Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

21.12.2021

Kültür Sanat Dünyamızın Değerli Temsilcileri,

Kıymetli Misafirler,

Hanımefendiler, Beyefendiler;

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine, bu gazi mekâna hoş geldiniz. 2021 Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri’nin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ödüllerini takdim edeceğimiz ilim, kültür ve sanat erbabımızı gönülden şahsım, milletim adına tebrik ediyorum.

Biliyorsunuz bugün ödül vereceğimiz ilim ve kültür insanlarımız arasında Teoman Duralı Hocamız da bulunuyordu, maalesef kendisini iki hafta önce ebediyete uğurladık. Bizim medeniyetimizde âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir gerçeği var. Hocamız, yerli ve milli duruşuyla ilim, irfan, hikmet ile harmanladığı üslubuyla ülkemizin son dönemde yetiştirdiği en önemli fikir adamları arasında yer alıyordu.

Siyaset felsefesinden düşünce tarihine, genetikten biyolojiye kadar geniş bir ilgi alanı olan merhum Teoman Hoca, dünyanın dört bir yanını gezerek elde ettiği birikimle çağımızı yorumlayan eserlere imza atmıştır. Hayatı öğrenme aşkıyla geçen, inancımız, devletimiz ve dilimiz konusundaki hassasiyetini yakinen bildiğimiz hocamızı bir kez daha rahmetle yâd ediyoruz. İnşallah Hocamızı Zonguldak Filyos bölgesinde şu anda gerçekleştirdiğimiz muhteşem kavşak düzenlemesi, tüneller, onların olduğu bölgeye de bilim, sanatın dışında oraya da inşallah ismini vermek suretiyle yaşatacağız.

Müzik alanında ödül vereceğimiz İdil Biret, henüz 2 yaşında kabiliyetini ortaya koymuş bir sanatçımızdır, kendisi neredeyse 80 yıllık hayatıyla özdeş olan müzik kariyerini yurt içinde ve yurt dışında verdiği sayısız konserle taçlandırmıştır. İdil Hanım’ın eğitiminden icrasına kadar müzik hayatının her bir safhası hayranlık verici başarılarla doludur. Dünyanın en iyi piyano sanatçısı kabul edilen İdil Biret, aldığı ödüllerle bu unvanı ziyadesiyle hak ettiğini göstermiştir. Kendisini bir kez daha tebrik ediyoruz.

Güzel sanatlar alanında ödül vereceğimiz Alev Ebüzziya, seramik sanatının günümüzdeki en önemli temsilcileri arasındadır. Ömrünün yarısını verdiği seramik sanatında ortaya çıkardığı eserleri dünyanın dört bir yanındaki seçkin koleksiyonların en nadide parçalarını oluşturmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında açtığı sergileriyle, ödülleriyle ismini sanat tarihine yazdıran Alev Hanım’ı tebrik ediyoruz.

Cüneyt Arkın’ı anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. Hepimizin çocukluğunun, gençliğinin, yetişkinliğinin ve yaşlılığının kahramanı bu sanatçımızın Türk sinemasının bugünlere ulaşmasında çok büyük katkısı vardır. Bizim gençliğimizin kahramanı Cüneyt Arkın’ın sinema ve dizi sektörümüze verdiği katkıyı hâlâ sürdürmesi ayrıca takdire şayandır. Özellikle tarihi filmlerdeki başarısını asla unutmayacağımız Cüneyt Arkın’ı da tebrik ediyoruz.

Kaligrafi, binlerce yıldır fırça ve mürekkeple ortaya konan bir sanat olarak tarihimizde özel bir yere sahiptir. “Kur’an-ı Kerim Mekke’de nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı” sözü ecdadımızın kaligrafi sanatını inancıyla birleştirerek inşa ettiği bir medeniyet değerinin ifadesidir. Hattatlarımız hünerlerinin tüm inceliklerini Kur’an-ı Kerim nüshaları üzerinde göstermişlerdir. Bunun yanında hayatın her alanında kaligrafi sanatının ürünleriyle karşılaşmak mümkündür. Etem Çalışkan, 70 yıldır verdiği eserleriyle işte bu kadim sanatın günümüzdeki en önemli üstatları arasında yer almaktadır. Ahilik kültürü içinde kaligrafi mesleğini icra eden Etem Çalışkan’ı da yine şahsım, milletim adına tebrik ediyorum.

Gürbüz Azak, çocukluğumdan beri kendisini izlediğim, tanıdığım, bildiğim, evet bir gazeteci, yazar, çizer sıfatlarıyla Denizli Acıpayam’da başladığı çalışmalarını İstanbul’da sürdürmüş bir değerimizdir. Farklı alanlarda verdiği eserlerinin ortak özelliği, Türkçeyi kullanma konusundaki hassasiyeti ve ustalığını yansıtmasıdır. Kendisinin bize hep, “İki kere ikinin kaç ettiğini öğrettiler, çiçeği sevdiren çıkmadı, ağacı, yeşili, bahçeyi, parkı sevdiren çıkmadı” sözünü eğitim sistemimize yapılan en esaslı tenkitlerden biri olarak görüyoruz. “İyiliklerimle, sevincimle, bitip tükenmez hasretimle geldim efendim” diyen Gürbüz Azak’a hoş geldin diyor, kendisini tebrik ediyoruz.

Sahaflık, kültüre, sanata, hayata dair basılı hemen her türlü malzemeyle olan ilişkisi sebebiyle adeta bir tür kitap sarraflığıdır. Gerçekten çocukluğumuzun, ortaöğretim çağlarımızın geçtiği Sahaflar Çarşısı unutulmaz. Ve herhalde biraz da fakirliğin, garipliğin olduğu durum sebebiyle bulunmaz kitaplarımızı gider Sahaflar Çarşısı’nda arar orada bulurduk. Nitekim “Altının kıymetini sarraf, kitabın kıymetini sahaf bilir” sözü de bu gerçeğe işaret etmektedir. Kütüphanelerden ve kitapevlerinden farklı olarak sahaflık, yok olma, kaybolma tehdidiyle yüz yüze olan basılı eserleri korumaya alarak yeniden hayata döndüren güvenli limanlardır. Ülkemizde sahaflık yaygın bir meslektir, ama hiç şüphesiz sahaflık denince ilk akla gelen yer İstanbul Sahaflar Çarşısı’dır. Bu çarşının en önemli simalarından biri de, 60 yıldır bu işe emek veren İbrahim Manav’dır. Kendisini tebrik ediyoruz.

Tabii bu vesileyle ekranda da izledik, Allah rahmet etsin,  tabii Sahaflar Çarşısı denince ben özellikle de Beyaz Saray’ı ifade etmeden geçemeyeceğim, orada da evet bizim İsmail Abimiz vardı, o da öyle anılırdı. Ve biz yine kitaplarımızın bir kısmını da hem İsmail Abi’nin orada arar bulur, aynı zamanda da güzel çayını demlerdi, orada çayımızı da içerdik. Mekânı Cennet olsun inşallah.

Bu yılki Vefa Ödülümüzü yakın tarihimizin edebiyat ve fikir dünyasını en çok etkileyen isimlerden biri olarak gördüğüm Kemal Tahir’e veriyoruz. Kendisi, hakikati arama konusundaki merakı, cesareti, gayreti ve azmiyle pek çok aydınımıza ilham kaynağı olmuştur. Yaşadığı dönemde Osmanlı’yla, Cumhuriyet Türkiye’siyle, Anadolu’yla, toplumla ve siyasetle ilgili ezber bozan yaklaşımlarını bedel ödemekten çekinmeyerek ortaya koymuştur. Türkiye’nin ruhunu arayan adam denilecek derecede derinlikli çalışmalarıyla bugün de yararlandığımız pek çok tahlile imza atmıştır. Kendisini rahmetle yâd ediyoruz.

Değerli Misafirler;

Bu yılki Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri’ni verdiğimiz sanatçılarımızı kısaca selamlarken kullandığımız ifadelerin geçmişte yapılan güzel işlere gıpta ve gelecekte daha iyisinin yapılması konusunda temenni içerdiğini herhalde fark etmişsinizdir. Sözlüklerde kültürün, insanın tabii ve içtimai çevresine hâkimiyetinin ölçüsünü gösteren araçlar bütünü olduğu yazar. Bu tanım insandan topluma uzanan o geniş alanda, kültürde ve sanatta ne kadar güçlüyseniz çevrenizi aynı derecede etki altına alabilir, yönlendirebilir, yönetebilirsiniz demektir. Nitekim geçmişte büyük medeniyetlerin ortaya çıkışına, yükselişine ve yıkılışına baktığımızda zahirdeki sebep ne olursa olsun temelde sürecin belirleyicisinin kültür olduğunu görürüz. Günümüzde de küresel sistemi yönetenlerin en güçlü silahlarının müziğiyle, sinemasıyla, edebiyatıyla, modasıyla, kültür araçları olduğu açık bir gerçektir. Yumuşak güç diye tarif ettiğimiz bu araçlar, yeri geldiğinde askeri güçten, teknolojik güçten, finansal güçten çok daha etkili operasyon vasıtalarına dönüşmektedir.

Günümüzde bunlara bir de teknoloji destekli internet tabanlı enstrümanlar eklenmiştir. Öyle ki, dünyada internet içeriğini kimlerin yönettiği, kimlerin elinde atom bombası olduğundan çok daha önemli hale gelmiştir. Ancak, ne kadar çok kişiyi bünyesinde eritirse eritsin, ne kadar çok içerik üretimi yaparsa yapsın, bu araçlar hâlâ geleneksel kültür ve sanat faaliyetlerinin insan ruhunda bıraktığı etkiyi oluşturmanın çok uzağındadır. Teknolojinin ve internetin sunduğu sınırsız denebilecek imkânlar insanın ruhundan, kalbinden, gönlünden süzülüp gelerek şekillenen eserlerin yerini dolduramaz, dolduramayacaktır. Bir bilgisayara gerekli yazılımı yüklediğinizde roman da yazdırabilirsiniz, resim de yaptırabilirsiniz, müzik de besletebilirsiniz, ama bu asla bir insanın ürettiği kültür sanat eseri olmaz, olamaz. Bilgisayar bir insanın hayatında edinemeyeceği kadar geniş bir teknikle çalışabilir, ama ortaya çıkan ürün yazılımı kodlayan kişinin ve o koda göre çalışan sistemin ufku kadardır. Hâlbuki insan zihninin ve kalbinin üretebileceklerinin sınırı bilinen ölçülerle ifade edilemeyecek kadar geniştir, derindir, büyüktür. Çünkü Rabbimiz insanı diğer tüm yaratılmışlardan üstün kalmıştır, dolayısıyla insanın aklı ve kabiliyetleri konusunda mukayese edilebileceği bir varlık yoktur. Bunun için de teknoloji ne kadar ilerlerse ilersin, insanın kültür ve sanat eserleri üzerinden ortaya koyduğu derinliği, mahareti, nezaketi, nefaseti, letafeti, rikkati aşamayacağına inanıyorum.

Ruhu esir bir insanın bedeni özgür olamaz. Kültür ve sanatta yapacağımız atılımla ruhumuzu esaretten kurtaracağız ki, bedenimizi de özgür kılabilelim, İşte bunu niçin medeniyetimizi yeniden yükseltmek istiyorsak öncelikle bakacağımız, vaktimizi, enerjimizi, kabiliyetimizi teksif edeceğimiz alan kültür ve sanattır. Geçtiğimiz 19 yılda demokrasi ve kalkınma alanında gerçekleştirdiğimiz büyük atılım gerçekten tarihe geçecek bir başarının ifadesidir. Bundan sonra artık kültür sanat ve onun nesillerden nesillere aktarıcısı olan eğitim alanlarına yoğunlaşmamız gerekiyor ve yoğunlaşıyoruz. Bunun fiziki mekânlarını şu anda inşa, imar ve ihya ettiğimiz gibi, tabi bu fiziki mekânların içini de her yönüyle doldurmamız gerekiyor. Bu tabii yetiştireceğimiz insanlarla da bağımlı. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılına atfettiğimiz 2023 hedeflerimiz daha çok maddi kalkınma unsurlarımızdan müteşekkildi, inşallah 2053 vizyonumuzun ana taşıyıcı eğitim ve kültür olacaktır.

Kültür sanat insanlarımızın her birinden 2053 vizyonumuzu şekillendirecek somut teklifler, somut projeler bekliyoruz. Çünkü bu hepimizin ve bizden sonraki nesillerin ortak geleceğinin meselesidir.

Değerli Misafirler;

Elbette kültür sanatın da bir maddi altyapısı vardır. Ülkemize kazandırdığımız hizmetler arasında bu maddi kültür eserlerinin önemli bir yeri bulunuyor. Şehirlerimizi kültür sanat merkezleriyle, kütüphanelerle, özgün mimari eserlerimizle donatırken sadece inşaat yapmadık, işte bu altyapıyı da oluşturduk. Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu, İstanbul’daki yeni Atatürk Kültür Merkezi gibi nice eseri ülkemize kazandırdık. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi bünyesindeki Millet Kütüphanesi, Kültür ve Kongre Merkezi, Sergi Merkezi gibi eserleri gelecek nesillere bıraktığımız en önemli miraslarımız arasında görüyoruz. Türkiye’nin 81 vilayetinde faaliyete geçirdiğimiz kültür merkezlerini, kütüphaneleri, müzeleri ve daha nice eserleri medeniyetimizin üzerinde yükseleceği sütunlar olarak tasarladık. İnşallah çok kısa bir zaman içerisinde tarihi Rami Kışlası’nı da bu tür eserlerden bir tanesi olarak bitiriyoruz. Aynen Millet Kütüphanesi’nin İstanbul versiyonu olarak o da hızla şu anda inşaatı devam ediyor, o da bitecek ve tüm gençliğimize orada da bu hizmetler verilecektir.

Üstelik bunların çoğunu da güya kültür sanat adına önümüze çıkartılan nice engellere, yürütülen nice kara kampanyalara rağmen hayata geçirdik, hayata geçiriyoruz. İstanbul’daki yeni Atatürk Kültür Merkezi binasının safahatını hatırlayın. O binanın gövdesine ne tür –affedersiniz- brandalar asmışlardı, teröristlerin brandalarını oranın gövdesine asmışlardı ve onları bizler indirdik, Emniyetimiz onların hepsini indirdi, layık olduğu yerlere gönderdi. Şimdi biz ne yalanlarla, ne iftiralarla boğuştuğumuzu bu eserlerle hem ülkemize, hem dünyaya ispat ediyoruz. Kararlılıkla yolumuza devam ettik. Hamdolsun İstanbul’u dünya çapında bir kültür merkezine kavuşturduk.

Ülkemizin sessiz sedasız bir şekilde dünyanın dört bir yanında sayıları milyarları bulan insanların evlerine girdiği kültür faaliyetlerinden biri de malum bizim televizyon dizilerimizdir. Geçmişte bizim televizyon kanallarımız, her biri üretildiği ülkenin kültür sanat ideolojisiyle birlikte gelen yabancı dizilerin işgali altındaydı. Şimdi bizim kendi tarihimizi anlatan, kendi ülkemizde üretilen televizyon dizileri 150’ye yakın ülkeye ihraç ediliyor. Dünyada Amerika’dan sonra en fazla dizi ihraç eden ülke durumundayız. Aynı şekilde farklı kültür sanat dallarında pek çok başarılı insanımız dünyanın dört bir yanında ülkemizi temsil ediyor. İnşallah bu güzel iklimi sürekli güçlendirerek devam ettireceğiz.

Bu duygularla bir kez daha bu yılın ödüllerini vereceğimiz kültür sanat insanlarımızı yine şahsım, milletim adına tebrik ediyorum, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Kalın sağlıcakla.