30 Ağustos Zafer Bayramı Konseri’nde Yaptıkları Konuşma

30.08.2023

Aziz Milletim,

Değerli Misafirler,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Ağustos tarihimize zaferler ayı olarak giren öyle bir müstesna ay ki müstesna bir dönem. Malazgirt’ten Belgrat’a, Mohaç’tan Kıbrıs’a kadar uzanan nice başarılarla dolu olarak tarihimize ismini altın harflerle yazdıran bu özel ayın sonuna geldik. Ağustos’u Anadolu’daki son devletimiz Cumhuriyetimizin kuruluşuna giden yolu açan büyük bir zaferin yıldönümüyle kapatıyoruz.

Evet, 26 Ağustos 1922’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği hücum emriyle ordumuz Büyük Taarruzu başlatmıştı. Düşman hatlarını birer bire dağıtan kahraman ordumuz 30 Ağustos günü gerçekleşen Başkomutan Meydan Muharebesi’yle Yunan işgal kuvvetlerinin önemli bir bölümünü imha ederek İzmir yolunu açmıştı. Büyük Taarruzun başlamasından 15 gün sonra kaçan düşmanın yakıp-yıktığı İzmir semalarında Türk bayrakları dalgalanıyordu. Böylece ebedi vatanımız Anadolu topraklarını 3,5 yıla yakın hain emelleri ve pis çizmeleriyle kirleten düşmana karşı sahada verdiğimiz savaşı kazandık. Her zaferimiz gibi Büyük Taarruzla da istiklalimiz ve istikbalimiz için yapamayacağımız fedakârlık, üstesinden gelemeyeceğimiz zorluk olmadığını dosta-düşmana bir kez daha gösterdik. Elbette bir asırlık Cumhuriyet dönemimizin kendi içinde ayrı bir serencamı var. Acısıyla-tatlısıyla bir asrı geride bırakarak aslında her biri diğerinin varisi ve temsilcisi devletler silsilemizin son halkası Cumhuriyetimizin dayandığı köklerin derinliğini ve sağlamlığını ispatladık. Büyük taarruzun üzerinden 101 yıl, Cumhuriyetimizin kuruluşunun üzerinden 100 yıl geçtiği şu dönem de milletçe aynı hissiyatla, aynı azimle, aynı kararlılıkla Türkiye yüzyılı vizyonu etrafından görüldüğü gibi kenetlendik.

Ülkemizi terör örgütlerinin saldırılarıyla, küresel, siyasi ve ekonomik güç aygıtlarının sinsi emelleriyle, birliğimize ve beraberliğimize yönelik nice tuzaklarla dize getirmek isteyenlere milletçe eyvallah etmedik. Cumhuriyetimizin mayasını teşkil eden milli iradenin üstünlüğü ilkesine hep birlikte bağlı kalarak tüm oyunları bozduk, tüm senaryoları yırtıp attık.

Ne diyor şair?

Emaneti taşımak yiğitlerin harcıdır.

Ve zirveye ulaşmak boynumuzun borcudur.

Gireceğiz Türkiye’m hilal hilal hizaya.

Ulaşacağız inşallah Türkiye yüzyılına.

Evet, bu milletin yiğit evlatları yeni devletler kurmak için bin yıl önce Anadolu kapılarını sonuna kadar açarken hangi ülkünün peşindeyse, 3 kıta 7 iklime hükmeden devletini yıkmak için dört bir yandan üzerine saldıranlara karşı hangi hissiyatla karşı koyduysa, Cumhuriyetini kurarken tarihinden ve kültüründen aldığı mirası hangi yeni zirvelere taşımanın hayalini kurduysa, hamdolsun bugün de Türkiye yüzyılı vizyonuyla aynı ideal yolunda yürüyüşüne devam etmektedir.

Programımızın ikinci bölümünde tanıtımını yapacağımız 100. Yıl Marşı’nın tüm bu birikimi ve enerjiye anlatan bir eser olarak milletimizin her bir ferdi tarafından sahiplenileceğine inanıyorum. Sözünden bestesine, jürisinden icrasına kadar bu eserin ülkemize kazandırılmasında emeği geçen herkesi şimdiden tebrik ediyorum.

Aziz Milletim,

Değerli Misafirler,

Nereden geldiğimizin ve nerede bulunduğumuzun farkında olmadan nereye gideceğimizi bilemeyiz. Ülkemizde birileri ısrarla bir kısmı yalan, bir kısmı yanlış, bir kısmı çarpıtma ürünü hezeyanlarla milletimizi karamsarlık çukuruna itmeye çalışıyor. Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı yok sayarak, her şeyi sadece yaşadığımız andan itibaren göstermeye kalkanlar asla masum değildir. Küresel iletişim mecralarının da desteğiyle Türkiye hakkında hem içeride hem dışarıda sahte bir imaj inşa ediliyor. Halbuki gerçek tablo hiç de öyle değil. Elbette dün olduğu gibi bugün de sıkıntılarımız, sorunlarımız, çözmemiz gereken meselelerimiz vardır, bunlar farklı biçimlerde yarın da olacak. Ama bugün aynı zamanda altyapı ve yönetim kapasitesi bakımından son iki asrımızın en avantajlı dönemini yaşıyoruz. Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti devleti çeyrek asır, yarım asır, bir asır önce olduğundan siyasi, ekonomik, askeri tüm imkanlarıyla çok daha güçlüdür, çok daha ileridedir. Biz Türkiye’yi dünyanın en büyük, en güçlü, en müreffeh 10 devletinden biri yapacağız derken işte bu altyapıya, işte bu seviyeye, işte bu donanıma güveniyoruz. Yıllarca bu ülkenin ve milletin enerjisini hamasetle emenlerin kendi korkaklıklarını, kendi zaaflarını devletin siyaseti gibi sunanların devri kapanmıştır. Artık yönetiminin vizyonuna, devletinin gücüne, milletinin irfanına ve ferasetine güvenerek Türkiye yüzyılını inşa etme yolunda ilerleyen bir ülkeyiz. Bu tespit altı boş, içi kof, temelden yoksun bir özgüven değil, hakikatin ta kendisidir. Doğudan batıya, kuzeyden güneye dünyanın neresine giderseniz gidin devlet başkanlarından strateji kuruluşlarına, sivil toplum temsilcilerinden vatandaşına kadar herkes Türkiye’nin bu yükselişini konuşuyor. Dostlarımız bu yükselişi umutla ve sevinçle anlatıyor. Hasımlarımız ise bu gerçeği kahırla ve öfkeyle takip ediyor. Türkiye’yi tıpkı eskiden olduğu gibi yeniden kendi içine kapatmak, kısır çekişmelerin, anlamsız kavgaların, kimseye faydası olmayan tartışmaların içine çekmek için uğraşanlara rağmen bu başarıyı elde ettik. Onun için de kimsenin ülkenin ve milletin asırlık hayallerinin ürünü bu kazanımlara halel getirmesine izin vermedik, vermeyeceğiz. Dünyayı okuyan, Türkiye’nin gerçek potansiyelini bilen, sahip olduklarının öneminin farkında bulunan milletimizle birlikte hedeflerimize adım adım ilerlemeyi sürdüreceğiz.

Dün 2023 demiştik Allah’a şükür mahcup olmadık. Eğitimiyle, sağlığıyla, güvenliğiyle, adaletiyle, ulaşımıyla, enerjisiyle, sanayisiyle, ticaretiyle, tarımıyla, sporuyla, sosyal destekleriyle Cumhuriyetimizin 100. Yılına yakışır bir altyapı kurduk. Bugün Türkiye yüzyılı diyoruz, inşallah yine mahcup olmayacağız. Bölgesindeki tüm krizlerin çözüm adresi, mazlumların umudu, güvenliği ve refahı konusundaki tüm tehditleri bertaraf etmiş, sahip olduğu siyasi ve askeri gücünü dostlarıyla paylaşan Türkiye’nin yükselişi devam edecektir. Yarın ne diyeceğimizi ise gençlerimize bırakıyoruz. TEKNOFEST gibi vesilelerle işte bugün 500 bine yakın genç TEKNOFEST’te bir araya geldi. Yarın inanıyorum ki daha da artacak, Cuma günü daha da artacak, çünkü Teknofest gençliği büyük bir coşkuyla yarınlara doğru yürüyüşte. Gençlerimizin ufkunu, vizyonunu, birikimini, heyecanını ve kabiliyetini, enerjisini gördükçe yarının Türkiye’sine de güvenle bakıyoruz. Maziden atiye uzanan yoldaki bu bayrak yarışında aldığımız emaneti Allah’ın nasip ettiği, gücümüzün yettiği yere kadar taşıyacak, sonra da huzuru kalple gençlere teslim edeceğiz.

Yahya Kemal ne diyordu?

Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi.

Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi.

Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,

Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam'ın.

İşte bu yıl ki 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın bize hissettirdiği, yüreğimize düşürdüğü, dilimize getirdiği duygular bunlardır. Tabii asıl büyük kutlamayı 29 Ekim’de Cumhuriyetimizin 100. yılı törenlerinde yapacağız. Böylece 19 Mayıs 1919’un 100. Yılıyla başlayan milli mücadele döneminin ilk asrını geride bırakmamıza ilişkin kutlamalar zincirinin son halkasını da şanlı tarihimize eklemiş olacağız. Gerçi kovid-19 salgını sebebiyle Büyük Millet Meclisi’nin açılışı başta olmak üzere bazı kutlamaları arzu ettiğimiz görkemde ve kapsamda gerçekleştiremedik. Ama milletimizin gönlünde bu önemli günlerin hepsinin de hak ettiği yeri aldığına inanıyoruz. İşte 26 Ağustos’ta neredeydik? Malazgirt’te. Bir gün önce Ahlat’ta, oralardaki coşku gerçekten her şeye değer.

Ben bu duygularla 30 Ağustos Zafer Bayramınızı tebrik ediyorum. Büyük Taarruzda yer alan Gazi Mustafa Kemal’den neferine kadar ordumuzun tüm mensuplarını saygıyla, hürmetle, şükranla yâd ediyorum. Hikayelerini en güzel İstiklal Marşımızda bulacağımız milli mücadelenin bilinen, bilinmeyen kahramanlarının her birini tazimle anıyorum. Canları pahasına bu büyük mücadeleyi zafere ulaştıran yiğitler başta olmak üzere Cumhuriyet tarihi boyunca istiklal ve istikbal mücadelelerinde verdiğimiz tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbimden milletimize önümüzdeki on yıllar, yüz yıllar, bin yıllar boyunca bu vatan toprakları üzerinde nice zafer kutlamaları nasip etmesini temenni ediyorum.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla.