Saygıdeğer devlet başkan eşleri,
Uluslararası kuruluşların kıymetli temsilcileri,
Hanımefendiler, beyefendiler;
Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Birleşmiş Milletler Habitat’ın 31 Ekim Dünya Şehirler Günü’ne, medeniyetleri ve kıtaları buluşturan İstanbul’umuzun incisi, Üsküdar’da ev sahipliği yapıyor olmaktan, memnuniyet duyuyorum.
“Herkes İçin Sürdürülebilir Kentsel Geleceğin Finansmanı” temasıyla bizi bir araya getiren bu kıymetli buluşmanın; dünyamız için sürdürülebilir ve müreffeh bir geleceğe vesile olmasını diliyorum.
Sözlerimin başında, 7 Ekim’den bu yana, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği acımasız saldırılarda hayatını kaybeden tüm Filistinli kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ne yazık ki, insanlık olarak, çok karanlık günlerden geçiyoruz.
Masum insanlara yönelik, günlerdir aralıksız devam eden saldırılar, vicdanlarımızda onulmaz yaralar açıyor. Kadın-çocuk, yaşlı-genç, Müslüman-gayrimüslim ayırt etmeksizin, hak-hukuk gözetmeksizin, dünyanın gözü önünde bir kıyım gerçekleştiriliyor.
Filistin’de, yalnızca siviller hayatını kaybetmiyor; insanlığın ortak vicdanı ve ortak umudu da pervasızca yok ediliyor. Nefretin, savaşın ve düşmanlığın hızla yayıldığı bugünlerde; barış ve adaleti tesis edecek, birlikte yaşama kültürünü pekiştirecek girişimlere hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Bu zulmün bir an önce sona ermesini, bölgenin barış ve huzura kavuşmasını yürekten diliyorum.
Kıymetli misafirler;
Şehirler, insanın medeniyet yolculuğunda geliştirdiği düşünce birikiminin bir ürünü; anlam dünyasının bir tezahürüdür. Dolayısıyla, yalnızca bireyleri bir araya getirmekle kalmaz; sakinlerinin, ortak geliştirdiği kültür ve medeniyeti de somut bir biçimde ortaya koyar.
Bu bakış açısıyla, şehir ve insan, bir bütün olarak varlık bulur. Şehirler yaşayanlarının kimliğinden bağımsız düşünülemez. Hacı Bayram Veli’nin ifadesiyle, “insan şehri inşa ederken, aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder.” Bu çerçevede, şehirleri inşa edip dönüştürürken, toplumsal kimlik ve kültürü de dönüştürdüğümüzü unutmamak gerekir. Küresel her türlü değişimin anahtarı, bir anlamda şehirleşmede gizlidir.
Öte yandan, kentleşmenin durdurulamaz bir hızda arttığı modern dünyada, şehirlerin önemi farklı bir boyut kazanmıştır. Araştırmalar, 2050 yılına kadar, her 10 kişiden 7’sinin şehirlerde yaşayacağını ortaya koyuyor. Hızlı kentleşme, birçok kriz ve sınamayı da beraberinde getiriyor.
Ortaya çıkardığı en önemli sorunlardan bir tanesi, şüphesiz, dünyamızı “kaynayan bir küreye” çeviren iklim değişikliğidir. Gelinen noktanın vahametini, artık olası ihtimaller ve sayılar ile değil; bizzat yaşadığımız afetler ve kayıplar ile konuşuyoruz. Yaşadığımız iklim temelli krizler; bize, bugün mümkün gözükmeyen şeyin, yarının kaçınılmazı olabileceğini, acı yoldan öğretiyor.
Çevremizi hızla dönüştüren iklim krizi ve beraberinde getirdiği sayısız soruna karşı ise, elimizde büyük bir güç var: sahip olduğumuz bu an. Her geçen gün yaklaşsak bile, henüz geri dönülmez eşiği geçmedik. Dünü ve geleceği konuşmaktan ziyade, artık şimdiye odaklanmak gerekiyor.
Şimdi, vaatleri ve ihtimalleri önümüze koyup, somut kararlar almanın vakti.
Şimdi, hayallerimizi, düşüncelerimizi ve seslerimizi ortak evimiz dünya için birleştirme vakti. Şimdi, “kimsenin geride kalmadığı”, kapsayıcı bir sürdürülebilirliği hayata geçirme vakti. Şimdi, 2030’u beklemeden; sürdürülebilirliğin, adaletin ve refahın hüküm sürdüğü şehirleri ve yaşamı herkes için tesis etme vakti.
Burada, her bir insana sorumluluk ve görev düşüyor. Bu sadece beni, sadece Türkiye’yi, sadece bir bölgeyi ilgilendiren bir mesele değil. Bugün bu salonda, farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden davetimize icabet ederek gelen devlet başkan eşleri, bakanlar ve uluslararası kuruluş temsilcisi yüzlerce insan var.
İşte ülke sınırlarını aşan karşımdaki bu topluluk da, iklim krizi konusundaki kader birlikteliğimizi ortaya koyuyor. Biliniz ki, hiçbirimiz bu yolda yalnız yürümüyoruz. Ve inanınız ki, bizler bu şekilde küresel düzlemde güçlerimizi birleştirirsek, hayal ettiğimiz gelecek çok uzakta değil.
Değerli konuklar;
Her sınama ve zorluk, mutlaka içinde bir çözüm ve gelişim potansiyeli de barındırır. İklim krizini derinleştiren kentler, aynı zamanda, dünya nüfusunun yarısından fazlasına ve küresel gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 80’ine sahip, eşsiz birer potansiyel kaynağıdır. Yaşam merkezlerimizde yapacağımız her değişiklik, sürdürülebilir ve müreffeh geleceğe doğru atılmış önemli bir adım niteliğindedir.
Türkiye’de, 6 sene önce başlattığımız sıfır atık projesi, bizim için bu potansiyelin açık bir ispatı oldu. Geldiğimiz noktada, ülkemizde edindiğimiz kazanımların, sınırları aşarak, küresel bir hareketi doğurduğuna şahitlik ediyoruz.
Geçtiğimiz sene, BM Genel Sekreteri Sayın Gutarres ile ilk imzalarını attığımız Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı, onlarca devlet başkan eşi, bakan ve uluslararası temsilcinin parçası olduğu bir hayal ortaklığına dönüştü. Bugün artık bir websitesi üzerinden herkesin imzacı olabildiği beyan, 59 farklı ülkeden binlerce insanın desteğini aldı.
Sizleri de, öncelikle imza ve ardından atıksız yaşama adım atarak, Sıfır Atık Hareketi’ne destek vermeye davet ediyorum. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 105 eş-sunucu ülke ile kabul ettiği Sıfır Atık Kararı’na Türkiye olarak öncülük etmiş olmaktan iftihar ediyorum. Karar neticesinde ilan edilen, 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü’nün, dünyamızı daha temiz ve yaşanabilir hale getirmek için ortaya konan tüm çabaların bir nişanesi olduğuna inanıyorum.
Sıfır atık kararının somut bir diğer çıktısı ise, BM Genel Sekreteri’ne bağlı, konusunda uzman kişilerden müteşekkil, Sıfır Atık Danışma Kurulu’nun tesis edilmesidir. Başkanlığını yürüttüğüm Kurul’un başlıca misyonu, dünyada, Türkiye’dekine benzer, sıfır atık konusundaki başarı örneklerini tespit ederek, uygulamayı yerel ve küresel düzeyde teşvik etmektir.
Bu kapsamda, dünyadaki ilham verici sıfır atık hikâyelerini gün yüzüne çıkarmak amacıyla, küresel sıfır atık ödülleri tertip edilmesi için çalışmalarımıza başladık. Öte yandan, önümüzdeki bir seneyi sıfır atık yılı ilan etmek için de hazırlıklarımızı yapıyoruz.
Bu vesileyle, sizlerle güzel bir haberi de paylaşmak istiyorum.
Sıfır Atık Projesi ile edinilen kazanımları, her düzeyde güçlendirmek amacıyla, bir Sıfır Atık Vakfı kuruldu. Vakıf, yerelde atıksız yaşam biçimini yerleştirmeyi, uluslararası boyutta da uygulamanın teşvikini sağlamayı hedefliyor. Vakfımızın hayırlara vesile olmasını diliyor, başarılı çalışmalara imza atmasını can-ı gönülden temenni ediyorum.
Kıymetli misafirler;
İklim kriziyle mücadelede her fırsatta dile getirdiğim bir husus var.
Bu sorunun ortaya çıkmasında payı olmamasına rağmen, sonuçlarından orantısız etkilenen ülkeler, ne yazık ki, çoğunlukta. Şehirlerini ve yaşam biçimini sürdürülebilir bir şekilde dönüştürmek için, yeterli tecrübesi ve finansmanı bulunmayan ülkeler üzerinde, hepimizin sorumluluğu var. Herkes için sürdürülebilir kentsel gelecek inşa etmek için, her şeyden önce adil bir finansman sistemi kurmak mecburiyetindeyiz.
Bu düşünceyle, sıfır atık danışma kurulu öncülüğünde, uygulamayı hayata geçirmek isteyen ülkelere katkı sağlamak üzere küresel bir sıfır atık fonu kurulması için gerekli girişimleri başlatacağız. Danışma Kurulumuzun, 3 senelik görev süresi boyunca, atık yönetimi konusunda önemli çalışmalara imza atacağına yürekten inanıyorum.
26 Temmuz’da çevrimiçi tanışma buluşmasını gerçekleştirdiğimiz Kurul’un ilk resmi toplantısını, yarın 1 Kasım’da, İstanbul’da gerçekleştireceğiz inşallah.
Başkanlığını yürüttüğüm kurulumuzun ilk yüz yüze toplantısını İstanbul’da yapacak olmak da, bizim için ayrı bir gurur ve mutluluk vesilesi.
Sözlerime son verirken, 29 Ekim’de Türkiye’de ve dünyanın farklı köşelerinde coşkuyla kutladığımız cumhuriyetimizin 100. Yıl Dönümü’nün hayırlı olmasını diliyorum. Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana, aziz vatanımızı canı pahasına yaşatmak için mücadele eden tüm gazi ve şehitlerimizi minnetle yâd ediyorum.
İnanıyorum ki, kökleri derinlerde ulu bir çınar olan Cumhuriyetimiz, önümüzdeki Türkiye yüzyılında da, müreffeh ve muvaffak olacaktır.
Dünya Şehirler Günü buluşması için Türkiye’yi ve İstanbul’u tercih eden BM-Habitat’a ve İcra Direktörü, kıymetli dostum Maymuna Şerif’e şükranlarımı sunuyorum. Çaldığı parçalar ile gönlümüzü dinlendiren Büşra Kayıkçı’ya da hassaten teşekkür etmek istiyorum. Başta Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Üsküdar Belediyesi olmak üzere, organizasyonda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Kalın sağlıcakla.