Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı,
Çok Değerli Abdullah Gül Kardeşim,
Saygıdeğer Devlet Başkanları,
Cumhurbaşkanları,
Meclis Başkanları ve Başbakanlar,
Çok Değerli Bakanlar,
Yurt içinden ve yurt dışından bu anlamlı törene iştirak eden Saygıdeğer Misafirler,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Aziz Vatandaşları,
Hanımefendiler,
Beyefendiler,
Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyor, bugün bu anlamlı günümüzü, bu heyecanımızı bizlerle paylaşan tüm misafirlerimize, özellikle dost ve kardeş ülkelerden gelen Devlet Başkanı, Emir, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Bakan ve Parlamenterlere hoş geldiniz diyorum ve bizi şereflendirdiniz, diyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 12.Cumhurbaşkanı olarak göreve başladığım bu ilk saatlerde öncelikle ekranları başında bizi izleyen aziz milletime sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
91 yıllık cumhuriyet tarihimizde, hatta diyebilirim ki 2000 yıllık Türk tarihinde ilk kez devletin başındaki isim milletimizin sandık başına gidip tercih yapmasıyla, yani doğrudan doğruya kendi tercihiyle bir Cumhurbaşkanı belirlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olmanın mutluluğunu hissettiğim bu ilk saatlerde aynı zamanda halkın oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olmanın da iftiharını yaşadığımı özellikle ifade etmek istiyorum. Tabii bu vesileyle sorumluluğumun çok daha fazlasıyla arttığının bilinci içerisindeyim.
Gerek 2007’deki anayasa değişikliğine %69 oy oranı ile evet diyen, gerek 10 Ağustos’ta ilk turda %52 oranında oy vererek şahsıma bu kutlu vazifeyi tevdi eden milletime teşekkür ediyor, nefes alıp verdiğim müddetçe emanetlerine sımsıkı sahip çıkacağımı özellikle vurgulamak istiyorum.
Yine bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin 11.Cumhurbaşkanı’na, Değerli Dava Arkadaşıma, 7 yıldır başarıyla yürüttüğü bu kutlu vazifeden dolayı şahsım, ailem, ülkem ve milletim adına özellikle şükranlarımı sunuyorum.
Şahsım Başbakan olarak, Sayın Gül de Cumhurbaşkanı olarak 7 yıl boyunca uyum ve koordinasyon içinde Türkiye’ye çok büyük hizmetler ve eserler kazandırdık. Çok uzun bir yürüyüşteki yol arkadaşları olarak kendilerinin de az önce ifade ettiği gibi, 40 yıl -mütecaviz bir süre kolay değil- birlikte olmanın sorumluluğu içerisinde geldiğimiz bu nokta, inanıyorum ki eserlerle bunu taçlandırmanın geldiği bir noktadır. İşte Türkiye’ye çok büyük hizmet ve eserler bu anlayış içerisinde kazandırıldı. Çok uzun bir yürüyüşteki yol arkadaşları olarak bundan sonra da Sayın Abdullah Gül’ün tecrübe ve fikirlerinden istifade etmek arzusunda olduğumu özellikle belirtmek isterim. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum. Bundan sonraki çalışmalarında da ailece mutluluk ve başarılar diliyorum.
Çok değerli misafirler,
Aziz Milletim,
12 yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak hükümetimizle ve partimizle milli iradenin güçlenmesi, siyasetin alanının genişletilmesi; demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin standartlarının güçlendirilmesi için çok büyük reformlar gerçekleştirdik. Tarihi nitelikteki her bir reform yeni bir reformun kapılarını bizlere araladı. Yaptığımız her bir değişiklik daha büyük değişimlerin yolunu açtı.
Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi teknik bir değişikliğin ötesinde aslında bir dönemin kapatılması meselesidir. Bugün kapanan dönem eski Türkiye dönemidir. Kapıları ardına kadar açılan yeni dönem ise cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki öz ve ruhu taşıyan yeni Türkiye, Büyük Türkiye dönemidir. Eski Türkiye’de çeteler vardı, vesayet vardı. Eski Türkiye’de siyasetin üzerinde engeller, tehditler vardı. Eski Türkiye’de istikrarsızlık, şüphe ve tereddüt vardı. Adım adım ve sabırla gerçekleştirdiğimiz her bir reformla bu sorunları hamdolsun geride bıraktık. En son Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle milli iradenin ve demokrasinin mutlak zaferini de dünyaya böylece ilan etmiş olduk. Bugünden itibaren Türkiye eski tartışmalarla vakit kaybetmeden, enerjisini heba etmeden, kamplaşma ve kutuplaşmaya fırsat vermeden cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yıl dönümü olan 2023 hedeflerine odaklanacaktır.
Seçilmiş cumhurbaşkanı ve seçilmiş hükümet el ele vererek uyum içinde ekonomiyi daha hızlı ve daha sağlıklı şekilde büyütecektir.
Toplumsal refah artırılacak, toplumun tüm fertlerinin farklılıklarını birer zenginlik olarak görmek suretiyle inanıyorum ki ortak paydalarda kardeşçe buluşmalar da sağlanacaktır.
Türkiye’nin, stratejik hedefi olan Avrupa Birliği üyeliği hedefine yürüyüşü daha kararlı şekilde devam edecektir.
Demokratik reformlarımız hız kesmeyecek, başta çözüm süreci olmak üzere her türlü vasıtayla 77 milyonun birliği ve bütünlüğü daha güçlü şekilde tesis edilecektir.
Dost ve kardeş ülkelerin çok değerli temsilcilerinin önünde şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Türkiye’nin dış politikasında ana eksen barış, dayanışma ve refahtır. Türkiye’nin hiçbir ülkenin topraklarında, hiçbir ülkenin iç işlerinde asla gözü yoktur; planı, projesi yoktur. Başta komşularımızla ve Ortadoğu’da olmak üzere, yeryüzünün her karışında, barışın, paylaşmanın ve refahın egemen olmasını arzuluyor, dış politikamızı da bu istikamette şekillendiriyoruz.
Tarihin ve coğrafyanın bize yüklediği misyon gereğince, adaletsizliğin ve zulmün karşısında durmayı, dış politikamızın ana ekseni olarak görüyoruz.
Filistin davasına çok güçlü şekilde sahip çıkmamızın nedeni, ölenlerin insan olmasıdır. Suriye meselesinde, bir milyon 200 bin insana kucak açmış olmamızın sebebi, en önce, onların insan olmasıdır. Şu anda 200 bini aşkın insanın öldürülmüş olduğu Suriye’ye sessiz kalamayız, kalamazdık. Ve bunu insani, vicdani bir sorun olarak addediyor, siyasetin sorumluluğu noktasında da bunu siyasetin merkezine özellikle oturtuyoruz. Irak’ta, Afganistan’da, Somali’de, diğer tüm çatışma ve kriz alanlarında, insana ve cana verdiğimiz değerin gereği olarak sesimizi yükseltiyoruz. Bizim için etnik kökenlerden, dillerden, derilerinin renklerinden, petrolden, elmastan, altından, enerji kaynaklarından öte insan vardır, can vardır.
Bize dost olan her ülkeyle dostluğumuzu yüceltmenin mücadelesi içinde oluruz. Bize ya da kendi halkına yani insana düşman olanı uyarmak da bizim insanlık vazifemizdir. Kimse bunu iç işlerine müdahale etmek olarak katiyen kabul etmesin. Bize ya da kendi halkına, yani insana düşman olanı uyarmak, her insanın görevidir, diye düşünüyorum.
Önümüzdeki dönemde de dış politikamız, insan ve vicdan odaklı şekilde, daha aktif ve etkili biçimde devam edecektir.
Çok Değerli Misafirler,
Sevgili Vatandaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 tarihinde kurulmuş, aynı gün TBMM Gazi Mustafa Kemal’i ilk Cumhurbaşkanı olarak seçmişti. Gazi Mustafa Kemal, seçilmesinin hemen ardından Mecliste yaptığı konuşmasını şu ifadelerle tamamlamıştı:
“Milletin teveccühünü daima dayanak noktası telakki ederek, hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.” Gazinin bu sözleri, o zaman uzun uzun alkışlanmıştı. Dönemin Bozok, yani Yozgat milletvekili Avni Bey, genel kurulda “bir dua yapılsın” önerisinde bulunmuş ve Karahisar Mebusu Kamil Efendi tarafından, ilk Cumhurbaşkanının seçilmesi vesilesiyle bir dua yapılmıştı. Evet, ilk Cumhurbaşkanımızın, Gazi Mustafa Kemal’in de ifade ettiği gibi, milletin teveccühü her zaman dayanak noktamız olacaktır.
91 yıldır devam eden, hız kesmeden ve yeni kazanımlarla devam edecek olan istikbal mücadelemiz de asla kesintiye uğramayacaktır. Türkiye’nin asırlar öncesinden gelen kutlu yürüyüşü, inşallah adalet, barış, dayanışma ekseninde istikbale yürüyecektir.
Yeni Türkiye’nin ve yeni bir başlangıcın bu ilk dakikalarında, Allah’tan ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlar niyaz ediyorum. Dünyada barışın egemen olmasını niyaz ediyorum.
Bu anlamlı törende, tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi hürmetle, minnetle yad ediyorum. Misafirlerimize katıldıkları için, özellikle tekrar tekrar teşekkür ediyor, aziz milletimize de şükranlarımı sunuyorum.
Tabii 11. Cumhurbaşkanımızla hani bizim bir şarkımız var; “beraber yürüdük biz bu yollarda” biz bu yollarda yağmur demeden, kar kış demeden beraber yürüdük. Ve inşallah şimdi de yeni Türkiye’nin inşası ve ihyası yolunda, yine biz beraber bu yolda yürüyeceğiz. Allah yolumuzu açık etsin, Allah yar ve yardımcımız olsun, Allah utandırmasın diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.