Keçiören STK Temsilcileri ve Muhtarlar Buluşması’nda Yaptıkları Konuşma

24.05.2023

Sevgili Ankaralılar,

Keçiören’in Saygıdeğer Güzel İnsanları,

Sivil Toplum Kuruluşlarımızın Kıymetli Temsilcileri,

Değerli Muhtar Kardeşlerim,

Aziz Vatandaşlarım,

Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Buradan caddeleri, sokakları ve haneleriyle tüm Keçiören’i selamlıyorum. Ankaralı tüm kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Sizlerle beraber olmaktan, tekrar hasret gidermekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Malum bu kardeşiniz Keçiören’de misafir değil, ev sahibiyiz. Yıllarca Subayevleri’nde oturdum, sizlerle komşu oldum. Sizlerle tam 12 yıl boyunca iç içe-yan yana yaşadım. Gün oldu beraber acıyı paylaştık, gün oldu beraber zorluklara göğüs gerdik, gün oldu başarılarımızı, zaferlerimizi beraber kutladık. Gün oldu aldığımız güzel haberlere beraber sevindik. Gün oldu aynı hizada saf tuttuk, aynı cenazeye omuz verdik. Hamdolsun 12 sene acısıyla-tatlısıyla gerçekten güzel günler geçirdik. Daha sonra da Keçiören’le ve Keçiörenli komşularımızla bağlarımızı hiç koparmadık, fırsat buldukça Keçiören’e geldik, sizlerle hemhal olduk, hasret giderdik. Keçiören’in tüm meseleleriyle, sıkıntılarıyla, işleriyle yakından ilgilenmeyi sürdürdük. Keçiören de bizi asla yalnız bırakmadı. Keçiörenli kardeşlerimiz dualarıyla zaten hep yanımızdaydı. Seçimlerde özellikle Keçiörenli kardeşlerimiz yanımızda hep dik durdu. Seçimlerde Keçiörenli kardeşlerimden her zaman o dik duruşu gördük ve bu dik duruşuyla beraber şimdi de Keçiören’in inşallah Pazar gününe aynı dik duruşuyla hazırlandığını görüyorum.

Keçiören, Pazar’a hazır mı?

Kapı-kapı dolaşmaya var mıyız?

Çalmadık kapı bırakmıyoruz değil mi?

Gençler; tüm muhataplarınızla el ele yol yürümeye var mısınız. Gümbür gümbür Pazar’a var mıyız? Ben size inanıyorum, sizi seviyorum ve inanıyorum ki Pazar günü bay bay Kemal’e gereken dersi vereceksiniz. Siz 14 Mayıs’ta Keçiören’in şahsımıza ve Cumhur İttifakı’na yönelik muhabbetini bir kez daha ortaya koydunuz. Türkiye ortalamasının üzerinde yüzde 52,5 oy oranıyla bize destek veren Keçiörenli kardeşlerime teşekkür ediyorum.

Dün Malatya’daydım. Malatya, deprem konutları konteynerlerin orada maşallah 50 bin kişiye hitap ettik. Keçiören biliyorum ki aynen Malatya neyse Keçiören o.

Bugün yağmur, rahmet vardı, onun için bu toplantıyı maalesef kapalı salonda yapmak durumunda kaldık. İnanıyorum ki açık havada yapsaydık, en az bir 50 bin, 60 bin orada toplardık. Toplar mıydık? Eyvallah. Ama şimdi bunu sandıklarda toplayacağız. Ve Malatya’dan Sivas’a geçtim. Sivas, bir başkaydı, bambaşkaydı. Sivas’ta, şimdi rakam vereceğim size, ne vardı biliyor musunuz? 100 bin. Yiğidolar coştu, Yiğidolar caddelere doldu.

Ben bu defa diyorum ki; inşallah Pazar günü Ankara birinci bölgesiyle, ikinci bölgesiyle velhasıl sandıklara dolacak, hesapları alt-üst edecek. Bu hesapları alt-üst etmeye var mıyız? Buna hazır mıyız?

Siz 53’ü aşan oy oranıyla Meclis’te de ne yaptınız, Cumhur İttifakı diyen Keçiören olarak bay bay Kemal’in bütün hesabını alt-üst ettiniz. Şimdi Parlamento’da çoğunluğu 323 milletvekili ile Cumhur İttifakı’na vermesi hem güvenin göstergesi, hem de irade beyanıdır; bu çok önemli. Yani şu anda 323 milletvekiliyle Cumhur İttifakı Parlamento’da bir zemin oluşturdu. Bu ne demektir? Yani yasama organı olarak Cumhur İttifakı’nda biz varız. Ve milletimiz güçlendirilmiş parlamenter demokrasi laflarını filan ayaklarının altına aldı. Ne dedi? Cumhur İttifakı’yla yola devam dedi.

Milletimiz, ah ah, 3 ayda, 5 ayda, 8 ayda bir hükümetlerin değiştiği o eski Türkiye günlerine geri dönme tekliflerini ret etti. Hale bak ya, koltuk paylaşımı yapıyorlar ve bu koltuk paylaşımında düşünün toplamı 1 puan eden bu malum partiler, hesap uzmanı ya bay bay Kemal, ondan yaklaşık 40 milletvekilini aldılar 1 puanla. Bu ne iştir? Bu nasıl da bir hesap uzmanıymış? Bununla bu CHP ayakta kalabilir mi?

İşte şimdi Keçiören’den tüm Türkiye’ye sesleniyorum: Pazar günü Erdoğan evladınıza sahip çıktığınız anda 323 Cumhur İttifakı’nın Parlamentodaki milletvekilleriyle inşallah önümüz apaçık ve 21 yılı inşallah farklı bir şekilde devam ettireceğiz, farklı bir şekilde geleceğin Türkiye’sin kuracağız. Türkiye yüzyılı diyoruz ya, işte Türkiye yüzyılını biz sizlerle beraber kuracağız. Milletimiz, iktidara giden yolu milli irade yerine Kandil’de ve Pensilvanya’da arayanlar kırmızı kart göstermiştir.

Kardeşlerim,

Bunlar talimatı nereden alıyor? Kandil’den alıyor, öyle mi? Kandil’in sokaktaki eşkıyalarından, teröristlerden alıyor. Biz nereden alıyoruz? Biz Allah’tan alıyoruz, milletimizden alıyoruz. Farkımız bu, bugüne kadar böyle geldik, bundan sonra da böyle gideceğiz. Milletimiz, gençler, ekonomisini Londra’daki tefecilere, IMF komiserlerine teslim etmek isteyenlere hadi oradan demiştir.

Ne diyor bay bay Kemal? Londra’dan 300 milyar dolar getirecekmiş. Ya senin her yerin hesap uzmanı olsa ne yazar? Yanındakiler hesap uzmanı olsa ne yazar? Ne hesap biliyorsun, ne kitabın var, hiç. Biz, sizin bildiğiniz hesapları unuttuk unuttuk.

Ve değerli kardeşlerim; bunlar otellerin lobilerinde, Sözcüsü ve bir de İYİ Parti’nin malum Merkez Bankası’nda bir zamanlar görev yapan kişisiyle otellerin lobilerinde IMF komiserleriyle görüştüler. Ve IMF komiserleriyle yaptıkları görüşmelerde, bize tavsiyede bulundular, IMF’den borç alın dediler. Biz ne dedik? Hayır, biz IMF’le ilişkimizi 2013’te kestik. 23,5 milyar dolar borcumuz vardı, bu borcu sıfırladık 2013’te. Ve o zaman Merkez Bankamızın rezervi 27,5 milyar dolardı, gümbür-gümbür yürüdük, Başbakanlığım döneminde bir ara 135 milyar dolara biz rezervi çıkardık. Yine inşallah bu rezervi yakalayacağız, çünkü bu konuda kararlıyız, bizim sıkıntımız yok, aynı kararlılıkla yola devam edeceğiz.

Siz bu spekülatörlerin yaptığı oyunlara bakmayın, bu bay bay Kemal’in ve avenesinin yaptığı oyunlara bakmayın, bunların hepsi gelip geçici işlemlerdir. Türkiye ayakta mı, ona bakın.

Milletimiz yabancı dergi kapakları üzerinden kendisine parmak sallayan güçlere teslim olmayacağını defalarca ilan etmiştir. Buradan 14 Mayıs'ta istikrar sürsün, Türkiye büyüsün diyen tüm vatandaşlarıma ayrı teşekkür ediyorum. Meclis’te oluşan bu tabloyu daha da güçlendirerek 28 Mayıs’a taşımamız gerekiyor. Parlamento için gösterdiğiniz iradeyi ikinci turda da cumhurbaşkanlığında da sergilememiz lazım. Yasama ile yürütmenin uyum içinde çalışması, hizmetlerde bir aksaklık yaşanmaması için çok önemli.

Kardeşlerim,

Türkiye eskiden devlet organları arasındaki çatışmalardan çok çekti. Başbakanın önüne fırlatılan bir anayasa kitapçığının ülkemize milyarlarca dolar maliyeti oldu. Anayasa kitapçığını o zamanki Başbakan Sayın Ecevit ve ortaklarının önüne fırlatan kimdi, biliyorsunuz değil mi? Sayın Kılıçdaroğlu’yla şu anda kol kola dolaşan kişi, bunlar bu ülkeye çok çektirdiler. İstikrarsızlığın bedelini sadece siyaset kurumu değil, tüm Türkiye ödedi. Gencimiz iş bulamadı, esnafımız siftah yapmadı, turizmcimiz turist yolu gözledi. Tüccarımız, ihracatçımız, sanayiimiz ürün satamadı. Bir avuç elit dışında sanayiciyle, işçisiyle, çiftçisiyle, memuruyla, emeklisiyle, ev hanımıyla milletimizin tüm fertleri sıkıntı çekti. Bunları yaşadık mı? Yaşadık.

Son 21 yılda tesis ettiğimiz güven iklimiyle biz işte bunu tersine çevirdik. Vesayet güçlerinin milletin iradesini gasp etmesine yol vermedik. Yasama, yürütme, yargı arasında güç çekişmesinin yaşanmasına müsaade etmedik. Her organın kendi yetki alanı içinde kalmasını sağlayarak ülkemizin siyasi istikrarsızlığa sürüklenmesine engel olduk, yol vermedik, elbette bunu da aziz milletimizin yardımıyla başardık. Siz bize sahip çıktınız, biz de sizin hakkınızı, hukukunuzu koruduk. Siz bize itimat ettiniz, biz de sizin emanetinize asla halel getirmedik. Siz bize destek verdiniz, biz de her yerde diklenmeden dik durduk, bundan sonra bu şekilde yolumuza devam edeceğiz.

Gençler; bütün muhataplarınıza, arkadaşlarınıza Pazar günü sandığa gitmelerini tavsiye ediyor musunuz? Boş bırakmıyoruz ha.

Yasama, yürütme ve yargının eş güdüm içinde, uyum içinde çalışarak milletimize hizmet etmesini biz temin edeceğiz, inşallah bunu da siz Keçiörenli kardeşlerimin güçlü desteğiyle yapacağız. Önümüzde sayılı günler var, 4 gün. 4 gün sonra yeniden seçim var, Pazar günü için oy verme dışında hiçbir plan yapmayacağız. Sabah erkenden sandıklara giderek oyumuzu kullanacak, irademizi göstereceğiz. Bizimle birlikte eşimizin, dostumuzun, komşumuzun da muhakkak sandığa gitmelerini sağlayacağız. Rehavete kapılmak yok. Zafer sarhoşluğuna girmek yok. Olmazsa olmaz sandık olmazsa olmaz sandık ve sandıkta da Allah’ın izniyle zafere yürüyeceğiz.

Unutmayın, 28 Mayıs’ta bizim rakibimiz asla CHP Genel Başkanı değildir. Bizim en büyük rakibimiz rehavettir, tavsamaktır, boş vermektir, zaten öndeyiz, nasıl olsa kazanırız duygusuna kendimizi kaptırmaktır. Bunun için zafer sarhoşluğu zehrinin yayılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Keçiören’li komşularımdan bu sefer rekor beklediğimi altını çizerek ifade etmek istiyorum. Sizlere güveniyorum, sizlere inanıyorum, beni mahcup etmeyeceğinizi çok iyi biliyorum. Rabbim dayanışmamızı, muhabbetimizi daim eylesin diyorum.

Kardeşlerim,

Gerek Ankara, gerek Türkiye olarak 14 Mayıs günü demokrasimiz adına çok başarılı bir sınav verdik. Tüm provokasyonlara rağmen milletimiz adeta sandığa akın etti. Muhalefetin gerilim siyasetine rağmen hiçbir insanımızın burnu kanamadı. Farklı mecralarda yürütülen haysiyet cellatlarına rağmen millet tercihini sandığa özgürce yansıttı. Tüm siyasi partilerden vatandaşlarımız olgunluk içinde, suhulet içinde, huzur ve barış içinde oylarını kullandı, kararlarını beyan etti. Yıllarca bize demokrasi nutukları atan Avrupa ülkelerini bile kıskandıran rekor bir oranla Türk milleti iradesi ortaya koydu. 14 Mayıs’ta sadece Türk demokrasisinin gücünü görmedik, aynı zamanda pek çok algı balonunun patlamasına da şahitlik ettik.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı aman ya Rabbim ne açıklamalar yaptı, Ankara’nın Büyükşehir Belediye Başkanı birlikte ne açıklamalar yaptı. Şimdi bunların tamamını Pazar günü sandığa gömmeye hazır mıyız? Öyleyse durmak yok… Durmak yok… Durmak yok…

İşte bütün bunlar ne dediler? Türkiye’ye atılan diktatörlük iftiralarıyla yol yürümek istediler. Kendi ülkelerinde seçmenin yarısını dahi sandığa götüremeyenler tarafından yürütülen karalama kampanyalarında Türkiye neredeyse yüzde 90’na seçmen olarak oyunu kullandı.

Bizlerle ilgili uluslararası basında yapılan sinsi psikolojik harekâtlar vardı. Muhalefetin meydan-meydan tekrarladığı yalanlar ve bühtanlar vardı. Zaten bay bay Kemal’in yalandan başka sermayesi yok ki, akşam yalan, sabah yalan. Ve bir de CHP Genel Başkanı ve şürekâsının körüklediği korku siyaseti vardı. İşte 14 Mayıs gecesi sandıkta tecelli eden iradeyle tüm bunları çöpe attık. Diktatörlük söylemlerinin tamamen safsatadan ibaret olduğunu gösterdi. Düşünün, diktatör ikinci tura kalır mı ya? Diktatör işini birinci turda bitirir, hem de yüzde 90’larla bitirir; dünyada bunun örnekleri çok. Biz diktatörlüğe değil, milletimizin gönlünü kazanmaya hasretiz, bizim durumumuz bu.

Milletimize dergi kapaklarından ayar verilmeyeceğini biz tüm dünyaya gösterdik. Türk milletinin iradesine zincir vurulamayacağını gösterdik. Yalan, iftira ve korku siyasetiyle seçim kazanılamayacağını gösterdik. Bölücüler ve FETÖ’cülerle yol yürünmemesi gerektiğini gösterdik. Tüm bunlarla birlikte, Türkiye’nin gücünü, Türk demokrasisinin ulaştığı olgunluk seviyesini, milletimizin basiret ve ferasetini dost-düşman herkese tekrar gösterdik. Sandıkları bayram yerine çeviren siz kardeşlerimi tebrik ediyorum. Rabbim sizlerden razı olsun.

Ancak, o gece sizlerin bu duruşunu hazmedemeyenler de çıktı. Gerçekten de o gece demokrasimiz adını hiç yaşamak istemeyeceğimiz tavırlara, yalanlara şahit olduk. Daha sandıkların 10’da 1’i dahi açılmadan basın mensuplarını toplayıp CHP Genel Başkanını cumhurbaşkanı ilan ettiler. Geride olduklarını bal gibi bildikleri halde öndeyiz, kazanıyoruz, diyerek seçmenlerini kandırmayı denediler. Gece boyunca hiç ara vermeden bu yalan furyasını inatla sürdürdüler. Şimdi çıkmışlar, bir de utanmadan, arlanmadan, kandırdıysak CHP’lileri kandırdık, bundan size ne diyorlar? Hatalarını kabul etmek, milletten ve CHP’li vatandaşlarımızdan özür dilemek yerine, çamura yatarak paçayı kurtarmaya çalışıyorlar.

Çok açık ve net söylüyorum; biz, bize oy vermese de CHP’li vatandaşlarımıza böyle davranılmasını, böyle hakaret edilmesini, böyle aşağılanmasını kabul etmiyoruz. Her seçim öncesinde CHP’li seçmene istemedikleri adayın bizzat Genel Başkanları tarafından tıpış-tıpış oy vereceksiniz, denilerek dayatılmasını içimize sindiremiyoruz. Bu ne demek ya? Tıpış-tıpış gidip oy vereceksiniz. Koltuklarını kaybetmek isteyemeyen siyasetçilerin her ne sebeple olursa olsun milletimize yönelik kibirli dil kullanılması asla hoş görülemez, böyle siyaset olmaz, böyle siyaset yapılmaz. Gazi’nin hürmetine hâlâ CHP’ye oy veren vatandaşlarımızın da bu dayatmalardan rahatsız olduğuna inanıyorum. Yine bu vatandaşlarımızın mevcut CHP yönetiminin bölücüler ve FETÖ’cülerle yaptığı pazarlıklara da itiraz ettiklerini biliyorum. Kandil’deki PKK elebaşlarının hemen her gün çektikleri videolarla Kılıçdaroğlu’na oy istemesi en çok samimi CHP’lileri rencide ediyor. Pensilvanya’daki alçakların CHP’nin başındaki zatın reklam ajansı gibi çalışmaları en çok bu vatandaşlarımızın başını öne eğiyor.

Şimdi isterseniz Kandil ne yapmış şöyle bir hatırlayalım.

Kardeşlerim,

Evet, CHP’nin başındaki zatın aylardır ses çıkarmadığı açıklamalar bunlar. Bu ne demektir? Bay bay Kemal, senin o teröristlerden ne farkın var? Onlar sana destek veriyorlar, sen kalkıp da sizin desteğinize ihtiyacım yok diyebiliyor musun? Diyemiyorsun. Niye? Çünkü oradan gelen destek senin için bal, kaymak. Öbürü ne diyor? Gazi Mustafa Kemal’e saldırıyor. Ardından ne diyor? İt sürüleri it sürüleri it sürüleri diyor, bu da HDP’li. Hani neredesin bay bay Kemal, en ufak bir şey söylemiyorsun. Söyleyemez, çünkü kapalı kapılar ardında bunlarla yaptığı görüşmeler ortada, her şey bu kadar açık ve net.

Peki, soruyorum size; özetin özeti mahiyetindeki tüm bu rezilliklerle ilgili şimdiye kadar masadan bir itiraz duydunuz mu? Muğlak, nereye istersen oraya çekilecek 1-2 cümle dışında masanın buna itiraz ettiğini gördünüz mü? İtiraz etmedikleri gibi, gittiler bunlarla “kana kan, intikam intikam” çağrıları altında ortak miting yaptılar, nerede? Van’da.

Meydan meydan dolaşıp 6-8 Ekim olaylarında aralarında kurban eti dağıtan Yasin Börü evladımızı, 51 Kürt kardeşimizi bunlar Diyarbakır’da şehit ettiler mi?

Bu Selo, o çağrıyı yapan terörist değil mi? Şimdi ne diyor? Selo’nun ne günahı var diyor. Kavala’nın ne günahı var diyor. Ya Kavala, Gezi Olaylarının mimarı. Selo da, 51 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olan terörist. Şimdi ne diyor; çıkaracağım onu ben diyor, onun içeride duruşu beni rahatsız ediyor diyor, kim? Bay bay Kemal.

Benim vatansever, milliyetperver tüm vatandaşlarım, Ankaralı hemşerilerim, İstanbullu kardeşlerim, tüm Türkiye, inanıyorum ki Pazar günü bunlara gereken dersi sandıkta verecektir.

PKK’nın kurulduğu köye gidip “buralara bahar gelecek” diye video çektiler. PKK ve sol örgütlerin sembolü olan zafer işaretleriyle milleti selamladılar. Yani 14 Mayıs’ta milletten sandıkta tokadı yiyene kadar Kandil’den gelen destek açıklamalarını alkışlarla karşıladılar. Bölücülerle olan ortaklıklarını gururla sahiplendiler. Şimdi çıkmışlar bize ahlak dersi, Cumhur İttifakı’na da milliyetçilik dersi vermeye yelteniyorlar. Sevsinler seni, ya bay bay Kemal, sen ne zaman milliyetçi oldun ya? Ya bunlar böyle, akşam başka, sabah başka, bunlarda her numara var. Ama diyorum ki; bütün bu numaraları sandıkları bunlara inşallah bir siyaset mezarı yapalım, buna var mıyız?

