HAK-İŞ Konfederasyonumuzun Değerli Yöneticileri,
HAK-İŞ Ailesinin Kıymetli Mensupları,
Sevgili Emekçi Kardeşlerim,
Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Sizlerin vasıtasıyla işçi kardeşlerimize, tüm çalışanlarımıza sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
HAK-İŞ Konfederasyonumuzun 15. Olağan Genel Kurul Toplantısı münasebetiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Genel Kurulun HAK-İŞ camiası, çalışma dünyamız ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Yaklaşık 47 yıldır azimle sürdürdüğü emek, demokrasi, özgürlük, adalet mücadelesi için HAK-İŞ’e teşekkür ediyorum. Kuruluşundan bugüne kadar HAK-İŞ çatısı altında ter döken, mücadele veren, çalışmalarında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Yine bu vesileyle, HAK-İŞ’te çalışmış, ancak şimdi aramızda bulunmayan ebediyete irtihal etmiş kardeşlerimizi de burada rahmetle yâd ediyorum.
Türkiye’nin bugünlere ulaşmasında emek mücadelemizin öncüleri olarak gördüğümüz o kardeşlerimizin çok önemli payı var. Sadece işçilerimizin çalışma hayatıyla ilgili kazanımlarında değil, ülkemiz ekonomisinin büyümesinde ve gelişmesinde de HAK-İŞ’in katkısı vardır. Son 21 yılda Türkiye milli gelirini 236 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirdiyse, her yıl ortalama yüzde 5,5 oranında büyüme kaydettiyse, satın alma gücüne göre dünyanın en büyük 11. ekonomisi olduysa, iş gücü sayısındaki artışa rağmen istihdamını 32 milyona yaklaştırdıysa, ihracatını 36 milyar dolardan 255 milyar dolara çıkardıysa, hâsılı sanayiden turizme, savunmadan üretime kadar her alanda yüzyılın başarılarına imza attıysa, bunun gizli kahramanları işçi ve emekçi kardeşlerimdir.
Türkiye bugünlere sadece şehitlerimizin kanlarıyla değil, işçilerimizin aziz ve mübarek alın terleriyle de gelmiştir. Rabbim hepinizden razı olsun diyorum. Ülkem ve milletim adına her birinize HAK-İŞ nezdinde tüm kardeşlerime buradan şükranlarımı sunuyorum.
Kardeşlerim,
HAK-İŞ temsil ettiği kitle itibarıyla bizim de sendikamızdır. Kendimizi ülkemizdeki 16 milyonluk büyük emekçi ailesinin bir ferdi olarak görüyoruz. Ailesinin rızkını kaptanlık yaparak temin etmiş bir babanın evladıyım. Gençlik yıllarında İETT’de işçi olarak çalışmış bir kardeşinizim. Daha sonra ticarete atılmış, esnaflık yapmış, rızkını ticarette aramış biriyim. Şafakla beraber uyanmanın, kışın soğuğunda otobüs beklemenin, kalabalıklar arasında işe gitmenin, gazete kağıtları üzerine serilmiş bir sofrada yemek yemenin ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Alın teriyle kazanılan paranın ne kadar kıymetli, ne kadar bereketli olduğunu hamdolsun çok iyi bilirim. İşçi kardeşlerimizin evlerine ekmek götürmek için zorluklara nasıl göğüs gerdiklerini de çok iyi bilirim.
Ailemizden, çevremizden öğrendiğimiz, daha sonra kişisel hayatımızda bizzat yaşayarak tecrübe ettiğimiz bu değerler bize hep rehberlik etti. Nereden geldiğimizi aklımızdan çıkarmadık. Mazisini inkâr edenlerden, köklerine sırtına dönenlerden olmadık. Ülkemize ve milletimize siyaset yoluyla hizmet mücadelemizi işte bu birikimin, bu hafızanın kılavuzluğunda yürüttük. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan itibaren daima sizlerin hakkını vermeye çalıştık.
Bizden önce işçilerimizin en önemli meselesi, hatırlayın, 1 Mayıs’tı, hemen her 1 Mayıs’ta olaylar olur, kimi zaman kan dökülürdü. Marjinal örgütler ve illegal yapılar da bu durumu istismar ederdi. Buna 2008 yılında son vererek 1 Mayıs’ı önce Emek ve Dayanışma Günü, ardından da resmi tatil ilan ettik, bunu biz yaptık biz. Ayrıca, örgütlenme, sendikal haklar, işçi sağlığı ve güvenliği noktasında da çok önemli adımlar attık. Çıkardığımız İş Sağılığı ve Güvenliği Kanunu bu alanda yapılan tarihi bir reform mahiyetindedir.
Sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplayarak özellikle sağlık alanında herkesin aynı kalitede hizmet alabilmesini temin ettik. Darbe döneminin mirası olan kılık kıyafet yönetmeliğini değiştirerek ayrımcı ve baskıcı uygulamalara biz son verdik.
Ücretler konusu en hassa olduğumuz alanların başında geldi. Biz göreve gediğimizde asgari ücret neydi? 184 liraydı, dolar olarak söyleyecek olursak 126 dolara tekabül ediyordu. Bugün asgari ücret ne oldu? 8 bin 500 lira oldu, dolar bazında bakarsak yaklaşık 440 dolar.
Bir başka örnek, muhalefetin sürekli ağzına doladığı akaryakıt fiyatlarıdır. 2002’de benzinin litre fiyatı 1,5 liraydı, asgari ücret 110 litre benzin alınabiliyordu, aradan geçen yıllarda petrolün varil fiyatı 25 dolardan 77 dolara çıkmasına rağmen bugün asgari ücretle 410 litre benzin alınabiliyor. Benzer örnekleri birçok başlığa teşmil etmek mümkündür.
Yeni hükümetlerimiz döneminde asgari ücret ve diğer ücretlerdeki artış sadece rakamsal değil, reel olarak da alım gücünü katbekat yükseltmiştir.
Kardeşlerim,
Sadece asgari ücret örneği bile iktidarımızın işçisine, memuruna, emeklisine verdiği önemi göstermektedir. Yola çıkarken çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz demiştik. Hamdolsun, son 21 yılda bu sözümüze hep sadık kaldık. Küresel ekonomik görünüm veya Türkiye’nin mali şartları ne olursa olsun çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik.
Emeklisinden memuruna, engellisinden şehit yakını ve gazilerimize kadar toplumumuzun tüm kesimlerinin yanında olduk. Ekonomimiz büyüdükçe ortaya çıkan katma değerden milletimizin tamamının hak ettiği payı almasını sağladık. Hatta ülkemizi yaşadığı ciddi sıkıntılara, tabii afetlere, küresel ekonomik krizlere, bölgemizdeki çatışmalara rağmen bu hassasiyetimizi koruduk.
Örneğin, kovid-19 salgını döneminde önceliğimizi insanımızın sağlığıyla birlikte işini de korumasına verdik. Muhalefetin tüm baskılarına rağmen ekonomideki ülkemize kontak kapattırmak isteyenlere fırsat vermedik. Aynı tavrı Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği küresel ekonomik krizde de gösterdik. Geniş bir yelpazede verdiğimiz destek ve teşviklerle çarkların kesintisiz dönmesini sağladık. Yatırım, istidam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyümeyi asla ihmal etmedik, bu modeli uyguladık. Düşük faiz politikamızla da üretimi ve yatırım teşvik ettik. Dünya yüksek faiz peşinde koşarken, dikkat edin, biz faizi sürekli düşürmenin gayreti içerisinde olduk ve 8,5’a kadar düşürdük. Niye? Yatırım yapması gerekenler gelsin yatırım yapsın diye, çünkü yatırım olursa istihdam olacaktır, istihdam olursa işsizlik yavaş yavaş azalacaktır. Bütün bunun olumlu neticelerini ihracat ve istihdam başta olmak üzere pek çok alanda gördük.
Şayet biz dünyada çarkların durduğu, tedarik zincirlerinin kırıldığı o kritik günlerde muhalefetin baskısına boğun eğseydik şimdi çok kötü bir yerde olurduk. Bugün geriye doğru baktığımızda ne kadar isabetli bir karar aldığımızı daha iyi anlıyoruz.
Özellikle Amerika’da son günlerde ardı ardına yaşanan banka iflasları yüksek faiz politikasının risklerini ortaya koyuyor. Amerika’nın hali ortada, hamdolsun biz böyle bir tabloyla karşılaşmadık. Bunu muhalefetin baskılarına, mandacı ekonomistlerin tavsiye görünümlü sinsi yönlendirmelerine rağmen başardık.
Rusya-Ukrayna savaşındaki dengeli tavrımızla Türkiye’yi sonu felaketle bitecek bir girdabın içine girmekten koruduk.
Ülkemizin kendi çıkarlarını ve insan hayatını önceleyen politikalarından 85 milyonla birlikte işçi, emekçi kardeşlerimiz de istifade etmiştir.
Hükümetimiz asrın felaketi olarak nitelenen 6 Şubat depremlerinden sonra da vatandaşının hakkını, hukukunu korumayı sürdürmüştür. Hesaplamalara göre depremin ülkemiz ekonomisine maliyeti nedir biliyor musunuz? 100 milyar doları aşmaktadır. Normalde ne kadar gelişmiş olursa olsun, dünyadaki hiçbir ülke böylesine büyük bir felaketin altından kalkamaz. Ama biz depremin 90. gününde enkazları tamamen kaldırdık, 837 bin çadır, 100 bin konteynerin kurulumunu yaptık. Ayrıca, 142 bin konutun ve köy evinin inşa sürecini başlatırken 59 bininin bilfiil temelini attık. Deprem bölgesinde tüm çalışmaları yürütürken emeklilikte yaşı bekleyen 2 milyon 250 bin kardeşimizin talebini karşıladık.
En düşük emekli maaşını 7 bin 500 liraya, bayram ikramiyelerini de 2 bin liraya yükselttik. Bu rakamın üzerinde ücret alan emeklilerimizin durumlarını da iyileştirecek bir çalışma yapıyoruz. Yeni Meclisin açılmasıyla 7 bin 500 liranın üzerinde emekli maaşı alan vatandaşlarımızı da inşallah sevindireceğiz.
Ayrıca, Karadeniz gazımızı ülkemize getirerek, bu ayı tamamen ücretsiz, 1 yıl da 25 metreküpü ücretsiz olmak üzere insanımıza müjdeyi verdik.
Yine bu dönemde TOGG’un yollara çıkmasından Anadolu Gemimize, Akkuyu Nükleer Santralimize yakıt çubuklarının gelmesinden, milli muharip uçağımız Kaan’ın hangardan çıkmasına kadar birçok stratejik adım attık. Bu listeye Zigana Tüneli’nin açılması, Gabar’da günlük 100 bin varil üretim kapasiteli petrol keşfi dahil daha pek çok müjdeyi ilave edebiliriz. Sonuç olarak; hem depremin yaralarını sardık, hem de ülkemizi hedeflerine doğru adım-adım yaklaştırdık.
