Devlet Övünç Madalyası Tevcih Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

16.03.2015

Çok Değerli Kardeşlerim,

Değerli Şehit Aileleri,

Değerli Gazilerimiz,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.

Devlet Övünç Madalyası ve Beratı Tevcihi dolayısıyla düzenlediğimiz bu tören için Cumhurbaşkanlığı Külliyemizi şereflendirdiğiniz için her birinize teşekkür ediyorum.

Bugün, Devlet Övünç Madalyası ve Beratı alacak tüm asker ve polis kardeşlerimize, onların ailelerine, ülkemize yaptıkları hizmetler için şükranlarımı sunuyorum. Şehitlerimizi rahmetle, minnetle, hürmetle yad ediyor, Allah onlardan razı olsun diyorum. Gazilerimize, mücadeleleri, fedakârlıkları sebebiyle samimi şükranlarımı sunuyorum.

Bizim inancımızda inançları, vatanları, milletleri için mücadele ederken hayatlarını kaybedenlerin makamı şehitliktir. İlahi emir, “Onlara Ölüler Demeyiniz, Zira Onlar Diridirler” buyuruyor. Bizim kültürümüzde savaşa gidenin, mücadeleye gidenin ardından güzel bir söz kullanılır. Denilir ki, “İki Güzelden Biri”Yani, bu insanlar için, şehitlikten veya gazilikten biri temenni edilir. Sizler, “İki Güzelden Biri”ne kavuşmanın şerefine, izzetine, ikramına nail olmuş nadide insanlarsınız.

Sadece dünya hayatına ait zevkleri seçenlerle ebedi mutluluğu, yani şehitliği, gaziliği seçenler arasındaki mücadelenin kazananı, esasen en baştan bellidir. Buradaki kazanç, dünyadaki geçici başarıyı kimin elde ettiğiyle ilgili değildir; bu ebedi saadete nail olmakla ilgilidir. Bunun için şehitler, kıyamette şefaat ayrıcalığına sahip kılınmış zümreler arasında yer alır.

Gazilerimiz, “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” emri ilahisine uygun olarak, verdikleri mücadeleyle bu şerefli unvana sahip olmuşlardır. Peygamberimiz, “Allah rızası için sınırda bir gece nöbet beklemek, dünyadan ve dünyadakilerden hayırlıdır” buyuruyor.  “Allah yolunda ayağı tozlanan kimseye Cehennem ateşi dokunmuyorsa”, bu uğurda yaralanan, kanını döken, uzuvlarını kaybedenlerin ecrini siz hesap edin. Allah sizlerin nezdinde tüm gazilerimizden, şehitlerimizden razı olsun.

Değerli Kardeşlerim,

Bu ülke, bu millet, şehitlerimizin ve gazilerimizin yüzü suyu hürmetine ayaktadır. Sultan Alparslan’dan başlayarak, Osman Gazi’lere, Fatih’lere, Yavuz’lara, Gazi Mustafa Kemal’lere kadar uzanan bu büyük mücadele zincirinin halkasında yer alan her bir gazimiz, her bir şehidimiz, bu toprakları bize vatan yapan ilahi beratın mühürleridir.

18 Mart’ta, 2 gün sonra, Çanakkale Deniz Zaferimizin 100’üncü yıldönümüne ulaşacağız. 24 Nisan’da da Çanakkale Kara Savaşlarının yıldönümünü idrak edeceğiz. 23 Nisan’da Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun, yani Kurtuluş Savaşı’nı yöneten milli iradenin tescilinin 95’inci yıldönümünü kutlayacağız.

1985’ten itibaren Türkiye’nin 30 yılına ve 40 bin cana mal olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’muzdaki hadiseler, burada olduğu gibi, tüm canlılığıyla hafızalarımızda. Süleyman Şah Türbesini, hem oradaki manevi mirasımızı korumak, hem de orada nöbet tutan askerlerimizin can güvenliğini sağlamak için sınırımıza yakın bir bölgeye naklettik.

