Değerli dostlarım,
Sevgili kardeşlerim,
Çok kıymetli yol arkadaşlarım,
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, milletin evini teşrifleriniz için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyor hoş geldiniz diyorum.
Bugün siz kıymetli dostlarımla, kardeşlerimle birarada bulunmanın, hasbihal edip hasret gidermenin bahtiyarlığını yaşıyorum. Sizin ve tüm milletimizin Mevlid Kandilini gönülden tebrik ediyorum. Bu gece İslam alemi olarak ümmeti olmaktan şeref duyduğumuz, bütün bir kainata rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin dünyayı teşriflerinin 1445. seneyi devriyesini idrak ediyoruz.
Bizleri bir Mevlid-i Nebi’ye ulaştırdığı için Rabbime hamd ediyorum. Adalet, merhamet, muhabbet ve hikmet Peygamberi Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimizi tazim ve hürmetle yad ediyorum. Salat-u selam, tahiyyat-ü ikram, her türlü ihtiram onun, Ehlibeytinin ve ashabının üzerine olsun.
Bu gece edilecek duaların, kılınacak namazların, akıtılacak gözyaşlarının tüm alemi İslam, milletimiz, hassaten tüm mazlum ve mağdurlar için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Rabbimden bu mübarek gecenin Suriye’den Irak’a, Filistin’den Mısır’a, Somali’den Libya’ya, Balkanlar’dan Kafkaslara her yerde zulmün, çatışmanın, kan ve gözyaşının dinmesine vesile olmasını diliyorum.
Bu buluşma vesilesiyle bir kez daha birlikte yol yürüdüğümüz, dava arkadaşlığı yaptığımız bugün ahirete irtihal etmiş tüm kardeşlerimizi, ağabeylerimizi, büyüklerimizi rahmetle yâd ediyorum. Eski Başbakanlardan büyük Türkiye sevdalısı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı da şükranla, minnetle, özlemle yâd ediyorum.
Bizden önceki nesiller gerçekten çok zor şartlar altında tüm imkansızlıklara rağmen, baskılara aldırmadan mücadele ettiler. Onlar hiçbir zaman yılgınlığa düşmeden, yeise kapılmadan, umudu daima diri tutarak baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş meğer diyerek hak bildikleri yolda halis niyetle yürüdüler.
Bugün burada bir arada olabiliyorsak, böylesi müstesna bir atmosferi teneffüs edebiliyorsak, şüphesiz bu önce Allah’ın takdiridir, sonra da bu davaya gönül vermiş, bu uğurda çile çekmiş dostlarımızın, kardeşlerimizin fedakarlıklarının neticesidir. Rabbim onlardan razı olsun, onları şefkatiyle, merhametiyle kuşatsın. Biz de birçoğunuzla 40 yılı aşkın süredir yürüdüğümüz bu yolda önceki nesillerden tevarüs ettiğimiz bu mirası sürdürmenin, Üstadın ifadesiyle dava taşını gediğine koymanın mücadelesini veriyoruz.
Meselenin mevkii-makam, mal-mülk sahibi olmaktan ziyade gönüller kazanmak olduğunun bilinciyle çalışıyoruz. İnşallah gelecekte de “hayırda yarışınız” emrini kendimize düstur edinerek bu mücadelemizi sürdürecek, bizden sonraki nesillere emaneti tevdi edeceğiz. Rabbim şahsım için bir onur, bir iftihar vesilesi olan, eşi bulunmaz bir talih olan bu yol arkadaşlığımızı daim eylesin.
Değerli kardeşlerim;
Tarih hepimiz için çok önemli bir ibret vesikasıdır. Geçmişi bilmeden bugünü kavrayamayız. Bugünü bilmeden de geleceği inşa edemeyiz. Tarihten aldığımız ders ve ilhamla geleceğe yürürüz. ‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ der büyüklerimiz, yani ‘insan unutur’. Bu sebeple sık sık hafızalarımızı tazelemeye, fikri takip yapmaya ihtiyacımız var. Bizden önceki nesillerin başından geçenleri ve kendi yaşadığımız hadiseleri tekrar tekrar gözden geçirmeliyiz.
