Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyon Belgesi Tanıtım Toplantısında Yaptıkları Konuşma

23.10.2018

Milli Eğitim Bakanlığımızın kıymetli yöneticileri,

Eğitim camiamızın kıymetli mensupları,

Değerli misafirler,

Hanımefendiler, beyefendiler;

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle, saygıyla selamlıyorum. 2023 Eğitim Vizyonu Belgemizin öğrencilerimiz, ailelerimiz, öğretmenlerimiz, okullarımız, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan diliyorum.

Eğitim-öğretim hükümete geldiğimiz günden beri önceliklerimizin en başında yer almıştır. Milli Eğitim Bakanlığımızın bütçesini 7,5 milyar liradan 92,5 milyar liraya biz yükselttik. Geçtiğimiz 16 yılda eğitimin fiziki altyapısını geliştirmek, önceki dönemlerin o yasakçı, baskıcı zihniyetlerinin izlerini silmek için gerçekten çok çalıştık.

Göreve geldiğimizde sırf milletimizin teveccüh gösterdiği kurumların önünü kesmek için uygulamaya konmuş 8 yıllık kesintisiz eğitim gibi, katsayı gibi ciddi sıkıntıları kucağımızda bulduk. Bunun yanında 60, 70, 80 kişilik sınıf mevcutlarından öğretmensiz geçen derslere kadar önümüzde pek çok sorun vardı.

Öncelikle zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardık, kademelerini de 4+4+4 şekline dönüştürdük. Katsayı zulmü başta olmak üzere öğrencilerimizin üniversite girişlerinde adaletsizliklere yol açan uygulamaları ortadan kaldırdık. Milletimizin talebi doğrultusunda Kur’an-ı Kerim, Siyer-i Nebi, Arapça gibi dersleri tüm okullarda seçmeli olarak okutulabilir hale getirdik. FATİH Projesiyle hem okullarımızın, hem de öğrencilerimizin teknolojik altyapısını yeniledik. Bu kapsamda yaklaşık 1,5 milyon tableti öğrenci ve öğretmenlerimize dağıttık, 432 binin üzerinde sınıfa da etkileşimli tahta yerleştirdik.

İnşa ettiğimiz 290 bine yakın yeni derslikle kalabalık sınıfları tamamen ve ikili öğretimi de büyük ölçüde ortadan kaldırdık. Atadığımız 607 bin yeni öğretmenle toplam öğretmen sayımızı 920 binin üzerine çıkardık. Böylece hiçbir eğitim kademesinde sınıfların boş kalmamasını, derslerin boş geçmemesini temin ettik. Spor salonundan laboratuvara, kütüphaneden pansiyonlara kadar her alanda çok önemli hizmetleri devreye aldık. Ders kitaplarını zengin-fakir demeden tüm öğrencilerimize ücretsiz olarak verdik, veriyoruz.

Eğitim-öğretimde yaptığımız hizmetlerin listesi aslında epeyce uzun. Bu örneklerle anlatmaya çalıştığım, bugüne kadar eğitim-öğretim konusunda gerçekten çok büyük yatırımlara imza attığımızdır. Tabii aynı dönemde eğitimin içeriğinin geliştirilmesi konusunda da pek çok adım attık. Müfredattan sınav sistemlerine kadar çok sayıda farklı projeyi hayata geçirmiş olmamıza rağmen bu konuda arzu ettiğimiz ilerlemeyi kaydedemediğimizi bir özeleştiri olarak her fırsatta ifade ediyorum. Önümüzdeki dönem bugün tanıtımını yapacağımız 2023 eğitim-öğretim vizyonu ile eğitimde hedeflediğimiz seviyeye inşallah çıkacağımıza inanıyorum.

Değerli arkadaşlar,

Bizim gözümüzde eğitim-öğretim meselesi, özünde bir insan meselesidir. İnsana dair olumlu ve olumsuz her şeyi eğitimin içinde bulmak mümkündür. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bize: “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu” diye sesleniyor. İnsana yazmayı ve bilmediklerini öğreten Rabbimizin bize emrettiği şekilde hayatımızı ilme ve öğrenmeye adamak hepimizin görevidir. Bunun için eğitim-öğretim bir yönüyle elbette millidir, ama aslında cihanşümul bir sistemdir. “İlim Çin’de bile olsa gidip arayınız, alınız” tavsiyesi bir yönüyle eğitimin evrenselliğine işaret ediyor.

Tarihimize baktığımızda, ecdadımızın inşa veya ihya ettiği medeniyetimizin ışıltılı şehirlerine dünyanın her yerinden ilim insanlarını topladıklarını görüyoruz. Günümüzdeki gelişmiş ülkelerin başarılarının gerisindeki en önemli unsurlardan biri de, kurdukları güçlü eğitim sistemidir. Her mesele gibi eğitim de içinden çıktığı toplumun vasatını yansıtır. Küresel seviyede iddia ve donanım sahibi olmayan bir eğitimin millilik vasfı boş sözden ibarettir. Milletler eğitime kendi renklerini verirken, aynı zamanda orada dünyaya söyleyecek sözlerini de ifade ederler. Eğitimde çok ileri gidip de ekonomide çok geri kalmış veya tam tersi toplum örnekleri bulmak pek mümkün değildir.

Türkiye’nin sorunu, geçmişte uzun zaman eğitimin insanı geliştiren değil, insanı formatlayan, dikte edileni nesillere aktaran bir mekanizma olarak görülmüş olmasıdır. Bu çarpık anlayış maalesef nesillerimizin heba edilmesine, potansiyelinin, enerjisinin, yeteneklerinin körelmesine yol açmıştır. Bu süreçte ne sınav sistemini, ne ders kitaplarının, ne de eğitime dair neredeyse hiçbir şeyin kalıcı olmaması, işin felsefesi konusundaki çarpıklığın neticesidir.

Biz çocuklarımızı zihinlerini bilgiyle doldurarak diploma sahibi yapmanın peşinde koşarken, onların gönül dünyalarını doyurmayı ihmal ettik. Böyle olduğu için o diplomalar hep yetersiz kaldı. Çocuklarımızı iyi bir talimle hayata hazırlamak için imkânlarımızı seferber ederken, onların terbiyesini eksik bırakmakla ne büyük hata yaptığımızı attığımız her adımda daha iyi anlıyoruz.

Talim ve terbiyeyi, eğitim ve öğretimi birlikte sağlamadan bu işin üstesinden gelemeyiz. Geçmişte FETÖ gibi terör örgütleri eğitim sistemimizin işte bu eksiğini kullanarak sinsice ülkemizi ve toplumumuzu ele geçirmeye çalışmışlardır. Aynı şekilde PKK’nın insan gücünün kaynağı da eğitim sistemimizin boşlukları ve hatta yanlışlarıdır. Bunun için 18 başlık altında sıralanan stratejik hedeflerden oluşan 2023 eğitim vizyonunun işe insandan başlıyor olmasını isabetli bulduğumu özellikle belirtmek isterim.

Değerli arkadaşlar;

Eğitimde bugüne kadar attığımız adımlardan istediğimiz sonuçları alamamış olmamızın muhasebesini kendi içimizde yaptık, yapıyoruz. Bugün tanıtım toplantısında bir arada olduğumuz 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi hazırlanırken geçmişteki tüm çalışmaların değerlendirildiğini biliyorum.

Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, dolayısıyla sorunlar ve bunların çözüm yöntemleri de değişiyor. Bu süreklilik içinde maziden atiye köprü kuran, esnek ve geleceğe ilişkin beklentileri en yüksek oranda karşılayan bir çalışmanın ortaya çıktığına inanıyorum. Değişimin sürekliliği içinde bu belgenin atılan her adımla birlikte geliştirilmeye ihtiyaç duyulması gayet tabiidir. Yani güncellenmesi…

Asıl olan, medeniyet perspektifimizi korumaktır. Bunu yaparken ne evrenseli yakalayacağız diye kendimizi inkâr edeceğiz, ne de mevcudu koruma saikiyle dünyadan kopacağız. Elimizdeki vizyon belgesi bu ikisinin de birlikte mümkün olabileceği anlayış üzerine bina edilmiştir. Herhangi bir yatırım yanlış yapıldığında para ve zaman kaybedilir, en fazla hedeflerin gerisine düşülür. Ama eğitimde bir yanlış yapıldığında nesiller, asırlar kaybedilir. Bunun için attığımız her adımı dikkatle hesaplamak, düşünmek, tartmak, analiz etmek ve ondan sonra hayata geçirmek zorundayız.

Eğitim işi aceleye gelmez; bununla birlikte eğitim işi ertelenemez, geciktirilemez. Türkiye’nin dershane meselesi bunun en çarpıcı örneğidir. Biz Hükümete geldiğimizde milletimize verdiğimiz söz gereği, eğitim sistemimizi dershanelere ihtiyaç duymayacak hale getirmeye çalıştık. O zaman arkadaşlarıma şunu söyledim: ‘Dershaneler varsa, okullar niye var?’ dedim. ‘Bir an önce bu dershaneleri bizim tasfiye etmemiz gerekir ve her şeyi bizim okullarımızda halletmemiz gerekir’ dedim. Ne yazık ki bu başarılamadı, geç başarıldı, onun için de bu zaman kaybıyla FETÖ’ye yılda 1 milyar, 2 milyar para kazandırdık.

Benim okulum niye var? Okulum varsa onlar niye var? Neymiş, okullarda başarı yokmuş. Yoksa başarılı olacağız. Bu kimin görevi? Devlet olarak bizim görevimiz, bunu biz yapacağız. Benim Anadolu’da bacım niye ahırdaki davarını satsın, niye kolundaki bileziğini satsın da çocuğunu ‘muhakkak dershaneye göndermem gerekiyor’ diye dershaneye göndersin? Bunların bedelini ödedik, ama artık onlar tarih oldu. Şimdi yeni bir dönem başlıyor. Evet, ne yaptıysak, hangi tedbiri aldıysak, hangi sistemi devreye soktuysak, istediğimiz neticeyi o zamanlar elde edemedik, şimdi ediyoruz.

Her seferinde birtakım eller devreye girdi ve dershanelerin hacıyatmaz misali ayakta kalmaya devam ettiğini gördük. Daha sonra bu işin arkasından terör örgütlerinin çıktığına şahit olduk. İşte burası gazi bir milletin evidir. Bu çevrede 29 şehidimiz var. Ve 29 şehidimizin olduğu bu çevrede şimdi işte sizlerle beraber bu çatının altında bakın neyi değerlendiriyoruz? Sadece milli eğitimi değil bu ülkenin değerler silsilesi içinde aklınıza ne gelirse hepsi artık bu çatının altından çıkıyor ve bu çatı altında değerlendiriliyor.

Dershanelerin üzerine kararlı bir şekilde gittiğimizde de işin ucu nereye vardı? Darbe girişimine. Şu anda hala bu sorunun tam manasıyla tabii çözülebildiğini söyleyemem, ama çözüyoruz. Farklı isimler, görüntüler ve kamuflajlar altında bu paralel eğitim sistemi varlığını sürdürüyor. Vizyon belgemizde yer alan öğretmen standardından okullar arasındaki eğitim-öğretim farkının kapatılmasına kadar bir dizi düzenleme hayata geçtiğinde bu sorunu gerçekçi bir şekilde çözmüş olacağız. Devletimiz için tehdide, velilerimiz için de gerçekten büyük bir yüke dönüşen bu defteri tamamen kapatmadan rahat yüzü göremeyeceğimizden de emin olunuz.

Değerli kardeşler, sevgili veliler;

Eğitim deyince öğretmenlerimize ayrı bir parantez açmazsak hem konuyu eksik bırakmış, hem de bu mesleğe haksızlık etmiş oluruz. Bizim kültürümüzde öğretmenlerimizin üzerimizdeki hakkı neredeyse anne ve babalarımızın seviyesindedir. Biliyorsunuz bizde, özellikle de Anadolu’da, kültürümüzde el öpmek çok yaygındır. Ama bir de o otoriter yapının egemen olduğu bölgelerde bırakın el öpmeyi ayak altı öpmeye varıncaya kadar bu işin yaygınlaştığı yerlerimiz vardır. Bizim kendi değerlerimizde, İslami anlayışımızda böyle bir şey var mı? Yok. Ben el öptürmem, böyle bir huyum, böyle bir anlayışım yok. Ve çocuklara hep şunu söylerim: ‘Annenin, babanın, bir de hocanın elini öp, başka kimsenin elini öpme, bunun dışında asla.’ Parası var diye el öp, yok. İşte bizim buradaki atamızdır, şuyumuzdur buyumuzdur diye el öp, yok. Sadece anne, baba, hoca. Ben annemin ayağının altını da öperdim, çünkü Cennet annelerin ayakları altındadır da onun için. Anacığım ayağını çekerdi, ‘bana Cennetin kokusunu çok mu görüyorsun anam’ derdim öperdim, o başka bir şey. Bizim bu kültürü, bu terbiyeyi almamız esas. Bu sebeple hangi makama gelirsek gelelim, hangi sosyal statüye yükselirsek yükselelim, öğretmenlerimize hürmeti asla eksiltmeyiz, yitirmeyiz.

Medeniyetimizin bize verdiği tavsiye şu: Bana bir harf öğretenin kölesi olurum anlayışı, öğretmenlik mesleğinin değerinin en çarpıcı ifadesidir. Ecdadımıza baktığımızda çoğunun öğretmenleriyle birlikte anıldığını görüyoruz. Şeyh Edebali’siz Osman Gazi, Akşemseddin’siz Fatih, İbn-i Kemal’siz Yavuz düşünülemez. Onlarla düşünülür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” sözü de tarihimizdeki bu geleneğe işaret ediyor. Bizim gözümüzde sayıları 920 bini bulan öğretmenlerimiz, bayrağımızın dalgalandığı her yerde fedakârca görev yapan birer kahramandır.

Öğretmenlerimize en kıymetli hazinemiz olan geleceğimizi, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı emanet ediyoruz. Bundan daha büyük bir itibar, bundan daha büyük bir şeref olabilir mi? Bugünümüze ve geleceğimize dair ne konuşuyorsak, hangi planı yapıyorsak, hangi hedefleri belirliyorsak, hepsinin de gizli öznesi öğretmenlerimizdir. Hani eğitim meselesi bir insan meselesidir diyoruz ya, işte buradaki insanı maddi ve manevi idrakiyle fiilen biçimlendiren öğretmenlerimizdir. Bunun için 2023 eğitim vizyonumuzda öğretmenlerimiz çok önemli yer tutuyor.

Bu kapsamda önümüzdeki dönemde bir öğretmenlik meslek kanunu hazırlanıp çıkarılacak. Öğretmenlerimizin hem çalışma şartlarını, hem de birikimlerini mesleğin gereklerine uygun bir seviyeye taşımakta kararlıyız. Mesela sözleşmeli öğretmenliği yeniden düzenliyoruz. Halen 4+2 olmak üzere toplam 6 yıl olan sözleşme süresini 3+1 toplam 4 yıla indiriyoruz. Böylece birinci sınıfta öğrencileri devralan bir öğretmenimiz, 4 yılsonunda bu evlatlarımızı bir üst okula yolcu edip görev süresini tamamlayabilecek. Ayrıca, geri kalmış bölgelerde görev yapan öğretmenlerimizi teşvik edecek birtakım tedbirler alınacak. Öğretmenliğe kabulde uygulanan pedagojik formasyon şartını kaldırıyoruz, artık bu eğitimi Bakanlığımız kendisi verecek. Ayrıca, tüm öğretmenlerimizin bilgi ve becerilerini meslek içi eğitim yoluyla hedeflerimize uygun seviyeye çıkartacağız. Halen ihtiyari olan anaokulu eğitimini de gerekli altyapıyı oluşturduktan sonra zorunlu hale getireceğiz. Her birini gece karanlığını delen birer yıldız olarak gördüğümüz öğretmenlerimize imkânlar nispetinde her türlü desteği sağlamayı sürdüreceğiz.

Değerli arkadaşlar;

Yeni yönetim sistemimizi oluştururken eğitim-öğretimi yine önceliklerimizin en başına koyduk. Partimizi kurduğumuz zaman ‘Türkiye’yi dört temel direk üzerinde yükselteceğiz’ demiştik; eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Bu yola böyle çıktık. Hamdolsun bugüne kadar belli bir başarıyı yakalamış vaziyetteyiz. Daha da bu başarı inşallah artarak devam edecek. Ve işte üniversitelerimize bakıyoruz, 76 üniversitemiz vardı göreve geldiğimizde, şu anda 206 üniversitemiz var. Üniversitemizin olmadığı il yok, 81 vilayetimizin hepsinde de üniversitemiz var. Hepsinden öte, bu ne demektir biliyor musunuz? Sen üniversiteme gelmekte şartların el vermiyor, ama ben senin çocuğuna üniversiteyi ayağına getiriyorum. Hakkâri’ye üniversite getiriyoruz, Iğdır’a üniversite getiriyoruz, Kars’a üniversite getiriyoruz, Ağrı’ya üniversite getiriyoruz; niye? Mali imkânsızlıkları sebebiyle gelemiyorlardı, ama şimdi oralarda üniversitemiz var, buralara bu işi getirdik.

Bundan sonraki adım kalite. İşte geçen Almanya seyahatimde Alman Cumhurbaşkanına sordum, dedim ki, ‘Sizin üniversitelerinizdeki öğrenci sayısı nedir?’ Verdiği cevap, değişik şeyleriyle beraber 3 milyon. Onların nüfusu bizden fazla, 82 küsur, biz 81. ‘Sizde ne kadar?’ dedi. Dedim ‘Bizde yaklaşık şu anda 8 milyon üniversite öğrencisi var. Kalitede eksiklerimiz var, ama inşallah şöyle 5 yıl, 10 yıl sonra biz kalitede de onları yakalayacak ve geçeceğiz, ben buna inanıyorum.

Ve doğrudan Cumhurbaşkanlığımıza bağlı kurumlarımızın bir kısmını da gençlerimize ve geleceğimize yönelik projeksiyonlar oluşturmak üzere ihdas ettik. Mesela Dijital Dönüşüm ve İnsan Kaynakları Ofislerimizin öncelikli hedefleri gençlerimizdir. Aynı şekilde Milli Eğitim Bakanlığımızı daha da güçlendirdik. Her alanda olduğu gibi, eğitimde de yeni yönetim sistemimizin ruhuna uygun reformlar gerçekleştireceğiz.

Eğitim yönetiminde ehliyet ve liyakat olmazsa olmazımızdır. Bakanlığın en üst yöneticilerinden okul müdürlerimize kadar tüm yönetim kademelerimizi bu anlayışla ve dış müdahalelere kapalı bir şekilde çalışır hale getireceğiz. Enerji ve birikim yüksek arkadaşlarımızla birlikte hedeflerimize çok daha hızlı bir şekilde yol alacağımıza inanıyorum. Okul yöneticiliği, bunlarla birlikte adanmışlık da ister. Okul yöneticiliği bir gönül işidir gönül, bu çok önemli. Kimse bu parametrelerin dışında bir sebeple kendine görev talep etme hakkı görmemelidir. Eğitim alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımız bizim bu süreçte en büyük yardımcılarımız olmuştur. Yeni dönemde de yürütülen çalışmalara katkı sağlamak suretiyle kendilerinden aynı fedakârlığı, aynı iş birliğini bekliyoruz.

Diğer yandan, okullarımıza ilave destekler vererek okul yöneticilerimiz ve öğretmenlerimizle velilerimizi karşı karşıya getiren uygulamaları da ortadan kaldıracağız. Okul yöneticilerimiz ve öğretmenlerimizle velilerimizi eğitim sistemimizin aynı ortak gaye için çalışan, ayrılmaz parçaları olarak görmek istiyoruz. Hedefimiz, velilerimizi yardımcı kaynak, soru bankası, özel ders, etüt ve benzeri tüm yüklerden kurtarmaktır.

Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum; lütfen çocuklarınızı merdiven altına teslim etmeyin, lütfen çocuklarınızı hafta sonu kurslar vesaire, buralara teslim etmeyin. Biz öğretmenlerimizi hafta sonu, Cumartesi-Pazar destek kurslarıyla zaten sizin emrinize veriyoruz ve bu ihtiyaridir, ama ücrete tabi değildir. Onun ücretini aynı şekilde yine devlet olarak, devletiniz olarak biz vereceğiz. Hem buradan öğretmenlerimize de belli bir artı imkân sağlayacağız, hem de çocuklarımızın bu noktadaki eksiğini gidermiş olacağız. Okul yöneticileri ve öğretmenler bu tür meşakkatlerle değil, sadece ve sadece eğitimle, öğrencilerle meşgul olacaktır.

Hep aynı şeyleri yapıp, aynı girdilerle hareket edip her defasında farklı sonuçlar beklemek akıl karı değildir. Bizim sistemin girdilerini ve süreçlerini değiştirmemiz lazım ki sonuçlar farklı olabilsin. Yeni dönem inşallah bu anlayışla eğitimi baştan sona 2023 hedeflerimize uygun şekilde ileriye taşıyacağımız bir büyük başarı hikâyesine şahitlik edecektir. Bu Vizyon Belgesinin neticelerini her yıl kademe kademe almaya başlayacak, inşallah 2023’te de yüzde 100 sonuca ulaşmış olacağız.

Şahıslarla kaim olmayan kalıcı bir program ortaya çıktığını düşünüyorum. Bu atılımla gençlerimize emanet edeceğimiz 2053 ve 2071 vizyonları için sağlam bir altyapı kurmuş olacağız. Gençler, unutmayın; geleceğin Alp Arslan’ı olmaya hazır olun ve geleceğin Fatih’leri olmaya hazır olun. 21 yaşında hangi ruh dinamizmine sahipse, siz de onu yakalamanız lazım. Bu adımla yola çıkacağız, onun için bizim çok daha büyük gönül fetihlerini gerçekleştirmemiz mümkün.

Bu düşüncelerle bir kez daha 2023 eğitim vizyonunun hayırlı olmasını diliyorum. Bu çalışmanın ortaya çıkmasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Sayın Bakanımıza ve ekibine üstlendikleri bu önemli sorumlulukta muvaffakiyetler diliyorum, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.