Sınırlarımızda vatanı koruyan, şehirlerde terörle mücadele eden her kahraman askerimiz, her kahraman polisimiz, bizim bu vatan topraklarındaki ebedi varlığımızın birer sembolüdür, birer garantisidir.

Bu ülkenin 78 milyon vatandaşının her biri, erkeğiyle, kadınıyla, hatta çocuğuyla, yaşlısıyla, gerektiğinde şehit olmayı şeref olarak gördüğü içindir ki, bu topraklar hala bizim vatanımızdır.  Aksi takdirde, bizi burada bir gün barındırmazlar. Sanmayın ki, Hakk’la batıl arasında bin.400 yıl önce başlayan mücadele bitti. Sanmayın ki, 1.000 yıl önce bu topraklara gözlerini diken, burada üzerinde yaşayan bizleri ebediyen bu toprakların altına gömmeyi düşünenler bu amaçlarından vazgeçti.  Sanmayın ki, 100 yıl önce Çanakkale’ye, hemen ardından Anadolu’nun dört bir köşesine, dönemin en güçlü ordularıyla, silahlarıyla, teknolojisiyle dayananlar yaptıklarından nedamet getirdi. Asla…Bu kadim mücadele sürüyor, sürecek.

Bize düşen, bu bilinçle, iki güzelden birine daima hazır olarak çalışmak, tedbirlerimizi almaktır.

Değerli Kardeşlerim,

Türkiye’yi Endülüs yapmak isteyenler, Türkiye’yi Orta ve Doğu Afrika’ya çevirmek isteyenler, Türkiye’yi Doğu Avrupa ve Balkanların akıbetine uğratmak isteyenler bu niyetlerinden asla vazgeçmiş değiller. Dün Balıkesir’de de ifade ettim: Dünyada, bilhassa Avrupa’da Müslüman dendiğinde ilk akla gelen bu toprakların insanıdır. Türk, sadece bizim ülkemizde etnik anlam taşır. Batılılar gözünde her Müslüman, Türk’tür.

Bu asla bir üstünlük ifadesi değildir; sadece tarihi hakikatlerle çerçevelenmiş bir tespittir. Bu durum aynı zamanda, tarihin milletimize yüklediği sorumluluğun da ifadesidir. Herkes mücadeleden kaçabilir, mücadeleyi bırakabilir; biz bırakamayız. Herkes zulmete, boyunduruğa razı olabilir; biz olamayız. Herkes ölümden, canını feda etmekten imtina edebilir; biz edemeyiz. Onun içindir ki, bizim şehidimiz, gazimiz çoktur. Bizim şehitliğimiz de çoktur. Ülke içinde 349, ülke dışında da 34 ayrı devletin sınırları içinde 78 şehitliğimiz var. Böyle bir şeref kaç millete nasip oluyor, soruyorum sizlere…

Hamdolsun, şehitlerimizin dökülen tek bir damla kanı dahi boşa gitmemiştir. Gazilerimizin verdiği mücadelenin tek bir anı dahi boşa gitmemiştir. Ne diyor Mehmet Akif, İstiklal Marşımızda;

“Arkadaş, Yurduma Alçakları Uğratma Sakın;

Siper Et Gövdeni, Dursun Bu Hayasızca Akın.

Doğacaktır Sana va’dettiği Günler Hakk’ın,

Kim Bilir, Belki Yarın, Belki Yarından da Yakın.”

İşte, milletimiz yurduna yönelen hayasızca akınları gövdesini siper ederek durdurması sayesinde bin yıldır bu vatanın sahibi. Bugün de, aynı gayeyle çalışıyoruz.  Türkiye’yi, geçtiğimiz 12 yılda bu amaçla 3 kat büyüttük.

Türkiye’nin 30 yılına, 40 bin canına, yüzlerce milyar dolar kaynağına mal olan terör meselesini bitirmek niyetiyle Çözüm Süreci’ni bunun için başlattık. Vatan savunmasının sınırlarımızdaki tel örgülerde değil, sınırlarımızın ötesindeki gönüllerde başladığı bilinciyle, tüm dost ve kardeş toplumlarla yakınlaşma çabasına bunun için girdik.  Eğer biz güçlü olmazsak, o kardeşlerimize de yardım edemeyiz.

Onlar Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında, bizim zor zamanlarımızda yanımızdaydı. Biz de bugün onların zor zamanlarında yanlarında olacağız ki, yarın “kardeşim” diyerek boyunlarına sarılmaya yüzümüz olsun.  Şehitlerimizin, gazilerimizin bıraktığı bu kutlu mirasa biz sahip çıktık, çıkmaya devam edeceğiz. Şehitlerimizin, gazilerimizin emanetine saygı göstermek, öyle sözle, kuru hamasetle olmuyor. Bunun için çalışmak gerekiyor, üretmek gerekiyor, Türkiye’yi ileriye götürmek gerekiyor.

Bakınız, buradan Gölbaşı’na gidecek, ASELSAN’ın Radar ve Elektronik Harp Merkezi’nin açılışını yapacağız. Burası, savunma sanayimiz bakımından önemli bir tesistir. Türkiye’nin savunma sanayi alanında geçtiğimiz 12 yılda kat ettiği mesafe dahi, başlı başına bir başarı destanıdır. Biz, kendi savaş gemilerimizi, uçaklarımızı, helikopterlerimizi, füzelerimizi, tanklarımızı, silahlarımızı üreterek şehitlerimize, gazilerimize layık olmanın çabası içindeyiz. Al bayrağı şerefle, gururla göklerde dalgalandırmak, üzerinde bu bayrağın bulunduğu pasaportun itibarını yükseltmekle olur. Bu milletin onurunu korumak, onun refah seviyesini yükseltmekle olur. Biz, başkaları gibi hamasetle, lafla, sözle, bağırarak, çağırarak değil, işte bu şekilde Türkiye’ye hizmet ediyoruz. Türkiye’ye, mugalatayla değil, 2023 hedeflerine ulaşarak sahip çıkmayı sürdüreceğiz.

Değerli Kardeşlerim,

Şehitlerimizi ve gazilerimizi gönlümüzün en mutena köşesine yerleştirirken, şehitlerimizin bize emanetleri olan ailelerini ve gazilerimizi de asla ihmal etmiyoruz, etmeyeceğiz.. Biraz önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Ayşenur İslam hanımefendi, şehit yakınları ve gazilerimizle ilgili yapılanları özetle ifade etti.

Şehitlik ve gazilik makamlarına bu dünyada bir değer biçmek mümkün değil, onu biliyoruz. Onlar en büyük mükâfatı, Rabbimden alacaklar, onu da biliyoruz. Biz, sadece kendilerine küçük bir teşekkür babında bu hizmetleri yapıyoruz.  Hamdolsun ülkemizin imkânları arttıkça, Türkiye büyüdükçe, şehit yakınlarımıza ve gazilerimize verdiğimiz hizmetler de, bununla orantılı olarak artıyor. İnşallah önümüzdeki dönemde, bu çalışmaları sürdürecek, şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin yanlarında olmaya devam edeceğiz.

Bir kez daha teşrifleriniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize hayırlı ve uzun bir ömür temenni ediyorum. Şehit ailelerimize kaybettikleri evlatlarının, eşlerinin, kardeşlerinin, babalarının, asla bitmeyeceğini bildiğim yürek acıları için sabırlar diliyorum.

Sizlere takdim edeceğimiz Devlet Övünç Madalyasının, bu devletin, bu milletin bir vefa sembolü olarak nesilden nesile gururla, kıvançla aktarılmasını temenni ediyorum. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Allah’a emanet olunuz.