Kardeşlerim,
Çalışanlarımıza verdiğimiz en son müjde, önceki gün imzalanan kamu toplu iş sözleşmeleridir. Yapılan protokolle yaklaşık 700 bin kardeşimizin hem en düşük ücretini yükselttik, hem de üzerine refah payı dahil yüzde 45 artış yaptık. Böylece en düşük kamu işçisi ücretini yaklaşık 12 bin liradan 21 bin liranın üzerine çıkardık. Bu toplu sözleşmenin kamu işçilerimize ve kurumlarımıza tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
Şimdi önümüzde memurlarımızın maaş düzenlemesi var, yasaya göre memurların maaş artış oranları Ocak ve Temmuz ayında belirleniyor. Biliyorsunuz, memura verilen maaş zamlarında enflasyon farkına ilave olarak refah payı artışını biz getirdik. Daha önce böyle bir uygulama yoktu. Sene başında kamu görevlilerinin maaşlarına yüzde 13,5 oranında refah payı ilave ederek toplamda yüzde 30 oranında zam yapmıştık. Böylece 2022 yılında 392 lira olan en düşük memur maaşını reel olarak yüzde 136 artışla yaklaşık 12 bin liraya çıkarmıştık. Şimdi Temmuz ayında bir adım daha atıyoruz, en düşük memur maaşını en düşük kamu işçisi maaşından aşağı kalmayacak şekilde düzenleyeceğiz. Kamu işçilerinde olduğu gibi, en düşük maaşı yine 15 bin liraya çıkartarak üzerine de enflasyon ve refah payı olarak benzer bir artış yapacağız. Böylece en düşük memur maaşı da 22 bin lirayı bulacak. Memur maaşlarındaki bu artışlar otomatik olarak emeklilerine yansıyacak. Bakanımıza yasal tarih olan Temmuz ayına kadar bu çalışmanın tamamlanması için gereken talimatları verdik.
Ücrette adaleti ve çalışma barışını korumakta kararlıyız. Kanuni düzenleme gerektirdiği için yeni yasama döneminde atacağımız bir başka adım da; birinci dereceye geldiği halde 3600 ek gösterge alamayan memurlarımıza yönelik olacaktır. Birinci dereceye inen ve şartları tutan tüm memurlarımızın 3600 ek gösterge hakkından yararlanabilmesini sağlayacağız.
Memurlarımız gönüllerini ferah tutsun, müsterih olsunlar. Bize güvenmeye, Hükümetlerine inanmaya devam etsinler. Biz hiçbir çalışanımızın hakkını yemeyiz, yenilmesine de izin vermeyiz.
Geçmişinde SSK’yı batırmaktan, el kadar torununu sigortalı yapmaya kadar pek çok skandalı olan birisinin hezeyanlarına kimse kulak asmasın. Biliyorsunuz bunlar geçen seçimde çiftçiye bedava traktör dağıtma sözü vermekten, ulaşımı, sütü, suyu, kısaca hayatı ücretsiz yapmaya kadar her şeyi söylediler. Çiftçiye traktörler verildi mi, verdiler mi? Biz veririz, ama onlar veremez. Hatta kazandıkları belediyelerde kimsenin ekmeğiyle oynamama için bay bay Kemal şeref, namus sözü verdi, ama bunların hiçbirini tutmadılar. Milletin hayrına doğru düzgün bir iş yapmadıkları halde belediyeleri borç batağına sürüklediler. Namusları üzerine verdikleri sözlerin hepsini çiğnedikleri yetmiyor gibi, bunlar kendilerine hatırlatılınca da pişkince sırıtmaya devam ettiler. Milletimizin bu ikiyüzlülüğü görmediğini zannediyorlar. İsterseniz bunlara Ziya Paşa’nın o meşhur terkibiyle cevap verelim: “En ummadığın keşfeder esrâr-ı derûnun. Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?” Milletimiz sandık önüne geldiğinde bunların hepsinin hesabını soracaktır. Sadece şu iki aylık seçim döneminde yaşanan rezillikler bile bunların gerçek yüzünü görmek için kâfidir.
Her mücadelesinde yanında olduğum, her mücadelemizde de yanımızda bulduğumuz HAK-İŞ ailesinin ülkemizin en kritik seçimlerinden olan 14 Mayıs’ta da gerekeni yapacağına yürekten inanıyorum.
Bu düşüncelerle HAK-İŞ’in 15. Olağan Genel Kurulunun bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Rabbim yar ve yardımcınız olsun diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.