İnegöl Hacı Sevim Yıldız Mesleki Eğitim Kampüsü’nün Açılış Töreninde Yaptıkları Konuşma

22.10.2016

Sevgili Bursalılar,

Kıymetli İnegöllüler,

Aziz kardeşlerim;

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle muhabbetle selamlıyorum. 10 aylık bir aradan sonra tekrar Bursa’da bulunmaktan, bu vesileyle İnegöl’de sizlerle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Bursa, şehirlerden bir şehir değildir. Bursa, bizim de, insanlığın da, tarihin de çok önemli bir yere sahip kadim bir şehirdir. İşte bu anlayışla son 14 yılda Bursa’yı güzelleştirmek, geliştirmek, ülkemizin gözbebeği bir şehir haline getirmek için çok çalıştık. Tarihiyle, kültürüyle, yeşiliyle, sanayisiyle bölgenin lokomotifi olan bu şehre değer katacak, şehrimizi geleceğe hazırlayacak projeleri hizmete aldık.

Hamdolsun bugün Bursa’mız İnegöl başta olmak üzere tüm ilçeleriyle 14 yıl öncesine göre çok farklı bir konumda. İnegöl’ün özellikle mobilya alanında ünü Türkiye’nin sınırları dışına taşan bir üretim, pazarlama ve tasarım merkezi haline gelmiş olması bile başlı başına bir gurur kaynağıdır.

Gençler, Bursa İnegöl’üyle mobilyanın yanında tekstilde, orman ürünlerinde ve daha çok alanda ihracat rakamlarıyla birçok ilimizi geride bırakıyor. Geçen yıl İnegöl’ümüzün ihracatımıza katkısı ne biliyor musunuz? 800 milyon dolar. Dünyanın farklı ülkelerinden insanlar, işadamları ve tüccarlar Bursa’ya, İnegöl’e geliyor, burada alışveriş yapıyor. Siz başkasınız, inşallah bu atılım hamleleri önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Bunun için şimdiden bazı adımları atmamız gerekiyor.

Bir yerde üretim varsa, orada yetişmiş insan gücüne ihtiyaç da var demektir. Yetişmiş insan gücü için de mesleki eğitim kurumları gerekiyor. İşte bugün burada böyle önemli bir projenin açılışı vesilesiyle bir arada bulunuyoruz. Ben özellikle yaklaşık 61 milyon liralık bir bütçeyle inşa edilen ‘Hacı Sevim Yıldız Mesleki Eğitim Kampüsü’ denmiş, ben eğitim-öğretim külliyesi diyorum, eğitim-öğretim külliyesinin resmi açılışını gerçekleştiriyoruz.

Türkiye’de ne yazık ki öğretim var, ama eğitimde sıkıntı var. Onun için şimdi burası, bu külliye hem öğretim verecek, hem eğitim verecek. Ve az önce Mehmet Bey bir şey söyledi, burada 5 bin öğrenci olacaktı dedi, şimdi burada 3 bin öğrenci var. Ama bunu engelleyenlere yuh olsun. Şimdi inşallah bu yeni dönemde bunu süratle telafi edeceğiz. Onlar da bu işin hesabını veriyorlar zaten. Tabii buranın bir güzelliği daha var, 305 bin metrekare alanda kurulan 26 binadan oluşan bu külliye, gerçekten muhteşem bir eser. Her zaman diyoruz ya; eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Şimdi Mehmet Bey inşallah bu eserleriyle anılacak ve buralardan yetişen gençlerimiz onları inşallah ebedi âlemde de hayırla yad edecek.

Bünyesinde 4 ayrı mesleki ve teknik Anadolu lisesiyle, 1 adet spor lisesiyle, 3 adet 450 kişilik pansiyonuyla, mesleki liseleri içinde modern atölyeleriyle, yemekhaneleriyle, konferans salonuyla, amfi tiyatrosuyla ve spor tesisleriyle İnegöl örnek bir tesise kavuştu. Şimdi bu tesis, Türkiye’de bir örnek, inşallah yurt dışına da örnek… Tüm ihtiyaçların düşünüldüğü bu kampüste, bu külliyede öğrencilerimiz farklı mesleki branşlarda eğitim-öğretim görecekler. İnegöl’ümüzün öncelikle ihtiyaç duyduğu tüm sektörlere bu eğitim-öğretim külliyesi inşallah kalifiye personel yetiştirecek. 6 bin öğrencinin aslında eğitim-öğretim alabileceği bir yapı da var burada. İlk etapta 5 bin, inşallah ondan sonra bunu daha da artırmamız lazım. Bu eserin İnegöl’ümüze, ülkemize hayırlı olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Tabii bu külliyenin önemli bir özelliği de; 61 milyon liralık maliyetinin tabii ki neredeyse tamamına yakınının hayırseverimiz tarafından karşılanmış olmasıdır. ‘Bilgi güçtür’ anlayışıyla bu eserin ilçemize kazandırılmasına vesile olan Starwood firmasına, firmanın sahibi Sayın Mehmet Yıldız’a, projenin hayata geçmesinde katkısı olan, desteği olan Valiliğimize ve Büyükşehir Belediyemize de teşekkür ediyorum.

