Konya-İstanbul YHT Seferlerinin Başlatılması Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

17.12.2014

Konya-İstanbul YHT Seferlerinin Başlatılması Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

Sevgili Konyalılar,

Sevgili Kardeşlerim,

Sayın Başbakan,

Değerli Bakanlar,

Milletvekili Arkadaşlarım,

Değerli Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum.

Bugün bu muhteşem törenle başlattığımız Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Tren seferlerinin hem Konya’ya, hem İstanbul’a hayırlı olmasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Yine bugün, Konya’nın yetiştirdiği ve bütün dünyaya eskimez bir eser olarak sunduğu, Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi’yi vefatının, yani maşukuna Vuslatının 741. yıl dönümünde, hürmetle yad ediyor, mekanı inşallah cennet olsun diye dua ediyoruz.

Yine bugün buradan, Konya’dan, kardeş Pakistan halkına da dün yaşanan ve gerçekten yüreklerimizi dağlayan elim hadise nedeniyle başsağlığı mesajlarımızı iletmek istiyorum. Dün Peşaver’deki bir okula yapılan terörist saldırı neticesinde 130’u aşkın öğrenci ve öğretmen kardeşimizin katledildiği o olayı, çok büyük bir teessürle öğrendik. Gerek Sayın Cumhurbaşkanını, gerek Başbakan kardeşlerimizi aradık, onlara milletimizin üzüntülerini ilettik. Kardeş Pakistan’ın acısı, bizim acımızdır. Gerek yaraları sarmak konusunda, gerek bu coğrafyada terörle en kararlı şekilde mücadele etmek konusunda kardeşimiz Pakistan ile işbirliğimiz, dayanışmamız sarsılmadan devam edecek. Bu elim hadise, bir okuldaki masum, tertemiz çocukları hedef alan bu alçakça saldırı, umuyorum ki bölgedeki tüm ülkelerin, tüm dünyanın terörün karanlık yüzünü bir kez daha görmelerine sebep olur. Pakistan’a bir kez daha sabır diliyorum, başsağlığı diliyorum. Hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar niyaz ediyorum.

Sevgili Konyalılar,

Sevgili Kardeşlerim,

Konya’ya bir teşekkürüm var. Bu anlamlı günde Konya’ya şükranlarımı ifade etmek için de geldim. 9 Ağustos’ta, yani 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesinde burada, Konya’da muhteşem bir buluşma gerçekleştirdik. O mitingin benim için manası çok büyük. Konya’daki o muhteşem final, 10 Ağustos seçim sürecindeki son mitingimizdi. Konya’daki o muhteşem miting, şahsımın Başbakan olarak, Genel Başkan olarak yaptığı son mitingdi. Bir nevi burada vedamızı yaptık. Burada bir dönemin kapanışını, ama aynı zamanda bir dönemin açılışını yaptık. Hatimeyi Konya’da yaptık, ama Fatiha’yı da Konya’da okuduk. 10 Ağustos’ta da Konya kendisinden bekleneni yaptı. Konya, “milletin adamı”na sahip çıktı. Konya, milli iradeye, demokrasiye, büyük ve Yeni Türkiye hedefine sahip çıktı. Biz, sizlerle gurur duyuyoruz. Sizler, bizi hiçbir zaman bu yolda yalnız bırakmadınız. 10 Ağustos’ta Konya, yüzde 75 oy oranıyla bu kardeşine en büyük desteği veren iller arasında yer aldı. 81 vilayetimiz içinde Konya en yüksek desteği veren dördüncü il. Ancak 30 büyük şehrimiz arasında Konya birinci sırada. Bu büyük desteğiniz için, teveccühünüz, ahde vefanız için her birinize tek tek teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı olsun. Rabb’im, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bizi inşallah birbirimize mahcup etmesin.

Kardeşlerim,

Konya’da Hatime yaptığımız gibi, biliyorsunuz Konya’da tekrar Fatiha’yı da okuduk. Kapanışı Konya’da yaptık, ama açılışı ve devamı yine Konya’da yaptık. Konyalı bir kardeşimize, o zaman Dışişleri Bakanımız olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu kardeşimize Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlığı görevini tevdi ettik. Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın ardından Konya bir başbakan daha çıkarmış oldu. 3,5 ay oldu ve hamdolsun maşallah Sayın Başbakanımız çok büyük bir azimle, gayretle milletin ve Konya’nın emanetini iftiharla, bir o kadar da hakkıyla taşıyor. Kendisine bir kez de burada hemşehrilerinin arasında, Konya’da başarılar diliyor, Allah’tan muvaffakiyetler niyaz ediyorum.

Konya’nın dualarıyla, gayretleriyle, desteğiyle Sayın Başbakanımızın bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bizim arkamızda olacağına gönülden inanıyorum. Rabb’im sizlerden razı olsun. Rabb’im, yol arkadaşlığımızı, uhuvvetimizi, muhabbetimizi daim etsin inşallah.

Sevgili Konyalılar,

Sevgili Kardeşlerim,

Bugün Hz. Mevlana’nın 741. Vuslat gününde, Şeb-i Arus’ta, Konya’da farklı bir vuslatın da heyecanını yaşıyoruz. Alıştığımız salonda değil, bugün Konya’nın en büyük kapalı spor salonunda inşallah bunu kutlayacağız.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin kadim başkenti Konya’yı, Osmanlı Cihan Devleti’nin kadim başkenti İstanbul’a yüksek hızlı tren ile bağlıyor, iki kadim başkentin vuslatını gerçekleştiriyoruz. 2009 yılında Cumhuriyetimizin başkenti Ankara ile Türk dünyasının başkenti Eskişehir’i yüksek hızlı trenle birbirine kavuşturduk. Aynı şekilde Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli ile Eskişehir’de Yunus Emre’yi buluşturduk. Ardından 2011 yılında Ankara ile Konya’nın, Cumhuriyet ile Selçuklu’nun, Hacı Bayram-ı Veli ile Hz. Mevlana’nın vuslatını gerçekleştirdik. 2013’te bu kez Konya ile Eskişehir, Yüksek Hızlı Trenle buluştu. 25 Temmuz 2014’te Ankara-Eskişehir-İstanbul birbiriyle buluştu. İşte bugün bir başka adım atıyoruz. Bu güzel halkaya artık Konya ile İstanbul’u da ekliyoruz. Artık az önce de Değerli Bakanım söyledi, Eyüp Sultan Hazretleri olmak üzere, İstanbul’un manevi mimarları, bugün başta Mevlana Hazretleri olmak üzere Konya’nın manevi mimarlarıyla kucaklaşıyor. Hasret, bugün vuslata dönüşüyor.

Kardeşlerim,

Bugünden itibaren Konya ile İstanbul arası artık ne 10 saat, ne 13 saat, 4 saat 14 dakika. Kısa bir süre sonra inşallah Rabia olacak, Rabia. Daha sonra inşallah daha da aşağıya inecek. 2009’dan bugüne bütün Yüksek Hızlı Tren hatlarımızda 18 milyon yolcu taşındı. Sadece Ankara-Konya hattını 5,5 milyon vatandaşımız kullandı. Tabii durmuyoruz, sırada Bursa var, sırada İzmir var; Karaman, Mersin, Antalya, Osmaniye, Gaziantep var; Yozgat, Sivas, Erzincan hattı var. Durmak yok, yola devam. Bu devam edecek. İnşallah kısa süre zarfında tüm bu hatları da bitirecek, Türkiye’yi ulaşımda çok daha yüksek bir safhaya kavuşturmuş olacağız.

Bugün başlayan Konya-İstanbul seferinin hem Konyalı, hem İstanbullu vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Başta Başbakanımız, ardından Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlarımız olmak üzere, halef-selef olunan geçmiş Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım olmak üzere, bu hatların tamamlanmasında, sefere başlamasında emeği geçen herkese, her kurumumuza teşekkür ediyorum.

