Çok kıymetli büyükelçiler ve saygıdeğer eşleri,
Değerli Hanımefendiler, beyefendiler;
Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Yeni yılın ilk günlerinde bu güzel buluşma vesilesiyle, sizlere hitap etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Sizler, yalnızca devletlerimiz arasında değil, medeniyetlerimiz arasında da köprüler kuruyor, milletlerimizin kalplerini, birbirine yakınlaştırıyorsunuz.
Şahsınızda, toplumlar birbirini tanıyor, temsil ettiğiniz kültürlere merak gelişiyor, muhabbet filizleniyor. Türkiye’de kullandığımız bir ifade vardır; sevdiğimiz ve sevildiğimiz topraklara, ‘Gönül coğrafyamız’ deriz. Her biriniz, sınır çizilmeyen gönül coğrafyamızdaki ülkelerin temsilcilerisiniz ve bugün burada, büyük bir kardeşliğin timsali olarak bulunuyorsunuz. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Kıymetli konuklar;
Dünya; artan çatışmalar, göçler, salgın hastalıklar, sınırsız tüketimin neden olduğu iklim ve gıda krizi gibi, çetin sınamalarla karşı karşıya. Ancak bugün, insanlığın önündeki en büyük sınavın; merhamet, karşılıksız iyilik, ötekine karşı sorumluluk gibi erdemlerin uğratıldığı erozyondan, kurtarılması olduğunu görüyoruz.
Yaşadığımız her bir kriz, insanlığı tek yürek olmaya daha çok çağırırken, uluslararası düzeyde dayanışmanın, giderek aşındığını, işbirliği yerine, ben-merkezci yaklaşımların değer kazandığını, üzülerek müşahede ediyoruz.
Oysa, çok yakın zamanda, dünyayı sarsan Kovid-19 salgını, “diğerinin yarasına merhem olmadan asla tam anlamıyla iyileşemeyeceğimizi”, bize tecrübe ile gösterdi. Dili, dini, ırkı ne olursa olsun; savaş ve yıkımdan kaçarak evini terk eden her bir insanın hikayesi, hepimizin yüreğini, aynı şekilde sızlatıyor.
Sınır tanımayan doğal afetler, söz konusu iklim krizi olduğunda, hepimizin aynı gemide olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor. İhtiyacımız olan, başka coğrafyalarda doğsak dahi, aynı “insanlık ailesinin” ferdi olduğumuzu hatırlamak ve bugün bu salonda tecessüm eden, kardeşlik ve muhabbet ortamını, dünyada da, tesis etmektir. Bu noktada, bize düşen, insanlığın çağrılarına, “birileri bir şey yapar” diye beklemeden, “benim olmadığım yerde kimse yoktur” bilinciyle, harekete geçmektir.
Türkiye olarak, kültür ve inanç dünyamızdan aldığımız ilham ile, meselelere salt çıkarlar üzerinden değil; vicdani bir perspektif ile yaklaşıyoruz. TİKA, Kızılay, Maarif, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlarımızla, 140’ı aşkın ülkede insani ve kalkınma yardımı faaliyetleri yürütüyor, binlerce projeyi hayata geçiriyoruz. Kuruluşunda bizzat yer aldığım, Afrika El Sanatları ve Kültür Evi Derneği gibi, sivil girişimler ile de, herkes için adil bir dünyanın inşası adına, gayret gösteriyoruz.
Kendi ülke sınırlarımız içerisinde, 4 milyonu aşkın mülteciye ev sahipliği yapıyor, milli gelirine oranla, en çok yardım yapan ülke konumumuzu, senelerdir koruyoruz. Geçtiğimiz 1 sene içerisinde, İçişleri Bakanlığımız ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız işbirliğinde Türkiye’ye getirdiğimiz Ukraynalı, Kırım ve Tatar yetim çocukları, ülkemizde, bu anlayışla misafir ediyoruz.
Unutulmamalıdır ki; savaşın bir kazananı olmaz. Adil bir barışın ise kaybedeni olmaz. Bu bakış açısıyla, Ukrayna’dan Suriye’ye, Filistin’den Myanmar’a kadar nerede bir mazlum varsa, oraya dostluk ve kardeşlik elimizi uzatıyoruz.
Kimi zaman çatışan tarafları, kurduğumuz diplomasi masasında bir araya getiriyor, kimi zaman da İstanbul Tahıl Mutabakatı gibi girişimlerle, küresel krizlerin önüne geçiyoruz. Düne kadar, coğrafyamızda hakim olan “Osmanlı Barışı”nı, bugün “Yurtta Barış, Cihanda Barış” ilkesiyle, tüm dünyada devam ettiriyoruz.
Değerli misafirler;
Doğaya baktığımızda, her parçasının; toprağın, denizin, havanın ve canlıların, farklılıklarına rağmen birlikte bir bütünü, nasıl ahenkle oluşturabildiğini görürüz. Aynı gök kubbenin altında birleşemeyen insanoğlu, yeryüzündeki bu ahenkli bütünün de, bir parçası olmaktan çıkarak karşısına konumlandı. Dünyadaki asli görevi inşa ve ıslah iken, insanın doğaya karşı tahribat yolunu seçmesi, kabul edilemez.
Bugün, küresel düzeyde etkili ve somut adımlar atmazsak, üzerinde barış ve adaleti tesis edebileceğimiz bir yaşam alanı, ne yazık ki kalmayacak. İklim krizi yalnızca tabiatın değil, her birimiz için, bir ölüm kalım mücadelesi olarak, karşımızda duruyor. Böylesi bir durumda, dünyanın tüm krizlerinde aldığımız, vicdani tutumu, çevre sorununda da gösteriyor, sorun yerine çözümün bir parçası olmaktan, iftihar ediyoruz.
İhtiyacımız olan büyük dönüşümün, bugün yapacağımız, küçük değişikliklerde saklı olduğu bakış açısıyla, herkesi sorumluluk almaya davet ettiğimiz, Sıfır Atık Projesi’ni, 5 yıl önce başlattık. İnsan eliyle bozulan doğa dengesini, yeniden tesis etmeyi amaçlayan projemiz, daha yaşanabilir ve adil dünya hayalimizin bir parçasıydı.
Bu süreçte, ülkemizde elde edilen başarılar ile Sıfır Atık hareketi, dünyanın da takdirini kazandı. Üçü, Birleşmiş Milletler ofis ve programlarından olmak üzere, toplamda beş uluslararası ödüle, layık görüldü. Geçtiğimiz Eylül ayında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Sayın Guterres ile yaptığımız görüşme ve neticesinde imzaladığımız, “Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı” da, bu ortak umudun nişanesi oldu.
Hemen akabinde, ülkemiz tarafından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunulan ve 105 ülkenin eş-sunuculuğunda, oy birliği ile kabul edilen, “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına Ulaşmak İçin Sıfır Atık Uygulamalarının Teşvik Edilmesi” kararı, kabul edildi.
Bu vesileyle, sizlerin huzurunda, karara eş-sunucu olan ülkelerin her birine, dünyanın yaralarını birlikte sarmak adına sundukları destek için, bir kez daha can-ı gönülden, teşekkür ediyorum. Alınan tarihi karar neticesinde, her yıl 30 Mart, Uluslararası Sıfır Atık Günü olarak, dünyanın her yerinde kutlanacak.
Bir diğer güzel gelişmeyi daha, sizlerle paylaşmak isterim. Birleşmiş Milletler bünyesinde tesis edilecek, Sıfır Atık Danışma Kurulu ile, uygulamanın tüm dünyada yaygınlaştırılması için de, girişimlere başladık. Kimseyi geride bırakmadan, biriktirdiğimiz tecrübe ve bilgileri, dileyen tüm ülkelerle paylaşmaya hazırız.
Unutmayın ki; sizler olmadan hep, bir kişi eksiğiz. Her birinizi; tabiatın, farklı coğrafyalarda sel, yangın, kuraklık olarak tezahür eden, çığlığına kulak vermeye, insanlık ailesinin birer ferdi olarak, bu yolda bizimle omuz omuza yürümeye, davet ediyorum.
Kıymetli konuklar;
Karşı karşıya olduğumuz; savaş, yoksulluk, adaletsizlik, iklim krizi gibi; insanlığın nice meselesinin, merhamet eksikliğinden kaynaklandığına inanıyorum. Hz. Mevlana’nın deyimiyle, Yaratıcının yalnızca, insana bahşettiği cevher olan, gönüllerdeki merhamet ve sevgiyi, yeniden yeşertmeliyiz.
Büyükelçi olarak sizler, insanların gönüllerini birbirine bağlayarak, muhabbet oluşturan köprülersiniz. Bu noktada, sizlere büyük sorumluluk düşüyor. Dünyamız için attığımız tohumları, ortak bir gayret ile yeşerteceğimize; sorunun büyüklüğü ne olursa olsun; tüm krizleri kardeşlik, birlik ve dayanışma kültürü ile aşabileceğimize, yürekten inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, daha adil ve yaşanabilir bir dünya için uluslararası düzeyde attığımız her adımın, aktörü olan Dışişleri Bakanlığımıza, Sıfır Atık Projesinin, bugünkü başarısına ulaşmasındaki katkılarından dolayı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımıza, en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.