Aziz Milletim,
Kıymetli Misafirler,
Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Ülkemizde ve yurt dışında yaşayan insanlarımızın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı bir kez daha yürekten tebrik ediyorum. Dünyanın dört bir yanında Cumhuriyet Bayramı sevincimizi paylaşan tüm dostlarımıza, kardeşlerimize teşekkür ediyorum.
Millet olarak bugün gerçekten çok farklı bir gurur ve heyecanı yaşadık, yaşıyoruz. 29 Ekim 1923 yılında ilan ettiğimiz Cumhuriyetimiz bugün ilk asrını tamamlayıp, adına Türkiye yüzyılı dediğimiz ikinci asrına yelken açıyor. Şanla, şerefle, sevinçle kutladığımız Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş Yıl Dönümünün ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Bu vesileyle, bin yıldır mübarek vatan topraklarının müdafaası için toprağa düşen aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Cumhuriyetimizin banisi, Kurtuluş Savaşımızın Muzaffer Komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm gazilerimizi Meclisimizin ve ordumuzun tüm kahraman mensuplarını şükranla yâd ediyorum.
Vatanımızın bekası için sınırlarımız içinde ve dışında fedakârca görev yapan güvenlik güçlerimize Mevla’dan muvaffakiyetler diliyorum. Cumhuriyetimizin ilanından bugüne Türkiye’nin gelişmesine katkı veren herkesi hayırla anıyor, Rabbim hepsinden razı olsun diyorum.
Bugün 100. yaşına ulaşan Türkiye Cumhuriyeti, kökleri derinlerde ulu bir çınar misali ihtişamıyla gözleri kamaştırmaya devam ediyor. Binlerce yıllık devlet geleneğimizin yeni bir halkası olan Cumhuriyetimiz, bu topraklarda kurduğumuz ilk değil en son devletimizdir. Milletimizin şanlı tarihinde dünyaya yön vermiş, insanlığa istikamet çizmiş, medeniyetlere öncülük etmiş pek çok devletimiz vardır. Asya’dan Avrupa’ya uzanan, Anadolu’da önce Selçuklu’yla, sonra Osmanlı’yla 3 kıta 7 iklimde iz bırakan serencamımızın kilometre taşlarını Cumhurbaşkanlığı forsumuzdaki 16 yıldızda görüyoruz. Hepsi maziden atiye kurduğumuz köprünün birer mesabesindeki bu devletlerimiz Cumhuriyetimizin öncüsü ve müjdecisidir. Cumhuriyet, bu kutlu yolculukla bir kopuş veya kesinti değil, tam tersine yeni bir filiz vermedir.
Türkiye Cumhuriyeti, köksüz, tarihsiz, hudayinabit ve nevzuhur bir devlet değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, binlerce yıldır elden ele, gönülden gönle ve nesilden nesle aktırılan muazzez bir hazinedir. Cumhuriyetimizin 100. yaşını millet olarak işte böyle güçlü, zengin ve köklü bir birikime sahip olmanın gururuyla kutluyoruz. Reddi miras yapmıyor, şanlı mazimizin her safhasını bağrımıza basıyoruz.
Aziz milletim,
Geçmişten sadece ibret almayız, aynı zamanda kuvvet de alırız. Bugün 100. Yıl Dönümünü idrak ettiğimiz Cumhuriyetimiz bizim için hem bir iftihar vesilesi, hem de ilham kaynağıdır.
Gazi Mustafa Kemal kurucusu olduğu Cumhuriyeti bakınız nasıl anlatıyor: “Cumhuriyet, bedava kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük, her tarafta kırmızı kanımızı akıttık.” Evet, tıpkı Gazi’nin dediği gibi Cumhuriyet binlerce vatan evladının kanı, canı ve fedakârlığı üzerinde ilan ve inşa edilmiştir.
