Birleşmiş Milletler Sıfır Atık, Yüksek Düzeyli Şahsiyetler, Danışma Kurulu'muzun değerli üyeleri;
Hepinizi, en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Birleşmiş Milletler Sıfır Atık Danışma Kurulu’muzun, ilk resmi toplantısının hayırlı olmasını diliyorum.
Gerek çevrimiçi tanışma toplantısında, gerekse Eylül ayında, New York’taki buluşmamızda gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, projelerimiz ve kurula dair beklentilerimiz hakkında, fikir alışverişinde bulunduk. Her birinizin başarı dolu hikayesi, sıfır atık konusunda ortaya koyduğunuz üstün çaba, beni ziyadesiyle etkiledi. Kurulumuz bünyesinde, birlikte hayata geçireceğimiz çalışmalara dair, heyecanımı artırdı.
Bugün ise, önümüzdeki sürece dair önerilerimizi detaylıca ele almak, kurulumuzun çalışmalarını, bir yol haritası belirlemek suretiyle, resmi olarak başlatmak üzere toplandık. Sizleri ilk resmi toplantımız vesilesiyle, Türkiye’de, İstanbul’da ağırlıyor olmaktan, büyük memnuniyet duyuyorum. Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Kıymetli kurul üyeleri;
İklim krizinin, gelecek öngörüsü olmaktan çıkarak, ölçülebilir ve dünyanın her yerinde, gözlemlenebilir bir hal aldığına, her gün yeniden tanık oluyoruz. Araştırmalar, iklim değişikliği ile modern insanın üretim ve tüketim alışkanlıkları arasında, önemli bir bağlantı olduğunu ortaya koyuyor.
Bugün sınırlı kaynaklarımız hızla tükenirken, yılda 2 milyar tondan fazla, evsel katı atık üretiyoruz. Bu sayının, yakın gelecekte 2 katına çıkacağı öngörülüyor. Görmediğimiz çöpün zararsız olduğunu düşünüyor, ihtiyaçtan fazla tükettiğimiz ve atık olarak doğaya bıraktığımız ürünlerin, yeryüzüne bıraktığı izleri dikkate almıyoruz.
Oysa Mariyana Çukuru’nun en derin noktasına inen bir kâşifin, plastik poşet ve ambalajlar bulmuş olması, doğaya verdiğimiz zararın derinliğini, gözler önüne seriyor. Anne sütünde dahi tespit edilen mikro-plastiklerin, geleceğimizi ne denli zehirlediğinin, farkına varmalıyız. Her fırsatta dile getirdiğim gibi, dünyadaki açlık sorununu bitirebilecek miktarda, yaklaşık 2 milyar insanı doyuracak kadar gıdayı, israf ettiğimizi görmeliyiz.
Her ne kadar sorun, baş edemeyeceğimiz, gücümüzü aşan nitelikte gözükse de, bizi bu masa etrafında, çözüme olan umudumuz ve inancımız bir araya getirdi.
Dünyamız, iklim değişikliği sebebiyle adeta ,“küresel bir kaynama” dönemine girerken, bizler, bu gidişat karşısında, harekete geçmeyi seçenleriz.
Sıfır atık projesi de, tam böyle bir inancın ve hayalin ürünü. Proje ile 6 senede üç buçuk milyar doları, ekonomimize kazandırırken, yılda 1 milyonu aşkın aracın, trafikten çekilmesine eşdeğer, tam 4,9 milyon ton sera gazı salımını önledik. Edindiğimiz kazanımları paylaşmak ve uluslararası ölçekte yaygınlaştırmak amacıyla, Türkiye olarak, geçtiğimiz sene, sıfır atık kararını BM Genel Kurulu’na sunduk. 105 ülkenin eş-sunuculuğunda, güçlü bir destek alması, konunun, küresel düzeydeki hassasiyetine işaret ediyor.
Karar neticesinde, 30 mart, uluslararası sıfır atık günü ilan edilirken, Sayın Genel Sekreter Guterres tarafından, sıfır atık yüksek düzeyli şahsiyetler, danışma kurulu’muz da tesis edilmiş oldu. Karar kapsamında, danışma kurulu’muzun iki temel misyonu bulunuyor: en iyi uygulamaları ve başarı öykülerini yaygınlaştırmak, ve yerel ve uluslararası düzeyde, sıfır atık girişimlerini teşvik etmek. Sıfır atık alanında, dünyada başarılı olmuş çok fazla gizli hikâyenin olduğunu, bu alanda çalışan kişiler olarak, hepimiz çok iyi biliyoruz.
Gelinen noktada, edinilen tüm tecrübe ve kazanımları araştırmak ve geliştirmek amacıyla, bir Sıfır Atık Enstitüsü’nün kurulmasının, faydalı olduğunu düşünüyorum. Danışma Kurulu’muzun çizdiği hedefler doğrultusunda, enstitünün, dünyanın, atık yönetimi alanındaki birikimini derleyerek, en iyi uygulamaların ve öğrenilen derslerin kaydedildiği, bir platform olacağını umut ediyorum.
İyi uygulama örneklerini, bir cevher olarak değerlendirmeli ve gün yüzüne çıkararak, yol gösterici ışığından, herkesin istifade etmesini sağlamalıyız. Bu çerçevede, Danışma Kurulu’muz işbirliğinde, başarılı sıfır atık hikâyelerini taltif etmek üzere, küresel bir Sıfır Atık Ödülleri’nin tertip edilmesi üzerine, çalışmalıyız. Söz konusu ödüller, hâlihazırda var olan, başarı hikâyelerini dünyaya tanıtırken, yeni girişimlerin oluşmasına da kayda değer bir katkı sağlayacaktır.
Biz, her ne kadar küresel düzeyde bir iş yapıyor olsak da, şüphesiz, gerçek kazanımları, birey düzeyine doğru indirebildiğimiz ölçüde sağlayacağız. Küresel sıfır atık hareketinin nihai ideali, her kişinin, atıksız bir yaşam biçimi benimsemesi olmalıdır. Yaşanan krize karşı, çaresiz hisseden herkese, dünyamızı iyileştirecek ve temiz bir şekilde geleceğe emanet edecek imkânın, ellerinde olduğunu anlatmalıyız.
Bu düşünceyle, Sayın Genel Sekreter Guterres ile imzaladığımız Küresel İyi Niyet Beyanı da, sıfır atık hareketini, birey düzeyinde yaygınlaştırmak için başlatıldı. Zira Türkiye’deki tecrübem gösterdi ki, halkımızdan, evinde ve özel yaşamında atıksız bir dünya inşa etmeye gönüllü kişiler olmasaydı, çalışmalarımız sonuçsuz kalırdı.
Dünyanın her bir köşesine, atıksız yaşam taahhüdü çağrımız ulaşana değin, çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bu noktada, sıfır atık danışma kurulu üyeleri olarak, sizlerin iyi niyet beyanı hareketine katkınızı, hassaten önemsiyor, ve desteklerinizi bekliyorum.
Değerli kurul üyeleri;
Uygulamaları yaygınlaştırırken, bir yandan da, destekleyici uluslararası ve yerel kanuni altyapıları da, güçlendirmeliyiz. Birleşmiş Milletler bünyesinde alınan, sıfır atık kararlarının, üye ülkelerde uygulanması ve ülkelerin kendi sistemlerine uygun, yeni kanunların geliştirilmesine yönelik çalışmalıyız.
Bu çerçevede, üye ülkeler ile ilişkilerimiz; yerel ve bölgesel kurum ve kuruluşlarla, işbirliklerimiz, hayati bir role sahip. Daha önceki toplantımızda da ifade etmiştim. BM çevre programı, BM-Habitat gibi, küresel kuruluşların yanı sıra; Türk Konseyi, Afrika Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi bölgesel örgütlerle de, işbirliğimizi güçlendirmeliyiz.
Bu noktada, 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü’nün, çalışmalarımızı anlatmak ve olası işbirliği imkânlarını keşfetmek için, kıymetli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki bir yılı, sıfır atık yılı ilan etmek de, projeyi yerelleştirme ve bireysel düzeyde benimsetme hedeflerimize, kayda değer bir katkı sunacaktır.
Biliyoruz ki, iklim kriziyle mücadelede, her ülke eşit şartlara sahip değil. Küresel ısınmada payı olmamasına rağmen, orantısız biçimde etkilenen, bilhassa en az gelişmekte olan ülkelerin, iklim mücadelesine, aktif bir şekilde dahil edilmesi için, her yol ve aracı seferber etmeliyiz. Sıfır atık uygulaması özelinde; tecrübe, teknoloji ve finansman aktarımı, büyük önem taşıyor. Bu konuda derlenen bilgi birikimi ile, sıfır atık uygulamasının hayata geçirilmesi için, gerekli finansal desteği de sağlayacak, imkanlar oluşturmalıyız.
Bu kapsamda, birleşmiş milletler ile işbirliği içinde, bir sıfır atık fonu kurulmasını önemsiyorum. Bu vesileyle, Eylül ayında, Sıfır Atık Vakfı’nı kurduğumuzu da, duyurmak isterim. Vakıf, danışma kurulu bünyesinde birlikte yürüteceğimiz; konuşmamda bahsettiğim, sıfır atık ödülleri, sıfır atık fonu, enstitü gibi projeler başta olmak, tüm çalışmalara destek sunacak.
Önümüzde, artık neredeyse 2 buçuk sene gibi, kısa ancak, değerli bir zaman dilimi var. Her bir üyemizin, sunacağı değerli katkılar ile, bu süreyi en verimli şekilde geçirmek için, elinden geleni yapacağına, yürekten inanıyorum. Hazırlanan çalışma planını ve sizlerin görüş ve önerilerinizi dinlemek üzere, sözü, siz değerli kurul üyelerimize bırakmak istiyorum.