AK Parti Grup Toplantısında Yaptıkları Konuşma

06.11.2018

Aziz milletim,

Değerli milletvekili arkadaşlarım,

Kıymetli misafirler;

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Grup Toplantımızın partimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Geçtiğimiz Cumartesi günü önemli bir yıldönümünü geride bıraktık, evet, 3 Kasım tarihi itibarıyla 2002 seçimleriyle birlikte başlayan AK Parti iktidarının 16. yılını geride bıraktık, 17. yılına girdik. Bugün şöyle geriye doğru bakıp, 16 yılda yaşadıklarımızı bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirdiğimizde, ortaya çıkan manzara gerçekten çok tarihi bir değişime işaret ediyor.

Bu dönemin en önemli özelliği, milli iradenin, demokrasinin, milletin kararına saygının tam hâkimiyetinin tesis idilmiş olmasıdır. Milletimiz her seçimde tercihini AK Partiden yana koyarak Türkiye’yi büyütme, güçlendirme, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma hedefimize destek vermiştir. Sadece seçim tarihlerine ve aldığımız oy oranlarına göz attığımızda dahi bu gerçeği görebiliriz.

3 Kasım 2002 milletvekili genel seçimlerinde yüzde 34,3 oranında bir oy aldık, Parlamentonun -zaten 2 partiydik- kahir ekseriyetini hamdolsun almak suretiyle büyük bir güç elde ettik. 28 Mart 2004 mahalli idareler seçimlerinde büyükşehir belediye başkanlıklarında yüzde 46 oy oranı elde ettik. 22 Temmuz 2007 milletvekili genel seçimlerinde yüzde 46,6 seviyesinde bir oy oranına ulaştık. 21 Ekim 2007 anayasa değişikliği halk oylamasından yüzde 69’luk bir ‘evet’ oranıyla başarılı çıktık. 29 Mart 2009 belediye başkanlığı seçimini büyükşehir belediye başkanlıklarında yüzde 42,2 oy oranıyla neticelendirdik. 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği halkoylamasında yüzde 57,8’lik evet oranıyla başarılı bir netice elde ettik. 12 Haziran 2011 milletvekili genel seçimlerinde yüzde 49,8 oy oranıyla tarihi bir rekor kırdık. 30 Mart 2014 belediye başkanlığı seçimini yine büyükşehir belediye başkanlıklarında yüzde 45,5 oy oranıyla geride bıraktık.

Ülkemizde ilk defa doğrudan halkın oylarıyla gerçekleştirilen 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanı seçimini yüzde 51,8 oy oranıyla biz kazandık. 7 Haziran 2015 milletvekili genel seçimlerini de yüzde 40,9 oy oranıyla yine birinci parti olarak kapattık. Mecliste hükümet kurulamaması üzerine 1 Kasım 2015 tarihinde tekrarlanan seçimlerde oy oranımızı yüzde 49,5 seviyesine yükselttik. 16 Nisan 2017 anayasa değişikliği halk oylamasında yüzde 51,4 evet oranıyla Türkiye tarihinin en önemli yönetim reformunu hayata geçirdik. Yeni yönetim sisteminin ilk uygulaması olan 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminden yüzde 52,6 oy oranıyla yine anlımızın akıyla çıktık. 24 Haziran 2018 milletvekili genel seçimlerini de yüzde 42,6 oy oranıyla tamamladık.

Evet, görüldüğü gibi 16 yılda 14 seçimde milletimizin karşısına çıktık ve hamdolsun her defasında ‘durmak yok, yola devam’ mesajı aldık. Ülkemize ve milletimize kazandırdığımız hizmetlerin şöyle kısa bir icmalini yaptığımızda, bu teveccühün boşa olmadığını daha iyi görüyoruz.

Değerli kardeşlerim;

AK Parti olarak 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından bismillah deyip kolları sıvarken, ülkemizi 4 temel sütun üzerinde yükseltme sözü vermiştik, malum eğitim, sağlık, adalet, emniyet... Hizmetlerimizi anlatmaya da bu sıralamayla başlamıştık, bugün de geleneği bozmayarak eğitim ve sağlıktan başlamak suretiyle icraatlarımızı özetin özeti mahiyetinde sizlerle paylaşmak istiyorum.