Yeni tren setlerimizde çalışacak arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.

Yolcularımıza hayırlı yolculuklar diliyorum. Kazasız, sorunsuz bir şekilde varacakları yerlere ulaşmalarını Rabb’imden niyaz ediyorum.

Kardeşlerim,

Sevgili Konyalılar,

Sizlerin hassasiyetlerini bilirim. Bu ülke, yakın tarihinde çok büyük acılar çekti. Çok büyük sorunlar yaşadı. Bizim dedelerimiz, annelerimiz, babalarımız, onların ardından bizler bu ülkede ağır sorunları, derin sorunları yaşamak zorunda bırakıldık. Dünyada özellikle Batıda yaşanan hızlı kalkınmayı, refahı, demokrasiyi, on yıllar boyunca sadece seyretmek zorunda kaldık. Ulaştırmada o dar yollarda büyük sıkıntılar çektik, çok sayıda can verdik. Eğitimde, modern imkanlardan mahrum bırakıldık. Sağlıkta, insanımız insan yerine konmadı. Şöyle gençlik yıllarımı düşünüyorum, o SSK’nın malum genel müdürlerinin olduğu zamanları düşünüyorum. Affedersiniz, sağlam girip de hasta çıktığımız hastanelerin halini düşünüyorum. Adalette aynı şekilde, emniyette aynı şekilde; daha nice alanda başka ülkeleri maalesef hayranlıkla izlemek zorunda bırakıldık. Hızlı trenleri sadece televizyon ekranlarında görebiliyorduk. Uçağı, sırt üstü yere yatıyor, gökyüzünde izliyorduk. Modern, temiz hastaneleri, kaliteli, temiz güzel okulları, sadece yabancı filmlerde görebiliyorduk. O da renkli değil ha siyah beyaz. İnsanın insan gibi yaşadığını maalesef uzaktan seyrediyorduk. İtirazlarımız dikkate alınmıyordu. İsteklerimizi, arzularımızı, taleplerimizi maalesef kimse duymuyordu. Bu ülkenin yoksulluğunu kimse görmüyor, yasaklara, yolsuzluklara hiç kimse dur diyemiyordu.

İşte şimdi gelirken, iniyoruz Konya Havalimanı’na, Konya Havalimanı’ndan buraya gelirken hamdolsun 3 şeritli 3 hatlı gidiş-geliş Konya’ya giriş, etrafında gayet güzel peyzaj çalışmaları, ağaçlandırma çalışmalarıyla bakıyorsunuz modern bir şehre giriyoruz.

Bu kötü gidişi durdurmaya yönelik siyasi hareketlerin önü kesiliyor, partiler kapatılıyor, darbelerle Türkiye’nin yürüyüşü sürekli kesintiye uğratılıyordu. Ama biz umudumuzu yitirmedik. Biz mücadele azmini kaybetmedik. Milletimize hizmet etme aşkımızı, sevdamızı daima diri tuttuk. “Onların bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır, milletin de bir hesabı vardır” dedik, sabırla, sebatla mücadele ettik. 12 yıl önce milletimizden emaneti devraldık, kollarımızı sıvadık, çok büyük bir kalkınma, ilerleme, demokratikleşme hamlesini başlattık. Darbeler planladılar, geçit vermedik. Tuzaklar kurdular, o tuzaklara düşmedik. Senaryolar yazdılar, o senaryoları yırttık attık. Milletle beraber olduk, milletle beraber yürüdük. 12 yılda Türkiye’ye çok ama çok büyük bir değişimi yaşattık. Eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ekonomiden demokrasiye, dış politikadan sosyal hayata kadar Türkiye’yi ilklerle tanıştırdık, rekorlarla tanıştırdık. Türkiye’yi hayalleriyle buluşturduk. Sadece bunları yapmakla kalmadık. Türkiye’nin önünü açtık. Türkiye’nin yolunu sağlamlaştırdık. Türkiye’ye engin bir ufuk kazandırdık. Milletimizin her bir ferdine heyecan aşıladık, umut aşıladık, özgüven aşıladık. Türkiye’nin büyük bir devlet olduğunu, güçlü bir devlet olduğunu, Türkiye’nin medeniyetler inşa eden, medeniyetlere yön veren bir devlet olduğunu milletimize hatırlattık, dünyaya gösterdik. 12 yıl boyunca her ne yaptıysak önce sizin için, önce milletimiz için yaptık. Ne yaptıysak ülkemiz için, vatanımız için, bayrağımız için, itibarımız için, yaptık. 12 yıl boyunca milletimiz için olduğu kadar, mazlumlar için, mağdurlar için, dünyanın neresinde olursa olsun garipler için, yüz üstü bırakılmışlar için, sesi hiç duyulmayanlar için mücadele ettik. İşte göreve geldiğimizde bu tür ülkelere 45 milyon dolar destek verebilirken, şimdi 4,5 milyar dolar destek verebilen bir ülke konumuna geldik. Biz şunu söyledik: Bu millet azizdir, bu ülke azizdir. Tarihimiz, ecdadımız, medeniyetimiz azizdir. “Bu aziz millet durdurulamaz, bu aziz ülke horlanamaz, bu kutlu yürüyüş engellenemez” dedik. “Bu millete hiç kimse boyun eğdiremez, diz çöktüremez. Bu ülkeye hiç kimse istikamet çizemez. Bizim gündemimizi kimse belirleyemez” dedik.

Kardeşlerim,

Bizim 12 yıl içinde millet için yaptığımız her eser, millet için attığımız her adım elbette birilerini çok rahatsız etti. Eski Türkiye’nin karanlığından beslenenler, aydınlıktan rahatsız oldular. Eski Türkiye’nin yüksek faizinden, yüksek enflasyonundan, yoksulluğundan, yolsuzluğundan beslenenler, büyüyen ekonomiden rahatsız oldular. Eski Türkiye’nin akan kanından beslenen vampirler, huzurdan, kardeşlikten, kesinlikle umuttan rahatsız oldular. Eski Türkiye’ye istedikleri gibi istikamet çizenler, özgüvenimizden, mazlumların sesi olmamızdan rahatsız oldular. Biz ne dedik? “Bu dünyada biz de varız” dedik. Biz ne dedik? “Bu denklemde biz de varız” dedik. Biz ne dedik? “Dünya 5’ten büyüktür” dedik. “100 yıl boyunca horladığınız, dışladığınız, aşağıladığınız Türkiye ayakları üstünde doğruldu” dedik ve “Artık haddinizi bilin” dedik. “O kirli ellerinizi Türkiye’nin üzerinden çekeceksiniz” dedik. “Kirli emellerinizden vazgeçeceksiniz” dedik. “Türkiye’ye gündem belirleme, Türkiye’ye istikamet çizme alışkanlığınızdan artık vazgeçeceksiniz” dedik. İşte bundan rahatsız oldular. 12 yılda üç kattan fazla büyüyen ekonomiden, beş kata yakın ihracattan, tek haneli oranlara düşen faizden rahatsız oldular. IMF borçları ödememizden, -sıfırladık biliyorsunuz, 23,5 milyar dolar IMF borcu sıfırlandı, şimdi IMF’ye borç verir hale geldik- rahatsız oldular. Merkez Bankası rezervi 27,5 milyar iken 133 milyar dolara çıktı, bundan rahatsız oldular. Hızlı tren hatlarından, modern okullardan, hastanelerden yollardan, köprülerden, tünellerden rahatsız oldular. Boğazın altından Marmaray geçecek, bundan rahatsız oldular. Boğazın üzerinde 3. köprü yapılıyor, 4 gidiş, 4 geliş ve ortasından da hızlı tren geçecek, bundan rahatsız oldular. Boğazın altından ikinci bir hat daha yapılıyor, oradan da otomobiller geçecek, bundan rahatsız oldular. Yeni havalimanlarından, dünya ölçeğinde büyük projelerimizden rahatsız oldular. “Filistin” dememizden, “Suriye” dememizden, Mısır’da darbeye karşı çıkmamızdan, “Irak’ta kardeşlik” dememizden, Suriye ile ilgili oradaki olanları lanetlememizden, terörün karşısında dimdik durup “milli birlik” dememizden, “çözüm” dememizden rahatsız oldular. Defalarca bizi engellemek istediler, defalarca tuzak kurdular, defalarca kirli oyunlarla, kirli operasyonlarla üzerimize geldiler. Allah’a sonsuz hamd-ü senalar olsun yılmadık, yıkılmadık, vazgeçmedik, boyun eğmedik ve bütün tuzaklarını, bütün kumpaslarını bozduk, alt üst ettik.

Kardeşlerim,

Geçen yıl 17 Aralık’ta, unutmayın yine Konya’daydım. Bugüne kadar hiçbir 17 Aralık’ı ihmal etmedim. Bu ne demektir? Demek ki Konya’ya gelmediğim hiçbir yıl yok. Her yıl en az bir kere geldim. İki geldiğim de oldu,  üç geldiğim de oldu. Bu da nedir? Bu da bir vuslattır.

Hz. Mevlana’nın Vuslat Yıldönümü için, Konyalı kardeşlerimle kucaklaşmak, hasret gidermek için yine geçen yıl Konya’ya gelmiştim. Yargı, emniyet ve medya el ele verdiler ve o gün bir operasyon başlattılar. Bir yandan gözaltılar yapılıyor, bir yandan da medya üzerinden sistemli şekilde önceden hazırlanmış düzmece haberler servis ediliyordu. Hem Türkiye’de, hem dünyada çok kirli bir algı operasyonu devreye girmişti. Adına “yolsuzluk operasyonu” dediler. Ama çok kısa süre içinde, daha o gün, meselenin yolsuzluk olmadığı ortaya çıktı. Çok açık bir şekilde, çok net bir şekilde hükümeti devirmeye yönelik bir adım atılmıştı. Emniyet içindeki, yargı içindeki, medyadaki, iş dünyasındaki, sivil toplum örgütlerindeki birtakım o karanlık güçler işbirliği yapmış, bir senaryo yazmış ve bu senaryoyu uygulamaya başlamışlardı. İşte, dikkat ederseniz, yönetmenlerden bir tanesi açıkladı. Ne dedi? Senaryoyu yazdılar, elimize verdiler, biz de oynadık; olay bu. Bizim o gün boyun eğeceğimizi, o gün darbe girişimine razı olacağımızı zannettiler. Ama biz o gün Konya’daydık. Konya’nın hayır duası üzerimizdeydi, Konya’nın manevi havası üzerimizdeydi, Konya’nın yiğitliği, kahramanlığı, dik duruşu üzerimizdeydi. Oyunu anında fark ettik. Bunun bir yolsuzluk operasyonu olmadığını, bunun millete yönelik, ülkeye yönelik bir tuzak olduğunu anında gördük. Derhal tedbirlerimizi aldık. Bu kirli oyunu, bu darbe girişimini boşa çıkarmak için derhal harekete geçtik. Ne dedik, “Onların bir tuzağı varsa, Allah’ın da bir tuzağı vardır” dedik. “Onların bir hesabı varsa, milletin de bir hesabı vardır” dedik. Allah’a hamdolsun, o tuzak bozuldu, o oyun bozuldu. Asıl niyetleri de çok kısa sürede ortaya çıktı. 17 Aralık’ın hemen ardından gençler, 25 Aralık’ta planladıkları asıl tezgah, polislerin bilgisayarlarından çıkarıldı ve o darbe girişimi tescillendi. Her şeyi hazırlamışlar. O kadar ki başbakanı kesin devireceklerini düşünerek, sonradan kullanacakları fezlekeye “Dönemin Başbakanı” ifadesini bile yazmışlar. Ben görevdeyim. 17 ve 25 Aralık sonrasında bunların asıl niyetlerini, çirkin yüzlerini daha net olarak gördük. İddialarının, iftiralarının, çirkefliklerinin nasıl sınır tanımadığını milletçe hep birlikte müşahede ettik.

