Danıştay’ımızın Çok Değerli Başkan ve Mensupları,
Yargı Camiamızın Değerli Temsilcileri,
Değerli Misafirler,
Sizleri en kalbi duygularımla, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Ülkemizin en köklü kurumlarından olan Danıştay’ımızın 154. Kuruluş Yıl Dönümü’nü tebrik ediyorum. Aynı zamanda İdari Yargı Günü olan bu anlamlı tarih vesilesiyle şûrayı devletten bugüne Danıştay’ımızda görev yapmış tüm hâkimleri ve personelimizi şükranla yâd ediyorum.
Yönetimin yargı yoluyla denetlenmesi görevini üstlenen Danıştay, devletle vatandaş arasındaki ihtilafların hukuk marifetiyle çözümünü sağlıyor. Danıştay’ın ifade ettiği bu kritik vazife, hukuk devleti ilkesinin gerçek manada ve tüm unsurlarıyla hayata geçmesi manasına geliyor. Verdiği kararlarla alt derece mahkemelerine yol gösteren Danıştay, her kademede hukukun anayasaya ve yasalara uygun şekilde işlemesini temin ediyor.
Milletimizin 16 Nisan 2017’deki halkoylamasıyla cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişi onayladığı anayasa değişikliğinde, yargının bağımsızlığı ilkesi tarafsızlığı ile tahkim edim edilmişti. Böylece millet adına karar vererek, hakemlik görevi üstlenen yargı, güçler ayrılığında hak ettiği yeri tam manasıyla almış oldu. Elbette bu noktaya bir anda ve durduk yere gelinmemiştir. Cumhuriyet tarihi maalesef yargının darbeciler ve vesayet güçleri lehine taraf olduğu Yassıada yargılamalarından 28 Şubat brifinglerine kadar pek çok kötü örneklerle doludur. Millet adına karar veren yargı kurumunun her kademesiyle bu onurlu sorumluluğu özellikle kendine yakışır konumda olmasını sağlamak için gayret gösterdik.
Dünyanın her yerinde siyaset tabiatı icabı etki alanını genişletmek ister, bunun için sürekli sınırları zorlar. Siyasetin etki alanını genişletme çabalarına yargı alanı da dahildir, hatta en başlarda gelir. Sanmayın ki bu sorun Türkiye’ye mahsustur, Amerika’sından Avrupa’sına her yerde aynı çekişme yaşanmıştır, halen de yaşanmaktadır.
Ülkemizin ve vatandaşlarımızın çeşitli meselelerini takip ederken hukuk adına dünyanın nerelerinde ne yüz kızartıcı, utanç verici durumlarla karşılaştığımızı bizler biliyoruz. Buradan açıkça ifade ediyorum, bu ülkede hiçbir savcının, hiçbir hâkimin, hiçbir yargı mensubunun hukukla bağdaşmayan herhangi bir yaklaşımla karşıma gelmesini, taleplerimi hukuk dışında bir süzgeçle değerlendirmesini doğrusu istemem. Ama aynı zamanda yargı mensuplarının bu hukukçu duruşunu bilaistisna herkesin karşısında ve her şartta sergilemesini de beklerim.
Darbelere kılıf uyduran, vesayete koltuk değnekliği yapan, gizli-açık hukuk dışı örgütlerin arka bahçesi haline dönüşen, menfaat hesaplarının aleti olan bir yargı millet adına karar veremez. Daha yakın tarihte FETÖ ihanet çetesinin yargı içindeki dehşet verici yapılanmasına hep birlikte şahit olduk. FETÖ belasının ülkenin başına bu derece musallat olmasında yargıya çöreklenen yapının örgütün emniyet ve ordu içindeki mensuplarıyla birlikte çok önemli misyon üstlendiğini biliyoruz. Hamdolsun, ülkesine, milletine, adalete bağlı savcılar ve hâkimler kendi içlerinden başlayarak Türkiye’nin FETÖ tehdidinden hukuk yoluyla kurtulmasına da öncülük ettiler. Bu tarihi mücadelede görev alan tüm yargı mensuplarına bir kez daha şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Halen süren davalarda da bu hassasiyetlerin en üst seviyede gözetildiğine inanıyorum. Anayasa da derç edilmesini sağladığımız yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesiyle inşallah artık böyle tehditlerle karşılaşmayacağımızı ümit ediyorum. Yargı mensupları olarak sizlerin hukuk devleti ilkesi çerçevesinde verdiğiniz ve vereceğiniz her mücadelenizde yanınızda yer alacağımızdan şüpheniz olmasın.
Değerli Dostlar,
Hukuk devleti ilkesi demokrasinin olmazsa olmaz şartıdır. Geçmişte hukuka aykırı pek çok tarize, tacize, cezaya muhatap olmuş bir siyasetçi olarak, ülke yönetimine geldiğim günden beri Türkiye’nin hukuk devleti niteliğini güçlendirmenin mücadelesini veriyorum. Yaptığımız reformlarla anayasadan yasalara, idari uygulamalardan uluslararası sözleşmelere kadar geniş bir alanda hukuk devletini tahkim ettik. Aslında ülkemizi yeni, tamamen demokratik yaklaşımla ve yalın dille yazılmış yeni bir anayasaya kavuşturmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde defalarca teşebbüste bulunduk, hatta bunun için Mecliste tüm partilerin eşit üye katılımıyla bir komisyon kurulmasına öncülük ettik. Maalesef bu teşebbüsümüz muhalefet partilerinin süreci tıkayan uzlaşmaz tavrı sebebiyle akamete uğradı.