Yakın tarihte tecrübe ettiğimiz, hepimizi derinden etkileyen menfi olayların, acı tecrübelerin tekerrürüne mani olmak, aynı hatalara yeniden düşmemek için bunu özellikle yapmalıyız. Peygamberimiz, Müslümanın ferasetine ve basiretine işaret ederek ‘Müslüman bir kez ısırıldığı delikten bir daha ısırılmaz’ buyuruyor. Bu aynı zamanda bizim ilke edinmemiz gereken bir emirdir. Biz de bu ilke çerçevesinde hadiseleri yorumlamalı, Hemen her vesileyle muhasebe ve murakabemizi yapabilmeliyiz.
Biliyorsunuz geçtiğimiz Perşembe günü 17 Aralık idi. 17 Aralık’ta bir kutlu günün, bir düğün gecesinin; büyük mütefekkir, gönül insanı Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri’nin vefatının, vuslatının, yani Şeb-i Arus’un 742. yıldönümünü hep birlikte idrak ettik.
Aynı zamanda 17 Aralık, ülke siyasi hayatımıza tıpkı 27 Mayıs gibi, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi kazınmış kara bir günün, bir darbe girişiminin de yıldönümüdür. Evet, 17 Aralık 2013 tarihinde polis ve yargı içinde gizlenmiş çete, ipini elinde tutan üst aklın emir ve direktifleri doğrultusunda kendi örgüt çıkarları için hükümetimize darbe teşebbüsünde bulunmuştur.
Devlet hiyerarşisi dışında hareket eden bir cunta, yolsuzluk ve rüşvet kılıfına büründürdüğü bu darbe girişimiyle Hükümetle birlikte ülkemizin milli projelerini, milli kurumlarını ve 2023 vizyonunu hedef almıştır. 40 yıldır takiye yaparak milletimizin alicenaplığını, iyi niyetini istismar ederek, hizmet, eğitim, yardımlaşma görünümündeki bu yapının maskesi 17 Aralık 2013 tarihinde tamamen düşmüştür.
Pensilvanya’daki çete liderinin büyük bir gizlilik içinde inşa ettiği dini cemaat görünümündeki bu şebekenin asıl amacını, kimler tarafından ne şekilde kullanıldığını milletçe müşahede ettik. 17/25 Aralık darbe girişimi karşısında o gün milletimize bu ihanet çetesinin inlerine gireceğimizin sözünü vermiştik. Allah’a hamdolsun aradan geçen 2 yıl boyunca her yerde inlerine girdik, girmeye de devam ediyoruz.
Tabii kolay bir süreç değil. Zira devletin tüm kurumlarının içerisine sızmışlar ve bu attıkları adımın ne kadar yıla baliğ olduğuna baktığımızda 40 yıllık bir çalışma… 40 yıllık bir çalışmanın neticesinde ulaşabildikleri bu kurumlara sızma operasyonu hakikaten bizleri şu anda ciddi manada yoruyor. Ama yorulsak da bu işi Allah’ın izniyle neticeye ulaştıracağız.
Bundan iki yıl önce büyük bir hırsla, büyük bir pervasızlıkla Türkiye’nin bağımsızlığına, milletimizin kazanımlarına saldıranlar, şu anda hukuk önünde hesap veriyorlar. Bizim için harita üzerinde yer gösterip yok Malezya’ya, yok Sudan’a kaçacak diye iftira adan kibir abideleri, bugün kendileri kaçacak delik arıyorlar, biz buradayız. Hatta hatta yargıdaki elemanlarıyla şahsımla ilgili ‘dönemin Başbakanı’ diye sözde iddianame hazırlayanların, mahkeme önünde korsan bildiri dağıtanların, ‘kollarına kelepçeyi önce ben takacağım’ diye meydan okuyanların kendileri aynı akıbete maruz kaldılar.
Devletin kriptolu telefonlarını dinleyenler, Türkmenlere, Bayırbucak Türkmenlerine yardım götüren MİT tırlarını durduranlar iftirada, kumpasta, ihanette sınır tanımayanlar işte bugün yaptıklarının hesabını tek tek veriyorlar. Son 2 yıldır sürdürülen hukuki ve idari süreçler titizlikle yürütülen soruşturmalar neticesinde bu şebekenin nasıl bir ihanet içerisinde olduğu karanlık ilişkileri artık birer birer ortaya çıkıyor. Ne diyorlar? ‘Haram lokma yemedik.’ Şov yapıyorlar. Sınav sorularını çalmaktan yolsuzluğa, himmet paralarını Türkiye karşıtı lobilere peşkeş çekmeye kadar gırtlaklarına kadar harama bulaştıkları görülmüştür. Ve enteresandır, altın madenlerinde neleri nasıl kazandıkları, kara para aklama operasyonlarını nasıl yürüttüklerinin hepsi şimdi ortaya çıkıyor.
Bunları maşa olarak kullanan, iplerini ellerinde tutan çevreler de gördükleri beceriksizlik karşısında kendilerini şimdi terk etmeye başlamışlardır. Daha da önemlisi, yıllardır kanını emdikleri milletimizin nazarında tüm itibarlarını kaybetmeye başladılar ve kaybediyorlar.
Rabbimiz, ‘Sizin hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır vardır, siz bilmezsiniz, Allah bilir’ buyuruyor. 17 Aralık günü fitili ateşlenen, 25 Aralık’ta bir üst aşamaya taşınan, 30 Mart seçimleri öncesinde de ayyuka çıkan bu darbe girişimi ülkemiz ve milletimiz için Allah’ın takdiriyle hayırlara vesile olmuştur. Biz de milletimizden aldığımız güçle bu kanser hücresini vücuttan temizlemek, bir daha ülkenin başına bela olmasının önüne geçmek için var gücümüzle çalışıyoruz.
Paralel devlet yapılanması bir tehdit olarak Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne girdikten sonra bu süreç çok daha hızlı, çok daha etkin şekilde işlemeye başladı. Bu konuda yaşanan bazı sıkıntıların da gerekli kanuni düzenlemeler yapılarak kısa sürede aşılacağına inanıyorum. Şu anda Amerika’da güçlü bir hukuk bürosuyla da bu çalışma yürüyor ve orada da şu anda ciddi manada artık rahatsız olmaya başladılar.
Paralel yapı, kendine eleman devşirmek için üst olarak kullandığı okullar ve dershaneler konusunda da ciddi sıkıntı içinde. Bir dönem uluslararası basını da kullanarak bilhassa Avrupa Birliği nezdinde ülkemizi ‘DAEŞ terörüne göz yuman, destek veren ülke’ gibi göstermek için çok yoğun propaganda yürüttüler. Basın özgürlüğü üzerinden ülkemizi yıpratmak, Batı kamuoyu nezdinde mahkum ettirmek için kapı-kapı dolaştılar. Hamdolsun bu iftira kampanyalarını da büyük ölçüde boşa çıkardık.
Değerli kardeşlerim;
Paralel örgütün uluslararası bağlantılarının üzerine de şu anda kararlılıkla gidiyoruz. Birçok ülke bu yapının faaliyetlerini ya durdurdu ya da yakın takibe aldı. Şimdi kendileriyle işbirliği halinde çalışmaları sürdürüyoruz. Artık hiçbir yerde eskisi gibi rahat hareket edemiyorlar.
Pensilvanya’daki çete lideri ve örgüt üst yönetiminin ülkemize iadesi noktasında da gereken tüm hukuki süreçleri içeride ve dışarıda yürütüyoruz. Nasıl Başbakanlık Ofisine böcek koyanları saklandıkları inlerinde bulup yargıya teslim etmişsek, inşallah çete lideri başta olmak üzere diğer kaçakları da getirip adalete teslim edeceğiz. Nereye kaçarlarsa kaçsınlar, Fizan’a da gitseler yaptıklarının hesabını vermekten onları hiç kimse kurtaramayacak.
Bakınız bu millet birçok şeyi belli bir dereceye kadar makul görebilir, anlayışla karşılayabilir. Ancak ihaneti, sırtından bıçaklanmayı asla affetmez. Gafletin tembihle, cehaletin talimle, hatanın özürle giderilebilmesi mümkündür, ama ihanetin ilacı yoktur. İnşallah biz de milletimizin bu hissiyatına tercüman olacak, bu ihanet çetesini ülkemiz, milletimiz için bir tehdit olmaktan tamamen çıkaracağız. Bunu milletimiz için, geleceğimiz için, istiklalimiz ve istikbalimiz için yapacağız.
Bir daha bu tarz ihanet çetelerinin topraklarımızda neşvünema bulamaması, onların ipini ellerinde tutanların böyle bir şeye tekrar cesaret edememeleri için gayret göstereceğiz, bunu hep birlikte gerçekleştireceğiz. Alınan mesafeye, şer örgütüne vurulan ağır darbelere rağmen asla rehavete kapılmadan, gardımızı indirmeden mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Paralel yapının eğitimde, hayır işlerinde, ticarette, medyada, adliyede, emniyette, bürokrasinin diğer alanlarında tahrip ettiği güven duygusunu süratle tamir etmemiz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşlarımızdan özellikle gençlerimizin boşluğa düşmesinin önüne geçmek için çok daha fazla mesai harcamalarını bekliyorum. Özellikle siz değerli kardeşlerimin bu noktada yapacağı çalışma büyük önem arz ediyor.
Değerli kardeşlerim;
Paralel yapı, milletimizin kutlu yürüyüşünü sabote etmek için kullanılan ne ilk, ne de son araçtır. Bir dönem sağ-sol kavgasını, Alevi-Sünni çatışmasını kışkırtanlar, kardeşi kardeşe düşürenler özce Gezi olayları, akabinde de paralel ihanet çetesi üzerinden amaçlarına ulaşmak istemişlerdi. Bugün de aynı çevreler PKK, DHKP-C ve DAİŞ gibi terör örgütleri üzerinden oyunlarını devam ettirmektedir.
Öncekiler gibi bu örgütler de Türkiye’nin istikrarını, huzurunu, güvenliğini bozmayı başaramayacaklardır. Artık eskisi gibi manipülasyona açık, dengeleriyle rahatça oynanabilen zayıf bir ülke hamdolsun değiliz. Açık ve net konuşuyorum; Türkiye, terör üzerinden terbiye edilemeyecek kadar güçlü ve büyük bir ülkedir.
Üzüldüğüm nedir biliyor musunuz? Maalesef bu örgütün, PKK ve benzeri örgütlerle el ele olmasıdır. Bunu Güneydoğu’yu, Doğu’yu dolaşırken gördüm ki orada çok üzüldüm. Zaten tanıyoruz kimler olduklarını; onlarla beraber hareket ediyorlar, onlarla beraber çalışıyorlar. O bizim için tabii ayrı bir üzüntü vesilesiydi. Çünkü biz o bildiğimiz, tanıdığımız kişilerin onlarla beraber olmasını kabul edemezdik, ama onlar bunu ne yazık ki kendi ruh dünyalarına sindirmişler.
1 Kasım itibariyle artık yeni Türkiye’nin kapılarının aralandığı, inşa sürecinin başladığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Allah’a hamdolsun, milletçe hepimizi meşgul eden, yavaşlatan ve yoran birçok meseleyi yavaş yavaş hal yoluna koymaya başladık. İnşallah önümüzdeki süreç millet iradesi üzerinde hiçbir vesayet odağının kalmadığı, sivil siyasetin tahkim edildiği, bunun yeni ve sivil bir anayasa ile taçlandırıldığı çok farklı bir dönem olacak. Hepimiz elbirliği içerisinde yeni Türkiye’nin inşasına bir tuğla da ben koymalıyım düşüncesiyle hareket etmeliyiz. Ak saçlılarımızın engin tecrübesi, gençlerimizin cesaret ve enerjisiyle bu inşa sürecini inşallah başarıyla tamamlayacağız.
Ben geleceğimizin bugünlerimizden çok daha aydınlık, çok daha parlak olduğuna yürekten inanıyorum. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken bir kez daha Mevlid-i Nebi’nin ülkemiz, milletimiz, bölgemiz, tüm İslam alemi ve insanlığın huzuruna vesile olmasını Cenabı Hak’tan niyaz ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, milletin evini teşrifleriniz için her birinize tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Rabbim aramızdaki uhuvveti, muhabbeti, dostluğu muhafaza etsin, daha da bereketlendirsin diye dua ediyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum; kalın sağlıcakla.