Bu dünyada bir insana ölümünden sonra isminin hayırla yad edilmesini sağlayacak eser bırakmaktan daha büyük bahtiyarlık yoktur. İşte o hayırlı bir evlattır, hayırlı bir bu şekilde eserlerdir. Çünkü bu ne yapıyor? İnsanlığa hizmet veriyor. Ve bunlar yaşadığı sürece buradan oluk oluk hayır nereye akacak? Evet, Yıldız ailesinin hanesine akacak. Sayın Mehmet Yıldız tarafından inşa edilen bu eğitim-öğretim külliyesinin tüm şehirlerimizdeki, tüm ilçelerimizdeki hayırseverlerimize de örnek olmasını diliyorum. Her şeyi devletten bekleyen değil, devletiyle birlikte ülkesini kazandırmak için gayret gösteren tüm vatandaşlarımıza, işadamlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Değerli kardeşlerim;

Atalarımız ne demiş? ‘Akan su yosun tutmaz.’ Biz de durmadan, duraksamadan yolumuza devam ediyoruz. Türkiye, teröre, bölgesindeki istikrarsızlığa, çatışmalara, sabotaj girişmelerine rağmen 2023 hedefleri istikametinde yürüyor. Osman Gazi Köprüsü kuruldu, İznik’e kadar da köprüden geçip hamdolsun geldik. İznik neresi? Bursa’nın tarihi öneme sahip bir ilçesi. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, dev bir proje, hizmete aldık. Şu anda o da çalışıyor mu? Avrasya Tünelini de Aralık ayının inşallah 20’sinde, en geç 26’sında hizmete alıyoruz. İşte İnegöl’de olduğu gibi bu ülkenin sanayicisi, esnafı, ticaret erbabı, güvenlik görevlisi, emekçisi, ev kadını, velhasıl 7’den 70’e tamamı adeta bir seferberlik ruhuyla çalışıyor.

Maruz kaldığımız bunca ihanete, saldırıya rağmen vakarımızı, soğukkanlılığımızı, cesaretimizi, kararlılığımızı asla kaybetmedik. İçeriden ve dışarıdan bizi hedef alan ekonomik tuzaklara rağmen hedeflerimizden sapmadık, geriye düşmedik. Böyle bir başarı örneği ortaya koymak, dünyada pek az milletin harcıdır. Bizim yaşadığımız hadiselerin onda 1’ini yaşamayan ülkelerin ne hallere düştüklerini görüyoruz. Birkaç bin, hatta birkaç yüz mülteci kapılarına dayandı diye Avrupalı devletlerin öncülüğünü yaptıkları değerleri nasıl ayaklar altına aldıklarına hep birlikte şahit olduk. Türkiye’de şu anda 3 milyon mülteci var, biz feryat etmedik. Ya ne dedik? Üzerlerine varil bombaları atılan, misket bombaları atılan bu insanlara bizim kapımız açıktır. Niye? Biz yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevdik. Onun için bu insanları o bombalara teslim edemezdik. Ama batının böyle bir derdi var mı? Yok. Şu ana kadar STK’larla beraber yaklaşık 25-26 milyar dolar harcadık, yılmadık. Veren el alan elden hayırlıdır dedik. İşte burada hep beraber bir şey söyleyeceğiz, buna hazır mısınız? Bizi buraya getiren nedir?

Bir; tek millet. Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Abhaza’sıyla, Roman’ıyla, 80 milyonuyla tek millet... Birbirimizi Allah için seveceğiz. İki; tek bayrak. Bayrağımızdan başka bayrak tanımıyoruz. Rengi şehidimizin kanı, hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız şehidimizin ta kendisi. Unutmayın, her yıldız bir şehittir.

Üç; tek vatan. Vatanımızın üzerinde kimse operasyon düşünmesin. 780 bin kilometrekareyle tek vatan. İşte şu anda Güneydoğu’da, Doğu’da hala çılgınlık içinde olan teröristler var. Bölücü terör örgütü, nereye kaçarsanız kaçın, inlerinize kadar sizi kovalayacağız, kovalıyoruz. Artık terör eylemi olduktan sonra değil olmadan o bataklığı kurutmak suretiyle bu vatanı inşallah refaha, huzura kavuşturacağız. Onun için de durmak yok.

Şehitlerimiz var, şehit veriyoruz; eyvallah. Ama ben şuna inanıyorum: Bizim şehidimiz büyüktür. “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda. / Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda” diyerek o teröristlerin üzerine gidiyorlar. Hamdolsun bu değerlere sahip olan bir millet ne bölünür, ne yıkılır; bunu böyle bilin.

Yıllardır bize insanlık dersi verenlerin, insan hakları ve demokrasi karnesi hazırlayanların kendileri en temel insani vazifelerini yerine getiremiyorlar. İşte ‘Türkiye’ye destek vermemiz lazım, Suriyeli mültecilerle ilgili yeter ki bize gelmesinler deyip bizim destek vermemiz lazım’; ne oldu, verdiler mi? Aldatıyorlar, dürüst değiller. Verseniz de-vermeseniz de biz 6 yıldır nasıl bu işi götürdüysek bundan sonra da götüreceğiz. Rabbim bereketini veriyor.

Bakınız Batıda birçok ülke şu an faşist partilerin yabancı düşmanı akımların kontrolüne girme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Teröristlerin adlarını, kimliklerini bahane ederek tüm Müslümanlara yönelik ırkçı politikalar uygulayan ülkeleri esefle takip ediyoruz. Batılı ülkeler ellerindeki geniş imkânları mağdurların ihtiyaçlarını karşılamak için değil, bu insanları sınırları dışında ölüme terk etmek için kullanıyor.

Suriye’de 6 yıldır yaşananları hepimiz çok iyi biliyoruz. 600 bin insan terör örgütleriyle devlet terörünün kurbanı oldu. Buna ses çıkarmayanlar bakıyorsunuz, işte ‘efendim Dabık’ta şu kadar PYD’li-PKK’lı ölmüş, yok bilmem şurada şu kadar ölmüş.’ 600 bin tane insanın ölümüne sesiniz çıkmıyor, Dabık’taki PYD’li, PKK’lı teröristleri savunuyorsun. DEAŞ’lı teröristler de var bunların içinde, PYD’lisi de var, PKK’lısı da var, YPG’lisi de var, hepsi birbirinin aynı, al birini vur öbürüne.

Benim Gaziantep’imde bir kına töreninde 14 yaşında bir çocuğa Messi’nin forması giydirilecek, Messi’yi seviyormuş, üzerine bomba bağlanacak, patlatılacak, benim 56 kardeşim orada şehit olacak, 100 tane yaralı var; ve bunlar hala utanmadan, sıkılmadan ‘niçin bunların üzerine gidiyorsunuz’ diyor. Gideceğiz, çünkü onların annelerinin gözyaşı bizi boğar, onların kanı yerde kalmayacak. Yasin Börü’nün kanı da kalmayacak, üzerine üzerine gideceğiz.

Kardeşlerim;

Bu konuda düşüncemi bilmeniz lazım. Parlamentoda idam konusu gündeme gelip Genel Kuruldan geçtiği anda Cumhurbaşkanı olarak ben buna onayımı veririm, bunu açıkladım. Bazı Batılılar ‘bunu siz niçin dillendiriyorsunuz’ diyor.  Ne olacaktı? Sizden mi izin alacağız? Bugüne kadar on binlerce şehidimin kanı yerde mi kalacak? Bugün dünyanın büyük bir kesiminde hala idam uygulaması var. Dolayısıyla biz o şehidimizin kanını yerde bırakamayız. Eğer Parlamentomuz bu kararı verirse ki, 80’li yıllarda zaten bizde idam kalktı, yeniden bu geriye avdet edebilir.

Kardeşlerim;

Bakınız Suriye’de 12 milyondan fazla Suriyeli evini, köyünü, şehrini terk etti. Bunlardan 5 milyonu ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Halep gibi geçmişte bize ait olan topraklar, İslam medeniyetinin kadim şehirleri yıkıldı. Kütüphaneler, medreseler, hastaneler enkaza döndü. Acımasızca vuruyorlar. Aynı şekilde Irak’ın kadim şehirleri, geçmişte Kerkük bizimdi, Musul bizimdi. Şimdi ben Misakı Milli dedim diye rahatsız oldular, ya niye rahatsız oluyorsunuz? Ben tarih dersi veriyorum ya, anlayın. Bu işin tarihinde bu var. Gazi Mustafa Kemal’in de Misaki Milliyi istikamet olarak gösterişi yok mu? Var. Eee? Niye birilerinin sesi çıkmıyor, niye rahatsız oluyorlar? Biz milliyiz, biz yerliyiz, biz vatanseveriz, biz milliyetperveriz; farkımız bu.

Onun için 2003’ten bu yana izlenen yanlış ve kasıtlı politikaların beslediği etnik ve mezhepsel taassup sebebiyle bölge ölüm tarlalarına dönüştü. Peki, Batılı ülkeler bugüne kadar Irak için, Suriye için ne yaptılar? Koca bir hiç. Kendileri hiçbir şey yapmadıkları gibi, bizim gibi samimiyetle bölgeye el uzatacak olanları da engellediler. Biz Irak krizinin başından beri ülkenin anahtarının tek bir etnik ve mezhebi yapıya verilmemesi gerektiğini ifade ettik.

Suriye’de de terörün terörle temizlenmeyeceğini söyledik, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Başta müttefikimiz olmak üzere, müttefiklerimiz olmak üzere, bölgede etkinliği olan ülkelere maalesef bunları dinletemedik. Biz 3 milyon insana kapılarımızı açarken ortada görünmeyenler, konu petrol olunca, konu enerji olunca hemen başköşeyi kaptılar. Bu dramlar karşısında 3 maymunu oynayanlar fırsatlar konusunda aslan kesildiler.

Kardeşlerim;

Türkiye’yi bölgedeki gelişmelerin dışında bırakmak, ama çıkacak faturayı da üzerine yıkmak için her türlü yolu deniyorlar. Artık bu ahlaksız, bu riyakâr oyuna müsaade etmeyeceğiz. Ülkemizin güvenliğini ilgilendiren gelişmeleri tribünden seyretmeyeceğiz. Sahada ve masada olmak için uluslararası hukuk çerçevesinde ne gerekiyorsa onu yapıyoruz, onu yapacağız. Güney sınırımız boyunca bir terör koridoru oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. 911 kilometre bizim Suriye sınırımız, 350 kilometre bizim Irak sınırımız var. Ne yapacağız, seyir mi edeceğiz?

Cerablus operasyonu bu konudaki kararlılığımızın bir işaretidir. El-Rai operasyonumuz bu konudaki kararlılığımızın bir ifadesidir. Dabık, aynı şekilde. Gençler, Dabık’la ilgili Mercidabık’ı okuyun. Dabık’ın ne olduğunu o zaman daha iyi anlarsınız. Şimdi El-Bab; ‘ama oraya inmeyin’ diyorlar. Mecburuz, ineceğiz. Niye? Çünkü burada terörden arındırılmış bir bölgeyi hazırlamamız lazım. Münbiç, aynı şekilde. Koalisyon güçleri eğer beraber hareket etmeye hazır olurlarsa Rakka’da da DEAŞ’a karşı gereğini yapacağız. Ama PYD’yle veya YPG’yle beraber değil ha, Amerika, koalisyon güçleri beraber. Terör örgütlerini yanımıza almayacağız. Bunları da kendileriyle konuşuyoruz, konuşacağız. Dün Amerikan Dışişleri Bakanı buradaydı, kendileriyle ben de, Başbakanımız da, Milli Savunma Bakanımız da gerekli görüşmeleri yaptı.

Irak’ın göz göre göre mezhep temelli bir iç savaşa sürüklenmesine kayıtsız kalmayacağız. Bizim kimsenin 1 karış toprağında gözümüz yok. Kendi topraklarımızın güvenliği, oralardaki gelişmelerle yakından ilgili olduğu için sahada etkin olmaya çalışıyoruz. Bunun yanında bin yıllık kardeşlik hukukuyla birlikte yaşadığımız insanların geleceklerinin karartılmasına rıza gösteremeyiz. Diyarbakır’a, Şanlıurfa’ya, Mardin’e, Şırnak’a, Hatay’a, Antep’e, bütün buralara bakıp da iştahı kabaranların heveslerini kursaklarında bırakacak iradeye ve güce hamdolsun fazlasıyla sahibiz. İdlib’i, Halep’i, Münbiç’i, Haseke’yi, Musul’u, Kerkük’ü de, oralardaki kardeşlerimizin güvenliğini de kendimizinkinden farklı görmüyoruz. Biz hem kendi vatandaşlarımız, hem de bölgemizdeki kardeşlerimiz için sadece ve sadece barış, huzur ve istikrar istiyoruz. Geçmişten farklı olarak, bu güvenliği ve huzuru gerekirse kendi ellerimizle inşa etmekte kararlıyız.

Değerli kardeşlerim;

Bir ülkenin en büyük gücü kendi insan unsurudur. Birbirine kenetlenmiş ortak hedefler ve idealler etrafında toplanmış fertleri evvel Allah hiçbir güç alt edemez. Akif ne diyor: “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez, / Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” Bizim milletimiz tarih boyunca sıkıntılara göğüs germiş, acıları bal eylemiş bir millettir. Bu millet tüm yokluklara ve imkânsızlıklara rağmen 7 düvele meydan okumuş, ama hürriyetinden asla taviz vermemiştir. İstiklal Harbinde Anadolu’nun bir ucundan diğer ucuna kadar yayılan bağımsızlık ateşinin hamdolsun hala canlı olduğunu görüyoruz. 15 Temmuz gecesi işte buna yeniden şahit olduk. Bu millet aziz bir millet, bu millet büyük bir millet. “Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz. / Gelmişiz dünya millet, milliyet nedir öğretmişiz” bu millet öyle bir millet. Milletimiz o gece genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle, Türk’ü-Kürt’üyle göğsünü namlulara siper ederek bir kez daha özgürlüğüne sahip çıktı.

Kardeşlerim;

Bizim İstiklal Marşımız işte bu ruhtan geliyor: “Arkadaş, yurdumu alçaklara uğratma, sakın. / Siper et gövdeni dursun bu hayâsızca akın. / Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın. / Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.” İşte siz o gece göğsünüzü siper ettiniz, bu millet göğsünü siper etti. 241 şehidimiz oldu, 2194 gazimiz oldu; ama bu millet düşmedi, bu vatan düşmedi. İşte bugün hep beraber yine ayaktayız. Sizler o gece öz yurdunuzda parya olmayacağınızı, 1 dolara vatanını satan insan müsveddelerine bu ülkeyi bırakmayacağınızı gösterdiniz. FETÖ ihanet çetesinin çapulcularına sokakları, meydanları, kışlaları dar ettiniz. ‘Baş veririz, ama başımızı vermeyiz’ diyerek ülkemize, demokrasimize, sandıkta tecelli eden iradenize namerdin elini uzattırmadınız. Rabbim şehitlerimize ve gazilerimizin dökülen o mübarek kanları pahasına bu ülkeyi tekrar bizlere bağışladı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize şifalar diliyorum.

15 Temmuz gecesi Bursalı, İnegöllü kardeşlerimizin de sokakları miting meydanlarına çevirdiklerini biliyorum. Gerek o gece, gerekse yaklaşık 1 ay süren demokrasi nöbetlerinde meydanlara sığmayan siz değerli kardeşlerime şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Sizler böyle dik durduğunuz müddetçe evvel Allah kimse bu ülkeye boyunduruk vuramaz. O gece milletin kanını döken bu hainler çetesi ve onların yularını ellerinde tutanlara inşallah bundan sonra da elaman vermeyeceğiz, verdirmeyeceğiz.

Demokrasiden, hukuktan ve adaletten asla taviz vermeden adeta bir kuyumcu hassasiyetiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ancak bu hain örgüt bizim bu hassasiyetimizi dahi sulandırmaya, istismar etmeye çalışıyor. Ne diyorlar? ‘Mağduriyetim giderilsin’ diye yapılan başvurular var. Sen ne diyorsun, ne mağduriyeti? Benim 241 şehidimin ailesinin mağduriyetini kim giderecek? 2194 gazimin ailesinin, onların mağduriyetini kim giderecek? İnsan biraz edep eder, hangi yüzle gelip de bunu söylüyorsunuz? Acırsanız acınacak hale gelirsiniz.

Biz arkadaşlarımıza şunu söylüyoruz: Hukuk içinde adil bir şekilde kararınızı verin. Bütün bu başvurular, bunlar hakkında yapılan işlemlerin sayısı devam edecek, artabilir. Kardeşlerim, yeniden ülkemizi inşa ve ihya etmeye mecburuz. Dilekçelere bakıyorsunuz, hepsi adeta sanki tek bir kalemden çıkmış. Bunlar çok haysiyetsiz, bunlar çok namussuz. Aynı merkezden hala buna devam ediyorlar. Dedim ya, ‘tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet’; bunlar böyle bir şebeke. İftira atarak, yalan söyleyerek, ilgisiz insanların isimlerini ortaya atarak devletin kılı kırk yararak yürüttüğü mücadeleyi sekteye uğratmak istiyorlar. Bunlar katil oldukları kadar zalim ve acımasızlar.

FETÖ’nün tüm bu ayak oyunlarına, yurt içinde ve dışında yaptığı algı operasyonlarına rağmen umudunun her gün biraz daha tükendiğini biliyorum. Mücadeleyi sadece kendimiz ve milletimiz için değil, gelecek nesillerimizin huzurunu temin etmek, inançlarını sağlama almak için yapıyoruz. Biz nefsi değiliz, biz bu konuda hasbiyiz. Bu örgüt nefsi; insanların paralarını pullarını nasıl çekip aldılar. Bursa’dan da birçok işadamlarını nasıl köşeye sıkıştırdıklarını biliyorum. Onların da paralarını pullarını nasıl  alıp gittiklerini biliyorum.

Değerli kardeşlerim;

Bu örgüt giderek sapkınlaşan anlayışıyla inancımıza karşı da en büyük tehdittir. Adam kendini mehdi ilan etmiş, hale bak. Fakat tweet’lerde bunların vagonları, bunların uydusu durumunda olanlar, ‘o bize şahdamarından daha yakındır’ diyor. Bu ifade küfürdür küfür, bu şirktir. Bize şahdamarından daha yakın olan sadece ve sadece Rabbimizdir, başka bir şey yok.

Kardeşlerim;

Bir daha bu tarz hastalıklı yapıların toplumumuza, gençlerimize sirayet etmemesi için gereken önlemleri alıyoruz, alacağız. İşte bütün okullar, yurtlar vesaire hepsi devlete ve devletin şu anda uygun gördüğü vakıflara teslim ediliyor. Bu milletin değerlerini korumak, gençlerine sahip çıkmak, hayır geleneğini devam ettirmek için çalışan tüm vakıfların, derneklerin, gönüllü kuruluşların başımızın üzerinde yeri vardır. Gücünü tarihimizden ve geleneğimizden alan bu yapılar milli birliğimizin harcıdır, dinamosudur.

‘Eski Türkiye’ özlemiyle yanan bazı kesimlerle FETÖ’cülerin yaptığı gibi bu kurumlarımızın asla sapık anlayışlarla aynı sepete konulmasına fırsat vermeyeceğiz. Gerçekten ülkenin ve milletin hizmetinde olan müesseselerimiz, hizmet insanlarımız müsterih olsunlar. Dün olduğu gibi bugün de, yarın da hepsinin en büyük destekçisi şahsım ve arkadaşlarım olmaya devam edeceğiz. Biz yeni, büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa ediyoruz. Tek parti döneminin bakış açısıyla bunu yapamayız. ‘Eski hal muhal; ya yeni hal ya izmihlal’ diyoruz.

Son dönemde yapılan sistem tartışmalarını bu anlamda çok olumlu buluyorum. Türk siyaseti artık bu konuları konuşabilecek, tartışabilecek yetkinliğe ulaşmıştır. İnşallah 80 milyon el ele vererek, hiç kimsenin dışlanmadığı, hiç kimsenin ötekileştirilmediği geleceğin Türkiye’sini beraber kurmaya var mıyız? Bu kutlu sefere İnegöllü kardeşlerimizin de dahil olmasını, katkı ve destek vermesini bekliyorum.

Bu düşüncelerle açılışını yaptığımız Hacı Sevim Yıldız Mesleki Eğitim ve Öğretim Külliyesinin bir kez daha ülkemize, İnegöl’ümüze, Bursa’mıza hayırlı olmasını Allah’tan temenni ediyorum. Ve tüm Yıldız ailesinin geçmişlerine Allah’tan rahmet diliyorum. Hayır sahiplerine, katkı sağlayan kurumlarımıza, tüm mimar, mühendis ve yüklenici firmaya teşekkür ediyorum.

Sizlere sevgi ve saygılarımı sunuyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum, kalın sağlıcakla diyorum.