“Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” Birinci Yıl Etkinliği Konuşması

30.06.2021

Değerli hanımefendiler, beyefendiler;
Gıdanın korunmasını, yani geleceğimizi konuşacağımız, bu önemli etkinlikte bir arada olmaktan, büyük mutluluk duyuyorum.

Gıdanı Koru projesini, zorlu salgın şartlarında devam ettiren, Tarım ve Ormancılık Bakanlığımızı kutluyorum. Birleşmiş Milletler, Gıda ve Tarım Örgütü’ne, iş birlikleri için, şükranlarımı sunuyorum.

“Sen de Söz Ver” kampanyasına katılıp, gıdasını israf etmeyeceğine söz veren, sorumluluk sahibi 850 bin vicdana, teşekkür ediyorum. En yüksek sayıda online imzayı alarak, bir rekor kıran bu kampanya, takdire şayandır.

Aramızda özel sektörden, STK’lardan, uluslararası kuruluşlardan, akademiden, medyadan, çok önemli isimler ve kanaat önderleri var. Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Kıymetli konuklar;
Çelişkilerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Bir yanda yerkürede açlıktan ölen insanlar, bir yanda israf edilen tonlarca gıda var.

Bildiğiniz gibi, uluslararası örgütler, zaman zaman, bazı rakamlar açıklıyor. Bu rakamların çizdiği tablo, içine düştüğümüz acıklı hali, gözler önüne seriyor.

Gıda israfı ile ilgili birkaç bilgiyi, burada paylaşmak istiyorum. Bugün dünyada her 9 kişiden biri, açlıkla mücadele ediyor. Bu, yaklaşık, 821 milyon, insan demek. Öte yandan, 670 milyon yetişkin ve 140 milyon genç, obeziteyle mücadele ediyor.

Tüm dünyada, tarladan satış noktalarına kadar, her yüz gıdadan 14’ü, ziyan oluyor. Soframıza ulaşana kadar ise, her yüz gıdadan 33’ü, çöpe gidiyor. Gelişmiş ülkeler, gıdayı daha çok, marketlerde veya evlerinde israf ediyorlar. Bunun ekonomik bedeli, 680 Milyar Dolar’dır.

Gelişmekte olan ülkelerde ise, gıda, sofralarına gelmeden önce ziyan oluyor. Alt yapı ve teknoloji yetersizliği, hasatta, depolamada ve taşımada yaşanan kayıpların, sebebidir. Bunun ekonomik bedeli ise, 310 Milyar Dolar’dır. Yani, çöpe giden gıdanın değeri, 1 trilyon dolar!

Hâlbuki israf edilen gıdanın 3’te 1’i, dünyadaki tüm aç insanları doyurmaya yetiyor. Son derece üzülerek söylüyorum ki, ülkemiz de, bu durumdan muaf değil.

Günlük 4.9 milyon somun ekmek, çöpe gidiyor. Taze meyve sebzenin israf oranı, yüzde 50. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, 2019’da yayınladığı bir raporda, gıda israfının, yüzde 61’inin, evlerde gerçekleştiğini söylüyor.

Ülkeler arası seyahat eden yiyeceklerin, üretimden dağıtıma kadar, sera gazı salınımına katkısı, yüzde 6. Ve maalesef, buna benzer birçok rakam, uzun bir liste olarak önümüzde uzadıkça uzuyor.

Değerli misafirler;
Bir yandan iklim değişikliği ile mücadele diyoruz. Bir yandan iklim değişikliğinde büyük  payı olan gıda israfına, tüm dünya olarak devam ediyoruz.

Yemek sektörünün büyük bir endüstri olması, insanları, büyük bir pazarın hedefi haline getirdi. Yeme içme adabı yok oldu. Yemek yeme, hazcılık ile, özdeş hale geldi. Ruhunu doyuramayan insanın midesi, onun fıtratını da yok eden, bir kara delik oldu.

Televizyon reklamlarında, eline yüzüne çikolata bulaşmış insanların halleri, bir mutluluk anı olarak, lanse ediliyor. Filmlerde, dizilerde, birbirlerine, yiyecek fırlatarak eğlenen insanların görüntüleri, vicdanlara dokunuyor.

Sadece ülkemizde değil, tüm toplumlarda yemek, kültürün en önde gelen unsurlarından biridir.

Her toplumun, yeme içme adabı vardır. Bizim için yemek, en başta nimettir ve şifa aracıdır. İsraf edilmesi kabul edilmeyeceği gibi, edebin dışında yemek yemek, insanın kendi haysiyetini, ayaklar altına alır.

İmam Gazali, yemek yiyen kişinin, küçük lokmalarla yemesi gerektiğini, ağzındaki bitmeden, elini diğerine uzatmaması gerektiğini söyler.

Adap kitaplarında, sofraya ancak, yetecek kadar yemek getirilmesi tembihlenir. İhtiyaçtan fazlasını sunmanın, görgüsüzlük olduğu söylenir.

Oysa geldiğimiz noktada ikram, güç gösterme aracına dönüştü. Açık büfelerin sonsuz çeşitliliği karşısında, insanların çığırından çıkmış tüketim davranışları, başlı başına bir meseledir.

İnsanın, yalnızca iştahtan ibaret, kontrolsüz bir varlığa dönmüş olduğunu görüyoruz. İsrafla mücadelede, geliştirilen eylem planlarının başında, değerlerimizi hatırlamak geliyor.  

Eğer küreselleşen dünya, birbirinden kültür alışverişi yapacaksa, hazcılığı değil, tevazu öğretilerini, ödünç almalıdır.

Aramızda çok kıymetli şeflerimiz var. Eminim onlar da, benimle aynı fikirde olacaklardır. Türk Mutfağı, atıksız mutfak kategorisinde, birinci sırada yer alır. Mutfak kültürümüzde, kalan her yiyecek, bir başka ürüne dönüşebilir. Turşular, sirkeler, şerbetler şifa kaynağıdır.

Osmanlı mutfağında, öyle reçeteler vardır ki, hekim tavsiyesiyle hazırlanır. Ruhsal hastalıklardan, vücudun zindelik kazanmasına kadar, iyileştirici etkiler sunar. Bunların hiçbirini, paketli gıdalarda bulamazsınız.

Dolayısıyla, dünyada, geleneksel mutfaklara yönelik artan ilginin, gıda israfını önlemede, çok önemli olduğuna inanıyorum.

Kıymetli misafirler;
Yurtdışı temaslarımız sırasında, Afrika ülkelerinin çoğunu ziyaret ettim. Orada görüp, şahit olduğum hüzünlü insan manzaraları, bir ömür benimle yaşayacak.

Dünyanın bir yanında çocuklar, bir lokma ekmeğe, bir bardak temiz suya muhtaç yaşıyorlar. Dünyanın başka bir yanında ise, insanların bir ısırık alıp bıraktığı, tonlarca yemek çöpe gidiyor.

Küresel bir seferberlikle, bireysel davranışlarımızı değiştirerek, insanlığı, içine düştüğü bu utançtan, kurtarabiliriz.

Gelin, hep birlikte basit önlemler alalım. Mesela, alışverişe çıkmadan önce, alınacaklar listesi hazırlayalım. Porsiyonlarımızı küçültelim.

Sadece ihtiyacımız kadarını alıp, bozulacağını bildiğimiz yiyecekleri istiflemekten, vazgeçelim. Geleneksel mutfak kültürümüzü artırarak, atıksız mutfağın püf noktalarını, hayatımızda uygulayalım. Meyve ve sebzeleri, mutlaka mevsiminde tüketelim. Ve en önemlisi, insana yakışır bir şekilde, yiyip içmenin kurallarını, çocuklarımıza öğretelim.

Makro planda ise; çok önemli bir formül mevcut. Gıda israfını engellemek için, dünyada benimsenen en önemli uygulama, gıda bankacılığıdır. Gıdalar israf olmadan, bunların değerlendirilmesi mümkündür. Toplumumuzda, bu konuda bilinç artırılmalı. Kurumlarımızla işbirliği içinde, israfı engellemeliyiz.

Tüm belediyelerimizin, gıda bankacılığı işini, ciddiye almaları gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda gerekli yasal düzenlemelerin hızla yapılmasını temenni ediyorum.

Değerli misafirler;

Attığımız her adımda, ardımızda bıraktığımız her izle, dünyaya iyi, ya da kötü bir katkı yapıyoruz. Her gıdanın, topraktan tabağa serüveninde, ne emekler harcandığını bilerek, gıdaları asla israf etmeyelim. İnsan emeğine ve nimete olan hürmeti, yeniden hatırlayalım.

Bu duygu ve düşüncelerle, sözlerime son veriyorum. Sizleri muhabbetle selamlıyorum. Kalın sağlıcakla!