çevre onu değiştiriyor. Bazan bir cani,  bazan bir masum yetiştiriyor. Bakınız, günlerdir içimizde taşıdığımız bir acımız var; Özgecan kızımızın yaşadıkları hiç içimizden çıkmıyor. Onun başına gelenler bir caninin eseri değil mi? Günahsız doğmuş bir insanın hangi noktalara gelebildiğini sadece bu olayda bile net olarak görebiliyoruz. Aile ya da çevre bir masumdan bir katil yetiştirebiliyor. Bu vesileyle Özgecan’a tekrar Allah’tan rahmet, ailesine sabırlar diliyorum. İnsanın doğuştan getirdiği masumiyeti korumayı Allah hepimize nasip etsin. İşte bu noktada sürekli eğitimin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Ne sadece tek başına anne, ne baba, ne aile, tüm çevre eğitimin paydaşı haline geliyor.

Bu noktada sadece kendi çocuğumuzun eğitmeni, annesi olmadığımız ortaya çıkıyor. Çeşitli sebeplerle evlat sahibi olmamış ya da olamamış nice kadınımız var. Onlar da toplumun annesi olarak insanlığın yetişmesine türlü şekillerde katkı sağlayabilirler. Anne Üniversitesi’nin kapılarını sadece annelere değil, henüz çocuk sahibi olmamış ya da olamamış tüm kadınlarımıza açmış olmasını da ayrıca önemli bulduğumu belirtmek isterim. Bu okul, kadının sahip olduğu annelik potansiyelini, bir şekilde toplum ve insanlık yararına kullanmak üzere herkese eşit fırsatlar sunan bir vizyonu temsil ediyor. Toplumun bu vizyona çok ihtiyacı var. Zira kendi çocuğumuz olmayabilir ama bizim şefkatimize, merhametimize, ilgimize muhtaç nice çocuk var dünyada. Sevgi evlerimizdeki çocuklarımız bu toplumun iyi yetişmiş, donanımlı kadınlarının ilgi ve sevgisini bekliyor. Potansiyelimizi oralara kanalize edebilir, tüm toplumu bir açık hava okulu haline getirebiliriz.

Sevgili Hanımefendiler,

Dünya, tarihin hiçbir döneminde son 50 yılda olduğu kadar hızlı bir değişimden geçmedi. Değişimin bu derece hızlı olduğu bir çağda, zamanın ruhunu yakalamış, donanımlı ve birikimli annelere daha çok ihtiyacımız var. Annelerin kuşaklararası köprü olarak insanlık değerlerinin bir nesilden diğerine aktarımında önemli bir misyonu var. Bu vesileyle sizlerden bir ricada bulunmak istiyorum. Annenizden onun en iyi yaptığı iyi bir şeyi mutlaka öğrenin ve siz de onu çocuklarınıza aktarın. Bu çok iyi bir yemek olabilir, bir sanat olabilir, her ne olursa olsun iyi bir şeyi çocuklarınıza taşıyın ki, böylelikle insanlık tecrübesi bir kartopu gibi büyüsün, güzel geleneklerimiz sürsün.

Değerli Kardeşlerim,

Tüm toplumsal sorunlarımızın kaynağında eğitim problemleri yatıyor. Dünyaya gelmesine vesile olduğumuz, yetiştirdiğimiz insan topluma karışırken, bizim eksikliklerimiz bilinç sorunlarımızı da topluma taşıyor. O nedenle lütfen çocuklarımızla kurduğumuz ilişkiye çok dikkat edelim. Hiç farkında olmadan yaptığımız anlık davranışların dahi çocuğun dünyasında bir karşılığı var.

Annelik daimi bir bilinç halidir. Bu nedenle hepimizi içine alan bir sorumluluktur. Ben sizlerin burada olmakla bu bilinç dünyasının kapısını açtığınızı düşünüyorum. Ve sizleri bu gayretiniz dolayısıyla tekrar kutluyorum.

Bu projeyi hayata geçiren Elazığ Belediyemize ve Fırat Üniversitemize gayretleri için toplumumuz adına tekrar çok teşekkür ediyor, Başkanımızı ve Rektörümüzü tebrik ediyorum. Burada olmanız, insan yetiştirmenin önemine olan inancınızın ifadesidir ki, dünyada bundan daha önemli hiçbir şey yoktur.

Sözlerime son verirken, sizlere en içten sevgi ve selamlarımı sunuyor, tüm Elazığlılara misafirperverlikleri için teşekkür ediyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.