Geçtiğimiz yıl yeni bir anayasa için tekrar harekete geçtik, kendi hazırlıklarımızı yürütürken muhalefet cenahından da ortaya en azından bir metin teklifi koymasını bekledik. Aradan geçen bunca zamana rağmen önümüze üzerinde konuşabileceğimiz herhangi bir metin gelmedi, biz de kendi hazırlığımızı beklemeye almak mecburiyetinde kaldık. Ancak, milletimizi ruhunu 12 Eylül vesayetçilerinin üflediği darbe mahsulü mevcut anayasadan kurtarma irademiz bakidir. İmkân bulduğumuzda ülkemizi sivil, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya mutlaka kavuşturacağız.
Tabii bu süreçte anayasada pek çok değişiklikler yapıldı. Anayasamızın toplumda özellikle genellikle 134 hükmü geçtiğimiz 20 yıl boyunca değişti. Bunların bir kısmı uluslararası sözlemeler uyum amaçlıyken, bir kısmı da cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve daha sonrasında cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş gibi oldukça kapsamlı değişikliklerdi.
Sadece anayasayla sınırlı kalmadık, ülkemizdeki temel kanunların neredeyse tamamını hem çağın gereklerine uygun hale getirecek, hem de demokrasi ve özgürlük alanlarını genişletecek şekilde yenilemiş olduk.
Ayrıcalıklı usule sahip Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ni ve özel yetkili savcılık uygulamalarını bildiğiniz gibi kaldırdık. Yargıda ikiliğe yol açan askeri mahkemeleri ve üst derece organlarını lağvederek sistemin bütünlüğünü sağladık. İlk derece mahkemeleriyle yüksek mahkemeler arasına istinafı koyarak hem dosya yükünü azalttık, hem de kararların daha hızlı ve sağlıklı çıkmasını temin ettik. Bilgi edinme hakkıyla, Kişisel Verileri Koruma Kurumuyla, İnsan Hakları Eşitlik Kurumu’yla, kamu denetçiliğiyle vatandaşlarımızın devlet karşısında haklarını daha güçlü şekilde savunabilmelerini sağlayacak mekanizmaları da oluşturduk.
Kamu görevlerine verilen cezaların tamamını yargı yolunu açtık. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, şehit yakınları, gaziler gibi bütün bu kesimlere yönelik pozitif ayrımcılık yapılmasını kural haline getirdik. Temel hak ve özgürlüklerin korunmasında önemli bir imkân olan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru sistemini kurduk. Anayasanın ve kanunların değişmesi ne ülkemize mahsustur, ne de olumsuz karşılanması gereken bir durumdur. Hayatın akışı içinde ihtiyaç duyulan her konuda ve her vakit bu değişikliklerin yapılması gayet tabiidir. Önemli olan, bu sürecin milli iradenin üstünlüğü esasına göre demokrasinin kuralları çerçevesinde usulünce ve toplum tarafından benimsenerek yürütülmesidir. İşte bunun için biz geçtiğimiz yıl açıkladığımız yeni anayasa hazırlığımızı Mecliste gereken çoğunluğu sağlasa bile halkoyuna sunacağımızı ifade etmiştik.
Yeni kanunlar çıkartılması ve mevcut kanunların değiştirilmesi Meclis’in asli yasama görevidir. Yargı kurumlarımız da kararları ve içtihatlarıyla kanunların ve diğer mevzuatın güncellenmesin katkıda bulunmaktadır. Kanunların doğruluğu kadar kanun uygulayıcıların niteliği de adaletin tecellisinde hayati öneme sahiptir. Bu anlayışla yargı teşkilatımızın insan gücü kalitesini ve donanımını artırmak için hâkim ve savcı yardımcılığı sistemini bildiğiniz gibi getiriyoruz. Yargının tüm kademelerinde toplamda 3 yıl süreyle yardımcı sıfatıyla görev yapacak hakim ve savcılarımız böylece sisteme bütünüyle hakim olacaktır. Bir anlamda ahilik geleneğimizin temelini oluşturan usta-çırak sistemini yargıya da taşıyoruz. Bu yeni sistemi çok yakında fiilen başlatıyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde devletin başı ve yürütmenin temsilcisi olan Cumhurbaşkanıyla milli iradenin temsilcisi Meclisimizle ve millet adına karar veren yargımızla ülkemizi her alanda daha ileriye götürmeyi sürdüreceğiz. Danıştay’ımızın da bu çerçevede üstlendiği hayati fonksiyonla Türkiye’nin demokratikleşmesine, büyümesine, gelişmesine katkıda bulunmaya devam edeceğine inanıyorum.
Bu duygularla bir kez daha idari yargı gününü ve Danıştay’ın 154. Kuruluş Yıl Dönümü’nü tebrik ediyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla.