TYH Uluslararası Tekstil Fabrikası Ziyareti Konuşması

23.03.2021

TYH Tekstil firmasının değerli yöneticileri ve çalışanları,
Kıymetli hanımefendiler, beyefendiler;

Medeniyetimizin kadim izleriyle dolu, şehzadeler şehri Manisa’da olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu güzel şehirde, doğa dostu bir fabrikanın açılışı ise, ayrıca memnuniyet verici.

Böylesine yüksek kapasiteli bir fabrikanın, sanayimize kazandırılması için emek veren herkesi tebrik ediyorum. Burada çalışan tüm emekçi kardeşlerime başarılar ve kolaylıklar diliyorum.

Değerli misafirler;
TYH Tekstil, yenilikçi vizyonuyla, bizlere birçok açıdan örneklik teşkil ediyor. Kadın çalışanların sayısının, yüzde 78’i bulduğunu öğrendim. Bu rakamın, gerçekten çok sevindirici olduğunu söylemeliyim.

Kadınlarımız, her zaman bu ülkenin taşıyıcı kolonlarıdır. Nitekim, düzen ve intizamıyla fabrikamıza kadın eli değdiği, her halinden belli oluyor.

Kadınlarımızı ancak eğitim, istihdam ve girişimcilikle güçlü kılabiliriz.  Aksi halde ‘Güçlü Türkiye’ söyleminin bir ayağı her zaman eksik olacaktır.

Bu kurumun, ayırıcı bir vasfı da, çevre dostu üretim yapan, çevreci yaklaşımıdır. Güneş enerjisi sistemiyle, kendi enerjisini üretebiliyor. Karbon ayak izini azaltmak için etkin bir atık yönetim sistemi kullanıyor. Yağmur suyu biriktiren ve gri su dönüşümü sağlayan bir altyapısı var.

Geçen yıl, tesisin çatısında 8 bin metrekare alan üzerine güneş panelleri kurulmuş. Bu paneller sayesinde, ihtiyacı olan elektriği, sıfır karbon salınımıyla, yenilenebilir enerjiden elde ediyor.

Umuyorum bu uygulamalar, tüm işletmelerimize örnek olur. Böylece doğaya verdiğimiz zarar asgariye iner. Sürdürülebilir Çevre Eğitimleri ile, çalışanlarına ve paydaşlarına doğa sevgisi aşılaması da, ayrı bir değer.

Üretim esnasında oluşan atık kumaşların ve plastik ürünlerin geri dönüşüme gitmesi ise, takdire şayan. Bilhassa tekstil sektörünün, çevre konularında son derece hassas olması gerekiyor.

Ne yazık ki, tekstil endüstrisinin, çevre konusundaki karnesi pek iyi değil. Dünyadaki karbon emisyonunun, yüzde 10’u, tekstil endüstrisine ait. Bu rakam, uluslararası uçuşların ürettiğinden daha fazla.

Ayrıca, su kaynaklarının kullanımında da, en büyük ikinci tüketici konumunda.

Bir örnek vermek gerekirse, 1 kot pantolonun üretilmesi için 10.8 litre, 1 pamuklu t-shirt’ün üretilmesi için 2.7 litre su harcanıyor.

Çamaşırların her yıkanışında, yıllık 500 bin ton mikro fiber, yeryüzü sularına karışıyor. Bu, 50 milyar plastik şişe demek.

2017’de yayınlanan bir rapora göre, okyanuslardaki mikro plastiklerin yüzde 35’i, sentetik tekstil ürünlerinden kaynaklanıyor. Ve bildiğiniz gibi, bu mikro plastikler doğada kaybolmuyor.

Maalesef, her yıl üretilen tekstil ürünlerinin yüzde 85’i çöpe gidiyor. İstatistiklere göre, her 1 saniyede, 1 kamyon dolusu kıyafet ya yakılıyor ya da çöp sahalarına atılıyor.

Yani, önümüzde son derece hassas bir konu var. O halde, bir yandan üreteceğiz ama bir yandan da çevreyi korumanın formüllerini geliştireceğiz.

Bilhassa tekstil atıklarının nasıl geri dönüştürülebileceği ile ilgili kafa yormamız gerekiyor. Bildiğiniz gibi, geri dönüşümün bazı kategorileri var.

