DEİK Merkez Ofisi Açılışı ve Ustalara Saygı Ödül Töreni’nde Yaptıkları konuşma

27.05.2022

DEİK’in Kıymetli Mensupları,

İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri,

Saygıdeğer Misafirler,

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.

Rahmetli Özal’ın ülkemize kazandırdığı DEİK, Türk iş dünyasının uluslararası alanda gücünün taşıyıcısı ve sembolü olmuştur. Kuruluşundan bugüne DEİK yönetiminde, iş konseylerinde, faaliyetlerinde görev üstelenen herkesi şükranla, vefat edenler de rahmetle yâd ediyorum. Ülkemiz iş dünyasının önde gelen tüm kuruluşları ve kurumlarının kurucusu olduğu DEİK, bu alandaki en büyük ve kapsayıcı platformdur. Türkiye’nin hedef yükselterek dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girme hazırlığı yaptığı şu dönemde, DEİK’e ve DEİK üyelerine çok daha büyük görev düşüyor. Ticari diplomasi, ülkemizin gücünü dünyaya taşımayı, Türk iş dünyasının kuzey yıldızı olmayı hedefleyen DEİK, bugün açılışını yapmakta olduğumuz merkez ofisiyle iddialarına uygun bir altyapıya da kavuşmaktadır. DEİK Merkez Ofisinin ülkemize ve iş dünyamıza hayırlı olmasını diliyorum.

Biraz önce kendilerine veya temsilcilerine saygı ödülleri takdim edilen ekonomimizin hayatta olan veya olmayan ustalarını tebrik ediyorum. Hep söylediğimiz gibi, bu ülkenin gelişmesi, kalkınması, büyümesi için tuğla üstüne tuğla koyan, üreten, istihdam oluşturan, ihracat yapan herkes hiçbir farklılık gözetmeksizin bizim nezdimizde takdire şayandır. Hayatını eser ve hizmet siyasetine adamış bir kişi olarak sizleri en iyi bizim anladığımızı, sizlere en büyük desteği bizim verdiğimizi herhalde kimse inkâr edemez.

Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyütme anlayışı üzerine kurulu yeni ekonomi programımızın en büyük güvencesi de sizlerin azmi ve gayretidir, çalışmalarıdır. Geçtiğimiz 20 yılda nasıl mümkün değil, denilen her işi birlikte mümkün kıldıysak, nasıl yapılamaz denilen her işi birlikte yapılır hale getirdiysek, nasıl başarılamaz denilen her mücadeleyi birlikte zafere ulaştırdıysak, inşallah bu hedefe de birlikte vasıl olacağız.

Değerli Arkadaşlar,

Hatırlarsanız hükümetimizi ilk kurduğumuzda bu ülke 1994 ve 2001 krizlerinin ağır yükü altında ayakta durmakta zorlanıyordu. Asırlık ihmallerin sonucu olan altyapı eksikliklerimiz ve reel ekonominin, siyasi istikrarsızlığın, darbelerin, vesayetin akıl dışı baskılarının etkisiyle sürekli tökezleyen yapısı sebebiyle geleceği kestiremiyorduk. Önce süratle istikrar ve güven iklimini tesis ettik. Devletine güvenen, hükümetine inanan, siyasetçilerini yanında bulan iş dünyamız bir anda adeta şaha kalktı.

İşte ilk önemli adımlar olarak bir Marmaray’ın yapılışı herhalde rastgele bir olay değildi. Bütün engellemelere rağmen, önümüze her türlü takozu koymalarına rağmen ve bizim için olmaz denilen Marmaray’ı denizin altından girip, denizin altında çıkmak suretiyle insanımızın, milletimizin hizmetine sunduk. Ardından Avrasya olayı, Avrasya’yı da yine aynı şekilde yine onu da milletimize, güzel İstanbul’umuza kazandırdık. Yetmedi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü de, işte Şehitler Köprüsü’nden sonra Fatih Sultan, ardından da Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü onu da bitirmek suretiyle yine milletimizin, ülkemizin özellikle istifadesine sunduk. Onunla da kalmadık, Osman Gazi Köprüsü’nü de yine aynı şekilde bitirerek ülkemizin hizmetine sunduk.

Ve bütün bunlar ne için yapılıyordu? Türkiye dünyaya bir şeyi ispatlamak durumundaydı, yani buradan 7,5 saatte İzmir’e gidilirken 3 saatte, 3 saat 15 dakikada İzmir’e nasıl gidilir, bunu gösterdik. Tabii bununla kalmadık, bu köprünün devamında yıllarca İzmir-Manisa arasında o dağlar aşılamıyordu ve bu dağları aşmak için Sabuncubeli Tüneli’ni yaparak, Sabuncubeli Tüneli’yle de çok daha süratle, hızla o uzun mesafeler kısaldı. Sadece bunlar değil, yani ben buradan kalkıp şimdi size Nissibi Köprüsü’nü mü anlatacağım? Yani Şanlıurfa’dan Adıyaman’a Nissibi Köprüsü’yle birlikte orada da hem mimarisiyle, hem de gidiş-gelişiyle farklı eseri ortaya koyduk. Biz bunlarla hiçbir zaman yetinmedik, ama Neşet Baba’nın dediği gibi, aşkınan koşan yorulmaz, dedik, aşk ile koştuk ve yorulmadık ve bunları devam ettirdik.

Tabii bütün bunlarla beraber 6 bin 100 kilometreden aldığımız Türkiye’deki kara yollarını, 28 bin kilometreye çıkardık. Eğer bunlar olmamış olsaydı acaba şu anda modernitenin veya modern Türkiye’nin bir anlamı, bir ifadesi olacak mıydı? Hayır. Ama işte bunlar şu anda gelip-gidenler bunu gördüğü zaman, ya neler yapmışsınız. Dedik ki, bu işin bir de finali var ve bu final de neydi, işte 18 Mart Çanakkale Köprüsü’nü de yapmak suretiyle dünyaya bir ilki Türkiye olarak imzayı orada da attık ve böylece Çanakkale 18 Mart Köprüsü’yle Avrupa-Asya’yı bir de oradan ne yaptık, bağladık.

Şimdi hakikaten aşkınız varsa, inanıyorsanız ve bu ülkeye bir şeyler yapayım diyorsanız, yaparsınız. Ve biz bu yola böyle çıktık ve bütün bunları da başardık, yaptık. Şimdi birileri çıkıp aç kaldık diyor. Ya vicdansız yapma, ne aç kaldın ya? Aç kalan filan yok. Yeter ki bu noktada dürüst ol, samimi ol, işte sürekli olarak yapmış olduğumuz zamlarla, yapmış olduğumuz bu noktadaki parasal düzenlemelerle de vatandaşımızın bu imkânlarını da nereden nereye getirdiğimiz bunlar da ortada.

Fakat Türkiye öyle bir muhalefetle baş başa ki, bu muhalefet, muhalefet yapmak için değil, sadece akılları bulandırmak için ne yapabiliriz, bunun gayreti içerisinde. İşte yıllar yılı, bugün Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda da ifade ettim, ta 27 Mayıs’ta 62 yıl önce bu CHP ne dediyse değerli arkadaşlar, inanın bugün de aynı şeyi söylüyor. Ne diyorlardı o zaman rahmetli Menderes ve arkadaşları için? Uçaklarla dolu altın ve pırlanta kaçırdılar. Şimdi aynı şeyi şu andaki Bay Kemal benim için söylüyor. Eline, diline dursun, Tayyip Erdoğan için öyle bir şey söyle de birileri yutsun bunu Yutmazlar, 2023 geliyor, bu millet sana gereken dersi yine verecek.

Ve utanmadan bir de kaçacak diyor. Erdoğan’ı 15 Temmuz gecesi kaçırtamadınız, ama sen tankların arasından kaçtın, sen ise saat 23:00 tankların arasından kaçtın. Kimler sayesinde? O FETÖ’cü bazı güvenlikçiler sayesinde. Nereye kaçtın? Bakırköy Belediyesi’ne kaçtın, orada keyif kahvesi içmeye başladın. Ben de Marmaris’ten çağrımı yaptım ve bu çağrımla… 15 dakika eğer geç kalsaydım bugün belki sizin karşınızda olmayacaktım. Rabbimin takdiri neyse o, bunu kimse değiştiremez. Ve herkesi meydanlara çağırdığımda ve benim milletim, benim sevdalısı olduğum bu millet Atatürk Havalimanı’na yığıldılar ve Atatürk Havalimanı’nda bizi beklemeye başladılar. Ve geldik, onlarla orada kucaklaştık ve birlikte yolumuza devam ettik. Ve bütün bunlar niçindi? Arkadaşlar, bu bir sevdanın neticesidir, eğer bu sevda varsa gerisi yalan. Ve Bay Kemal ne derse desin, Erdoğan burada. Bütün dünya ile şu andaki alış verişlerimiz, irtibatlarımız nasıldır bunlar da orta. Bay Kemal, sen hiç heveslenme, Erdoğan bu ülkede hizmet etmeye devam edecek. Ve paralardan bahsediyor Amerika’ya, şuraya-buraya filan. Evet, 150 bin lira kazandım, bir 100 bin lira daha kazandım işte Man Adası filan dedi, şimdi bu paraları o iftira attığı TÜRGEV ve Ensar Vakıflarına ben Bay Kemal adına veriyorum, hiç olmazsa bir hayra vesile olsun. Yani böylece oradan oraya gidecek fakirin eliyle.

Değerli Arkadaşlar,

Bu anlattığı, bahsettiği şeyler özellikle Amerika’da yapılan Türk Evi’nin hemen 2 cadde arkasında muhteşem bir yurt, burada böyle bir şey yapılıyor ve buna bu kadar yalan yanlış şeyleri yapıştırmanın, iftira atmanın ne anlamı var? Ama maalesef akşam yalan, sabah yalan. Bütün başlattığımız altyapı yatırımı seferberliğiyle, genişlettiğimiz hak ve özgürlük iklimi, iş dünyamızın hem gücünü, hem cesaretini artırdı. Böylece ülkemizi yüzde 1’in altında büyüme oranından aldık, 2003-2021 yılları arasında yılda ortalama yüzde 5,4 büyüyen bir konuma çıkardık.

Ülkemizin toplam yatırım miktarını 70 milyar liradan aldık, 2 trilyon lira seviyesine yükselttik.  Milli gelirimizi 238 milyar dolardan aldık, 1 trilyon dolar sınırına kadar getirdik. Esasen milli gelirimizin bugün 1,2 trilyon dolar seviyesine ulaşması gerekiyordu, Gezi olaylarından beri maruz kaldığımız tüm saldırıların ayrılmaz bir boyutunu oluşturan ekonomik tuzakların döviz kuru üzerinde yol açtığı dalgalanmalar sebebiyle geçtiğimiz yılı 803 milyar dolarla kapattık; inşallah önümüzdeki dönemde bu göstergede de ülkemizi hak ettiği yere çıkartacağız.  Satın alma gücü paritesine göre milli gelir hesabında ülkemizi dünyada 11. sıraya çıkarmayı başardık. Önce satın almada, sonra genel milli gelir hesabında dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmeden bize durmak, duraksamak, bir anı bile boşa geçirmek haramdır.

Bugün salgının ve Ukrayna-Rusya Savaşı’nın etkisiyle küresel enerji ve gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarında çok dengesiz artışların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Bu artışlar tüm dünyada yakın zamanda görülmemiş ölçüde fiyat dalgalanmalarına, enflasyona, stok eğilimlerine yol açmaktadır. Küresel ekonomiyle entegre bir yapıya sahip Türkiye, bu etkileri geçmişindeki acı hatıraları ve halen tam çözemediğimiz kronik sorunları sebebiyle çok daha ağır şekilde hissetmektedir. Biz bu tablo içinde 2018 yılında bir yol ayrımına geldik. Ya ülkemizi küresel finans sisteminin anaforuna kurban edip istihdamı ve büyümeyi feda edecektik, ya da kendi programımızla hedeflerimize doğru yürümeyi sürdürecektik. Ancak biz ikinci yolu, yani istihdamı ve büyümeyi koruyarak hedeflerimize ilerlemeyi tercih ettik. Elbette bu tercihin ağır bedelleri oldu. Ancak gelişmiş ülkelerin yaşadığı sıkıntıların boyutlarını gördükçe tercihimizin ne kadar isabetli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Kur ve enflasyon sorununun üstesinden elbette geleceğiz. Bu süreçte en büyük kazanımımız ise, yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı koruyarak iş dünyasından çalışanlarımıza kadar hiçbir insanımızın çöküşüne izin vermemiş olmamızdır. Tam tersine küresel ekonomik krizin büyümesine rağmen Türkiye giderek parlayan yıldızıyla potansiyelini daha etkin, verimli, yaygın şekilde kullanabilme imkânlarını hayata geçiriyor. İnşallah bir yandan insanlarımızın günlük hayatlarını olumsuz yönde etkileyen hayat pahalılığının önüne geçecek tedbirleri alarak, diğer yandan her kesimin gelirlerini yükselterek refah düzeyindeki gerilemeyi süratle telafi edeceğiz. Bu konuda iş dünyamızdan da destek bekliyoruz. Kesinlikle kötümser senaryolara göre pozisyon alarak akıl ve etik dışı fiyatlamalara yönelmek yerine makul, mantıklı, sürdürülebilir politikalarla ülkemizi bu kısır döngüden kısa sürede çıkartabiliriz.