Kardeşlerim,

Sizler bu oyunu, bu tuzağı gördünüz. Sizler, önce 30 Mart’ta, ardından 10 Ağustos’ta bizim yanımızda durdunuz. Sizden aldığımız güçle bu darbe girişimini boşa çıkardık. Yapılan hukuksuzların hesabı sorulmaya başlandı. Bakın, gerek 17 Aralık’ta, gerek bugün kimlerin yan yana durduğunu, kimlerin ittifak yaptığını, kimlerin kucaklaştığını görün. Asıl meseleyi de, asıl niyeti de o zaman daha iyi anlayacaksınız. Eski Türkiye’nin, o karanlık Türkiye’nin ne kadar aktörü varsa şu anda kucaklaşıyorlar. Birbirlerine methiyeler düzüyorlar. Düşman kardeşler, seçimlerde birbirlerini destekliyorlar. Birbirlerine diyet ödüyorlar, diyet. Kasetlerin diyetlerini ödüyorlar. Şantaja boyun eğerek, tehditlere boyun eğerek, üst aklın talimatlarına boyun eğerek birbirlerine diyet ödüyorlar. Daha da ileri gidiyorlar, Pensilvanya açıklama yapıyor. Bakıyorsunuz şahsıma yönelik çok çirkin benzetmeler, beddua seansları ve şimdi daha da enteresan bir açıklama yaptı. Gazetelerden alınan onun kendi takımı için “Onların yerinde olmak isterdim” diyor. Senin elini kolunu bağlayan yok ki, gel onların yanına, gel onların yerine. Hiç kimse sana “gelme” demiyor, gel. Çoktandır sana “gel” diyoruz zaten. Pensilvanya’da koruma altında olanlar buraya gelemez. Neler yaptıklarını biliyorlar.

Bizim eğer ödenecek bir diyetimiz varsa, bunu sadece ve sadece millete öderiz. Bırakın onlar Türkiye düşmanlarıyla birlikte hareket etsin. Bırakın onlar, Türkiye düşmanı medyayla, uluslararası kirli odaklarla, Güneydeki sevdikleri ülkeyle hareket etsin. Biz buraya milletle geldik, milletle yürüyoruz ve daima milletle yürüyeceğiz.

Kardeşlerim,

Size bir sözümüz var, “Bu haşhaşilerden hesap soracağız” dedik. “Uluslararası çevrelerin maşası olan bu paralel yapıdan hesap soracağız” dedik, “İnlerine gireceğiz” dedik. Verdiğimiz sözü tuttuk, tutuyoruz ve tutacağız. İnlerine girdik, ihanetlerini tescilledik, daha da fazlasını yapacağız. Yolsuzluk iftirası altında darbe girişiminde bulunanlardan hesap sorduk, daha da soracağız. Basın özgürlüğü kısıtlanıyor iftirasıyla, Türkiye’yi dünyada karalamaya çalışanların oyunlarını da bozacağız. Emniyette oyunu bozduk. Yargıda oyunu bozup, yargıyı tehdit ve şantajdan da inşallah kurtulacağız. Kurumlarımızı bu urlardan temizledik, temizliyoruz. Kaynaklarını kurutmaya devam ediyoruz.

Şimdi dünyada bazı ülkelerde, özellikle de Avrupa Birliği içinde birileri çıkıyor, Türkiye’de hukuk içinde yapılan bir operasyonla ilgili peşin hükümler veriyor. Beyler, geçti o günler. İstediğiniz manşeti atın, istediğiniz yalan haberi yazın, istediğiniz tweeti atın, istediğiniz kadar Türkiye aleyhine açıklama yapın, biz kendi istikametimizi kendimiz belirleriz, kendi rotamızı kendimiz çizeriz. Tekrar söylüyorum, mürebbiye edasıyla, parmağını sallayarak Türkiye’ye akıl vermeye çalışanlar, karşılarında o eski Türkiye’nin olmadığını artık anlasınlar. Türkiye’ye demokrasi dersi vereceklermiş. Bir zahmet buraya gel de Türkiye sana demokrasi dersi versin. Türkiye size Mısır’ı anlatsın. Bir zahmet buraya gelin de, sizlere Suriye üzerinden insanlık dersi verelim. Türkiye’ye özgürlük dersi vereceklermiş. Sen önce git, Avrupa Birliği içinde yükselen ırkçılığın, İslamafobinin, ayrımcılığın hesabını ver. Kapattığınız gazetelerin hesabını verdiniz mi? İşte Sabancı’yı gelip de kendi genel merkezinde öldüren o teröristi kaç kez yakaladınız. Bir kapıdan soktunuz, öbür kapıdan çıkardınız, elini kolunu sallayarak dolaşıyor.

Aynı şekilde 7 tane oradaki soydaşımızı, o ırkçı faşistler ne yazık ki öldürdüler. Bakın, basın mensuplarını onların yargılanması sürecine dahil etmek istemediler. Zar zor, milletvekillerimiz dahi gitti, önce sokmak istemediler, sonra sokmak zorunda kaldılar. Duruşmayı dahi izlemeye müsaade etmek istemiyorlardı. Siz önce bunun hesabını verin. Sindenfingen’de soydaşlarımızın oturduğu ev kundaklandı, hala failleri ortada yok. Himaye ettiğiniz teröristlerin hesabını verdiniz mi? Dosyalar verdik yüzlerce, hâlâ cevap yok. Yapılan işkencelere ses çıkardınız mı? Hayır. Türkiye sizin günah keçiniz değil. Avrupa Birliği olarak önce aynaya bakmaları lazım. Avrupa Birliği’nin önce kendisini test etmesi lazım. Mısır için susanların, Suriye’de, Irak’ta 1 milyon 600 bin insanı kendi evinde barındıran Türkiye’ye, bunların hiçbirinin söyleyecek sözü yoktur. Şu ana kadar 5 milyar doları aşkın para harcadık. Sadece yanımıza geldikleri zaman, “Sizin bu ev sahipliğiniz unutulmaz, hakikaten nasıl güzel bir ev sahipliği yapıyorsunuz. Bu insanlara yurdunuzu açtınız, bunları ağırlıyorsunuz, bundan dolayı sizi tebrik ederiz” diyorlar. Birisi de kalkıp, “Ya biz de şu kadar destek verelim” demiyor. Yurt dışından bugüne kadar gelen destek 200 milyon dolar, harcadığımız 5 milyar dolar. Gerçekler ortada. Bunlardan sadece nasihat dinlersiniz. Suriye’de gözlerini kapatanlar, Filistin’de katliama sırtını dönenler, bize özgürlükten, demokrasiden, insan haklarından bahsedemezler.

Bakınız 1959 tarihinde, 55 yıl önce Türkiye Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusunda bulundu. 55 yıl. Tam 10 yıl önce bugün, 17 Aralık 2004 tarihinde müzakerelere başlama kararı alındı. Gittik, imzaları attık. 55 yıldır, özellikle de son 10 yıldır bizi oyalıyorlar. Daha doğrusu oyalamanın gayreti içindeler. Hiç kusura bakmasınlar, biz Avrupa Birliği’nin kapıkulu değiliz. Bizi bir defa, bir millet olma şuuru içerisinde, idraki içerisinde alacaklarsa alırlar, almayacaksa almazlar. Bu sözlerimizden de rahatsız oluyorlar. Niye rahatsız oluyorsunuz? Bir uluslararası adalet denilen bir anlayış var. Mısır’da sustunuz, Ukrayna’da sutsunuz, Suriye’de sustunuz, Irak’ta sustunuz, Filistin’de sustunuz; ne zaman adaleti haykıracaksınız? Türkiye’de sadece susmakla kalmıyor, darbe girişimlerine destek oluyorsunuz.

Kardeşlerim,

Bu ülkeyi maşalara asla teslim etmeyeceğiz. Bu ülkeyi uluslararası çevrelerin taşeronu olan ihanet şebekelerine, paralel devlet yapılanmalarına, hoca görüntüsü altındaki şaklabanlara asla teslim etmeyeceğiz. İşte bakın terör örgütleri çıkıyor değil mi? Şu anda Pakistan’daki olayı gördünüz. Düşünün 130’u aşkın yavruyu, öğrenciyi şehit ediyorlar. İşte bir DEAŞ diye bir şey çıktı, onun da neler yaptığını görüyorsunuz. Ve DEAŞ Irak’ta neler yaptı, şu anda Suriye’de neler yapıyor. Ne adına, sorarsanız, İslam adına yapıyor. Böyle bir İslam yok. İslam barıştır. Ve İslam’a gölge düşürüyorsunuz. Sizin yaptıklarınız sebebiyle, bugün dünyada bir İslamafobi girişimi başladı. Sizden dolayı. Herhangi bir taksiratı olmayan insanları acımasızca öldürmek, savunmasız insanları öldürmek, bizim dinimizde bunlar yok.

Ben inanıyorum ki millet, bütün kazanımlarına özellikle de istiklaline sımsıkı sahip çıkmaya devam edecektir. Onlara rağmen, bu rahatsızlara, bu hazımsızlara rağmen biz Türkiye’ye eserler kazandırmaya, Türkiye’yi daha da büyütmeye devam edeceğiz. İşte önceki gün gittik İzmit’te özel sektöre ait 3 milyar dolarlık yeni bir yatırımı açtık. Türkiye’nin milli uydusu olacak TÜRKSAT 6A Uydusu İnşa Projesi’nin imzalarını attık.

Bugün Konya’dayız, Yüksek Hızlı Tren seferlerini başlatıyoruz. Onlar “basın özgürlüğü” deyip, timsah gözyaşı dökecekler. Onlar “yolsuzluk” deyip, iftira atacaklar. Onlar darbelere kol kanat gerecekler. Onlar Türkiye düşmanlarıyla iş tutacaklar. Ama biz işimizi yapacak, milletimize hizmet üretmeye devam edeceğiz.

Konya,

Yanımızda durduğun için bir kez daha size teşekkür ediyoruz. Bize güvendiğiniz için sizlere bir kez daha teşekkür ediyoruz. Şimdi tabii sizlere bir de müjdemizi veriyoruz. O da nedir? İnşallah Konya-İstanbul arasındaki hızlı tren bir hafta süreyle ücretsiz olarak sizlere hizmet verecek. Onun için, Sayın Başbakanımıza, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımıza, huzurlarınızda ayrıca teşekkür ediyorum. Ve böylece bir hafta süreyle inanıyorum ki gerek Konya’dan İstanbul’a, gerek İstanbul’dan Konya’ya gelecek kardeşlerimiz hakikaten farklı bir huzuru yaşasınlar. Tabii ki Eskişehir, tabii ki Bilecik, tabii ki Sakarya, bu güzergahta Kocaeli aynı şekilde istasyonlar olarak bu hızlı trende halkımıza hizmet verecek.

Büyük Türkiye’ye, Yeni Türkiye’ye destek olduğunuz için, yalanlara, iftiraya değil, Hakk’a inandığınız için sizlere şükranlarımı sunuyorum.

Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Tren seferlerinin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.