Ayrıştırma istasyonlarında görüyoruz; plastik, kâğıt, metal, organik ve geri dönüşemeyen kutuları bulunuyor.

Geleneksel yaklaşımda, plastik yine plastiğe, metal ise metale dönüştürülüyor.

Oysa artık bizim, bir aşama daha kaydetmemiz gerek. Bu malzemeler arasındaki geçişi sağlayacak yöntemler de bulmamız lazım.

2005’te, Avustralya’nın en önemli bilim ödülünü alan, malzeme mühendisi, bir kadın profesör, işte yıllardır bu soruna kafa yoruyor.

Geri dönüşümü, geleneksel kalıplardan çıkarıyor. Yıllar süren çalışmalardan sonra, plastiği, çelik üretiminde, kok kömürünün yerine kullanmayı başarıyor.

Her yıl çöp sahalarına bırakılan milyonlarca araç tekerleğini, çelik üretimindeki karbon kaynağı olarak kullanıyor.

Bununla da yetinmiyor. Günümüzün en büyük sorunlarından biri olan ve hızla çoğalan elektronik atıklarla ilgili fikir üretiyor.

Elektronik cihazlarda kullanılan son derece kaliteli plastiklerden, 3D yazıcı filamenti üretiyor.

Şimdi ise, atık cam ve atık kumaştan seramik karo üretmeyi başarmış durumda. Hulasa, bir malzeme devriminden bahsediyor olabiliriz.

Ödülü almasına sebep olan şey, çöp sahalarındaki materyallerin çöp değil, değerli bir hammadde olduğuna inanması.

Bizim de, her zaman söylediğimiz bir söz var; çöplükler, aslında erken ölmüş malzemeler mezarlığıdır. O nedenle atıkla, çöple ilgili tanımlarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz.

Atıktan yepyeni materyaller çıkarabiliriz. Bilhassa, tekstil endüstrisinin, yenilikçi zihinlere yatırım yapması gerektiğini düşünüyorum.

Bilim insanları, gelecekte çöp sahalarının, değerli bir hammadde kaynağı olacağını söylüyor. O zaman gelin, biz bu geleceğe şimdiden yatırım yapalım. Gelecekle aramızdaki zamansal mesafeyi kapatacak icatlar çıkaralım.

Tabii bu noktada kadınlara bol bol müracaat edelim. Çevre konularında, kadınların öngörülerinin, bir yol haritası olabileceğine inanıyorum.

Bu çatı altında, kadın gücünün ve çevre hassasiyetinin bir araya gelmiş olmasını, umut verici buluyorum.

Tek bir fikir, tüm dünyayı değiştirebilir. Bu noktada hem tüketicilere hem de üreticilere, israf ve geri dönüşüm konusunda çok büyük sorumluluk düşüyor.

Sanayimizin geleceği açısından, bu konulara eğilmemiz bir mecburiyet.

İşte bakın, Avrupa Birliği, ilk ‘karbon nötr kıta’ olma hedefini açıkladı. Döngüsel Ekonomi Eylem Planı ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması geliştirdi. Sınırlarından içeri girecek ürünlere, yeşil olma şartını uygulayacağını ilan ediyor.

Dünyadaki bu dönüşüme hazırlıklı olmak, üzerimize düşeni yapmak zorundayız.

Biliyorsunuz Türkiye olarak 2017 yılında Sıfır Atık Vizyonumuzu ortaya koyduk. Sıfır atık projesi ile amacımız, sürdürülebilir kalkınma ilkelerine uygun üretim yapabilmek.

Bu noktada, 2017 yılından bu yana önemli gelişmeler kaydettik.

Etkinlik ve sempozyumlar, eğitim çalışmaları ve teknolojik iş birlikleri ile önemli sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirdik. 25 bin kamu kurumu binasında sıfır atığa geçtik. Organize Sanayi Bölgelerimizin, yeşil üretim alanlarına dönüşmesine yönelik çalışmalar yaptık.

Hedefimiz, işletmelerin daha çevreci bir yapıya kavuşmalarını sağlamak.

Bu süreçte daha alacak çok yolumuz var. Ancak TYH Tekstil gibi kurumlarımız arttıkça, umudumuz da artıyor. Sayılarının çoğalmasını diliyorum.

Böyle kurumların, çevre konularında büyük bir dönüşümün merkezi olacağına yürekten inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son veriyor, fabrikamızın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla!