Rize'de Akşam Yemeğinde Yaptıkları Konuşma

11.10.2014

Rize'de Akşam Yemeğinde Yaptıkları Konuşma

Sevgili Hemşehrilerim,

Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Değerli Temsilcileri,

Hanımefendiler,

Beyefendiler,

Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyor, bizi bu güzel akşam yemeği vesilesiyle buluşturdukları için Sayın Valimize ve ekibine huzurlarınızda teşekkür ediyorum. İştiraklerinden ötürü siyasi partilerin temsilcilerine, iş adamlarımıza, sporcularımıza, bilhassa şehit ve gazi ailelerine şükranlarımı ifade ediyorum. Bu vesile ile bir kez daha 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde şahsıma gösterdiği teveccüh, verdiği destek için Rize'ye, siz değerli hemşehrilerimin her birine, ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.

Rize’nin 10 Ağustos seçimlerinde de 81 vilayet arasında en yüksek desteği vermiş olması, açıkçası göğsümüzü kabarttı, bizi gururlandırdı. 12 yıl Rizeli bir Başbakan olmanın, Rize'nin itibar ve iftiharını muhafaza etmenin hassasiyeti içinde olduk. İnşallah Cumhurbaşkanlığı görevim boyunca da Rizeli olmanın ağırlığı içinde hareket edecek, itimadınıza, desteğinize, hayır dualarınıza layık olmaya çalışacağım. Türkiye'nin doğrudan halkın oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak ülkemize ve milletimize hizmet yolundaki mücadelemizi bu sıfatla da daha güçlü bir şekilde sürdürmeye gayret edeceğiz. Rize'nin, Rizeli hemşehrilerimin önümüzdeki dönemde de yanımızda olacağına, bize desteklerini eksik etmeyeceğine inanıyorum.

Değerli Kardeşlerim,

Türkiye büyüdükçe, Türkiye güçlendikçe, ekonomide ve demokraside standartlarını yükselttikçe önümüze çıkartılan engeller de bilesiniz ki aynı şekilde büyüyor, aynı şekilde şekilleniyor. Biz refah dedikçe, bazıları bizi yokluğa, yoksulluğa mahkûm etmek için çırpınıyor. Biz demokrasi, özgürlük, hak dedikçe, bazıları bizi darbelere, yasaklara, baskılara mahkûm etmek istiyor. Biz kardeşlik, birlik, beraberlik dedikçe, birileri bizi düşmanlığa, kavgaya, ayrışmaya yönlendirmek için var gücü ile çalışıyor. Çünkü karşımızda hem içeride hem dışarıda asırlık çıkar dengelerini bozan bir Türkiye gerçeği var. İçeride ve dışarıda çarklarını bozduğumuz, tuzaklarını alt üst ettiğimiz odaklar Türkiye'nin önünü kesmek için var gücü ile çalışıyorlar. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar, biz hakkın, haklının, mazlumun yanında, zalimin karşısında durmayı sürdüreceğiz. Eğer böyle yapmazsak, görevimizi yerine getirmemiş, tarihimize ve değerlerimize sırtımızı dönmüş oluruz.

Oynanan oyun gayet açık ve net bir şekilde ortadayken şu veya bu sebeple, en çok da siyasi çıkar hevesi ile Türkiye'nin milli çıkarlarına aykırı duruş sergileyenler, millet ve tarih önünde bunun hesabını vereceklerdir. Türkiye, değerli kardeşlerim, nice badireler atlattı. Bu hadiseleri de inşallah geride bırakacaktır. Ancak bu süreçte safını ülkemin ve milletimin yanında değil de, vandallığın, saldırganlığın, haydutluğun, hainliğin yanında belirleyenler, alınlarındaki bu kara lekeyi ilanihaye silemeyeceklerdir.

Cumhurbaşkanı olarak elbette siyasi partiler nezdinde tarafsız bir konumdayım. Ama ülkemin ve milletimin çıkarları söz konusu olduğunda benim safım, benim tarafım gayet nettir, bellidir. Bugüne kadar hep olduğu gibi bundan sonra da ülkemin ve milletimin çıkarları ne gerektiriyorsa benim tarafım o olacaktır.

Eğer bir siyasi parti tabanını sokağa davet ediyorsa, bir siyasi partinin başkan yardımcısı aynı şekilde tweet atmak suretiyle tabanını sokağa davet ediyorsa, yakmaya yıkmaya çağırıyorsa, buna zemin hazırlıyorsa, hiç kimse kusura bakmasın ben orada tarafsız davranamam. Eğer Ana Muhalefet Partisi Türkiye’nin değil de, Türkiye düşmanlarının sözcülüğünü yapıyorsa ben orada tarafsız davranamam. Bakın 37 insanımız hayatını kaybetmiş, birçok şehrimizde araçlar yakılmış, kamu binaları yakılmış, dükkânlar yağmalanmış, bankalar yağmalanmış. Muhalefet partileri sağduyu çağrısı yapmak yerine, böyle bir çağrıyı yapmak yerine, buradan bir rant sağlamanın gayreti içine giriyorlar. Böyle zamanda birlik olmayacaksa, böyle zamanda söz ve üslup birliği olmayacaksa ne zaman olacak? Yaklaşım ne? Yeter ki biz kazanalım, ülkeye ne olursa olsun. Okul yakıyorsun, hastane yakıyorsun, huzurevlerini yakıyorsun, çocukların kaldığı pansiyonları yakıyorsun. Bu anlayışa karşı artık bizden ne yapmamız bekleniyor? Böyle bir anlayış karşısında bizim de sessiz, tarafsız kalmamızı elbette kimse bizden bekleyemez.

Bakınız Suriye’nin eli kanlı rejimi, IŞİD belasının doğmasının, büyümesinin, bu kadar yayılmasının birinci derecede, sevgili hemşerilerim sorumlusudur. Bu, çok açık ve net ortada. Bunu dünya biliyor ve kabul ediyor. Buna rağmen çıkıp da Türkiye'yi IŞİD'i destekleyen ülke olarak lanse etmek kusura bakmayın vatanseverlik anlayışıyla asla bağdaşmaz. Bugün yaptığım tüm konuşmalarda söyledim. İddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Türkiye Cumhuriyeti’ne bu yakıştırmayı yapanlar alçaktır, vatan hainidir. Bizim bugüne kadar IŞİD'e herhangi bir desteğimiz söz konusu olmamıştır. Hiçbir terör örgütüne, ne olursa olsun böyle bir destek, asla bizim ne fikriyatımızda ne inancımızda mümkün değil, olamaz. Biz otuz yıldır terörle mücadele ediyoruz. Ülkemizde bir bölücü terör örgütü var. Ve bu ülkede kırk bini aşkın insan bu terörle mücadelede maalesef öldü. Öldürenler belli. Bunu artık anlamak için kâhin olmaya gerek yok.

Şimdi ben buradan şöyle sesleniyorum: Gün etnik taassup günü de mezhep taassup günü de değildir. 250 bin kişi hayatını kaybederken onların mezhebi şuydu diye susanlar, ateş kendilerine değdiğinde seslerini çıkaramazlar, böyle bir hakları yok. Kobani de Kobani. 250 bin kişi öldü Suriye'de; orada niye sesiniz çıkmıyor? Kobani olunca sesleri çıktı. 200 bin kişi Türkiye'ye geldi. Türkiye bunlara kapısını kapadı mı? Kapısını açtı. Tam aksine onlara en güzel ev sahipliğini yaptı. Hala daha bunları yapmaya devam ediyor. Bunu yapan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı, askerine polisine karşı şu anda bölücü terör örgütünün sokaklardaki vandalları, teröristleri, neler yapıyorlar görüyorsunuz.

Bundan sonraki süreç şu ana kadar olduğu gibi devam etmeyecek. Esed'ı destekleyenler, Esed'ın zulmüne ortak olanlar, Esed'ın büyüttüğü ve beslediği terör örgütü kendilerine dokunduğunda hiçbir şey olmamış gibi pişkince, şımarıkça davranamazlar. Milletvekilleri gidip Esed'le işte bütün bu ortamda resim çektirirken, oradan buraya bilgiler aktarırken bununla övünenler kalkıp da pişkin bir şekilde şimdi bunu konuşamazlar. Herkes ilkeli olacak. Siyasi partiler de, medya da, sivil toplum örgütleri de, ilkeli olacak. Bakın şu anda sokak eylemleri var diye, sokak eylemleri hükümeti, Çözüm Sürecini, Türkiye'deki huzur ve istikrarı hedef alıyor diye, bazı medya kuruluşları ve bazı kalemler terör örgütünü övecek kadar alçaldılar. Paralel yapı son derece ırkçı bir zihniyete sahipken, sırf böyle olaylar nedeni ile terör örgütünün sempatizanı oluverdi. Bu ülkede otuz yıldır kan akıtan terör örgütü bir anda paralellerin, bazı medya kuruluşlarının ve bazı kalemlerin sempatik örgütü oluverdi ve paralel yargı ne yazık ki yargıya gönderilenleri enteresan gerekçelerle salıvermeye başladı. Böyle bir şey olabilir mi?

Kardeşlerim,

Uzun süredir Çözüm Süreci’nde örgüte akıl verenler, yeniden silahlı saldırı yapın diyorlar. Şu anda da bu sokak eylemlerini büyütmek için, zararı çoğaltmak için sorumsuzca yazılar yazıyorlar. Bunu gezi olaylarında da yaptılar. Bunu 17- 25 Aralık darbe girişimi sırasında da yaptılar. Ahlaksız yöntemlerle, ahlaklı bir mücadelenin verilemeyeceğini bunlar da er ya da geç görecekler.

Bu ülkede iktidarları değiştirmenin yöntemi sandıktır. Bu ülkenin iç ve dış politikasına istikamet çizmenin yegâne yolu sandıktır. Sandık dışında böyle vandallıkla, şiddetle, yağmacılıkla yol arayanlar, gereken cevabı alırlar ve alacaklardır.

Türkiye'yi kolay lokma sananlar bu ülkenin onların boğazlarına durup, nefeslerini kesecek bir güç olduğunu bilmedirler. Birkaç provokatif eylemle, manipülasyonla, medya muhalefeti ile rotası belirlenen bir Türkiye artık yok. Gündemi dışarıdan belirlenen bir Türkiye artık yok. Türkiye artık kendi gündemini kendi belirlemektedir. Hala böyle bir Türkiye özlemi içinde olanların hevesleri inşallah yine kursaklarında kalacaktır. Artık eski Türkiye yok. Şimdi Yeni Türkiye var.

Türkiye'yi dizleri üzerine çöktürme hevesi ile yanıp tutuşanlar, Allah'ın izni ve yardımı ile bir kez daha millet iradesinin altında ezilip gideceklerdir. Oyun, aynı oyun değerli arkadaşlar. 1960 darbesi öncesi ne yapılıyorsa, bugün de aynısı yapılmak isteniyor. 1980 darbesi öncesi ne yapılıyorsa, bugün de aynısı yapılmak isteniyor. Önce bir kesimi sokağa döküp vandallıkla, saldırganlıkla, terörle diğer vatandaşlarımızı tahrik ediyorlar; evvela güvenlik kuvvetlerine, sonra sokaktaki masum insanlara saldırarak kendilerine bir muhatap oluşturmaya çalışıyorlar. Böylece birbirine husumetle bakan, birbirine sopa ile silahla saldıran bir ülke iklimi oluşturmayı hedefliyorlar. Bu çok bayat bir oyun, çok bayat bir senaryo. Milletimiz artık neyin ne olduğunu net olarak görüyor ve bu tuzaklara düşmüyor. İnşallah da bundan sonra hiç düşmeyecek. Milletimiz bu tezgâhı, bu oyunu çok iyi gördüğü, gerisindeki niyeti çok iyi çözdüğü için bugüne kadar basiretli davrandı. İnanıyorum ki bundan sonraki süreçte de, hiç endişe etmeyin, bu şekilde davranacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi şimdi inşallah salıdan sonra yeni yasal düzenlemeleri gerçekleştirerek, hükümet idari tedbirleri alarak, diğer tüm kurumlarımız üzerine düşeni yaparak, sokakları bu vandallardan süratle temizleyecektir. Tabii bu konuda tüm siyasi partilerin, tüm sivil toplum kuruluşlarının hükümete gerekli desteği sağlamasını bekliyorum. Parlamentoda kim destek verir, kim destek vermez bunları da göreceğiz. Orada da herkes iyot gibi ortaya çıkacak.

Bugünler birliğe, beraberliğe, dayanışmaya her şeyden çok ihtiyaç duyulan günlerdir. Diğer bütün hesaplar, diğer bütün çekişmeler, farklılıklar bir kenara bırakılarak ülkenin ve milletin bekası için herkes sorumluluk üstlenmeli, ilgililere gerekli desteği vermelidir. Böyle hassas zamanlarda Rize'nin, Rizeli gençlerin de son derece dikkatli olması gerekiyor. Tahriklere aldanmayacağız, tuzaklara prim vermeyeceğiz. Özellikle anne babalar, çocuklarının kandırılmasına, istismar edilmesine müsaade etmeyecekler.

Allah'ın izniyle askerimiz, polisimiz, istihbaratımız gayet iyi çalışıyor, başarılı neticeler alıyor, bu alçaklardan da gereken hesabı soruyor, soracaktır. Onlar en iyi bildikleri işi yapacak, yıkmaya çalışacak. Biz en iyi bildiğimiz işi yapacak, hem şehirlerimizi hem gönülleri koruyacak ve inşa edeceğiz. Sonuçta milletin kazanacağından, kardeşliğin kazanacağından, Yeni ve Büyük Türkiye'nin kazanacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Değerli Kardeşlerim,

Sözlerimi burada tamamlarken bir kez daha Rize'ye, Rizeli kardeşlerime verdikleri rekor düzeydeki destek için teşekkür ediyorum. Bugün Rize'de açılışını yaptığımız eser ve hizmetlerin hayırlı olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. İnşallah fırsat buldukça Rize'ye gelecek, hasret giderecek, hasbihal edeceğiz.

Yeniden buluşuncaya, yeniden kavuşuncaya kadar hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Allah'a emanet ediyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun.