Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler,
Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum.
Dünya Afrika ve Afro-Kökenli Kültür Günü vesilesiyle birlikteyiz. Ülkemizin en büyük kütüphanesi olan Millet Kütüphanesi’nde anlamlı bir etkinlikte biraraya geldik. Hepiniz hoşgeldiniz!
Yıllar içinde, Afrikalı dostlarımızla aramızdaki muhabbetin büyüdüğüne şahitlik etmek, son derece heyecan verici. Bu dostluktan doğan sinerjinin, güzel projelere dönüşmesi ise, çok anlamlı. Hatırlarsanız, daha önce Afrika Yemek Kitabımız yayınlanmıştı. Şimdi de, Afrika Atasözleri Kitabının sevincini yaşıyoruz.
Kıymetli Misafirler,
Hepinizin bildiği üzere, 2005’te hükümetimiz Afrika açılımı başlatmıştı. O günden bu yana, ilişkilerimiz güçlenerek arttı. TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, Kızılay, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı gibi güzide kurumlarımız kıtaya dostluk eli uzattı.
Aslına bakarsanız bu açılım, tarihsel kökenlere dayanıyordu.
Bakın büyük şairimiz Akif’in şu dizeleri, bu yaşanmışlıkları ne kadar da güzel ifade ediyor…
“Gidelim bir yere, hatta şu bizim Sudan’a, yeni bir medrese tesis edelim urbana.”
Yani, Afrika bize, kapısı çalınacak bir akraba kadar yakındır.
Afrika’yı bir bütün olarak seviyoruz ve ne mutlu ki, aynı sevgiyi, baktığımız her çehrede görüyoruz.
Bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanımızın hemen hemen tüm Afrika seyahatlerine eşlik ettim.
Bu ziyaretleri, yalnızca bir refakat görevi olarak görmedim. Bilakis, her seyahat benim için büyük bir heyecan vesilesi oldu. Afrika’nın zenginliğini bizzat gördüm.
Her yolculuk, başlı başına bir keşifti.
Mesela, sömürgecilik kelimesinin lügatteki anlamını bilsem de, hayattaki karşılığını bu seyahatlerde öğrendim.
Tüm insanların, aslında büyük bir aile olduğunu, en çok bu yolculuklarda içselleştirdim.
Hüzne boğulmuş kalplerin ve gözyaşının, hiçbir tercümana ihtiyaç bırakmayan evrenselliğini gördüm.
Çocuk her yerde çocuktu. Bir annenin gözündeki endişe, dünyanın her yerinde aynıydı.
Bizim kültür ve medeniyet kodlarımızda, insanın insana emanet olduğu şuuru son derece yaygındır.
Ben de hayatımda bu prensibi her zaman pratik etmeye çalıştım.
Her bir seyahatin, benim için ayrı bir hatırası var. Şu günlerde onları kayda geçirmeye çalışıyorum. Hatta evlere kapandığımız salgın günlerinde, bu seyahatleri bir hatırata dönüştürme denemesi dahi yaptım. Belki önümüzdeki aylarda yayınlanır, sizlerle de paylaşma imkanı bulabilirim.
Değerli dostlarım,
İnsan bir kere kalbiyle gördü mü, bir daha görmemezlikten gelemiyor.
Türkiye olarak, Afrika’ya gönül gözümüzle bakıyoruz. Çok şükür ki, hergün gittikçe kuvvetlenen bu duygusal bağ, güzel projelere dönüşüyor.
Ankara Hamamönü’nde, 2016 yılında kurduğumuz Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi, bu projelerin ilkiydi bildiğiniz gibi.
Afrika Evi’nin temeli, Afrikalı kadınlarla dayanışma arzumuza dayanıyor.
Alın teri, göz nuru sömürülen Afrikalı kadınlar için, adil bir pazar anlayışıyla kuruldu.
18 Afrika ülkesinden, Dışişleri Bakanlığımızın koordinasyonu ile getirilen ürünlerin satışı burada yapılıyor. Elde edilen gelir, olduğu gibi sahiplerine gönderiliyor. İnşallah, en kısa zamanda bu projemizi tüm kıta için yaygınlaştırmayı ümit ediyoruz.
Değerli Misafirler,
Hatırlarsanız geçen sene, harika bir kitabın tanıtımını yapmıştık.
Kıymetli Afrika Büyükelçilerinin eşleri tarafından seçilen Afrika yemekleri tariflerinden oluşan bir kitaptı.
Hatta bu tarifler, Külliye mutfağında, yine değerli sefireler tarafından pişirildi.
Bizleri bir sofranın etrafında kenetleyen tarifleri, literatüre kazandırmış olduk.
Bugün ise, hayata geçmesinden büyük bir heyecan duyduğum yeni bir kitabı tanıtıyoruz.
Afrika Atasözleri Kitabı, kıtanın tüm tecrübesinin, lisana nakşolunmuş özetidir.
Kitabımızın ön sözünde yer alan ve benim de gerçekten çok sevdiğim bir atasözü var; “Afrika’da bir yaşlı öldüğünde bir kütüphane yanar.”
Bu kitabın, atasözlerinin muhafızı ve taşıyıcısı yaşlıların mirasına sahip çıktığına inanıyorum.
Bildiğiniz gibi, Afrika kıtası iki bini aşkın dilin evi. Kitabımızın bu ilk cildinde, 18 Afrika ülkesinin atasözleri, o ülkelerin sefireleri tarafından derlendi.
Atasözleri, sözlü halk kültürünün en önemli kaynaklarından biridir. Doğdukları coğrafyaya ait olsalar da, aslında tüm dünyanın bilgelik kaynaklarıdır.
Bir Afrika atasözü “yaşlıların sözü şifadır” diyor bize.
Atasözleri tecrübelerden doğar. Onların gelişip büyüdüğü beşik, insanlık deneyimidir.
Bir toplumun atasözleri, o toplumun görüp geçirdikleri ile ilgili birçok şey anlatır bize. Aktarılan bu tecrübe, birçok yanlışa şifa olur.
Günümüzde maalesef atasözlerinin doğumları, neredeyse yok denecek kadar azaldı.
Teknolojinin yan etkilerinden, şehirleşmeye kadar birçok etken, sözlü halk kültürünü erozyona uğratıyor.
Tabii hal böyle olunca, bu kültürün korunması ve geleceğe taşınabilmesi büyük bir önem taşıyor.
Çünkü bilhassa günümüzün teknolojik iletişim anlayışı, aslında en büyük iletişimsizliği meydana getiriyor.
Sözler çoğalıyor, bir başkasına ulaşma hızı artıyor ama kalbe varamadan yok olup gidiyor.
Eskiler az ve öz konuşurdu. Çünkü bir çölü aşmak, bir savaşı kazanmak ya da bir fırtınadan çıkmak çok sözle değil, yaşantıyla ve öz sözle anlatılabilir.
Bir başka Afrika atasözü ise şöyle diyor; “hayatta başkalarından tavsiye iste.” Yani, tecrübenin bilgi havuzundan yararlan.
İşte bu nedenle, atasözlerinin korunup yaşatılmasının, gençlerin hayat yoluna da ışık tutacağına inanıyorum.
Bu kitap, çok titiz ve özenli bir çalışmanın ürünü oldu. Emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Ankara Hacı Bayram-ı Veli Üniversitesi’ne, Yunus Emre Enstitüsü’ne çok teşekkür ediyorum. Katkı veren tüm sefirelerimize, büyükelçiliklerimize müteşekkiriz.
Kıymetli Misafirler,
Afrika’ya dair geliştirdiğimiz projelerin çerçevesi gün geçtikçe genişliyor. Buradaki gençlerimiz bu güzel ilişkilerin meyvesidir. Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığımızın misafirleri olarak Türkiye’de burslu eğitim alıyorlar. Bu öğrencilerin sayısı, son 10 yılda 20 kat arttı. 2020 yılında 54 ülkeden 50 bin başvuru oldu. Bugün yaptıkları gösteri için de her birine teşekkür ediyorum.
Bu, dostluğumuzun, kardeşliğimizin ve candan muhabbetimizin bir ifadesidir.
İnşallah, tüm dünya olarak salgını biran önce atlatıp, bildiğimiz normale geri döndüğümüzde, projelerimize daha da hız katarak devam edeceğiz.
Afrika’nın, 21. yüzyılın en parlak yıldızı olacağına dair inancım tam. Biz de bu yolculukta, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere, tüm Afrikalı kardeşlerimizle birlikteyiz.
Sözlerime son vermeden önce, içinde bulunduğumuz Millet Kütüphanesi’ne dair küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. Kütüphanemiz, 120’nin üzerinde dil çeşitliliğine sahip. Satın alma ve bağış dışında, dünya kültürlerinin farklı dillerdeki önemli eserleri, büyükelçilikler vasıtasıyla derleniyor. Şimdiden, 100’den fazla ülkeden binlerce kitap raflarda yerini aldı. Sizler de, ayrılmadan önce, ana okuma salonunda kendi ülkenize ayrılan bölümde kitapları inceleyebilirsiniz.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son veriyor, en kısa zamanda sağlıklı günlerde buluşmayı temenni ediyorum.
Sizleri sevgiyle, saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Kalın sağlıcakla!