Değerli Misafirler,
Değerli Katılımcılar,
Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyor, 12’nci Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Fuar vesilesiyle 70 ayrı ülkeden İstanbul’a gelen misafirlerimize de, ayrıca hoş geldiniz diyorum. Bu fuarın, aynı zamanda katılımcı ülkeler ve kuruluşlar arasındaki dostluk ve işbirliğinin geliştirilmesi bakımından da önemli olduğuna inanıyorum. Kendi alanında dünyanın en büyük 4 etkinliğinden biri haline gelen bu fuarın düzenlenmesinde emeği geçenleri yürekten tebrik ediyorum.
Değerli Misafirler,
Türkiye Cumhuriyeti, her ne kadar 92 yıllık geçmişe sahip bir devletse de, bizim devlet geleneğimizin binlerce yıllık, bu coğrafyadaki varlığımızın da bin yıllık bir geçmişi vardır. Kara Kuvvetleri Komutanlığımız, bu yıl kuruluşunun 2 bin 224’üncü yıldönümünü kutluyor. Anadolu topraklarını vatan haline dönüştürmemizin müjdecisi olan Malazgirt Zaferi’nin üzerinden 944 yıl geçti. Tarihimizdeki en önemli askeri güçlerimizden biri olan Yeniçeri Ocağı’nın 653’ncü kuruluş yıldönümüne ulaştık. Bu yıl İstanbul’un Fethi’nin 562’nci sene-i devriyesini idrak ediyoruz. Daha yakın tarihlere geldiğimizde, 19’uncu yüzyıldaki ilk modern ordumuzun kuruluşunun üzerinden 189 yıl geçmiş durumda.
Cumhuriyetimiz 92 yıllık olabilir, ama bilhassa askeri kurumlarımızın geçmişleri çok eski dönemlere kadar uzanıyor. Bu köklü geçmişte, günümüzde savunma sanayii diye ifade ettiğimiz askeri amaçlı araç-gereç üretimi konusunda da çok önemli örnekler vardır. Selçuklu devletinden başlayan Osmanlı döneminde devam eden süreçte, dünyanın en güçlü savaş gemileri, bu coğrafyadaki tersanelerde üretildi. İstanbul’un fethi başta olmak üzere, kara savaşlarının en büyük gücü olan toplar, bu coğrafyada geliştirildi ve döküldü. 17’nci yüzyıla kadar bu bölge, dünyanın en önemli savunma sanayii merkezi durumundaydı. Daha sonra Avrupa ülkeleri üstünlüğü gele geçirdi ve bu şekilde günümüze kadar geldi. Bununla birlikte, bilhassa Kurtuluş Savaşı gibi zor dönemlerde, eldeki kıt imkânlar en iyi şekilde kullanılarak, büyük zaferler kazanmamızı sağlayan üretimler yapıldı. Cumhuriyetin ilk döneminde, geçmişte yaşanan sıkıntılar da göz önünde bulundurularak, savunma sanayii konusunda gerçekten çok ciddi bir atılım başlatıldığını görüyoruz. Ancak, bilhassa İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, bu çabaların yerini, dışarıdan hazır ürün alımına bıraktığını, üzüntüyle müşahede ediyoruz. Uçak fabrikaları, tersaneler ve diğer tesislerin kapısına kilit vurularak, ihtiyaçlar, NATO çatısı altında, dışarıdan temin edilmeye başlandı. Kıbrıs çıkarması ve uzun yıllar boyunca sürdürmek zorunda kaldığımız terörle mücadele dönemi, kendi savunma sanayimizi kurmamızın elzem olduğunu bize, çok acı şekilde gösterdi.
Değerli Misafirler,
İşte bu tecrübelerin ardından yoğunlaşan milli savunma sanayimizi kurma çalışmalarımızda, 2002 yılına geldiğimizde, dışa bağımlılık oranımız hala yüzde 80’ler düzeyindeydi. Bugün savunma sanayi ihtiyacımızın yüzde 54’ünü kendi imkânlarımızla karşılar hale geldik. Amacımız, 2023 yılına geldiğimizde, savunma sanayimizi dışa bağımlılıktan tamamen kurtarmaktır. Bugün dünyanın en büyük 100 savunma sanayi firması arasında 2 Türk firması da yer alıyor. Savunma sanayimizin üretim gücü geçtiğimiz yıl 5 milyar doları aştı. Yıllık 1 milyar dolar AR-GE harcaması ile, savunma sanayimiz, en çok araştırma-geliştirme ve teknoloji yatırımı yapan sektör haline geldi. Sadece son 2-3 yılda bizzat katıldığım savunma sanayi projelerinin dahi, bu konuda kat ettiğimiz mesafe konusunda bir fikir vermeye yeteceğini düşünüyorum. Bakınız, bu yıl 16 Mart’ta, ASELSAN Gölbaşı Yerleşkesi Radar ve Elektronik Harp Merkezi’nin açılışına katıldım. Geçtiğimiz yılın son ayında, 15 Aralık’ta, Gebze’de TÜRKSAT 6A Projesi’nin imza törenine şahitlik ettim. Yine geçtiğimiz yıl Haziran ayında, ATAK Helikopterlerimizin teslim töreninde yer aldım. 2013 yılı Eylül ayında korvet projemizin ürünü olan MİLGEM Büyükada Gemimizin teslim töreninde bulundum. 2012 yılında da HÜRKUŞ uçağımızın hangardan çıkış törenine katılmıştım. Bunların yanı sıra, Ana Muharebe Tankımız ALTAY’la ilgili çalışmalar son aşamaya geldi. Tankımızın prototipi hazır, yakında seri üretime geçilecek. İnsansız Hava Uçakları konusunda pek çok proje yürütüyoruz. ANKA Projesi ve taktik İHA sisteminde son aşamaya gelindi. MİLGEM Heybeliada gemimiz tamamlanıp hizmete girmişti. Aynı proje kapsamında Burgazada gemimizin inşası sürüyor. Bunlarla birlikte 100’e yakın askeri gemi ve karakol botu, tersanelerimizde üretilerek Deniz Kuvvetlerimize ve Sahil Güvenlik Komutanlığımıza teslim edildi. Milli savaş uçağımızın tasarımıyla ilgili süreç devam ediyor. Askeri ve sivil amaçlara yönelik özgün helikopter geliştirme projesini de başlattık. Milli sanayimizin katkılarıyla geliştirilen deniz karakol uçaklarımız hizmete girdi. Askeri personeli mayın tehdidinden koruyan KİRPİ araçlarından, bugüne kadar 614 adedi Türk Silahlı Kuvvetlerimize teslim edildi. Seyir füzeleri, tanksavar füzeleri, güdümlü roketler gibi ürünleri kendi teknolojimizle üretebilir hale geldik. Uydu sistemlerinin tasarımı ve üretimi yanında, bir Uydu Fırlatma Merkezi kurmaya yönelik çalışmaları devam ettiriyoruz. Hava savunma sistemleri konusunda da çok ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Alçak ve orta irtifa hava savunması için üretilen HİSAR Füzelerinin denemeleri başarıyla tamamlandı. MIZRAK Tanksavar Füzeleriyle ilgili çalışmalar sürüyor. Savunma sanayii konusundaki bir diğer önemli projemiz de, milli piyade tüfeği üretimidir. Bu projeyi de, hamdolsun, başarıyla tamamlamış bulunuyoruz.
Değerli Misafirler,
Hazır alımdan ortak üretime, oradan kısmı tasarım aşamasına gelen savunma sanayimizde bundan sonraki hedefimiz özgün tasarımdır. Şu andaki tüm projelerimiz de buna yöneliktir. Sanayi ve teknoloji alanındaki atılımlarımız, elbette sadece savunma sanayiyle sınırlı değil. Yerli çip üretiminden yerli tasarım otomobile, yüksek hızlı tren lokomotiflerinden hidroelektrik, güneş ve rüzgar enerjisi santrallerine kadar geniş bir yelpazede çalışmalarımız sürüyor. Geçtiğimiz 12 yılda milli gelirini 230 milyar dolardan 800 milyar dolara çıkartan Türkiye, 2023 yılında bu rakamı 2 trilyon dolara yükseltmeyi hedefliyor.
Küresel kriz ortamına rağmen, büyümesini istikrarlı bir şekilde sürdüren Türkiye, önümüzdeki dönemde daha hızlı büyüyerek, inşallah hedeflerine ulaşacak. İstikrar ve güven ortamı içinde güçlenen, gelişen, kalkınan Türkiye, bölgesi için de bir umut kaynağı haline geldi. Bölgemizdeki ve dünyadaki tüm mazlum toplumlara, tüm mağdurlara elimizi uzatıyor, dertlerine derman olmaya çalışıyoruz. Bugün, dünyada en çok insani yardım yapan ülkelerin başında, Türkiye geliyor. Geçtiğimiz yıl 4,5 milyar doları bulan insanı yardımla, dünyada 3’üncü sırada yer aldık.
Çevremizdeki karışıklıklardan, istikrarsızlıklardan, çatışmalardan kaçıp gelen milyonlarca insana ev sahipliği yapıyoruz. Ülkemizde bulunan Suriyeli ve Iraklı kardeşlerimizin sayısı 2 milyon civarındadır. Suriye’deki çatışmaların başladığı günden beri, ülkemize sığınan kardeşlerimiz için yaptığımız harcama 5,6 milyar doları buldu.
Buna karşılık, Avrupa ülkeleri, kendilerine sığınmak üzere gelen mültecilerin gemilerinin Akdeniz’de batmasına ve içindekilerin boğularak hayatını kaybetmesine kayıtsız kalıyor. Hatta sorunun çözümü olarak, botların limanları terk etmeden batırılmasını, imha edilmesini teklif eden ülkeler var. Bugün Akdeniz, umut yolcularının, kendilerine sığınacak bir çatı arayan on binlerce mültecinin, kundaktaki bebeklerin, kadınların mezarı oldu. Akdeniz’in suları, acımasız dalgaları savaştan, kıtlıktan, açlıktan, çatışmadan kaçan binlerce çocuğun hayatını yuttu. Biz, açık kapı politikası izlerken, onlar sınır kapılarını da, gönül kapılarını da sıkı sıkıya kapatmış durumdalar. Bu şekilde, ne kendi ülkenizin, ne de dünyanın güvenliğini sağlayamazsanız. Eğer, çevrenizde bir ateş varsa, oradan sıçrayan bir kıvılcım, eninde sonunda gelir sizi de bulur.
Çözüm, bu yangına sırtınızı dönmek değil; el birliğiyle, işbirliğiyle, tüm imkânlarla bu yangını söndürmenin yollarını aramaktır. Hiçbir siyaset, hiçbir diploması, hiçbir çıkar, milyonlarca insanın acısından, gözyaşından, ölümünden daha önemli olamaz. Bakınız bu fuarın adı nedir? Savunma sanayii fuarı… Ülkenizi, vatanınızı, insanınızı savunmak; bunun için her türlü hazırlığı yapmak, her türlü tedbiri almak hem hakkımızdır, hem de yöneticiler olarak görevimizdir. Bu imkânların başka toplumların haklarının gaspı için kullanılması, bizim asla kabul etmeyeceğimiz bir davranıştır.
Dünyada saldırganlar oldukça, savunma için daima hazır olmak bir mecburiyettir. Biz, savunma sanayiimizi bu anlayışla, sadece kendimiz için değil, aynı zamanda dostlarımız, kardeşlerimiz de için destekliyor, güçlendiriyoruz. Bilgi, birikim ve tecrübelerimizi dostlarımızın istifadesine sunuyoruz. Sadece ürün satmanın peşinde değiliz. Biz uzun vadeli ortaklıklar kurmayı, ortak projeler geliştirmeyi hedefliyoruz.
Bu düşüncelerle bir kez daha 12’nci Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Fuarın düzenlenmesinde emeği geçenleri tebrik ediyor, sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.