Sayın Hanımefendi’nin Van Gölü Sempozyumu Konuşması

01.06.2021

Kıymetli Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sevgili Gençler,

Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum.

Kökleri, milattan önceye uzanan bu bilgelik şehrinde bulunmaktan, büyük memnuniyet duyuyorum.

Van’a gelmek, bir hazine sandığının kapağını açmak gibi!

Tarih arayana tarih, kültür arayana kültür sunuyor. Gastronomi meraklısına lezzet, doğaya hasret kalana ise, taze nefes veriyor.

Hoşap Kalesi, Meher Kapı, Peri Bacaları, Muradiye Şelalesi gibi harikalar, saymakla bitmez…

Van, birlikte yaşama kültürünün engin tecrübesine sahiptir.

Şehri çevreleyen kaleler, camiler, havralar ve kiliseler, bunun göstergesidir.  

Bugün de, çevre dostlarıyla Van Gölü için buradayız.

Bizi bir araya getiren şey, tabiata olan sevdamızdır. İnşallah hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Bu programın hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.  

Değerli Konuklar,

Bildiğiniz gibi, NASA, geçtiğimiz günlerde, dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğrafları arasında bir yarışma düzenledi.

Van Gölü, tüm dünyadan gelen oylarla, bu yarışmada birinci oldu.

Tabii, hepimiz için büyük bir sevinç vesilesiydi.

Bizim ülkemiz, doğudan batıya, kuzeyden güneye, insana cenneti hatırlatan sayısız doğal güzelliğe sahip.

Her birini, değerini anlayarak korumak, hepimizin asli görevi...

Van Gölümüz, dünyanın en büyük tuzlu ve sodalı gölüdür.

Göl diyoruz ama âdeta bir denizdir.

Büyüklüğü, Marmara Denizi’nin üçte biri kadar…

Anadolu’nun doğusunda, bakan herkesi mest eden, mavi bir şölendir.  

Kapalı bir havza olmasıyla da, dünyada eşsiz bir konuma sahip.

Muhteşem bir ekosistemi var.

Van Gölü, endemik bir tür olan inci kefali ve mercan balığının yegâne yuvasıdır.

Su altında, keşfedilmeyi bekleyen bir tarih vardır.

Mimari kalıntılar, Selçuklu mezar taşları ve derinlerde saklı, nice hikâye, gölün sularına karışmış.

Van Gölü, gerçekten de ülkemizin gerdanında safir bir kolye gibi parlıyor.

Bu kıymetimizi korumak için, 2019’da bir çalışma başlatıldı.

Kurumlarımızın iş birliği ile Van Gölü’nü Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı hazırlandı.

Ayrıca gölümüzün, suyunun korunması için burada, çevre koruma bölge ilanı sürecini de bakanlığımız yürütecek. Bu müjdeyi de buradan verelim.

Bu girişimin, kayda değer sonuçlar vermesini umut ediyorum.

Bu kapsamda, gölün dip temizliği yapılacak.

Atık-su yönetimi sağlanacak. İlaveten, entegre katı atık yönetimi oluşturulacak.

Bu eylem planıyla, Van Gölü inşallah layıkıyla korunacak.

Van Gölü elbette sadece Van’ı ilgilendirmiyor. Bitlis ve havzadaki il ve ilçeleri, kasaba ve köyleri de ilgilendiriyor.

Tabii, eğitim çalışmaları da, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husus.

Çocuklarımıza, çevre konulu eğitimler verilecek inşallah.

Meseleyi onlara doğru anlatabilirsek, Van Gölü etrafında zaten esaslı bir koruma kalkanı oluşacağını düşünüyorum.

İnşallah, Bakanlığımızın, belediyelerimizin ve bilim insanlarımızın ortak çabasıyla Van Gölümüz, sürekli iyileşecek.

Kıymetli Misafirler,

Yeryüzü tuvaline çizilmiş tabiat resminden daha yüksek bir sanat yok!

Fakat maalesef, insan kaynaklı sebeplerle, bu tabloyu meydana getiren güzellikler yavaş yavaş siliniyor.

Mesela, Çad Gölü kuruyor ve hasta yatağında son nefesini veriyor.

Son 50 yılda büyüklüğünün yüzde 90’ını kaybetti. Ne kadar acı değil mi?

Kuruyan göller, ırmaklar, dereler, insanlığın kaldırdığı en hüzünlü cenazelerdir.

Yeryüzü sularının kuruyan her damlası, yıkılan bir yuva demektir.

Çünkü ekosistem çökünce, yurtsuz kalan balıklar, kuşlar, bitkiler ve nice canlılar yok oluyor.

Ayrıca, su kaynakları, birçok insanın da geçim kaynağı.

Tükenmeleri hâlinde, geriye çaresiz insanlar kalıyor.

Dolayısıyla, iklim değişikliği ile mücadele, artık gelecek zaman kipleriyle konuşabileceğimiz bir konu olmaktan çıktı.

İklim krizi, şimdi, çok hızlı ve ciddiyetle ele alınması gereken bir konudur.

Bu nedenle, yürüttüğümüz Sıfır Atık ve Sıfır Atık Mavi Projeleri, Türkiye’de iklim değişikliği ile mücadelede çok önemli adımlar.

Bu projelerin özünde, elimizden kayıp giden tabiatın farkına varmak var.

Su kaynaklarımızı ve tabiatı korumak için, yüksek bir seferberlik duygusuyla çalışmaktan başka seçeneğimiz yok. Hep söylediğim gibi, bu bir tercih değil, zorunluluk!

Van Gölü için de, aynı saikle çalışmalıyız.

Bakın, dünyanın erişilebilir tatlı su miktarı, toplam su varlığının yüzde 1’inden az.

Küresel olarak, her 10 insandan üçünün güvenilir suya erişimi yok.

Kirli su yüzünden ölenlerin sayısı, her türlü şiddet kaynaklı ölümden daha fazla.

Kirli suların sebep olduğu hastalıklar yüzünden, her bir dakikada bir çocuk hayatını kaybediyor.

Bu hastalıkları kapan çocuklar, her yıl toplamda 400 milyon gün okuldan geri kalıyor.

Dünya nüfusunun yüzde 25’i, su kriziyle karşı karşıya kalmış durumda.

Bu oran gün geçtikçe de artabilir.

Suyun azalması, kirlenmesi, erişilememesi en başta hayatın devamlılığını imkânsız kılar.

Beraberinde ekonomik ve siyasi birçok sorunu tetikler.

Suyun azalması, gıda üretiminin riske girmesi demektir.

Çünkü suların yüzde 70’i tarımda kullanılıyor.

Susuzluk, göçleri başlatır. Her göç, insanlar arası çatışmalara sebebiyet verir.

Bu göçler, sadece insan göçleriyle de sınırlı kalmaz.

Göllerin, ırmakların, sulak alanların kurumasıyla hayvanlar da göç eder.

Önümüzdeki bu büyük sorun, hiçbir sınır kapısında durmaz.

Her ülke, dünya üzerinde her bir fert, bu büyük krizden nasibini alır.

Görüyoruz değil mi; tabiatı ihmal etmek, nasıl zincirleme sorunlar getiriyor?!

Çevre konularında, ister istemez işin teknik yanını konuşmaya ağırlık veriyoruz.

Ancak, mutlaka hatırda tutmamız gereken bir şey var.

O da; insan, hayatta kalabilmek için tabiata muhtaçtır.

İnsan ancak, tabiatı gözlemlediği, ruhunu doğadan aldığı ilhamlara açık tutuğu sürece iyilik üretebilir.

Her zaman söylediğimiz gibi, tüm dünya olarak, birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz gerekiyor.

Bu sorun, ne yalnızca bilim dünyasının ne hükûmetlerin ne de insanların tek başına altından kalkabileceği bir sorun değil.

O zaman, aramızdaki diyalogu arttırmalı ve mesajımızı her kulağın işitmesini sağlamalıyız.  

Gün gelip de, tabiat harikalarımızın, bir varmış, bir yokmuş diye başlayan masallara karışmaması bu çabaya bağlı.  

İnanıyorum ki, böylesi projeler, bu farkındalığı artırmaya vesile olacaktır.

Van Gölü’nün korunması amacıyla başlatılan bu projenin her daim destekçisi olacağım. Yeter ki, kurumlarımız doğru işler yapsınlar. Bakanlığımız, belediyelerimiz, üniversitelerimiz iş birliği içinde olsunlar.

İnşallah bir dahaki gelişimizde kayda değer sonuçlar görmeyi umut ediyorum.

Gösterdiğiniz misafirperverlik için gerek üniversitemize, gerek kurumlarımıza, gerekse Vanlı kardeşlerime çok teşekkür ediyorum.

Güzel günlerde tekrar buluşmak dileğiyle, hepinizi muhabbetle selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla!