Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu Genel Kurulu’nda Yaptıkları Konuşma

02.02.2022

Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu TÜGİK’in Değerli Başkan ve Üyeleri,

Kıymetli Misafirler,

Hanımefendiler, Beyefendiler;

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Ülkemizin en geniş tabanlı sivil toplum kuruluşları arasında yer alan Konfederasyonumuzun 4. Olağan Genel Kurulu’nun hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Erkan Güral kardeşime ve Yönetim Kurulu üyelerine TÜGİK çatısı altında ülkemize ve iş dünyamıza verdikleri hizmetler için teşekkür ediyor, bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyorum. Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla büyütme mücadelemize en büyük desteği veren kuruluşlardan biri de TÜGİK’tir, TÜGİK üyeleridir.

Yastık altındaki tasarrufların ekonomiye kazandırılmasından iç turizmin teşvikine, salgın döneminde ekonominin ayakta tutulmasından istihdamın artırılmasına kadar pek çok kampanyada öncülük yapan bu kuruluşumuzun çalışmalarını hep yakından takip ettik. İş dünyamızı gençliğin dinamizmiyle bütünleştirerek büyük ve güçlü Türkiye hedefimize yaptığımız katkılar için Erkan kardeşimiz başta olmak üzere her birinize şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.

İnşallah sizlerle birlikte daha ülkemize kazandıracak daha çok eserimiz, milletimize yapacak çok hizmetimiz, gençlerimize aktaracak daha çok umudumuz var. Hayali olmayanın hedefi olmaz, hedefi olmayanın da rotası olmaz. Biz Türkiye’de 20 yıldır tüm hayalleri önce hedeflere, sonra gerçeklere dönüştürdük. Eğitimde, sağlıkta, güvenlikte, adalette, ulaşımda, enerjide, sanayide, turizmde, tarımda, sporda, sosyal desteklerde, velhasıl insanlarımızın hayatına dokunan her alanda ülkemize çağ atlattık. Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanları 5’e, 10’a katlayan yatırımlarımızla Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartacak altyapıyı kurduk. Şimdi bu altyapı üzerinde ülkemizi tamamen kendi modeliyle, kendi dinamikleriyle, kendi gücüyle, kendi programıyla dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacak yeni bir atılımın içindeyiz.

Milletimizin karşısına 2011 yılında 2023 hedefleriyle çıktığımızda birileri buna dudak bükmüştü, bizi hayalcilikle suçlamıştı. İşte 2023’ün eşiğindeyiz ve Türkiye’nin dünyanın önde gelen üretim ve ihracat merkezlerinden biri haline dönüşme sürecini beraberce yaşıyoruz.

Şayet eğitimde derslik sayımızı 343 binden 607 bine çıkarmasaydık, öğretmen sayımızı 730 bin yeni atamayla güçlendirmeseydik, üniversite sayısını 76’dan 207’ye yükseltmeseydik bugün bulunduğumuz yerde olmazdık. Şayet sağlıkla ülkemizi dünyanın en iyi işleyen sağlık hizmeti sistemine kavuşturmasaydık, şehir hastaneleri başta olmak üzere dört bir yanı sağlık tesisleriyle donatmasaydık çalışan sayısını 1 milyon 241 bine çıkarmasaydık bugün bulunduğumuz yerde olmazdık.

Şayet güvenlikte terör örgütlerini ülkemiz içinde eylem yapamaz hale getirmeseydik, teröristlerin başlarını sınır ötesinde bulundukları yerlerde ezmeseydik, insanlarımızın ve şehirlerimizin huzurunu teminat altına almasaydık bugün bulunduğumuz yerde olmazdık. Gabar’a, Cudi’de, Beslerderesi’nde inlerine gireceğiz, dediğim zaman bununla istihza edenler vardı. İnlerine girdik mi? Girdik. İşte dün gece, dün gece yine aynı şekilde üç ayrı noktada hedefleri bombaladık ve bu hedeflerle birlikte de hepsi kendilerine kaçacak delik bile bulamadılar.

Şayet ulaşımda bölünmüş yol uzunluğumuzu 6101 kilometreden 28 bin 546 kilometreye, havalimanı sayımızı 26’dan 56’ya çıkarmasaydık, mevcut tren hatlarımızı yenileyip, hızlı tren hatları kurmasaydık bugün bulunduğumuz yerde olamazdık. Şayet enerjide 32 bin megavatı bile bulunmayan kurulu gücümüzü 100 bin megavata çıkarmasaydık, yerli ve yenilenebilir enerji oranını bu derece artırmasaydık bugün bulunduğumuz yerde olamazdık.

Şayet sanayide organize sanayi bölgelerimizin sayısını 192’den 332’ye yükseltip içlerini doldurmasaydık, altyapılarını kurmasaydık, endüstri bölgeleri başta olmak üzere yeni enstrümanlar geliştirmeseydik bugün bulunduğumuz yerde olamazdık. Şayet çevre ve şehircilikte toplu konut hamleleri ve kentsel dönüşüm projeleriyle, sıfır atık, katı atık, işleme, atık su arıtma, içme suyu tesisleri, millet bahçeleri gibi yatırımlarla şehirlerimizin hayat kalitesini artırmasaydık, bugün bulunduğumuz yerde olmazdık.

Bu örnekleri her alana teşmil etmek mümkündür. Tüm bunları şunun için anlatıyorum: Bizim ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokma hedefimiz içi boş bir vaat, altı boş bir söylem, laf olsun diye serdedilmiş bir beyan, siyaset kürsüsünden üfürülmüş bir balon değildir. Tam tersine, biz önce bu iddiamızı hayata geçirecek altyapıyı kurduk, sonra hedefimizi ilan ettik. Bunun için de sizler vasıtasıyla milletimin her bir ferdinden ülkelerine inanmalarını, bize güvenmelerini, hedefimize destek vermelerini istiyorum. Birlik, beraberlik, kardeşlik içinde yürek yüreğe, kol kola çalıştığımızda geçmişte nasıl darbeleri boşa çıkardıysak, terör örgütlerini bitme noktasına getirdiysek, Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada sözü dinlenen, tavrı belirleyici olan bir ülke haline getirdiysek, Allah’ın izniyle bunu da başaracağız.

Değerli Misafirler,

Bizim siyasetimiz eser ve hizmet siyasetidir. Bizim kavgamız, ülkemizin ve milletimizin çıkarlarını, değerlerini, ülkülerini içeride ve dışarıda ne pahasına olursa olsun müdafaa etme kavgasıdır. Bizim mücadelemiz, Türkiye’yi siyasi, sosyal, ekonomik, askeri olarak bölgesinin en güçlü, dünyanın önde gelen devletlerinden biri haline getirme mücadelesidir. Bunun için gerektiğinde yedi düvele meydan okumaktan, gerektiğinde canımızı ortaya koymaktan, gerektiğinde nice bedeller ödemekten çekinmedik, çekinmeyiz. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemizde hayata geçirdiğimiz demokrasi ve kalkınma devrimlerinin tamamı da bu gayeye matuftur.

Tabii bu güzel fotoğraf içinde bizi üzen en önemli husus, hâlâ eski Türkiye alışkanlıklarıyla ahlak dışı, akıl dışı, bel altı yöntemlerle yürütülmeye çalışılan muhalefet tarzıdır. Ülkenin en büyük ikinci partisinin başındaki zat çıkıyor, dünyada yaşananları, olup bitenleri yok sayarcasına pek çok hezeyanın yanında ülkemizin nükleer güç santrali projesini de karalamaya, kötülemeye çalışıyor. Ya eline diline dursun, eğer arzu ediyorsan Akkuyu uzak değil, Akkuyu’ya gidersin, bizim nükleer enerji santrali ne durumdaymış onu yerinde görürsün. Çünkü hayatında sen nükleer enerji santrali nedir görmedin, bilmedin, bilmiyorsun ya. Bak Bay Kemal, şimdi yakında ikinci nükleer enerji santrali de geliyor, ikincisi de geliyor. Ya biz durmuyoruz, biz çalışıyoruz, bizim işimiz var. İşte 100 bin megavata Türkiye’nin enerjisini çıkaran iktidar biziz. Sizin hayatınızda sadece mum vardı mum, gaz lambası vardı gaz lambası. Biz ise bunu işte bu hale getirdik. Sadece bunlarla da kalmadık, işte bak şu anda güneş enerjisi santralleri, öbür tarafta RES’ler, rüzgâr enerji santralleri, bunları yapan biziz ya. Sizin hayal bile edemediklerinizi biz gerçeğe dönüştürdük.

Tabii bu zihniyetin köklerinin nerelere uzandığını göstermek için sizlere ülkemizin nükleer güç santrali sahibi olma hikâyesini kısaca şöyle bir hatırlatayım. Ülkemizde nükleer enerjiyle ilgili çalışmalar rahmetli Menderes’in vizyonuyla 1950’li yıllarda başlatılmıştır. Güney Kore de benzer çalışmaları aynı tarihlerde başlatıyor. Ülkemiz 1978 yılına geldiğinde bu konudaki sağlanan en somut ilerleme İsveç Atom firmasından 3,5 milyar dolarlık kredi sözü alınmış olmasıdır. Bu krediyle nükleer santral inşaatına başlanabilmesi için ülkemizin saha düzenlemesi, yol çalışmaları ve benzeri işler için 100 milyon dolarlık bir yatırım yapması gerekiyordu. Türkiye işte bu 100 milyon doları bulup santralin yollarını ve inşaatın başlaması için gereken diğer yatırımları vaktinde yapamadığı için İsveç’ten sağlanan kredi kullanılamamıştır. Ardından gelen 12 Eylül darbesiyle bu proje tamamen rafa kaldırılmıştır. Halbuki aynı tarihte Güney Kore ilk nükleer güç santralini tamamlayıp hizmete açmıştır.

Rahmetli Özal nükleer santral projesini yeniden ele almış, ancak onun ömrü de neticeyi görmeye yetmemiştir. Konu bizim hükûmetlerimiz dönemine kadar bu şekilde askıda kalmaya devam etmiştir. Akkuyu’da inşa edilecek nükleer santral için çalışmaya başladığımızda önümüze hangi engellerin çıkartıldığını, hangi aleyhte kampanyaların yürütüldüğünü, hangi provokasyonların tertip edildiğini bilmiyorum acaba sizler de biliyor musunuz? Kararlı bir mücadelenin ardından nihayet Akkuyu’daki santralin temelini attık ve inşasına başladık, inşallah 2 üniteyi 2023 yılında hizmete alacağız.

Peki, dünyanın 32 farklı ülkesinde 443 nükleer santral faaliyetteyken halen inşası süren santraller varken, niçin ülkemiz bu imkândan mahrum edilmeye çalışılıyor dersiniz? Türkiye’nin en stratejik projelerinden olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali bu ülkenin ekmeğini yiyen, suyunu içen birisini niçin rahatsız eder? Daha önemlisi, bu menfi kampanyaya ülkenin ikinci büyük partisinin genel başkanının da katılmasının sebebi ne olabilir? Zahirde Akkuyu’da üretilecek elektriğin fiyatı üzerinden yapılan saldırının asıl amacının bizatihi projenin kendisi olduğunu bunların geçmişteki tavırlarından zaten biliyoruz. Bunlar ya en pahalı enerjinin olmayan enerji olduğunu, enerji arz güvenliğinin şartının kaynak çeşitlendirmesi olduğunu bilmeyecek kadar cahiller ya da kafaları ve kalpleri başka yerlere bağlı.

Bilindiği gibi, dünyada salgınla birlikte zirveye çıkan ekonomik krizin lokomotifi enerji fiyatlarındaki fahiş artışlardır. Kömür fiyatlarının 5 kat, doğal gaz fiyatlarının 10 kat arttığı bir dönemden bahsediyoruz. Bu fiyatlara rağmen enerjiye ulaşımın giderek zorlaştığı dengesiz bir küresel piyasa ikliminden söz ediyoruz. Vatandaşlarına ve sanayicilerine uygun fiyatlarla elektrik veren ülkeler, nükleerinden hidroelektriğine kadar tüm yatırımlarını 30 yıl, 40 yıl, 50 yıl önce tamamlamışlar, finansman yükünü o dönemde üstlendikleri kaynaklarını bugün rahatça kullanabiliyorlar, buna rağmen sıkıntı yaşıyorlar.

Biz işte, biraz önce rakamlarını verdim, mevcut enerji kaynaklarımızın 3’te 2’sinden fazlasını son 20 yılda kurduk. Nükleer güç santralimiz henüz inşa halinde. Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olarak kurulan tesisler henüz kendilerini amorti etmediği gibi yatırımlar da sürüyor. Hidroelektrik üretimi kaynaklarında potansiyelimizin sınırına gelmek üzereyiz. Karadeniz’de keşfettiğimiz doğalgazı inşallah 2023’ten itibaren sistemimize vererek bu alanda da bir rahatlama sağlayacağız.

Enerji kaynaklarını birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısı olarak görüyoruz. Mesela Akkuyu yerine güneş enerjisi koymaya kalksak Yalova ilimiz kadar bir alanın üzerini tamamen güneş panelleriyle donatmamız gerekiyor. Doğal gaz hattı borusunu kapattığınızda, gazı anında kesilen, açtığınızda gazı anında gelen basit bir su vanası sanacak kadar cahil olanlara bu gerçekleri anlatmanın zorluğunu da biliyoruz. Zaten biz de bu bilgileri kifayetsiz muhterislere değil, ola ki bu yalan-yanlış açıklamalardan dolayı kafası karışanlara varsa onlar için veriyoruz. Kalkınmanın temel yapısı olan enerji yatırımlarımızı sabote etmeye çalışanlara diyoruz ki, yapmayın, bu millet sizi çarpar, bu iş dünyası sizi çarpar. Ülkenin hayrına, milletin menfaatine bir teklifiniz, bir projeniz, bir hayaliniz varsa buyurun konuşalım, tartışalım, nasıl hayata geçirilebileceğinin yollarını arayalım. Böyle bir tane lüks otelden geceliği 100 bin lira olmak suretiyle oradan yapacağınız yayınlarla bu millet aldanmaz, bu millet bunlara kanmaz. Ama böyle bir niyetiniz ve gayretiniz yoksa gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz.

Değerli Arkadaşlar,

Türkiye içeride ve dışarıda ayağına takılan çelmelere, önüne kurulan tuzaklara, maruz kaldığı saldırılara rağmen kararlılıkla yolunda ilerliyor, hedeflerine doğru adım adım yaklaşıyor. Döviz kuru üzerinden ekonomimizin istikrarını bozma gayretlerini aldığımız tedbirler, geliştirdiğimiz mekanizmalarla bozduk. İşte 20 Aralık’ı hatırlayın, 20 Aralık bir kırılma noktasıdır. Faiz konusundaki dayatmaları ısrarlı ve kararlı bir mücadelenin ardından etkisiz hale getirdik. Bu dalgalanmaların ürünü olan yüksek enflasyon sarmalını da inşallah her geçen ay azaltarak bir süre sonra tamamen bertaraf edeceğiz. Artık tüm gücümüzü, vaktimizi, enerjimizi ülkemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla büyütmek için kullanacağız. İşte sizler de görüyorsunuz, biliyorsunuz, geçtiğimiz yılı sizlerle beraber 225 milyar doları aşan tarihimizin en yüksek ihracatıyla, 500 milyar doları bulan dış ticaret hacmiyle kapattık. Bu yıl ihracatımızı inşallah daha ileriye taşıyacağız. Nitekim Ocak ayı ihracatımız yüzde 17 artışla 17,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Erkan kardeşimizin verdiği 300 milyar dolarlık ihracat hedefini doğru yolda ilerlediğimizin işareti olarak değerlendiriyorum.

Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünyanın küçüldüğü 2020’de, 2021’de, biz büyüdük. Turizmde geçen yılı 30 milyon turist ve 24,5 milyar dolar turizm geliriyle hamdolsun tamamladık, inşallah bu yıl çok daha bereketli bir turizm sezonu bekliyoruz. İstihdam 2,7 milyonluk artışla 30 milyon sınırına dayanarak salgın öncesi dönemin dahi üzerine çıktık. Türkiye artık dünyanın en önde gelen üretim üslerinden biridir. Biz çalıştıkça, biz ürettikçe, biz ihraç ettikçe, biz kazandıkça, Allah’ın izniyle kimse bu ülkenin bileğini bükemez, bu milleti birbirine düşüremez, bu devleti örseleyemez.

TÜGİK ailesi olarak sizler demokrasi ve kalkınma mücadelemizde hep yanımızda oldunuz. Bugün burada azminize ve kararlılığınıza bir kez daha şahit olduk. Buradan yükselen ses büyük ve güçlü Türkiye’nin habercisidir. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

TÜGİK 4. Olağan Genel Kurulunun bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Siz TÜGİK üyeleri başta olmak üzere tüm iş insanlarımıza çalışmalarında başarılar temenni ediyorum. 

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.