Değerli Dostlar,

Çok klasik bir söz olmasına rağmen özellikle günümüz gerçeklerini ifade etmesi bakımından önemli gördüğüm için diyorum ki; unutmayın hepimiz de aynı gemideyiz. Şayet Türkiye gemisi hasar görür, su alır tehlike geçirirse bunun sonuçlarını bilaistisna hep beraber yaşayacak, görecek, ödeyeceğiz. Biz tüm dikkatimizi ve enerjimizi ülkemizin önündeki aydınlık geleceğe yöneltmiş durumdayız. Her ne kadar fırsatçı ve tetikçi kesimler Türkiye gemisinin daha çok yara alması için ellerinden geleni yapıyor olsa da, aslında umutlu olmak için önümüzde yeteri kadar veri mevcuttur. Üretim tarafında, istihdamda, ihracatta gayet iyi durumdayız. Döviz kurunun mevcut durumu göstergelerimizi olumsuz etkilese de rekabet gücümüzü koruyacak seviyededir. Cari açıktaki ve bütçe dengelerindeki bozulmanın tek sebebi, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kimi kalemlerde 5 kat, kimi kalemlerde 10 kat artan enerji giderleridir. Nitekim Kore’den Japonya’ya ve Avrupa Birliği’ne kadar normalde cari fazla veren ülkelerin tamamında benzer sıkıntılar yaşanıyor.

Tarımda inşallah bereketli bir yıl bekliyoruz. Enerjide yerli ve milli kaynaklarımızı zaten harekete geçirmiştik, gaza daha da basıyoruz. Sanayimiz, dünyanın yeni üretim merkezi olma yolunda adım-adım ilerliyor. Turizmde güzel bir sezonun yaşanacağının işaretleri gelmeye başladı. Bugün Bakanımla da onları görüştük; “iyi konumdayız, inşallah hedefi yakalıyoruz” dedi. İstihdamda küçük oynamalara rağmen hamdolsun sosyal kırılmalara sebep olacak herhangi bir riskle karşı karşıya değiliz. Ülkemizi içimizdeki mandacı iktisatçıları kullanarak soyamayan küresel kuruluşların çaldıkları felaket çanlarına zerre kadar önem vermiyoruz. Bunlar Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sağladığı dinamizm ve istikrar sayesinde artık ülkemizi dilekleri gibi yönlendiremeyenlerin feveranlarıdır. İçimizdeki bazı kesimlerin ruh hali de, milli mücadele öncesi umudunu manda ve işgale bağlayan zavallıların durumlarına benzemektedir. İnşallah bu manda heveslileri 1923’te başaramadılar, 2023’te de başaramayacaklar. Siz dünyaya kendi ülkesinden değil, Londra ve New York’tan bakmak dışında hiçbir vasıfları olmayanların hezeyanlarına aldırmayın. Bizim uyguladığımız ekonomi programı gayet tutarlıdır, gayet ilmidir, gayet ülke ve dünya gerçeklerine uygundur. Dünyanın hiçbir yerinde ilişkisi kalmayan gösterge faiz-enflasyon dayatmasını tek kurtuluş reçetesi gibi önümüze getirip duranların bir kısmı zır cahildir, bir kısmı ise alenen haindir. Biz çareyi üretimde, istihdam, ihracatta arıyoruz ve bu yolda kararlılıkla devam edeceğiz. Çünkü biz ülkemizin gücünü ve imkânlarını biliyoruz. Çünkü biz ne yaptığımızı biliyoruz. Çünkü biz bunun sonunda ülkemizi nereye çıkartacağımızı da biliyoruz. Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda bizimle birlikte olan herkes tarihe bu büyük şerefin bir parçası olarak ismini altın harflerle yazdıracaktır. Siyasetten ekonomiye kadar her alandaki mandacı zihniyet mensuplarının tarihimizdeki yerleri ise birer kara leke olacaktır. Aynı mandacı zihniyetin ekonomik tartışmalar yanında Suriye’den Akdeniz ve Ege ihtilaflarına, Karabağ’dan NATO meselesine kadar her konuda yansımalarını görmek mümkündür. Kendi ülkesinin ve milletinin yanında yer almak yerine, emperyalist güçlere kuyruk sallamayı, sinyal vermeyi siyaset sanan bu zihniyeti milletimizin ferasetine havale ediyoruz.

Bu duygularla DEİK Merkez Ofisi’nin bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Gücümüzü dünyaya taşıyan iş dünyamızın kuzey yıldızı DEİK’in yeni merkez ofisinde ticari diplomasi faaliyetlerinin daha verimli şekilde yürütüleceğine inanıyorum. Ödüle layık görülen DEİK’in ustalarını tekrar tekrar tebrik ediyor, vefat edenleri rahmetle anıyorum. Sizlere çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Cumhurbaşkanı olarak bugüne kadar hep yaptığım gibi bundan sonra da ihtiyaç duyduğunuz her yerde ve her an yanınızda yer alacağımdan şüpheniz bulunmasın.

Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla.