Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Otoyol Ve Bağlantı Yolları Açılış Töreninde Yaptıkları Konuşma

26.08.2016

Majesteleri,

Sayın Devlet ve Hükümet Başkanları,

Kıymetli Misafirler,

Sevgili İstanbullular,

Çok Değerli Kardeşlerim;

Hanımefendiler, Beyefendiler; sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum.

Açılışını yaptığımız Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün ve Kuzey Çevre Otoyolunun İstanbul’umuza, ülkemize, milletimize, Avrupa ve Asya kıtalarına, tüm insanlığa hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum.

Bu köprünün projesinin hazırlanmasından inşasına kadar tüm aşamalarında emeği geçen bakanlarımızı, bürokratlarımızı, yüklenici firmalarımızı, mühendislerimizi, işçilerimizi özellikle tebrik ediyorum. Tabii ki bu süreçte üç başbakan ve bir de az önce dinledik Sayın Gül ile birlikte çalıştık. Temeli Sayın Gül ile birlikte attık. Başbakandım ve o zaman Ulaştırma Bakanı da bugün Başbakan Sayın Yıldırım’dı. Büyük bir coşkuyla attık. Dalgalarını geçenler oldu, istihza edenler oldu, yaptırmayacağız diyenler oldu. Buralara gelip gösteri yapanlar oldu. Ama biz dedik ki; bu yoldan dönmek yok. Yapacağız dedik ve Allah’a hamdolsun işte Halep oradaysa arşın burada. Allah’a hamdolsun yaptık.

Değerli Kardeşlerim;

Şimdi açılışını sizlerle birlikte yapıyoruz, bu gurur duyulası milletimizle yapıyoruz. Siz farklısınız, siz tankların, topların, helikopterlerin, F16’ların önünde duran bir milletsiniz. Siz onlara pirim vermediniz, size de bu eserler yakışırdı. Birinci köprü şimdi ne oldu? 15 Temmuz Şehitler Köprüsü oldu, onun adını siz koydunuz. İkinci köprü Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, şimdi de Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü açıyoruz; bu millete işte bunlar yakışır. İnşallah Boğazın altından biliyorsunuz zaten bir Marmaray’ımız var değil mi? İnşallah 20 Aralık’ta da Avrasya Tünelinin açılışını yapıyoruz.

Kardeşlerim;

Bu millet Allah’ın izniyle neye layıksa bunların hepsi olacak, bunları yapacağız. Zira muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak öyle lafla olmuyor, icraatla oluyor, bunu yapacağız.

Bu güzel günümüzü, bu coşku dolu, heyecan dolu günümüzü bizlerle paylaşan Bahreyn El Halife’ye, Makedonya Cumhurbaşkanı Sayın İvanov’a, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı’ya, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konsey Başkanı Sayın İzzetbegoviç’e, Bulgaristan Başbakanı Sayın Borisov’a, Azerbaycan Milli Meclis Başkanı Asadov’a, dost ve kardeş ülkelerin sayın başbakan yardımcılarına, sayın bakanlarına, kıymetli temsilcilerine şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Biz gerçek dostlarımızı kara günlerimizde de, güzel günlerimizde de yanımızda görmekten memnuniyet duyuyoruz.

Kıymetli Misafirler,

Değerli kardeşlerim; açılışını yaptığımız Yavuz Sultan Selim Köprüsü’yle denizin üzerinden üçüncü defa şu anda Avrupa’dayız, Asya’ya geçeceğiz, kıtaları birleştiriyoruz. Bu köprü hem tekerlekli araç geçişini, hem raylı sistemi birlikte sağlıyor olması bakımından kendi alanında dünyada öncü bir köprü, böyle bir özelliğe sahip. İşte şu anda iftiharla gördüğümüz, seyrettiğimiz bu köprü inşallah dünyada birçok şeye, yayınlara inanıyorum ki öncü olacak. Bununla iftihar edeceğiz, bunu göreceksiniz. Dünya filmleri buralarda çekilecek, bunu göreceksiniz. Ve inşallah eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri, biz bunlarla anılacağız ve bu yola bunlarla devam edeceğiz.

İşte kısa bir süre önce ne yaptık? Osman Gazi Köprüsü’nün açılışını yaptık. Osman Gazi Köprüsü’yle elhamdülillah halkımız farklılığı hissetti mi? Etti. Şimdi yeni hazırlıklarımız var, ne yapıyoruz? İnşallah Kanal İstanbul’un da hazırlıklarını bitiriyoruz. Bu da yetmeyecek, şimdi Çanakkale’ye de bir gerdanlık lazım, Çanakkale köprüsünün de hazırlıklarını yapıyoruz. İnşallah bütün bunlarla birlikte dünyada Türkiye farklı bir konuma yerleşecek. Niye hazmedemiyorlar bizi, niye kıskanıyorlar bizi? İşte bunlardan dolayı. Siz nasıl bunları yaparsınız diyorlar. Biz hangi milletin ahvadıyız ya, biz hangi milletin torunlarıyız ya? Bizim üzerimizde bir görev var, bu görevi yapıyoruz ve yapacağız. İşte 2 ay önce İzmit Körfezinin üzerinde Osman Gazi Köprüsü’nü hizmete açmıştık. Geçtiğimiz yıl Atatürk Barajı üzerine kurulan ülkemizin en uzun köprülerinden Nissibi Köprüsü ile Keban Baraj Gölü üzerinde inşa edilen Ağın Karamağara Köprüsünü milletimize kazandırmıştık. Biz iş yapıyoruz, bunlar öyle lafla değil azimle oluyor, azimle. Atalarımız ne demiş, iman öyle bir güçtür ki tekeden bile süt çıkartır; biz böyle inandık bu işe. Onun için de inşallah bunlar olacak.

Hemen yakınımızda şimdi inşası süren üçüncü havalimanı, yani yeni havalimanı var. İnşallah ilk etap da 90 milyon yolcu, 2018’in başında açıyoruz. Tamamı bittiği zaman 150 milyon yolcu kapasiteli yeni havalimanımıza kavuşuyoruz, 150 milyon. Dünyanın ilk üçü, bir numara bittiği zaman olacak.

Allah’a hamdolsun, biz, kardeşlerim, şunu unutmayın: Esbaba tevessül ettik, Allah da bize neticesini verdi. Unutmayın, güzel bir kelam vardır, biz seferle emrolunduk, zaferle değil. Biz seferdeyiz, zafer kudret, kuvvet sahibi olan Allah’a aittir.

İşte şimdi bir de 3 katlı büyük İstanbul tüneli denizin altından, Boğaz’da o da var. Aynı şekilde diğer alanlarda da projelerimizi, programlarımızı hayata geçirmeyi sürdürüyoruz. Türkiye, tamamlanan, inşası süren, başlanacak olan projelerle hedeflerine adım adım ilerliyor.

Ekonomide tüm göstergeler onca badireye rağmen hamdolsun olumlu yönde seyrediyor, sıkıntılı bir yıl olsa da olumlu yönde seyrediyor. Ama el ele vereceğiz, dayanışma halinde olacağız ve bu badireyi de çok daha başarılı bir şekilde atlatacağız.

İhracatta ve turizmde yaşanan kısmi sıkıntının aşılması konusunda ciddi tedbirler hayata geçirildi, geçiriliyor. Ülkemizin önünü kesmek için bilhassa 3 yıldır maruz kaldığımız çok sayıda saldırıya rağmen, görüldüğü gibi yolumuza kararlılıkla devam ediyoruz.

Türkiye’nin sadece bu köprünün temelinin atılmasından açılışına kadar geçen sürede yaşadıklarını alt alta sıralarsak, pek çok ülkenin asırlık tarihinde yaşadıklarını geride bırakır.

Tabi bu süreçte ilgili olarak şu gerçekleri de görmek mecburiyetindeyiz: 2013 yılının Haziran’ındaki ve Aralık ayındaki saldırıları başımız dik olarak karşılayıp boşa çıkarmasaydık, Türkiye bugüne ulaşamazdı.

2014 Mart’ındaki ve Ağustos ayındaki, 2015 Haziran’ındaki ve Kasım ayındaki milli irade sınavlarından başarılı çıkmasaydık, bugün burada olamazdık.

2015 Temmuz’unda başlayan terör eylemlerini, bölücü örgütü açtığı çukurlara gömerek hüsrana uğratmasaydık, Türkiye bambaşka bir yere sürüklenirdi.

Nihayet 2016 Temmuz’undaki silahlı darbe girişimini milletimizin kahramanlığı sayesinde durdurmasaydık, nerelere savrulabileceğimizi ifade etmek bile istemiyorum.

İşte bunun için siz ne dediniz? Tek millet dediniz. Ne dediniz? Tek bayrak dediniz. Ne dediniz? Tek vatan dediniz. Ne dediniz? Tek devlet dediniz.

Tek millet, 80 milyon tek millet olduk, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Abhaza’sıyla, Roman’ıyla, Boşnak’ıyla, Arnavut’uyla, velhasıl 80 milyon tek millet.

İki; tek bayrak dedik. Bayrağımıza eş asla bir bayrak tanımıyoruz.

Üç; 780 bin kilometrekare tek vatan. Bu vatanın içinde operasyona giren bunun bedelini öder işte ödedikleri gibi.

Dört; tek devlet. Devlet içinde devlet asla, böyle hevese kapılanlar, işte onlar da bak pılısını pırtısını toparlayıp gidiyorlar. Ne dedik? İnlerine gireceğiz; girdik mi? Girdik.

Değerli Kardeşlerim,

Bugün malum 11 şehidimiz var, 78 yaralımız var. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize Rabbimden şifalar diliyorum. Bildiğiniz gibi Gaziantep’te ne yazık ki DAİŞ’in 14 yaşında bir çocuğun vücuduna bombaları bağlayarak onu canlı bomba olarak kullanmak suretiyle 53 şehidimiz de orada oldu. Düşünün, bir kına gecesinde veya bir kına merasiminde bu yaşandı ve 100’ün üzerinde yaralı. Bunun İslam’la alakası yoktur, bunlar Müslüman filan değildir. Öyle ellerinde taşıdıkları paçavra bakmayın, o bayrak değildir. Oradaki kelime-i tevhidin yazılı olmasına bakmayın, oradaki Allah, Muhammed ifadelerine bakmayın, zira Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde, Allah ismi celilini bunlar istismar ederler diye haber veriyor; bunlar istismarcıdır. Yine Rabbimiz her namaz kılanı muteber de kabul etmiyor, Maun Suresi’nde bu da ifade ediliyor ve Rabbimiz, o namaz kılanlar ki, onlar idraki içinde değildir, onlara veyl olsun diyor, lanet olsun diyor. Dolayısıyla elinde silah, tank, top, bakıyorsunuz 12 yaşında, 13 yaşında, 14 yaşında yavrulara vücutlarına bombaları bağlayıp canlı bomba olarak bunları kullanıyorlar; böyle bir şey yok. Bizim dinimiz bir barış dinidir, bunlar bizim dinimizi lekelediler, dinimiz gölge düşürdüler, ama bu oyunu da biz bozacağız, bu millet bozacak.

Ve biz şehitlerimizin tümüne Allah’tan rahmet diliyoruz, gazilerimize şifalar diliyoruz.

Kardeşlerim,

Hangi kökenden gelirse gelsin bu ülkenin her ferdi Türk milletinin bir mensubudur. Bayrağımız rengini şehitlerimizin kanından alan Türk Bayrağıdır. Bu ülke, 81 vilayeti, 780 bin kilometrekare toprağıyla bizim vatanımızdır. Türkiye Cumhuriyeti son ve inşallah ebedi devletimizdir. İşte bu dört sütun birliğimizin, beraberliğimizin, geleceğimizin teminatıdır. Kimsenin bu değerlere saldırmasına, bu değerlere aşındırmasına izin vermeyeceğiz. Çünkü milletimiz bu değerleri için gözünü kırpmadan ölüme gidebileceğini en son 15 Temmuz gecesi ne yaptı? Gösterdi. Bilmeyenlerin öğrenmesi, unutmuş olanların hatırlaması, görmek istemeyenlerin görmesi, husumet besleyenlerin ayağını denk alması için her fırsatta, hep beraber; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet demeyi sürdüreceğiz.

Osmanlı padişahlarının çoğu iyi birer cengaver, iyi birer yönetici oldukları kadar, iyi birer de şairdirler. Köprüye ismini verdiğimiz Yavuz Sultan Selim de bir dörtlüğünde şöyle diyor, bugünkü Türkçeye de aktararak söylüyorum:

“Milletimin ihtilaf ve ayrılığa düşme endişesi,

Ölsem mezarımda bile huzursuz eder beni.

Birlik olmakken düşmanı alt etme çaremiz,

Birlik olmazsa millet yakar kül eder beni.”

Ruhu şad olsun Hünkarın.

Gerçekten de Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün açılışının yaptığımız Ağustos ayı birlik olduğumuzda neler başarabileceğimizin örnekleriyle doludur.