Eğitim davası bu ülkenin ve milletin asırlardır tartıştığı, konuştuğu, üzerinde durduğu, ama bir türlü istediği neticeyi alamadığı bir meseledir. Biz öncelikle eğitimin altyapısıyla ilgili eksikleri, mazeretleri, talepleri ortadan kaldırmaya yönelik bir hamle başlattık. Eğitime ayrılan kamu kaynağını üniversiteler dahil 10 milyar liradan bu yıl itibarıyla, lütfen bu rakama dikkat edelim, 10 milyardan 120,2 milyar liraya çıkartarak bütçede ilk sıraya yükselttik, demek ki 1’e 12, 12 kat artırdık. Derslik sayısı 288 bin ilaveyle 575 bine, öğretmen sayısını 607 bin ilaveyle 920 bine çıkartarak bu alandaki sorunları büyük ölçüde çözdük. Öyle palavra yok, çıkıyor atıyor, işte öğretmenler açıkta, sınıflar boş; dünyadan haberi yok. Millet bu gerçekleri görüyor. Sadece bu yıl 166 milyon ders kitabını öğrencilerimize ücretsiz dağıttık. Üniversite sayımızı 130 ilaveyle 206’ya, akademik personel sayımızı 82 bin ilaveyle 158 bine çıkarttık.

Kardeşlerim,

Ekranları başında bizi izleyen aziz milletim;

Bakınız ben sizlere gerçekleri anlatıyorum, sizlere havadan-sudan konuşmuyorum. Ve öğrencilik yıllarımızda 70-75 kişilik sınıflarda biz okuduk, ama ülkemin genelinde 100 kişilik sınıfların olduğunu da iyi biliyorum. Ve bunlar CHP’nin, diğerlerinin iktidarlarının olduğu dönemlerdi, bunlardan böyle bir mirası devraldık. Ama hamdolsun, bizim şimdi ortalamamız 30 civarında, ta buralara kadar bunu indirdik. Öğretmenlerimizin sayısını artırdık.

Yahu biz kitap alamıyorduk, biz teksir kağıtlarıyla okuduk ve bu genç nesil teksir nedir onu da bilmez zaten. Ve ağabeylerimizden teksir kağıtlarını satın almak istediğimiz zaman, ağabeylerimiz bize teksir kağıtlarını da satmazlardı. Yani o saman kağıdından böyle mürekkebin adeta her tarafını boyadığı o kağıtlar, şöyle bir makinde çevrilir, oradan bunlar çıkarılırdı, çoğaltılırdı; ama genç kuşak bunu bilmiyor. Dolaysıyla biz kuşe kağıtta, birinci hamur kağıtta ders kitaplarını sıraların üzerine koyduk, ücretsiz olarak öğrencilerimize bunları dağıttık. Bu bir iane değildi, bu bir lütuf değildi, bu sadece bizim milletimizin emanetini sahibine teslim etmekti.

Iğdır’daki, Kars’taki, Ağrı’daki, Muş’taki, Hakkari’deki öğrencilerimizin Ankara’ya, İstanbul’a, şuraya-buraya gelmesi değil,  üniversiteyi biz onların ayağına götürdük. Hani bir aralar sağ olsun bir dostumuzun bir lafı vardı, ‘Oxford’u Hakkari’ye getirdiniz de okumadık mı’ gibi. Biz işte bunu yaptık, biz oralara bu üniversitelerimizi getirdik ve sayısını 76 üniversiteden 206’ya çıkarttık. Bununla ne yaptık? Hem eğitim-öğretimin maliyetini düşürdük, hem de bak artık müesseseler, fiziki imkanlar sizin önünüzde. Biz bunu sağladık, okumayı da siz başaracaksınız. Böylece üniversiteli öğrencilerimizin sayısını 1 milyon 650 binden, 7 milyon 600 bine ulaştırarak neredeyse her bir evladımız için bu eğitim kapısının açık kalmasını sağladık.

Hep anlatıyorum, hani son Almanya seyahatimde Şansölyeyle konuşurken kendisine sordum, ‘Üniversitelerinizdeki öğrenci sayısı nedir’ diye. Almanya’nın nüfusu 82 milyon civarında, bizim de 81. Bana enstitüleriyle beraber 3 milyon üniversiteli öğrencilerinin olduğunu söyledi. İşte bizim bakın 7 milyon 600 bin üniversiteli öğrencimiz var. Nitelik olarak onların seviyesinde şu anda olmayabiliriz; ama 5 yıl, 10 yıl sonra Allah’ın izniyle biz o seviyeyi de yakalayacağız ve aşacağız buna da inanıyorum.

Yükseköğrenim öğrencilerimize kredi burs rakamı geldiğimizde ne veriliyordu? 45 lira. Şimdi 1 Ocak’tan itibaren bu rakam 500 lira. Ya kredi ya burs her müracaat edene bu verilecek. Ama bazı öğrencilerimiz nedense illa da burs diyor. Evladım, illa burs yok, bak sen krediye de müracaat etsen şunu bilesin ki, faiz uygulaması yok. En düşük taksitlerle ve sigortalı olarak işe girdiğin anda bunu devlet senden tahsil edecek. İster bursa müracaat et ister krediye; ama et. İnanın Bay Kemal’e bunları sorun bilmez, haberi yoktur, ne oluyor, ne gidiyor bu ülkede haberi yoktur.

