BM Güvenlik Konseyi "Yabancı Savaşçılar" Özel Oturumunda Yaptıkları Konuşma
Sayın Başkan,
Sayın Genel Sekreter,
Değerli Katılımcılar,
Tabii sözlerimin başında değerli dostum Barack’a çok teşekkür ediyorum, böyle bir üst düzey organizasyonun gerçekleştirilmiş olması sebebiyle.
“Yabancı Terörist Savaşçılar” meselesi şüphesiz yeni bir olgu değil. Bu konu hep daha büyük bir sorunun yansıması, bir semptomu olarak ortaya çıkmıştır. Bugün de güney sınırlarımıza komşu devlet yapılarının çökmesi ve bunun doğurduğu istikrarsızlık ve kaos ortamı, terör örgütlerine faaliyet alanı kazandırmıştır. Bölge maalesef terörist savaşçılar için çekim merkezi haline gelmiştir.
Türkiye özellikle Suriye’de istikrarsızlığın başgöstermesinden itibaren, uluslararası topluma söz konusu tehdide ilişkin uyarılarını defaatle yapmıştır. Rejimin halka yönelik şiddet politikaları karşısında uluslararası camianın içinden bir türlü çıkamadığı atalet, Suriye’de El Kaide’nin yeniden canlanıp, rejimin desteğiyle IŞİD kimliği altında palazlanmasına zemin hazırlamıştır. IŞİD tehdidinin Irak’a yayılması ise, konjonktüreldir ve geçmiş hükümetin mezhepçi politikalarından beslenmiştir.
Uluslararası toplum birlik ve dayanışma içinde hareket ettiği takdirde, üstesinden gelemeyeceğimiz bir sınama yoktur. Uzun vadeli düşünüp kapsamlı, gerçekçi ve samimi bir yaklaşım benimsersek bu tehdidi de alt edebiliriz.
Türkiye, uzun zamandan beri aldığı tedbirlerle, yabancı terörist savaşçıların bölgeye akışına yoğun bir set çekme gayreti içindedir. Ancak bu Türkiye’nin tek başına yürütebileceği bir mücadele değildir.
Yabancı terörist savaşçı tehdidi, bu kişilerin kaynak ülkelerden ayrılmalarıyla başlamaktadır. Dolayısıyla bunlarla mücadele esas olarak kaynak ülkelerde başlamalıdır.
Öncelikli hedefimiz, bu kişilerin ülkemize girişlerinin engellenmesidir. Bu hususta uzun zamandır ilgili ülkelere, bizimle işbirliği yapmaları için çağrıda bulunmaktaydık. Üzülerek söylemeliyim ki, bu hususta da ağır davranılmıştır. Tehdidin vahametinin artması üzerine nihayet son dönemde kaynak ülkelerin bizimle bilgi paylaşmaya başladığını görmekteyiz. Bu sayede yabancı terörist savaşçılar tehdidi ile mücadele kapsamında 6300 dolayında kişiye giriş yasağı koyduk, bini aşkın yabancıyı sınır dışı ettik, havalimanlarında risk analiz grupları oluşturduk.
Burada bir kez daha vurgulamak istiyorum: Bu konuda Türkiye’nin işbirliğini bekleyen dost ve ortaklarımızın, ancak kendileri de gerçek bir işbirliği ruhu sergilemeleri halinde bu akışı durdurabiliriz. Bu mücadelede üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir diğer konu ise, alınan tedbirlerin İslamafobik çevrelerce istismarına ve ortak medeni değerlerimizi incitmesine izin verilmemesidir.
Değerli Katılımcılar,
Türkiye yıllarca terör belasından çekmiş, terörizme binlerce evladını kurban vermiştir. Terörün yaşattığı acıyı en iyi bilenlerdeniz.
Dünyanın dört bir köşesinden gençlerin terörün ağına düşmesine herkesten önce biz mani olmak istiyoruz. Nitekim, Türkiye 2011’de Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte Terörizmle Mücadele Küresel Forumu’nu kurarken tam da bu anlayışla hareket etmiştir.
Türkiye bu tehdidin bertaraf edilmesi için gerekli tüm bireysel, bölgesel ve uluslararası adımları atmakta, bu hususta daha da yoğun tedbirler almakta kararlıdır.
IŞİD eli kanlı bir terör örgütüdür. Hükümetimiz bu yönde en başından itibaren gerekli hukuki tedbirleri de almıştır. Terörle mücadelede ulusal çıkarlarımızın gerektirdiği her türlü adım, bölgesel istikrar ve insani gerekler göz önüne alınmak suretiyle atılacaktır.
Ülkemizin sınırları üzerinde büyük bir baskı mevcuttur. Suriye’deki çatışmaların başından bu yana her etnik grup ve mezhepten kabul ettiğimiz 1 milyon 300 bin Suriyeli mülteciye ilaveten, sadece geçtiğimiz hafta içinde IŞİD saldırılarından kaçan 140 binden fazla Suriyeli Kürt mülteci ülkemize sığınmıştır.
Halen Irak’tan gelen 70 bin Ezidiye de, geçici ev sahipliği yapıyoruz. Tüm bu fedakârlıklarımıza rağmen ve dayanışma beklentimize yeterince karşılık bulamamışken, haksız birtakım eleştirilere maruz kalmak; bu da bizi gerçekten üzmektedir. Türkiye’nin bu konudaki kararlılığı sorgulanamaz.
Uluslararası toplum da esasen tarihi bir samimiyet sınavından geçerken, dayanışmamızın gereğine inanıyorum. Sorunun köküne inildiği, arzu edilen dayanışma ve işbirliği sağlandığı takdirde sonuç alınmaması mümkün değildir.
Milyonlarca Suriyeli kardeşimizin güven içinde evine dönebildiği, bütün Iraklı kardeşlerimizin kendilerini Irak’ın parçası hissettikleri kalıcı bir barış, demokrasi ve istikrar ortamının sağlanması, hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Türkiye bu hedef doğrultusunda yoğun çabalarını sürdürecektir.
Teşekkür ediyorum.