Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Kıymetli Üyeleri,
Değerli Oda ve Borsa Başkanlarımız,
Saygıdeğer Misafirler,
Hanımefendiler, Beyefendiler,
Sizleri en kalbi duygularımla hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Sizlerin vasıtasıyla 81 vilayetimizin tamamındaki tüm kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin 79. Genel Kurulu münasebetiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Genel Kurulumuzun Birliğimiz, iş dünyamız ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle kuruluşundan bugüne Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği çatısı altında emek vermiş, ancak şimdi aramızda olmayan ebediyete irtihal etmiş tüm kardeşlerimizi rahmetle yâd ediyorum.
Birliğimizin tüm mensuplarını Türkiye’nin kalkınmasına, büyümesine, güçlenmesine yaptıkları katkılar dolayısıyla tebrik ediyorum. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde delege olarak 10-20-30 ve üzerinde süresini tamamlayan kardeşlerimizi de ayrıca tebrik ediyorum. 81 vilayetimizde faaliyet gösteren 365 oda ve borsamızın tamamını, 1,8 milyona yaklaşan üyenin hepsini birer alperen olarak görüyoruz. Sizlerin şahsında büyük ve güçlü Türkiye idealine sahip çıkan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği üyelerine ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
Türkiye’ye hizmet mücadelemizde bugüne kadar hep sizlerle yol yürüdük, ne yaptıysak beraber yaptık, sırt sırta vererek beraberce başardık. Demokrasimize yönelik tehditlere sizlerle beraber göğüs gerdik. Ekonomimizi çökertmeyi amaçlayan saldırıları beraber püskürttük. Türkiye’yi tarihinin en büyük yatırım hamleleriyle beraber tanıştırdık. Türk ekonomisini her yıl ortalama yüzde 5,5 oranında beraber büyüttük. Milli gelirimiz 236 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına beraber getirdik. Kişi başı geliri 3.600 dolardan alıp 10.650 dolara beraber yükselttik. İş gücü sayısındaki artışa rağmen istihdamı 32 milyona yine beraber ulaştırdık. İhracatımızı 36 milyar dolardan 255 milyar dolara, turist sayımızı 12,8 milyondan 51,5 milyonun üzerine beraber çıkardık. Milletimizin 60 yıllık hayali olan Türkiye’nin otomobili TOGG otomobili projesini sizlerin de sahiplenmesiyle beraber gerçeğe dönüştürdük. Son 21 yıla damga vuran bu eşsiz başarı hikâyesini kamu-özel sektör dayanışması içinde hareket ederek beraberce yazdık. İnşallah bundan sonra da aynı çizgide yolumuza devam edeceğiz.
Farklı hesaplarla hareket edenleri asla aramıza sokmayacağız. Ülkemizin karşılaştığı sorunlara ortak akılla beraber çözüm arayacağız. İş dünyasıyla, sivil toplumuyla, siyaset kurumuyla el birliği, gönül birliği içinde inşallah Türkiye yüzyılını hep beraber inşa edeceğiz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği üyelerimizin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hedeflerimize ulaşmamız noktasında üzerlerine düşen görevleri en güzel şekilde yerine getireceklerine inanıyorum. Ben sizlerin desteğine güveniyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Tarihimizin en önemli seçim süreçlerinden birini önceki gün itibarıyla hamdolsun başarıyla tamamladık. 14 Mayıs’ta seçimlerin Meclis boyutu neticelenmişti, 28 Mayıs’ta cumhurbaşkanlığı aşaması da sonuçlanmış oldu. Her iki seçimi de demokrasimize yakışır bir olgunlukla gerçekleştirdik. Hiçbir müessif hadisenin yaşanmasına izin vermeden rekor bir katılımla vatandaşlık görevimizi ifa ettik, adeta yüzde 90’lara dayanan bir katılım.
Buradan bir kez daha seçim sonuçlarının ülkemize, milletimize, iş dünyamıza hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum. Tercihini demokratik yollarla sandığa yansıta her bir vatandaşıma en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Bilhassa yurt dışında yaşayan kardeşlerimi hepimizi gururlandıran yüksek katılım oranları dolayısıyla ayrıca tebrik ediyorum. 28 Mayıs gecesini ülkemizle birlikte Afrika’dan Asya’ya, Rumeli’den Filistin’e, Türk Cumhuriyetlerine kadar her yerde adeta bayram gecesine çeviren tüm dost ve kardeşlerime teşekkür ediyorum.
Elbette seçim sürecini tüm yönleriyle enine-boyuna değerlendireceğiz. Aynı şekilde sokaklardaki o eşi benzeri görülmemiş coşkunun arkasında yatan sebepleri de çok iyi analiz edeceğiz. Gerek anlamı, gerekse sonuçları itibarıyla ülke olarak bir kader seçimi yaşadığımızın farkındayız. Milletimiz tıpkı 15 Temmuz gecesi olduğu gibi istiklal ve istikbaline yönelik hayasız akınları görmüş, iradesine sahip çıkarak bunları durdurmuştur. Türk ile Kürt’ün, Alevi ile Sünni’nin arasına serpilmek istenen fitne tohumlarını aziz şehitlerimizin kanlarıyla yoğrulmuş bu mübarek topraklar ret etmiştir. Anadolu irfanı bir kez daha siyaset mühendisliklerine galip gelmiştir. Terör örgütleri eliyle siyaseti yönlendirme çabaları hedefine ulaşmamıştır.
Seçim maratonunun kazanını Türk demokrasisi ve Türk milleti olmuştur.
Milli iradeye güvenen, ülkemiz için hayal kuran, kendini bu topraklara ait hisseden her bir vatandaşım bu seçimin tartışmasız kazananıdır. Kampanya sürecinde yapılan tüm kışkırtmalara rağmen sandığa gölge düşürmeyen her bir insanımız bu seçimin kazananıdır. Yabancı dergi kapakları üzerinden yürütülen propagandalara aldırmadan, hiçbir baskı altında kalmadan iradesini sandığa yansıtan her bir kardeşim bu seçimin kazananıdır.
Kendi öz yurdunda yıllardır parya muamelesi gördüğü halde hukuk ve meşruiyetten ayrılmayan sessiz çoğunluk bu seçimin kazananıdır. Sırf farklı tercihlerde bulunduğu için iğrenç hakaretlere uğrayan yüreği yaralı depremzedelerimiz bu seçimin en büyük kazananıdır.
Terör örgütü mensuplarının tehditlerine boğun eğmeyerek sandıklara koşan yurt dışındaki tüm gurbetçilerimiz bu seçimin kazananıdır.
Dünyanın dört bir yanında Türkiye denilince gözleri parlayan, gözlerinden aşağı damlalar akan, ülkemiz için dua eden, bizimle sevinip bizimle üzülen tüm mazlum ve mağdurlar bu seçiminin kazananıdır. Allah’a hamdolsun, milli irade bir kez daha en güzel, en hayırlı şekilde tecelli etmiştir. Türkiye yüzyılı teklifimiz hem 14 Mayıs'ta, hem de 28 Mayıs’ta milletimiz tarafından büyük bir teveccühle kabul görmüştür. Halkımız önce Meclis’te çoğunluğu 323 milletvekiliyle Cumhur İttifakı’na, ardından Cumhurbaşkanlığını yüzde 52,18 oy oranıyla şahsımıza vererek 5 sene daha istikrar sürsün, Türkiye büyüsün demiştir.
Millet, ilkeler ve değerler yerine bakanlık ve milletvekilliği pazarlığı üzerine kurulu kumar masasına tekmeyi vurarak devirmiştir. Hatta hesap uzmanıyım diye övünenler, Dimyat’a pirince giderken evlerindeki yaklaşık 40 milletvekilinden de olmuştur. İktidar hırsıyla yapılan yanlış hesaplar bu sefer çok enteresan, Bağdat’tan değil, ama sandıktan dönmüştür. Bakınız, ben hesap uzmanı değilim, ekonomistim, burada bu hesabı sizlerle de paylaşayım. Cumhuriyet Halk Partisi’nin vekil sayısı 2018’de 146’ydı, 2023’te vekil sayısı 169’a çıktı, fakat buradan tabi kiralık vekiller verdiler, onlar da 40 tane, 40 tane kiralık vekil gidince bu defa net olarak nereye düştü CHP’nin vekil sayısı? 129’a. Şimdi hesap uzmanı bu işi böyle yapar mı? 40’ı gitti, 129 vekil kaldı ve 17 vekil burada düşmüş oldu. Bundan sonrasını herhalde oraya gönül vermiş olan tüm CHP’li arkadaşlar da düşünecektir.
Eski Türkiye ittifakı sandıkta milletten ikinci kez kırmızı kart yemiştir. Türkiye’nin, 16 Nisan 2017 referandumuyla birlikte zaten terk ettiği eski sisteme dönüş önerilerini bir kez daha elinin tersiyle itmesi son derce manidardır. Bu kirli ittifaklar, bu kirli bir araya gelişler, 6 tane cumhurbaşkanlığı yardımcılığı, bu tür yanlış bir araya gelişler ne demokrasiye sığar, ne bu milletin ruh köküne, kültürel değerlerine yakışır. Bunun dersini ne yaptı, benim milletim sandıkta verdi.
Ne dedi önce? Güçlendirilmiş parlamenter sistem dediler, tuttu mu? Tutmadı. Önce öyle başladılar, ama kampanya sonuna doğru artık bunu kullanmaktan vazgeçtiler. Bu noktada özellikle dünyada en gelişmiş ülkelerin ve dolayısıyla bizim de ortaya koyduğumuz sistem kabul gördü. Siyaset kurumunun sandıktan çıkan bu iradeyi doğru bir şekilde okuması gerektiğine inanıyorum. Milletin zaten kararını verdiği konularda yeni dayatmalarda bulunmaktan artık vazgeçilmelidir. Akıntıya kürek çekmenin, tarihi geriye sardırmanın hiçbir faydası yoktur. Eski sistem tartışmalarını tamamen rafa kaldırmalı, bugünden itibaren sivil siyasetin en büyük kazanımı olan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini tekemmül ettirmeye odaklanmalıyız.
Hazreti Mevlana’nın veciz ifadesiyle eğer söyleyecek olursak:
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”
Evet, siyaset meselesinin asli görevi de işte budur, yeni şeyler söylemek lazım. Bizim vazifemiz, düne saplanıp kalmak yerine, yeni şeyler söylemek, ülkenin önüne yeni hedefler koymaktır. Elbette bu seçim sürecinde kimin ne yaptığını, ne söylediğini, nerede nasıl bir pozisyon aldığını hafızamıza kaydedeceğiz, ama bunu yaparken geçmişin geleceği gölgelemesine de kesinlikle göz yummayacağız. Muhalefet partilerinden bizim de, milletimizin de beklentisi bu yöndedir.
Muhalefet ve destekçilerinin halkımızı aşağılayan, kutuplaştırıcı, gerilimi körükleyen eski provokatif söylemlerini bir an önce terk etmesi gerekiyor. Sandıkta tecelli eden iradeyle kavga edilmeyeceği gerçeğini ülkemizdeki tüm muhalefet partilerinin artık anladıklarını ümit ediyorum. Çünkü Türkiye’nin önemli bir noksanı da, gerçekten demokrasideki o muhalefeti göremeyişidir, muhalefet noksanlığı var. Bunu Türkiye giderdiği anda, inanıyorum ki demokrasi mücadelesi ülkemizde çok daha güçlü bir şekilde devam edecektir. Samimi bir özeleştiri yaptıktan sonra muhalefetin de sandıktan yükselen bu çağrıya kulak vereceğini düşünüyorum.
Biz her iki seçimde oluşan tabloyu büyük ve güçlü Türkiye idealimiz adına çok kıymetli buluyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde devlet organları arasındaki iş birliği ruhunu güçlendirerek ülkemize hizmet etmeyi sürdüreceğiz. Bunu da iş dünyamızın siz değerli temsilcileriyle birlikte yapacağız.
Değerli Kardeşlerim,
Seçim belirsizliğinin ortadan kalkmasıyla birlikte şimdi gündemimizdeki esas konulara yoğunlaşabileceğiz. Milletten bir kez daha güvenoyu almış, güven tazelemiş bir yönetim olarak dünden itibaren çalışmaya başladık. Asrın felaketi olarak nitelenen 6 Şubat depreminin yaralarının sarılması, en öncelikli meselemizdir. Depremzedelerimizi kampanya döneminde de zaten ihmal etmemiştik. Her bir şehrimize farklı tarihlerde üç-dört kez giderek afetzedelerimizin yanında olduğumuzu gösterdik. Şimdiye kadar 910 binden fazla çadırın, 117 binden fazla konteynerin kurulumunu tamamladık. 180 bine yakın afet konutumuzun inşa süreci de hamdolsun başladı. Deprem bölgesinde 319 bini ilk 1 yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin konut inşa edeceğiz. Biliyorsunuz bunu İzmir’de depremden hemen sonra gerçekleştirdik. Depremzedelerimizin de samimi gayretlerimizi takdir ettiğine şahit olduk.
Bu vesileyle gerek 14 Mayıs’ta, gerekse 28 Mayıs’ta şahsımıza çok güçlü destek veren deprem şehirlerimize tekrar teşekkür ediyorum. Depremzedelerimiz, geride bıraktığımız haftalarda sadece kayıplarının acısıyla mücadele etmediler, aynı zamanda sırf oy tercihlerinden dolayı insanlık tarihinin en aşağılık hakaretlerinin de hedefi oldular. Sığındıkları otel ve misafirhanelerden atılmaktan yapılan yardımların başa kakılmasına kadar pek çok vicdansızlığa maruz kaldılar. Buna rağmen onlar dik durmaya devam ettiler, metanetli davranmaya devam ettiler. Depremzede kardeşlerimize yönelik bu rezillikleri, bu linç kampanyalarını unutmayacak, unutturmayacağız. Ne sebeple olursa olsun afetzedelerimizin gönül yaralarının daha fazla kanatılmasına izin vermeyeceğiz. Afetin yıktığı tüm şehirlerimizi eskisinden daha görkemli, daha güvenli bir şekilde en kısa sürede inşallah yeniden ayağa kaldırıyoruz, ayağa kaldıracağız.
Depremin ekonomimize maliyeti 104 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Hatay, Maraş ve Adıyaman başta olmak üzere depremde en çok yıkıma uğrayan illerimizde her şey gibi ticari hayat da şüphesiz olumsuz etkilendi. Faaliyete geçen 13 bine yakın iş yerimizle buralardaki ticareti yeniden hep beraber canlandıracağız, canlandırıyoruz.
Bir diğer ana gündem maddemiz; enflasyonun yol açtığı fiyat artışlarından kaynaklanan sıkıntılardır. Toplumumuzun farklı kesimlerinde yaşanan refah kayıplarını telafi edecek adımları atmakta kararlıyız. Vatandaşımızı enflasyona ezdirmeme politikamıza sıkı sıkıya bağlıyız. 21 yıllık iktidarlarımız döneminde biliyorsunuz bundan taviz vermedik. Türk ekonomisinin yıllarca başını ağrıtan yüksek enflasyon meselesini tek haneli rakamlara indirerek halkımızı rahatlatan bizdik, yine biz olacağız. Küresel ekonomideki dalgalanmalar duruldukça, bunun olumlu sonuçlarını inşallah hepimiz birlikte göreceğiz.
Yakın çevremizdeki krizlerin çözümünde daha fazla inisiyatif alarak barış ve istikrarın bölgemize tekrar hakim olması için çalışacağız. Diplomatik münasebetlerimizle bölge ülkeleriyle ekonomik ve ticari iş birliğimizi de güçlendireceğiz.
Dün akşam itibariyle 110’a yakın gerek telefon diplomasisiyle, gerekse mesajlarıyla ülke lideriyle görüşmeler yaptım. Hepsiyle mutabakatımız şu: Siyasi, askeri, ekonomik, ticari, kültürel, her alanda birliğimizi bundan sonra çok daha güçlü bir şekilde devam ettireceğimize inanıyoruz; söz bu.
İnşallah şu anda kabinemizin oluşmasından sonra Parlamento’daki yapı zaten belli oldu, süratle bizler ziyaretlerimize başlayacağız. Aynı şekilde bize de ziyarete gelecek olan dünya liderleri var.
Hedefimiz, Avrupa’dan Karadeniz’e, Kafkasya ve Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar çevremizde bir güvenlik ve barış kuşağı tesis etmektir. Bu amaç doğrultusunda son yıllarda pek çok önemli adım attık. Dost ve kardeş ülkelerle aramızdaki pürüzleri giderdik, Türk dünyasıyla bağlarımızı tahkim ettik. İslam alemiyle ilişkilerimizi ilerlettik. Yeniden Asya Girişimimizle Asya Kıtasına yeni bir pencere açtık. Afrika halklarıyla kazan-kazan temelinde sağlam iş birlikleri kurduk. Özellikle Sayın Putin’le yaptığımız yine son görüşmede kendilerinin Karadeniz Tahıl Koridorundan gönderilecek tahılla birlikte bunların özellikle fakir Afrika ülkelerine una çevrilip gönderilmesi konusundaki mutabakatımızı teyit ettik. Aynı şekilde, Latin Amerika’da mevcudiyetimizi perçinledik. Balkanlar’da tüm taraflarla yakın ilişkiler geliştirdik. Batı ülkeleriyle ortak çıkarlar ekseninde diyaloğumuzu artırdık.
Rusya-Ukrayna krizinin çözümü için elimizi taşın altına koyduk. Tahıl Anlaşması ve bunun yanında tabi çok önemli olan bir şey de, esir takasıyla diplomatik çözümün mümkün olduğunu gösterdik. Hepsinden önemlisi; Türkiye’yi sonu felaketle bitecek bir çatışmanın tarafı haline gelmekten koruduk.
Yani pergelin bir ucunu ülkemize sabitleyip diğeriyle 360 derece manevra yaparak herkesle, tüm ülkelerle iş birliğimizi geliştirmeye gayret ettik. İçinde bulunduğumuz dönemde girişimci dış politikamızı ticaretle, enerjiyle, turizmle, kültürle, savunmayla destekleyerek devam ettireceğiz. Türkiye’yi bölgesinin yükselen yıldızı haline getireceğiz, bunda kararlıyız. İnşallah bunu da son 21 yıldır olduğu gibi yine hep beraber yapacağız.
Kardeşlerim,
Milletimizin tüm kesimleri gibi iş dünyamızın da beklentilerinin farkındayız. Şimdiye kadar sizlerin taleplerine kulak tıkamadık, asla sorunlarınızı görmezden gelmedik. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Genel Kurullarında sizlerle bir araya gelmeye hep çaba gösterdik. Her yıl bakanlarımla birlikte Türkiye Ekonomi Şûralarında sizlerle her şehrimizin, her sektörümüzün meselelerini uzun uzun istişare ettik, yine edeceğiz. Bu istişarelerimizin meyvelerini her alanda beraber topladık. Sorunların çözümü noktasındaki pek çok müjdeyi de yine bu toplantılar vasıtasıyla kamuoyuyla paylaştık. İnşallah bundan sonra sizlerle yine bir araya gelecek ve bu adımları da birlikte atacağız.
Son dönemde adeta bir siyasi şantaj olarak kullanılan bu vize sorununu en kısa sürede inşallah hal yoluna koyacağız. Sizlerin her alanda önünüzü açmak, yolunuza çıkan engelleri ortadan kaldırmak için canla başla çalışmayı sürdüreceğiz.
Buradan sizlerin vasıtasıyla tüm iş dünyamıza seslenmek istiyorum; dünyanın ve bölgemizin içinde bulunduğu konjonktür, belki de bizlere tarihimizin en büyük fırsatlarını sunuyor. Bu fırsatları enerjimizi tüketecek iç tartışmalarla, sahte gündemlerle heba edemeyiz. Boşa harcayacak tek bir anımız dahi olmadığının altını çizmek istiyorum. Tüm Türkiye olarak 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleriyle altın değerinde bir 5 sene daha kazandığımıza inanıyorum. Özellikle havalimanından Külliye’ye gelene kadar caddelerdeki o tablo, asla unutulacak bir tablo değildir. Milletimin böyle bir tabloyu hazırlaması, böyle bir tabloyu ortaya koyması, burada duadan başka bize düşen bir şey yok. Ya Rab, beni bu milletin bir evladı olarak yarattığın için sana sonsuz hamdüsenalar olsun.
Yükümüz ağır, bunun hep farkındayız, yine farkında olacağız. Önümüzdeki beş seneyi inşallah dolu-dolu değerlendireceğiz.
Sizler de gördünüz, seçim dönemi boyunca söylemedikleri yalan, atmadıkları iftira kalmadı. Bugüne kadar yapmadıkları, yapamadıkları ne tür yalanlar varsa, bunların hepsini söylediler. Sizler zaten iş adamları olarak neyin yapılabileceğini, neyin yapılamayacağını gayet iyi bilenlersiniz. Ama öyle yalanlar, öyle yalanlar ortaya konuldu ki, hakikaten tabii ki insanoğlu bu tür şeyler karşısında; ya yapar mı, acaba böyle bir şeyi gerçekleştirir mi sorusunu kendine soruyor. Ama karşısındakinin sırtında yumurta küfesi yok, rahat rahat atabiliyor, rahat rahat söyleyebiliyor. Önemli olan ne? Ha şu seçimi bir atlatalım hele. Ya bugüne kadar yaptıklarınız ortada, ne yaptınız? 10’u aşkın büyükşehir belediye başkanınız var, bu belediye başkanlarınız İstanbul’da ne yaptı, Ankara’da ne yaptı, İzmir’de ne yaptı, şunları bir ispatlayın ya, şunu da yaptık deyin, yani yaptıklarını söylemiyorlar maalesef. Ama ben İstanbul’da yaşıyorum, Ankara’da yaşıyorum, İzmir’i devamlı takip ediyorum, görüyorum.
Şimdi, 29 Mayıs günü milletin bankadan para çekemeyeceği iddiasından döviz kuru ve sebze fiyatlarının uçacağı hezeyanına kadar tüm tuşlara bastılar. Ne oldu? İşte dün 29 Mayıs’tı, ne oldu, bankalar filan falan hepsi kapandı mı? Hepsi artık kasaları-masaları filan falan boşalttılar mı, ne oldu? Hepsi yalan. Ama işte biliyorsunuz yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Artık yatsıyı falan geride bıraktık. Millete ve iş dünyasına korku salmak adına piyasa spekülasyonu dahil her türlü çirkefliği sergilediler. Sırf üç-beş oy daha fazla alabilmek için siyasi tarihimizin en rezil kampanyasını yürüttüler. Ne yaparlarsa yapsınlar, muvaffak olamadılar. Bu ülkenin ekonomisini bunlar Londra tefecilerine teslim edeceklerdi, edemediler. İş dünyamızı ürkütmeyi, panikletmeyi başaramadılar. İnşallah bundan sonra da bu hedeflerine ulaşamayacaklar.
Sizlerden ağızlarını her açtıklarında Türk ekonomisiyle ilgili sürekli kötü tablolar çizen felaket tellallarına prim vermemenizi istiyorum, bu işleri en iyi sizler biliyorsunuz. Bunlar kendi hezimetlerine milleti de ortak isteyen zavallılardır. Biz bunlara aldırmayacak, son 21 yıldır olduğu gibi yine işimize bakacağız, kendi gündemimize odaklanacağız, elimizdeki imkânları en güzel şekilde kullanmaya çalışacağız. Yeni pazarlar, yeni müşteriler bulmanın peşinde koşacağız. Gerek ülkemize yatırımlar çekecek, gerekse o ülkelerde bizler yatırımlara gireceğiz. Daha fazla üretecek, daha fazla ihracat yapacağız. Ve bu konuda 5 ilkemiz var, yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme. Bunu ülkemiz başarır mı? Başarır ve başaracağız. İnşallah daha çok sayıda insanımıza istihdam kapısı oluşturacağız. Türkiye’nin yumuşak gücünü, Türkiye’nin artan itibarını ekonomik olarak da fırsata dönüştürmeye gayret edeceğiz.
21 yıldır devletine ve hükümetine güvenen hiç kimse mağdur olmadı. 21 yıldır ülkenin potansiyeline inanan hiç kimse pişmanlık yaşamadı, inşallah bundan sonra da Türkiye Cumhuriyeti iş adamıyla, işçisiyle çiftçisiyle, üreticisiyle, depremzedesiyle, mazlum ve mağduruyla kendine güvenini asla yarı yolda bırakmayacaktır. Sizlerden yatırımlarınızı daha da artırmanızı bekliyorum. Sizlerden Türkiye yüzyılının inşasına omuz vermenizi istiyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Bu düşüncelerle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimizin 79. Genel Kurulunun şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Hizmet şeref belgesi almaya hak kazanan delegelerimizi tebrik ediyorum. Yeniden buluşmak temennisiyle hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Kalın sağlıcakla.