2018 8’inci Dönem Uzman Erbaş Komando Kursiyerlerinin Bröve Takma Töreninde Yaptıkları Konuşma

12.10.2018

Değerli komutanlarımız,

Bugün brövelerini takacak olan kıymetli uzman erbaş komandolarımız,

Kıymetli misafirler,

Saygıdeğer veliler;

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Terörizmle Mücadele Eğitim ve Tatbikat Merkez Komutanlığımızda 2018/8. Dönem olarak kurslarını tamamlayan uzman erbaş komandolarımızın her birini tebrik ediyorum. Komandolarımıza Kara ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızdaki görev yerlerinde başarılar diliyorum.

Bu gençlerimizi vatana, millete, ordumuza değerli birer evlat olarak yetiştiren ailelerimize şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Rabbimden bu evlatlarımızı görev yapacakları her yerde korumasını, muhafaza etmesini, daima muzaffer eylemesini niyaz ediyorum.

Isparta’daki bu eğitim merkezi, sınırlarımız içinde ve dışında nice kahramanlıklara imza atan komandolar yetiştirmiş müstesna bir kurumdur. Teröristlere ve onlarla işbirliği yapan yerli-yabancı tüm güçlere adeta dünyayı dar eden komandolarımız her zaman olduğu gibi bugün de bizim gururumuzdur.

Dünyada savaşların klasik düzenden asimetrik düzene geçtiği bir dönemde en büyük görev, komandolarımıza düşüyor. Çünkü komando demek, her hal ve şart altında düşmanın üstesinden gelen, bunun için ihtiyaç duyulan tüm eğitimlere ve donanımlara sahip kişi demektir.

Biliyorsunuz bu yıl Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın kuruluşunun 2227. yılını geride bıraktık. Dünyanın en eski düzenli ordusunun sahibi bir ülke olarak her gencimizi potansiyel birer komando adayı olarak görüyorum. Nitekim tarih boyunca milletimizin başı ne zaman sıkışsa erkeğiyle-kadınıyla 7’den 70’e hep birlikte mücadeleye katılmış bir halkız. Çanakkale’den Doğu-Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde işgal hareketlerine ve Kurtuluş Savaşımıza kadar bugün bunun pek çok örneğini gördük.

En son 15 Temmuz’da millet olarak topyekun kıyama kalktık. Bağımsızlığımıza, bayrağımıza, ezanımıza, geleceğimize göz diken FETÖ ihanet çetesi mensuplarını, darbeye kalkıştıkları gecenin karanlığına hamdolsun hep birlikte gömdük. İçindeki hainleri temizleyen kahraman ordumuz o günden beri zaferden zafere koşuyor. Yurt içinde terör örgütü mensuplarına tarihlerinde görmedikleri darbeleri vuruyoruz. Aynı şekilde sınırlarımız dışındaki hiçbir terörist kendini güvende hissetmiyor. Çünkü biliyorlar ki bir gece ansızın gelebiliriz.

Bununla kalmadık, Irak’ta, hemen yanı başımızda oynanan oyunu bozduk. Suriye’de sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridorunu Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve İdlib operasyonlarıyla bozduk. İnşallah çok yakında bugün burada brövelerini takan komandolarımızın da desteğiyle Fırat’ın doğusundaki terör yuvalarını da darmadağın edeceğiz. Çünkü biz işte şu göklerde dalgalanan bayrağımızın destanını okuyarak büyüdük. Şimdi de yine onun destanını yazmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Ecdadımızın mirasına sahip çıkarak bu kutlu bayrağın dalgalandığı her yeri zulümden, kederden, acıdan, korkudan uzak bir eman yurdu haline getirene kadar durmayacağız. Bu konuda en büyük güvencemiz, sizlerin cesareti ve kahramanlığıdır. Ne diyor şair:


“Yaprak yeşilindeyken, su mavisindeyken gücünüz

Memleket sizden çoğalmakta.

Yükselmemiş midir göğe karşı,

Kelime-i şahadetler yer yer,

Bütün soluğunuz bu toprakta.

Adınız tek.

Adınız bir milletle ayakta.

Kimi vatan der

Kimi Mehmetçik,

Yaşamanız bu toprakta.”

Evet, nüfus kağıtlarınızdaki isimleriniz farklı olabilir, ama milletimizin gönlünde sizler Mehmetçiksiniz. Bu ordunun en yüksek rütbeli subayından rütbesiz erine kadar tamamının adı Mehmetçiktir, yani küçük Muhammed.  Mehmetçik demek vatan demektir, bayrak demektir, ezan demektir. Şanlı mazimiz ve aydınlık geleceğimiz demektir. Sizlerin işte bu şuurla görev yapacağınıza inanıyorum.

Sevgili Mehmetçikler, değerli anneler-babalar;

Elbette her görev önemlidir, her vazife kutsaldır. Ama şahsımın ve inanıyorum ki milletimizin tamamının nezdinde askerlik, polislik, jandarmalık görevlerinin ayrı bir yeri vardır. Kendi canını ülkesinin ve milletinin bekasının üzerinde tutan bu mesleklere talip olmak öyle her babayiğidin harcı değildir.

Bedelli olarak veya başka yöntemlerle fiilen askerlik yapmadan bu süreci geride bırakanlar çok büyük kayıpta olduklarını bilmelidirler. Nüfusumuzun arttığı, buna karşılık ordumuzun mevcudunun sabit kaldığı, hatta azaldığı bir durumda elbette yığılmaları önlemek için bu tarz uygulamalara ihtiyaç vardır. Önemli olan, milletimizin ruhundaki o askerlik sevgisini ve kabiliyetini canlı tutmaktır.

Bizim çocukluğumuzda mazeretsiz yere askerliğini yapmayanlar adeta adam yerine konmaz, toplumdan dışlanırlardı. Hele savaş dönemlerinde asker kaçakları hainler olarak görülür, diğer tüm suçlulardan daha farklı bir muameleye tabi tutulurdu. Tabii günümüzde askerlik mesleği giderek daha karmaşık bir uzmanlık alanı, tecrübenin önemli hale geldiği bir uğraş haline dönüşmeye başladı. Öyle 1-1,5 aylık eğitimle bu uzmanlığı edinebilmek, tecrübeyi kazanmak pek mümkün değildir. Kabiliyetli gençlerimiz hızlı bir şekilde bu seviyeye gelseler bile bir süre sonra terhis olup gittikleri için özellikle operasyonların yoğunlaştığı dönemlerde sıkıntı çekilebiliyordu.

Bunun için Türk Silahlı Kuvvetlerimizi hızla profesyonel bir yapıya kavuşturmaya çalışıyoruz. Şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerinde jandarma ayrıldıktan sonra yüzde 60 yükümlü, yüzde 40 kadrolu şeklinde bir oran ortaya çıktı. Hedefimiz, kahraman ordumuzu günümüzün ihtiyaçlarına uygun şekilde her alanda en ileri uzmanlık vasıflarına sahip bir personel yapısına ulaştırmaktır.

Bugün göreve başlayan 4 binin üzerindeki uzman erbaşımızla profesyonelleşme yolunda önemli bir adım daha atmış oluyoruz. Ordumuzun tamamı profesyonel olsa bile her Türk evladının temel askerlik eğitiminden geçmesini ve peygamber ocağı dediğimiz kışlalarımızın havasını teneffüs etmesini önemli görüyorum. İnşallah ileride o aşamaya geldiğimizde tüm bu hususlarda gereken kararlar verilecek ve adımlar atılacaktır. Şu anda bedelli askerlik yapanların 3 hafta da olsa böyle bir eğitimden geçmeleri bu bakımdan isabetli olmuştur.

Değerli kardeşlerim;

Dnyada mücadeleler tek bir alanda yaşanmıyor. Siyasi ve ekonomik olarak hedeflerinize güvenle yürüyebilmeniz için arkanızda mutlaka ciddi bir askeri gücün bulunması gerekiyor. Eğer bu üçlü dengeyi kuramazsanız ayağınız mutlaka tökezler. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, yakın çevremizde güya dünyanın en zengin ülkeleri var; ama siyasi ve askeri güçleri olmadığı için itibarları da yok. Aynı şekilde jeopolitik olarak kritik bir siyasi aktör oldukları halde diğer şartları sağlayamadıkları için sürekli birilerinin güdümüne girmek zorunda kalan ülkeler bütünüyle bulunduğunu görüyoruz. Kağıt üzerinde çok büyük asker ve silah sahibi olup da ekonomik ve siyasi yetersizlikleri sebebiyle sürekli istiskale maruz kalan ülkeler de mevcut.

Türkiye, gerisindeki büyük devlet geleneği ve medeniyet birikimiyle tarihinin her döneminde her üç alanda da ayakta kalmaya önem vermiş bir ülkedir. Buna rağmen gerçekten sıkıntı çektiğimiz, geriye doğru baktığımızda üzüntüyle takip ettiğimiz dönemler yaşamadık mı? Elbette yaşadık. Ama herkesten farklı olarak bu durumu bir kader olarak kabullenmedik. Hep daha ileriye gitmek, hep daha büyük hedeflere ulaşmak için çalıştık, mücadele ettik. Her ne kadar Türkiye’nin son iki asırdaki kalkınma hamleleri hep içeride kurulan tuzaklarla yavaşlatılmış olsa da, hamdolsun millet olarak bu azmimizden hiç vazgeçmedik.

Ülkemizin geldiğimiz 16 yılı siyasi, ekonomik ve elbette askeri olarak tarihi atılımları gerçekleştirdiğimiz bir dönem oldu. Bugün ülkemiz dost-düşman herkes tarafından bölgesel ve küresel bir güç olarak kabulleniliyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin, Türkiye’nin artan itibarına ve milletimize dönük samimi sevgiye şahit olabilirsiniz.

Ekonomide son dönemde birtakım spekülatif ataklara maruz kalmış olsak da, bütün bunlar dünyanın satın alma paritesine göre en büyük 13’üncü, milli gelire göre 17’nci ülkesi olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Rabbimizin “sizin hayır gördüklerinizde şer, şer gördüklerinizde hayır vardır” emri mucibince, ülkemize ulaştırılmaya çalışılan bu şerri inşallah kısa sürede hayra tebdil edeceğiz. Gereken tedbirleri aldık, hazırlıkları yaptık, olumlu neticelerini de şimdiden görmeye başladık.

İşin askeri yönüne gelince; Türk Silahlı Kuvvetlerimiz darbe girişimi gibi son derece ağır bir travma yaşamasına rağmen, ardı ardına gerçekleştirdiği büyük operasyonlarla gücünü bir kez daha ispat etmiştir. Birilerinin artık ayağa kalkamaz hale getirdiklerini sandığı Türk Silahlı Kuvvetlerinin nasıl gerçek gücüne kavuştuğunu görenler hala şaşkınlıklarını üzerlerinden atamadılar. Görüldüğü gibi, birileri milletimizin moralini bozmak için senaryolardaki figüranlık rollerinden vazgeçmiyor olsa da Türkiye 2023 hedeflerine doğru yürümeye devam ediyor.

Değerli kardeşlerim;

Türkiye, yakın tarihinde gerçekleştirdiği büyük reformlar ve dönüşümlerle çok hayati bir tercihte bulunmuştur. Gençlerimize 2053 ve 2071 vizyonlarımızı emanet ederken, bunu sadece kuru bir belagat olarak ifade etmiyoruz. Biz, yeni nesillere, yönetim sisteminden uluslararası ilişkilerine kadar her alanda yıllardır içine sıkıştırılmaya çalışıldığı, kabukları kıran, kendisine yepyeni bir geleceğin kapılarını aralayan bir ülke bırakıyoruz. Kendi çocukluğumuzla, ilk gençlik yıllarımızla, hayat merdivenleri tırmandığımız dönemlerle bugünü karşılaştırdığımızda, Allah’a binlerce kez hamt edeceğimiz bir seviyeye geldiğimizi görüyoruz; hamdolsun nereden nereye.

Günlük, haftalık, aylık, hatta yıllık sayılabilecek olumsuzlukların bu güzel manzarayı bozmasına izin vermeyeceğiz. Önümüze çıkartılan engeller ne olursa olsun, ya bir yol bulacak, ya bir yol yapacak ve onu mutlaka aşacağız. Siyasette bunu yapacağız. Ülkemize verdikleri sözleri gerçekten çok komik sebeplerle tutmayanlara, yine çok komik sebeplerle bize yaptırım uygulamaya kalkanlara asıl kaybedenin kendileri olduğunu göstereceğiz. Ekonomide bunu yapacağız; bize kapatılan her kapıya karşılık 10 kapıyı açarak, bize çıkartılan her zorluğa karşılık 10 kolaylığı devreye sokarak yatırımlarımızı sürdürmeye, ekonomimizi büyütmeye devam edeceğiz.

Askeri alanda bunu yapacağız; savunma sanayimizi güçlendirerek, askerlerimizi en iyi eğitimle yetiştirerek, sahada cesaret ve vicdan timsali olarak varlığımızı yaygınlaştırarak hedeflerimize yürüyeceğiz. Bunun için her birimizin kendi alanımızda işimizi en iyi şekilde yapması gerekiyor. Cumhurbaşkanı olarak şahsım işini iyi yapacak. Kışlaları ve araziyi titreten komandolar olarak sizler işinizi iyi yapacaksınız. Sanayicisi, tüccarı, esnafı sanatkârı işini iyi yapacak. İşte böylece hep birlikte ülkemizi şaha kaldıracağız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Sözlerimi Mehmet Akif Ersoy’un o güzel asker duasının şöyle kısa bir özetiyle bitirmek istiyorum:

 “Yılmam ölümden, yaradan, askerim;

Orduma, ‘gâzî’ dedi Peygamberim.

Âmin! desin hep birden yiğitler.

Türk eriyiz, silsilemiz kahraman...

Müslümanız, Hakk’a tapan Müslüman.

Âmin! desin hep birden yiğitler.

Millet için etti mi ordum sefer,

Kükremiş aslan kesilir her nefer,

Âmin! desin hep birden yiğitler.

«Allâhu ekber! » gökten şehidler.

Âmin! Âmin! Allâhu ekber! Allâhu ekber!”

Evet, milleti için sefer eden, her biri kükremiş aslan kesilen bu kahraman ordunun tüm mensuplarını işte bu dualarla selamlıyoruz.

Korku nedir bilmeyen, engel tanımayan, çelik pençeli, aslan yürekli, her yerde ve her durumda vazifeye hazır komandolarımıza görev yerlerinde başarılar diliyorum. Bu güzel evlatları ülkemize hizmet edecek çağa getiren ailelerimize bir kez daha şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.