Kardeşlerim,

Belki bilmeyenleriniz vardır, hatırlatayım, Yavuz Sultan Selim, -inşallah cennet mekan- biliyorsunuz adına yapılan cami nerededir? Fatih Çarşamba’da, kabri de yanında. Arada sırada Cuma’ları orada da inşallah yerine getirebilirsiniz. Bugün, yani 26 Ağustos günü 1071 yılında kazandığımız Anadolu kapılarını milletimize açan Malazgirt Zaferinin 945. yıl dönümü. Yine bugün 1922 yılında İstiklal Harbimizin zaferinin müjdecisi olan Büyük Taarruz’un başladığı tarih, onun için bugün açıyoruz. Ağustos ayında neler var neler; Mercidabık zaferi var, Otlukbeli zaferi var, Çaldıran zaferi var, Belgrad zaferi var, Mohaç zaferi var, Kıbrıs zaferi var, Erzurum Kongresi, Sevr’in yırtılıp atılması, Sakarya Meydan Savaşı gibi gerçekten de tarihimize altın harflerle yazılan nice hadiseleri yad ettik, ediyoruz. Esasen senenin neredeyse her günü tarihimizde çok önemli yeri olan yıl dönümlerine tekabül ediyor, çünkü bugünden geriye doğru baktığımızda millet olarak 2200 yıllık bir devlet ve ordu geleneğine, 1400 yıllık bir medeniyet müktesebatına, 1000 yıllık bir coğrafi devamlılığa sahibiz. Bu kadim tarihin en önemli vasfı, birlik ve beraberlikle hareket ettiğimizde üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorunun, ulaşamayacağımız hiçbir hedefin olmayışıdır. Daha 100 yıl önce Çanakkale Zaferini, ardından İstiklal Harbini millet olarak birliğimiz, beraberliğimiz sayesinde kazandık. 15 Temmuz’da yine milletimizin tek vücut olarak darbecilerin karşısına dikilmesi sayesinde neticeye ulaştık. İnşallah bundan sonra da ihtilafa, tefrikaya düşmeden aynı şekilde yolumuza devam edeceğiz.

Kardeşlerim,

Sizlere sesleniyorum, hep birlikte bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız; mesele bu.  Yavuz Sultan Selim’in ve tüm ecdadın emanetine aynen bu şekilde sahip çıkabiliriz.

Kıymetli Kardeşlerim,

Birliğimizi, beraberliğimizi bozmak için, milletimizin arasına her dönem farklı fitne tohumları ekilmek istenmiştir. Bu kimin zaman Alevi-Sünni fitnesi olmuştur, kimi zaman Türk-Kürt fitnesi, kimi zaman ilerici-gerici fitnesi, kimi zaman sağcı-solcu fitnesi olmuştur. Kardeşlerim, kavramlar değişmiştir ama, amaç hep aynı olmuştur. Geçmişte bu sebepten çok acılar yaşadık, kardeşi kardeşe düşman ettiler, bizi birbirimize vurdurdular, ardından ellerini ovuşturdular. Biz her defasında akan gözyaşımızla, kanımızla, dağlanan yüreğimizle baş başa kaldık. 15 Temmuz uzun zamandır defalarca tekrarlanan bu oyunun bozulduğu tarih olmuştur.

Ne yüce bir milletsiniz ya, ne güçlü bir milletsiniz ya. Bu milletle övünmeyeceğiz de kimle övüneceğiz ya. Ruhunu ve bedenini Pensilvanya’daki şarlatana esir etmiş küçük bir kesim dışında, milletimiz tüm renkleriyle, tüm farklılıklarıyla istiklalinin ve istikbalinin yanında yer almıştır. Bir tarafta ruhunu, bedenini, aklını Pensilvanya’daki şarlatan teslim edenler, bir tarafta da, evet, aklını, ruhunu, bedenini, her şeyini Allah’a temsil edenler, işte fark bu.

Darbeyi planlayanlar bu girişim başarılı olsa da, olmasa da, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin ciddi bir zafiyete düşeceğini sanıyorlardı. Öyle olmadığını görünce PKK’yı ve DAİŞ’i kullanarak terör elemleriyle gerçek yüzlerini bir kez daha gösterdiler ve Silahlı Kuvvetlerimiz kahir ekseriyetiyle bunları şimdi çok daha iyi tespit ediyor ve etmeye de devam edecektir.

Bütün bunlara rağmen Türkiye terörle mücadelede geri adım atmayınca, üstelik bir de Cerablus operasyonunu başlatınca yeni oyunlar peşine düştüler. Dün Artvin’de CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıyı işte bu çerçevede de değerlendirmemiz gerekiyor. Artvin’de Sayın Kılıçdaroğlu nezdinde ülkemizin 7 Ağustos’ta Yenikapı’da Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, Genelkurmay Başkanıyla, CHP ve MHP genel başkanlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, tüm toplum kesimleriyle sergilediği birlik ve beraberlik manzarası hedef alınmıştır, bunları bu çıldırtmıştır.

Bu vesileyle ben bir kez daha Sayın Kılıçdaroğlu’na ve beraberinde bulunan tüm arkadaşlarına şahsım, milletim adına geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Kendisine bu terör saldırısı karşısında gösterdiği soğukkanlılığı ve sağduyu duruş için de teşekkür ediyorum.

Şehit olan askerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Yine bu sabah, tekrar ediyorum. Cizre’deki polislerimizi hedef alan bombalı saldırı şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifalar diliyorum. Şehitlerimizi tekrar tekrar rahmetle yad ediyorum.

Cizre halkı geçtiğimiz yıl yaşanan hadiselerde bölücü örgütün gerçek yüzün görüp, teröristleri kazdıkları çukurlarda debelenmeye terk etmiş ve devletinin yanında yer almıştı. Bu saldırı bir yönüyle terör örgütünün Cizre halkına yönelik intikam saldırısıdır.

Pazar günü Gaziantep’e gidiyorum, Gaziantep’e başsağlığına gidiyorum, oradaki şehitlerimizi anmaya gidiyorum, Gaziantepli kardeşlerimle beraber olmaya gidiyorum.

Değerli Kardeşlerim,

Şunu unutmayın: Eğer lider taşın arkasına gizlenirse, millet, ordu dağın arkasına gizlenir, bu bir kelamı kibardır. Onun için yürüyeceğiz, üzerine üzerine yürüyeceğiz. Bütün bu saldırılar, Suriye’deki operasyonu tüm terör örgütlerini kapsayacak şekilde geniş tutmamızın ne kadar isabetli olduğunun tescilidir.

Bu son saldırılarında PKK, DAİŞ, FETÖ gibi terör örgütlerinin de arkasındaki güçlere sesleniyorum, bu saldırının da PKK gibi, FETÖ gibi terör örgütlerinin arkasındaki güçler, kendinize çekidüzen verin. Türkiye artık bu oyunlara gelmiyor ve gelmeyecek. Gelin bu milletle uğraşmaktan vazgeçin. Türkiye’de döktüğünüz kan yeter, Suriye’de döktüğünüz kan yeter, Irak’ta döktüğünüz kan yeter, Afganistan’da, Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta döktüğünüz kan yeter, Filistin’de döktüğünüz kan yeter. Herkes çok iyi biliyor ki, Pakistan’da döktüğünüz kan yeter.

Bu arada Pakistan’dan da Pencap Eyalet Başbakanı Şahbaz kardeşim de burada, kusura bakmasınlar unuttuk, kendilerine hoş geldiniz diyorum.

Dünyanın huzuru, bu bölgelerin huzurundan geçiyor; öyleyse kanlı pençelerinizi bu bölgeden ve ülkemizden çekin. Sanılmasın ki bölge insanları durduk yerde birbirlerinin boğazına sarılıyor. Hayır, tam tersine, bölgedeki toplumlar kendi haline bırakıldığında barışı, sulhu, huzuru, refahı çok çabuk bulacak, çok çabuk keşfedecektir. Unutmayın, her gecenin bir sabahı olduğu gibi, bu karanlık dönemin de bir sonu mutlaka vardır, işte o günlerin yakın olduğuna inanıyorum. Türkiye olarak bu konuda elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz, göstermeye devam edeceğiz. Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar tüm halkların, tüm ülkelerinde bu anlayış birliğine en kısa sürede varacağını ümit ediyorum. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, azıcık vicdani ve ahlakı olan herkesi bu çağrımıza destek vermeye çağırıyorum.

Kardeşlerim, unutmayın, beraber yürümeye devam edeceğiz, durmak yok, yola devam diyeceğiz.

Bu düşüncelerle şimdi bir müjde veriyorum size…

O kadar da olmaz. Şimdi buraya böyle az boz harcamalar yapılmadı, adil olacağız, insaflı olacağız, inşallah 31 Ağustos gecesine kadar köprüden geçiş ücretsiz olacak; tamam. Evet, hayırlı olsun diyoruz ve böylece inşallah 31 Ağustos gecesine kadar ücretsiz olarak buradan seyahat ederek inşallah Yavuz Sultan Selim Köprüsüyle tanışmış olacaksınız ve en kısa zamanda çevre yolları bir taraftan inşaatları devam ediyor.

Bütün bunların, bu eserin ülkemizde kazandırılmasında emeği geçenleri tekraren kutluyorum, Hükümetimizi kutluyorum, müteahhit firmamızı kutluyorum, mimarından mühendisine tüm işçilerimizi aynı şekilde kutluyorum.

Bugünümüzde bizleri yalnız bırakmayan dostlarımıza, heyecanımıza ortak olan kıymetli misafirlerimize şükran duygularımı ifade ediyorum.

Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, Yavuz Sultan Selim Köprüsü milletimize, tüm insanlığa hayırlı olsun diyorum.

Kalın sağlıcakla.