2021 İlim Yayma Ödülleri Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

19.12.2021

Değerli Misafirler,

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hasretle selamlıyorum. Bu ödül töreni vesilesiyle İlim Yayma Cemiyetimize ve Vakfımıza gönül veren kardeşlerimle tekrar bir araya gelmekten duyduğum memnuniyeti, özellikle ifade etmek istiyorum.

Az önce Türkiye'nin Akademi Ödülleri’ni takdim ettiğimiz isimleri tebrik ediyorum. Bilindiği gibi tarihi ilim ve irfan cehdi ile dolu cemiyetimizin mücadelesi az önce de ifade edildi 1951 yılında başladı. Vakıf statüsü ile de yarım asra yaklaşan bir geçmişe sahip. Cemiyetimizin artık 178 şubeye, 189 öğrenci yurduna, 67 eğitim merkezine ulaşan 70 yıllık tarihi yeni nesillere örnek olacak mücadele örnekleri ile bezelidir. Tek amacı insan yetiştirmek olan cemiyetimizin milletimizin özellikle de yeni nesillerin milli ve manevi değerlerini güçlendirmek için bu çatı altında verdiği hizmetler saymakla bitmez. Zira bu fakir de İlim Yayma Cemiyeti'nden özellikle hizmetini almış ve o hizmet ile beraber yetişmiş bir kardeşinizim. Rahmetli Menderes'in hâkim kıldığı demokrasi ve özgürlük ikliminde cemiyetimizin öncülüğünde ülkemizin ilk imam hatip okulu açılmıştır. Vakfımızın kurucularından birinin de Rahmetli Turgut Özal olduğunu hatırlatmak isterim. Nesiller boyunca elden ele taşınan bu hizmet bayrağı inşallah bizden sonra da aynı şekilde dalgalanmaya devam edecektir.

Bugün de cemiyetimiz öğrenci yurtlarıyla, eğitim merkezleriyle, burslarıyla, ödülleri ile yerli ve milli duruşuyla ülkemiz sivil toplum kuruluşları arasında öncü bir role sahip. Mutluyum, özellikle de büyük ödülü herhangi bir torpil söz konusu değil Profesör Doktor Zekayi Şen Hocamızın almış olmasından dolayı da mutluyum. Zira İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken Zekayi Şen Hocamızdan İSKİ'de çok istifade ettik. Zira Veysel Eroğlu Hocamızla birlikte onlar da o zaman İSKİ’yi gerçekten tırmandırdılar ve susuz İstanbul'u, evet suya kavuştular, kendilerinden Allah razı olsun. Güven, gönüllülük, fedakârlık, samimiyet, kuşatıcılık, emanet, ehliyet ve vefa değerleri ile faaliyetlerini yürüten cemiyetimiz inşallah hayırlı hizmetlerini artırarak sürdürecektir.

İlim Yayma Ödülleri’nin akademi dünyasında gördüğü ilgi cemiyetimizin ve vakfımızın bu alanda da sağlam bir temele sahip olduğunu gösteriyor. Milli, ahlaki, dini, manevi ve kültürel değerleri benimseyen, koruyan, geliştiren, vatanını ve milletini seven bir neslin yetişmesi misyonuyla yürüttüğünüz çalışmalarda yanınızda olmaya ömrüm vefa ettikçe olacağım.

Kuruluşundan bugüne kadar İlim Yayma Cemiyetimizin hizmetlerine malıyla, mülküyle, vaktiyle, kalbiyle, katkısı olan herkesten Allah razı olsun. Cemiyetimizin kurucularından, destekçilerinden ve başlarından ahirete irtihal edenlere Allah'tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve afiyet diliyorum.

Değerli Kardeşlerim,

İlk emri ikra olan, oku olan bir dinin mensupları olarak eğitim-öğretimi hayatımızın merkezine yerleştirmemiz şarttır. Medeniyetimiz ilim irfan sahiplerinin her yerde tefekkür ettiği, ter döktüğü, ürettiği eser verdiği çağlarda en parlak dönemlerini yaşamıştır. Buna karşılık ilme irfana sırtımızı döndüğümüz, tefekkür yerine dedikoduya, üretmek yerine birbirimizle uğraşmaya başladığımız dönemlerde de medeniyetimiz irtifa kaydetmiştir. Madem yitik kaybedildiği yerde aranır ve bulunur öyle ise bizim de işe ilim irfan bayrağını yükselterek başlamamız gerekiyor. Gönül coğrafyamızın gözü her konuda olduğu gibi bu hususta da bize dönüktür, işte bunun için ulu bir çınarın dalları gibi köklerimizi en derinlerden besleyerek önce bölgemizi, sonra tüm dünyayı kuşatacak şekilde her alana dal budak salmaya çalışıyoruz.

İki gün önce işte yine bu kubbenin altında Türkiye-Afrika Liderleri Zirvesi'nin kapanışını yaptık. İstiyorduk ki bu buluşma, bu birliktelik, bu dayanışma evet nasıl ki buradan farklı bir şekilde hitama erdi yine buradan ayağa kaldıralım.

İnsanlığın asırlardır türlü şekillerle karşısına çıkan vahşetle, zulümle, sömürüyle, riyakarlıkla, adaletsizlikle yüzleştiği bir dönemde bu elbette çok büyük bir sorumluluktur. Nitekim attığımız her adımda bu ağır yükün kimi zaman gönül ferahlatan, kimi zaman can acıtan tezahürleri ile karşılaşıyoruz. Mazlum ve mağdurların gözlerinde beliren umut ışığı ne kadar bizi ne kadar ferahlatıyorsa, çarpık düzenden nemalanan zalimlerin pervasız saldırıları da o derece canımızı yakıyor. Ne diyor Ziya Paşa?

Bir abd-i Habeş dehre olur baht ile sultân

Dahhâk`in eden mülkünü bir Gâve perişan

İkbâline idbârına bel bağlama dehrin

Bir dâirede devr edemez çenber-i devrân

Zâlim yine bir zulme giriftar olur âhir

Elbette olur ev yıkanın hanesi vîrân

Evet insanlara zulmedenlerin o çok güvendikleri evlerinin bir gün viran olması kaçınılmazdır. Tarih kendini dünyanın ve insanlığın hakimi sanan nice kudret budalasının hüsranına şahitlik etmiştir. Bugün o kifayetsiz muhterislerin isimlerini kimse hatırlamıyor. Günümüzün zalimlerin sonu da farklı olmayacaktır. Sizlerin de takip ettiği gibi küresel yönetim ve ekonomi düzeninde bir süredir zaten yaşanmakta olan sancılar salgınla birlikte hızlanmıştır. Bizim de tek gayemiz işte bu süreci, yani dünyanın devranının dönüşündeki değişimi mazlumlar ve mağdurlar lehine yönlendirebilmektir. Elbette bu mücadelenin çok derin ve geniş bir arka planı bulunuyor. Coğrafyamızda Anadolu'nun kapılarının ecdada önce güneyden, sonra doğudan açılması ile başlayan çok çarpıcı bir hikayemiz var. İstanbul'un fethi ile çağ açıp çağ kapatacak mahiyet kazanan bu hikaye Yavuz'un hilafeti devralması ile birlikte oldukça farklı bir seviyeye ulaştı.

Anadolu'daki varlığımızı Haçlı seferleri ile başlayıp, Çanakkale Savaşları’na, milli mücadelemize ve nihayet günümüze kadar uzanan nice badirelere rağmen sürdürmeyi başardık. Çok çile çektik, çok fedakârlık yaptık, çok bedel ödedik, ama hamdolsun mücadele sancağını asla yere düşürmedik. Bilhassa son iki asrımız sürekli bir uçtan diğerine savrulduğumuz arayışlarla geçti. İlim Yayma Cemiyeti’ni kuranların ve onlardan bayrağı devralanların yüreklerini yakan ne kadar mesele varsa hepsi de yaşadığımız bu savunmaların eseridir.

Kudüs davasından hamdolsun geçtiğimiz yılın Temmuz ayında nihayete erdirdiğimiz Ayasofya-ı Kebir Camii Şerifi’nin müzeye çevrilmesi konusuna kadar bunun pek çok örneğini sayabiliriz. Bizim düşmana karşı verdiğimiz mücadele vatan toprakları ile birlikte tüm kutsallarımızı koruma mücadelesiydi. Bizim vesayete karşı verdiğimiz mücadele tarihimize, kültürümüze, değerlerimize sahip çıkma mücadelesiydi. Bizim darbecilere karşı verdiğimiz mücadele varlığımızın gayesi olan özgürlüğümüze, geleceğimize, haysiyetimize sahip çıkma mücadelesiydi. Bizim emperyalizme karşı verdiğimiz mücadele hakkı, adaleti, hukuku, hakkaniyeti üstün tutma, insanlığımızı koruma mücadelesiydi. Hangi unvanı taşırsak taşıyalım, hangi görevde bulunursak bulunalım amacımız buydu. Bugün de aynı mücadeleyi veriyoruz, yarın da inşallah aynı yolda yürümeyi sürdüreceğiz.

Değerli Kardeşlerim,

Türkiye'nin son 19 yılı Cumhuriyet tarihinin de ötesine geçen kadim bir mücadelede yeni bir safhaya geçişin sembolüdür. Biz ülkemizde sadece demokrasiyi güçlendirmekle, sadece hak ve özgürlükleri genişletmekle kalmadık, aynı zamanda asırlık özlemleri de dindirdik. Attığımız her adımla bu ülkenin insanlarının inançlarıyla, değerleriyle, kültürleriyle vatan topraklarında var olma azminin asla bitmeyeceğini gösterdik. Ülkemizde eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye, şehircilikten spora, her alanda kurduğumuz güçlü altyapıyla milletimizi hak ettiği hayat standartlarına elhamdülillah kavuşturduk. Eğer artık Türkiye küresel krizlere karşı bu derece dayanıklıysa, krizleri fırsata çevirme konusunda bu derece özgüven sahibi ise gerisinde işte bu güçlü altyapı vardır. Şimdi aynı mücadeleyi ekonomide veriyoruz. Aslında son 8 yıldır yaşadığımız her hadisenin bir tarafında ekonomi hep vardı. Gezi olayları sırasında ağaç bahanesiyle hedef alınan projelerimizi tüketmeyi, ekonomiyi çökerttin kampanyalarını ekranları başında bizi izleyenlere söylüyorum, hatırlayın. O gün yine ekonomi demiyorlar mıydı?

FETÖ ihanet çetesinin 17-25 Aralık'tan 15 Temmuz'a kadar başlattığı tüm darbe girişimlerinde ekonomimize sinsice kıskaca alma çabalarını hatırlayın. Terör örgütlerine karşı yürüttüğümüz sınır ötesi harekâtları engellemek için uluslararası alanda ekonomimize kur ve faiz üzerinden kurulan kumpasları hatırlayın. Ülkemizin diplomatik ve güvenlik hassasiyetlerini savunduğumuz için ekonomimizi mahvetmek amacıyla alenen savrulan tehditleri hatırlayın. Büyüme rakamlarımızla, üretimimizle, istihdamımızla, ihracatımızda bütçe dengelerimizle tüm göstergeler ülkemiz bakımından küresel çapta bir başarıyı işaret ederken, kurda yaşanan dalgalanmaları da bu çerçevede değerlendirmemiz gerekiyor. Neymiş efendim? Faizleri düşünüyor muşuz, benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim, onu yapmaya devam edeceğim, hüküm bu.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin faiz rakamlarıyla enflasyon rakamları arasındaki fark 10 katı bulmuşken, bizim yaptığımız sınırlı faiz indirimleri bu tablonun gerekçesi olamaz. Amerika'ya bakın, Avrupa'ya bakın hepsinde durum bir felaket. Coğrafyamızda ki iki asırlık kavganın gerisinde ne varsa, bugünkü gelişmelerin gerisinde de o vardır. Cumhuriyetimizin bir asra yaklaşan tarihindeki kalkınma hamlelerimizin önünün kesilmesinin sebebi neyse, bu gelişmelerin sebebi de aynıdır.

Son 19 yıldır attığımız her adımda önümüze çıkartılan engellerin arkasındaki saik neyse, bu günlerde yaşananların sebebi de aynıdır. 19 yıl önce göreve geldiğimizde faiz, enflasyon bu durumda değil miydi? Buydu. Ve biz aldığımız kararlarla, attığımız adımlarla faizi de, enflasyonu da ve hatırlayın 6 sıfırı attığımız zaman bana karşı çıkanlar, Taksim Meydanı'nda anırırım, diyen köşe yazarları şimdi yine aynı şeyleri söylüyorlar. Anırdılar mı? Hayır. Ama bunlar şu anda da hâlâ köşe yazarı, aynı şeyleri bunlar yine yazıyorlar. Anırsalar da, anırmasalar da elhamdülillah biz doğru yoldayız. Çünkü faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar hükmü bize öyle sıradan gelen bir hüküm değil. Diğer ülkeler hayata geçirdiğinde alkışlanan her adım Türkiye teşebbüs ettiğinde akıl dışı bir saldırı ile karşılaşıyor. Ülkemizin yatırımla, istihdamla, üretimle, ihracatla büyümesi yerine sanayisiyle, teknolojisiyle, finansıyla, altyapısıyla dışarıya bağımlı kalmasını isteyenler var güçleriyle direniyor.

Kardeşlerim,

Bu kadar altyapı, üst yapı çalışmalarıyla 19 yıldır bir mücadele veriliyor değil mi? Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda attığımız adımları bir yere koymak mümkün mü? Havalimanları 26 havalimanından 56’ya çıkarken artık Anadolu'da evine yarım saat mesafede gidebilme imkânını yakalama lüksüne ulaşmış bir Türkiye varken kimse bunları konuşmuyor. Türkiye büyüyor, kimse bu büyümeyi konuşmuyor. Sıkıntılar var, ama unutmayın ki Allah'ın yardımı ve milletimizin feraseti ile bu mücadeleden de alnımızın akıyla çıkacağımızdan ben şüphe duymuyorum. Daha önce vesayetin kirli oyunlarına dün sınırlarımıza dayanan terör örgütleri üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılan karanlık senaryolara hangi inanç ve irade ile direndiysek bugün de ekonomide aynı mücadeleyi veriyoruz.

Fiyat artışlarının insanlarımızın günlük hayatları üzerinde yol açtığı sıkıntıyı elbette biliyoruz. Kurdaki dalgalanmanın fiyatlar üzerinde oluşturduğu istikrarsızlığın ve bunun yol açtığı belirsizliklerin elbette farkındayız. Ama vesayete, terör örgütlerine, darbecilere küresel güç baronlarına nasıl direndiysek bunlara karşı da direneceğiz.

Şimdi buradan sesleniyorum çekinme yok, ey TÜSİAD ve yavruları size sesleniyorum, siz tek göreviniz var yatırım, üretim, istihdam, büyüme siz bunda ne yapıyorsunuz önce onu ortaya koyun. Kalkıp da hükümete saldırmanın değişik yollarını, versiyonlarını aramayın bizimle mücadele edemezsiniz. Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de gayet iyi biliyorum. Sizin derdiniz başka, ama bizim derdimiz bambaşka. Biz vatan sevgisiyle, millet sevgisiyle yürüyoruz, siz ise acaba biz bu Hükümeti nasıl çökertir de isteyeceğimiz, sömüreceğimiz bir yönetimi iş başına getiririz bunun için gayret ediyorsunuz, bu millet size bu fırsatı vermeyecek. Dün millet olarak kendi canımız ve kanımız pahasına ülkemizin istiklalini ve istikbalini korumuştuk, bugün de paramızla, malımızla aynı fedakârlığı yapacağız. İşte koronavirüs salgını esnasında bu söylediğin kurum, kuruluşlar acaba ne kadar milletin yanında yer aldılar? Acaba kaç tane hastane kurup da devlete yardım ettiler. Biz en zor anda bile şehir hastanelerimizi kurduk, Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar bunları yaygınlaştırdık, acaba bunlar ne yaptı? Hiç.

Bu ülkeyi emperyalistlerin çizdiği haritaların cazibesine kapılıp bölmeye çalışanların silahlarından çıkan kurşunlara terk etmedik ve etmeyeceğiz. bir dolar karşılığında vatanlarını satanların ellerine de bırakmadık, bırakmayacağız. İnşallah bu ülkeyi döviz kuru üzerinden yeniden şekillendirmek isteyenlere de teslim etmeyeceğiz. Bu vesileyle sorumsuz açıklamalarla milletimizi karamsarlığa sürüklemek, yalan yanlış haberler yayarak, piyasaları korkutmak isteyenlere itibar edilmemesi gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Türkiye'nin ekonomide olağanüstü hale ihtiyacı olabileceği değerlendirmesi akıl karışıklığının ötesinde büyük bir yanlıştır. Hükümetimizin uyguladığı ekonomi politikası kur tarafındaki konjonktürel dalgalanmalar dışında tamamen belirlediğimiz doğrultuda ilerlemektedir.

Aynı şekilde kontrollü kambiyo rejimi gibi zırvalıkları gündeme getirenleri de asla masum görmüyoruz. Türk ekonomisi bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da serbest piyasa ekonomisi kurallarına uygun şekilde yoluna devam edecektir. Döviz kurundaki istikrarı, bu tür zırva yöntemlerle değil, piyasanın kendi işleyişi içinde sağlayacağız. Ekonomide bir kural vardır, dere yatağında akar ve bizim de şu anda takip ettiğimiz yol budur.

Buradan tüm vatandaşlarıma ekonomide verdiğimiz mücadelede devletlerinin ve hükümetlerinin yanında daha güçlü şekilde yer almaları çağrısında bulunuyorum. Geldiğimiz noktada sırf daha çok kazanç hırsıyla fiyatları şişirmekle, stokçuluk yapmakla, dün ülkemizi darbe ile esir almaya çalışanlara destek çıkmak arasında bir fark kalmamıştır.  Cuma gününden beri bir dedikodudur almış başını gidiyor. Pazartesi gününden itibaren ciddi manada finans dünyasında sıkıntılar yaşanacakmış. Ya bunu ancak ihanet içinde olanlar söyler. Biz nasıl ayakta dimdik duracağız demiyor, Pazartesi’den itibaren bu tür sıkıntıların olacağından bahsediyor, bunlar aynı zamanda keramet ehli galiba. Merak etmeyin böyle bir durum söz konusu değil, biz dimdik ayaktayız dimdik ayaktayız.

Göreve geldiğimizde unutmayın Türkiye'nin IMF’e olan borcu 23,5 milyar dolardı. Kimlerden devraldık bunu biliyorsunuz. Merkez Bankası’nın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Değerli kardeşlerim, Başbakanlığım döneminde bu döviz rezervini 135 milyar dolara kadar çıkardık bunu biz yaptık. Daha sonra bir düşüş yaşandı, yoktum Cumhurbaşkanıydım. Şimdi yeniden hamdolsun 100 milyar doların üzerine döviz rezervimiz çıkmış vaziyette. Toparlayacağız, daha yukarılara bu rakam çıkacak. Herhalde George, Hans bunlar gelip de bizim Merkez Bankamızın döviz rezervini yükseltmeyecek, biz yükselteceğiz biz, bundan hiç endişeniz olmasın. Nasıl 27,5 milyar dolardan döviz rezervini alıp buralara getirdiysek, şimdi yine aynı şekilde daha yukarılara bunu çıkaracağız ve çıkarıyoruz. Bizim kasamız boş değil elhamdülillah, kasa mevcudumuz gayet iyi.

Türkiye'ye karşı oynanan oyunu en etkili silahı haline gelen döviz kurunu dengeye oturtmak da, fiyatları makul seviyede tutmakta bizim elimizdedir. Şayet bugün her birimiz üzerimize düşeni yaparsak emin olun birkaç ay içerisinde çok daha güçlü, büyük müreffeh Türkiye'nin kapılarının önümüze açıldığını göreceğiz, biz buna yürekten inanıyoruz. Bize inanan, bize güvenen her vatandaşımızı da seferberlik ruhu ile ülkemizin gelecek yarım asrının bir asrının belirleyicisi bu vizyona sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Bu duygularla bir kez daha İlim Yayma Ödülleri takdim ettiğimiz akademisyenlerimizi şahsım, milletim adına tebrik ediyorum. İlim Yayma camiasına eğitim, ilim, irfan faaliyetlerine verdikleri destekler için şükranlarımı sunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Kalın sağlıcakla.