Yükseköğretim Kurumumuzun ve Üniversitelerimizin Kıymetli Yöneticileri,
Saygıdeğer Hocalarım,
Sevgili Öğrenciler,
Hanımefendiler, Beyefendiler;
Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Üniversitelerimizin 2023-2024 akademik yılı açılış töreni vesilesiyle bugün birlikteyiz. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine, bu gazi mekâna hepiniz hoş geldiniz. Yeni akademik yılın ülkemiz, milletimiz, özellikle de sevgili öğrencilerimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Yükseköğretim Kurumumuzun 2023 Üstün Başarı Ödülleri’ni takdim edeceğimiz bilim insanlarımızı ve üniversitelerimizi şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum. Üniversitelerimiz ve akademisyenlerimize gurur duyduğumuzu, kendilerinden daha nice başarılar beklediğimizi buradan bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum. İnşallah biz de ilme, bilime, kültüre ve eğitime dair yapacağımız her türlü nitelikli çalışmada sizlerin yanında olmayı sürdüreceğiz.
Toplumun mükemmeliyet merkezi olarak kabul edilen üniversiteler, bireylere mesleki formasyon kazandırmanın ötesinde rollere sahiptir. Üniversiteler birer bilim yuvası olmaları yanında, öğrencilerin entelektüel gelişmelerine katkı sunan, yeteneklerini keşfetmelerini sağlayan, kendi gelenekleri olan evrensel kurumlardır. Üniversiteler, yetiştirdiği nesillerle bir memleketin hem talihini ve hem tarihini değiştirir. Beşeri, ekonomik ve sosyal kalkınmanın lokomotifi olan üniversiteler, ülkeler açısından uluslararası düzeyde rekabetin itici gücünü oluşturur. Üniversiteleri sadece bilim ya da meslek öğrenme yeri olarak görmek sığ bir bakış açısıdır. Üniversitenin esas işlevi, kültür aktarımına ve gelişimine öncülük etmek, döneminin fikirler sistemini inşa etmek, her alanda toplumun seviyesini yükseltmektir. Dolayısıyla üniversite, toplumun ve hayatın dışında değil bilakis tam merkezinde yer alan bir müessesedir.
Üniversiteler ne kadar dinamik, ne kadar üretken, özgür, gelişmiş olursa toplum da bundan o derece olumlu etkilenir. Tersi bir durumda ise toplumun önce durağanlaşması, ardından eğitim, kültür, sanat, bilim ve sanayide gerilemesi kaçınılmazdır. Gerek kendi geçmişimize, gerekse dünya tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğiyle karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz 1400 yıla damgasını vuran, Emevi, Abbasi, Endülüs, Babür, Selçuklu ve Osmanlı gibi geride iz bırakan devletlerin ayırıcı vasfı, ilimde yakaladıkları seviyedir. Bilim alında ileride olduğumuz asırların insanlık tarihine damga vurduğumuz dönemlerle aynı olması elbette tesadüf değildir. Bu dönemler, İslam şehirlerinin giriş kapısına “Bilgi ve Erdem, Kılıç Ve Silahtan Üstündür” yazıldığı örnek dönemlerdir. Ne zaman ki önceliklerimiz değişmiş, ilmiye sınıfı topluma rehberlik etme vasfını yitirmiştir, işte o vakit gerileme ve çöküş de başlamıştır. İlmin merkezinin Doğudan Batıya kaymasıyla birlikte askeriyede, ticarette, üretimde, diplomaside, kültür ve sanatta da merkez yer değiştirmiştir.
İslam dünyası yerinde sayarken veya kan kaybederken üniversitelerin öncülüğünde Amerika ve Avrupa yükselen güç haline gelmiştir. Tarihin bize öğrettiği hakikat şudur: Bilgiye sahip olan insanlığa yön verir. Buna karşılık, ilim ve akademide geriye düşen diğer alanlarda da geriye düşmekten kurtulamaz. Sürekli gelişmenin, ilerlemenin, gücünü muhafaza etmenin yolu, bilimde, kültürde ve sanatta mümbit bir iklime sahip olmaktan geçer. Bizim üniversitelerimizin üzerine titrememizin arkasında işte bu anlayış vardır.
Saygıdeğer Hocalarım,
Üniversiteler araştırmaları ve ilmi keşifleriyle öne çıkarak insanlığın ortak bilgi hazinesine katkı yapabiliyor, yetiştirdikleri bilim adamlarıyla isimlerinden söz ettiriyorsa, hem millet, hem de devlet güvende demektir. Ama bunların herhangi bir sıkıntı varsa, bunun olumsuz sonuçlarını da toplumun tüm fertleri hissedecektir. Biz gerek bir asırlık Cumhuriyet tarihimiz, gerekse bu topraklardaki bin yıllık serencamımız boyunca her iki duruma da şahitlik ettik. Nitekim 27 Mayıs darbesi öncesinde üniversitelerin görevlerini yapmak yerine vesayet planlarının bir parçası olarak kullanıldığını gördük. Aynı şekilde 12 Mart ve 12 Eylül’den önce de üniversitelerimiz karışmış, bilimin değil ideolojik çatışmaların merkezi haline gelmiştir.
Daha yakın tarihte 28 Şubat döneminde ise üzülerek ifade etmek isterim ki, hafızamıza yükseköğretim adına utanç verici sahneler kazanmıştır. Okulu ile inanç değerleri arasında tercihe zorlanan, başörtüsünden dolayı ikna odalarına alınan kızlarımızın yaşadığı zulmü asla unutamayız. Özgürlüğün ve özgür düşüncenin simgesi olan üniversitelerde üstelik de bizzat hocalar kullanılarak başlatılan cadı avını daha dün gibi hatırlıyoruz. Benzer durumları maalesef biz de yaşadık. Hükümetlerimizin ilk yıllarında kimi üniversiteler milli iradeyi hazmetmekte zorlanmış, vesayet dönemlerinden kalan alışkanlıklarını devam ettirmeye çalışmışlardır. Darbe çığırtkanlıklarının yapıldığı Cumhuriyet mitinglerinden kılık kıyafet konusunda ısrarla sürdürülen yasakçı tavra kadar çeşitli alanlarda biz de buna şahitlik ettik. Ancak, hayata geçirdiğimiz reformlarla statüko bekçiliği olarak gördüğümüz bu direnci kırmayı başardık.
Demokrasiyi güçlendiren, özgürlükleri artıran, temel insan hak ve hürriyetlerinin kullanımını bir ayrıcalık olmaktan çıkartan hamlelerimizden üniversitelerimizin de istifade etmesini sağladık, böylece bu kurumlarımızın asıl varlık gayelerinin önündeki tüm engelleri kaldırdık.
Üniversite sayısını 76’dan 208’e çıkartarak isteyen her gencimizin evine en yakın yerde yükseköğrenime katılmasının yolunu açtık. Üniversitelerimiz vasıtasıyla bilginin, kültürün ve bilimin 81 vilayetimizin tamamına yayılmasını kolaylaştırdık. Kontenjanları artırarak üniversite kapılarındaki yığılmanın önünü açtık.
Yükseköğretime erişimin kolaylaşması ülkemizdeki kimi elitleri rahatsız etse de bu gayretlerimiz milletimiz tarafından takdirle karşılandı. Aslına bakarsanız, bu kesimler sadece üniversite sayılarının artmasından değil, yollardan tünellere, hastanelerden havalimanlarına, barajlardan köprülere kadar ülkeye çağ atlatacak her yatırımdan rahatsızlık duydular. Gezi olaylarında yeri değiştirilen 3-5 ağacı bahane ederek sokaklarımızı ateşe vermekle kalmadılar, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden İstanbul Havalimanı’na tüm devasa projelerimizin de durdurulmasını istediler.
Başörtüsü düzenlemesi dahil hak ve özgürlükler yolunda attığımız her adımı çeşitli yöntemlerle engellemeye çalıştılar.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken başlattığımız üniversite öğrencilerine burs uygulamasını Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal ettirenler, daha sonra dönüp bundan şikayetçi bile oldular. Kendi çocuklarına hak gördükleri yükseköğretim imkânından fakir-fukaranın evladının da faydalanmasına bir türlü razı olamayanların tutarsızlıkları hiç bitmedi. Ama biz bunların hiçbirine takılıp kalmadık, sadece ülkemizin ve milletimizin ihtiyacı neyse onu yapmanın, onu hayata geçirmenin mücadelesini verdik. Hamdolsun, verdiğimiz sözlerin önemli bir kısmını da yerine getirdik.
Saygıdeğer Hocalarım,
Yükseköğretimi herkes için erişilebilir kılarken, diğer taraftan da buna uygun kurumsal altyapıyı oluşturduk. Bu sayede 2002 yılında yüzde 14 olan yükseköğretimde net okullaşma oranı, 3 kattan fazla artışla 2023 senesinde yüzde 45’e yükseldi. Bu oran, OECD ülkelerinin ortalamasından çok daha ileridedir.
Türkiye’de yükseköğretimde kız-erkek eşitliği oranı 0,98 ile tam eşitlik durumuna çok yakındır. Yani üniversite öğrencilerimizin yarısını kız öğrencilerimiz teşkil ediyor. Bu konuyu istismar malzemesi yapanların üniversitelerde etkin oldukları dönemlerdeki çarpık tabloyu en iyi sizler biliyorsunuz. 7 milyonun üzerindeki öğrenci sayımızla Avrupa yükseköğretim alanında kayıtlı öğrenci sayısı bakımından ilk sıralarda yer alıyoruz. Tam 198 ülkeden gelen 340 bine yakın öğrenciyle dünyada en fazla uluslararası öğrencinin bulunduğu ilk 10 devlet arasındayız.
Yükseköğretim alanındaki genişlemeye paralel olarak, akademisyen sayımızı da arttırdık. Bundan 22 sene önce 70 bin olan toplam öğretim elemanı sayısı 3 kat artışla bugün 184 binin üzerine çıktı. Öğretim üyesi sayısında da benzer bir durum söz konusudur. Profesör sayımızı 9 bin 396’dan 32 bin 488’e, doçent sayımızı 5 bin 367’den 20 bin 768’e, doktor öğretim üyesi sayımızı ise 11 bin 190’dan 71 bin 700’e ulaştırdık.
Öğrenci sayımız çoğalırken, doktoralı akademisyen istihdamımız da sürekli artış göstermiştir. Toplam öğretim elemanlarının yüzde 46’sının kadın olması bizim için ayrı bir mutluluk kaynağıdır. Bu sene ilk defa önce yükseköğretim imkânı bulamamış 34 yaş üstü kadınlarımız için devlete ait yükseköğretim kurumlarında 21 bin kişilik ek kontenjan ayırdık.
Ayrıca, şehit ve gazi yakınlarımız için vakıf yükseköğretim kurumlarında 3 bin 774 kişilik kontenjan oluşturduk. Bu kazanımlardan geriye gidişe kesinlikle izin vermeyeceğiz. Üniversitelerimizin bir daha asla yasakla, baskıyla, kavgayla veya ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz. İlim yuvası üniversitelerimizi kendi ideolojik saplantılarının bataklığı haline dönüştürmeye çalışan az sayıdaki hazımsız marjinalin de en kısa sürede bu gerçeklerle yüzleşeceklerine inanıyorum. Türkiye yüzyılı, herkes gibi bu kesimlerin de ufuklarını açacaktır.
Saygıdeğer Hocalarım,
Bizim özellikle bilim diplomasisi, Türkiye’nin uluslararası tanınırlığını arttırmak, kültürler arası etkileşim ve iletişimi geliştirmek adına oldukça kritik öneme sahiptir. Yükseköğretim Kurulumuz tarafından bilim diplomasisi alanında bugüne kadar atılmış olan adımlardan memnuniyet duyuyoruz. Bu sürecin yeni girişimler ve projelerle desteklenmesini önemli buluyoruz. Üniversitelerimizin yurt dışındaki muhataplarıyla somut iş birliği projeleri üzerinde çalışmalarını teşvik ediyoruz.
Ülkemizin iktisadi, sosyal kalkınma ve kültürel iş birliğini geliştirecek ortak bilimsel projelerin geliştirilmesini bekliyoruz. Avrupa’yla tesis edilen mevcut iş birliklerine ilaveten, Türk ve İslam dünyasındaki muhataplarınızla temaslarınızı yoğunlaştırmanızda temaslarınızı yoğunlaştırmanızda fayda görüyoruz. Üniversitelerimizin İslam dünyasındaki yükseköğretim kurumlarıyla akademik hareketlilik sağlayacak iş birliği süreçlerini destekliyoruz.
Türk Üniversiteler Birliği’nin çalışmalarının artması ve birliğe üye üniversitelerin sayısını çoğalmasına önem veriyoruz. Yükseköğretim kurumlarımızın yurt dışında akademik birim ve ortak üniversite kurmalarının bilim diplomasisine katkıları ortadadır. Hükümetimizin bu yönde atacağınız adımlara desteği tamdır. Üniversitelerimizin uluslararası üniversite sıralamalarında üst sıralara yükselmelerini memnuniyetle izliyoruz. En son açıklanan sıralamada, köklü üniversitelerimizin yanı sıra Anadolu üniversitelerimiz de yer almıştır. İnşallah bu başarılar önümüzdeki dönemde de artarak devam edecektir. Üniversitelerin kendi içinde farklılaşarak misyon sahibi olmalarını destekliyoruz. İki yıl önce belirlenen 23 araştırma üniversitemizin faaliyetlerini yakından takip ediyoruz. Giderek büyüyen ve 2030 yılında 1,5 trilyon dolarlık pazara erişecek tahmin edilen yapay zekâ teknolojileri, eğitim sektörünü de derinden etkiliyor. Yükseköğretim kurumlarından dijital ve yapay zekâ okuryazarlığının geliştirilmesinde fayda görüyoruz. Bu süreçte Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofis’imiz de üniversitelerimize gereken desteği sunmaya hazırdır.
Kıymetli Hocalarım,
Bundan 8 ay önce bir 6 Şubat günü sadece milletimizin değil, insanlık tarihinin en büyük tabii afetlerinden birini yaşadık. Asrın afetinde aralarında üniversite öğrencilerimizin ve akademisyenlerimizin de olduğu 50 binden fazla canımızı kaybettik. Bu vesileyle bir kez daha depremde vefat edenlere Allah’tan rahmet, aziz milletimize baş sağlığı diliyorum. Depremzede öğrencilerimizin eğitimlerinin kesintiye uğramaması için gereken her türlü gayreti gösteriyoruz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle depremzede öğrencilerimizi katkı payı ödemesinden muaf tuttuk, ödeme yapmış olanlara ücretlerini iade ettik. Deprem bölgesinde ikamet eden adaylara bu bölgedeki üniversitelere yerleşirken genel kontenjanda herhangi bir eksiltmeye gitmeden yüzde 25’lik ek kontenjan tanımladık.
Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman ve Malatya illerimizdeki öğrencilerin farklı illerdeki devlet üniversitelerinde 1 yıl süreyle özel öğrenci olarak öğrenim hayatlarını sürdürmelerine imkân sağladık. Yine bu illerdeki öğrencilerimize diledikleri takdirde 1 yıl kayıt dondurma hakkı verdik.
Depremden etkilenen kampüslerimizin yeniden inşası ve öğrencilerimizin hizmetine sunulması için tüm imkânlarımızı seferber etmiş durumdayız. Depremde zarar gören üniversite kampüslerimizi eskisinden daha güzel hale getirmek için canla, başla çalışıyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Bu duygularla bir kez daha 2023-2024 akademik yılımızın hocalarımıza ve öğrencilerimize hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Kalın sağlıcakla.