Levent-Rumeli Hisarüstü Metro Hattı Açılış Töreninde Yaptıkları Konuşma

19.04.2015

Sayın Başbakan,

Sevgili İstanbullular,

Çok Değerli Kardeşlerim; sizleri en kalbi duygularımla selamlıyor, İstanbul metro sistemine eklenen Levent-Hisarüstü Metro Hattının ülkemiz, şehrimiz ve hemşehrilerimiz için hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum.

Bu metro hattının İstanbul’a kazandırılmasını sağlayan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızla İstanbul Büyükşehir Belediyemizi, projede emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Levent, Nispetiye, Etiler ve Boğaziçi Üniversitesi istasyonlarından oluşan 3104 metre uzunluğunda, 99 milyon avro brüt yatırım bedeli olan bu hat Bakanlığımız ile Büyükşehir Belediyemizin işbirliğiyle tamamlandı. Ve açılan her yeni metro hattıyla İstanbul’u toplu taşımada dünyanın en uzun raylı sistemlerinden birine sahip şehir yapma hedefimize adım adım yaklaşıyoruz.

Şehrin en doğu ucundan en batısına kadar, en kuzeyinden en güneyine kadar, her yerine uzanan raylı sistem hatlarına sürekli yenilerini ekliyoruz. Marmaray’la bu sistemi denizin altından da birbirine bağlamış entegre hale getirmiştik.

Tabii burada bizim bir aşkımız, bir sevdamız vardı. Neydi o? Biz diyorduk ki; Fatih Sultan Mehmet gemileri karadan yürüttü. Bize yakışan nedir? Biz de denizin altından bunu başarır mıyız? Başarırız dedik, kimsenin başaramadığını biz başardık.  Şu anda Marmaray hamdolsun gayet başarılı bir şekilde çalışıyor. Yetmez dedik, Avrasya Tünelinin adımını attık, Avrasya tüneliyle de çift katlı, biliyorsunuz lastikli sistem önümüzdeki yıl açılacak. Az önce Değerli Başbakanımızın ifade ettiği 2 köprü arasından şimdi de üç katlı tünelin projesi açıklandı. İnşallah onun da temeli yakın zamanda atılacaktır.

Değerli Kardeşlerim,

Bu bir ufuk meselesidir, bu bir aşk meselesidir. Aşkınız varsa dağları delersiniz. Ama aşkınız yoksa bunların hiçbirini yapamazsınız. Bakınız biz Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü de yapıyoruz. Şu anda Yavuz Sultan Selim Köprüsü de hızla devam ediyor. Tabliyeler yerleştirilmeye başlandı. 4 gidiş-4 geliş, ortasından yine yüksek hızlı tren. Bundan bile rahatsız oldu, kim? Muhalefet. Bir de bu ülkede dikili taşınız olsun, bir dikili taşınız olsun. Çünkü bunlar bu ülkede yapmaya değil, yıkmaya geldiler.

Kardeşlerim,

İstanbul şu anda 144 kilometreyi aşkın bir raylı sisteme sahip. Yapımı süren ve hazırlık aşamasındaki projelerle 2019 yılında inşallah 430 kilometreye ulaştırmayı hedefliyoruz. İstanbul gibi dünyanın en büyük metropollerinden birinin ulaşım sorununun ancak bu şekilde çözüme ulaşacağını gayet iyi biliyoruz. Bu yolda epeyce bir mesafe kat ettik. Sadece şu anda hizmete girmiş olan raylı sistemler dahi ulaşım bakımından İstanbul’a çok büyük bir nefes aldırdı. Toplu taşımaya ilgi duymak zorundayız. Yoksa altımızda bir araba, aynı evde bir ikinci araba, bunlarla sadece refah düzeyinizin yüksek olduğunu bilirsiniz, ama İstanbul’daki ulaşım sıkıntısını aşamazsınız, aşamayız.

İnşallah bu sistem yeni projelerle sürekli genişledikçe ulaşım İstanbullular için bir eziyet değil, keyif haline gelecek. Şehrin her köşesine dağılan bu dev ulaşım ağı, İstanbul’un cazibesi ve marka değerini de artıracaktır. Ülkemizin ticarette, bilimde, kültürde, sanatta, sporda ve diğer pek çok alanda adeta lokomotifi olan İstanbul güçlendikçe, Türkiye de hedeflerine doğru çok daha kararlı bir şekilde devam edecektir.

Levent-Hisarüstü Metro Hattını işte bu önemli misyonun toplu taşıma alanında en son devreye giren sistemi olarak görüyor ve bir kez daha hayırlı olsun diyorum.

Değerli Kardeşlerim,

Her zaman ifade ettiğim gibi, İstanbul Türkiye’dir, aynı zamanda İstanbul Avrupa’dır, Asya’dır. İstanbul coğrafi bakımdan kilit konumda olmasının yanı sıra tüm medeniyetlerin de buluşma noktasıdır. Böyle bir şehre hizmet etmek sadece bilgiyle, projeyle olmaz, bu şehre ancak tüm kalbinizi, tüm benliğinizi ona adarsanız hizmet edebilirsiniz. İstanbul’u sadece siyasi ve ticari bir rant kapısı olarak görenlerin yol açtıkları rezaletleri her gün görüyoruz, duyuyoruz. Bu şehre kalp gözüyle değil, rant gözüyle bakanların akıbeti bu olacaktır.

Biz İstanbul’a üstat Necip Fazıl’ın o zarif ifadesiyle:

“Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar.

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten bir şey, hava, renk, eda, iklim.

O benim zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

İstanbul benim canım, vatanım da vatanım İstanbul, İstanbul.”

Evet, biz İstanbul’a böyle bir nazarla bakıyoruz. İstanbul bizim canımız, İstanbul başka. Türkiye’den başka vatanı olmayan bizler için bu şehir, zamanı ve mekanı aşıp gelen bir sevgilidir. İstanbul’a bu gözle bakmayan onu sadece kirletir, sadece sömürür.

Nitekim geçmişte uzun bir süre bu şehri kirlettiler, kaçak yapılarla kirlettiler, çöp dağlarıyla kirlettiler. Güzelim Haliç’i ihmal ederek kirlettiler. Hava kirliliğiyle rezil ettiler, maskeler dağıttılar. Tarihini, kültürünü, kimliğini, tabiatını tahrip ederek, kirlettiler.

Kardeşlerim,

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızda işte attığımız adımlarla bir değişim, bir dönüşüm yaşadık ve yaşattık, bugünlere geldik. Biz arkadaşlarımızla birlikte tüm siyasi hayatımız boyunca işte buna karşı mücadele verdik. Başbakanlığımız döneminde de İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye’de bu adımları kararlı bir şekilde attık. İnsanın gönlündeki tahribattan başlayarak, adım adım şehirlerin fiziki hasarlarını onarmanın gayreti içinde olduk.

Kardeşlerim,

Şimdi de Cumhurbaşkanı olarak aynı kararlılıkla bu yola devam ediyoruz. Kalbimdeki İstanbul sevgisi, İstanbul aşkı, her geçen yıl daha da güçlendi, daha da güçleniyor. Aynı hislerle İstanbul’a bakıyorum. Bu can bu tende olduğu müddetçe benim İstanbul sevgim bitmez, İstanbul aşkım küllenmez.

Sevgili Hemşehrilerim,

Gençler,

Şu anda size birkaç cümle edeceğim. Bu hissiyatımı çok iyi kavramanızı istiyorum. Attığımız her adımda İstanbul’u 2023 hedeflerine ulaştırma konusunda verdiğimiz mücadelede en büyük desteği buradaki hemşehrilerimizden görüyoruz. Allah bizlere İstanbul’a layık olmayı, nice hizmetler yapabilmeyi nasip etsin. Allah birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim kılsın. 2023 hedeflerine doğru yürüyen Türkiye, yeni bir yol ayrımına gelmiş bulunuyor.

Geçtiğimiz 12 yılda güçlü tek parti iktidarıyla sağlanan güven ve istikrar ortamı Türkiye’yi buraya kadar getirdi. 12 yılda üç kat büyüyen Türkiye, gerçek bir başarı hikâyesi olarak tarihteki yerini aldı. Ama artık ülkemizin geldiği yerde yeni araçlara, yeni imkânlara, yani yeni bir yönetim sistemine ihtiyacımız var.

Bakınız Türkiye çok partili sisteme geçtiğimiz 70 yıla yaklaşan dönemin tam 40 yılını koalisyonlarla geçirdi. Bugün Türkiye’de yapılmış olan ne varsa hemen tamamı kalan 30 yıllık tek parti iktidarları döneminin ürünü. Geçmişte bu milletin 70 yılının, 40 yılını çalanlar şimdi aynı düzenin devam etmesini istiyorlar. Seçimlerde projesi koalisyon olan bir muhalefet partimiz var veya muhalefet partileri var. Şimdi ne diyorlar, bakın burası çok manidar; biz koalisyon kurmaya hazırız diyorlar. Daha baştan neticeyi görüyorlar. Biz koalisyon dönemlerinin Türkiye’ye hep kaybettirdiğini söylüyoruz. O çıkmış seçimden sonra yeterli çoğunluğu bulursak, koalisyon kuracağız, diyor. Bu ifade Türkiye’ye kaybettirmeye talibiz demektir, yani istikrar ve güven istemiyoruz demektir.

Halbuki biz artık güçlü tek parti hükümetleri dahi Türkiye’ye yetmiyor, bu gömlek, bu cüsseye dar geliyor diyoruz. Yeni Türkiye’yi inşa edebilmek için yeni anayasa ve onunla birlikte başkanlık sistemine ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz. Türkiye’nin geleceği için ihtiyaç duyduğu proje koalisyon değil, işte budur. Koalisyon ihtimaline bel bağlayanlar bu ülkenin ve bu milletin değil, sadece kendi istikballerini düşünenlerdir.

Bizim milletimiz koalisyonların ne olduğunu çok iyi bilir. Koalisyon demek kriz demektir, koalisyon demek enflasyon demektir, işsizlik demektir, fakirlik demektir ve iflas demektir. Bunların geçmişini gördük. Koalisyon demek, bir avuç seçkinin, bir avuç zenginin, kerameti kendinden menkul bir avuç bürokratın, milletin sırtına kene gibi yapışması demektir. Koalisyon demek, IMF kapılarında birkaç yüz milyon dolar için para dilenmek demektir. Koalisyon demek, emeklinin, işçinin, esnafın, memurun kaybetmesi, yüksek faizle parasına para katan üç-beş seçkinin ise kazanması demektir. Evet, koalisyon demek eski Türkiye demektir.

Biz yeni Türkiye’ye bakıyoruz. Yani Türkiye’nin 2 trilyon dolar gayrisafi milli hasılaya, kişi başı 25 bin dolar milli gelire, 500 milyar dolar ihracata ulaşması, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olması için bir araya gelemeyenler koalisyon için can atıyorlar. Bugüne kadar ülkenin ve milletin menfaatine olan hiçbir meselede bir araya getiremediklerimizin koalisyon denen dibi delik tekneye doluşma konusunda bu derece istekli, bu derece heyecanlı olmaları gerçekten çok ibret vericidir. Ülkemizi koalisyonla yönetmeye onlar ne kadar hevesliyse, inanıyorum ki milletimiz de bu durumdan bir o kadar endişelidir. Tek başına iktidar olmayı hayal dahi edemeyenlerin koalisyon denen çürük ipe sarılmaları onları kurtarmaz, tam tersine daha büyük hayal kırıklığına uğratır. Koalisyon bir proje değil bir kabustur. Proje işte ortada. Yeni Türkiye’nin inşası için yeni anayasa ve başkanlık sistemi; proje budur.

Şimdi soruyorum; yeni Türkiye’ye evet mi? Yeni anayasaya evet mi? Başkanlık sistemine evet mi? Maşallah maşallah. Onun için sevgili hemşehrilerim; bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.

Türkiye’yi nasıl daha büyütebileceğimizin, milletimizi nasıl daha huzurlu ve müreffeh yapabileceğinin değil mevcut imkânları nasıl yağmalayacağının hesabını yapanlara bu millet ülkeyi teslim etmez. Yağma düzeni eski Türkiye’de kaldı. Dereyi görmeden paçayı sıvayıp koalisyon hesabı yapanlara ben Türkiye’yi geriye götürmek için değil ileriye taşımak için kafa yormalarını tavsiye ediyorum. Buna hazır mıyız? Fakat tabii çok koşmamız gerekecek, çok çalışmaya hazırız değil mi? Yeni Türkiye için çalışmaya, kapı-kapı dolaşmaya hazırız değil mi? Ben A partisi, B partisi, C partisi demiyorum, 400 milletvekili, diyorum. 400 milletvekili yeni Türkiye, 400 milletvekili yeni anayasa, 400 milletvekili ve başkanlık sistemi diyorum. Bunu millet, milli irade hangi partiye verirse, inanıyorum ki o bunu başaracaktır. İktidar hayallerini iş başına geldiklerinin ertesi günü kendileri gibi düşünmeyen medya organlarına el koyma üzerine kuranlardan daha iyisini beklemek zor, bunu da biliyoruz. Ama yine de ümit etmek istiyoruz.

İnsan hakları ihlallerinden bahsediyorlar. Türkiye, insan hakları ihlallerinin ne olduğunu koalisyonla yönetilen 1990’lı yıllarda çok yakından gördü, yaşadı. Bugün bunların insan hakları ihlali, özgürlüklerin kısıtlanması diye ifade ettikleri şeylerin kat be kat fazlasını terör bahanesiyle Amerika ve Avrupa ülkeleri uyguluyor. Bu ülkelerde yapılanları demokrasinin gereği olarak görenler sıra Türkiye’ye gelince hep bir ağızdan insan hakları ve özgürlükler diye bağırmaya başlıyor. Teröre ve teröriste karşı yürütülen mücadele karşısında en büyük özgürlükçü kesilenler, terörün mağduru olan koskoca bir milleti görmezden, duymazdan geliyor. Fransa’da daha geçen ay teröre destek verdiği için internet siteleri kapatılınca kimsenin sesi dahi çıkmıyor, fakat Türkiye aynı amaçla kılını kıpırdatsa içeride ve dışarıda birileri ortalığı ayağa kaldırıyor. Öyle yağma yok, bunun adı iki yüzlülüktür, riyakârlıktır, samimiyetsizliktir. Bu milletin huzuru ve güveni için ne yapılması gerekiyorsa o yapılacak; bundan rahatsız olan, milletin huzur ve güven talebinden rahatsız oluyor demektir. Bundan rahatsız olan terörden, kaostan, krizden medet umuyor demektir.

Biz Cumhurbaşkanlığıyla, Hükümetiyle, bakanlıklarıyla, kurumlarıyla Türkiye’ye daha iyisini, daha güzelini kazandırmanın çabası içindeyiz.

Değerli Kardeşlerim,

Artık Türkiye çok daha farklı bir konuma gelecek. İstikrar ülkesi Türkiye. İnşallah nasıl ki, 230 milyar dolardan 840 milyar dolara çıktık, nasıl ki, ihracatımızı 36 milyar dolardan 158 milyar dolara çıkardık, nasıl ki dış borcumuzu milli gelire oran itibariyle değerli kardeşlerim yüzde 73’ten aldık 36’ya indirdik, nasıl ki, devletin borçlanma faizini yüzde 63’ten aldık tek haneli rakama indirdik, enflasyonu 30’dan aldık nasıl ki, tek haneli rakama indirdik, bütün bunların yanında sevgili kardeşlerim, nasıl ki, biz IMF’e olan borcumuzu 23,5 milyar dolardan aldık ve sıfırladık, aynen bu şekilde kararlılıkla geleceğe yürüyoruz.

Sevgili Kardeşlerim,

Cumhurbaşkanı olarak benim safım daima milletin yanıdır. Milletim neredeyse ben de oradayım. Ama gücünü milletin gönlüne girmekten değil, milletin arasına nifak sokmaktan, ülkeyi güçlendirmek değil, zayıflatmaktan almaya çalışanlara asla müsamaha göstermem, onların da karşısındayım. İşte maalesef bu ülkede 6-7-8 Ekim olaylarını yaşadık değil mi? 40 vatandaşımız nasıl öldürüldü biliyoruz değil mi? Ve bu kardeşlerimizi, benim Kürt vatandaşlarımı istismar etmek suretiyle sokağa dökerek 40 vatandaşımın ölmesine neden olanlar, kardeşlerim hangi yüzle demokrasi diyorlar, hangi yüzle özgürlük diyorlar? Onun için ben özellikle Kürt vatandaşlarıma da sesleniyorum; sizi istismar edenlere yüz vermeyin. Yüz vermeyin ki bu ülke birlik, beraberlik içerisinde daha da güçlensin.

Kardeşlerim,

Bugün burada toplanmamıza vesile olan Hisarüstü Metro Hattı’nın tüm halkımıza hayırlı olmasını tekrar temenni ediyorum Allah’tan. Başbakanımıza, Ulaştırma Haberleşme Bakanımıza, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza huzurlarınızda teşekkür ederken, tüm emeği geçen yüklenici firmalar; Makyol ve Alarko’ya huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Mimarından mühendisine ve işçisine kadar hepsini kutluyorum.

Hayırlı olsun diyorum.