Kardeşlerim;

Yurt yatak kapasitesini 182 binden, 664 bine yükselttik. Katsayı, okul katkı puanı gibi engelleri ortadan kaldırarak her öğrencimizin adaletli bir şekilde, eşit şartlar altında yükseköğrenime geçişini temin ettik. Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkartırken, 4+4+4 sistemiyle de meslek liseleri ve imam hatip okullarına yapılan haksızlığa son verdik. FATİH Projesi kapsamında yaklaşık 1,5 milyon öğretmenimize ve öğrencimize tablet bilgisayar dağıttık. 432 bin sınıfımıza etkileşimli tahta kurduk. Ortaokuldan itibaren Kur’an-ı Kerim, Siyer-i Nebi, Arapça gibi dersleri seçmeli bir şekilde öğrencilerimizin istifadesine sunduk. Yeni dönemde enerjimizi kalitenin yükseltilmesine teksif ederek evlatlarımızın zihniyle birlikte gönüllerini doyuracak bir talim terbiye sistemini kurmanın çabası içinde olacağız.

Sağlık ülkemizde en büyük reformları gerçekleştirdiğimiz alanların başında geliyor. Eski Türkiye’nin hastanelerinde, sağlık ocaklarında, eczanelerinde yaşanan utanç verici görüntüleri orta yaş üzeri vatandaşlarımız çok iyi bilir. Zaten herhalde Savaş Ay’ın o malum belgeselini izlemişsinizdir. Bunlar bu Bay Kemal’in genel müdürlüğü döneminde ölülerimizi bile rehin aldılar, ölülerimizi. SSK’nın Genel Müdürüydü.

Biz her şeyden önce sağlık sistemini baştan sona değiştirdik. Bugün ülkemizde genel sağlık sigortası şemsiyesinin dışında kalan kimse yoktur. Hastane yatak kapasitemizi 136 bin ilave ile 240 bine, sağlık çalışanı sayımızı 550 bin ilaveyle 928 bine ve böylece doktor sayımızı da 94 bin ilaveyle 231 bine çıkardık. Sağlık birimlerimizi tomografisinden MR’ına, diyalizinden röntgenine kadar en modern cihazlarla donattık. Ambulans sayımız neydi biliyor musunuz? 618. Şu Türkiye’de 618 çürümüş ambulans. Biz bunu 5 bine çıkarttık. Uçağından helikopterine, artık bizim ambulans helikopterlerimiz var, ambulans uçaklarımız var, bunları ülkemize getirdik.

Daha önce Bay Kemal genel müdürken bu ülkede ambulans yok muydu, minibüs ambulanslar falan yok muydu? Niye bu çürük, içinde herhangi bir tedavi imkanı olmayan ambulanslara mahkum ettiler? Bir trafik kazası geçirdim arkadaşlarımla beraber bir seçim çalışmasına giderken Bolu Dağında… Garibim Osman’ın eline şişe verildi, ilaç şişesi, o tutuyor serumu, biz dört kişi minibüsün içinde yatıyoruz. Ve bu da yetmedi, geldik Bolu’ya. Bolu’da da hastane soruyor hala, ‘sigortalı mısın, emekli misin?’ Yahu yatıyoruz komada işte, daha bunun şeyi mi sorulur? İşte Bay Kemal’in genel müdürlüğü buydu. Biz damdan düştük Bay Kemal, biz damdan düştük. Ama şu anda hamdolsun bütün sağlıkta evvel Allah hastanelerin kimseyi kalkıp da kapıdan çevirme hakkı yoktur. Herkesi alacaklar, müdahaleyi yapacaklar ve ondan sonra da gereği yoluna koyulmak suretiyle yürüyecek. Kaldı ki biz artık çeşitlendirdik, sadece emekli, sigortalı yok, artık vakıf, özel hastaneler de ne yapabiliyor, anlaşmalıysa onlar da bu hizmeti verebiliyor.

Şimdi pek çok hizmet devreye girdi, 112 acil sağlık istasyonu sayımızı 481’den 2668’e yükselterek ihtiyaç anında her vatandaşımıza ulaşılabilmesini sağladık. Şimdi şehir hastaneleri geliyor, sağlık alanında yeni bir çığır açıyoruz. Şu ana kadar Yozgat, Isparta, Mersin, Adana, Kayseri ve Elazığ’da 6 şehir hastanesini hizmete aldık. Yakında Ankara Bilkent, Eskişehir ve Manisa’yı da hizmete alıyoruz. Toplamda 44400 yatağa ulaşacak şehir hastanelerimizde sağlık hizmetlerinde vatandaşlarımızı bir üst sınıfa taşıyoruz. Niye? “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” anlayışıyla bunu yapıyoruz.

