“Küresel Krizler: Pandemi, Yaşlılar Ve Dayanışma” Konferansında Yaptıkları Açılış Konuşması

06.10.2021

Değerli hanımefendiler, beyefendiler;
Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Böyle önemli bir konferans vesilesiyle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

COVID-19 salgınında, yaşlılığın ele alınıyor olması gerçekten takdire şayan. Ankara Üniversitesi’ne ev sahipliği için, Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne, bizi bu konu etrafında topladığı için teşekkür ediyorum. Başta Aile Bakanlığımız olmak üzere, tüm kurumlarımıza ve katılımcılara, kırılgan grupların sesi oldukları için şükranlarımı sunuyorum. Hepiniz hoş geldiniz, sefa getirdiniz.

Kıymetli misafirler;
COVID-19 salgını, yüzyılımıza damgasını vuran, insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biridir. Dünya Sağlık Örgütü, 1 Ekim itibariyle, küresel olarak salgından etkilenen insanların sayısının 233 milyona ulaştığını bildirdi. Bu rakamın 4,7 milyonu, salgında hayatını kaybedenlerden oluşuyor.

Salgından her ülke, her toplum, her birey farklı şekillerde etkilendi. Ancak, yaşlılar, kendilerine özgü çok boyutu sorunlar nedeniyle, salgından sarsıcı biçimde etkilendiler. Yaşlılık dönemindeki insanların, bedensel, psikolojik, iç içe geçen pek çok sorunla karşılaştığını biliyoruz.

En başta, kronik hastalıklara yatkın olmalarıyla yüksek risk altındalar. Dünyanın hemen her yerinde, yaşlıların birarada yaşadığı toplu yaşam alanları, büyük kayıpların yaşandığı yerler oldu.

Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, salgından etkilenen ülkelerde, COVID-19 nedeniyle huzurevinde hayatını kaybedenler, toplam ölümlerin yüzde 34 ila 81’ini oluşturdu. Bu gerçekten son derece vahim bir durum.

Ülkemizde ise son derece farklı bir tablo var. Huzurevlerinde COVID-19’dan kaynaklı ölüm oranı yüzde 4’ün altında kaldı. Aile Bakanlığımız, ülkemizde COVID vakası görülmeden önce, salgın dünya gündemine düşer düşmez çalışmalara başladı.

Hem koruyucu hem de önleyici tedbirler yürürlüğe koydu. Ekipman temininden, eğitimlere, sürekli sağlık taramasından hijyen tedbirlerine kadar, titiz bir çalışma yürütüldü. Aşı uygulaması başlar başlamaz, Sağlık Bakanlığımız, huzurevi sakinlerini en öncelikli grup olarak tanımladı.

Dünyanın başka yerlerinde ise, maalesef yaşlıların kaderine terk edildiğini gördük. Ülkemizde,  hiçbir ayrım gözetmeden, tüm nüfus gruplarına yönelik geliştirilen politikalarla büyük başarı sağladı. Aile Bakanlığımıza, Sağlık Bakanlığımıza ve emeği geçen tüm kurumlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Kırılgan grupların dışlanmadığı, bilakis öncelik haline getirildiği bu insani yaklaşımın, kriz yönetiminde tüm dünya için bir ders niteliğinde olduğuna inanıyorum.

Değerli konuklar;
Şu bir gerçek ki, salgın, hayatın tüm alanlarını yeniden yorumlamamızın da bir vesilesidir. Bugün yaşananlar, tüm olumsuzluklara rağmen, yaşlılık döneminin yeniden ele alınması ve ihtiyaçların belirlenmesi için büyük bir fırsat sunuyor.

Bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler, 2050’de dünya genelinde, her 6 kişiden 1’inin yaşlı olacağını öngörüyor. Yaşlı nüfusun artması ülkemizin de gerçeği. TUİK verilerine göre, 2015’te yüzde 8.2 olan yaşlı nüfusumuz, 2020 yılında yüzde 9.5 oldu.

Dolayısıyla, yaşlı nüfusa yönelik doğru politikaların belirlenmesi ve hizmet çeşitliliğinin arttırılması, önceliğimiz olmalıdır. Hükümetimiz, yaşlı haklarına ve aktif yaşlanmaya büyük bir vurgu yapıyor.

Bildiğiniz gibi, yaşlılarımızın desteklenmesi, kurumlarda ve evlerinde bakılmaları için Bakanlığımızın birçok modeli mevcut. Huzurevlerimizin sağladığı hizmetler dünya standartlarının çok üzerinde. Elimizde, maddi destek modellerinden, psikolojik desteğe uzanan geniş bir yelpaze var.

Fakat takdir edersiniz ki, yaşlı nüfus yalnızca desteklerle ayakta tutulan bir kesim olmamalıdır. Bilakis, potansiyellerini yaşayabilecekleri, üretkenliklerini kaybetmeyecekleri imkânların sağlanması gerekiyor.

Bir örnek vermek gerekirse, salgının getirilerinden biri hayatın hızla dijitalleşmesi oldu. Artık iletişimden, eğitime, alışverişten çalışma hayatına kadar birçok şey ağırlıklı olarak internete taşındı. Salgın bitse de, bu dönüşümün yerleşik bir pratik olarak kalacağını biliyoruz.

Bu noktada, yaşlılara yönelik dijital okuryazarlık eğitimi, onların hayatına büyük bir katkı sağlayacak. Aile Bakanlığımızın, teknoloji becerileri kazandırmak için eğitim programları hazırladığını biliyorum. Sonuçlarının herkesin hayatında büyük fark oluşturacağına inanıyorum.

Herkesin ihtiyaçlarının düşünüldüğü, erişilebilir binalar, açık alanlar ve toplu taşıma, yaşlıların olduğu kadar tüm toplumumuz için vazgeçilmezdir. Yani değişen dünyaya uyum sağlarken, bizi ileriye taşıyacak formül, kimseyi geride bırakmayan, herkese dost şehirler imar etmektir.

Değerli misafirler;
Yaşam yolculuğumuzun mevsimleri vardır. Hayat, bu mevsim şartlarına göre şekillenir. Yaşlılığı salgın çerçevesinden ele almak, yeni yaklaşım ve modellere olan ihtiyacımızı ortaya koyuyor. En başta yaşlılığı nasıl tanımladığımız, cevaplanması gereken çok önemli bir sorudur.

Bu cevap kültürden kültüre değişiyor. Bizim cevabımız, ülkemizde sağlanan örnek başarıda kendini aşikâr ediyor. Bu dar zamanlarda, büyüklerimize sarılmamızda, inancımızın, kültürümüzün ve medeniyet değerlerimizin derin kökleri vardır.

Bugün dünyada, gittikçe yalnızlaşan ve adeta tecrit halinde yaşayan yaşlı bir nüfus var. Yaşlılık bizde tedavülden kalkmak değil, hürmet makamına oturmak demektir. Aile bağlarımızın modern dünyanın sert rüzgârlarına karşı hâlâ ayakta olması, en önemli dayanak noktamızdır.

Bu bağı her zamankinden daha da güçlü kılmamız gerekiyor. Birkaç kuşağın bir arada olduğu geniş ailelerin devamlılığı, hem yaşlıların mutluluğu, hem de toplumun sağlığı için elzemdir.

Bu durum bize, kuşaklar arası iletişimin güçlendirilmesinin, krizlerin yönetiminde son derece mühim bir faktör olduğunu anlatıyor. Bu iletişim ne kadar yüksek frekansta olursa, toplumsal dayanışmamız da o kadar kuvvetli olur. Toplumumuzun en güçlü yönlerinden biri olan ailenin, bizi türlü krizlerden bir kalkan gibi koruduğunu asla unutmayalım.

Yaşlılık, yaşam boyu edinilmiş tecrübenin damıtılarak bilgeliğe dönüştüğü bir dönemdir. Büyüklerin duası, rızası yolumuzu aydınlatan ışıktır. Büyüklerin yeri başımızın üzeri, evimizin başköşesidir. Allah onları başımızdan eksik etmesin.

Bu duygularla sözlerime son veriyor, tüm konuşmacılara değerli katkıları için teşekkür ediyorum. Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.