Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler,
Milletin evinde, bu anlamlı programda, sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Erişilebilirlik Ödüllerine, 9 farklı kategoride, 1075 başvurunun yapılmış olduğunu öğrendim. Bu yoğun ilginin, son derece sevindirici olduğunu düşünüyorum.
Ödül alsın almasın, gelen her başvuru, insanlığın hayrına bir gayrettir.
O nedenle, ödül sahipleri yanında, fikir üreten tüm katılımcıları, gönülden tebrik ediyorum.
Bu fikirlerin her biri, günün birinde mutlaka, insanlığın hizmetine sunulacaktır.
Değerli Misafirler,
Dünyada, 1 milyardan fazla, engelli birey var. Bu rakam, dünya nüfusunun neredeyse, yüzde 15’ine karşılık geliyor.
Ülkemizde ise, yaklaşık 5 milyon kişi, çeşitli sebeplerle, engellilik hali yaşıyor.
Tüm dünyada, engellilerin, hayata eşit ve adil bir şekilde katılmasının önünde, maalesef, çeşitli zorluklar var. Erişilebilirlik, küresel bir sorun.
Gündelik hayattaki yansımalarını, sıklıkla görüyoruz. Mesela, bir lokantaya gidiyorsunuz. Ama masanın dekoratif ayakları yüzünden, tekerlekli sandalyenizle, masaya rahatlıkla yanaşamıyorsunuz.
Yeri geliyor; bir konser, tiyatro, ya da müze binasının kapısından, rampa olmadığı için, geri dönüyorsunuz.
Turistik bir yerde, sembol bir meydan yapılıyor. Ama Arnavut taşlarla döşeli yollarda, tekerlekli sandalye kullanmanın, nasıl bir deneyim olacağı, hesaba katılmıyor.
Bunun gibi, farkına bile varmadığımız nice detay, engelli bireylerin yaşamını, iki kat zorlaştırıyor.
Öte yandan şehir tasarımlarında empati yoksunluğu, hayatın pek çok alanında, hemen herkese engeller çıkarıyor.
Mesela, hamile bir hanımın, toplu taşıma araçlarını kullanırken yaşadığı, zorluğu düşünün.
Ebeveynlerin bebek pusetini, yüksek kaldırımlardan indirip, çıkarmaya çalıştığı halleri hatırlayın.
Parkinson hastası birinin, hızlı ayarlanmış döner kapıdan, geçmeye çalışmasını hayal edin.
İşte, bu tip hallerde yaşananlar, asıl sorunların, sistemler olduğunu anlatıyor.
Kıymetli Konuklar,
Bizler, artık yeni ve kapıları herkese açık, bir dünya kurmanın, gerekliliğini görmek zorundayız.
Böyle bir dünyanın önündeki en büyük engel, tasarım ve mühendislik koltuğunda oturanların, sadece kendilerini referans almalarıdır.
Bildiğiniz gibi, dördüncü endüstri devrimi, bugünlerde kapımızı hızla çalıyor.
Bu devrimi, herkesin eşit faydalandığı sistemlerle, gerçekleştirmeliyiz.
Bakın, içinden geçtiğimiz salgın dönemi, bir felaket olduğu kadar, bazı ön kabullerimizi yıkan, bir balyoz işlevi de gördü.
Birçok işi, evlerimizden yapar olduk. Teknolojinin insanları birleştiren ve eşitleyen yönünü, tecrübe ettik.
Kazandığımız bu bakış açısı, bize yeni şeyler öğretti.
Dünya çapında, bir milyardan fazla, engelli bireyden bahsediyoruz.
Bu insanların her biri, büyük bir potansiyel demek.
Onların iş hayatına katılımı, tüm insanlığa, sayısız faydalar sağlayabilir. Hiç bilmediğimiz, bakış açıları ile tanışabiliriz.
Çünkü her engelli bireyin, son derece özgün, bir hayat deneyimi var.
Engelli kelimesini, eksiklikler olarak düşünmeyelim lütfen.
Siz hiç, Cemil Meriç’in, Aşık Veysel’in, Sümeyye Boyacı’nın, Paralimpik Süper Kahramanların eksikliğinden bahsedebilir misiniz?
Yapmamız gereken, engelli bireylere, gerekli ekipmanları sağlayıp, onlar için uygun altyapıyı sağlamaktır.
Erişilebilirlik, bir grup insana lütuf değil, bilakis dünyanın refahına yapılan bir yatırımdır.
Değerli Misafirler,
Bildiğiniz gibi 2020 yılı, Cumhurbaşkanımız tarafından, ‘erişilebilirlik yılı’ olarak ilan edildi.
Hükümetimiz, 2002 yılından beri, engelli vatandaşlarımızın, durumlarının iyileştirilmesi için, var gücüyle çalışıyor.
Sadece engelli bireylerin değil, ailelerin hayatlarını da kolaylaştıracak, çözümler üretiliyor.
Tüm icraatları tek tek sıralamaya, vakit yetmez ama, şu rakamlar gerçekten dikkat çekici.
2021 yılı itibariyle, evde bakım yardımı kapsamında, destek alan kişi sayısı, 535 bin 805 kişiye ulaştı.
2002 senesinde, 2 bin 647 kişi, kurum bakımı için sıra bekliyorken, şimdi sıra bekleyen tek bir kişi bile yok.
Kamu Kurum ve Rehabilitasyon Merkezleri, 2002 yılında, sadece 21 taneyken, şimdi sayı, 104’e yükseldi.
2002 yılında memur olarak çalışan, engelli kişi sayısı, 5 bin 777 iken, şimdi, 60 bin 459 engelli vatandaşımız, memuriyete girdi.
Belediyelerimizin bünyesinde, son derece modern imkânlara sahip, engelli hizmet birimleri, ardarda açılıyor.
Ulusal düzeyde erişilebilirlik konusunda, yasal düzenlemeler yapılıyor.
Bugüne kadar 969 bina, açık alan ve toplu taşıma aracına, ‘erişilebilirlik belgesi’ verildi.
2030 Engelsiz Türkiye, Vizyon Belgesinde belirlenen hedeflerle, herkesi kapsayan, mutlu bir geleceğe doğru, yol alıyoruz.
Değerli Konuklar,
İnsanımızın gerçekten, çok özel bir karakteri var.
Erişilebilirlik gibi kavramlar, gündemimize girmeden önce de, bizler, hayatı birlikte omuzlamamız gerektiğini, biliyorduk.
Birbirimize, ‘insan insanın emanetidir’, nazarından bakıyorduk.
Çok şükür, vicdan coğrafyası geniş bir toplumuz.
Ama yine de, medyaya yansıyan ve bizi son derece üzen bazı aksaklıklar, olmuyor değil.
Mesela, engelli bireyler için tahsis edilmiş park alanlarının, işgal edildiğini görüyoruz.
Araçlarını, engelli rampalarını, ya da görme engellilerin yolunu, bloke edecek şekilde park edenlere, şahit oluyoruz.
Engelli kişilerin, kendilerine ayrılmış asansörleri kullanabilmek için, dakikalarca beklediğini görüyoruz.
Unutmayalım ki, erişilebilirlik, önce davranışlarımızla başlar. Bu noktada en önemli şey, zihinlerin dönüşümüdür.
Bir başkasına engel olmadığımız her an, erişilebilir olmanın önünü, açarız.
Erişilebilirliği mümkün kılmak için, harcadığımız her çaba, ortak mutluluğumuzdur.
Hepimiz, tüm vatandaşlarımızın, engellerden azade bir hayat sürmesi için, tek yürek olalım ve birbirimizin ihtiyacını gözetelim.
Yapılan her iyiliğin, yeni iyilikler doğuracağına inanıyorum. Mevlana’nın da dediği gibi, “iyilik aradın mı, insanda kötülük kalmaz.”
Bu duygularla, sözlerime son veriyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Kalın Sağlıcakla!