14 Mayıs’tan sonra bunların keşfettiği vatanperverliği de herhalde severiz. Bunların her işleri gibi vatanperverlikleri de, milliyetçilikleri de maske, ama benim milletim bunu yutmaz. Doğuda PKK’ya çiçek atıp bölücülere selam çakıp, Ankara’da vatan-millet diyerek kimseyi kandıramazlar. 28 Mayıs, işte bunun için bir fırsattır, buna hazır mıyız? 28 Mayıs’ın diğer hususlar yanında ülkemizde muhalefette de bir değişime ben vesile olacağına inanıyorum.

Aziz Kardeşlerim,

21 yılı iktidarda olmak üzere 40 yıldır milletimizin huzurundayım. Bu dönemde biz kimseyi ayırmadık, ayrıştırmadık, kimseyi karıştırmadık ve kimseye de karışmadık. Yasakları kaldırdık, baskılara son verdik, hukuksuzluklara dur dedik. Hiç kimsenin mezhebiyle, meşrebiyle, kökeniyle, kılık-kıyafetiyle asla ilgilenmedik. Herkesi kucaklamanın, toplumun tüm kesimlerinin özgürlük alanını genişletmenin gayretinde olduk. İnsanımızın karşısına da hep eser ve hizmetlerimizle çıktık. Önce verdiğimiz sözlerin icmalini döktük, sonra da gelecek 5 senede yapacaklarımızı anlattık. Karnemizi gösterip, yeni dönem için milletimizin desteğini talep ettik. 28 Mayıs’tan sonra yapacaklarımızı da tek-tek seçim beyannamemizde detaylandırdık. Ekonomiden enflasyonla mücadeleye, eğitimden sağlığa, savunma sanayinden turizme kadar her konuda atacağımız ilave adımları, projelerimizi, hedeflerimizi kamuoyumuzla paylaştık. Eğitimde 78 üniversiteden nereye çıktık? 208 üniversiteye çıktık. Sıraların üzerine kitapçıklarımızı koyduk mu? İlkokul-ortaokul-lise, bütün yavrularımız kitaplarını sıraların üzerinde buldular mı? Ve 81 vilayetin tamamında şu anda üniversitemiz var mı?

Peki ya, bir de bunlara sorun, siz ne yaptınız? Ankara’da Büyükşehir Belediyeniz Ankara’da ne yaptı, İstanbul’da ne yaptı, İzmir’de ne yaptı? Hiçbir şey, yapamazlar.

Ama biz Ankara’mızda sağlıkta Bilkent Şehir Hastanesi’ni yaptık mı? Etlik’i yaptık mı? Ve bütün bunlarla beraber yine Ankara’mızda diğer hastanelerimizi de yaptık mı? Yaparsa… Yaparsa… Yine yapmaya devam edeceğiz.

Nereye geldiğimizi biliyorsunuz, son 21 yılda Ankara’ya yaptığımız hizmetleri görüyorsunuz. Son 21 yılda doğup büyüdüğünüz memleketlerinize kazandırdığımız eserleri, yatırımları görüyorsunuz. Aynı şekilde CHP zihniyetinin bu ülkeye daha önce yaptıklarını da sizler gayet iyi biliyorsunuz, her şey ortada. Bir tarafta millete verdiği tüm sözleri yerine getirmiş bir kardeşiniz var, diğer tarafta sabah söylediğini akşam inkâr eden, adı çarkçıya çıkmış bir zat var. Bir tarafta 85 milyonun tamamı için çalışan, koşturan, ter döken sizden birisi var, diğer tarafta toplumun yarısını vatanını satmakla itham edecek kadar muvazeneyi yitirmiş bir zavallı var. Bir tarafta seçim gündemine rağmen deprem bölgesini ihmal etmemiş sorumluluk sahibi bir yönetim var, diğer tarafta ise meydanlarda bedava ev vadedip seçimden sonra depremzedelerimizi kapı dışarı eden bir vicdansızlık var.

Şimdi buradan çiftçi kardeşlerime sesleniyorum; traktörleri aldınız mı? Evleri aldınız mı? Her yer böyle, yalan üstüne yalan. Bunlar, bizimle rekabet edemezler. Biz, bu millete efendi olmaya değil hizmetkâr olmaya geldik. Şimdi hazırsanız hemen ahdimizi yenileyelim.

Hazır mıyız?

Tek millet… Tek bayrak… Tek vatan… Tek devlet… Bir olacağız… İri olacağız… Diri olacağız… Kardeş olacağız… Hep birlikte Türkiye olacağız…

Kalın sağlıcakla. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.