Millet Bahçeleri Açılış Töreninde Yaptıkları Konuşma

17.11.2018

Sevgili İstanbullular,

Değerli kardeşlerim,

Hanımefendiler, beyefendiler;

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Açılışlarını yapmak üzere bir araya geldiğimiz Başakşehir, Kayaşehir, Hoşdere, Baruthane ve Çırpıcı Millet Bahçelerinin şehrimize, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Ayrıca, bu vesileyle resmi açılışlarını yapacağımız Hasan Küçükoğlu Camii ve Halkalı Camiinin de hayırlı olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Bu güzel eserlerin inşasında emeği geçen, katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.

Hizmete sunduğumuz millet bahçelerimizle 100 günlük icraat programımızda yer alan taahhütlerimizden birini daha yerine getirmiş oluyoruz. Söz verdik, yaptık; bitmedi, yapıyoruz, yapacağız.

Başakşehir Millet Bahçemiz 360 bin metrekare alan üzerinde kurulmuştur. Bu güzide eser İkitelli Şehir Hastanesi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu ve Kanal İstanbul gibi dev projelerin merkezinde yer alıyor. Bahçemiz, camiden kapalı otoparka, biyolojik göletten koku bahçelerine, etkinlik çayırından millet kıraathanesine, yürüyüş ve bisiklet yollarından oyun alanlarına kadar tüm ihtiyaçlara cevap verecek tesislerle donatılmıştır.

Kayaşehir Millet Bahçemiz ne kadar biliyor musunuz? 350 bin metrekare bir alan üzerinde her türlü ihtiyaca cevap verecek tesislere sahip bir projedir. Biz yaparız, onlar konuşur, farkımız bu. Bu projede de yürüyüş yollarından seyir terasına, kültür-sanat etkinlikleri için kullanılacak sahneden piknik ve oyun alanlarına kadar pek çok tesis bulunuyor.

Hoşdere Millet Bahçemiz 142 bin metrekare alan üzerinde tesis edilmiştir. Ben bugün buradaki şu katılımı görünce Rabbime hamdediyorum, bütün vatandaşlarım burada. Biyolojik göletten yürüyüş yollarına ve meyve bahçelerine kadar pek çok tesis bu bahçemizin içinde yer alıyor.

Baruthane Millet Bahçemiz yaklaşık 60 bin metrekare alan üzerinde kurulmuştur. Binlerce gül, meyve ağacı, mevsimlik çiçek yanında bu bahçemiz Osmanlı Baruthanesi binasıyla da tarihi bir kimliğe sahiptir. O tarihi eseri yıktırmadık, sahip çıktık.

Çırpıcı Millet Bahçemiz, tamamı ne kadar biliyor musunuz? 465 bin metrekare alan üzerinde etap etap inşa ediliyor. Bugün tamamlanmış olan ilk 4 etabının açılışını yapıyoruz. Bir kez daha tüm bu eserlerin hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum.

Ayrıca, 18 ilimizdeki 33 millet bahçesiyle ilgili çalışmalar son aşamaya gelmiş durumda. Hedefimiz, inşallah her şehrimize en az birer tane millet bahçesi kazandırmaktır. Biz durmuyoruz ya, onlar dedikodu yapıyor. Onlar ne yapılırsa yapılsın karşısına dikiliyorlar. Biz Kanal İstanbul diyoruz, onlar ‘istemezük’ diyorlar, ‘yaptırmazuk’ diyorlar. Yapacağız yapacağız, isteseniz de, istemeseniz de yapacağız.

Kardeşlerim;

Bugün açılışını yaptığımız bu 5 Millet Bahçemizin büyüklüğü 1,5 milyon metrekareyi buluyor. Sadece bu projelerle İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan miktarını yüzde 10 artırmış bulunuyoruz. İnşallah Atatürk Havalimanı sahasındaki millet bahçemizi açtığımızda bu oran çok daha yükseklere çıkacaktır.

Tabii Atatürk Havalimanında bir özellik daha var; nedir? Orada bir tane pist bırakıyoruz. Kapalı alanları inşallah fuar alanı haline getiriyoruz, Türkiye’nin en büyük fuar alanını Atatürk Havalimanındaki o kapalı alanlarla yapmış olacağız. Bunun dışında da devasa bir millet bahçesini inşallah orada yapacağız ve İstanbul bir başka güzelleşecek, daha güzel olacak. Bize bu yakışır, bu millete bu yakışır ve bunları yapacağız. Ama tabii size de çalışmak; durmayacağız değil mi? Kapı-kapı dolaşacağız, herkese anlatacağız, bildiklerimizi bilmeyenlere duyuracağız.

Çevrecilik adına yakıp-yıkanlar, Gezi olaylarını yapanlar, ülkenin hayrına her işin karşısına dikilenler, gelip şu millet bahçelerine baksınlar ve gerçek çevrecilik nedir görsünler. Biz bu yola çıkarken ne dedik? ‘Yaratılanı severiz Yaratan’dan ötürü’ diye çıktık.

İnsanın vücuda getirdiği şehirlerle, aynı zamanda kendini de inşa ettiğini söyleyen büyüklerimiz için şehir kavramı, gönülleri de içine alacak geniş bir mana ifade eder, şehir budur. İşte bu sebeple biz de hizmet belediyeciliği derken gönül belediyeciliğini de içine alan daha kapsamlı bir anlayışı ifade ediyoruz. Ama ben sizi bugün bir başka görüyorum, bambaşka bir heyecanınız var maşallah. Rabbim bu heyecanınızı ziyade etsin.

Şayet bir şehirde gönlünü kazanamadığımız tek bir kişi bırakmışsak, o şehri baştan sona yeniden inşa etsek dahi vazifemizi layıkıyla yerine getirmiş olamayız. Bunun için 31 Mart 2019 seçimlerini gönül belediyeciliği seçimi olarak görüyoruz, adını böyle koyduk, gönül belediyeciliği; nasıl? Ne yapacağız? Gönülleri fethedeceğiz. Hizmet gerekli, ama yeterli değil. Yeterli olan ne? Gönülleri kazanmak. Biz gönüller almaya geldik. İnşallah seçim gününe kadar en küçük beldeden ülkemizin en büyük şehri İstanbul’a kadar her haneye, her iş yerine ulaşacak, sımadık el, dokunmadık gönül, fethetmedik kalp bırakmayacağız.

Kardeşlerim;

Unutmayın, tabiatta renklerin bir dili vardır. Mesela yeşil renk şifanın, huzurun, güvenin, ferahlığın dili olarak kabul edilir. Bunun için bizim medeniyetimizde cennetin rengi yeşil, kendisi de tabiatın tüm güzelliklerini bünyesinde barındıran bir bahçe olarak tasavvur edilmiştir, hep deriz ya cennet bahçelerinden bir bahçe… Yeşil alanları fazla şehirlerde yaşayan insanların depresyon gibi günümüz toplumlarının en büyük tehditlerinden birine daha az maruz kaldıkları görülmektedir. Nüfus artışı ve insanların şehirlere yığılmaları pek çok sıkıntıyla birlikte yeşilin ortadan kalkmasına ve dolayısıyla huzur ikliminin bozulmasına yol açmıştır.

Batı toplumlarının tabiatı ‘yenilmesi gereken bir rakip’ olarak gören anlayışının yol açtığı tahribat, tüm insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bugün küresel ısınmanın bedelini buna sebep olan ülkelerden önce Afrika’da, Güney Asya’da, Latin Amerika’da yaşayan insanlar ödemeye başlamıştır. Ülkemizde dahi iklimin giderek değiştiğini, çocukluğumuzda, gençliğimizde bildiğimiz rutinin dışına çıktığını görüyoruz. Buna rağmen insanoğlunun, teknolojinin kendisine sağladığı imkânlara güvenerek, giderek daha da pervasızlaştığına şahit oluyoruz.

Halbuki Rabbimiz ne buyuruyor: “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Unutma ki, sen ne yeri yarabilir, ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin”, rabbimiz böyle buyuruyor. İnsan tabiata karşı işlediği suçların cezasını karşısında çaresizliğini ve hissettiği felaketlerle ödemeye devam edecektir. Bakınız, şair ne diyor:

“Ağacım, dört kol çengi kıyamet,

Her dalımda bir memleket,

Uzar kollarım uzar,

Taşımda toprağımda bereket,

Köklerimden başlar hürriyet,

Bana çarptıkça anlar,

Yağmur, yağmur olduğunu,

Rüzgâr, rüzgâr.”

Ağacıyla, toprağıyla, yağmuruyla, rüzgarıyla tabiata ne kadar saygı duyar, çevremizde ona ne kadar çok yer ayırırsak hep birlikte geleceğimize o derece güvenle bakabiliriz. Biz İstanbul’a işte bu anlayışla baktığımız içindir ki, şehirde kişi başına düşen yeşil alan miktarını 16 yılda 2 katına çıkarttık. Çeşitli projeler için yerlerinden edilen her ağaca karşı uygun bir yerde katbekat fazlasının dikilmesini ve yeşertilmesini sağladık. Sadece geçtiğimiz yıl bu şehirde 180 bin yeni ağaç dikildi, aynı anlayışla 81 vilayetimize yaklaştık ve orman varlığımızı 1,5 milyon hektar artırdık. Toprakla buluşturduğumuz 4 milyarın üzerindeki fidan sayesinde ülkemizin her köşesini yeni ormanlarla buluşturduk. Anadolu’nun pek çok yerindeki kel tepeler, gerçekleştirdiğimiz projeler sayesinde bugün insan boyunu geçen çam, sedir, meşe, ardıç ağaçlarıyla donanmış durumdadır.

Değerli kardeşlerim;

Bütün bunlarla beraber bahçelerimizde ceviz, badem, zeytin gibi gelir getirici ağaçların vatandaşlarımız tarafından dikimi giderek yaygınlaşıyor. Ormanlarımızı vatandaşlarımızın kullanıma açarak, evlatlarımızın tabiatla iç içe bir hayatı tanımalarını temin ettik. Özelikle kalabalık nüfusa sahip yerlerin yanı başlarında şehir ormanları oluşturup hizmete sunduk. Milli parklarımızın, koruma altındaki vadilerimizin ve ovalarımızın sayılarını artırdık. Rabbimiz bizlere hayırlı işlerde yarışmamızı emrediyor. Millet bahçeleri projemiz hayırlı işlerde yarışma anlayışımızın son ürünüdür ve hamdolsun milletimiz tarafından da büyük bir şevkle sahiplenilmiştir. Türkiye’yi, özellikle de şehirlerimizi yemyeşil hale getirine kadar millet bahçelerimizle, ağaç dikimlerimizle ve diğer faaliyetlerimizle durmadan, usanmadan çalışmayı sürdüreceğiz.

Kardeşlerim;

Bizim medeniyetimizde sömürge olarak kullanılacak arka bahçeler oluşturma âdeti kesinlikle yoktur. Başka insanların acıları, emekleri, yeraltı, yerüstü zenginlikleri üzerinde kurulan refahın, tıpkı sırça bir köşk gibi eninde sonunda tuzla buz olmaya mahkûm olduğuna inanıyoruz. Bunun için hem kendi ülkemizde, hem de gönül coğrafyamızın tüm köşelerinde adalet, hakkaniyet, vicdan ve paylaşım esasına dayalı bir siyaset takip ediyoruz.

‘Dünya 5’ten büyüktür’ itirazımızdan Afrika politikalarımıza, Filistin meselesinden Kudüs ve Suriye krizine kadar her konuda aynı kararlı duruşu gösterdik. Ülkemizi kendi arka bahçeleri haline getirmek isteyenlere Çanakkale’den İstiklal Harbimize ve 15 Temmuz’a kadar her fırsatta gereken cevabı milletçe verdik. Terör örgütlerini ve içimizdeki darbeci hainleri kullanarak ülkemize diz çöktüremeyenler, bu defa milletimizi suni tartışmalar üzerinden kamplaştırarak eski oyunlarını yeniden canlandırmanın peşindeler.

Türkiye’nin, demokraside, hak ve özgürlüklerde ileriye gitmiş, şiddete ve hakarete meyil etmediği sürece her türlü görüşün, düşüncenin, fikrin, zikrin hayat bulabildiği zenginlikte bir ülke olması birilerini rahatsız ediyor. Bakınız, açık ve net söylüyorum; biz tek parti devrinden beri milleti aşağılayan, küçümseyen, hakaret eden, kendi marjinal yaklaşımlarını topluma dayatmak isteyen azgın azınlığın oyunlarıyla sarsılacak bir ülke değiliz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu oyuna gelmedik ve gelmeyeceğiz. Kendi kifayetsizliklerini, tembelliklerini, ilkelliklerini milletimizin değerlerini istismar aracı haline getirerek örtmek isteyenlere meydanı asla bırakmayacağız. Hemfikir miyiz? Burada bir miyiz? Beraber miyiz? İri miyiz? Diri miyiz? Kardeş miyiz? Hep birlikte Türkiye miyiz? Sağ olasınız.

İşte güya en hararetli savunucu oldukları andı ezbere okumaktan, İstiklal Marşımızın değil 10 kıtasını, ilk 2 kıtasını yanlışsız söyleyebilmekten aciz birilerinin milletimizin kafasını karıştırmasına izin vermeyeceğiz. Utanmadan, sıkılmadan bana İstiklal Marşını okuyup, okumamaktan bahsediyor. Hadi oradan git yahu; biz onunla büyüdük, onunla buralara geldik. Önce haddini bileceksin. Biz İstiklal Marşıyla Safahat’ı yastık altı kitabı olarak koyduk ve öyle büyüdük. Milletimizin de, bizim de karnımız bu bayat oyunlara toktur.

Türkiye’de ne Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’e, ne de inancından, meşrebinden, kılık kıyafetinden dolayı herhangi bir vatandaşımıza hakaret edilmesine izin vermeyiz. Bunları birbirinin alternatifi değil, hep birada olduğu zaman gücümüzü artıran zenginliklerimiz olarak görüyoruz. Eleştiri, farklı düşünce, farklı değerlendirme elbette olacaktır. Türkiye’de hiç kimse eleştirilemez değildir, layüsel hiç değildir. Bu konuda bizim kırmızı çizgimiz, terör, kişisel hakların ihlali ve iftiradır.

Teröristlerin cenazelerine gitmekten geri durmayalar, teröre, Kobani’ye çanak tutanları cezaevinde gidip ziyaret eden CHP’liler ve diğer siyasi parti mensupları, kalkıp da bu ülkede bizim değerlerimize saldıramazlar. Medyada ve özellikle sosyal medyada yer alan şahsımıza yönelik eleştirilerde, bu sınırlar aşılmadıkça herhangi bir yola başvurmuyoruz. Ama aşıldığı zaman hukuk bizim için tek geçerli yoldur. Bu mahremiyet ve özgürlük alanları ister halen hayatta olsun, ister olmasın herkes için geçerlidir. Bizi enerjimizi ve zamanımızı boşa tüketecek tartışmaların içine sürüklemek isteyenlere cevabımızı işte bu ölçülerle verdiğimizde hiçbir sorun kalmayacağına inanıyorum.

Türkiye’nin, asıl gücünü birliğinden, beraberliğinden, kardeşliğinden aldığını, bilhassa son yıllarda sayısız tecrübelerle gördük. Birilerinin eski Türkiye’nin hastalıklarını hortlatma gayretleri beyhudedir, bu oyunlara gelmeyeceğiz. Birilerinin Türkiye’nin o eski baskıcı, dayatmacı kara günlerine döndürme çabaları da boşunadır. Her zamanki gibi en büyük hakem olan milletimize giderek, çözümü orada arayacağız. Onun için 31 Mart işte milletin hakemliğine gidilecek olan gündür. Hesap sormaya hazır mıyız? Sandıklarda demokratik haklarımızı kullanırken en güzel, en büyük cevabı vermeye hazır mıyız? Sağ olasınız.

Ağızlarını her açıklarında Atatürk istismarı yapan, buna karşılık onun bizlere emaneti olan Cumhuriyetimizi bir milim ileriye taşıyacak hiçbir icraatları bulunmayanları bir kez daha milletimizin terazisine çıkartacağız. 31 Mart 2019 seçimleri, bu ülkeye, bu ülkenin şehirlerine hizmeti geçenlerle sadece ortak değerlerimizin istismarını yapanların karnelerinin milletimizin önüne çıkacağı gün olacaktır.

Türkiye’nin şehirlerinin önemli bir bölümü 2004’te, 2009’da, 2014’te AK Parti belediyeciliğini tercih etti. İnşallah 2019’da da milletimizin tercihi yine AK Parti belediyeciliğinden yana olacaktır, ben buna inanıyorum. İnanıyor muyuz? Öyleyse üstünüz. Cumhurbaşkanlığıyla, Meclisiyle, belediyeleriyle el ele verip Rabbimizin izniyle ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştıracağız.

Kardeşlerim;

Bu 5 Millet Bahçemiz inşallah İstanbul’umuza, milletimize hayırlı olsun diyorum. Millet kıraathaneleri hayırlı olsun diyorum. Yavrularımız anneleriyle, babalarıyla bu bahçelerde istedikleri gibi eğlensinler diyoruz. Gençlerimiz millet kıraathanelerinde derslerini çalışsınlar, kitaplarını okusunlar, orada kek, çay, çorba, pasta, bunları da yesinler. Rahat olun, zira gönlümüz zengin gönlümüz; ve bu gönül zenginliğiyle inşallah 31 Mart’a ve ilerisine yürüyoruz.

Bu duygularla bir kez daha açılışını yaptığımız Başakşehir, Kayaşehir, Hoşdere, Baruthane ve Çırpıcı millet bahçeleriyle Hasan Küçükoğlu ve Halkalı camilerinin hayırlı olmasını diliyorum. Bu eserlerin şehrimize kazandırılmasında emeği geçenleri tekraren tebrik ediyorum. Sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.