Kültür Sanat Dünyamızın Kıymetli Temsilcileri,
Çok Değerli Misafirler,
Hanımefendiler, Beyefendiler,
Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Ülkemizin kültür sanat hayatı açısından önemi haiz bu tören vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2022 Özel Ödülleri’nin ülkemiz, milletimiz, kültür ve sanat camiamız için hayırlı olmasını diliyorum. 1979 yılından beri verilen bu ödüller sayesinde ülkemizin kültür sanat iklimine katkı sunan kurum, kuruluş ve sanatçılarımıza şükran borcumuzu bir nebze de olsa ödeme imkânı buluyoruz.
Şimdiye kadar adlarını tarihimize, edebiyat dünyamıza ve aziz milletimizin gönlüne yazdıran nice değerimize böylece teşekkürümüzü ifade ettik. Bir kısmı ebediyete irtihal eden ve artık aramızda bulunmayan tüm kültür sanat erbabımızı burada bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Onlar fani dünya yolculuklarını tamamlamış olsalar bile eserleriyle, hizmetleriyle, kitaplarıyla geride bıraktıkları silinmez izlerle yaşamaya devam ediyor. Kültür ve sanatın farklı alanlarına ilgi duyan gençlerimiz, o büyük üstatlardan ilham alarak kendi başarı hikâyelerini yazıyor.
Elbette asıl mesele, ehli hünerin kıymetini hayattayken bilmektir. Sanata ve sanatçıya saygı göstermek lafla değil ancak onların eserlerine, emeklerine, bizlere emanet ettiği mirasa sahip çıkmakla olur. Hem Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri, hem de Bakanlığımızın Özel Ödülleri’yle tam olarak bunu yapmanın gayret içindeyiz. Kültür sanat erbabımız ile kurumlarımızın milletimizin kalbinde edindikleri müstesna yeri, tevdi ettiğimiz ödüllerle devlet adına da tescilliyoruz. Bu ödüller gençlerimizi teşvik etme yanında, sahip olduğumuz kıymetlerin ülkemizde ve dünyada tanınmaları noktasında da önemlidir. Takdir ve taltif edilen her halisane çalışma yenilerinin önünü açmakta, yeni projelerin müjdecisi olmaktadır.
Kıymetli Dostlar,
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2022 Yılı Özel Ödülleri’nin sahipleri belirlenirken işte bu hassasiyetle hareket edilmiştir. Türkiye’nin kültür ve sanat hayatını yeşerten, bilhassa gelenekle geleceği buluşturan müesseselerimizin tespitine ehemmiyet verildiğini görüyoruz.
Yapılan değerlendirmeler çerçevesinde ödüle layık görülen ve kendi alanlarında gerçekten büyük bir boşluğu dolduran üç kuruluşumuzdan ilki Gökyay Vakfı Satranç Müzesi’dir. Bu müze 20. Asrın başlarına kadar toplumumuzda önemli bir yeri olan, daha sonra geri plana itilmiş olsa da meraklıları nezdinde yerini koruyan satranca sahip çıkıyor. Oldukça zengin koleksiyonuyla dikkat çeken müzemiz, münhasıran gençlerimiz arasında satrancın tanıtımına ve yayılmasına katkı sağlıyor. Satrancın zekâ oyunu yönüyle birlikte sanatsal, kültürel, tarihi yönlerini de 7’den 70’e milletimizin tüm kesimleriyle paylaşan Satranç Müzesi’ni ülkemize kazandıranları tebrik ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum. Müzemizin de samimi gayretleriyle satranç sporuna olan ilginin inşallah ülkemiz genelinde giderek artacağını ümit ediyorum.
Ödüle layık görülen ikinci müessese, Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’dir. Kenan Yavuz Etnografya Müzemiz, sırtını Çoruh’a yaslayan, yüzünü doğuya çeviren ve köklerini Anadolu’nun bereketli topraklarına salan Bayburt’un kültürünü en güzel şekilde yansıtan özgün bir projedir. Köyden kente göç meselesini tüm veçheleriyle gözlerimizin önüne seren müzemiz, bu vasfıyla geçmişten günümüze bir köprü de kurmaktadır. Kenan Yavuz kardeşimizin doğup büyüdüğü topraklara vefasını gösteren bu güzel müzenin benzer hayat hikâyelerine sahip diğer girişimcilerimize, iş insanlarımıza da örnek olmasını temenni ediyorum. Gittim, gezdim, gördüm, kendisiyle de dertleştim. Gerçekten ortaya Bayburt’umuzda, Bayburt, Bayburt olalı böyle bir eser görmemişti. Milli kültürümüze ve Bayburt yöresinin kalkınmasına katkılarından dolayı Etnografya Müzesi’nde emeği olan herkesi tebrik ediyorum.
Selçuklu’dan itibaren beşeri ve içtimai varlığımızın kilit taşı olan Ahilik Teşkilatı, milletimizin birlik, beraberlik ve kardeşliğinin de teminatıdır. Ahinin eli, kapısı, sofrası açık; gözü, beli ve dili kapalı olmalı diyen Ahi Evran’ın düsturları bizlere rehberlik etmeyi sürdürüyor. Hırsın, tamahın, haksız rekabetin ve vahşi kapitalizmin ekonomik hayatı esir aldığı günümüzde Ahilik kültürümüzün önemi çok daha iyi anlaşılıyor. Üçüncü ödül sahibimiz olan Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı’mız işte bu anlayışla tam 39 yıldır Ahilik geleneğimizi ihya etmeye, yaşatmaya ve tüm yönleriyle günümüze taşımaya çalışıyor. Geniş bir yelpazede yürüttüğü faaliyetlerle kültür hazinemizi zenginleştiren Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı’mızı da yürekten tebrik ediyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2022 Özel Ödülleri’ni takdim edeceğimiz her üç kurumumuza ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Sayın Bakan ve ekibiyle jürimizin saygıdeğer üyelerine Anadolu’nun farklı köşelerinde filizlenen bu kültür varlıklarımıza sahip çıktıkları için ayrıca teşekkür ediyorum.
Değerli Dostlar,
Kültür ve sanat milletleri ayakta tutan taşıyıcı sütunların başında gelir. Bir toplum kültür ve sanat alanındaki derinliği, zenginliği ve birikimi kadar güçlüdür, bakidir, maruz kaldığı saldırılar karşısında dirençlidir. Savunmada, ekonomide, askeriyede, diplomaside ve diğer alanlarda elde edilen kazanımların kalıcılığı da yine kültür ve sanata bağlıdır. Kültür ve sanat hayatı yeterince gelişmemiş toplumlar, askeri ve ekonomik bakımdan ileride olsalar bile, adeta bir saman alevi gibi kısa sürede sönüp gitmişlerdir. Zengin bir kültüre, özgün ve derinlikli bir sanat anlayışına, topluma yön ve cesaret verecek sanatçılara, münevverlere, gönül insanlarına sahip olan milletler ise ne yaşarlarsa yaşasınlar yeniden ayağa kalkmayı, küllerinden yeniden doğmayı hep başarmışlardır. İnsanlık tarihine baktığımızda bunun sayısız örnekleriyle karşılaşıyoruz. Bileklerinin gücüyle bir dönem milyonlarca kilometrekareye hükmetmiş komutanları bugün kimse hatırlamıyor. Yıkılmaz denilen nice imparatorluğun, devletin, krallığın yerinde bugün yeller esiyor. Sadece isimleri duyulunca bile yüreklere korku salan nice ordunun bugün esamesi dahi okunmuyor. Fakat insanlığın ortak hazinesine katkı vermiş, kültürde, ilimde, sanatta çığır açmış, kendi özgün kimliklerini inşa etmiş, özgüveni ve benlik bilinci yüksek toplumlar halen dimdik ayaktadır. Tarih boyunca yaşadıkları onca sıkıntıya, işgale, ekonomik ve sosyal buhranlara rağmen bu milletler varlıklarını devam ettirmektedir.
Türk milleti olarak bizim de asırlardır ayakta kalabilmemizin temel sebebi işte bu kültürel derinliğimizdir. Sadece yaşadığımız coğrafyada çeyrek bin yıla yakını Selçuklu, 600 yılı aşkını Osmanlı ve bir asrı Cumhuriyet olmak üzere yaklaşık bin yıllık köklü bir birikime sahibiz. Kültür havzamızın sınırları Afrika’nın kuzeyinden Orta Asya’ya, Avrupa’dan Ortadoğu’nun en ücra köşelerine kadar uzanıyor. Onlarca medeniyete beşiklik yapmış Anadolu toprakları kültürel mirasıyla bizlere dünyada eşi benzeri olmayan bir hazine sunuyor. Hatay’dan Mardin’e, İstanbul’dan Diyarbakır’a asırlardır farklı kimliklere ve inançlara ev sahipliği yapmış hoşgörü timsali şehirlerimiz bulunuyor. Hangi ilimize, ilçemize gitsek insanı hayran bırakan, insanlık tarihine ışık tutan bir eserle muhakkak karşılaşıyoruz. Ülke ve millet olarak işte böyle muhteşem bir tarih, kültür ve medeniyet mirası üzerinde oturuyoruz. Maziden atiye kurduğumuz en sağlam köprü olan bu kadim birikimi koruduğumuz sürece Allah’ın izniyle bizi kimse yolumuzdan alıkoyamaz. Bizi biz yapan bu vasıflarımızı kaybedersek ne askeri gücümüz, ne ekonomik başarılarımız tek başına maruz kalacağımız felaketi önleyebilir. Dolayısıyla, bekamıza yönelik en büyük tehdit siyasi ve ekonomik zorluklar değil coğrafyamızla, kimliğimizle ve tarihteki yerimizle ilgili bu vizyonu, bu tasavvuru, bu mirası yitirmemizdir.
Kıymetli Misafirler,
Hükümet olarak bu hakikatler ışığında son 20 yıldır çok önemli adımlar attık. Bu topraklarda neşet eden ve bize ait olan ne varsa hepsine, ülkemizin kültür ve sanat hayatına değer katan her esere sahip çıkıyoruz. Sanat ve sanatçılarımız arasında asla ayrım yapmadan güzeli, kaliteyi ve başarıyı desteklemenin çabası içerisindeyiz. Sanatı belli kalıplara, belli dayatmalara hapseden ideolojik yaklaşımları kabul etmiyoruz.
Özellikle uzun yıllar boyunca kültür-sanat camiamızı esir alan, Türkiye’nin zengin kültür iklimini tek tipleştiren mahalle baskısını ret ediyoruz. Kültür, sanat ve fikir dünyamızın ideolojik dayanışma üzerine kurulu mahalle baskısından kurtuldukça hamdolsun daha da çeşitlendiğini, özgürleştiğini, milletin değerleriyle daha barış hale geldiğini görüyoruz. Sadece sinema, dizi sektörümüzün yurt içinde ve yurt dışında son yıllarda sergilediği başarılara bakmak bile mahalle baskısının ülkemizi nasıl bir çoraklığa, nasıl bir geri kalmışlığa mahkûm ettiğini açıkça ortaya koyuyor.
Kültür ve sanat alanında vesayet zincirlerini parçaladıkça inşallah ülke ve millet olarak çok daha büyük başarılara imza atacağımıza inanıyoruz. Biz de bu süreci geleneksel veya modern diye ayırmadan tüm sanat dallarımıza ve sanatçılarımıza destek vererek teşvik ediyoruz. Altyapı eksiklerinin giderilmesinden modern tesislerin inşasına kadar geniş bir yelpazede projeler hayata geçiriyoruz.
İstanbul’a kazandırdığımız Atatürk Kültür Merkezimiz, Ankara’da hizmete açtığımız Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası binamız, millet Kongre ve Kültür Merkezimiz, sergi salonumuz, ülkemizin dört bir yanında inşa ettiğimiz 80 yeni kültür merkezimiz, velhasıl sayısız eser ve hizmetimizle sanata, sanatçıya, kültürümüzün ihyası, korunması ve geliştirilmesine verdiğimiz ehemmiyeti gösterdik.
Son olarak, iki asırlık geçmişiyle İstanbul’umuzun tarihinde müstesna yeri olan Rami Kışlasını kütüphaneye ve kültür merkezine dönüştürerek hizmete açtık. Rami’yi 36 bin metrekareyi geçen kullanım alanı, 51 bin metrekareyi bulan peyzaj alanı, 4 bin 200 kişilik kapasitesiyle toplamda 110 bin metrekareyi bulan görünümüyle muhteşem bir eser olarak gençlerimizin ve tüm kitapseverlerin istifadesine sunduk. Böylece Cumhuriyetimizin 100. Yılı’nı 100 yeni kütüphaneyle karşılama hedefimize bir adım daha yaklaşmış olduk.
Bunlarla beraber, milletimizin birliğinin, dirliğinin ve kardeşliğinin temsilcisi olan ortak değerlerimize sahip çıkmaya özellikle önem veriyoruz. Bu amaçla, 2023 senesini vuslatının 750. sene-i devriyesine hürmeten Mevlana Yılı olarak ilan ettik. İnşallah yıl boyunca düzenlenecek etkinlikler ve programlarla Anadolu’nun manevi mimarlarından büyük mütefekkir, büyük mutasavvıf Mevlana Hazretlerini hep birlikte yâd edeceğiz. Savaşın, çatışmaların, adaletsizliğin ve karamsarlığın ufukları kararttığı bir dönemde Hazreti Mevlana’nın 7,5 asırdır eskimeyen mesajlarının milletimizle birlikte tüm insanlığa tekrar ulaşmasını sağlayacağız. Nefret yerine muhabbetin, ihtilaf yerine kardeşliğin, umutsuzluk yerine umudun hakim olması için canla, başla çalışacağız. Mevlana Yılı’nın hepimize örselenen değerlerimizi tekrar hatırlatacağına, millet varlığımızın güçlenmesine vesile olacağına inanıyorum. Kültür ve Turizm Başkanlığımız başta olmak üzere tüm kurumlarımızdan Mevlana Yılı’nın hakkıyla idrak edilebilmesi için gereken her türlü çabayı göstermelerini bekliyorum.
Bu düşüncelerle Kültür ve Turizm Bakanlığımızın 2022 Yılı Özel Ödülleri’ni takdim edeceğimiz kurumlarımızı şahsım, devletim ve milletim adına bir kez daha tebrik ediyorum.
Bizleri bu anlamlı günde bir araya getiren Bakanlığımıza, ödül alacak isimlerin belirlenmesinde emeği geçen Değerlendirme Kurulumuza, toplantının düzenlenmesine katkı sunan herkese teşekkür ediyorum.
Sizleri bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum.
Kalın sağlıcakla.