Adalet hizmetlerinin kalitesi ve güven düzeyi bir ülke halkının devletine olan bağlılığının temel kriterlerinden biridir. Geçmişte darbecilerin, vesayet güçlerinin altında en çok ezilen, zarar gören kurumlarımızın başında adalet sistemimiz geliyordu. Adalet Teşkilatımızın vatandaşlarımıza en iyi hizmeti verebilmesini temin etmek için pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik. Temel kanunlarımızı günün ihtiyaçlarına uygun şekilde baştan sona yeniledik. Adalet Teşkilatımızın toplam personel sayısını 61 binden 139 bine çıkartarak sistemin insan kaynağını zenginleştirdik. Yüksek yargının kapasitesini genişleterek, istinaf mahkemelerini hayata geçirerek, UYAP sistemini modernleştirerek davaların sonuçlanma sürecini hızlandırdık. İnşa ettiğimiz 245 adalet sarayıyla yargı mensuplarımızın çalışma mekanlarını yapılan işin önemine uygun bir hale getirdik. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkıyla, arabuluculuk sistemiyle, ihtisaslaşmayla, insan hakları ve kişisel verilerin korunması yollarıyla vatandaşlarımıza ilave hak arama yolları açtık.

Değerli arkadaşlar;

Emniyet konusu önceliklerimizin başında yer almaya devam ediyor. Türkiye, terör örgütleriyle, çetelerle, uyuşturucu tüccarlarıyla asayişi bozmaya yönelik her türlü eylemle mücadelede tarihinin en başarılı neticelerini bizim dönemimizde almıştır. Terör örgütlerine sınırlarımız dahilinde ve haricinde vurulan darbeler sayesinde milletimiz huzur içinde hayatını sürdürebilmektedir. PKK’dan DEAŞ’a, FETÖ’den DHKP-C’ye kadar karanlık güçlerin beslediği, büyüttüğü, üzerimize kaldırdığı ne kadar örgüt varsa hepsini tepeledik, tepeliyoruz, tepeleyeceğiz. Sadece 2016 Temmuz ayından bu yana yapılan operasyonlarda yurt içinde 761, Kuzey Irak’ta 1092, Fırat Kalkanı Harekâtında 3000, Zeytin Dalı Harekâtında 4500’ün üzerinde teröristi etkisiz hale getirdik.

FETÖ ihanet çetesi mensuplarından 15 bine yakını tutuklu, 17 bine yakını hükümlü olarak demir parmaklıklar ardında şu anda cezalarını çekiyor. DEAŞ’la irtibatlı 2 bin kişi tutukluyken 7 bin kişi sınır dışı edilmiş, 70 bine yakın kişiye de ülkemize giriş yasağı konmuştur.

Suriye’den ülkemize gelen 3,5 milyon kişiye ev sahipliği yapıyoruz. Buna karşılık sadece bu yıl yasa dışı bir şekilde ülkemize giren 200 binin üzerinde kişiyi sınır dışı ettik. Organize suç örgütlerine karşı yürüttüğümüz mücadelede 33 bin kişi yakalanmıştır. Uyuşturucu tüccarları ve satıcılarına göz açtırmayarak geçtiğimiz 16 yılda 87 bin şüpheliyi yakaladık ve 30 binini tutukladık. Şehirlerimizi daha güvenli hale getirmek için yaklaşık 76 bin kamerayı devreye aldık. Plaka tanıma sistemi, kiralık araç bildirimi, kayıp alarmı gibi ilave tedbirlerle suçlulara adeta göz açtırmıyoruz.

Ulaştırmaya gelince; AK Partinin en başarılı hizmet alanlarından biri. Bugüne kadar bölünmüş yol uzunluğumuzu 20 bin kilometre ilaveyle 26107 kilometreye, otoyol uzunluğumuzu 943 kilometre ilaveyle 2657 kilometreye çıkarttık.  Kara yollarımızın üzerindeki tünellerin sayısını 265 ilaveyle 348’e yükselttik; hafıza-ı beşer nisyan ile mamuldür; Marmaray, Osman Gazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli, Çankırı Ilgaz Tüneli, Malatya Erkenek Tüneli, Artvin Cankurtaran Tüneli, Rize Ovit Tüneli, İzmir Sabuncubeli Tüneli, Adıyaman Nissibi Köprüsü, Elazığ Ağın Köprüsü gibi yüzlerce dev eseri ülkemize biz kazandırdık biz.

Demir yollarında ülkemizi daha önce örneği olmayan yüksek hızlı ve hızlı tren hatlarıyla donatmaya başladık. Halihazırda Ankara, İstanbul, Konya, Eskişehir hızlı tren hatları hizmet veriyor, birkaç yıla kadar Bursa, Yozgat, Sivas, Erzincan, Karaman, Kayseri, Mersin, Osmaniye, Gaziantep hatları da devreye girecek. Ayrıca, çok sayıda hızlı tren hattıyla ilgili etüt ve proje hazırlıklarımız sürüyor. Ülkemizdeki mevcut tren yollarının önemli bir bölümünü adeta sıfırdan yapmışçasına yeniledik, modernleştirdik.

Hava yollarında kat ettiğimiz mesafe iftihar vesilesi hizmetlerimizden biridir. Havalimanlarımızın sayısını 30 ilaveyle 56’ya çıkarttık. Evinden çıkıyorsun yarım saatte, bilemedin 45 dakikada havalimanındasın. Bu medeni bir dünyanın yaşanmasıdır, modern bir toplum olmanın ileri adımlarıdır. Bizden önce gelen ey CHP zihniyeti ve diğerleri, siz ne yaptınız? Yurt dışı uçuş noktalarımızın sayısı neydi biliyor musunuz? 60. Şimdi ne oldu? 316 ve dünyada bir numaradayız, yani yurt dışı destinasyonlarda Türkiye bir numara. Büyük gövdeli uçak sayımızı 162’den 506’ya, uçak kargo kapasitemizi 303 tondan 1866 tona, sektörün cirosunu 2,2 milyar dolardan 25 milyar dolara yükselttik. Bay Kemal, çalışıyoruz çalışıyoruz, üretiyoruz, daha çok çalışacağız, kıskansan da, patlasan da çalışacağız.

Şimdi Cumhuriyet Bayramımızda ilk etabının resim açılışını yaptığımız yılda 90 milyon yolcu kapasiteli İstanbul Havalimanımız sayesinde bu sektördeki gücümüzü ve kapasitemizi çok daha ileri bir seviyeye çıkarttık. Beyefendi ne diyor? Diyor ki, ‘Cumhuriyet Bayramı kutlamaları resepsiyonu Ankara’da yapılır, Ankara’nın dışında yapılmaz’ diyor. Yahu sen bizim nice birçok kutlamamıza katılmadın, sen çıktın Tandoğan’da yürüdün, Kızılay’da yürüdün, asıl devletin icrai faaliyet ettiği bu tür kutlamalara katılmadın. Niye? Senin hayatın zaten bu tür meşru olmayan, resmi olmayan yollarla geçti. Ve devlet nedir, devlet adamı olmak nedir, sen bunları unuttun, bunları yapamıyorsun. Ve o gün o salonda 10 bine yakın vatandaşımızla biraraya geldik, kutlamamızı orada yaptık ve o 29 Ekim Cumhuriyet kutlamasına bir hediyemiz oldu. Neydi o? İstanbul Havalimanı. Bundan daha güzel ne olabilir? Ama işte sen o güzelliği, o heyecanı, o coşkuyu taşımaktan, yaşamaktan mahrum oldun, nasibin yok nasibin, olamazsın.

Denizcilikte tersane sayımızı 41 ilaveyle 78’e, limanlarımızın yük kapasitesini 281 milyon ton ilaveyle 471 milyon tona, konteyner elleçleme kapasitemizi 18,8 milyon ilaveyle 21,8 milyon TEU’ya, yat bağlama kapasitemizi 10 bin ilaveyle 18500’e ulaştırdık. İnşası süren Filyos Limanı, projeleri tamamlanmak üzere Çandarlı ve Mersin Limanlarıyla deniz ticaretindeki gücümüzü daha da artıracağız.

Evet, ekonomi alanında gerçekleştirdiğimiz hamlelerle kişi başına düşen milli gelirimizi 3500 dolardan, 11 bin dolara yükselttik. Dünyada milli gelir sıralamasında 17’nci, satın alma paritesine göreyse 13’ncü sırada yer alıyoruz. İhracatımız Ekim ayı itibariyle yıllık 167 milyar dolara yaklaştı. Yıllık otomobil satışımız 91 binden 723 bine, buzdolabı satışımız 1 milyondan 3 milyona, çamaşır makinesi satışımız 824 binden 2,5 milyona, bulaşık makinesi satışımız 282 binden 1,8 milyona, fırın satışımız 339 binden 1 milyona yükseldi.

Sevgili kardeşlerim; istihdamda 19,6 milyondan 28,8 milyona çıktık, yani 16 yılda 9,2 milyon yeni istihdam ortaya çıkmış oluyor. İşçisinden emeklisine, engellisinden yaşlısına kadar tüm kesimlerin gelirlerinde yüzde 1000’lere, 2000’lere varan artışlar sağladık. Kamu borç stokunun milli gelire oranını yüzde 60’tan, son dönemdeki tüm olumsuzluklara rağmen yüzde 9’a düşürmeyi başardık. IMF’e geldiğimiz zaman ne kadar borcumuz vardı? 23,5 milyar dolar borcumuz vardı. 2013’te ne yaptık? Bunu sıfırladık. Şimdi bizim IMF’e borcumuz var mı? Yok. Bay Kemal, bunlar sizlerden geldi bize, sıfırladık.

Tarım kesimine verdiğimiz destek ödemelerini yıllık 1,9 milyar liradan 15 milyar liraya çıkardık. Böylece genel bitkisel üretimi yıllık 98 milyon tondan 115 milyon tona yükseltmeyi başardık. Özellikle katma değeri yüksek ürünlerde bu artış oranı yüzde 40’ı buldu. Büyükbaş hayvan varlığımız 9,9 milyon adetten 16 milyon adedin üzerine, küçükbaş hayvan varlığımız ise 32 milyon adetten 44 milyon adedin üzerine çıktı. İnşallah kısa bir zamanda artık hayvan ithaline de ihtiyacımız olmayacak.

Bütün bunlara rağmen hala ülkemizde et fiyatlarının yüksek seyretmesinin genel refah seviyemizin artması sebebiyle talepte yaşanan yükselişle ilgili olduğunu düşünüyorum. Ama şunu da söylüyorum: Biz bu fiyatları bir defa şöyle rantabl seviyeye düşürmek için gerekirse orada cari açığı bile düşünmeden ithale gider ve piyasayı biz balanse ederiz. Çünkü vatandaşımıza ucuz et kıyması, kuşbaşısı bunu yedirmekte kararlıyız ve zaman zaman da bunu yapıyoruz. İnşallah bu meseleyi de yeni dönemde kalıcı bir şekilde çözeceğiz.

Orman varlığımızı 1,5 milyon hektar artırarak bu konuda dünyadaki nadir ülkelerin arasına girdik. Barajlarımızın sayısını 276’dan 538’e, hidroelektrik santrallerimizin sayısını 105’ten 533’e, içme suyu tesislerimizin sayısını 31’den 210’a çıkardık. Ülkemizin iftihar projesi olan GAP’ı özel bir eylem planıyla bitme aşamasına hamdolsun getirdik. Ilısu ve Silvan Barajlarının tamamlanmasıyla GAP projesi zirveye ulaşacaktır.

Sanayi sektöründe emeğiyle ve birikimiyle üreten, istihdam ortaya çıkartan, kalkınmamıza, gelişmemize katkı veren herkese, özelikle de bu konudaki gayretlerinden dolayı destek programlarını hayata geçirdik. Bilhassa KOBİ’lere araştırma, geliştirme, tasarım merkezlerine, teknoparklara, organize sanayi bölgelerine özel önem verdik.

Savunma sanayi AK Parti döneminde en büyük ilerlemeyi sağladığımız stratejik alanların başında geliyor. Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada büyük mücadeleler verdiği bir süreçte savunma sanayindeki yerlilik oranını yüzde 20’den, yüzde 65’e çıkarmış olmamızın çok hayati katkılarını gördük. Helikopterlerden zırhlı araçlara, insansız hava araçlarından uçaklara, gemiler ve denizaltılardan uydulara, füzelerden elektronik haberleşme sistemlerine kadar her alanda savunma sanayimizin atılımları kesintisiz devam ediyor.

Kalkınmanın temel unsuru olan enerjide kurulu gücümüzü yaklaşık 32 bin megavattan 87 bin megavata yükselttik; bu bir devrimdir. Bu kapasitenin 49 bin megavatına yakınını da yerli kaynaklarla ortaya çıkmasını sağladık. Ülkemizin tüm şehirlerinin doğalgazın konforundan ve temizliğinden faydalanabilmesini temin ettik. Bugün nüfusumuzun yüzde 80’i doğalgaz kullanabilir hale geldi.

Toplu konutta inşa ettiğimiz 837 bin konutla şehirlerimizin çehresini değiştirdik.

İmar barışı ile devletimizle vatandaşlarımız arasında ihtilaf konusu olan idariyi de, yargıyı da uzun yıllar meşgul eden sorunlara köklü bir çözüm getiriyoruz.

Sosyal yardımlara gelince, ülkemizin zenginliğini tüm kesimlerimize yayma aracı olarak görüyoruz. Kimsesiz çocuğundan yaşlısına, kadınından engellisine, genç kızından madde bağımlısına, terör mağdurlarından Romanlarımıza kadar toplumun her kesimini kucaklayan bir sosyal yardım politikasını uyguluyoruz. İşte bu anlayışla iktidara geldiğimizde yılda 2 milyar lira olan sosyal yardım ödemelerini bu yıl itibariyle 38 milyar liraya yükselttik.

Yurt dışı hizmetlerimizde özellikle Dışişleri Bakanlığımız yanında TİKA, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı gibi kurumlarımız aracılığıyla çok ileri bir noktaya taşıdık. Yurt dışı temsilciliklerimizin sayısını 163’ten 240’a, büyükelçiliklerimizin sayısını 93’ten 140’a çıkardık. Ülkemizin en önemli yurt dışı kalkınma kuruluşu olan TİKA’nın ofislerinin sayısını 12’den 61’e yükselterek 170 ülkeyi kapsayan bir faaliyet genişliğine ulaştık. Bugün TİKA, yılda yürüttüğü 2 bin projeyle kendi alanında tüm dünyaya örnek olan başarı hikayeleri yazıyor.

Ülkemizde burslu olarak eğitim gören öğrenci sayısı şu anda 17 bini buldu, tabii yabancı öğrencileri söylüyorum. Her yıl 5 bin kişilik kontenjanla açılan Türkiye burslarına yapılan başvuru sayısı 10 binden 132 binin üzerine çıktı. Maarif Vakfımız 32 ülkedeki 165 okuluyla Türkiye’nin dünyadaki eğitim gücü olarak her yıl büyüyerek yoluna devam ediyor. Yunus Emre Enstitümüz, dünya genelinde faaliyet gösteren 54 merkeziyle medeniyetimizi, tarihimizi ve kültürümüzü tüm dünyada tanıtıyor.

Değerli arkadaşlar; her alanı sadece birkaç başlıkla ifade etmeye çalıştığımızda dahi gördüğünüz gibi AK Parti döneminde yapılan icraatları anlatmaya vakit yetmiyor. Milletimize verdiğimiz tüm sözleri yerine getirmek için gece-gündüz çalışıyoruz. Biz işte bu icraatları yaparken, ülkemizdeki siyaset anlayışı maalesef Türkiye’nin geldiği seviyeyle çok da orantılı bir gelişme gösterememiştir.

Ana muhalefet partisinin gerçekten çapsız, gerçekten kalitesiz, gerçekten kifayetsiz, gerçekten içi de altı da boş siyaset tarzı ülkemizin en büyük handikabıdır. Halbuki hep söylediğim gibi, insan siyaset arenasına çıktığında en büyük alternatifi olarak şöyle az-çok ele gelecek, mücadele etmesi tat ve heyecan verecek bir rakip görmek istiyor. Demokrasiyi zaten bu tür muhalefet güçlendirir. Eğer güçlü muhalefetiniz yoksa, o zaman demokrasi güç bulamaz. Bizim karşımıza da çıka çıka CHP ve onun başındaki Kılıçdaroğlu gibi bir avane çıktı. Tabii Rabbimizin hikmetinden sual olmaz, belki de hakkımızda böylesi hayırlıdır.

Ama inanın ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz. Nasıl üzülmeyelim ki, bu zat geçtiğimiz Perşembe günü bir televizyon programının canlı yayınına katılıyor, orada epeyce bir esip gürlüyor; ama söylediği şeylerin aslı astarı yok. Mesela CHP’nin belediyecilikte başarılarını anlatırken Muğla Büyükşehir Belediye Başkanını örnek veriyor. Bu Belediye Başkanının Muğla’nın tüm ilçelerine okul yaptırdığını, her yeri anasınıflarıyla, kreşlerle donattığını söylüyor. Dedim ki, ‘bir araştırın, gerçekten böyle bir şey var mı?’ Arkadaşlar araştırdılar, aradılar taradılar, sordular soruşturdular. Büyükşehir Belediyesi’nin Muğla’da yaptırdığı tek bir okul dahi bulamadılar. Hatta Muğla’nın yerel basını da seferber olmuş, onlar da epeyce bir aramışlar; fakat sözü edilen eserlerden hiçbirini ortaya çıkartamamışlar.

Hani birkaç okulu ‘tüm ilçeler’ diye söylersiniz, ‘mübalağa etmiş’ der geçeriz. Ancak hiç olmayan bir şeyi dakikalarca ballandıra-ballandıra anlatmanın adı nedir doğrusu biz bilmiyoruz. Konuyu erbabına havale ediyoruz. Artık psikiyatrist mi olur, psikolog mu olur, nörolog mu olur, yoksa Pensilvanya’daki şarlatan mı olur orasını kendileri bilir. Sorunu çözecek birisini bulup bu işi bir neticeye bağlarlar herhalde. Çünkü bu zatın yalanlarını, palavralarını ortaya dökmekten, mahkeme önünde hesaplaşıp tazminat almaktan yoruldum.

Değerli arkadaşlar;

Sadece bu örnek dahi önümüzdeki mahalli iradeler seçimlerinde CHP’li belediyeler tarafından yönetilen şehirlerde yaşayan halkımızı, maruz kaldıkları zulümden kurtarma sorumluluğumuzu göstermeye yeterlidir.

Hanım kardeşlerim;

Bildiğiniz gibi dün itibarıyla AK Parti olarak belediye başkan adaylıkları için başvuruları almaya başladık. 12 Kasım’da adaylık başvuruları bizim kendi parti programımız çerçevesinde sona erecek. Hedefimiz, öncelikle mevcut belediye başkanlarımızdan yeniden aday göstereceklerimizi kesinleştirmek ve ilan etmektir.  Büyükşehirlerden başlayarak diğer adaylarımızı da peyderpey açıklayıp bir an önce seçim çalışmalarına başlamayı planlıyoruz.

Yüksek Seçim Kurulu henüz seçim takvimini tamamen açıklamamış olmakla birlikte, mutat uygulamalara baktığımızda Şubat ayının ortası gibi aday listelerinin resmen teslimi gerekiyor. Biz o tarih gelmeden inşallah tüm hazırlıklarımızı tamamlayıp sahaya çıkmış olacağız. Genel Merkezimizde tüm bu süreçlerin hazırlıkları yoğun bir şekilde elektronik ortamda devam ediyor. Miting programı, kampanya malzemeleri dahil her ayrıntı üzerinde arkadaşlarımız çalışıyor.

Konuşmamın başında tek tek saydığım 14 seçim ve halkoylaması oy oranlarımız, bize 31 Mart 2019’daki hedefimiz konusunda herhalde bir fikir veriyor. Elbette hedefimiz, mahalli seçimlerin tamamındaki oy oranlarımızın üzerinde bir yere ulaşmaktır, inşallah bunu da başaracağız.

Genel Merkezimizle, teşkilatımızla, milletvekillerimizle, belediye başkan adaylarımızla, belediye meclis ve il genel meclis adaylarımızla, sandık müşahitlerimizle, mahalle, köy temsilcilerimizle, AK Partiye gönül vermiş milyonlarla bir olup milletimizin desteği ve Allah’ın izniyle 31 Mart 2019 gecesinde zaferimizi inşallah kutlayacağız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

Tabi bu arada bildiğiniz gibi Angola’da Dünya Ampüte Şampiyonası yapıldı ve bu şampiyonada Ampüte Milli Takımımız penaltı atışlarında maalesef 5-4 yenilerek dünya ikincisi oldu. Aslında maç boyunca üstünlüğü vardı, ama bu üstünlüğe rağmen tabi uzatmalarla birlikte 0-0 bitince iş penaltılara kaldı, penaltılarda 5-4 mağlup olduk. Takım kaptanımız, gazimiz Osman Çakmak kardeşimiz bundan dolayı tabii çok üzüldü. Osman, üzülme. Niye? Futbolda galibiyet hak; ama mağlubiyet de hak, beraberlik de hak, sen artık bunları bilen bir gencimizsin. Avrupa şampiyonu olduk, burada dünya ikincisi olduk, bundan sonrasında inşallah dünya şampiyonu oluruz. Şahsım, milletim adına Ampüte Milli Takımımızı bu başarısından dolayı kutluyoruz.

Bizler için kader, kaza imanımızın gereğidir. Adana İl Başkanlığımızı yapmış, milletvekilliğimizi yapmış Ziyaettin Yağcı kardeşimiz biliyorsunuz Rahmeti Rahmana kavuştu ve arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız, Parti Sözcümüz, Genel Başkan Yardımcısı hep birlikte onlar da şu anda Adana’dalar, bugün defnediyorlar. Rabbim taksiratını hasenata tebdil etsin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref kılsın inşallah.

Yine değerli iş adamlarımızdan kıymetli kardeşimiz, hayırsever bir kardeşimiz Abdullah Tivnikli kardeşimiz de Rahmete Rahmana kavuştu, onu da bugün ikindi namazında inşallah İstanbul’da kendisinin bir hayrı durumunda olan Marmara İlahiyat Camii’nden inşallah cenaze namazını kılmak suretiyle onu da ebedi aleme uğurlayacağız. Onun da Rabbim taksiratını hasenata tebdil etsin, cennetiyle, cemaliyle müşerref kılsın. Bütün ailesine başsağlığı temennisinde buluyorum.

Ve değerli kardeşlerim;

Bu duygularla bir kez daha sizlere Meclis çalışmalarında başarılar diliyorum.

Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.