Esarete, istiskale ve dayatmalara rıza göstermeyen milletimiz, istiklaline ve istikbaline kasteden işgalcilere karşı başlattığı milli mücadeleyi zaferle taçlandırmış, ardından 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyeti kurmuştur. Cumhuriyetin kuruluş gayesi, bizzat banisinin ifadesiyle, kimsesizlerin kimsesi olmaktır. Cumhuriyet bu vasfını tam manasıyla bizim dönemimizde kazanmıştır.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti, tıpkı Gazi’nin arzu ettiği biçimde bölgesinde ve dünyada kimsesizlerin kimsesi olan bir ülkedir. Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Asya’dan Afrika’ya, Türkistan’dan Filistin’e kadar nerede gözü yaşlı bir mazlum, mağdur ve ihtiyaç sahibi varsa yardımına koşan, elinden tutup kaldıran, derdine derman olan Türkiye’dir, bu millettir. Bu tavrımızı daha önce Kore’de, Kıbrıs’ta, Irak, Suriye, Libya, Yemen’de ve son olarak da Karabağ’da gösterdik, bugün de aynı dirayetli duruşu Gazi’nin kimse el süremez dediği Filistin ve Gazze için sergiliyor, Gazze halkına yardım etmeye çalışıyoruz.
Dün 1,5 milyonu aşkın insanımızın katılımıyla gerçekleşen Büyük Filistin Mitingi bunun bir parçasıydı. Tarih şuuru olmayan, Gazi Mustafa Kemal’in mücadelesini bilmeyen, Cumhuriyetin niçin kurulduğunu anlamayan birileri farklı niyetler arasa da, biz dün sadece Filistin’le dayanışmamızı göstermekle kalmadık, bu mitingle gönül coğrafyamızın tamamına teşmil ettiğimiz istiklalimizi ve istikbalimizi koruma kararlılığımızı bir kez daha tüm dünyaya duyurduk. Atatürk Havalimanı’ndaki o muhteşem birliktelikle Cumhuriyetimizin 100. yılında Gazi Mustafa Kemal’in ruhunu da şad ettik. İnşallah bundan sonra da hiçbir ayrım yapmadan kimsesizlerin kimsesi olmaya devam edeceğiz.
Aziz Vatandaşlarım,
Gazi Mustafa Kemal, Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uyun olan idare, Cumhuriyet idaresidir, diyor. Gazi, Cumhuriyet ile demokrasi arasındaki bağı ise şöyle ifade ediyor: Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. Cumhuriyetin zamanla demokrasiyle buluşturulması, Gazi’nin hayattayken en büyük ideallerinden biri olmuştur. Ancak, Türkiye’nin demokrasi yolculuğu uzun yıllardır sekteye uğradı. Özellikle Gazi’nin vefatından sonraki tek parti dönemi milletimizin hafızasında silinmesi mümkün olmayan derin acı ve yaralar bırakmıştır. Özellikle rahmetli Menderes’le başlayan demokrasi ve kalkınma hamlesi ilk olarak 27 Mayıs darbesiyle yarım kalmış, ardından her 10 yılda bir tekrarlanan müdahalelerle ülkemiz hak ettiği demokratik iklime kavuşamamıştır. Türkiye’yi içinde düştüğü bu fasit daireden Anadolu ihtilaliyle 2002’de kurtaran biz olduk. Millete efendilik yoktur, hizmet vardır inancıyla tam 21 yıldır mensubu olmaktan iftihar ettiğimiz aziz milletimize hizmet ediyoruz. Efendi değiliz, hizmetkarız, bu yola böyle devam ettik. Gerek yurt dışında yaşayan tüm vatandaşlarımız, gerekse hangi kökenden, kültürden, bölgeden olursa olsun 85 milyon insanımızın her bir ferdi günlük hayatında bu gerçeğe bizzat şahit oluyor.
Burada Cumhuriyetin ilk yıllarıyla günümüz Türkiye’si arasındaki farkı gözetmesi ve göstermesi açısından sizlerle bazı rakamları paylaşmak istiyorum.
Nüfusta 1927 yılındaki nüfus sayımız 13,6 milyon iken 2002’de 65 milyonu, 2022 yılında 85,3 milyonu buldu, inşallah belki de bu yılın sonunda 86 milyonu aşacağız. İnşallah 100 milyonluk Türkiye’yi de uzak olmayan bir gelecekte hep birlikte göreceğiz.
Eğitimde Cumhuriyetimizin kurulduğu yıl fakülte ve yüksekokul olarak sadece 9 yükseköğretim kurumu olan ülkemiz, 2002 yılında 1203, bugün 3955 yükseköğretim kurumuna sahibiz.
İlk, orta, lise ve yükseköğrenim öğrenci sayısı 1923’te 359 bini zor bulurken, 2002 yılında bu rakam 14 milyon 408 bine, bugün ise 24 milyon 200 bine ulaştı.
Yüz yıl öncesinde 12 bin öğretmene sahip Türkiye, 2002 yılında 511 bin, bugün ise 1 milyon 567 bin öğretmenle evlatlarına hizmet veriyor.
Sağlıkta hastane yatak sayımız 1923’te 12 bini bulmazken, 2002 yılında 164 bine, bu yıl ise 268 bine yükseldi.
Türkiye 1928 yılında sadece bin civarında hekim sahipken, 2002 yılında 92 bin, günümüzde 194 bin hekimle vatandaşlarına hizmet veriyor.
Adalette 1923 yılında yaklaşık 2 bin hakim ve savcıyla adli hizmetler yürütülürken, 2002 yılında bu sayı 9 bini, bugün ise 24 bini buldu.
Ulaştırmada 1923’te tamamına yakını stabilize ve toprak olmak üzere toplam kara yolu uzunluğumuz 18 bin kilometre, köprü sayımız neydi biliyor musunuz? 94. Aradan geçen 70 yılın ardından kara yolu mesafemiz 2002’de yüzde 90’ı tek gidiş-gelişli 63 bin kilometreye çıkabildi. Bugün ise otoyollarla beraber yarıya yakını bölünmüş yol olmak üzere 71 bin kilometreyi bulan uzunluğa sahip bir kara yolu ağımız var.
Demiryolu hat uzunluğumuz 4 bin kilometreyi bulmazken, bu rakam 2002 yılında ancak 8 bin 671 kilometreye çıkabilmişti. Bugün 2032 kilometresi hızlı tren hattı olmak üzere 14 bin kilometreye ulaşan modern demir yolu hatlarıyla milletimizin hizmetindeyiz.
Konutta Cumhuriyetten devraldığı birikimle birlikte 2000’li yılların başında yaklaşık 13 milyon bina sahip ülkemiz, son 21 yılda bunu 2’ye katlayarak 26 milyona yakın binaya ulaştık. Deprem bölgesinde inşa edilen yeni konutlar ve kentsel dönüşüm projeleriyle önümüzdeki dönemde 1,5 milyonu İstanbul’da olmak üzere 6 milyon yeni konutu ülkemize kazandırmayı hedefliyoruz.
Tarımda değerli kardeşlerim, İkinci Dünya Savaşı sonrası ülkemizde ekilebilir alan miktarı 14 bin hektar, ekilen alan miktarı 9 bin 500 hektardı. Bugün ise ekilebilir alan miktarı 19 bin 500 ve ekilen alan ise 16 bin 500 hektara yükseldi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında 3 milyon tonu ancak bulan buğday üretimi, ekilen alan artışının çok üzerinde bir sıçramayla 8,5 milyon tona çıktı.
Bundan 70 yıl önce ülkemizdeki traktör ve biçerdöver sayısı 34 bin iken, 2002 yılında bu rakam 981 bine, 2022 yılında ise 1 milyon 547 bine ulaştı.
Enerjide 1923 yılında sadece 32,8 megavat olan ülkemizin toplam kurulu gücü, 2002 yılında 31 bin 846 megavata, bugün yüzde 55’i yenilenebilir enerji kaynaklarından olmak üzere toplam 106 bin megavata yükseldi; nereden nereye.
Ekonomide 1923 yılında gayrisafi yurt içi hâsıla 964 milyon lirayken, 2002 yılında 362 trilyon lira, 2022 yılında 15 katrilyon lira seviyesine geldi; nereden nereye.
Dolar bazında 1923 yılında 577 milyon dolar olan toplam milli gelirimiz, bugün 1 trilyon dolar seviyesini aştı.
Kişi başı milli gelirimiz 1923 yılında 45 dolar iken, 2002 yılında 3 bin 608 dolara, 2022 yılında 10 bin 659 dolara çıktı.
Ticarette 1923 yılındaki ihracatımız özel ticaret sistemine göre 50,8 milyon dolarken, 2002 yılında 36 milyar dolara, geçen yıl 235,2 milyar dolara yükseldi. Bu rakamları birçok farklı başlıkta uzun uzadıya saymak mümkündür.
Sadece yakın dönemde şöyle bir hafızamızı yokladığımızda, İstanbul Havalimanı’ndan Avrasya Tüneli’ne, asrın projesi Marmaray’dan dünyada ilk 5’e giren Yusufeli Barajı’na, Türkiye’nin otomobili TOGG’dan dünyanın ilk SİHA gemisi -az önce izlediniz- TCG Anadolu’ya; inşallah İspanyollarla tekrar bir anlaşma yapacak ve bunun bir üst versiyonunu ülkemize kazandırmak suretiyle uçak gemilerimizi inşallah 2’ye çıkaracağız. İnsansız hava araçlarından Karadeniz’deki doğal gaz keşfimize, dış politikadan turizm, kültür, sanayi, teknoloji, güvenliğe kadar her alada Türkiye’yi Cumhuriyet tarihinin en büyük eser ve yatırımlarıyla buluşturduğumuzu görebiliriz. Her biri milletimizin gurur abidesi olan bu muhteşem eserlerin çoğunu Cumhuriyetimizin yıl dönemlerinde ve dönümlerinde hizmete açmaya itina gösterdik.
Altyapı ve üst yapı yatırımlarımızın yanı sıra, hak ve hürriyetler alanında da ülkemizi dünyanın devler ligine çıkardık. Halkımızın takdiriyle 16 Nisan 2017 yılında yeni yönetim sistemine geçerek cumhurla Cumhuriyeti, Cumhuriyetle demokrasiyi kucaklaştırdık. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, ülkemizin demokrasiyi tüm kurumlarıyla tesis etme ve milli iradeyi tam anlamıyla hakim kılma mücadelesinde bir dönüm noktası olmuştur.
Aziz Milletim,
Gazi Mustafa Kemal’in hayallerini gerçekleştirmiş bir kadro olarak Türkiye yüzyılı vizyonuyla Cumhuriyetimizin ikinci asrına girmiş bulunuyoruz. Cumhuriyetimizi daha nice yıllara çok daha güçlü, çok daha müreffeh, çok daha itibarlı bir şekilde taşıma azmindeyiz.
Önümüzdeki dönemde en büyük hedefimiz, demokrasimizi darbe anayasası utancından kurtarıp Cumhuriyetimizin 100. Yaşına yakışır sivil, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasa kavuşturmaktır. İnşallah diğer hedeflerimiz gibi buna da muvaffak olacağız, çünkü zafer benimdir diyenlerindir zafer. Bugüne kadar hep bu anlayışla çalıştık, gayret ettik, mücadele verdik.
Asrın ihaneti 15 Temmuzdan asrın felaketi 6 Şubat depremlerine kadar karşılaştığımız tüm imtihanları anlımızın akıyla verdik, veriyoruz. Tarihi eşsiz zaferlerle dolu büyük bir milletin evlatları olarak Türkiye yüzyılı vizyonumuzu hayata geçirmekte de kararlıyız.
Cumhuriyetimizin 100. Yaşını kutladığımız bu tarihi günde, bir kez daha tüm dünyaya Vahdettin Köşkü’nden ilan ediyoruz; Türkiye Cumhuriyeti’nin mesut, muvaffak ve muzaffer olmasının önüne hiçbir emperyalist güç geçemeyecektir. Yeter ki biz, bir olmaya, iri olmaya, diri olmaya, kardeş olmaya, hep birlikte Türkiye olmaya devam edelim. Yeter ki biz, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyerek ifade ettiğimiz duruşumuzdan taviz vermeyelim, gerisi Allah’ın izniyle gelecektir. Rabim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak 40 yılı aşkın siyasi hayatımızın her safhasında olduğu gibi inşallah bundan sonra da Türkiye’ye ve Türk milletine aşkla hizmet etmeyi sürdüreceğiz.
Bu duygularla, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere istiklal ve istikbal mücadelemizin tüm kahramanlarını bir kez daha saygıyla yâd ediyorum. Bin yıldır bu toprakların vatanımız olması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan tüm kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Farklı etkinlilerle bu önemli yıl dönümünün hak ettiği şekilde kutlanmasını sağlayan tüm arkadaşlarımıza, tüm kurumlarımıza teşekkür ediyorum, kendilerini tebrik ediyorum. Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun, şehitlerimizin ruhu şad olsun diyorum.
Kalın sağlıcakla.