Aziz Kardeşim Cumhurbaşkanı İlham Aliyev,
Azerbaycan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kahraman mensupları,
Kıymetli davetliler, hanımefendiler, beyefendiler,
Çok değerli Bakülü kardeşlerim;
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum. Nazik daveti ve misafirperverliği için Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’e şükranlarımı sunuyorum. Hanımefendiye şahsım ve eşim adına da kalbi selam ve saygılarımı bildiriyorum.
Sözlerimin hemen başında Azerbaycan’ın bağımsızlığı için toprağa düşen tüm şehitlerimizi tazimle yad ediyor, kendilerine Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Onlar fedakârlıkları ve cesaretleriyle geride, nesilden nesile gururla anlatılacak şanlı bir destan bırakarak Türkiye ve Azerbaycan’ın ebedi kardeşliğinin de nişanesi oldular.
Bizler dünyanın 34 farklı ülkesinde 78 ayrı şehitliği olan bir ülkeyiz. 1132 şehit mezarıyla Azerbaycan, Türkiye’den sonra en fazla şehitliğimizin ve şehit mezarımızın bulunduğu ülkedir. Burada koyun koyuna yatan şehitlerimiz, aynı zamanda ülkelerimiz arasındaki kader ortaklığının da timsalidir. Türkiye ve Azerbaycan, geçmişi bir, kültürü bir, dili bir, dini bir iki kardeş ülkedir. Bizler büyük şair merhum Bahtiyar Vahapzade’nin o güzel ifadesiyle:
“Bir ananın iki oğlu,
Bir amalın iki kolu.
O da ulu, bu da ulu
Azerbaycan – Türkiye.
Dinimiz bir, dilimiz bir,
Ayımız bir, yılımız bir,
Aşkımız bir, yolumuz bir
Azerbaycan – Türkiye.
Birdir bizim her halimiz
Sevincimiz sıkıntımız.
Bayraklarda hilalimiz
Azerbaycan – Türkiye.
Ana yurtta yuva kurdum,
Ata yurda gönül verdim.
Ana yurdum, ata yurdum
Azerbaycan – Türkiye.”
Evet, Türkiye ile Azerbaycan bu mısralarda tecessüm eden kardeşliğin en güzel örneğidir. İşte biz bugün burada sadece Kafkas İslam Ordusu ve Azerbaycanlı kardeşlerimizin destanlı mücadelesiyle Bakü’nün zulümden kurtuluşunun 100. yıldönümünü kutlamıyoruz. Bizler aynı zamanda aziz şehitlerimizin bizlere emaneti olan “iki devlet, bir millet” diyerek sembolleştirdiğimiz ‘kemik kardeşliğimizi’ de idrak ediyoruz.
Değerli kardeşlerim;
Burada bir gerçeğin altını hemen çizmekte fayda görüyorum; 15 Eylül 1918 yılında şu an üzerinde bulunduğumuz topraklarda yaşanan savaş asla sıradan bir hadise değildir. Bir asır önce burada verilen mücadele bizim kardeşliğimizin, dostluğumuzun, birlik ve beraberliğimizin de sembolüdür. Geçmişi bilmeden bir asır önce Nuri Paşa ve askerlerinin ta binlerce kilometre öteden Bakü ve Gence’ye koşmalarının sebeplerini anlamadan Azatlık Meydanı’ndaki şu dayanışma tablosunun manasını da kavrayamayız. Bundan bir asır önce kardeşlerimizin işgal altında çektiği zulüm öyle boyutlara ulaşmıştır ki Nuri Paşa Gence’ye geldiğinde Azerbaycanlı çocuklar hep bir ağızdan mutluluklarını şöyle dile getirmiştir:
“Salon gelir yan gelir
Genceliye şan verir
Gence'nin civanları
Bakü diye can verir.”
Azerbaycan’ın meşhur Laleler Türküsünün hüzünlü hikayesi de, aynı şekilde çekilen çilelerin ve Kafkas İslam Ordusu’nun gönüllerde sebep olduğu inşirahın timsalidir. Gence bölgesine intikal eden binlerce asker, başlarındaki kırmızı fesleri ve püskülleriyle uzaktan gelincik tarlasını andıran bir görüntü oluşturur. Gelincik, Azerbaycan Türkçesinde lale demektir. Bunun üzerine şair Telman Hacıyev hissiyatını dizelere şöyle döker:
“Yazın evvelinde Gence çölünde
Çıhıblar yene de dize laleler
Yağışdan ıslanan yaprağlarını
Seribler dereye düze laleler
Meylim üzündeki gara haldadır
Hicranın elaci ilk vüsaldadır
Ne vahdır aşığın gözü yoldadır
Bir gonağ gelesiz bize laleler.”
Nuri Paşa’nın ve Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü ve Gence’ye gelişi Azerbaycanlı kardeşlerimiz arasında işte böyle bir heyecanla işte böyle büyük bir umuda vesile olmuştur.
Değerli kardeşlerim;
Bugün 15 Eylül 1918 tarihinde kazanılan bu büyük zaferi küçük, önemsiz göstermeye çalışan bazı çevreler olduğunu biliyoruz. Buna teşebbüs edenler o dönemde aldıkları ağır yenilginin utancını hala unutamayanlardır. Osmanlı’nın imzaladığı Mondros Ateşkes Anlaşması maalesef bu çevrelere fırsat vermiş ve Kafkas İslam Ordusu’nun bu topraklardan çekilmesine yol açmıştır. Bundan daha acısı, o dönemde aynı çevreler Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin yok olması için de her türlü gayreti sarf etmişlerdir. Maalesef bağımsızlığının ilanından 22 ay sonra bunda başarılı da olmuşlardır. Kafkas İslam Ordusu’nun ve Azerbaycan Ordusu’nun 1918 yılında buradaki gerçekleştirdikleri harekâtlar o dönemde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü sağlayarak bugünkü bağımsızlığının da temelini atmıştır.
Azerbaycan’ın 1991 yılında bağımsızlığını yeniden kazanmasından sonra onu ilk tanıyan devletin Türkiye Cumhuriyeti olması asla tesadüf değil ‘kemik kardeşliği’mizin tabii sonucudur. Türkiye olarak bağımsızlığının ilk dönemlerinden başlayarak Azerbaycan’a elimizden gelen her türlü desteği verdik, vermeye devam edeceğiz. Bugün Türkiye, Azerbaycan’ın sadece siyasi ve askeri değil aynı zamanda ticari, ekonomik, kültürel ve diğer bütün alanlarda en önemli ortağı konumundadır. Bağımsızlıktan bu yana Türkiye’de eğitim almış Azerbaycanlıların sayısı 125 binin üzerindedir. Halen 15 binden fazla Azerbaycanlı öğrenci Türk üniversitelerinde tahsil görüyor. Askerlerimiz ortak tatbikatlar gerçekleştirirken Afganistan gibi dünyanın değişik bölgelerinde birlikte faaliyet gösteriyor. Hiç şüphesiz bu başarılarda ümummilli lider Haydar Aliyev’in vefatına kadar sergilediği dirayetli liderlikle aziz kardeşim İlham Aliyev’in gayretlerinin çok büyük bir payı vardır.
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, TANAP gibi müştereken hayata geçirdiğimiz projeler tüm bölgeye damgasını vuruyor. Türkiye, Azerbaycan’daki en büyük yatırımcılardan biridir. İnşallah Azerbaycan da çok yakında Türkiye’de aynı konuma gelecektir.
Öte yandan bütün bu ilerlemelere rağmen yaptıklarımızı hiçbir zaman yeterli görmedik, görmeyeceğiz. Önümüzde çok daha büyük görevler bizleri bekliyor. Bize düşen, aramızdaki bağları daha da sağlamlaştırarak gelecek kuşaklara güçlü bir miras bırakmaktır. Bize düşen, binlerce şehidimizin kanıyla yoğrulan bu dostluğu ilelebet payidar kılacak projeleri hayata geçirerek bir millet, iki devlet şiarımıza uygun şekilde her alanda işbirliğimizi derinleştirmektir.
Sayın Cumhurbaşkanı, kıymetli dostlarım;
Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, gururu bizim gururumuz. Derdi, sıkıntısı, problemi de bizim problemimizdir. Azerbaycan ağlarsa biz ağlarız. Azerbaycan sevinirse biz seviniriz. Azerbaycan’ın en büyük sıkıntı kaynağı olan Yukarı Karabağ bizim için de aynı derecede sıkıntı kaynağıdır. Türkiye olarak problemin çözümü için Azerbaycan’ın ortaya koyduğu çabaları sonuna kadar desteklemeyi sürdüreceğiz. Yıllardır vatan hasretiyle hayatlarını sürdüren 1 milyondan fazla kardeşimizin artık gözyaşları dinsin istiyoruz.
Kardeşimizin topraklarının yüzde 20’sini işgal altında tutanların, 1 milyondan fazla kardeşimizi öz yurduna dönmekten alıkoyanların bizden sınırlarımızı açmamızı beklemeleri boşunadır, beyhudedir. Türkiye’nin bu konuda tavrı bellidir, nettir, kesindir. Bu meselede öncelikle adım atması gereken işgalcilerdir; 1 milyon kardeşimizin yüreğini memleket özlemiyle yakanlardır. Elbette biz bütün komşularımızla iyi ilişkiler kurmayı ve sürdürmeyi istiyoruz. Ancak Yukarı Karabağ sorununun çözülmesi, Ermenistan’la ilişkilerimizin düzelmesinin olmazsa olmaz şartıdır, bu böyle bilinmelidir. Bundan sadece 25 sene önce Hocalı’da yaşananların, Yukarı Karabağ’da katledilenlerin hesabını vermeyenlerin, katilleri kahraman ilan edenlerin bize verebilecekleri hiçbir tarih dersi yoktur.
Türk askeri, bugün burada Azerbaycan ile omuz-omuza bundan tam 100 yıl önce birlikte kazanılan büyük zaferin yıldönümünü kutluyor. Bu kutlamalar gelecek nesillere bırakabileceğimiz en büyük armağandır. Bir asır önce bu topraklarda binlerce şehidimizin kanıyla yazılan destanın unutulmasına ve unutturulmasına asla fırsat vermeyeceğiz. Her iki ülkenin gençlerinin de ortak tarihimizden ve bugünkü kutlamalardan alacak dersleri olduğuna inanıyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bu büyük zaferi bizlere armağan eden Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin ve Bağımsız Azerbaycan Ordusu’nun tüm kurucularını, Kafkas İslam Ordusu’nun Azerbaycan’a gönderilmesini sağlayan Enver Paşa’yı, bu muzaffer ordunun komutanı Nuri Paşa’yı rahmetle yâd ediyorum. Kafkas İslam Ordusu’nun bütün komutanlarına, her bir mensubuna ve özellikle bu topraklar uğruna hayatını feda eden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Tekrar bu muhteşem organizasyonu gerçekleştiren kardeşim İlham Aliyev’e ve ekibine şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Rabbim bizi şehitlerimizin yolundan ayırmasın diyorum. Sizlere de saygılar sunuyorum. Bu büyük yıldönümü hem Azerbaycan Cumhuriyeti’ne, hem Türkiye Cumhuriyeti’ne, hem de Türk milletinin tüm fertlerine kutlu olsun. Allah’a emanet olun.